Divan - Fuzuli Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Divan kimin eseri? Divan kitabının yazarı kimdir? Divan konusu ve anafikri nedir? Divan kitabı ne anlatıyor? Divan kitabının yazarı Fuzuli kimdir? İşte Divan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Fuzuli
Çevirmen: Mehmet Kanar
Yayın Evi: Ayrıntı Yayınları
İSBN: 9786053140504
Sayfa Sayısı: 480
Divan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İğne gibi geçtim gerçi dünyânın vârından yoğundan
Henüz zülüf teliyle dünyâ bağı gelir ardımdan
(Tanıtım Bülteninden)
Divan Alıntıları - Sözleri
- Herkes, kendi işinde kusursuz olmalı... Aşığın akıl sahibi olması doğru mudur?
- Bi-vefadır dar-ı dünya kimseyi şad eylemez. (Vefasızdır dünya kimseyi mutlu etmez)
- Bî-vefadır dâr-ı dünya, Kimseyi şâd eylemez.
- Âşıklar Yûsuf'u almak için pazarlık yapmaya başlayınca her dil adeta Züleyha'yı öldürmek için bir kılıç kesilir.
- Aşk, cânın belâsıdır.
- Deliye hazine değil virane gerektir.
- Senin bakmaya meylin olmadıktan sonra Bendeki bu yüz güzelliği neye yarar
- Kimsede yüzüne bakacak güç yok. Şevk, âşığı öldürdü; o bir bakışın çaresi yok. Bağrı sağlam olanlar sürekli beni suçluyor. Halimi açıklayabileceğim ciğeri parçalanmış biri yok. Felek, dünyanın gamını benim başıma yığdı. Daha ne yapsın peki? Aşk çölünde benim gibi âvâre yok. Dünyada senin benzerin peri var, yok demiyorum. Çok güzel var ama senin gibi kan dökücüsü yok. Gözyaşı damlam gözümde sürekli dolanır durur. Gökyüzünde benim gözyaşı damlam gibi gezegen yok. Doktor! Göğsümü yarılmış görüp beni tedaviye kalkışma. Merhemin boşa gider, çünkü bende iyileşecek yara yok. Fuzûli! Aşk yüzünden inliyorum, ama o sevgisiz ay yüzlünün inleyen âşığa merhamet ettiği yok.
- Daima kendimi evsiz barksız gördüm Derde düşmüş, hicranla dağlanmış gördüm Bir fark var:Nuh burada tufan gördü Ben Nuh değilim ; nice tufan gördüm
- Gam diyârında ecel ulağının yolu bana hiç düşmez. Galiba benim varlığımı yok sayıyor, bu yüzden bana değer vermiyor. Başkalarına cevretmeyi öğretmeden yâr bana cevretmez. Vallâhi başkalarının yaptığı iyiliği yârim bana yapmıyor.
- Gönlüm! Dünyaya sımsıkı bağlanırım deme! Sen avare bir yolcusun; bu dünya ise harabeye dönmüş bir kervansaraydır.
- Bir dosttan öğüt almayıp, kendimi aşka bıraktım. Benim kendime ettiğimi hiçbir düşman etmez bana.
- Gâmım pinhan dutardım ben, dedîler yâre kıl rûşen Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı ?
- Teşekkür edebilmek için yaralarımdan oluşan bin ağız açtım. Bana attığın her bakış oku tekrarı gelmeyecek bir nimettir. Baht yıldızımın vebâline bakar mısın? O ay yüzlüden başkalarına sevgi, bana ise cevir ve cefâ gelir.
Divan İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Her haliyle, her bir beyitiyle ayrı bir anlam ayrı bir güzellik çıkıyor karşına... Su kasidesi, peygamber efendimizi anlatan en güzel kaside. İnsanın kendini bulması yolunda okunulacak kitap :) (Meltem)
Fuzulî : Mehmed bin Süleyman Fuzûlî (Fużūlī (فضولی); d. 1483, Hilla - ö. 1556, Kerbela ya da Bağdat), Türk divan şairidir. Asıl adı Mehmet bin Süleyman'dır. Türk Bayat boyundan olduğu aktarılmaktadır. Türk şiirini önemli ölçüde etkilemiştir. Yedi Ulu Ozan'dan biri kabul edilir. Ailesi göçebe hayatı bırakıp günümüzdeki Irak bölgesine yerleşmiş olan Oğuzların Bayat boylarındandır. Fuzûlî; ne kadar kesin bilinmese de 1483 yılında Akkoyunlular zamanında şimdiki Irak'ta Kerbela veya Necef'de veya Kerkük iline bağlı Kale semtinde doğduğu tahmin edilir. Fuzûlî iyi bir eğitim almak için ilk önce Hillah şehirinde müftü olan babasından, ve daha sonra Rahmetullah adındaki bir öğretmenden eğitim görmüştür. Daha sonraki öğrenimi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte; eserlerinden İslamî bilimler ve dil alanında çok iyi bir eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Su Kasidesi'nin 2. beytinde; "Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem" "Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su" diyerek astronomi bilgisinin de iyi olduğunu ortaya koymuştur. Türkçe Divanı'nın önsözünde; İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir. demektedir. Türkçe, Arapça ve Farsça divan şiirlerini yazmıştır. Eserlerinde kullandığı dil dönemindeki divan şairlerine göre daha sade, anlaşılır bir Türkçedir. Halk deyişlerinden bolca yararlanmıştır. Bedensel zevklerden ziyade tasavvufî bir aşk, Ehl-i Beyt'e duyulan özlem, ayrılık acısı şiirlerinin konusunu teşkil etmiştir. Duygu ve düşüncelerini çok içten ve lirik bir şekilde ifade etmeyi kolayca başarmıştır. Bu açıdan bakıldığında Türk şiirinde karşılaştırılabileceği tek şair Yunus Emre'dir. "Leyla ve Mecnun" mesnevîsi aynı konuda yazılmış (Arapça ve Farsça dahil) en iyi mesnevîlerden biridir. İran şiirinden Hâfız, Türk şiirinden ise Nesimî ve Nevai çizgisini en başarılı şekilde kemâle erdirmiştir. Kendisinden sonra gelen bütün divan şairlerini etkilemiştir. Onun, Kerbela'da 1556 yılında içinde yaygın olan salgın bir hastalık sonucunda, veba veya kolera'dan öldüğü tahmin edilir. Fazilet (erdem) kelimesinin kökü olan "FUZUL" kelimesinden türeyen -fazilet sahibi -erdemli manasında fuzuli mahlasını kullanmıştır. Irak'ta yaşamıştır. Hayatı yoksulluk, bahtsızlık ve ilgisizlik içinde geçmiştir. Bu durum onu derinden etkilemiş ve bu yalnızlık duygusu sanatının ilham kaynağı olmuştur. Yaşadığı atmosferi şiirine yansıtmıştır. Kendisi çölde yaşamış; çöl kimsesizlik, hasret ve hüzün demektir. Fuzuli bu unsurları şiirinde yoğurmuştur. Fuzuli şiirlerinde Tek Varlık görüşünü en fazla işleyen şairdir. Onda "Visal" (Allah'a kavuşma) isteği kuvvetlidir. Ama vuslat yoktur. Tasavvuf onda yaşı ve sanatı ilerledikçe koyulaşmıştır. Divan edebiyatında ilah-i aşkı en fazla işleyen şairdir. Bu durum ondaki ideal aşkı gösterir. Fuzuli derdi, ıstırabı seven bir kişidir. Nitekim şu beyiti bunu açıkça gösterir. "Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakım zehri dermanındadır." Fuzuli derin ve samimi bir aşk şairidir. Ölüm, toplum, yoksulluk, felsefe, tabiat temalarını hep bu aşk etrafında yazmıştır. Çağdaşlarına göre sade bir dili vardır. Arapça, Farsça ve Türkçe'yi çok iyi bilen şairin gücü; bu üç dilden aldığı kelimeleri kullanıp, bunlarla düşünmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle Divan Edebiyatı'nın en büyük şairlerinden sayılmaktadır. (Ruhumun Sesi)
Lise yıllarım merak sardığım Divan edebiyatının en usta şairi Fuzuli' nin Divanı gerçekten çok harika bir eser. Hem orijinal hali hem de günümüz Türkçesi ile yapılan açıklamaları oldukça güzel. İlgi duyanlar için okunması gereken güzel bir eser (Serhat)
Kitabın Yazarı Fuzuli Kimdir?
Mehmed bin Süleyman Fuzûlî (Fużūlī (فضولی); d. 1483, Hilla - ö. 1556, Kerbela ya da Bağdat), Türk divan şairidir. Asıl adı Mehmet bin Süleyman'dır. Türk Bayat boyundan olduğu aktarılmaktadır. Türk şiirini önemli ölçüde etkilemiştir. Yedi Ulu Ozan'dan biri kabul edilir.
Ailesi göçebe hayatı bırakıp günümüzdeki Irak bölgesine yerleşmiş olan Oğuzların Bayat boylarındandır. Fuzûlî; ne kadar kesin bilinmese de 1483 yılında Akkoyunlular zamanında şimdiki Irak'ta Kerbela veya Necef'de veya Kerkük iline bağlı Kale semtinde doğduğu tahmin edilir.
Fuzûlî iyi bir eğitim almak için ilk önce Hillah şehirinde müftü olan babasından, ve daha sonra Rahmetullah adındaki bir öğretmenden eğitim görmüştür. Daha sonraki öğrenimi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte; eserlerinden İslamî bilimler ve dil alanında çok iyi bir eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Su Kasidesi'nin 2. beytinde; "Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem" "Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su" diyerek astronomi bilgisinin de iyi olduğunu ortaya koymuştur.
Türkçe Divanı'nın önsözünde; İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir. demektedir.
Türkçe, Arapça ve Farsça divan şiirlerini yazmıştır. Eserlerinde kullandığı dil dönemindeki divan şairlerine göre daha sade, anlaşılır bir Türkçedir. Halk deyişlerinden bolca yararlanmıştır.
Bedensel zevklerden ziyade tasavvufî bir aşk, Ehl-i Beyt'e duyulan özlem, ayrılık acısı şiirlerinin konusunu teşkil etmiştir. Duygu ve düşüncelerini çok içten ve lirik bir şekilde ifade etmeyi kolayca başarmıştır. Bu açıdan bakıldığında Türk şiirinde karşılaştırılabileceği tek şair Yunus Emre'dir. "Leyla ve Mecnun" mesnevîsi aynı konuda yazılmış (Arapça ve Farsça dahil) en iyi mesnevîlerden biridir.
İran şiirinden Hâfız, Türk şiirinden ise Nesimî ve Nevai çizgisini en başarılı şekilde kemâle erdirmiştir. Kendisinden sonra gelen bütün divan şairlerini etkilemiştir. Onun, Kerbela'da 1556 yılında içinde yaygın olan salgın bir hastalık sonucunda, veba veya kolera'dan öldüğü tahmin edilir. Fazilet (erdem) kelimesinin kökü olan "FUZUL" kelimesinden türeyen -fazilet sahibi -erdemli manasında fuzuli mahlasını kullanmıştır.
Irak'ta yaşamıştır. Hayatı yoksulluk, bahtsızlık ve ilgisizlik içinde geçmiştir. Bu durum onu derinden etkilemiş ve bu yalnızlık duygusu sanatının ilham kaynağı olmuştur. Yaşadığı atmosferi şiirine yansıtmıştır. Kendisi çölde yaşamış; çöl kimsesizlik, hasret ve hüzün demektir. Fuzuli bu unsurları şiirinde yoğurmuştur.
Fuzuli şiirlerinde Tek Varlık görüşünü en fazla işleyen şairdir. Onda "Visal" (Allah'a kavuşma) isteği kuvvetlidir. Ama vuslat yoktur. Tasavvuf onda yaşı ve sanatı ilerledikçe koyulaşmıştır. Divan edebiyatında ilah-i aşkı en fazla işleyen şairdir. Bu durum ondaki ideal aşkı gösterir. Fuzuli derdi, ıstırabı seven bir kişidir. Nitekim şu beyiti bunu açıkça gösterir.
"Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakım zehri dermanındadır."
Fuzuli derin ve samimi bir aşk şairidir. Ölüm, toplum, yoksulluk, felsefe, tabiat temalarını hep bu aşk etrafında yazmıştır. Çağdaşlarına göre sade bir dili vardır. Arapça, Farsça ve Türkçe'yi çok iyi bilen şairin gücü; bu üç dilden aldığı kelimeleri kullanıp, bunlarla düşünmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle Divan Edebiyatı'nın en büyük şairlerinden sayılmaktadır.
Fuzuli Kitapları - Eserleri
- Leyla ve Mecnun
- Saadete Ermişlerin Bahçesi Kerbela
- Rind ile Zahid - Sıhhat ile Maraz
- Matla'ul-İtikad Fi Ma'rifeti'l-Mebdei ve'l-Mead
- Divan
- Türkçe Dîvân
- Beng ü Bade
- Sıhhat u Maraz
- Tevhid Fuzuli
- Əsərləri - II Cild
- Ruhun Yolculuğu
- Molla Cami'nin Kırk Hadis Tercümesi
- Meyvələrin Söhbəti
- Əsərləri - I Cild
- Əsərləri - III Cild
- Əsərləri - IV Cild
- Əsərləri - V Cild
- Əsərləri - VI Cild
- Leyla ile Mecnun
Fuzuli Alıntıları - Sözleri
- “ “Lale” kelimesinin harfleri ile “Allah “ kelimesinin harfleri denktir. Ebcedde de sayı değerleri (66) eşittir. Bu sebeple mimari ve tezyinat sanatlarımızda Lale motifi çok sık kullanılmıştır. “ (Tevhid Fuzuli)
- "Eğer dert ortağı isen, benim yârim ol; yok, eğer dert ortağı değil sen de, var ol!" (Leyla ve Mecnun)
- ''Taâlallah, bu ne ruhsâr-ı mergub-i dilâradır, Ki dil derdinde âciz, can temâşâsına hayrandır.'' (Saadete Ermişlerin Bahçesi Kerbela)
- "Sen ki, dünyada içenlerdensen Şenlik makamının bir sâkiniysen Neşeyle içtiğin halis şaraptır Kevser ummak sana nahaktır" "Sen ki, dünyâda ehl-i işretsen, Sâkin-i mesned-i meseretten. İçdigündür neşât ile mey i sâf; Kevser ummak degül sana insâf! " (Beng ü Bade)
- Ey silsile-i vücûda nazım Rezzâk-ı erâzil ü eâzım .. Ey varlık sistemini düzenleyen ve hem en aşağılıklara hem de yüksek ruhlu insanlara rızık veren ( Tanri)! (Tevhid Fuzuli)
- Hepsi mahv oldu. (Meyvələrin Söhbəti)
- “Edinme hevesle sersemliği âdet, Utanma, gel ver akla selâmet” (Beng ü Bade)
- Suret'ten ma'na'ya götüren bir rol vardır. Ma'na gülünün göründüğü yerler suret'in bahçeleridir! (Rind ile Zahid - Sıhhat ile Maraz)
- Derler ki bir hayâldir dünya İtibar edilmez bir rüya (Beng ü Bade)
- “Edinme hevesle sersemliği âdet, Utanma, gel ver akla selâmet” "Kelle-huşg olmağı şi'âr itme, Gel dimâğun ter eyle 'âr itme" (Beng ü Bade)
- Gönül sahrâ-yı hicrânda dilemez nâfe-i âhû Ayağın toprağı cânâ mene çün müşk ü anberdir ( Gönül ayrılık çölünde ahunun misk kokusundan istemez; ey sevgili senin ayağının toprağı bana misk ve amber gibidir) (Beng ü Bade)
- Herkes, kendi işinde kusursuz olmalı... Aşığın akıl sahibi olması doğru mudur? (Divan)
- Za’f, kuvvetlenip Sıhhati zaifletmiş. Ruh, bu yüzden muztarip olup,Aşka «Ey benim evimi barkımı yıkan ve beni devran sergeştesi kılan, bana bütün yalan vaidlerde bulundun, helâkime kasdettin. Ne hileydi ki benimle oynadın ve beni yerimden yurdumdan uzaklaştırdın. Ma'mur bir ülkem vardı ki rahat, zevk ve şürurla doluydu. Bir müddet beni Ma'şukluk yurdunda aldattın, oradan yüzüme bir kapı açtın, bîr zaman da beni Aşıklık ülkesinde garib ettin ve bana türlü türlü belâlar nasib eyledin. O memleketlerde de yüzümün suyunu döktün, beni tekrar ümitsiz bir halde vatana getirdin. Vatan yıkıklığa yüz kodu, tezelzüle uğradı. Allah Allah, bu ne zulümdür ? Senden bir durakta bin feryad» dedi. (Sıhhat u Maraz)
- - "Aşk olmasaydı ve aşkın gamı olmasaydı, Bu kadar özlü sözü kim söyler, kim işitirdi?.." (Ruhun Yolculuğu)
- Subbet aleyye mesâibun lev enneha, Subbet ale'l eyyami sırne leyaliyâ. (Benim başıma öyle musibetler geldi ki eğer, Gündüzlere gelseydi gündüzler gece olurdu.) (Saadete Ermişlerin Bahçesi Kerbela)
- “ Rengarenk çiçekler insanın bakışlarını aniden kendine çevirerek ikaz eder, uyarır, kendine gel der. Tabiatın sıradan gibi görünen yüzü, yüzey şekilleri birdenbire bir canlılık kazanır, adeta insana, bana bak, beni oku, diye fısıldar. “ (Tevhid Fuzuli)
- Doğru olan, akıllı kişinin yaratılışı hususunu düşünmesi; varlığının mahiyetini araştırması; başlangıçtaki ve sondaki halini idrak etmesi; kazanç fırsatını kaybetmeden, sual ve cevap yerine yönelmeden önce, iyilik ve kötülük yolunu birbirinden ayırması; bütün insanların hemcins ve cinsinin icabı olan şeyler bakımından eşit bulunduğuna, binaenaleyh aralarında bilgiden başka -çünkü o, derece derecedir- hiç bir fark mevcut olmadığına inanmasıdır. İnsanlar arasındaki yegâne farkı teşkil eden bilginin ise en zoru, en yükseği ve en şereflisi, en faydalısı olup o da mânevî nimet ve insânî olgunluktur. (Matla'ul-İtikad Fi Ma'rifeti'l-Mebdei ve'l-Mead)
- Benem ol pâdşâh-i heft-iklîm Ki bana şâhlar kılur ta'zîm (Benim padişah yedi iklimde Kusur etmez şahlar bana hürmette) (Beng ü Bade)
- "Senin için dünyayı karşıma almışım da sen onlar daha kalabalık diye o tarafa geçmişsin gibi." (Leyla ve Mecnun)
- N'ola ger olsa yetîm ol dürr-i deryâ-yı hayâ Ger yitîm olsa füzûndur dürr-i deryaya bahâ (Saadete Ermişlerin Bahçesi Kerbela)