Divan-ı Hikmet - Ahmed Yesevi Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Divan-ı Hikmet kimin eseri? Divan-ı Hikmet kitabının yazarı kimdir? Divan-ı Hikmet konusu ve anafikri nedir? Divan-ı Hikmet kitabı ne anlatıyor? Divan-ı Hikmet PDF indirme linki var mı? Divan-ı Hikmet kitabının yazarı Ahmed Yesevi kimdir? İşte Divan-ı Hikmet kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmed Yesevi

Derleyen: Hayati Bice

Yayın Evi: Diyanet Vakfı Yayınları

İSBN: 9789753896689

Sayfa Sayısı: 520

Divan-ı Hikmet Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Divan-ı Hikmet kitabında neredeyse bin yıldır Türk’ün gönül gözünü ışıtan bir ışık saklıdır. Bu ışığın huzmeleri her bir hikmetin satırları arasından süzülerek ruh dünyamızı aydınlatmaya uzun bir zulmet devrinden sonra bütün Türk yurtlarında yeniden başlamıştır.

Hoca Ahmed Yesevi'nin dilinde seslendirildikten 900 yıl sonra sizlerin eline ve gönlüne kadar ulaşan bu hikmetler Türkler arasında İslam etrafında örgülenen bir iman birliğinin teşekkül etmesine hizmeti yönüyle Türklüğün manevi hayatında çok önemli bir yere sahiptir.

Bu kitabı okurken, verdiği mesajları yüzyıllar önce ilk defa işiten atalarınızdan biri yerine koyun kendinizi...

İşte o zaman Ahmed Yesevi'nin büyüklüğünü daha iyi idrak edeceksiniz..

Divan-ı Hikmet Alıntıları - Sözleri

  • Yetimi görseniz, incitmeyiniz; Garibi görseniz, dağ etmeyiniz.
  • İlahi Sen affeyle takatım yok, Senin önünde lâyık ibadetim yok
  • Vah yazık iyiler hepsi ağlayıp geçti, Anasından doğdu ise matem tuttu
  • Doğru söylesem eğri yola boynumu çeker, Kanlar yutup gam zehrine doydum ben işte
  • Ey arkadaşlar, aşk derdine devâ olmaz; Diri oldukça aşk defteri tamam olmaz,
  • Gurbet değse, pişkin eyler çok hamları, Bilge eyler, hem seçkin eyler çok sıradanları

Divan-ı Hikmet İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Divan-ı Hikmet: Hace Ahmed Yesevi atanın, dünya servisindeki iniş çıkışlarını, nefis ile büyük mücadelesini, alperenlik yolunu, hiçlik ve varlık manasını ve birçok hak olanı haykırmak adına yazdığı şiirlerden oluşan bir kitaptı. Her sayfasını okumak ayrı bir keyif, ayrı bir ibret. Bu kitap ile birlikte Mavera dizisini de izlemek ayrı bir tat verdi. 10/10. Ruhu şad olsun. (Gölge)

Hoca Ahmet Yesevi: Türkistan'da yetişen büyük velilerdendir. Adı Ahmet bin İbrahim bin İlyas Yesevi olup, Piri Sultan, Hoca Ahmet, Kul Hace Ahmet diyede tanınır. Babası Hace İbrahim'in nesebi Hz. Alinin oğlu Muhammet bin Hanefi'ye dayanır. Hicri 5. asrın ortalarında doğduğu tahmin edilmektedir. Ahmet Yesevi çok küçük yaşta babasını, 7 yaşındada annesini kaybetmiştir. Yesi şehrinde ilim ve terbiye tahsiletmiştir. Bundan dolayı YESEVİ nisbetiyle şöhret bulduğu kabul edilmiştir. Yesi'de, önce Arslan Baba Hazretlerinden ders aldı. Arslan Baba'nın vefatıyla Buhara'ya gitti. Orada Ehli Sünnet alimlerinden Yusuf Hamedaniye bağlandı ve manevi ilimleri tahsil etti. İnsanlara doğru yolu göstermek için ondan icazet aldı. Buhara bu tarihlerde Karahanlıların hakimiyeti altındaydı ve devrin en büyük ilim merkezlerinden biriydi. Dünyanın çeşitli yerlerinden talebeler buraya gelip ilim tahsil ediyorlardı. Buhara'da güçlü bir Hanefi Fıkıh geleneği mevcuttu. Hoca Ahmet Yesevi Buhara'da bir müddet ders verdi. Daha sonra bu vazifeyi başkasına devredip Yesi'ye döndü ve burada talebe yetiştirmeye başladı. Büyüklüğü ve şöhreti kısa zamanda Maveraünnehir, Horasan ve Harzem dolaylarına yayıldı. Zamanın en büyük ve üstün evliyelarından oldu. Zahiri ve batını bütün ilimlerde derin alim olan Ahmet Yesevi Hazretleri, Hızır Aleyhisselam ile görüşür sohbet ederdi. Günün büyük bölümünü ibadet ve zikir ile geçirirdi. Zamanında arta kalan diğer bir kısmında, talebelerine zahiri ve batını ilimleri öğretir, günün kısa bir bölümünde ise, alınteri ile geçimini sağlamak üzere, tahta kaşık ve kepçe yapıp bunları satardı. Ahmet Yesevi Hazretleri yetiştirdiği talebelerinin her birini bir memlekete göndermek suretiyle İslamiyetin doğru olarak öğretilip yayılmasını sağladı. Onun bu şekilde gönderdiği talebelerinden bir kısmı da Anadoluya geldiler. Bu vesileyle onun yolu Anadoluda yayılıp tanındı. Anadolunun Müslüman Türklere yurt olması, onun manevi işaretiyle hazırlandı. Talebelerinin gayretiyle Anadolu ebediyyen Türk yurdu oldu. Ahmet Yesevi Hazretlerinin en önemli özelliği, Arapça ve Farsça bilmesine rağmen çok sade bir Türkçe ile Hikmet denilen eğitici sözleri, Türkistan Türkleri üzerinde büyük izleri bırakmış olmasıdır. Bu hikmetli sözlerde şeriat erkanını ve tarikat adaplarını anlatmıştır. Yesevi Ocağı aynı zamanda bir tarikattır. Önemli ve büyük tarikatlardan Nakşilik ve Bektaşilik, Yeseviliğin kollarıdır. Yeseviliğin, adapları müridlerin uyması gerekli hususlar ve ahkamları vardır. Yesevi dergahı, fakirler, yoksullar, yetim ve çaresizler için bir sığınak yeriydi. Bu dergahlar aynı zamanda, tekke edebiyatının ilk temsil edildiği yerler olmuştur. Ahmet Yesevi Hazretleri tekke edebiyatının ilk temsilcisidir. Bu vesileyle Anadoludaki Türk edebiyatının yeşerip gelişmesine zemin hazırlamış, Yunus Emre gibi büyük şairlerin yetişmesine sebep olmuştur. Bu şekilde yetiştirdiği talebelerinden tayin ettiği halifeleri şunlardır; Mansur Ata, Abdulmelik Ata, Süleyman Hakim Ata (Bu Türkler arasında en meşhur halifesidir) Muhammed Danişmend, Muhammed Buhari (Sarı Saltuk) Zengi Ata, Tac Ata v.b. Bu halifelerinin yetiştirdiği birçok talebe ki; Ahi Evran, Hacı Bektaş, Mevlana, Taptuk Emre, Yunus Emre gibi talebeler Anadoluda, Ahmet Yesevi Hazretlerinin çizdiği yolda ilerlemişler ve Türk dilini, edebiyatını, kültürünü özellikle İslam dinini doğru olarak gelecek nesillere aktarmışlardır. Sade bir Türkçe ile Halkın anlayacağı, sohbet tarzındakiHikmet adlı şiirleri, Çin'den, Marmara sahillerine kadar yayılıp, Türk Milletine manevi ışık olmuştur. Ahmet Yesevi Hazretleri Hicri 590 (1194) de Yesi şehrinde vefat etmiştir. Kabri üzerine türbe, 200 yıl sonra, Timur Han tarafından inşa edilmiştir. "Kafir bile olsan, hiç kimsenin kalbini kırma. Çünkü kalbi kırmak Allah'ü Taala'yı kırmaktır. Gönlü kırık zavallı garip birini görsen, yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol." Ahmet Yesevi Hazretleri'nin bu sözlerinde, özellikle biz Avrupada yaşayan Türkler için, altın değerinde bir nasihat vardır. Biz Avrupa Türklüğü, Gayrimüslimler ile beraber yaşarken, geçmişimize bakıp güç almalıyız. Buraları Türkleştiremeyiz, fakat Türk kalabilmemiz için, Ahmet Yesevi Hazretlerini ve onun yolundan gidenleri çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Youtube kanalında TRT Avaz kanalının Divan-ı Hikmet sohbetleri var. Ali Bektaş ve Prof. Dr. Musa Yıldız Hocamızın çok güzel hikmetleri şerh ediyor. Kitaptan istifadenizi artıracak diye umuyorum. https://youtube.com/playlist?list=PL1TzYUwWZc7D4AYDWurTUxUI22Aiki99Z (Niyazi Aktaş)

Bu kitabı Yesevî geleneğindeki ahlâk anlayışı konusunda genel bir çerçeve oluşturmak amacıyla okuma eylemine giriştim. Günümüze kadar ulaşan hikmetlerin incelenmesi neticesinde; yalnızca Hoca Ahmed Yesevî’ye ait hikmetlerin dışında, Yesevî dervişlerine ait hikmetlerin de zamanla aralarına karıştığı, bu nedenle daha çok Yesevîlik geleneği çerçevesinde bir değerlendirmenin yapılmasının daha uygun olacağı kanaatine vardım.İslam, iman ve ibadetler yoluyla kişinin nefsindeki kötü ve bencil yönlerden arınmasını ve Allah’ın istediği güzel sıfatlarla donanmasını gaye edinmiştir.Bu arınma, kişinin diğer birey ve toplumlarla sağlıklı ilişkiler kurabilmesi şeklinde davranışlarına yansır. Böylece tasavvufi eğitim ile kişilerin ahlaki açıdan kâmil bir seviyeye gelmesi sağlanır. Zira kabul gören bir anlayışa göre; güzel ahlakın en alt seviyesi, insanlara eziyet verecek şeyleri terk etmek, en üst derecesi de kendisine yapılan kötülüğe iyilikle cevap vermektir. İslam dünyasında nefsiyle yaptığı büyük cihadı kazanmış, böylece yüce bir ahlaka ulaşarak Allah’ın ve insanların sevgisine mazhar olmuş, asırlar sonrasına dahi ışık saçmaya devam eden Allah dostları var olagelmiştir. (Ark, Ü. (2016). Hukuk-Ahlak İlişkisi Bağlamında Divan-ı Hikmet. International Journal of Cultural and Social Studies (IntJCSS), 256-268.) Bu Allah dostlarından birisi de hiç şüphe yok ki Hoca Ahmed Yesevî ve onun yetiştirmiş olduğu müritleridir. Yesevî ahlâkının temel gayesi, mutlak iyiye ve doğruya ulaşabilmek olduğu için öncelikle işe nefis terbiyesinden başlanmalıdır. Hikmet ahlâkı, işte bu nefsin terbiyesi sürecinden sonra, mantıksal ve vicdanî sorgulamalar neticesinde fiillerde ortaya çıkan içsel ve derûni yönlerle ilgilenmektedir. Hikmet felsefesi ile kişinin, “neyi, neden yapıyorum?” tarzı bir sorgulama içerisinde bulunması, ulaşacağı noktanın ahlâkîlik boyutunu konu edinir ve bu düşüncenin temeline de Allah inancının yerleştirilmesi gerekliliğini ortaya koyar. Bu hikmetli düşünce sistemi, Allah’ın yarattığı bütün mahlûkata karşı, hikmetli bir ahlâkî yaklaşım içerisinde bulunmanın, O’nun sevgisine ulaştıracak en önemli yol olduğunu insanlara anlatmaya çalışmaktadır. Eğer tutum ve davranışlarımızın gayesinde Allah’a ulaşmak olmazsa, bu noktada hakiki bir ahlâkî yaşamdan söz edilemez. Söylenen hikmetlerin mana boyutunu gerçek anlamda idrak edebilmek için, bu geleneğin içerisine daha çok katılmanın gerekliliği de tabiki göz önünde bulundurulmalıdır. Benim yaptığım daha çok akademik çalışmalar üzerinden, tasavvufi hayatın nasıl yaşandığını tecrübe etmeden, genel bir gözlemden ibarettir. (Mühürbaz)

Divan-ı Hikmet PDF indirme linki var mı?

Ahmed Yesevi - Divan-ı Hikmet kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Divan-ı Hikmet PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmed Yesevi Kimdir?

Türkistan´da yetişen büyük velilerdendir. Adı Ahmet bin İbrahim bin İlyas Yesevi olup, Piri Sultan, Hoca Ahmet, Kul Hace Ahmet diyede tanınır. Babası Hace İbrahim´in nesebi Hz. Alinin oğlu Muhammet bin Hanefi´ye dayanır. Hicri 5. asrın ortalarında doğduğu tahmin edilmektedir. çok küçük yaşta babasını, 7 yaşındada annesini kaybetmiştir. Yesi şehrinde ilim ve terbiye tahsiletmiştir. Bundan dolayı YESEVİ nisbetiyle şöhret bulduğu kabul edilmiştir. Yesi´de, önce Arslan Baba Hazretlerinden ders aldı. Arslan Baba´nın vefatıyla Buhara´ya gitti. Orada Ehli Sünnet alimlerinden Yusuf Hamedaniye bağlandı ve manevi ilimleri tahsil etti. İnsanlara doğru yolu göstermek için ondan icazet (diploma) aldı.

Buhara bu tarihlerde Karahanlıların hakimiyeti altındaydı ve devrin en büyük ilim merkezlerinden biriydi. Dünyanın çeşitli yerlerinden talebeler buraya gelip ilim tahsil ediyorlardı. Buhara´da güçlü bir Hanefi Fıkıh geleneği mevcuttu. Hoca Buhara´da bir müddet ders verdi. Daha sonra bu vazifeyi başkasına devredip Yesi´ye döndü ve burada talebe yetiştirmeye başladı. Büyüklüğü ve şöhreti kısa zamanda Maveraünnehir, Horasan ve Harzem dolaylarına yayıldı. Zamanın en büyük ve üstün evliyelarından oldu. Zahiri ve batını bütün ilimlerde derin alim olan Hazretleri, Hızır Aleyhisselam ile görüşür sohbet ederdi. Günün büyük bölümünü ibadet ve zikir ile geçirirdi. Zamanında arta kalan diğer bir kısmında, talebelerine zahiri ve batını ilimleri öğretir, günün kısa bir bölümünde ise, alınteri ile geçimini sağlamak üzere, tahta kaşık ve kepçe yapıp bunları satardı.

Hazretleri yetiştirdiği talebelerinin her birini bir memlekete göndermek suretiyle İslamiyetin doğru olarak öğretilip yayılmasını sağladı. Onun bu şekilde gönderdiği talebelerinden bir kısmı da Anadoluya geldiler. Bu vesileyle onun yolu Anadoluda yayılıp tanındı. Anadolunun Müslüman Türklere yurt olması, onun manevi işaretiyle hazırlandı. Talebelerinin gayretiyle Anadolu ebediyyen Türk yurdu oldu.

Hazretlerinin en önemli özelliği, Arapça ve Farsça bilmesine rağmen çok sade bir Türkçe ile Hikmet denilen eğitici sözleri, Türkistan Türkleri üzerinde büyük izleri bırakmış olmasıdır. Bu hikmetli sözlerde şeriat erkanını ve tarikat adaplarını anlatmıştır. Yesevi Ocağı aynı zamanda bir tarikattır. Önemli ve büyük tarikatlardan Nakşilik ve Bektaşilik, Yeseviliğin kollarıdır. Yeseviliğin, adapları müridlerin uyması gerekli hususlar ve ahkamları vardır. Yesevi dergahı, fakirler, yoksullar, yetim ve çaresizler için bir sığınak yeriydi. Bu dergahlar aynı zamanda, tekke edebiyatının ilk temsil edildiği yerler olmuştur. Hazretleri tekke edebiyatının ilk temsilcisidir. Bu vesileyle Anadoludaki Türk edebiyatının yeşerip gelişmesine zemin hazırlamış, Yunus Emre gibi büyük şairlerin yetişmesine sebep olmuştur. Bu şekilde yetiştirdiği talebelerinden tayin ettiği halifeleri şunlardır;

Mansur Ata, Abdulmelik Ata, Süleyman Hakim Ata (Bu Türkler arasında en meşhur halifesidir) Muhammed Danişmend, Muhammed Buhari (Sarı Saltuk) Zengi Ata, Tac Ata v.b. Bu halifelerinin yetiştirdiği birçok talebe ki; Ahi Evran, Hacı Bektaş, Mevlana, Taptuk Emre, Yunus Emre gibi talebeler Anadoluda, Hazretlerinin çizdiği yolda ilerlemişler ve Türk dilini, edebiyatını, kültürünü özellikle İslam dinini doğru olarak gelecek nesillere aktarmışlardır. Sade bir Türkçe ile Halkın anlayacağı, sohbet tarzındakiHikmet adlı şiirleri, Çin´den, Marmara sahillerine kadar yayılıp, Türk Milletine manevi ışık olmuştur. Hazretleri Hicri 590 (1194) de Yesi şehrinde vefat etmiştir. Kabri üzerine türbe, 200 yıl sonra, Timur Han tarafından inşa edilmiştir.

"Kafir bile olsan, hiç kimsenin kalbini kırma. Çünkü kalbi kırmak Allah´ü Teala´yı kırmaktır. Gönlü kırık zavallı garip birini görsen, yarasına merhem koy, yoldaşı ve yardımcısı ol."

Ahmed Yesevi Kitapları - Eserleri

  • Divan-ı Hikmet
  • Yoklar Doymadığında Varlar Ağlamıyor İse Dünya Tez Yıkılır
  • Divan-ı Hikmet'ten Seçmeler
  • Yesevî’nin Fakr-nâmesi ve İki Farsça Risalesi
  • Altmış Üçte Girdim Yere
  • Açıklamalı Muhtasar Divan-ı Hikmet
  • Divan-ı Hikmet
  • Seçme Makaleler

Ahmed Yesevi Alıntıları - Sözleri

  • Yine sûfi denilen (kişiyi) mezarında bulmazlar; (hatta) sıratta da, cennette de bulmazlar, Hazret-i Vâcib Taâlâ'nın yakınında bulurlar. (Yesevî’nin Fakr-nâmesi ve İki Farsça Risalesi)
  • “Bizden sonra âhır zaman yakın olduğunda öyle şeyhler ortaya çıkacak ki İblîs, lânet onun üzerine olsun, onlardan ders alacak ve bütün halk onlara dost olacak ve (fakat) müritlerini idare edemeyecekler. O şeyhler ki müritlerinden açgözlülükle bir şeyler dilerler ve canlarını küfür ve dalâletten ayırmazlar ve bid'at ehlini iyi görürler ve sünnet ehlini kötü görürler ve şeriat ilmi ile amel etmezler ve nâmahremlere göz salarlar (bakarlar) ve kötülüğü âdet edip Allahu Taâlâ'nın rahmetinden ümitli olurlar ve şeyhlik işlerini değersiz görürler, (onların) müritleri de dinden çıkmış olur, kendileri de dinden çıkmış olur. Ve yine değersiz bir şekilde ve inleyerek müritlerinin eşiğinde dolaşırlar, o halde müritlerinden yardım alırlar. Eğer müritleri bağış ve yardımda bulunmasa, dövüşürler ve derler ki “Ben usanmışım, Tanrı da usanmıştır.” derler.” (Yesevî’nin Fakr-nâmesi ve İki Farsça Risalesi)
  • Aşktır, ruhumuzu diriltip, bize yeni bir hayatın, şarkısını söylemeye davet eden. (Yoklar Doymadığında Varlar Ağlamıyor İse Dünya Tez Yıkılır)
  • Hazret-i Ali’den, Allah ondan razı olsun, rivayet ederler ki dervişlik makamı kırktır. Eğer (bir derviş) bilip (buna göre) amel etse, dervişliği temiz olur ve eğer bilmese ve öğrenmese, dervişlik makamı ona haram olur ve (o kişi) cahildir. O kırk makamın onu şeriat makamında ve onu tarikat makamında ve onu mârifet makamında ve onu hakikat makamındadır. (Yesevî’nin Fakr-nâmesi ve İki Farsça Risalesi)
  • Ey arkadaşlar, aşk derdine devâ olmaz; Diri oldukça aşk defteri tamam olmaz, (Divan-ı Hikmet)
  • Yaşamayı, gönülden söyleyen, içli bir türküye çevirendir aşk. (Yoklar Doymadığında Varlar Ağlamıyor İse Dünya Tez Yıkılır)
  • Gönlü kırık, zavallı ve garip birini görürsen, yarasına merhem ol. (Yoklar Doymadığında Varlar Ağlamıyor İse Dünya Tez Yıkılır)
  • Fakîrlik mertebesi yüce bir makamdır, herkesin kolayca eline geçmez. (Yesevî’nin Fakr-nâmesi ve İki Farsça Risalesi)
  • Bir çocuk için annesini yitirmek, yeri doldurulamaz bir boşluğu içinde taşımak gibidir. (Yoklar Doymadığında Varlar Ağlamıyor İse Dünya Tez Yıkılır)
  • Bizden sonra âhır zaman yakın olduğunda öyle şeyhler ortaya çıkacak ki İblîs, lânet onun üzerine olsun, onlardan ders alacak ve bütün halk onlara dost olacak ve (fakat) müritlerini idare edemeyecekler. (Yesevî’nin Fakr-nâmesi ve İki Farsça Risalesi)
  • Doğru söylesem eğri yola boynumu çeker, Kanlar yutup gam zehrine doydum ben işte (Divan-ı Hikmet)
  • Fakr bir denizdir. O denizin sonu yok, onun sonunu Hazret-i Muhammed Mustafa’dan, Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun, başka kimsenin gördüğü yok. (Yesevî’nin Fakr-nâmesi ve İki Farsça Risalesi)
  • İyilik edenin iyilik bulacağını, Allah'ı sevenin herkes tarafından sevileceğini öğrettim onlara. (Yoklar Doymadığında Varlar Ağlamıyor İse Dünya Tez Yıkılır)
  • ''Seher vakti uyumaz tilavetli Muhammed, Garip ile yetime mürüvetli Muhammed, Yoldan çıkmış olana hidayetli Muhammed, Darda kalan ruhlara kifayetli Muhammed.'' (Divan-ı Hikmet'ten Seçmeler)
  • İlahi Sen affeyle takatım yok, Senin önünde lâyık ibadetim yok (Divan-ı Hikmet)
  • güller bitsin, bastığın yerde izlerinden; güle baksan, gül açılıp handan olur. (Divan-ı Hikmet'ten Seçmeler)
  • Yetimi görseniz, incitmeyiniz; Garibi görseniz, dağ etmeyiniz. (Divan-ı Hikmet)
  • Ablam, hem annem oldu hem de babam. (Yoklar Doymadığında Varlar Ağlamıyor İse Dünya Tez Yıkılır)
  • Yükünü yükleyip yola giren merdan olur; Kılavuzsız yola giren hayran olur; Yol rehberi, yolu gören, kervan olur; Yol görmeden kervan ayak koymaz imiş. (Divan-ı Hikmet'ten Seçmeler)
  • Aşk, bir melodidir. Yaşamın sırlarını içinde gizleyen. (Yoklar Doymadığında Varlar Ağlamıyor İse Dünya Tez Yıkılır)