Dövmeli Adam - Peter V. Brett Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Dövmeli Adam kimin eseri? Dövmeli Adam kitabının yazarı kimdir? Dövmeli Adam konusu ve anafikri nedir? Dövmeli Adam kitabı ne anlatıyor? Dövmeli Adam PDF indirme linki var mı? Dövmeli Adam kitabının yazarı Peter V. Brett kimdir? İşte Dövmeli Adam kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Peter V. Brett
Çevirmen: Mert Dengiz
Orijinal Adı: The Painted Man
Yayın Evi: Epsilon Yayınları
İSBN: 9789944824453
Sayfa Sayısı: 640
Dövmeli Adam Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bazen Karanlıktan Korkmak İçin Çok İyi Bir Sebep Vardır!
Üç genç insan bir araya gelerek insanlığa son bir kurtuluş şansı sunacak, karanlığa omuz omuza göğüs gerecektir.
On bir yaşındaki Arlen, küçük orman köyü Tibbet Deresi'nden yarım günlük mesafede bulunan çiftlik evlerinde ailesiyle birlikte yaşamaktadır. Ne var ki Arlen'ın yaşadığı dünyada, akşam karanlığının bastırmasıyla birlikte yerden garip bir sis yükselir ve bu sis, yaşayan tüm canlılara saldırıp karınlarını vahşice doyurmak isteyen aç nüvelikleri de beraberinde getirir. Bu korkunç iblislerle, ölümlülerin silahlarını kullanarak mücadele etmek hemen hemen imkânsızdır. O yüzden, insanların, büyülü muhafaza sembollerinin arkasına sığınıp, yaratıklar şafağın sökmesiyle beraber tekrar Nüve'ye dönene kadar koruma düzeneklerinin saldırılara dayanması için dua etmekten başka hiçbir seçenekleri yoktur. Daimi bir korku içinde yaşamanın kader olmadığını düşünmeye başlayan Arlen ise, kendini farklı bir yol izlemek zorunda hisseder. Nüveliklere karşı savaşılmalıdır!
Küçük bir kasaba olan Ormancı Çukuru'nda, Leesha'nın geleceği basit bir yalan yüzünden paramparça olur. Kasaba ahalisinin gözünde küçük düşen Leesha, nüveliklerden bile daha korkutucu olan yaşlı bir Otacı Kadın'ın bakımını üstlenerek kendini kasabalıların imalı bakışlarından uzak tutmaya çalışır. Otacı'nın yanında geçirdiği uzun yıllar süresince de tehlikeli ve kadim bilgilerin koruyucusu haline gelir. Bir iblis saldırısında hem öksüz hem sakat kalan minik Rojer ise, kendini Jonglörlük sanatında geliştirip keman çalmakta ustalaşarak hayattaki kimsesizliğini unutmaya çalışır. Ne var ki sahip olduğu eşsiz yetenek, ona, gecenin karanlığı karşısında beklenmedik bir üstünlük kazandırır.
(Tanıtım Bülteninden)
Dövmeli Adam Alıntıları - Sözleri
- "Bizler ne olduğumuzu kendimiz seçeriz kızım," dedi. "Eğer diğerlerinin sana değer biçmesine izin verirsen, zaten kaybolup gidersin, zira hiç kimse diğerlerinin kendinden daha değerli olmasını istemez.."
- Yeterince zırıldadın, seni beş para etmez kız. Yalnız başına ağlamanın sana hiçbir yararı olmaz. Eğer istediğin şeyi elde etme amacındaysan bir erkeğin önünde ağla.
- İlginç ve çekici olan topu topu iki tip insan vardır: her şeyi bilenler, hiçbir şey bilmeyenler.
- Dinlenmek, hiç düşünmemem gereken şeyleri düşünmeme yarıyor sadece.
- “Bir şeyi öğrenmenin en iyi yolu, o şeyi yapmaktır.”
- Kazanamayacağın bir muharebede savaşmak, cesur olmak demek değildir.
- "Bizler ne olduğumuzu kendimiz seçeriz kızım," dedi. "Eğer diğerlerinin sana değer biçmesine izin verirsen, zaten kaybolup gidersin, zira hiç kimse diğerlerinin kendinden daha değerli olmasını istemez.."
- Sizi seviyorum... Hem nasıl seviyorum Yarabbi... Şu anda bir tarafımı kesseniz acı duymam.
- Onunla söyleşmek, eski bir müzik kutusunu dinlemek gibiydi."
- Meryem önüne, ellerine bakıyordu. “Senin gibi bir kızı okula göndermenin mantığı ne? Tükürük hokkasını parlatmak gibi bir şey. Hem o okullarda değerli hiçbir şey öğrenemezsin. Seninle benim gibi kadınlara hayatta yalnızca bir, tek bir marifet gereklidir, o da zaten okulda öğretilmez. Yüzüme bak.”
- Karanlığa meydan okumaya cesareti olanlar için dışarıda kocaman bir dünya var.
- İçimizdeki en iyiyi dışarı çıkaran, yaşadığımız en kötü zamanlardır.
- Umut ve mutluluk bugünlerde sık rastlanan şeyler değil. O kadar muhtaç olduğumuz halde ne yazık ki değil.
- Karanlığa meydan okumaya cesareti olanlar için dışarıda kocaman bir dünya var.
- İçimizdeki en iyiyi dışarı çıkaran, yaşadığımız en kötü zamanlardır.
Dövmeli Adam İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Uzun bir süredir inceleme yapmadım. Çünkü okuduğum film ve kitap incelemeleriyle kendi yorumlarımı karşılaştırınca ciddi bir fark gördüm ve yazdıklarımdan utandım. Adamlar oturup kitabı bitirip en güzel cümleleri ayırt edip bulabiliyorlar sonra da kitaptan örnek vere vere toplumsal analizinden karakter psikolojisine kadar verilmek istenen asıl mesajı ortaya seriyorlar. Hayır acaba ben mi salağım diye düşünüyorken ne filmlere ne de kitaplara inceleme yapmamaya karar verdim. ***SİTE YÖNETİCİLERİNE NOT: Aslında kimsenin göremeyeceği bir kısım olsa, kitap hakkındaki incelememizi oraya yazsak, sadece biz görsek. Bu şekilde pek rahat değilmişim de kendimi kısıtlıyormuşum gibi hissediyorum. Yazın umursamayın demeyin. Yine de baskı altındaymışım gibi hissediyorum. (Buradan bir psikanaliz denemesi çıkar bence.) Nereye isteklerimizi fırlatıyorduk? Sanki istekler diye bir sayfa vardı. Dur bunu bitirip onu bulayım.--Hacı abiyi hatırladım şimdi. Burada olaydı şimdi onunla bu yeni güncelleme nasıl olurdu acaba diye tartışıyor olurduk. O da gitti tabii. Olduğumuzla kaldık burada.-- Şimdi kitaba gelelim. Bir düşündüm de çok uzun bir yazı olacak gibi. Umarım sıkılırsınız. Yok cidden, bırakın okumayı gidin başka şeylerle uğraşın; kafanızı duvarlara falan vurun.(Bu cümleleri önceki incelememde kullandığımı hatırladım. Demek ki kendime zerre güvenmiyorum. Ayrıca kaç ay önce yazdığım cümleleri bir daha yazıyorsam bu hala aynı durumda olduğumu gösteriyor bence. Bu da burada kalsın, sonra üzerine düşüneyim.) Şimdilik incelemelerde gördüğümü yapmaya çalışacağım: önce olayları özet geçerim, sonra entel kuntel bir-iki tane toplumsal analiz (günümüz türkiyesini -dünyasını- gösteriyor mahiyetine.)Son kısma da klasik sosyolojik eleştiri sunarım. Finalde kitap tavsiye edilir ve olay biter. Her zamankinden yani. Bir deneyelim. Ayrıca fantastik zırvalıklar okumayan realist arkadaşlar da bir denesin en azından. Çünkü ben de okumazdım fantastik falan zaten bu ilk serim olacak bu türde. Ben bağnaz bir yapı göstermiş olmamak, en azından denedim ve beğenmedim diyebilmek için başladım, sizi bilemem. Ki beğendim de gayet. (Ayrıca siz okumayanlar, yıllar sonra bu serinin film falan olur sonra buralar değerlenir. Haberiniz ola yani.) Dövmeli adam üzerinden tüm seriyi yorumlayacağım ki yeni başlayanlara rehberlik olsun. Olaylar gelecekte geçiyor öncelikle. Yeryüzü 300 yıl önceki en büyük nüvelik(klasik fantastik kitaplarda olan tuhaf yaratıklarımız) saldırısında fazlasıyla kayıp verip, yine fazlasıyla zarar görmüştür. O kadar ki araba, TV, internet, telefon gibi araçların yanında nüveliklere saldırıda kullanılan saldırı muhafazalarının(bir çeşit sihir. Fantastik bir durum değil bu ya da sihirli annemdeki sihir de değil. Canlılığın ruhu gibi, her canlıda olan güç. Budizm, hinduizm onlarda vardı böyle ruh falan. Evrenin gücü, ruhu öyle bir şey yani. Sembollerden oluşur bu muhafazalar. Nüvelik öldürünce gücü o muhafazaya geçer.) hepsi kaybolur. Eski dünyadan kalma çok az bilgi kırıntısı kalmıştır artık. Yani ilkeli bir yaşam var. Sadece savunma muhafazaları kalmıştır. Bu nüvelikler Nüveden sadece gece vakti yeryüzüne çıkabiliyorlar çünkü gündüz vakti güneş ışığı onların bedenlerini yakıp tüm sihirlerini, ruhlarını yok ediyor. Yani geceleyin tüm dünya sessizce köşesine çekiliyor. Krasia denilen şehir devletinde yaşayan çöl insanları hariç... İşte böyle bir dünyada Arlen diye (evet her fantastik kitapta olan göklere çıkarılacak arkadaş bu) bir vatandaş yaşadıkları bazı olaylar sonucu (sürprizbozan mı olmuş adı? İşte ondan fırlatmamaya çalışıyorum, yoksa anlatırdım bu olayları da o değilde TDK ne diye Engin Altan Düzyatan gibi kelimeleri yabancı kelimelere karşılık olarak buluyor ki? Ben şahsen böyle yeni kelimelere alışmadım, bir türlü kullanma isteği olmuyor. Harf inkılabı sırasında (bu anlatacağım dibine kadar yanlış bilgi olabilir çünkü sadece duydum hiçbir yerden doğrulatmadım. Ama sağda solda sebepsizce anlatıp dururum.) Tren için kullanılması istenen ''çok getirgeçli çok götürgeçli üstten öttürgeçli alttan ittirgeçli araç'' cümlesi tutmayınca tren olsun o zaman demişler. (Belki 3-4 kelime fazla söyledim, ama orada 9 kelime var.) hatırladıkça kınarım yani. Bir politikacı kadar sert kınarım öyle böyle değil... Neyse fazla şımardım kitaba dönelim. Bu Arlen denilen çocuk geceleyin tavuk gibi kafesimize sinmeyi kabullenemiyor ve her şeyi değiştirecek olan o ilk dokunuşu –kelebek etkisi gibi, git gide dokunuşları yapanların sayıları ve etkileri büyüyor- yapıyor. Sonrası sürprizi bozar bence. Seriyi tanıtayım: 1.kitap: Dövmeli adam. Bu kitapta Arlen’i ağırlıklı olarak,Leesha’yı Rojer’i anlatıyor. 2.kitap: Çöl mızrağı. Genellikle Jardir’in bakış açısından bazı olaylar, ayrıca Arlen, Leesha, Rojer anlatılıyor 3.kitap: Günışığı savaşı. Çoğu zaman İnavera’nın gözünden baksa da, Arlen, Jardir, Leesha, Rojer, Abban da anlatılıyor. 4.kitap: Kafatası tahtı. Henüz okumadım. Sırada bekliyor. 5.kitap: Türkçeye çevrilmedi veya yazılmadı. 6.kitap: Henüz yazılmadı. Son kitap olacak Krasialılar vardı bir de. Yaşayış ve kültürleri araplarla oldukça benzer. Çoğunun bana kalırsa bağnazca bağlı olduğu bir dini var ve çölde yaşıyorlar. Ayrıca çok sert bir toplumsal sınıflaştırma var. İmam ve rahipleri var ‘dama’,’ damajiiting’(kadın imamlar gibi bir şey.) Kulağa hoş gelen bir dilleri var(Arapça da öyle bence. Biraz sert bir dil gibi, sanki kırbaç şaklatıyormuş gibi ama Kur’an okunan bir yerdeyseniz çok hoş bir tınısı olduğunu düşünüyorsunuz.) Cennet, Cehennem vs. vs. baya bir kültür birikimleri var yani. Ama diğer insanlardan farkları bunların geceleyin bir köşeye sinmek yerine alagilerle –nüvelik kelimesinin krasia dilindeki karşılığı- her gece savaşıyorlar. Çünkü bu kutsal kitap Evejah’ta emredilen bir şey. Cenneti garantilemenin nadir yolarından biri. Zaten 2.kitap Krasia da geçiyor. 1.kitap için bu kadarı yeterli. Buraya kadar yazdığım kısım kitabın konusu falandı. Tüm bunların yanında hiyerarşik düzene, dinlere ve özellikle kadının toplumdaki yeriyle beraber erkek egemen toplumları hunharca eleştirmiş. İnsanın bir fantastik kitaptan beklediği ‘’ olayı anlat geç alttan alttan bir iki güzel cümle fırlat çık aradan, kasma çok’’ falan oluyorken yazar kalkıp açık açık yerin dibine sokmuş, aşağılamış bildiğin. Bence serinin en güzel yönlerinden biri de bu. Mesela kitapta sık sık din adamlarıyla jonglörler aynı işi yaparken göze çarpıyor.(Tabi ben bunu 3.kitapta ancak fark edebildim. Hâlbuki ilk kitaptan beri öyleymiş.) Jonglörler insanları eğlendirip güldürerek onlara dünyanın ne kadar korkunç bir yer olduğunu kısa bir an için bile olsa unutturabiliyorlar. Bazen hikâyeler anlatıp onlara umut aşılayabiliyorlar. Tabii karşılığında para kazanarak. Aynı şeyi din adamları da insanlara diğer dünyada cennet cehennem gibi vaatler ve cezalar verip onları uyuşturarak (bu kelime için bana kızacaksanız zerre umursamayacağım. Çünkü bu yüzden bana kızmış olmanız kendi bilgi ve inanışınızdan küstahça emin olduğunuzu gösteriyor olacaktır. Bir anlamda bağnaz demek istedim evet. Ben bu cümlelerimi bir düşünceye yöneltmiyorum, sadece herhangi bir düşünceye hiç sorgulamadan, üzerinde hiç düşünmeden bağlanana kişilere yazıyorum. Benim mesela sırf İslam düşüncesiyle uyuşmadığı için sırf uyuşmadıkları için komünizmle falan uğraşan arkadaşlarım var ya da tam tersi ‘Müslümanım ben cennete girecem’ cümlesinden başka cümle kullanmayan başka bir arkadaşıma en basit ve temel dini eleştiri yönlendirdiğimde anında konuyu değiştirip, salağa yatıyor. İşte eleştirdiğim şey bu, şu din ya da bu inanış falan değil… Bir dine ya da düşünceye inanıp o yönde yaşayan tanıdıklarım var. Gayet saygılı ve açık fikirli insanlar. Bana kalırsa dinlerde bir doğruluk payı var ise eğer istedikleri şey bu tür insanlar ama iş kişisel çıkara, ranta gelince geri zekâlı rolü yapıyor olmaları bana bazen cehennemin varlığını dilettiriyor…) hem devlet adına o bölgede kontrol sağlanmış oluyor hem de din adamları bu işten maddi bir kazanç sağlıyor. Kitaptaki her şehir ve köyde bu durum var. Ama dinin baskısı sonucu en çok yıpranma ve zarar gören topluluk Krasia halkı olmuş. Yöneticilerini ‘’ıstırırım, yalarım ben ya. Adam gibi adamdır...’’ Diyerek seven bu insanların ‘bence’ böyle olma sebebi: dinlerine göre öbür dünyada cehennem korkusu ile beraber, yöneticilere en küçük bir saygısızlık durumunda, en küçük bir başkaldırı durumunda idam edilmelerinin korkusu olmuş. Yani baskı ve korkuyla yönetiliyorlar. Zaten yönetilen kesim ve orta kesim okuma yazma bilmiyor, ki bilse bile bilgiye erişimleri çok kısıtlı olacak… Bu dini yönetimin bir diğer sonucu da aşşırı net bir biçimde toplumsal sınıfların oluşması olmuş. Krasia kanunlarına göre (Bu kutsal kitap Evejah oluyor.) Toplumun en üst katında (Bundan sonraki sınıfların, makamların isimlerini sallayacağım, hepsini değil elbette, elimden geldiğince doğru bilgi girmeye çalışırım tabii de kelimeler birbirine çok benzer çoğunu hala karıştırıyorum. Maksat incelemeyi geçirmek olsun. –bkz: yanlış bilgi nasıl oluşur?—En azından dürüst davrandım.) Sharum ka denilen komutan ve devlet yöneticisi var. Bu mutlaka erkek olur. Bence ilginç olan hemen sonra Damajah denilen kadın imamlarının başını çeken bir kadının yönetimde söz sahibi olması. Bu güzel bir özellik bence. Sonra dama (rahip) ve damaji’tingler(rahibeler) geliyor. Buraya kadar ki kısım yönetici kısmıydı ve en zengin kesim oluyor. Orta kesim diyebileceğimiz dal’sharumlar ve kai’sharumlar var bunlarda ordu yerine geçiyor. Ama okuma yazma durumu yok. Devlete körü körüne bağlılık var çünkü onların her türlü ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor. Bunlar ayrıca tüm dünyada geceleyin nüveliklerle savaşan tek insanlar oldukları için ego, kibir de tavan yapmış. Bunların yanında en alt sınıf sayılabilecek yönetici olamamış kadınlar ve savaşçı olamamış erkekler olan khaffitler. İsimleri bile sesli söylenince küfür gibi çıkıyor ağızdan, öyle bir alt sınıf yani. Bu kadınlar ve khaffitler her gün üst sınıftakiler tarafından her türlü aşağılanma ve iteklenmeyi hak ederler, gerekirse(ya da birinin canı sıkılırsa) bunlar dart tahtası, kum torbası görevi görürler. Yani her an öldürülmeye idam edilmeye açık bir yaşamları var. İşçi, esnaf kesimi gibidirler yani. Olmazlarsa olmaz olan grupturlar, sayıları da çoğunluk olacak kadar fazladır elbette, ama işte itaat, korku, tehdit, baskı, din gibi etkenler bunların köşelerine sinmelerine sebep olmuş. Aslında bilseler onlar olmadan hiçbir işin yürüyemeyeceğini belki birleşirler ve..( iş biraz komünist manifestosuna döndü. Bu kadarı yeterli bence. Ama ciddi olarak sayıca fazla olmalarına rağmen, olmazlarsa devlet yönetiminin duracak olmasına rağmen dinin baskısı, babadan oğula geçen khaffitlik sonucu küçüklükten gelen dışlanmışlık onları pasif kılıyor. Böylece itaat ve kontrol sağlanmış oluyor. Komünizm falan dedik de aklıma geldi: yaşasın mutlak olmayan doğru, yaşasın hiçbir şey…) Var mı okuyan bir insan evladı? Kaldıysa birazcık daha saçmalayıp şımararak sizleri de kaçıracağım. Vaay hakikaten uzun yazmışım. Keşke daha entelimsi, daha felsefi bir kitaba böyle uzun uzun yazabileydim. Neyse devam. Son olarak kadınlara olan bakış açısını da anlatayım. Aslında böyle bir konu son zamanlarda fazlasıyla öneme binmiş durumda iken (en azından bir kesim için, okuyup sorgulamayan, bağnaz ve rantçı kesim ile yönetene zerre batmıyor gibi bu konu. Hayır illa sizin de mi anneniz, eşiniz, kızınız, kız kardeşiniz, otobüste dayak yesin, kafasına parke taşı yesin, bıçakla torba deşer gibi delik deşik edilsin, tahrikten tecavüze uğrasın… Bu isteyeceğim şey vahşice olacak, düşmanımdan bir farkım kalmayacak ama her gün aynı haberle karşılaşacaksam, ne zaman kız arkadaşım, annem dayak yiyecek diye korkacaksam, varsın en şerefsiz düşmanım gibi olayım. Zaten başka dilden anlamıyorlar. ‘Umarım öldürülenlerin, dayak yiyenlerin ahı tutar da aklınız başınıza gelsin diye, daha beterlerini yaşayasınız…’ Ulan aşağılık pislikler, ben böyle bir şey dilediğim için utanıyorken siz nasıl onca ölüme rağmen hala rahatça uyuyabiliyorsunuz anlamıyorum…) kitap iyi geldi. Çünkü önce kadınların ezildiğini gösterip okuru çok sinirlendirmiş yazar sonra yine okuru tatmin ede ede onların intikamını alıp kitapta yavaş yavaş (3. Kitapta hissetmeye başlıyorsunuz, öyle yavaş) bir kadına karşı bakış açısının iyi yönde değişimini sağlamış. Bu bence kitabın en güzel özelliklerinden biri, hatta en güzeli olabilir. 2,5 saattir yazıyorum parmaklarıma kramp giriyor artık. Benden bu kadar. Saat 4.30 olmuş. Gece gece yazmak da iyi geldi, içimi de döktüm biraz biraz. Neyse çok uzattım. Herkese iyi okumalar. ***BİRKAÇ GÜN SONRA NOT: Bugün bir Dostoyevski incelemesi okuyunca fark ettim de, Peter Brett karakter ve ruh analizi konusunda Dostoyevski'ye fazlasıyla benziyor. Fantastik kitap okumayan Dostoyevski'ci arkadaşlar bana biraz kızabilir ama bu benim fikrim. Yani kitaplarını düşününce, özellikle serinin ilerleyen kitaplarında bu iyice göze çarpıyor. ***AYLAR SONRA NOT 2: 4. Kitabı da okudum. Harikaydı. Iyi ki fantastik okumam demeyip de başlamışım. Öyle güzeldi. Hatırlayınca sanki benim başımdan geçmiş gibi heyecanlanıyorum be. Özledim de biraz. 5. kitap çıksın bir an önce. Okuyayım. (Ensar.)
Uzun zaman önce aldığım, ya sevmessem bu kadar kalın kitapları olan seriyi nasıl okuyacağım diye okumaktan kaçındığım, bi yandan da merak ettiğim serinin ilk kitabı Dövmeli Adam bitti .. İlk on sayfada dünyaya alışıyorsunuz. Terimler tanıdıklaşıyor. Tek bir sayfası bile sıkmıyor, Sürüp gidiyor. ( Aslında adam nasıl düşünmüş bunca şeyi diye aklımdan geçirip durdum dogruyu soylemek gerekirse. ) Yazarımız Peter V. Brett adım adım herşeyi yazmiş. 3 hayat hikayesi okuyoruz merak, endişe ve korku içinde. Arlen karekterinin azmi, yaşadıkları, savaşı beni çok etkiledi. Soluk soluğa okudum bölümlerini. Ahh rojer.. annesini kaybeden küçük sanatçı. Çalarken kemanını duydum sanki. Leesha.. zavallı kız. Neler çektin. Nelere mücadele ettin. Ve bu yazar sizi nasılda birleştirdi. Nasılda bir bütün oldunuz? Çok ama çok güzel bir dünyaydi V. Brett .!! Bu dünyayı bana anlattığın için çok teşekkür ederim. Kesinlikle ama kesinlikle bu dünyayı okumalısınız :)) (Arzu ŞAM)
SPOILER (Bence yok ama sizce olabilir.) Son zamanlarda sürekli iyi bir fantastik kitap bulamamaktan yakınıyordum ama sonunda buldum. Aslında kitap inanılmaz özgün ve muhteşem değil ama yazarın dilinden mi yoksa karakterlerin hikayelerinden mi bilmiyorum kitabı elimden bırakamadım. Hemen her fantastik kitapta olduğu gibi bu kitapta da insanların düşmanı korkunç yaratıklar bulunuyor: Nüvelikler. Her gün hava kararır kararmaz ortaya çıkıp tekrar güneş doğana kadar karşılarına çıkan her canlıyı öldürüyorlar. İnsanlar Nüveliklerden bir takım muhafazalarla(çeşitli semboller) korunuyor. Bunları evlerinin veya şehrin surlarının dışına bir çember halinde çiziyorlar ve Nüvelikler bu görünmez kalkanda bir açık bulamadıkça içeri giremiyor. Tabi herkes bu muhafazaları çizemiyor çünkü ciddi bir el becerisi ve ustalık gerektiriyor. İnsanların kutsal kitabında Nüveliklerin Tanrının vebası olduğu söyleniyor ve bir gün bir Kurtarıcının insanları kurtarmaya geleceği söyleniyor. Aslında zamanında insanlar Nüveliklerle savaşabiliyormuş, yani evlerinde korkarak güneşin doğmasını beklemiyorlarmış çünkü savaş muhafazaları varmış. Bunlarla Nüveliklere zarar verilebiliyormuş. Hatta Nüvelikleri yenmişler ya da öyle zannetmisler. On yıllar boyunca etrafta Nüvelik görünmeyince insanlar birbirleriyle savaşmaya başlamış, bilime yönelip Kutsal kitabın söylediklerini unutmuş, böylece çoğu Muhafaza(özellikle savaş Muhafazaları) ya savaşlarda yok edilmiş ya da unutulmuş. Yıllar sonra Nüvelikler tekrar geldiğinde hiçbir şey yapamamışlar. Kitap üç önemli karakter üzerinden ilerliyor ve biz bu üç karakteri çocukluklarından itibaren izliyoruz. Daha çok gördüğümüz karakter Arlen. Bir ulak olmak istiyor. Ulaklar şehirleri, köyleri dolaşıyor ve oradan oraya ticari ürünler ve haber taşıyor. Çünkü yerleşim yerleri birbirinden uzak ve insanlar bir yolculuğa çıkıp geceyi dışarıda geçirerek hayatlarını tehlikeye atmak istemiyor. Bu görevi ulaklar üstlenmiş, bu yüzden saygı duyulan insanlar. Ve Arlen küçüklüğünden beri çok iyi Muhafaza çiziyor. Ulaklar yanlarında çoğunlukla Jonglör de götürür. Hem gittikleri köye biraz eğlence götürmek için hem de para toplamak için. Bir diğer karakterimiz Rojer de bir Jonglör. Arlen'in annesi gibi Rojer'in de anne babasını Nüvelikler öldürüyor ve bir Jonglör Rojer'i yanına alarak çırağı olarak yetiştiriyor. Diğer bir önemli karakterimiz Leesha, bir Otacı olarak yetiştiriliyor. Otacılar da köylerde çok saygı duyulan insanlar çünkü hastaları iyileştirmek için gerekli bilgiye ve beceriye bir tek onlar sahip. Beklenildiği üzere bu üçünün yolları kesişiyor. Kitap ilk kitap olduğu için tabi ki bu Nüvelikler nasıl olmuş, amaçları ne, sırları nedir öğrenmeyi beklemiyordum ki öğrenemedim de. Güzel bir başlangıçtı. Dünyayı güzel tanıtmıştı ve tanıtılan dünyanın işleyişi de akla yatkındı. Kitapla ilgili tek büyük sıkıntım konu aşk olunca yeterince duygu katılamamış olması. Böyle bölümler çok fazla olmadığı için aşırı göze batmıyordu neyse ki. Ben daha fazla ayrıntıya girmeyip keşfetme keyfini size bırakıyorum artık. (Özlem| E'lir)
Dövmeli Adam PDF indirme linki var mı?
Peter V. Brett - Dövmeli Adam kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Dövmeli Adam PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Peter V. Brett Kimdir?
Yemek ve su yerine fantezi romanları, çizgi roman kitapları ve Zindanlar & Ejderhalar’la beslenen Peter V. Brett (arkadaşlarının verdiği isimle Peat) çocukluğundan beri fantezi öyküleri yazmaktadır. 1995 yılında Buffalo Üniversitesi’nden İngiliz Dili ve Sanat Tarihi dallarında diploma alan Brett, üniversiteden sonra sekiz ay boyunca bir çizgi roman dükkânı işletmiş ve bu sırada hayatta ne yapacağını düşünmüştür. On yılı aşkın bir süre tıp yayıncılığı yaptıktan sonra da, fantezi roman dünyasına geri dönüp tam zamanlı olarak yazmaya başlamıştır. Eşi Danielle ve kedileri Jinx ve Max Powers’la birlikte Brooklyn’de yaşamaktadır.
Peter V. Brett Kitapları - Eserleri
- Dövmeli Adam
- Çöl Mızrağı
- Günışığı Savaşı
- Kafatası Tahtı
- Nüve
Peter V. Brett Alıntıları - Sözleri
- "Özür dilemek, işleri düzeltmenin sadece yarısıdır." (Nüve)
- Onunla söyleşmek, eski bir müzik kutusunu dinlemek gibiydi." (Dövmeli Adam)
- "Geçmişi sorgulayarak sonsuz zaman harcayabiliriz ama bakmamız gereken yer gelecektir." (Nüve)
- ''Sadece bu değil,'' diye düzeltti Hayes. ''Shamavah'ın sattığı ipeklere ne demeli? Edebi unutup erkeklerin aklına günah sokan fahişeler gibi ortalıkta dolaşıyorlar.'' (....) ''Eğer erkeklerin aklına günah sokmak için küçük bir parça ipek yetiyorsa,'' dedi Leesha, ''belki sorun Krasialılarda değil, vaizlerinizdir Engizisyoncu.'' (Kafatası Tahtı)
- Ben palmiyeyim, dedi inevera kendi kendine, ve bu sadece rüzgar. Büküleceğim, ama kırılmayacağım. (Günışığı Savaşı)
- "Bizler ne olduğumuzu kendimiz seçeriz kızım," dedi. "Eğer diğerlerinin sana değer biçmesine izin verirsen, zaten kaybolup gidersin, zira hiç kimse diğerlerinin kendinden daha değerli olmasını istemez.." (Dövmeli Adam)
- “Bir şeyi öğrenmenin en iyi yolu, o şeyi yapmaktır.” (Dövmeli Adam)
- "Hayvani bir andı bu, ye ya da yemek ol." (Nüve)
- “Eyer alacak paramız yoktu. Eyersiz sürmeyi öğrendim. “Sana saygı duymayı öğrenene kadar hiçbir isteğini yapma” dedi Renna. “ sonra saygı duyacaktır.” (Nüve)
- Sevgi, ruh kadar sonsuzdur. (Çöl Mızrağı)
- İçimizdeki en iyiyi dışarı çıkaran, yaşadığımız en kötü zamanlardır. (Dövmeli Adam)
- “Kurtarıcı ben miyim?” “Zarlar asla yalan söylemez, ancak hiçbir zaman kesin de konuşmazlar. İnsanların senin o olduğuna inanacakları ve peşinde birleşecekleri gelecekler de... Veya kimseyi takip etmeyecekleri...” (Çöl Mızrağı)
- Özür dilemek, işleri düzeltmenin sadece yarısıdır. (Nüve)
- "Vahşi bir attan bile daha çılgın olan Arlen bile kendine bir es bulmuştu." .. (Kafatası Tahtı)
- Kendin yapamayacağın şeyler için başkasına güvenemezsin. (Çöl Mızrağı)
- Kurtasıcı mısın da, insanlara emirler yağdırıyorsun? Bana hiçbir şeyi yasaklayamazsın, Tibbet Dereli Arlen Bales.” (Çöl Mızrağı)
- "Kutsal adamalar ve jonglörler arasında pek fazla fark yoktur," derdi Arrick kafayı bulduğu zaman. "Ayni sarhoş hikâyelerini anlatıp durur, boylece yarım akıllıların gözlerini boyayıp hayatın acısını unutmalarına yardıncı olurlar." Sonra acı acı gülerdi. "Tek farkı, din adamlarının daha çok para kazanmaları ve saygı görmeleridir." (Günışığı Savaşı)
- 'Asla bulamayacaksın, derdi Arrick, ama bu aramana engel değil. (Kafatası Tahtı)
- ''Ölmek mi istiyorsun?'' Diye kasvetli bir şekilde sordu ''Çünkü dışarıda ölümden başka bir şey bulamayacaksın.'' (Kafatası Tahtı)
- "Bizler ne olduğumuzu kendimiz seçeriz kızım," dedi. "Eğer diğerlerinin sana değer biçmesine izin verirsen, zaten kaybolup gidersin, zira hiç kimse diğerlerinin kendinden daha değerli olmasını istemez.." (Dövmeli Adam)