Düşsel Varlıklar Kitabı - Jorge Luis Borges Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Düşsel Varlıklar Kitabı kimin eseri? Düşsel Varlıklar Kitabı kitabının yazarı kimdir? Düşsel Varlıklar Kitabı konusu ve anafikri nedir? Düşsel Varlıklar Kitabı kitabı ne anlatıyor? Düşsel Varlıklar Kitabı PDF indirme linki var mı? Düşsel Varlıklar Kitabı kitabının yazarı Jorge Luis Borges kimdir? İşte Düşsel Varlıklar Kitabı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Jorge Luis Borges

Yazar: Margarita Guerrero

Çevirmen: Celal Üster

Orijinal Adı: El libro de los seres imaginarios

Yayın Evi: İletişim Yayıncılık

İSBN: 9789750517235

Sayfa Sayısı: 287

Düşsel Varlıklar Kitabı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Düşsel Varlıklar Kitabı, Borges'in dünya edebiyatına eşine az rastlanır derinlikteki hâkimiyetini gösteren bir referans kitabı. Düşsel Varlıklar Kitabı'nda Borges, Batı ve Doğu kültürlerinin binlerce yıllık kolektif hafızasını şekillendiren figürlerin haritasını edebiyat içerisinden çıkartıyor. Kentaur'dan Sfenks'e, Cheshire Kedisi'nden Minotauros'a edebiyat ve sanat yapıtlarında silinmez izler bırakan figürlerin hikâyesini kendine has şiirsel üslûbuyla anlatan Borges, metinlerarası geçişlerin olanak sağladığı kültürel alışverişin insanlık tarihine katkısını gözler önüne seriyor. Düşsel Varlıklar Kitabı, sözlü ve yazılı kültürün imge örgüsünde yer etmiş anlatılara dair benzersiz bir kültür arkeolojisi. Borges, ilgi alanlarının genişliğini ve edebiyat tarihini boydan boya kat eden eleştirel dikkatini gerçek bir başyapıtla taçlandırıyor.

Düşsel Varlıklar Kitabı, kadim metinlerdeki yaratıkların, Ortaçağ Avrupası'ndaki canavarların, Çin ve Hint mitlerinin, yerli halkların efsanelerinin Poe'dan Kafka'ya birçok yazarı etkilediğini gösteren bir fantastik anlatılar seçkisi.

-Caspar Henderson-

Celal Üster çevirisi, Jame Woodall'ın önsözüyle, Yazar ve dönem kronolojisiyle.

(Tanıtım Bülteninden)

 

Düşsel Varlıklar Kitabı Alıntıları - Sözleri

  • Çocuğun teki hayatında ilk kez bir hayvanat bahçesine götürülsün. Bu çocuk içimizden biri olabilir, ya da şöyle diyelim, bizdik bu çocuk ve unuttuk.
  • Öyle diyordum: Ah, bütün nesneler, bütün canlılar ve bütün düşünceler, kendilerine değen diğer nesneler, canlılar ve düşünceler kadar vardır, var olur. O kadar azdır ve çoktur. İlişkileriyle doğar ve ölürler.
  • Binbir Gece Masalları'nın 496. gecesinde ise Isa'ya (Mesih) Bahamut’u görme izni verildiği ve bu lütfün ihsan edilmesiyle İsa'nın düşüp bayıldığı, üç gün, üç gece kendine gelemediği anlatılır. Masala göre, uçsuz bucaksız balığın altında deniz; denizin altında depderin bir hava boşluğu; havanın altında ateş; ateşin altında Falak adında, ağzının içinde altı cehennem bulunan bir yılan vardır. Kayalığın altında boğa, boğanın altında Bahamut, Bahamut’un altında başka bir şeyin durduğu düşüncesi, Tanrı’nın varlığının kozmolojik kanıtını gösteren bir tablo gibidir. Bu düşünceye göre, her neden bir ön nedeni gerektirir, bu yüzden, boşluğa düşmemek için bir ilk neden olması zorunludur.
  • Barometz gibi, Adamotu diye bilinen bitki de hayvanlar krallığına kapı komşudur, çünkü topraktan çekip çıkarıldığında çığlık atar; bu çığlık, işitenleri deli edebilir. Shakespeare’in Romeo ve Juliet'inde (IV, iii) şu dizeleri okuyoruz: Ya duyarsam topraktan sökülen adamotlarının çığlıklarını, Çıldırırmış bu çığlıkları duyan ölümlüler...
  • Eski bir İbranice metinde, "çünkü Havva’dan önce Lilith vardı" sözüne rastlıyoruz. Bu efsane, İngiliz şair Dante Gabriel Rossetti'yi (1828-82) 'Eden Bovver' şiirini yazmaya yöneltti. Lilith bir yılandı; Adem’in ilk karısıydı ve ona Ormanlarda ve sularda sarmalanmış biçimler, Parlak oğullar, göz alıcı kızlar verdi. Tanrı Havva’yı daha sonra yarattı; Adem'in insan karısından öç almak isteyen Lilith, Havva'yı yasak meyveyi yemeğe ve Habil'in ağabeyi ve katili Kabil'e gebe kalmaya kışkırttı. İşte Rossetti’nin esinlendiği ve çeki düzen verdiği efsane ilk önce böyleydi. Ortaçağ boyunca, İbranice 'gece' anlamına gelen layil sözcüğünün etkisi efsaneye yeni bir yön verdi. Lilith artık bir yılan değil, gece hayaletidir. Kimi zaman insan soyuna söz geçiren bir melek, kimi zaman da tek başına uyuyanlara ya da ıssız yollarda dolaşanlara saldıran bir iblistir. Halkın kafasındaysa, siyah ve uzun saçlarını salıvermiş uzun boylu sessiz bir kadındır.
  • Müslüman inanışına göre, Allah akıl melekesine sahip üç tür varlık yarattı: Nurdan yaratılmış Melekler; ateşten yaratılmış Cinler (tekil hali 'Jinnee' ya da 'Genie') ve topraktan yaratılmış İnsanlar. Cinler, Adem'den binlerce yıl önce, siyah, dumansız bir ateşten yaratıldılar; beş sınıfa ayrılırlar. Bunların arasında iyi ve kötü Cinler ile erkek ve dişi Cinler'i görüyoruz. Evrenbilimci El-Kasvini, "cinler şeffaf bedenli hava hayvanlarıdır, kılıktan kılığa girebilirler" diyor. Kendilerini ilk önce bulut ya da kocaman sütunlar olarak gösterebilirler; ama biçimleri yoğunlaştığında, belki bir insan, bir çakal, bir kurt, bir aslan, bir akrep ya da bir yılan biçiminde görünür olurlar. Bazıları gerçek mümin, diğerleriyse sapkın ya da dinsizdirler.
  • George Sale'in çevirisinde (1734) Kuran'ın XVII. Suresi (îsra Suresi Ç.N.) şu sözlerle başlar: "Bir gece kendisine delillerimizden bir bölümünü gösterelim diye kulunu Mekke'deki kutsal ibadethaneden, uzaktaki Kudüs ibadethanesine götürene hamd olsun . . Tefsirciler, hamd olunanın Allah, kulunun Muhammed, kutsal ibadethanenin Mescid-i Haram, uzaktaki ibadethanenin Mescid-i Aksa olduğunu ve Peygamberin Kudüs'ten yedi kat göğe yükseldiğini söylüyorlar. Efsanenin en eski yorumlarında, Muhammed'e bir insan ya da bir melek kılavuzluk eder; daha sonraki tarihlerde ortaya çıkan yorumlarda ise Peygamberin tanrısal bir küheylanı vardır, eşekten büyük, katırdan küçüktür. Bu küheylan Burak'tır, "nur saçan" anlamına gelir.
  • "Descartes, maymunların isteseler konuşabileceklerini, ama insanların onları çalışmaya zorlamasınlar diye konuşmamayı seçtiklerini anlatır.1907 yılında, Arjantinli Lugones, konuşma öğretmeye çalışırken zora geldiği için ölen bir şempanzenin öykūsünü yayımlamıştı."
  • BAHAMUT Behemoth'un şöhreti Arabistan'ın kıraç topraklarına kadar yayıldı ve oradaki insanlar onun görünümünü değiştirip abarttılar. Bu hayvanı su aygırı ya da fil olmaktan çıkarıp, dipsiz bir denizde yüzen bir balığa çevirdiler; balığın üstüne bir boğa, boğanın üstüne bir yakut dağı; dağın üstüne bir melek; meleğin üstüne altı cehennem; cehennemlerin üstüne yeryüzü ve yeryüzünün üstüne de yedi gökyüzü koydular. Bir Müslüman inancına göre: Allah yeryüzünü yarattı, ama yeryüzünün temeli yoktu, yeryüzünün altına bir melek koydu. Ama meleğin temeli yoktu, meleğin ayakları altına bir yakut kayası koydu. Ama kayanın temeli yoktu, kayanın altına dört bin gözü, kulağı, burun deliği, ağzı, dili ve ayağı olan bir boğa koydu. Ama boğanın temeli yoktu, boğanın altına Bahamut adında bir balık koydu ve balığın altına su, suyun altına karanlık koydu ve bunun ötesine insan aklı ermedi. Kimisine göre de, yeryüzünün temeli su üstünde; su, sarp bir kayalığın üstünde; kayalık, boğanın alnında; boğa, bir kum yatağında; kum, Bahamut'un üstünde; Bahamut boğucu bir rüzgarın üstünde; boğucu rüzgar da bir sis üstündedir. Sisin altında ne yatıyor, orası bilinmez. Bahamut öyle kocaman, öyle göz kamaştırıcıdır ki, ona bakmak insan gözünün harcı değildir. Dünyanın bütün denizleri balığın burun deliklerinden birine akıtılsa, çöle atılmış bir hardal tohumu kadar kalır. Binbir Gece Masalları'nın 496. gecesinde ise İsa'ya (Mesih) Bahamut’u görme izni verildiği ve bu lütfün ihsan edilmesiyle İsa'nın düşüp bayıldığı, üç gün, üç gece kendine gelemediği anlatılır. Masala göre, uçsuz bucaksız balığın altında deniz; denizin altında depderin bir hava boşluğu; havanın altında ateş; ateşin altında Falak adında, ağzının içinde altı cehennem bulunan bir yılan vardır. Kayalığın altında boğa, boğanın altında Bahamut, Bahamut’un altında başka bir şeyin durduğu düşüncesi, Tanrı’nın varlığının kozmolojik kanıtını gösteren bir tablo gibidir. Bu düşünceye göre, her neden bir ön nedeni gerektirir, bu yüzden, boşluğa düşmemek için bir ilk neden olması zorunludur.
  • Çok eskiden, Hochigan adında Güney Afrikalı bir yerli hayvanlardan nefret ederdi; o zamanlar hayvanların konuşma yeteneği vardı. Günün birinde, Hochigan onların bu Tanrı vergisi yeteneğini çalıp sırra kadem bastı. O gün bu gündür, hayvanlar bir daha konuşamaz oldu. Descartes der ki: "Maymunlar isteseler pekâlâ konuşabilirler, ne var ki, çalıştırılmak işlerine gelmediğinden sessiz kalmayı yeğliyorlar." 1907'de Arjantinli yazar Lugones, ko nuşma dersi verilen ve fazla zorlandığı için ölen bir şempanzenin öyküsünü yayınladı.
  • ...bir Sibirya efsanesi, ilk Antiloplara altı bacak yakıştırır. Bu tanrı vergisi özellikleri yüzünden onları yakalamak güçtür, güç ne kelime, olanaksızdır. Tanrısal avcı Tunk-poj, bir köpeğin havlayarak kendisine gösterdiği, habire gıcırdayıp duran kutsal bir ağaçtan özel patenler yapar. Patenler de gıcırdıyor ve ok hızıyla uçuyordur; rotayı tutturmak ve patenlerin hızını kesmek için bir başka sihirli ağacın tahtasından yonttuğu kütükleri patenlere mıhlamayı gerekli görür. Sonra ava çıkar, cennetin her yerinde Antilobu kovalar. Hayvan tık nefes toprağa düşer ve Tunk-poj da en arkadaki iki bacağını kesip koparıverir. "İnsanlar," der Tunk-poj, "her geçen gün biraz daha küçülüyor, biraz daha kuvvetten düşüyor. Ben bile yakalayıncaya kadar akla karayı seçtim, onlar nasıl avlasınlar bu altı bacaklı Antilopları." O gün bugündür, Antiloplar dört bacaklıdır.

Düşsel Varlıklar Kitabı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Okuması kolay ancak derlemesi çok zor bir eser "Düşsel Varlıklar Kitabı". 1957'deki ilk basımın adı "Fantastik Zooloji El Kitabı" idi. İsmin güzelliğine bakın! 10 yıl sonra genişletilerek şimdiki ismini almış. Kitabın içinde adeta yok yok. Anka kuşundan ejderlere, elflerden minotauros'a...Kitap boyunca mitolojinin düşsel varlıkları size eşlik ediyor. Borges, eseri derlerken mümkün oldukça varlıkların ilk kez kullanıldıkları kaynaklara ulaşmaya çalışmış. Bununla beraber, farklı kültürlerde yer alan biçimleriyle de karşılaştırma yapmadan edememiş ünlü yazar. Şunu da eklemeliyim; Türkçe çevirisinde de büyük bir emek var çünkü dilimize çevrilmiş olan kaynaklardan yapılan alıntıları Türkçe baskılarından aktarmış çevirmen. Kitap, size okurken keyif verebilecek, sizi yeni bilgilerle tanıştırabilecek ve mitolojiye ilgi duyuyorsanız kütüphanenizde olmayı kesinlikle hak edecek bir eser. Konu açılmışken, bu kitabın "edebi kuzenleri" olarak görebileceğimiz Manguel imzalı "Hayali Yerler Sözlüğü" ve Eco'dan "Efsanevi Yerlerin Tarihi" de aklımızın bir köşesinde bulunmalı... (Çağrı)

İsmiyle müsemma ama tam bir ansiklopedi. Borges usulü hikayeler bekliyordum ben aslında ama baya teknik bir şey çıktı karşıma. Bu sebeple hikâye ya da roman gibi bir oturuşta okunmuyor, soluksuz bir okuma sunmuyor. Bay Borges de zaten sıralı okunmasından değil, hangi sayfaya denk gelinirse o sayfanın -karışık şekilde- okunmasından yanaymış. Özgün olduğunu düşündüğüm birçok yazarın, kitaplarında kullandığı canlıları mitolojiden ve diğer inanışlardan almış olduğunu öğrenip üzülsem de, bilmediğim birçok yeni varlıkla tanıştığım için kazanım olarak görüyorum bu kitabı. Farklı inançlara, farklı varlıklara açılan bir kapı görevi görüyor bu derleme. En azından bir kere okunmalı. =) (G. İlke)

Batı ve Doğu kültürlerinin binlerce yıllık kolektif hafızasını şekillendiren figürlerin haritasını edebiyat içerisinden çıkartıyor.Bu kitap sözlü ve yazılı kültürün imge örgüsünde yer etmiş anlatılara dair benzersiz bir kültür arkeolojsi. (Clfkfljfjfjk)

Düşsel Varlıklar Kitabı PDF indirme linki var mı?

Jorge Luis Borges - Düşsel Varlıklar Kitabı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Düşsel Varlıklar Kitabı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jorge Luis Borges Kimdir?

Jorge Francisco Isidoro Luis Borges Acevedo veya bilinen adıyla Jorge Luis Borges (d. 24 Ağustos 1899 - ö. 14 Haziran 1986), Arjantinli öykü ve deneme yazarı, şair ve çevirmen. Büyülü gerçekçilik akımının önde gelen isimlerindendir ve gerçeküstücülük konusunda yazdığı denemeleri ile ünlüdür.

Borges, 24 Ağustos 1899 tarihinde Buenos Aires'te doğdu. Babasının annesi İngiliz olduğu ve evde iki lisan birden konuşulduğu için daha çocukken her iki lisanı da çok güzel konuşabiliyordu. Oğluna satranç tahtasında Zeno'nun paradoksunu öğreten Jorge Guillermo Borges avukat ve psikoloji öğretmeniydi. Evlerinde Borges'in muhayyilesini sürekli olarak işgal edecek bir bahçe ve kütüphane vardı.

Babasının görme yetisinin azalması üzerine, aile tedavi için I. Dünya Savaşı'ndan önce (1914) Cenevre'ye taşındı. Burada kaldıkları süre boyunca Borges Calvin Koleji'ne devam ederek, Lâtince, Fransızca ve Almanca öğrendi. Sembolizm akımının örneklerinden Verlaine, Rimbaud ve Mallarmé'in eserleriyle bu sırada tanıştı. Schopenhauer'a olan sevgisi ve Walt Whitman'ı keşfetmesi de Cenevre'deyken başladı.

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ailesiyle birlikte İspanya'ya taşındı. Borges artık yazar olmaya karar vermişti, babasına 1870'lerde geçen bir roman yazmaya yardım ediyordu. Birkaç edebi gruba girme çalışmasından sonra, kendine akıl hocası buldu: Endülüslü şair Rafael Cansinos-Asséns. Onun etkisiyle kendisini "ultraistler" grubundan saymaya başladı ama kısa zamanda aidiyet hissinden sıkılarak kimseye bağlı olmadan birşeyler yapmaya çalıştı. Denemelerle ve şiirle pasifizm, anarşi, Rus devrimi gibi bâzı şeyleri övdüğü, genel düşüncelerini dile getirdiği iki kitap yazdı. Ama sonra yazdıklarından utanarak, her iki kitabı da İspanya'dan ayrılmadan önce imha etti.

1921'de ailesiyle Buenos Aires'e geri dönmesinden sonra, babasının arkadaşı Macedonio Fernandéz'in düşüncelerinden etkilenmesi, düşüncenin yeni yollarına yönelmesine neden oldu. Fernandez'in düşünceleri Schopenhauer, Berkeley ve Hume'ün bir yansıması idi. Edebi stili ekzantrik ve düşünce tarzı karmaşıktı. Borges'e en büyük etkisi her şeye kuşkuculukla bakmasını sağlamasıdır.

1923'te ilk kitabı olan Buenos Aires Tutkusu (Ferver de Buenos Aires)'i çıkardı. 1924-1933 arası Borges için oldukça heyecan verici bir zamandı. Bu dönemde pek çok yazısı ve şiiri basıldı. Luna de Enfrente 1925'te, San Martin Defteri (Cuaderno San Martin) 1929'da basıldı. 1933-1934 yıllarında Critica'da Alçaklığın Evrensel Tarihi (Historia universal de la infamia) yayımlandı. Bu öykü dizisi, önceden basılmış bâzı hikâyelerden alınan karakterler ve fikirler üzerine yeniden hikâye yazmakla oluşmuştu. Gerçeği ve hikâyeyi harmanladığı bu hikâyeler gerçeküstü bir otantizm taşıyorlardı. Daha sonraları bu tarz "büyülü gerçekçilik"in ilk örneklerinden sayılacaktı. Ama onun asıl kariyeri 1935'te yazdığı "Borges stili"nin ilk örneği denilen, hayâli bir romanı eleştirdiği Al-Motasim'e Bir Bakış isimli öyküsüdür. 1936'da denemelerini topladığı "Sonsuzluğun Tarihi Historia de la Eternidad" basıldı. Bu sırada maddi sıkıntılar çekiyordu, bu nedenle 1937'de Belediye Kütüphânesi'nde çalışmaya başladı. Kütüphânedeki işi hafif olan yazar, iş günlerinin kalanını klâsikleri okuyarak ve modern edebiyatın uluslar arası örneklerini İspanyolca'ya çevirerek geçirmiştir. Virginia Woolf'un ve William Faulkner'ın kitapları İspanyolcaya ilk kez bu dönemde Borges tarafından kazandırılmıştır. Yaratıcılığını kaybetmekten korkan Borges, eşşiz bir eser yazmak istedi ve Pierre Menard, Don Quixote'un Yazarı'nı kaleme aldı. Ardından da Tlön, Uqbar, Orbis Tertius geldi. Her iki hikâye Victoria Ocampo'nun Sur edebiyat dergisinde yayınlandı. Bunların başarısının verdiği motivasyonla Babil Kütüphanesi'nin çalışmalarına başladı. 1941'de bu öykülerin toplandığı Yolları Çatallanan Bahçe basıldı. Aynı hikâyeler toparlanarak Artifices'e eklendi ve ve 1944'de Ficciones adıyla yeniden basıldı. 1942'de "Bustos Domecq" takma adı altında Adolfo Bioy Casares ile birlikte polisiye hikâyeler dizisi olan Don İsidro İçin Altı Problem'i yazdılar. Felsefe, gerçekler, fantazi ve gizemleri harmanladığı bu yeni öykülerin yanında, El Hogar'da anti-semitizmi, faşizmi ve nazizmi eşeltiren politik makaleler de yazıyordu. Bu makalelerle oldukça tanındı. 1946'da Juan Peron'un iktidara gelişiyle, kütüphânedeki işinden atıldı. Bu işten atılma onun için bir tür kurtuluş olmuştu, çünkü hem Arjantin'den Uruguay'a kadar pek çok yeri gezip, Budizm'den Blake'e kadar pek çok konuda seminerler veriyor, hem de iyi para kazanıyordu. Ama ailesi Peron'un baskıcı rejiminde zor günler geçirdi, annesi ve kız kardeşi hapse girdi. 1949'da ikinci önemli kısa hikâyeler kitabı Alef (El Alef)basıldı.

1955'de Peron devrilince Borges hayâlindeki meslek olan Arjantin Ulusal Kütüphânesi Müdürlüğü'ne getirildi. Ailesinden gelen hastalık nedeniyle görme bozukluğu çeken Borges bu dönemde görme yetisini tamamen kaybetti. "Bana aynı anda hem 800,000 kitabı hem de karanlığı veren Tanrı'nın muhteşem ironisi" diyerek bu gerçeği kabullenmiştir. (Umberto Eco unutulmaz romanı Gülün Adı'nda yer alan ana karakterlerden kör kütüphaneciyi Borges'ten esinlenerek oluşturmuştur.) 1956'da Buenos Aires Üniversitesi'nde İngiliz ve Amerikan edebiyatı profesörlüğüne atandı ve 12 yıl bu görevi yürüttü. 1961'de Samuel Beckett'le birlikte Uluslararası Yayımcılar Ödülü'nü (Formentor Ödülü) kazandı. Bu ödül ona gecikmiş bir uluslararası ün kazandırdı. Gözlerinin görmeyişini şiire yönelerek telâfi etmeye çalıştı. 1970'li yıllarda ABD'de çeşitli üniversitelerde dersler verdi. 1973'te Peron geri dönünce, görevinden istifa etti. Ders vererek ve yolculuk yaparak geçirdiği zamanın meyvesi 1975'te basılan toplama hikâyelerin olduğu Kum Kitabı (El libro de arena) oldu. Dünya gezilerinin sonucu ona eşlik eden Maria Kodama'nın resimlerini çektiği yazılarını ise kendi yazdığı Atlas(1984)'la sonuçlandı.

Zannedilenin aksine, Nobel ödülünü alamadan 87 yaşında, 14 Haziran 1986'da Cenevre'de karaciğer kanserinden hayatını kaybetti.

Jorge Luis Borges Kitapları - Eserleri

  • Kum Kitabı
  • Alçaklığın Evrensel Tarihi
  • Sonsuz Gül
  • Alef
  • Ficciones
  • 25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler
  • Ölüm ve Pusula
  • Brodie Raporu
  • Yedi Gece
  • Atlas
  • Düşsel Varlıklar Kitabı
  • Yolları Çatallanan Bahçe
  • Sonsuzluğun Tarihi
  • Yaratan
  • Şifre
  • Rüyalar Kitabı
  • Dantevari Denemeler - Shakespeare'in Belleği
  • Olağanüstü Masallar
  • Borges Sekseninde - Sohbetler
  • Öteki Soruşturmalar
  • Borges ve Ben
  • Şu Şiir İşçiliği
  • İngiliz Edebiyatına Giriş
  • Gölgeye Övgü
  • Tartışmalar
  • Evaristo Carriego
  • Don Isidro Parodi'ye Altı Bilmece
  • Altın ve Gölge
  • Xewn ü Xeyal
  • Bustos Domecq Vakayinameleri
  • The Story from Rosendo Juarez
  • The South
  • Alef

Jorge Luis Borges Alıntıları - Sözleri

  • Hayat ölümsüz olmayacak kadar fakirdir aslında. (Sonsuzluğun Tarihi)
  • Xew dûrketina ji dinyayê bû. (Xewn ü Xeyal)
  • mantık denen şey bir deliliktir.. (25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler)
  • ... beni derinden ilgilendiriyor, ama -nasıl söyleyeyim?- vazgeçilmez gelmiyor bana. (Ficciones)
  • ...Sonsuzluk daha bereketli 1icattır. Akla mantığa sığmaz oluşu doğrudur ancak sıradan zamanın akışı da öyle değil midir zaten? Sonsuzluğu inkar etmek, şehirlerle, nehirlerle, şenliklerle yüklenmiş yılların topyekün ortadan kalktığını farz etmek, onların topyekûn kurtarıldığını hayal etmek kadar, hatta ondan daha az inandırıcıdır... (Sonsuzluğun Tarihi)
  • Müslüman inanışına göre, Allah akıl melekesine sahip üç tür varlık yarattı: Nurdan yaratılmış Melekler; ateşten yaratılmış Cinler (tekil hali 'Jinnee' ya da 'Genie') ve topraktan yaratılmış İnsanlar. Cinler, Adem'den binlerce yıl önce, siyah, dumansız bir ateşten yaratıldılar; beş sınıfa ayrılırlar. Bunların arasında iyi ve kötü Cinler ile erkek ve dişi Cinler'i görüyoruz. Evrenbilimci El-Kasvini, "cinler şeffaf bedenli hava hayvanlarıdır, kılıktan kılığa girebilirler" diyor. Kendilerini ilk önce bulut ya da kocaman sütunlar olarak gösterebilirler; ama biçimleri yoğunlaştığında, belki bir insan, bir çakal, bir kurt, bir aslan, bir akrep ya da bir yılan biçiminde görünür olurlar. Bazıları gerçek mümin, diğerleriyse sapkın ya da dinsizdirler. (Düşsel Varlıklar Kitabı)
  • Biri dedi ki: Sen uyanıklığa değil, önceki bir düşe uyanmışsın. O düş, bir başka düşle sarmallıdır, o da bir başkasıyla ve bu böyle sonsuza kadar gider, sonsuz da kum tanelerinin sayısıdır. Geriye dönerken izlemen gereken yolun sonu yoktur ve sen bir daha gerçekten uyanmadan öleceksin. (Ölüm ve Pusula)
  • Yalnızlık bana acı vermiyor, insanın kendisine ve kendi huylarına katlanmasıyla hayat zaten yeterince zor. (Kum Kitabı)
  • "Hiç aklımda olmadan, böyle bir şeyin başıma geleceğini hiç düşünmeden, inzivaya çekildim. Bir tutukluya dönüştüm, bir hücreye kapandım, ve şimdi anahtarı bulamıyorum; kapı açık da olsa çıkmaya korkacağım." (Öteki Soruşturmalar)
  • Belki de yoksul, ilkel yaşamlarının tek serveti kindi ve bu yüzden kinlerini biriktiriyorlardı. Hiç farkında olmadan birbirlerinin kölesi olup çıktılar (Brodie Raporu)
  • . Şimdi istediğim şey barış, düşüncenin ve dostluğun hazzı. Ve çok hırslı görünse de sevme ve sevilme duygusu. ... (Borges ve Ben)
  • ... ne bir söz, ne bir özlem, ne de bir anı, hiçbir şey bize dokunmadığında biz çoktan ölmüşüzdür. Ben ölü olmadığımı biliyorum. (Altın ve Gölge)
  • Oscar Wilde, insanın, hayatının her anında, olmuş olduğu her şey ve olacağı her şey olduğunu yazar. (Atlas)
  • . Bir kitap, fiziksel nesneler dünyasında fiziksel bir nesnedir. Bu bir dizi ölü semboldür. Ve sonra doğru okuyucu gelir ve kelimeler daha doğrusu kelimelerin ardındaki şiir, çünkü kelimelerin kendisi sadece semboldür, canlanır ve kelimenin yeniden dirilişini yaşarız. ... (Şu Şiir İşçiliği)
  • ...ilahi iyilik kötülüğü tüketti, sonsuz hayat ölümü, güzellik sefaleti eritti içinde... (Sonsuzluğun Tarihi)
  • "Dante, bir tanrı bilimci, inançlı, erdemli bir insan olarak günahkarları mahkûm ediyor ama duygusal olarak ne mahkûm ediyor ne de bağışlıyor" (La poesia di Dante, 78) (Dantevari Denemeler - Shakespeare'in Belleği)
  • Kipling'in yazdığı herhangi bir sayfada ki onun eserlerinde tüm Hindistan ve bir şekilde tüm yerküresinin özeti bulunduğundan... (25 Ağustos 1983 ve Diğer Öyküler)
  • Bradley, şimdiki anın, bize doğru akmakta olan geleceğin, geçmişin bağrında parçalanıp dağıldığı an olduğuna inanır; başka bir deyişle, var olmak, yok olup gitmekte olan bir var oluştur; ya da Boileau’nun özleme kapılmadan dediği gibi: ‘Le moment où je parle est deja loin de moi.’ [Konuşmaya başladığım an, daha şimdiden uzak benden.] (Atlas)
  • "Yaşadığımız dünya bir yanılgı, gülünç bir yanılsamaydı." (Alçaklığın Evrensel Tarihi)
  • Geçmişimin maskelerinden kurtulacağım, ölüp tamamen unutulunca. (Atlas)