Düşüncenin Çağrısı - Arthur Schopenhauer Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Düşüncenin Çağrısı kimin eseri? Düşüncenin Çağrısı kitabının yazarı kimdir? Düşüncenin Çağrısı konusu ve anafikri nedir? Düşüncenin Çağrısı kitabı ne anlatıyor? Düşüncenin Çağrısı kitabının yazarı Arthur Schopenhauer kimdir? İşte Düşüncenin Çağrısı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Arthur Schopenhauer

Yazar: Immanuel Kant

Yazar: Martin Heidegger

Çevirmen: Ahmet Aydoğan

Yayın Evi: Say

İSBN: 9789754687217

Sayfa Sayısı: 112

Düşüncenin Çağrısı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Uzun zaman önce Parmenides "to gar auto noein estin te kai einai: düşünme ve varlık aynıdır" demişti. Düşünce tarihi boyunca çok çeşitli yorumlara konu olmuş olan bu söz sonunda bir varlıkbilim meselesi olarak kabul edildi ve rafa kaldırıldı.

Descartes dünyanın ve insanın varoluşu üzerine büyük yalnızlık içinde yirmi yıl boyunca sürdürdüğü düşünmesini "cogito, ergo sum: düşünüyorum, o halde varım" diye sona erdirdi. Bu, "kuşku duyuyorum, demek ki varım" kestirmesiyle solipsizm (tekbencilik) uçurumundan kurtulma çabası olarak yorumlandı.

"Düşündüğüm kadar ve düşündüğüm sürece varım" önermesi, hiçbir iddiası olmayan bir yorum olarak bile zihinlerde yer etmedi, dolayısıyla düşünmeyle var olmak arasındaki bağ uzunca bir zaman bir daha kurcalanmamak üzere örtük kaldı.

Dünyanın ve insanın geldiği nokta her haliyle düşünmeye çağrıda bulunurken, karşılaştığımız her mesele bizi durup dinlemeye, dinleyip düşünmeye davet ederken neden düşüncenin izine rastlanmıyor? Düşünmeye bu ayak direyiş neye işaret ediyor?

Yaşadıklarımız bu çağrıya karşı gösterilecek serkeşliğin düşünmeyle erişilecek olanın kendisini geri çekmesiyle sonuçlandığını gösteriyor: Kitap, milletçe varlığımızın tehlikenin eşiğine geldiği şu günlerde bu tehlikeyi savuşturabileceğimiz tek ve biricik tutamağa mütevazı bir ışık tutmayı amaçlıyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Düşüncenin Çağrısı Alıntıları - Sözleri

  • ''Okumak kişinin kendi kafası yerine başka birisinin kafasıyla düşünmesidir.''
  • ''Eğitimli, öğrenimli insanlar kitapların içindekileri okuyanlardır. Düşünürler, dâhiler ve dünyayı aydınlatıp insan soyunun ilerlemesine katkıda bulunmuş olanlar, doğrudan tabiat kitabından yararlananlardır.''
  • ''Ahlaki açıdan iyi bir mizaca dayanmayan iyi olan her şey, ancak, gösterişten ve ışıltılı bir sefaletten başka bir şey değildir.''
  • * Yazanlar çok, düşünenler azdır.
  • "Düşünceye çağıran zamanımızda en çok düşünce uyandıran, hâlâ düşünmediğimizdir."
  • Hafıza düşünülmüş bir şeyi düşünür.
  • “Düşündüğüm kadar ve düşündüğüm sürece varım” önermesi, hiçbir iddiası olmayan bir yorum olarak bile zihinlerde yer etmedi, dolayısıyla düşünmeyle var olmak arasındaki bağ uzunca bir zaman bir daha kurcalanmamak üzere örtük kaldı.
  • Gidenlere aldırmadık, gözden ırak olanlara gönlümüzde yer ayırmadık. Görünmez olup kayıplara karışanların hiç olmazsa dilimizde açtığı rahneler diri kalsın diye çaba göstermedik.
  • Gidenlere aldırmadık, ‏ gözden ırak olanlara gönlümüzde yer ayırmadık. Görünmez olup kayıplara karışanların hiç olmazsa dilimizde açtığı rahneler diri kalsın diye çaba göstermedik.
  • Kitap, milletçe varlığımızın tehlikenin eşiğine geldiği şu günlerde bu tehlikeyi savuşturabileceğimiz tek ve biricik tutamağa mütevazı bir ışık tutmayı amaçlıyor.
  • Kendini yönlendirme sözcüğünün asıl anlamı diğerlerini bulmak, harfi harfine gündoğusunu bulmak için verili bir doğrultuyu (ufku bunların dördüne bölersek) kullanmak anlamına gelir.*
  • ''Eğer insanlar hakikatine itibar etmezlerse, kendilerinde hakikatin tuttuğu yeri sahtelik alacağından hakikat sessizce geri çekilir. Bugün olduğu gibi.''

Düşüncenin Çağrısı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Düşünmenin Gereksindiği : SÜKÛNET… gonderi/150581408 Düşünmek, dile getirildiği zaman herkesin başarıyla meydana getirdiği bir eylem gibi görünse de, asıl manasına baktığımızda o kadar da basit bir eylem olmadığını, aslında sahip olduğu derinliğin herkesçe çözümlenemeyen karmaşık bir denklem olduğu bir serüven zannımca. ' İnsan düşünen bir varlıktır. ' diyoruz hep fakat gerçekten de düşünüyor muyuz acaba? Elbetteki düşünüyor, hedefler oluşturuyor, sorunları tespit edip çözümler üretiyoruz. Fakat ne oranda..? Gerçekten yeterli mi bu düşünmeler yoksa yaşamın gerektirdiği kadar mı acaba..? Neden mi bu kadar önemli bu düşünme eylemi..? Çünkü savunduğumuz veyahut oluşturduğumuz düşünceler bizleri var etmekte. Biz insanları diğer canlılardan ayıran asıl eylem halini kılmaktadır. Oysa gerçekten ayrılıyor muyuz düşün alemlerimizde, savunduklarımız bizim düşüncelerimiz mi acaba.? Bu noktada görüyoruz ki dünya, kendisine ait olmayan düşünce yapılarını sahiplenmiş, onların arkasındakileri görmeden ölesiye savunan ve gölgesine sığınan insanlarla dolu.. Birey olarak kendi düşünce aleminin ve potansiyelinin farkında olmama ve bu yolda pasif biçimde yaşama ise biz insanları ele geçirmiş durumda.. Konu düşüncenin gücü ve önemine geldiğinde işte bu karmaşanın çözümü, en azından anlama yaklaşmanın yolu bu eserden geçmekte.. Schopenhauer 'a düşkünlüğüm ile elime aldığım "kitap/dusuncenin-cagrisi--2137 " yalnızca Arthur Schopenhauer değil aynı zamanda Martin Heidegger ve Immanuel Kant' ın düşünce üstüne yazılarından oluşan öğretici bir derleme bu konuda.. Üç büyük filozofun geniş fikir dünyalarını yansıttıkları bu eseri okumak ise muazzam bir zevk zannımca. Her düşünceyi burda aktarmak zor olacağı için filozofların düşünce hakkındaki görüşlerini yansıttıkları birer cümleyi alıntılamak yerinde olacaktır sanırım kısaca. yazar/arthur-schopenhauer der ki, “Bir kütüphane çok geniş olabilir; fakat eğer düzensiz ise küçük ama derli bir kütüphane kadar kullanışlı ve yararlı değildir. Benzer şekilde insan çok büyük bir bilgi yığınına sahip olabilir, fakat kendi kendisine üzerinde düşünerek bu bilgiyi gerektiği gibi işlememişse bu bilgi, üzerinde tekrar tekrar ve uzun uzadıya düşünülmüş çok daha küçük bir bilgi miktarından daha kıymetsizdir.” gonderi/150203771 yazar/martin-heidegger der ki, "Düşünmeye muktedir olmak için onu öğrenmeliyiz. Nedir öğrenme? İnsan yaptığı her şeyi kendisine özsel olarak seslenene cevap verecek tarzda bıraktığında öğrenir. Üzerine düşünülecek ne ise ona kulak kesilerek düşünmeyi öğreniriz." "Düşünceye çağıran zamanımızda en çok düşünce uyandıran, hâlâ düşünmediğimizdir." gonderi/150422918 yazar/Immanuel-Kant der ki, "Kişinin düşünerek yönünü tayin etmesi ne anlama gelir? Kendini yönlendirme sözcüğünün asıl anlamı diğerlerini bulmak, harfi harfine gündoğusunu bulmak için verili bir doğrultuyu (ufku bunların dördüne bölersek) kullanmak anlamına gelir." gonderi/150566853 Bunlar gibi milyonca düşünce yığınından oluşan bu eseri okurken gerçek anlamda derinlemesine düşünmek için bol bol vaktiniz olacak sanırım. Şahsen ben okurken zaman zaman durup düşündüm, kendimle münakaşaya girip sorguladım ve en sonunda düşünceleri kendi düşün alemimde demleyip anlamlandırdım ve heybeme kattım. O sebeple ki okumak kadar bu eserle düşünmekten de büyük zevk aldım. Dil ve anlatım konusunda ise kitaptaki düşünmeye vurgu kadar derin bir karmaşa söz konusu benim nazarımda. Doğal olarak filozofların düşünce yapıları farklı olduğundan elbetteki yazım tarzları da bu konuda farklı. Schopenhauer daha anlaşılır ve istediğini size cümleleri ile aktarmayı hedeflerken, Heidegger ve Kant yazın ve düşünce aleminde daha da karmaşık ve zincirleme bir düşün hedeflemektedir. Fakat kitapta filozofların görüşlerinin sıralanış biçimi ve düşüncelerin kümülatif aktarımı okuyucuya anlama bakımından muazzam bir zemin hazırlamaktadır. Kıcacası kitabın adının da simgelediği gibi bu eser düşünmeye bir çağrıdır adeta. Ben de düşün alemini, sorgulamayı ve anlamlandırmayı sevenlere bu kitabın çağrısı aracılığı ile seslenmek istiyorum o sebeple. Okumalısınız kesinlikle.. Buyurun, içeriğe dair birkaç alıntıya; gonderi/150206499 gonderi/149150727 gonderi/149239765 gonderi/150197905 gonderi/150268325 (Nâifî ⸙)

Kitap bana Aristoteles'in Felsefe Yapmaya Çağrı (Protreptikos) isimli eserini çağrıştırdı. Aristo eserinde felsefe yapmaya dair kaideler belirtmiştir, bu eserde ise düşünce ile ilgili olarak üç büyük usta'nın; Arthur Schopenhauer, Martin Heidegger ve Immanuel Kant'ın görüşlerinin incelendiği görüyoruz. Schopenhauer'a göre; Hakikate ulaşmada ana etkenin düşünmek olduğunu belirttiğini görüyoruz. Tabi özgür ve aşkın bir düşünce... Schopenhauer'un özellikle "okumak" ve "düşünmek" üzerine görüşleri oldukça kapsamlı ele alınmış, daha önce eserlerini okuyanlar aşinadır. Zira Schopenhauer'un bu konuda yazdığı bir eseri bulunuyor. Heidegger'le alakalı olarak, kendisinden yapacağım bir alıntı konuyu özetlemeye yetecektir diye düşünüyorum: "Düşünceye çağıran zamanımızda en çok düşünce uyandıran, hâlâ düşünmediğimizdir." Eserde Heidegger'in konuyla alakalı görüşleri genel olarak bu iddiası üzerinedir. Kant ise düşünceye yönelik daha kapsamlı incelemeler yapıyor. Örneğin tanrı düşüncesi, düşüncenin özgürlüğü gibi konulara girerken önemli tespitlerden birisinde bulunuyor: "Düşünmenin kuralları aklın yasalarına göre olmalıdır, akılla bulunmuş kurallar ancak düşüncenin kuralları olabilir." Not alınası güzel bir alıntıdır... Dikkatimi çeken bir husus da, düşünmenin gereksindiği sükunet ile alakalı bölümde, Schopenhauer'ın bir atın sahibi tarafından kamçılandığı bir durumdan bahsetmesidir. Schopenhauer'ın bahsettiği olay Dostoyevski'nin suç ve ceza isimli eserinde Raskolnikov'un başına gelmiştir. Raskolnikov'un bir atın boynuna sarılıp ağladığı kurgulanmıştır. Aynı durum daha sonraları Nietzsche'nin ise gerçek hayatta başına gelmiş, sahibi tarafından kırbaçlanan bir atı gören Nietzsche, ata sarılarak "seni anlıyorum" diyerek ağlamıştır. Sonrası ise malum, Nietzsche bu olaydan sonra delirmiştir. Bana göre; oldukça hassas bir ruh haline sahip olan Nietzsche, Dostoyevski'de okuduğu hikayeyi bilinçaltında saklamış, benzer bir durumun gerçek dünyada vuku bulduğu bir durumda, bu hikayeyi bilinçdışından çıkartarak kendi hayatına kurgulamıştır.. Bu tespitim okurların ilgisini çekecektir umarım, zira beni düşünmeye sevk etmiştir... Kitabı felsefeyle ilgilenen okurlara tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim. (Gökhan)

Dünyanın ve insanın geldiği nokta her haliyle düşünmeye çağrıda bulunurken, karşılaştığımız her mesele bizi durup dinlemeye, dinleyip düşünmeye davet ederken neden düşüncenin izine rastlanmıyor? Düşünmeye bu ayak direyiş neye işaret ediyor? -Diyor kitap, gercekten zevkle okuduğum bir kitap oldu. (Eda)

Kitabın Yazarı Arthur Schopenhauer Kimdir?

Arthur Schopenhauer (d. 22 Şubat 1788, Danzig - 21 Eylül 1860, Frankfurt), Alman filozof, yazar ve eğitmendir. Aynı zamanda Immanuel Kant'ın en çok değer verdiği öğrencisiydi. Schopenhauer, Alman felsefe dünyasındaki ilklerdendir ve dünyanın anlaşılmaz, akılsız prensipler üzerine kurulu nedenselliklerinin olduğunu söyleyerek dikkatleri çekmiştir.Ayrıca Schopenhauer, Nietzsche'nin ilk akıl hocasıdır.

Arthur Schopenhauer Kitapları - Eserleri

  • Bilmek ve İstemek
  • Düşüncenin Çağrısı
  • Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
  • İnsan Doğası Üzerine
  • Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine
  • Bilim ve Bilgelik

  • Felsefe Tarihinden Kesitler
  • Hayatın Anlamı
  • Aşkın Metafiziği
  • Fikirlerin Bilgisi Üzerine
  • Eristik Diyalektik
  • Akıl Sağlığı
  • Ölümün Anlamı

  • Din Üzerine
  • İdeal ve Gerçek
  • Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine
  • Güzelin Metafiziği
  • Okumaya ve Okumuşlara Dair
  • Ölüm ve İçsel Doğamızın Yok Edilemezliği ile Olan İlişkisi
  • İstencin Özgürlüğü Üzerine

  • Merhamet
  • Üniversiteler ve Felsefe
  • Hiçliğin Mutlu Sessizliği - Aforizmalar
  • Arthur Schopenhauer - Bir Filozofun Huzurunda
  • Hukuk, Ahlak ve Siyaset Üzerine
  • Hayatın Bilgeliği
  • İsteme ve Tasarım Olarak Dünya

  • Okumak Yazmak ve Düşünmek Üzerine
  • Akıl Zayıflığı
  • Varolmanın Acısı
  • Aşk ve Cinnet
  • Mantıksal Düşünce Doktrini
  • Edebiyat Dersleri
  • Parerga ile Paralipomena

  • Arthur Schopenhauer - Toplu Eserler 2
  • Arthur Schopenhauer - Toplu Eserler 1
  • Kişilik Oluşumu ve Sorunları
  • Yaşamın Bilgece Deneyimleri
  • Aforizmalar
  • Ruh Görme Üzerine
  • Dünyanın Istırabı Üzerine

  • İrade Felsefesi
  • Mutlu Olma Sanatı
  • Kötümserlik Üzerine
  • Fikir Mimarları Dizisi 19
  • On Women
  • Müxtəlif Predmetlər Haqqında Düşüncələr
  • The Horrors and Absurdities of Religion

  • Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü Üzerine
  • Studies in Pessimism
  • Parerga ve Paralipomena 2
  • Seçme Yazılar
  • Mutluluk Kendi Kendine Yetenlerindir
  • Düşünceler
  • Kadınlar ve Diğer Konular

  • The Art of Literature
  • Aklın Yolu
  • Writings Of Schopenhauer On Various Themes, Vol. 1
  • Aşkın Metafiziği
  • Həyat Müdrikliyi Aforizmləri
  • Cinsel Aşkın Metafiziği
  • Metafizik İhtiyacı

  • Doğadaki İsteme Üzerine
  • Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar
  • Kant Felsefesi Eleştirisi

Arthur Schopenhauer Alıntıları - Sözleri

  • les grandes pensées viennent du coeur* Büyük düşünceler kalpten gelir. (Dünyanın Istırabı Üzerine)
  • “Her şeyin niçin olduğunun bir temeli vardır.” (Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü Üzerine)
  • Güzelin nadiren yararlı olanla birleştiğini görürüz. Uzun ve narin ağaçlar meyve vermez, meyve ağaçları ufak tefek, bodur ve çirkindir... En güzel binalar, kullanışlı, işe yarar binalar değildir; bir tapınak barınacak bir mesken değildir. (Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine)
  • Hafıza düşünülmüş bir şeyi düşünür. (Düşüncenin Çağrısı)
  • Okumaksızın geçen boş zaman bir tür ölüm, insanın canlı canlı gömülmesidir(Seneca, 82) (Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine)
  • Bir düşüncenin esas yaşamı sadece kelimelerin sınır noktasına varıncaya kadar sürer. Orada taşa dönüşür, donakalır ve hayatı sona erer, fakat hayvan ve bitki fosilleri gibi ölümsüzdürler. Geçirdikleri kısa yaşamları bir kristalin kesilme anına benzer. Çünkü düşüncemiz kelimeleri bulduğu andan itibaren içtenliğini kaybettiği gibi ciddi olmaktan da çıkar. Başkaları için varolmaya başladığı andan itibaren içimizde yaşamaya devam etmesi son bulur, tıpkı bir bebeğin annesinden kopup kendi benliğine adım atmaya başlaması gibi. Şairin de dediği gibi: "Beni itirazla şaşırtmayın! İnsan konuşmaya başladığı anda yanılmaya da başlar." (Edebiyat Dersleri)

  • Dünya cehennemin ta kendisidir ve insanlar da bir yandan zulüm gören ruhlar, öte yandan cehennemdeki şeytanlardır (Dünyanın Istırabı Üzerine)
  • Dar kafalılık ve ahmaklık her zaman ve her yerde, bütün durum ve koşullarda, anlayıştan, zekâdan ve yetenekten nefret ettiği kadar şu dünyada başka hiçbir şeyden böylesine içten ve yürekten nefret etmez. (Üniversiteler ve Felsefe)
  • Kendisinin görgül karakterine dair edindiği kesin bilgi kişiye edinilmiş karakter denilen şeyi sağlar. O kişi iyi ya da kötü kendi özelliklerini ve bu yüzden kendisine ne için inanıp inanamayacağı ya da kendisinden ne beklenip beklenemeyeceğini kesinlikle bilir. Görgül karakteri sayesinde önceden sadece doğallıkla oynadığı rolünü artık artistik ve yöntemli bir şekilde ciddiyet ve kayrayla, söylendiği gibi karakterine hiç vefasızlık etmeden oynar. Kişi ne zaman karakterine sadık kalmazsa kendisi hakkında yanılır. (İstencin Özgürlüğü Üzerine)
  • Doyum dilenciye atılan sadaka gibidir, sadaka onu bugün canlı tutar, böylece onun sefaleti yarına uzatılabilir. (İsteme ve Tasarım Olarak Dünya)
  • “Yaptığımız her eylemde ilk önce “İnsanlar ne der?” diye düşünmekteyiz. Hayat sıkıntılarının neredeyse yarısı sırf bu yüzden oluşmaktadır.” (Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar)
  • Keder içerisinde neşe, neşe içerisinde keder. (Seçkinlik ve Sıradanlık Üzerine)
  • Hayat. hayat ismiyle anılır, ama gerçekte ölümdür o. (Hayatın Anlamı)

  • Voltaire “Saadet sadece bir rüyadan ibarettir.” der ve ekler:Sinekler örümcekler tarafından,insanlarsa acılar tarafından yenilmek üzere vardırlar. (Merhamet)
  • Kavrayışı bir suç, doğumu bir ceza, yaşamı bir iş ve ölümü de bir gereklilik olan bir insan, kendi­siyle nasıl gurur duyabilir ki? (İnsan Doğası Üzerine)
  • Çünkü her nesne gölge verir; her cisim kesinlikle özgül ağırlığına karşılık gelen bir ağırlıkla düşer... (Ruh Görme Üzerine)
  • Hayal gücü mahsulü olan her eser işkenceler içerisindeki insan yüreğinin kasılmalarını ve çırpınmalarını seyrettiğimiz bir gösteri kutusudur. (Hayatın Anlamı)
  • Zihinsel bir uğraşı içermeyen boş zaman ölümdür ve diri diri gömülmektir." (Aforizmalar)
  • Felsefe, sığınılacak bir limandan çok çıkılan bir yolculuğa benzer. (Yeterli Temel İlkesinin Dörtlü Kökü Üzerine)
  • Bu sıkılma hali varoluşun kendi içinde değersiz olduğunun dolaysız bir kanıtıdır, çünkü sıkılma hali varoluşun boşluğunu algılamaktan başka bir şey değildir. (Dünyanın Istırabı Üzerine)