Ecinniler - Fyodor Dostoyevski Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ecinniler kimin eseri? Ecinniler kitabının yazarı kimdir? Ecinniler konusu ve anafikri nedir? Ecinniler kitabı ne anlatıyor? Ecinniler kitabının yazarı Fyodor Dostoyevski kimdir? İşte Ecinniler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Fyodor Dostoyevski

Çevirmen: Mazlum Beyhan

Yayın Evi: Türkiye Kültür İş Bankası Yayınları

İSBN: 9786053605669

Sayfa Sayısı: 904

Ecinniler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846’da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Byelinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi. Yazar 1849’da I. Nikola’nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Dostoyevski Ecinniler’de ihtilâlci örgütlerin yapısı ve üyelerinin karakterini gerçekçi bir gözle ve alaycı bir ifadeyle sergilemiştir.

Mazlum Beyhan (1948): Dostoyevski’den Suç ve Ceza ve Budala, Tolstoy’dan Sanat Nedir?, Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik, Gogol’den Bir Delinin Anı Defteri, Burun, Palto Mazlum Beyhan’ın çevirdiği başyapıtlararasında yer alır. Ayrıca Çernişevski, Byelinski,Kropotkin ve Şçedrin’den Türkçeye kazandırdığı eserlerle hiç tartışmasız son 35 yılın en önemli Rus Edebiyatı çevirmenlerinden biridir.

Ecinniler Alıntıları - Sözleri

  • Konuşmayı bilenler, hep kısa konuşur
  • İnsanoğlu mutlu olduğunu bilmediği için mutsuz; yalnızca bu nedenle mutsuz. Hepsi bu!
  • “Neden herkes kimseden beklemediği şeyleri benden bekliyor? Kimsenin katlanmadığı şeylere ben neden katlanayım? Kimsenin kaldıramadığı bir yükün altına ben neden gireyim?”
  • “Kendim olmaya karar verdim. İyi de, kendim kimdi, nasıl biriydi?”
  • “Konuşmayı bilenler, hep kısa konuşur.”
  • "Yaşamakla yaşamamak arasında hiç bir fark kalmadığından özgürlüğüne kavuşur insan."
  • Yaşamakla yaşamamak arasında hiçbir fark kalmadığında özgürlüğüne kavuşur insan.
  • “Yangın zihinlerde, evlerin çatılarında değil.”
  • Yahut aptal dendi mi aptaldan başka bir şey değildir. Bense, belki salı ve bir de çarşamba günleri aptalım, ama perşembe günü ondan akıllıyım.
  • Kadın kalbinin derinlikleri bugün bile bilinmezlerle dolu..!

Ecinniler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Baktığın incelemeleri yazı diyerek geçme, oku!: Şunu söyleyeyim bu kitap ciddi manada psikoloji bozuyor ama amaç zaten bu. Kitapta ''goşist'' tarzda, azınlık tarafından yapılacak siyasi komplo ve cinayetler düzeni yıkar ama daha iyi bir düzeni getirmez fikri var. Tamam da nereden geldi yazarın aklına bu hikaye örgüsü derseniz sizi hemen Neçayev ile tanıştırayım. 1847'de doğan bu kişi bireyi ve toplumu yadsıyan, kimilerine göre nihilist, kimilerine göre anarşist, kimilerine göre öfkesini kusabileceği bir yol arayan ve bunun için de kitleleri manipüle etmeyi sevip her türlü şiddet eylemini meşrulaştıran bir kaçık. Kitabın baş karakterlerinden Pyotr Stepanoviç Verhovenski de Neçayev'i temsil ediyor. Nitekim Neçayev'i bildiğimden ötürü bu kitabı aldım ve hiç pişman olmadım. Neçayev'in devrime ihanet ettiği gerekçesiyle öldürdüğü üniversite öğrencisi de bu kitapta anlatılıyor ve hakikaten ürpertici. Peki Dostoyevski nihilistleri, Batıcıları, ütopikleri eleştirirken haklı mı? Ülkelerdeki muhafazakar tarzda siyasi yaklaşımı benimseyenlerin anlamadığı nokta şu: Dışarıdan ithal edilen fikirler, zaten içeride fikir çıkabilecek siyasi ortam olmamasından kaynaklı. Muhafaza edilen düzen devam etsin diye ket vurulan fikirler, insanları hazır fikirlere konmaya itiyor. Suç kimde? Ayrıca hastalık derecesindeki fikirlere sahip insanlar, zaten o ilerici hamlelere karşı olanların muhafaza etmek istedikleri bozuk yapının içinden çıkıyor. Örneğin kilisenin baskısı, ülkeyi yöneten bir kaç kişiye hizmet eden kurumların insanları dışlaması buna yol açıyor. Hal böyleyken yenilikçileri eleştirirken hala hakim kurumlara sarılmak anlamsız. Mesela Raskolnikov sonunda dine dönmüştü. Bu kitapta da Stepan Trofimoviç Verhovenski son bölümde dine dönüş sinyalleri veriyor. Peki herkesi mutlu edemeyen, yıkıcı, Tanrısal mertebeye ulaştırılan ideolojiler tehlikeli de toplumun pek azına mutluluk sağlayan zenginlerin dini çok mu meşru? Tanrı mertebesine ulaşarak her alanı kontrol eden sermayedarlar çok mu insancıl? Ayrıca kitaptaki Kirilov karakterinin intihara dair fikirleri de çok çarpıcı. Üzüldüğü, acı çektiği, başka yol kalmadığı için değil, özgür olmak amacıyla, korkuyu öldürüp Tanrı olmak maksadıyla intihar etme felsefesi okunmalı. Son olarak kitaptaki Karmazinov, Turgenyev'i temsil ediyor ve eleştiriliyor. Ecinniler isminin seçilme amacı içine şeytan girmiş anarşistleri tanımlamak. Yıllar sonra Le Guin o anarşistler şeytan değil hiçbir şeyleri olmayanlar diyecek ve kitap/mulksuzler--1724 kitabını yazacak. Selam olsun kimsenin sırtından geçinmeden mülksüz kalanlara ve lanet olsun asıl ecinnilere, düzen bekçilerine. İyi okumalar. (Yorgun demokrat)

Herkesin cini kendine!: Gece ve sessizlik yeterli midir bir şeyler yazabilmek için? Ya da derinlemesine hissetmek bir kitabı, satırları? Bunlar bana yeterli olmuyor bazen. Çünkü kelimeler dökülmüyor bazen satırlara. Ne yazsam ne şekilde becermeye çalışsam da olmuyor diye düşündürüyor. Ben ise yetersiz ve önemsiz olacağını bilerek bir şeyler yazmam gerektiğini düşündüm artık. Çünkü bu kitabı ikinci kez ve sindirerek okuyuşumun bir tarifi olmalıydı. Sanki sandala atladım da süzüle süzüle yol aldım, sessiz ve huzurlu bir yolculuk oldu bu ve de uzun. Diğer eserlerinde ufak tefek rastlasak da siyasi olaylara bu kitapta dönemin siyasal izleri kendini çokça ele veriyor. Çok fazla değinmeyeceğim çünkü şimdi internette araştırmaya başlayalım bu kitabı herkes her yerde aynı şeyleri yazıp da anlatmış zaten. Ben neye değineyim öyleyse? Bunu ben de bilemiyorum. Kendimi bıraktım yazıyorum yine kendime. Ne de olsa artık yazdıklarımızın öyle pek önemi kalmadı. Zaten insan en çok kendisi için yaşamalı yazmalı öyle değil mi? Peki ya insan kendisi için neleri göze alabilir? Oturdum dinledim karakterleri tek tek en ince ayrıntısına kadar. Sahi dedim ben hangisi olabilirim? Ama hiçbirinde kendimi göremedim. Sadece bir yandan çok övündüğüm bir yandan da derinlere gömüldüğüm empati yeteneğim ile hissetmeye, onlar gibi düşünmeye çalıştım. Hepsinin ortak özelliği dünyaya bakış açılarını başkalarında görme isteği. Bu dediğim şey kitabı okuyan diğer okurlar için ya da okuyacaklar için tuhaf gelebilir. Koskoca kitaptan bunu mu çıkardın diyebilirsiniz. Ama dediğim gibi en çok kendim için yazıyorum kendi için yaşayan Ecinniler karakterleri gibi. Tek tek hangi birinin derinliklerini anlatayım ki? Kirillov'un tanrısızlığından mı bahsedeyim yoksa Stepan Trofimoviç'in vazgeçmeden tapındığı Tanrısından mı? Hangisi doğru hangisi yanlış kazanan kim kaybeden kim? Patır patır dökülürken kitabın sonunda insanlar, geriye kalan yalanlar ve ıstıraplar oldu. Her fırsatta sevgi derdik ama nefret kaldı elimizde. Derin bir iç çektim şu an düşündüm yazılanlardan birçoğu var etrafımızda parazit yaşamlar ucuza kaçmış söylemler yalanlar iftiralar suyu çıkmış siyasi ayaklanmalar tecavüzler kirli ilişkiler çıkarcı dostluklar insanların duyguları ile dalga geçmeler alay etmeler tuzak kurmalar ölümler say da say...Tüm bunların yanında kitabın kapağını kapatınca "eden bulur" yaklaşımı ile son sözü söylüyoruz zihnimize. Çünkü ya ölüyorlar ya hapsi boyluyorlar. Mutlu mutlu yaşayan kimseyi göremedim masum olan da kimse yok. Herkes cinleri ile yaşıyor. Onlarla yollarında ilerliyor. Herkesin cini farklı. Kimisi siyasal özgürlük için yarışan dava cinine sahip kimisi parazit bağımlı yaşam cinine. Ama öyle bir cin var ki kitap bitince sonuna ekleme yapılmış, ana karakter olan Nikolay Vsevolodoviç Stavrogin'in günah çıkararak öğrendiğimiz "vicdan" cini. Bu bölüm döneminde sansüre uğradığı için kısaltılmış ancak yine de eklenmemiş, sonradan yayıncıların eklediği bölüm. Çünkü burada çocuğa tecavüz olayı var...Bu bölüm eksik ve çarpık da olsa iyiki eklenmiş dedim ben. Çünkü karaktere olan bakış açım değişti ve davranış biçimlerinin sebepleri ortaya çıkmış oldu. Ecinni kelimesi anlamını kazanmış oldu böylelikle. Siyasetten pek bahsetmeyeyim dedim ama Pyotr Stepanoviç'den bahsetmesek olmaz. Kendi örgütünü kuran, Rus devrimini savunan bu karakterimiz ile ilgili kitabın son bölümünde yargıya varılmış olup şu alıntıyı paylaşmak istiyorum: "Toplumun temellerini ve bu temeller üzerinde yükselen ana yapıyı sistemli bir şekilde sarsmak, toplumda bir çözülmeye ve ayrışmaya neden olmak, herkesin cesaretini kırarak insanlarda toplu bir umutsuzluk yaratmak, böylece de bu hastalıklı, çürümüş, ahlaksız ve dinsiz...- ama aynı zamanda da kendini koruyacak ve yönlendirecek yüce bir düşünceye aç- toplumu bütünüyle silkeleyerek bir anda açılacak isyan bayrağıyla iktidarı ele geçirmek." Tüm karakterlerin ortak özelliği sanırım farkına varsalar da varmasalar da varoluş sancısıyla kıvranmaları. Dostoyevski biliyoruz ki bunu çok güzel yazıyor ve bizi kitabın içine alarak o hisleri yaşatıyor. Bu durumdan dolayı bazen içine girdiğimiz karakteri dövesiniz gelebiliyor, bazen de acıyarak sarıp sarmalayasımız... Ha bir de şunu da eklemem gerekir ki her türlü birbirleri üzerinden entrikalar üreten karakterler bir yerde toplanıp edebiyat sohbetleri ve şiir okumaları yapmayı da başardılar. Bu bölüm yine beynimizi zorladı Dostoyevski. Çelişkiler içinde kavrulduk. İncelemeyi burada sonlandırırken Albert Camus 'un bu kitabı tiyatroya çevirip aynı isimle yayınladığını ve kitabın özeti niteliğinde olduğunu da belirtmeliyim. Herkese hayırlı cinler dilerim.:) (Esther. Sema)

Tanrı katili Krillov, tecavüzcü Stavrogin ve zavallı Şatov: 19.yy’ın ikinci yarısında, genç bir üniversiteli olan Sergey Neçayev birkaç arkadaşını da ayartarak Rus devrimcisi olmaya soyunur. Bu Avrupa sevdalısı Çarlık karşıtı ekip, içlerinden birinin kendilerini ihbar edeceği konusunda şüpheye düşerler ve bu arkadaşlarını vahşi bir şekilde öldürürler. O dönem çok konuşulan bu olay Dostoyevski’ye de malzeme olur. Sürgün sonrası sıkı bir ortodoks Rus milliyetçisi kimliğine bürünen Dostoyevski, elimizde bulunan bu kitapta yalnızca bu üniversiteli gençlerin taşkınlığını eleştirmez. Turgenyev’in Babalar ve Oğulları’nın Batı sevdalısı nihilist genci Bazarov’a da bu kitapla sert bir tokat atar. O dönemin üç büyük Rus yazarı vardır aslında: Turgenyev-batı sevdalısı, Tolstoy-dininde imanında, Dostoyevski- Rus milliyetçisi olarak tanımlanabilir. Ecinniler dönemin siyasal olayları konusunda tek bir görüşle ilerlemez, toplumdaki her türlü karakter kitabımızda da mevcuttur. Yazıldığı dönemde tam olarak anlaşılamadığından Suç ve Ceza ve Karamazov Kardeşler’in gölgesinde kalmış olsa da çok saygıdeğer yazarımız Orhan Pamuk tarafından en iyi siyasal roman seçilmeyi başarmıştır Ecinniler. Bana kalırsa da asla unutulmayacak Kirillov karakteriyle Suç ve Ceza’dan daha iyi bir kitaptır. Elimizdeki, sayılamayacak kadar çok karakter içeren bu kitapta, dikkate değer 4 karakter mevcuttur. Zorlarsak ateist görünümlü dindar Stepan Trofimoviç’i, biraz daha zorlarsak örgüt üyesi Şigalyov’u da bu listeye dahil edebiliriz. Kitabın başarısını en çok baltalayan da adından bahsedebileceğimiz bir başkarakter bulundurmamasıdır. Verhovenski veya Stavrogin için başkarakter diyebilirsiniz ama Raskolnikov gibi bir başkarakterlikleri yoktur. Şunu söylemek isterim ki Kirillov ve Stavrogin kendileri için ayrı bir kitap yazılmasını hak eder nitelikte karakterlerdir. Zaten dikkat edecek olursak bu iki, uçlarda yaşayan karakter birbirlerine fazlasıyla benzer. Sergey Yeçayev’i temsil eden Verhovenski devrim adı altında ün ve şöhret kazanmış bencil bir gençtir ve bu özellikleriyle az önce bahsettiğimiz 2 karaktere çok uzaktır. Devrimci grubun öldürdüğü genci temsil eden Şatov ise yıllarca Amerika’da küçücük bir barakada Krillov ile sırt sırta yatmış ama onunla Tanrı konusunda zıt düşmüş, dolayısıyla yine yukarıda bahsettiğimiz 2 karaktere uzak kalmış bir karakterdir. Ama başı çeken bu dört karakterin ortak bir noktası vardır: hepsi, Avrupa’dan yönetilen,devrim adı altında toplanmış yok edici bir örgüte üyedir. Nikolay Vsevolodoviç Stavrogin en çok olay yaratan karakterdir. Dostoyevski bu kitabı bölüm bölüm dergilere yazarken ikinci bölümün sonunda, Stavrogin ile bir keşişin konuşmasına yer verir. Adamımız bu sahnede pek çok itirafta bulunuyordur, bunların arasında 16 yaşında bir kıza tecavüz ettiğini anlattığı satırlar da vardır. Kitabın bölüm bölüm basıldığı dergi bu iğrençlikleri yayınlayamayacaklarını söyler. Dostoyevski kitabının en önemli yerinin bu bölüm olduğunu, bu olmazsa kitabın olmayacağını söylese de yayıncıları ikna edemez. Bu durum kitabın kalanı için kötü bir etki yaratır. Bahsettiğimiz bölüm kitabın sonraki baskılarında arkaya ek olarak konulmuştur. 16 yaşında bir kıza tecavüz edebilecek kadar düşmüş bir karakter olan Stavrogin, aynı zamanda yoksul ve topal bir kızla evlenebilecek kadar fedakar bir adamdır. Çelişkiler, bunalımlar, vicdan azapları içinde yaşar ama annesinin manevi kızı Darya Pavlovna, yine annesinin yakın dostunun kızı Lizaveta Nikolayevna ve Şatov’un karısı ile de ilişki yaşamaktan geri durmaz. Ne kadar kötü durumdaysa o kadar daha aşağı çeker kendini. Karakterin aslı budur ama dışarıdan çok farklı görünür. Herkesin saygı duyduğu ve adeta İsa’ymış gibi kurtuluşu onda aradığı bir karakterdir. “Neden herkes kimseden beklemediği şeyleri benden bekliyor?” der. Örgütle de pek ilişkisi yoktur hatta devrim falan umrunda değildir. Kendi dertlerinde boğulmuş bir halde, evinin çatı katında kendini asarak intihar eder. Örgüt üyesi olmasına rağmen devrimle pek ilgisi olmayan Krillov kafayı Tanrı’nın varlığıyla bozmuştur. Tanrı’nın olması gerektiğini ama olmadığını, daha doğrusu olamayacağını söyler. Tanrı yoksa, Tanrı kendisidir. Burda insan-Tanrı kavramıyla tanışmış oluruz. Tanrı yoksa, hepimiz özgürüzdür ve her şeyi kendimiz belirleriz. Ama insanların bunun farkında olmadığını söyler. Özgürlüğünü ve iradesini kanıtlamanın en büyük yolunun intihar etmek olduğunu söyler, intihar ederse Tanrı yoktur, kendi iradesi vardır. Kurtuluş, değerleri yıkmaya kararlı üyesi olduğu örgütte değil, insanın özgürlüğünün farkına varmasındadır. Ve bunun için arkasında saçma sapan bir not bırakarak intihar eder. Maalesef, kurbanı olduğu bu yolda amacına ulaşamamıştır. Tanrısız İsa’ya inanan Dostoyevski, bu konuyu her kitabında açıyor. Krillov, İsa’nın bomboş bir amaç uğruna acı çekerek öldüğünü, din denilen uydurmacanın kurbanı olduğunu söyler. İsa, Tanrı’nın olmadığını öğrenince ne yapmıştır acaba? Şatov ise Dostoyevski’nin dindar tarafını temsil eder. Tanrılı İsa’ya inanır. Amerikalı kölelerin hayatlarını yaşamak için Krillov ile Amerika’ya giderler. Bu sıralarda ikisinin de Tanrı konusunda kafası karışıktır. Köle hayatı sürdükleri iki yılda bakımsız bir barakada sırt sırta uyurlar. Tanrı konusundaki bu iki zıt düşünce yıllarca sırt sırta durmuştur. Hatta evleri de yan yanadır. Dostoyevski de bütün hayatım bu soruya cevap aramakla geçti der. Son kitabı Karamazov’un sövmeler adındaki bölümünü coşkuyla yazdığını, ama Hristiyanlık konusuna gelince günlerce yazacak bir şey bulamadığını söyler. Yani demek istediğim son kitabında bile Tanrı’yı bulmak için çabalar haldedir. Örgüt üyeleri, Şatov’un yakın zamanda kendilerini ihbar edeceğini düşünür. Daha doğrusu Pyotr Stepanoviç hücresini buna ikna eder. Aslında ihbar etme gibi bir durum yoktur. Örgüt üyelerinin (beşli hücrenin) birbirine ve dolayısıyla devrime sıkı sıkıya bağlanması için Şatov kurban seçilmiştir. Tüm üyelerin birlikte işlediği bir cinayet onları birbirine bağlayacaktır Pyotr Stepanoviç’e göre. Ama işler hiç de beklediği gibi bitmez. Şatov’u bir gece, başını taşla ezerek öldürüp nehre atarlar, sonrasında Verhovenski hariç beş suç ortağı, hepsi akıl sağlığını kaybeder. Sonrasında polise her şeyi anlatacaklardır, Verhovenski de cinayetin işlendiği gece gittiği Moskova’da tutuklanacaktır. Örgüt üyesi Şigalyov’un ise bir fikri vardır. Yaşamayı hak eden insanlar nüfusun 1/6 sıdır. Devrim yapıldıktan sonra 5/6 lık kısım derhal yok edilmelidir. İsteyen ne kadar düşünürse düşünsün insanlığın kurtuluşu için tek çare budur der. Aristokrat Stepan Trofomoviç ise başına gelen onca şeyden sonra şehir şehir gezerek İncil satmaya karar verir. Bu gençlerin devrim olarak adlandırdıkları şey Rusya’nın sonudur Dostoyevski’ye göre. Kurtuluş yıkımda değil yapımdadır. Tanrı’yı öldürmeye meraklı bu gençlere en iyi cevabı Şatov karakteri ile verir. Tanrı’ya inanıyor musun diye sorulur Şatov’a. “Ben Tanrı’ya değil Ortodoks Rusya’ya inanıyorum.” der. Tanrı kişisel bir meseledir, burda bahsedilen Rusya’nın ruhudur. Toplumsala çıkıldığında Hristiyan Tanrı’nın bir önemi kalmaz. Her halkın kendi Tanrı’sı vardır. Rusya’da Avrupa’dan çok farklı bir ruha sahip olan bir ülke olarak kendi Tanrı’sına sahiptir. Türkler olarak biz de Araplardan çok farklıyız. Bu yüzden de bizim ayrı bir Türk tanrısına ihtiyacımız vardır. Ruhu ayrı milletin tanrısı da ayrı olmalıdır. Sona gelirken söylemek istiyorum ki: Lizaveta Nikolayevna karakteri ve ondan bahsedilen onlarca sayfa çok gereksiz olmuş. Sonuçta Nikolay Vsevolodoviç’in bir anlık zevk uğruna harcadığı bir kız olarak bitiriyor ve yok yere ölüyor. Stavrogin’in topal karısı için de durum aynı, o da sayfalarca boş yere anlatılıp sonra bir yangında boş yere ölüyor. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun gibi çok fazla boşa harcanmış sayfalarla dolu kitap. O sayfalar,başı çeken 4 karaktere ayrılsa eminim ki kitap Suç ve Ceza kadar ünlü bir kitap olacaktı. Mesela baktığımızda Budala romanı da böyle sonu bir şeye varmayan hikayelerle dolu ama burdan farklı olarak orda asıl konu bunu kaldırmaya müsait. Ecinniler’de ise bahsedilmesi gereken ve yine de başarıyla bahsedilmiş olan siyasi, felsefik, sosyolojik konular dolayısıyla, böyle sonu bir yere varmayan kurgulara yer yok bence. Ama yine de Orhan Pamuk gibi, benden de beş yıldız almayı başarıyor :)) Peki sonuçta Tanrı konusunda hangi karakter ve temsil ettiği düşünce kazandı? Nikolay Vsevolodoviç evinde kendini asarak intihar etti ve yenilmiş oldu. Krillov’un kendini feda edişi sonuçsuz kaldı; Şatov, Verhovenski’nin hain ve aptalca planları yüzünden boş yere öldü. Kendisi de bu yüzden Sibirya’yı boylamıştır muhtemelen. Dostoyevski acımadan çatır çatır öldürdü karakterlerini. Kazanan yoktu ama kazandırdıkları vardı. Albert Camus’un felsefinde Kirillov’un öncülüğü vardır, Nietzsche kendisinden epeyce etkilenerek Tanrı katillerinin en ünlüsü olmayı başarmıştır. Dostoyevski’nin neden Dostoyevski olduğunu en iyi şekilde anlayabileceğimiz kitaplardandır. (ZEYNEP)

Kitabın Yazarı Fyodor Dostoyevski Kimdir?

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Rusça: Фёдор Миха́йлович Достое́вский) (d: 11 Kasım 1821, Moskova - ö: 9 Şubat 1881, Sankt Petersburg), Rus roman yazarı.

Dostoyevski, Mikhail ve Maria Dostoyevski'nin oğlu olarak 11 Kasım 1821 tarihinde Moskova'da doğdu. Altı çocuklu ailenin ikinci çocuğuydu. Babası Mikhail, askeri cerrahlıktan emekli olduktan sonra Mariinsky Hastanesi'nde yoksullara hizmet etmeye başladı. Hastane, Moskova'nın en kötü yerlerinden birinde bulunuyordu. Dostoyevski de bu hastane de doğdu. Mikhail, alkole bağımlıydı ve evini sıkı disiplin ile yönetiyordu. Çok kolay sinirlenebiliyordu. Dostoyevski'nin annesi Maria ise bir tüccar kızıydı.

Dostoyevski, çocukluğunu çoğu zaman sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçirdi. Babasının çalıştığı hastaneden bulunan hastalar ile vakit geçirmeyi ve onların hikâyelerini dinlemeyi çok seven Dostoyevski, ilköğrenimini Moskova'da yaptı. Annesi tüberküloz hastalığı yüzünden öldüğü zaman, sert disipliniyle tanınan Petersburg Mühendis Okulu'na gönderildi. Arkadaşlarının, sinirli ve aşırı duyarlı bir yapıya sahip olduğu için "Ateş Fedya" lakabını verdikleri Dostoyevski, Petersburg'ta zamanını kitap okuyarak, düşüncelere dalarak ya da kardeşi Mihail ile söyleşerek geçirdi. Babasının 1839'daki ani ölümünü burada öğrendi.

Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürlüğü'ne girdi. Bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski'nin ilk kitabı İnsancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan Dostoyevski'nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı.

1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. On ay hapishanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevi'ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Maria Dmitrievna Isayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg'a yerleşti.

Petersburg'a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862'de arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumarhanelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 9 Şubat 1881 tarihinde öldü. Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin eserleri birçok 20. yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi.

İlk yazarlık dönemi

Ordudan ayrıldıktan sonra kurgusal roman yazmaya başladı. Dostoyevski'nin ilk kitabı olan İnsancıklar (Bednye Lyudi) ilk olarak 1846 yılında yayımlandı. Dostoyevski, toplumunu acımasız kurallarında yaşlı bir adamın öksüz bir kıza duyduğu sevdayı iç dünyasındaki derin çatışmalarla işledi. Halkın sıcak ilgisiyle karşılanan bu kitap, eleştirmenlerden de övgüler aldı. Ünlü eleştirmen Belinski, romanı okuduktan sonra Dostoyevski'ye gelecekte büyük bir yazar olacağına dair övgü dolu sözler söyledi. Şair Nikolay Neksarov, Dostoyevski hakkında "Yeni bir Gogol doğdu" diye konuştu. Yazarlıkta ün sağladıktan sonra 1846 yılında Gogol esintileri bulunan kitabı Öteki (Dvoynik) yayımlandı. Yazar bu romanda, kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma halinde bulunan bir memurun hikâyesini anlattı. Bu romanda ele aldığı çift kişilik temasını daha sonra bazı romanlarında kullansa da roman, Belinsky dahil hiçbir eleştirmence beğenilmedi. Eleştirmenler romanı sıkıcı buldu ve alay etti.

1847 yılında ise Ev Sahibesi (Hozyayka) isimli romanı yayımlandı. Dostoyevski bu eseri ile de beklediği övgülerin aksine olumsuz eleştiriler aldı. Dostoyevski, ruhsal çöküntüye düştü ve üzüntüden hasta oldu. Ancak yazarlığı bırakmayan Dostoyevski, 1848 senesinde Beyaz Geceler (Belıye Noçi) ve Bir Yufka Yürekli (Slaboye Serdtse) adlı kitapları yayımlattı. Bir Yufka Yürekli, yazara itibarını yeniden kazandırsa da beklediği başarıyı elde edemeyen Dostoyevski'nin umudunu kırdı. Yazarlıkta umudunu kırılan Dostoyevski, politikayla ilgilenmeye başladı ve genç liberallerin (Tetrashevski) grubuna girdi.

İkinci yazarlık dönemi

1859'da ordudan terhis edilerek Moskova dışında küçük bir yerde kalmaya zorlanan Dostoyevski, özgürlüğüne kavuştuktan sonra Petersburg'a döndü. Kardeşi Mihail ve arkadaşı N.N. Strahov ile birlikte Vremya (Zaman) ve sonra da Epoha (Dönem) adlı dergileri hazırladı. Bu dergilerde Slavcı düşünceyi savunduğunu belirten yazılar yazdı. Ezilenler (Unijenniye i Oskorblyonniye) ve Ölü Evinden Anılar (Zapiski iz Mertvogo Doma) ile kendinden söz ettirdi. 1863 yılında arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar borçları yüzünden sıkıntıya düşen ve yayımcılardan yazmadığı romanların avanslarını alarak yaşayan Dostoyevski, Yeraltından Notlar adlı yapıtı 1864 yılında yayımlandı. Romanda bir zihnin derinliklerine indi. Suç ve Ceza (Prestuplenie i Nakazanie) ve Kumarbaz(İgrok) adlı yapıtları 1866 yılında yayımlandı. Dostoyevski, Suç ve Ceza'yı 1858 yılında Semipalatinsk'te bulunduğu zaman Roussky Slovo dergisi için uzun bir hikâye olarak tasarlamıştı. Bunun nedeni, Sibirya'dan ayrılana dek roman yazmama kararı almasıydı. Dostoyevski, kardeşi Mihail'e gönderdiği bir mektupta kitap hakkında:

“ ...Konusu gerçekten çok güzel. Kahramana gelince, bugüne kadar hiç denenmemiş bir kişi. Ama bugünün Rusyasına bakacak olursak, böyle bir kişi karşımıza sık sık çıkmaktadır. Bu sonuca halkın kafasını yeni fikirleri anlayarak vardım. Öyle hissediyorum ki, yeni fikirler ve görüşlerle döndüğüm zaman, romanımı genişletmekte başarılı olacağım. Kişi aceleye gelmemelidir dostum. Ve insan iyi olanın dışında hiçbir şey yapmamalıdır... ”

diye yazdı.

Dostoyevski, bu eserinde bir Rus aydını olan Raskolnikov'un kendi doğrusu adına işlediği cinayetleri ve vicdanıyla hesaplaşmasını konu edindi. Yazar, küçük bir otel odasında ve kötü bir ekonomik durumla yazdığı Suç ve Ceza'yı 1866 yılında tamamlamıştı. Dostoyevski'nin yazdığı Budala (Idiot) eseri 1866, Ebedi Koca (Veçnıy Muj) 1870, Ecinniler (Besı) 1872 yılında yayımlandı. Bütün bu başyapıtlar birbirinin izledi. Karısı öldükten sonra sekreteri Anna Grigoriyevna Snitkina ile evlendi. Yeniden borçlanan ve kumaranelerde dolaşmaya başlayan Dostoyevski, bir kız çocuk sahibi oldu. Ancak kızı fazla yaşayamadı ve doğduktan kısa süre sonra öldü. Dostoyevski de bu yüzden büyük bir sarsıntı geçirdi. 1875'te Delikanlı (Podrostok), 1876'da Bir Yazarın Günlüğü (Dnevnik Pisatelya)[ ve 1879'da Karamazov Kardeşler (Bratya Karamazovi) adlı romanları yayımlandı. Hayatı boyunca eserlerinde işlediği temaları yeniden ele aldığı, insan duygularının derinliğine inen eserler yazan Dostoyevski, Karamazov Kardeşler'de Ivan ve Alyosha Karamazov adlı karakterler için filozof Vladimir Sergeyevich Solovyov'dan ilham aldı. Zosima ve Alyosha'nın öne çıkacağı Bir Büyük Günahkarın Yaşamı adlı eseri tamamlayamadı. 1881 yılının Ocak ayında bir ciğer kanaması geçirerek yatağa düştü ve 9 Şubat 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasında yürüdü.

Dostoyevski, beğeniyle karşılanan ilk romanı İnsancıklar'dan sonra yazdığı Öteki ve Ev Sahibesi ile olumsuz yorumlar aldı ve depresyona girdi. Ancak yazar, kendisini ruhsal çöküntüye götüren düşüncelerden uzaklaşmayı bildi. Dış dünyadan kopan zihninin parçalanışını kendi çözen yazarın eserlerindeki ruhbilimsel açıdan en zengin tema da çift kişilik temasıdır. Kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma hali içerisinde bulunan bir memuru anlattığı Öteki adlı yapıtında daha sonra da işleyeceği bir tema olan çift kişilik temasını işlemişti.

Ellili yaşlarında içine bazen bir karamsarlık ve ağırlık çöken Dostoyevski, bu durumu ikinci eşi Anna Grigoriyevna Snitkina’ya "Sanki bir suç işlemişim gibi bir çeşit sebepsiz hüzün ve keder içindeyim" diye açıklamıştı. Ecinniler'de Stavrogin'i bir çocuğa tecavüz ettirmiş olması yüzünden de kendini hep suçlamıştı.

Dostoyevski kendi çocukluğunda, annesine acı çektirmesinden, sürekli sarhoş olmasından ve hizmetkârlara kötü davranmasından dolayı babasından nefret ediyordu. Eserlerinde kullandığı, kaderine boyun eğen ve uysal kadın örneğini kendi evinde; annesinde gördü. Kadının alttan alması, erkeği daha da kızdırmaktan başka bir işe yaramayacağını görmüştü. Çok duyarlı biri olan Dostoyevski, bu yüzden babasına kin besliyordu. Babasının ölümünü haber aldığında, "Babamın ölümünde benim hiçbir suçum yok, ama bu öldürmenin kefaretini ödemeye hazırım, çünkü içimden onu öldürmek geçiyordu" diyerek Karamazov Kardeşler adlı romanında yer alan Dimitri Karamazov'un tepkisinin benzerini gösterdi. Dostoyevski, babasının ölümünü istediğini düşünerek depresyona girdi. Bazı yazarlara göre de ilk sara nöbetlerine de bu düşünce sebep oldu. Sigmund Freud ve birçok psikanalizci, babaya duyulan bu nefrete ve bunu izleyen suçluluk düşüncesine dayanarak Dostoyevski'nin hastalığının sinirsel kökenli olduğunun ortaya çıkardı.

Andre Gide, Ezilenler adlı romanın, aşağılanışın insanı cehennemlik ettiği, alçakgönüllüğünse kutsallaştırdığı fikriyle dolu olduğunu söylemişti. George Steiner ise Charles Dickensvari bir havanın olduğunu söylediği Ezilenler'de bulunan temanın Ebedî Koca'da, Ecinniler'de ve Karamozov Kardeşler'da da yer aldığını söyledi. Nicholas Berdyaev, Dostoyevski'nin bütün yaratıcı gücünü insana ve insanın kaderi temasına adadığını, bunun da onu ölümsüz kılmaya yettiğini belirtti.

Devlet aleyhinde bir komploya katıldığı iddiası ile tutuklandıktan sonra sekiz ay hapisanede kalan Dostoyevski, suç ve ceza kavramlarıyla en yoğun şekilde burada karşılaştı. İdam edilmek üzereyken affedildi. Cezası dört yıl kürek ve altı yıl adî hapse dönüştürüldü. Dört yılın sonunda er rütbesi ile kışlaya verildi ve 1859 yılında terhis edildi. Suç ve Ceza adlı eserini 1858 yılında oluşturmaya başladı. Bu eserinde ahlak kavramını ve siyaseti harmanladı. Dostoyevski, bu romanda sadece Rus halkını değil, tüm insanlığı tehdit eden bir kısır döngüden kurtulmanın gerçekleşebileceğini vurguladı. Yazar, John Stuart Mill'in ekonomik refah için bireysel bencilleşmeyi öneren kuramını Semyon Zaharoviç Marmeladov'un ağzından eleştirdi.

Dostoyevski, düşünce ve sanat deneyimini sürekli olarak arttırdı. Tanrı'dan, ateizmden, kötülükten, özgürlükten söz eden roman karakterleri, gerçekte aynı bilincin farklı anları gibidir. Bu karakterler aracılığıyla Dostoyevski, cinleri ruhundan uzaklaştırır. Bakış açısı değişmekle beraber eserleri, gerçeğin hep aynı çoşkulu ve acı veren arayışı içerisindedir.

Fyodor Dostoyevski Kitapları - Eserleri

  • Suç ve Ceza
  • Öteki
  • Beyaz Geceler
  • Yeraltından Notlar
  • Kumarbaz
  • Ölüler Evinden Anılar

  • Amcanın Düşü
  • Başkasının Karısı
  • Puşkin Üzerine Konuşma - Batı Çıkmazı
  • Budala
  • Ecinniler
  • Delikanlı
  • Ebedi Koca

  • Ev Sahibesi
  • Ezilenler
  • İnsancıklar
  • Karamazov Kardeşler
  • Mutluluğun Kıyısında
  • Öyküler
  • Stepançikovo Köyü

  • Yufka Yürek
  • Netoçka Nezvanova
  • Tatsız Bir Olay
  • Timsah - Gülünç Bir Adamın Düşü - Uysal Bir Ruh
  • Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları
  • Dokuz Mektupluk Roman
  • Dünyayı Güzellik Kurtaracak

  • Üç Novella
  • Bir Yazarın Günlüğü
  • Suç ve Ceza (Çizgi Roman)
  • Rus Öyküleri
  • Büyük Engizisyoncu
  • Gülünç Bir Adamın Düşü
  • Mektuplar

  • Çocuklarla Beraber
  • Beyaz Geceler - Uysal Kız
  • Nelli’nin Öyküsü
  • Dürüst Hırsız
  • Bobok
  • Yufka Yürekli - Soytarı
  • George Sand Öldü mü?

  • İradesiz Adam - Noel Ağacı ve Düğün
  • Karamazov Kardeşler (Cilt 2)
  • Küçük Kahraman
  • Diriliş - Kumarbaz
  • Çocukluğum - Ezilenler
  • Timsah
  • Bir Yufka Yürek - Dürüst Hırsız

  • Ecinniler (Cilt II)
  • Suç ve Ceza 2. Cilt
  • Yeraltından Notlar - Beyaz Geceler
  • Karamazov Kardeşler - Cilt 3-4
  • Budala 2. Cilt
  • Seçmeler
  • Delikanlı 2. Cilt

  • Başkasının Karısı - Namuslu Hırsız
  • İnsancıklar - Beyaz Geceler
  • İnsancıklar - Netoçka Nezvanova
  • Uysal Kız
  • Delikanlı - Cilt 3
  • Rus ve Dünya Edebiyatı Üzerine Notlar
  • İnsanın Ruhunu Yücelten Bir Acı, Ucuz Bir Mutluluktan Daha Değerlidir

  • Seçilmiş Əsərləri
  • Yoxsul İnsanlar
  • Bay Proharçin
  • Üç Hikâye: Beyaz Geceler - Polzunkov - Yufka Yürek
  • Sıradışı Bir Olay
  • Four Stories
  • Timsah ve Nahoş Hikaye

  • Suç ve Ceza

Fyodor Dostoyevski Alıntıları - Sözleri

  • Bence tehlikenin ahmak kimseler tarafından gelmesine hiç gücenmemeli, çünkü işleyen kafaları değildir. (Ecinniler (Cilt II))
  • Çok duygulu, ama ezilmiş insanlar vardır. Bu insanların delilikleri, öbür insanlara karşı bir çeşit kara mizah gibidir. (Çocuklarla Beraber)
  • Her şeyin iyisi eskidenmiş. (Beyaz Geceler)
  • -“Çağ dışı ve çağdaş ihtiyaçlara uymayan sanat büsbütün var olamaz. Varsa da o sanat değildir; o, soysuzlaşmıştır, yozlaşmıştır, gücünü ve her türden sanat değerini kaybetmiştir.” (Rus ve Dünya Edebiyatı Üzerine Notlar)
  • Bırak geçmiş geçmişte kalsın... (Dürüst Hırsız)
  • ..kadın bütün hakikati duysa da sanki bilmiyor duymuyor gibi davranır! (Ev Sahibesi)

  • "Başkalarından saygı görmek istersen, önce ve en önemlisi kendi kendine saygı duymalısın; ancak bu şekilde kendini saydırabilirsin." (Ezilenler)
  • Anlık bir yanılgıydı benimkisi, bir sis, bir duygu yoğunluğuydu. (Bir Yufka Yürek - Dürüst Hırsız)
  • “…kendine lâyık görmediği bu kadar büyük bir saadet onu ezmiş, içini allak bullak etmişti. Nihayet, bedbaht olmak için durmadan marazi bir şekilde vesileler arayarak haraboluyordu…” (İradesiz Adam - Noel Ağacı ve Düğün)
  • İnsan her şeye alışan bir yaratıktır ve sanırım bu onun en iyi niteliğidir. (Ölüler Evinden Anılar)
  • "her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır. (Yeraltından Notlar)
  • Kaderin cilvesi, şanssızlık, gene bırakmamıştır peşini (Bay Proharçin)
  • “Yüreğim konuşurken ben susmayı beceremem.” (Beyaz Geceler)

  • Kendini en iyi aldatmasını bilen, herkesten daha neşeli yaşar. (Suç ve Ceza 2. Cilt)
  • Bir suçsuzu cezalandırmaktansa, on suçluyu bağışlamak daha iyidir. (S. 682) (Karamazov Kardeşler - Cilt 3-4)
  • İnsanın aptallığı sonsuzdur, siz de bilirsiniz. (Yufka Yürekli - Soytarı)
  • İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. (Suç ve Ceza (Çizgi Roman))
  • Çok tuhaf ama olasılıkların gerçekten bir sistemi olmasa bile rastlantısal bir düzeni var sanki (Kumarbaz)
  • İnsanın kendi yüzünden daha şeytanca ne vardır? Çünkü kimse öyle olduğuna inanmaz. (Ecinniler (Cilt II))
  • Ne çok gülmüşümdür, içinde binlerce kötülük bulunan, ama kendini iyi biri zanneden zayıflara. (Seçmeler)