Edebiyat Kuramları ve Eleştiri - Berna Moran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri kimin eseri? Edebiyat Kuramları ve Eleştiri kitabının yazarı kimdir? Edebiyat Kuramları ve Eleştiri konusu ve anafikri nedir? Edebiyat Kuramları ve Eleştiri kitabı ne anlatıyor? Edebiyat Kuramları ve Eleştiri PDF indirme linki var mı? Edebiyat Kuramları ve Eleştiri kitabının yazarı Berna Moran kimdir? İşte Edebiyat Kuramları ve Eleştiri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Berna Moran

Yayın Evi: İletişim Yayınevi

İSBN: 9789754707045

Sayfa Sayısı: 352

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu kitapla Berna Moran’ın “Bütün Eserleri” bu kitabıyla tamamlanıyor. Alanında klasik sayılan Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, ülkemizde edebiyat eleştirisi alanında yaşanan kısırlığa bir cevap niteliği taşıyor. 1973 TDK Bilim Ödülü’nü kazanan bu temel eser edebiyat kuramlarını ve eleştiri yöntemlerini sistematik bir şekilde incelerken Türk edebiyatından verdiği örneklerle zenginleşiyor. Berna Moran’ın ölmeden önce gözden geçirip güncelleştirdiği kitap, konusunda tek ve önemli bir referans eser...

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri Alıntıları - Sözleri

  • Tarihsel eleştiri yapanlar, bazen eserleri, değerlendirmeye gelince, yanlış bir ilkeye saplanırlar. Derler ki, eser çağındaki amaca ulaşabilmiş ve o çağın okurunun eserden beklediklerini yerine getirmişse başarılı bir eserdir. Biz bugünün açısından yargılamamalıyız eseri, o çağın açısından, o çağın zevkine göre yargılamalıyız. Oysa eseri kendi geleneği, kuralları içinde, aslında olduğu gibi görmek başka bir iş, aslında olduğu gibi görülen bir eserin iyi veya kötü olması başka bir iştir. Her çağın güzellik anlayışı başkadır, bundan ötürü eseri kendi alıştığımız ölçülere göre yargılamayalım, o çağın yargısını kabul edelim dersek tam bir göreciliğe düşeriz. Tersini yapmak, dar bir anlayışa kapılmak da yanlıştır, çünkü edebiyat eserlerinin çeşitleri zengindir. Herhalde bir edebiyat eserini hemkendi çağındaki hem de onu izleyen çağlardaki eserleri göz önünde tutarak, belli bir çizgi üzerinde aldığı yere göre değerlendirmek daha doğru olacaktır.
  • Yazarı başkalarından ayıran nokta bir çeşit ruh hastası olması değil -çünkü hepimiz biraz öyleyiz-, bu nevrozu başarılı bir şekilde nesnelleştirebilmesidir.
  • Bazı filozoflara sorarsanız, bir şeyi yaşamak onu bilmek değildir.
  • 20. yüzyılın başlarında Marcel Proust, James Joyce, V. Woolf ve daha başka yazarlar, ağırlığı olay örgüsüne, öykü yönüne vermeyen yeni bir roman getirmişlerdi. Bu romanlarda aksiyon azalır, onun yerine anlatım ,ritm, simge, örüntü ve bilinç akışı öğeleri ön plana geçer.
  • Durmadan değişen, daima oluş halinde bulunan duyu dünyası hakkında sağlam ve kesin bir bilgiden söz edemeyiz. Gerçek bilgi, değişmeyen ideaların bilgisidir ve bundan ötürü filozof da ancak aklın objesi olabilen idealar dünyasını kendine bilgi konusu olarak seçer
  • Sanatçıya dönük eleştiri kuramının benimsediği birinci görüşe göre doğru anlam, yazarın metne koyduğu anlamdır ve bundan ötürü eseri doğru yorumlamak için yazarın amacını bilmek şarttır. Ama kabul etmek gerekir ki yazarın kafasından geçenleri çoğu defa bilemeyiz.
  • Platon, Sokrates’in ağzından ozan İon'u sorguya çekerek şairin akla dayanmadığını, bir nevi vecd içinde, kendinden geçmiş olarak, ilhamla şiir yazdığını belirtir
  • Platon göreceliğe (relativism) inanmış, Sofistlerin aksine kesin bilgiye susamış bi' adamdı
  • Toplumcu gerçekçilik sanatın ne olduğu sorusundan çok ne olması gerektiği sorusuna cevap verir. (...) Toplumcu gerçekçiliğe göre sanatın yansıttığı gerçeklik toplumsal gerçekliktir, ama bu gerçeklik devrimci gelişme içinde görülür ve doğru olarak tarihî somutlukla, işçi sınıfının eğitimi gözetilerek yansıtılır.
  • Her kadın okurun edebiyat yapıtını bir kadın olarak okuduğu anlamına gelmez, çünkü bu bağlamda kadınlık biyolojik bir cins ayırımına dayanmaz; sonradan, kültürle kazanılan belli bir kadınlık bilincine dayanır. Kadın olarak okumak için dişi olmak yeterli değildir, dişiliğin anlamını bilmek gerekir.
  • Platon sanat sorununu incelerken edebiyatı daima felsefeye rakip gibi görmekte ve felsefeden çok aşağı olduğunu kanıtlamaya çabalamaktadır
  • Kısacası, hiçbir metnin tek ve kesin anlamı olamaz.
  • "Tabiatın dünyası pirinçtendir, şairlerinki altından" diyor bir rönesans yazarı.
  • Tolstoy'a göre duygu aktarımını başaran her eser sanat eseridir.
  • "Tabiatın dünyası pirinçtendir, şairlerin ki altından" diyor bir Rönesans yazarı.

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Estetiği alımlamak eleştiriyi anlamak için..: Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, estetik zevki daha iyi alımlamaya yardımcı olacak bir eser. Kitap, sanat ve edebiyat eleştirileri içinde okuruna anahtarlar vererek, hem edebiyat eserine olan yaklaşımları hem de eleştirilerin altında yatan temel fikirlerin anlaşılmasına katkıda bulunuyor. Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, sanata ve özellikle edebiyata olan yaklaşımları önce ana hatlarıyla ardından detaylarıyla anlatıyor. Sanatın dört unsurunun olduğunu (sanatçı, okur, eser ve dış çevre) ve edebiyat kuramlarının bu unsurlardan birini merkeze alarak sanata ve edebiyata yaklaştığını belirtiyor. Bu ana ayrımdan sonra, kuramların merkeze aldığı unsura göre birbirlerinden farklarını irdeliyor. Örneğin dış çevreyi merkeze alan kuramlar için önemli olan yansıtmadır, sanatçıyı merkeze alan kuramlar için önemli olan duygulardır, eseri merkeze alan kuramlar için önemli olan biçimdir ve nihayet okuru merkeze alan kuramlar içinde önemli olan okurun etkileşimidir. Bu kuramların da diyelim ki yansıtmacı kuramların da birbirleriyle ortak yönlerinin yanı sıra birbirlerinden nasıl ve neden ayrıldıklarını açıklıyor. Eleştirmenlerin de bu kuramlara göre eseri eleştirdiğini, eseri eleştirirken hangi ana unsuru dikkate aldıklarını açıklıyor. Kitabın son bölümlerinde ise Moran, edebiyatta hakikat ve inanç konularındaki yaklaşımları aktarıyor ve bu bölümlerde kendi düşüncelerini de açıklamaya başlıyor. (Mustafa Kerem)

BU BU KADAR OLUR: İncelememe Aziz Nesin’in kitabın arka kapağına yazdığı yazı ile başlamak istiyorum. Böyle bir giriş hem benim için kolay olacak hem de incelemeyi okuyacak okurlara kitap hakkında bir fikir verecektir. Aziz NESİN diyorki “Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, yalnız bu konuyla ilgili üniversite öğrencilerinin değil, eleştirmenlerimizin de, bütün edebiyatçılarımızın da okumaları gereken bir elkitabıdır. Çünkü kitabın konusuna değin bütün eleştiri yöntemleri bir arada derli toplu verildiğinden, bildiğimizi sanıp da bütünüyle bilmediğimiz, hiç bilmediğimiz, az bildiğimiz ya da parça pürçük bildiğimiz edebiyat kuramlarını, eleştiri yöntemlerini yetkin bir sistematikle sunulmuş olarak bu kitapta buluyoruz.” Aziz NESİN’in cümlelerine harfi harfine katılmakla beraber şunu da eklemek istiyorum; bu eseri her kitap okuyan insanın da okuması gerekmektedir. Belki her kitap okuyan kişi eleştirmenlerimizin de kısmına dahil edilebilir. Her okuyucu ister istemez okuduğu kitaba yönelik iyi kötü bir eleştiri sunar. Buradaki puanlamalar, yapılan incelemeler bir boyutuyla eleştiri. Kitap eleştirisi kitabı alım enine boyuna incelemek değil okunan kitap hakkında bir değerlendirme de bulunmaktır. Niçin kitap okuyoruz, sorusu genelde en sık karşılaşılan ya da okuyucuların kendilerine sordukları sorulardan birisidir. Neredeyse verilen her cevap, ister estetik anlayışı ister fayda sağlamak ister eğlenmek olsun, bu zamana kadar sadece bu cevabı veren okur tarafından değil edebiyat üzerine düşünmüş birçok kişi tarafından da düşünülmüştür. Bazı kişiler tarafından da sistematikleştirilmiş kuramsal boyut almıştır. İşte edebiyat kuramları da tam olarak bu noktada devreye girer. Edebiyat nedir? Yoksa kitap yazmak isteyenlerin ilgileneceği bir alan ya da edebiyat eserlerine otopsi yapmak değildir. Her şeyden çok okuduğumuz metinleri anlamlandırmak için vardır. Bize eserlere ilişkin olarak bir yaklaşım bir bakış açısı verir. İnsanlık tarihi boyunca birçok edebiyat kuramcısı, sanat üzerine düşünen düşündükleri de bizlere aktarmayı kendilerine borç bilen kişiler vardır. Her dönemin –hatta topluluğun- farklı bir edebiyat anlayışı vardır. Yüzyıllar önce –hatta senelerce önce- yazılmış eserlere günümüzden bakmak ne kadar doğrudur. Bugünün şartları ile değerlendirmesi gerektiğini düşünenlerde yok değildir elbet. Ancak şu da bilinmektedir birçok realist dönem romancısının –Stendhal gibi- eserlerinin bugün sosyoloji ve tarih araştırmalarında belge niteliği taşıdığı bir gerçektir. Yine edebiyat tarihinde ve bugün yazılan birçok eser salt kurmacadan ibarettir. Belge niteliğinde olan eserler ile salt kurmaca olan eserleri aynı bakış açısıyla okumak ne kadar doğru bir okuma olur. Doğru okumanın bir tanımı var mıdır, edebiyatın gerçek dünya ile ilişkisi nedir, edebiyat eserinde sanatçının kişiliğinin önemi nedir, edebiyatta değer ölçütleri ne kadar nesneldir, yazar-eser-okur arasındaki ilişki nedir, anlatım mı önemlidir duygu mu? Bunlar defalarca ele alınmış, üzerine yıllarca tartışılmıştır. Berna MORAN Hocam da -ellerine sağlık- kitabında bu konuları sistematik olarak ve tarih sırasıyla çok güzel işlemiş. Platon-Aristoteles’ten başlayarak günümüz edebiyatçılarına kadar. Her dönem farklı bir başlık altında. Her dönemden toplulukların genel bir düşüncesi sonra dönemin en etkili kuramcılarından birisinin düşüncelerine yer verilmiş. En son da Berna Hoca tarafından kendi düşüncelerine göre kuram tüm boyutlarıyla değerlendirilmiş. Çok güzel kitap olmuş. Çok emek verilmiş. Dili çok ağır değil. Berna Hocam elinden geldiği kadar her şeyi en sade ve her okuyucunun anlayacağı şekilde anlatmaya çalışmış. Okunması gereken bir eser. En azından biz neden kitap okuyoruz, bir edebiyat eseri nasıl olmalıdır sorusunu kendisine soran ve bu konuda düşünceleri olan herkesin. Herkese keyifli okumalar dilerim. (İbrahim (Sisifos))

Sanat Felsefesi: Sanat nedir? Bu kitabı okumaya başlamadan önce kafamda genel bir tanım vardı sanat için. Bana zevk veren fakat aynı zamanda da eğitici olan “şey” sanattır bana öyle. En azından öyleydi. Çünkü kitabı okumaya başladıktan sonra bu kadar net bir şekilde kara vermenin ne kadar sığ olduğunu anladım. Hem de daha ilk sayfalardan. yazar/berna-moran o kadar akıcı ve sade anlatmış ki her şeyi. Birçok yeni terim öğrenmeme rağmen bunları kafama yerleştirmekte hiç zorluk çekmedim. Bir bölüme ya da kurama geçiş yaptığında bir önceki kuramdan da bahsederek bunun bizde daha kalıcı olmasını sağlıyor. Sanat, insanlık tarihinden beri, bilerek ya da bilmeyerek, bizim hayatımızda. Bu yüzden de insanlığın gelişimi ve değişimi boyunca sanatın ne olduğuna dair yargılar ve tanımlar yer almış. Berna Moran bize yazar/aristoteles ve yazar/platon’dan itibaren sanatın ve elbette ki özellikle edebiyatın tanımını, sınırlarını ve kapsamlarını açıklamış. Terimsel açıdan dediğim gibi birçok yeni kuram öğrendim. Bu öğrenme bir açıdan eğlenceli olsa da bir o kadar da zordu. Özellikle de üçüncü kısım, Rus biçimciliği bölümden sonrası bir hayli zorlayıcıydı. Fakat Berna Moran bunu bizim için oldukça rahatlatmaya çalışmış. Ben bu kitabı Poetika’dan sonra okudum ve çok faydasını gördüm. Çünkü şu an dahil olmak üzere çoğu kuram Aristo’nun düşüncelerinden gelmektedir. Ya onun düşüncelerine paralel ya da tam tersi. Ne şekilde olursa olsun Aristo’nun düşünceleri ile oldukça ilintili. Bu yüzden böyle kapsamlı bir kitaba başlamadan önce kitap/poetika--128333, kitap/ion--135532 ve kitap/devlet--325 gibi klasik kitapları okumak sizi bir nebze olsun rahatlatacaktır. Sonrası ise zaten tamamen sizin ilgi ve merakınıza göre birçok kaynakça mevcut. Poetika’dan sonra sanat felsefesine ilgi duyduğumu anlayabilmiştim. Bu kitap bunu netleştirdi ve üzerine gitmem için de beni teşvik etti. Özellikle de aslında “sanat nedir?” gibi basit görünen bir sorunun hiç de basit olmadığını ve bu konuda daha fazla düşünmem gerektiğiyle ilgili. Ben çok çok beğendim, eğer sanata ve edebiyata ilgi duyuyorsanız mutlaka okunması gereken bir kitap. Bir esere ne ölçüde değerli diyebiliriz? Hangi açılardan eleştiri yapılır? Gibi birçok soruyu anlamanıza en azından düşünmenize yardımcı olacaktır. Keyifli okumalar, sanatla kalın! (ecitah)

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri PDF indirme linki var mı?

Berna Moran - Edebiyat Kuramları ve Eleştiri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Edebiyat Kuramları ve Eleştiri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Berna Moran Kimdir?

Prof. Dr. Berna Moran (23 Ocak 1921, İstanbul - 31 Ekim 1993, İstanbul)[1] edebiyat kuramcısı, eleştirmen. Türkiye'de modern edebiyat eleştirisi alanının öncülerindendir.

İstanbul’da doğdu. Dedesi Ali Kâmi Akyüz, İsmail Safa ile şair Ahmet Vefa’nın kardeşi, romancı Peyami Safa’nın amcasıdır. Orta öğrenimine İngiliz High School’da başladı, Robert Kolej ve Darüşşafaka Lisesinde okudu, İstanbul Işık Lisesi'ni bitirdi. 1941’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. 1945’te mezun olarak aynı bölümde asistanlığa başladı. 1950-51 yılları arasında Birleşik Krallık'ta Cambridge Üniversitesinde doçentlik çalışması yaptı. 1956’da doçent, 1964’te profesör oldu. 1981’de emekli oldu.

Moran, 1972’de yayımlanan "Edebiyat Kuramları ve Eleştiri" başlıklı yapıtıyla büyük ilgi gördü ve 1973 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü’nü kazandı. 1983 yılında, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Birikim ve Çağdaş Eleştiri gibi dergilerde yayımladığı inceleme yazılarından hareketle oluşturduğu Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış adlı çalışmasını yayımladı. Türk romanının doğuşunu ve o dönemin toplumsal koşullarını Batılılaşma olgusu içinde inceleyen bu kitap, Türk edebiyatı eleştiri geleneğinin en önemli eserlerinden biri olarak değerlendirilmektedir. 1990 yılında 2. cildi yayımlanan Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış'ın 3. ve son cildi yazarın ölümünden sonra yayımlanmıştır. Moran Shakespeare’nin III. Richard adlı eserini de Kıral III. Richard Faciası adıyla Türkçeye çevirmiştir.

1952 yılında akademisyen Tatyana Moran ile evlenen Berna Moran, 1993’te karaciğer kanserinden hayata veda etti, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

Eserleri

- Türklerle İlgili İngilizce Yayınlar Bibliyografyası (1964)

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri (1972) ISBN 975-470-704-9 (1973 Türk Dil Kurumu Bilim Ödülü)

- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1: Ahmet Mithat'tan A. H. Tanpınar'a (1983, İletişim Yayınları): Edebiyatımızda romanın I. dönemi olarak ayırdığı ve ana sorunsal olarak Batılılaşmayı içeren eserlerden belli başlılarını incelediği çalışması (ISBN 975-470-054-0) (Yazarlar Birliği Deneme-Tenkit dalında 1985 yılının sanatçısı ödülü)

- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2: Sabahattin Ali'den Yusuf Atılgan'a (1990, İletişim Yayınları): II. dönem romanı olarak adlandırdığı Anadolu romanlarında başkaldırı ögesini incelediği ikinci kitap (ISBN 975-470-055-9)

- Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3: Sevgi Soysal'dan Bilge Karasu'ya (1994, İletişim Yayınları - Ölümünden Sonra): 12 Mart romanı diye adlandırılan eserlerle başlayıp 12 Eylül sürecini irdeleyen bazı eserleri değerlendirdiği ve vefatından kısa bir süre önce tamamladığı çalışması. (ISBN 975-470-402-3) Kitap yayına Nazan Aksoy ve Oya Berk tarafından hazırlanmıştır.

- Edebiyat Üzerine (2004): Dergi ve gazetelerde yayınlanmış fakat eserlerine girmemiş makale ve röportajlardan oluşturulmuştur.

Berna Moran Kitapları - Eserleri

  • Edebiyat Kuramları ve Eleştiri
  • Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1
  • Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2
  • Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3
  • Edebiyat Üzerine Makaleler / Röportajlar

Berna Moran Alıntıları - Sözleri

  • İnce Memed yalnız Türk soylu eşkiyalarıyla değil, çeşitli ülkelerin, Robin Hood, Billy the Kid, Jesse James gibi efsaneleşmiş haydutlarıyla akraba sayılır. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
  • Müşahedat'ın roman tarihimizdeki öteki Tanzimat romanlarından ayrı bir yeri vardır, çünkü Batı'da bile görülmemiş yeni bir tekniğin bilinçle denendiği ilk romanımızdır. Batı romanında bu yöntemin özellikleri gerçekten yok mu? Yazarın kendi adıyla romandaki kişiler arasında yer aldığı bir yapıt bildiğim kadarıyla yok, zaten olsa, roman değil açıkça otobiyografi sayılırdı.... Romanın yazılışını konu haline getirme bakımından Müşahedat'takini andıran bir tekniği, 18. yüzyıl İngiliz romancısı Lawrence Sterne Tristram Shandy’de kullanmıştı. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1)
  • Biliriz ki çoğunluğun hoşlandığı şeyler, sanat değeri çok yüksek olan şeyler değildir. (Edebiyat Üzerine Makaleler / Röportajlar)
  • Yazarın, biraz da kendi olduğu söylenen bu kadın kahramanları, o dönemde ideal saydığı Türk kadınını temsil ederler. Seviye Talipler, Handanlar, Kâmuranlar her şeyden önce güçlü bir kişiliği olan, haklarını savunan, Batı terbiyesi almış ama Batılılaşmayı giyim kuşamda aramayan, resim ya da müzik gibi bir sanat kolunda yetenek sahibi, yabancı dil bilir, kültürlü ve çekici kadınlardır (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1)
  • Kübra’nın anasının dediği gibi, “parası olanın ırzı da tamam, namusu da!” (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
  • ...yanlış çalan saate inanmak istesen de batan günle doğan günün sırasını tersine çeviremezsin. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • "Yalnızlığı göğüslemek herkesin kolay başarabileceği bir iş değil." (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • Bir sanatkârda, hisseden, ıstırap çeken ruh ile eseri yaratan kafa birbirinden ne kadar ayrılabilirse sanatkâr o nispette büyük olur. (Edebiyat Üzerine Makaleler / Röportajlar)
  • Tolstoy'a göre duygu aktarımını başaran her eser sanat eseridir. (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
  • Durmadan değişen, daima oluş halinde bulunan duyu dünyası hakkında sağlam ve kesin bir bilgiden söz edemeyiz. Gerçek bilgi, değişmeyen ideaların bilgisidir ve bundan ötürü filozof da ancak aklın objesi olabilen idealar dünyasını kendine bilgi konusu olarak seçer (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
  • İstemedikleri adamla evlenmeye zorlanan kızlar bu duruma katlanmamalı, isyan etmeli, birleşmeli ve işbirliği yapmalı. Hatta gerekirse talip olan erkeği öldürmeli. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
  • Her kadın okurun edebiyat yapıtını bir kadın olarak okuduğu anlamına gelmez, çünkü bu bağlamda kadınlık biyolojik bir cins ayırımına dayanmaz; sonradan, kültürle kazanılan belli bir kadınlık bilincine dayanır. Kadın olarak okumak için dişi olmak yeterli değildir, dişiliğin anlamını bilmek gerekir. (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
  • Anadolu romanında, sömürülen köylünün yerini 12 Mart öncesinde Türkiye halkı ; sömüren toprak ağası yerini de kapitalist burjuva sınıfı alır. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • Öte yandan faizle para vererek servet yapmış, ama çok zengin olmasına karşın cimriliği yüzünden ne yemeğine ne keyfine, ne rahatına ne çocuklarına para harcayamayan sözde dindar Kasım Efendi ile ailesi de bağnazlıkları, cahillikleri ve cimrilikleriyle alay konusu olurlar (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 1)
  • Yaşar Kemal gerçeklikle efsanenin, olağan ile fantastiğin iç içe girdiği bir dünya sunar bize, çünkü ona göre insan, yaşam savaşımını biraz da mitoslar yaratarak ve düşlerden güç ala­rak sürdürür. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 2)
  • İşte bizleri zayıfatan bu. İçinden gelmediğimiz bir sınıfa, farketmeden özenmek. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • İnce Memet gerçek dünyayı değil, insanların özlemlerine karşılık veren, kötülüklerin cezalandırıldığı, yoksulların bolluğa kavuştuğu ideal bir dünyayı dile getirir. Öyküye şekil veren gerçeklik değil, daha önce yazılmış, sanatsal bir düzenleme sergileyen anlatı formlarıdır. Zaten yazınsal şekil (biçim, form) yaşamda bulunmaz, yazınsal gelenektir onun kaynağı. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • (...) romanları postmodernist ögeler taşıyan Oğuz Atay döneminin ilerisinde bir sanatçıydı ve bundan ötürü romanları 1970'lerin gerçekçi ve toplumcu yapıtlar bekleyen, karmaşık biçim oyunlarına kuşkuyla bakan okurunca pek anlaşılmadı. Diyebiliriz ki Oğuz Atay 1980 döneminin habercisiydi. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)
  • Toplumcu gerçekçilik sanatın ne olduğu sorusundan çok ne olması gerektiği sorusuna cevap verir. (...) Toplumcu gerçekçiliğe göre sanatın yansıttığı gerçeklik toplumsal gerçekliktir, ama bu gerçeklik devrimci gelişme içinde görülür ve doğru olarak tarihî somutlukla, işçi sınıfının eğitimi gözetilerek yansıtılır. (Edebiyat Kuramları ve Eleştiri)
  • Bir Düğün Gecesi 1970'li yıllardaki Türk toplumunun genel bir tablosunu sunan, o dönemi ilerici ve gerici tipleri ile yansıtan ve bundan ötürü bir yönüyle panoramik bir roman. Ama aynı zamanda birkaç aydının birey olarak iç dünyalarında yaşadıkları sarsıntının anlamını irdeleyen ve bundan ötürü başka bir yönüyle de dramatik bir roman. (Türk Romanına Eleştirel Bir Bakış 3)