Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı - Soner Yalçın Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı kimin eseri? Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı kitabının yazarı kimdir? Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı konusu ve anafikri nedir? Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı kitabı ne anlatıyor? Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı kitabının yazarı Soner Yalçın kimdir? İşte Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Soner Yalçın
Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınevi
İSBN: 9786059799812
Sayfa Sayısı: 640
Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Sizin hiç idam edilmiş akrabanız var mı?rnOnların var! Hem de üç kişi!rnrnSizin akıl hastası akrabınız var mı? Peki intihar eden akrabanız? Onların var! Hem de sayıları şaşırtacak kadar çok!rnrnSizin başbakanlık yapmış akrabanız var mı?rnOnların var, hem de on yıl!rnrnMilletvekilliği, belediye başkanlığı yapmış siyaset adamı akrabalarınız var mı?rnOnların var, sayıları yirmiye yakın!rnrnAvrupa güzeli, futbolcu, şarkıcı, yazar, diplomat akrabalarınız var mı?rnOnların var!rnrnSizin, büyük amcası Gazi Osman Paşa için yazılan kahramanlık marşıyla, yüz yıl sonra darağacına gönderilen Dışişleri bakanı akrabanız var mı?rnOnların var!rnrnSizin Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerine başkanlık etmiş akrabalarınız var mı?rnOnların var!rnrnSizin Mustafa Kemal'in huzurunda evlenen akrabanız var mı ya da Osmanlı Sarayı'na damat olan akrabanız?rnOnların var!rnrnAdı, İzmir Suikastı'na karıştığı için idam edilen akrabanız var mı?rnOnların var!...rnrnOnlar yüz yıl hep göz önünde oldular. Ama bir sırlarını hep saklı tuttular...rnrnİzmirli Evliyazade Ailesi'nin sırrı neydi?
Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı Alıntıları - Sözleri
- Türk milleti diğer milletlerden hür ve mesut yaşamaya daha çok layıktır.
- Altının değeri yükseldi, Türk lirası değer kaybetti.
- Hayatta kaderin bütün kötü cilveleri beni buldu. Artık yaşama gücümü kaybettim.
- Sindirme çabalarına rağmen kadınlar daha özgür bir yaşamın şartlarını zorlamayı sürdürüyorlardı.
- Tiyatrolar artık kapılarına "Hanımlar da girebilir" levhaları asmaya başlamıştı.
- Şerefli bir ölümü sefil bir hayata tercih ederiz.
- Amaçları, ırk, din, dil, cins ayrımı yapmadan milleti, içinde bulunduğu zulüm ve esaretten kurtarmaktı.
- Türkiye'de partiler değişse de bazı aileler hep iktidardaydı!..
- İdealleri uğruna gözünü budaktan sakınmayan, özgürlük ve eşitlik için canlarını bile vermekten çekinmeyeleri örnek alıyorlardı.
- 2. Abdülhamid sadece Ingilizlere toprak vererek kurtulamadı. Bulgaristan fiilen, Romanya , Sırbistan, Karadağ tam bağımsız oldular. Bosna Hersek ve Yenipazar sancağı Avusturya işgaline bırakıldı. Diğer yandan Rusya Kars, Ardahan, Batum ve Besarabyayı; İran Kotur 'u ; Yunanistan Tesalyayı; Fransa ise Tunusu aldı. İngiltere ayrıca Sudan ve Kuveyt üzerinde fiili egemenlik kurdu.
- Enver'den Mustafa Kemal'e, Ali Fethi'den Hüseyin Rauf'a, Kuşçubaşı Eşref'ten Yakub Cemil'e kadar tüm İttihatçılar Trablusgarp cephesine koştular. Artık vatanın bir avuç toprağını vermek istemiyorlardı...
- Örneğin, İzmir ve Milas Yahudileri Ladino yerine Türkçe konuşulmasını sağlamak için "Türkçe Konuşturma Birliği" ni kurdular .Türkçeyi Yahudilerin ana dili yapmak istediklerini bildirdiler.İzmir Yahudileri arasında Yahudi adları yerine Türkçe adların alınması yaygınlaştı.Erkekler arasında en çok Yakub,Kemal,Yusuf kadınlar arasında Feride, Saadet adlarına rastlandı.Milas' taki Türkçe Konuşturma Birliği kurucularından Yakup Kemal Beri çocuklarına Altay,Cengiz,Kaya adlarını verdi.
- Yeni okulların açılması, kızların okutulması, kadınların rahatça kendilerini ifade imkânı bulmaları, Osmanlı'nın değişme sürecine girdiğinin göstergesiydi.
- Otomobil, zenginliğin en önemli göstergesiydi.
- DP sanki akraba partisiydi: Adnan Menderes'in dayısının torunu Sadık Giz İzmir'den; Adnan Menderes'in halasının oğlu Kenan Akmanlar Çanakkale'den ... milletvekili olmuşlardı..
Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Efendi 1 adlı kitap izmirli bir ailenin hikayesiyle başlıyor. Soner Yalçın bu kitapta izmir de yaşayan bir ailenin izinden giderek bize hem o ailenin gizli geçmişi hakkında bilgiler aktarırken hemde yıkılmak üzere olan Osmanlı Devleti hakkında ve M.Kemal önderliğinde kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti hakkında bilgiler veriyor .Kitap Adnan Menderesin idam edilmesiyle bitiyor . Kitabın özelliklerine değinecek olursak sayfa sayısı olarak hacimli bir kitap . 600 küsür sayfa . Bahsedilen ailelerin soy kütükleri de var aynı zamanda . Biz daha dedemizden sonrasını bilmezken Soner Yalçın araştırdığı ailelerin 300-400 yıllık geçmişlerini ortaya koyuyor. Basından sonuna kadar emek kokan güzel bir kitap . (Bünyamin)
Efendi1-2: Bir üçkağıtçıdan 1031 sayfa okudum. Evet, her iki kitabı da bitirmiş biri olarak söylüyorum: 1031 sayfalık bir üçkağıt kitabı okudum. Pişman mıyım; değilim! Çünkü herkesin ne söylediğini, ne yazdığını bilmek elzemdir lâkin sorgulamak, araştırmak, birkaç yönde okumak şartı ile. Düşünün; isminin sonunda ‘efendi’ olan herkesi Masonlukla, Sabetayistlikle ithâm eden, İttihatçı kadro için “Mason” diyen ve bu Mason kadronun “dinde reform” fikirlerini savunan ama sapla samanın birbirine karıştırıldığı, Niyazi Mısrî’yi Yahudi, Hrıstiyan, Budist, Sabetayist; yani gayr-i İslâmî her zümreye dâhil eden bir üçkağıtçıdan bahsediyoruz. Aziz Mahmud Hüdayî’nin “hüdayi” vasfından dolayı “Yahudi Dönmesi olabilir mi?” diye yazan bir üçkağıtçıdan bahsediyoruz. 1031 sayfa takriben 2 ay bu üçkağıtçılıklara sabrettik. Kitabın sonlarında okumadığımızdan, araştırmadığımızdan bahsediyor üçkağıtçı efendi! Ama eminim ki; okurlarından “Allah Allah; bu da böyle miymiş?” deyip de araştıran, okuyan bir elin parmak sayısını geçmez. Aslında kendisi de insanları uyutmak gâyesinde, ama “bazı çevreleri, cemaâtleri, tarikatları, ulemâyı” hedef gösterirken, kendisini aradan çıkarıyor bile! Evet kitabın 406.sayfasında şöyle bir ifade var: “Halkı zincire vurmak için önce uyutmak gerekir” Milyonlar basan bu kitab ile kaç kişiyi uyutmak sûretiyle zincire vurdun acaba üçkağıtçı efendi! Alacağı tepkiden korkmuş olmasa, Hz. Muhammed’i ve ashâbını bile zorlamalarla Yahudilikle ithâm edebilirdi. O derece ileri gitmiş bir üçkağıtçılık destanı. Daha söyleyecek çok şey var ama pes; bu kadar yeter! (Tahir Ceyhun Yıldız)
Zaman zaman inanılması gerçekten güç olan bilgilerle donatılmış bir kitap. Kanıtlar olmasa, kesinlikle kurgu olabileceğini düşündürürdü. Ama kanıtlar o kadar net ki, gerçekliği kesin. Okunması gereken kitaplardan mı yorum yapamam ama uzun süre bu bilgileri sindirmeye çalışacağım kesin. Alıntı yapmak içimden gelmedi. Çok keskin ve sivri cümleler var ve biraz da rahatsız edici (yani bazı kesimi). O yüzden öylesine alıntı yapmış olmamak için hiç yapmamayı tercih ettim. (Kapalı Mavi)
Kitabın Yazarı Soner Yalçın Kimdir?
İlk yılları
Soner Yalçın, Cemile Yalçın ve Mehmet Ali Yalçın'ın oğulları olarak 1 Ocak 1966'da Çorum'da doğdu. Anne tarafı Tercanlı, baba tarafı ise Horasanlıdır. Annesi ev hanımı, babası ise gıda ticareti ile uğraşan bir tüccardır. Üniversite eğitimini Hacettepe Sağlık İdaresi Yüksek okulunda tamamladı. Daha sonra idarî bilimler konusunda yüksek tahsile karar verdi.
Kariyeri
1987'de 2000'e Doğru adlı dergide çalışmaya başladı. Uzun süre Ankara bürosunda muhabirlik yaptı. Burada Adnan Akfırat, Hikmet Çiçek ve Serhan Bolluk’le birlikte çalıştı. 6 Mayıs 1990'da Ankara İstihbarat Şefliğine getirildi.
1993-94 yılları arasında günlük gazete olarak çıkan Aydınlık'ta çalışmaya başladı. 1995'te haber araştırma müdürü iken ayrıldı. Bir ara Doğan Yurdakul'un Siyah – Beyaz gazetesinde çalıştı.
1996 yılında televizyonculuğa giriş yapıp Show TV Ankara bürosunda çalışmaya başladı. Aynı yıl içerisinde Star TV'ye geçti ve haber müdürlüğüne getirildi. Daha sonra Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı, Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı adlı kitaplarını yayımladı. CNN Türk'te Cüneyt Özdemir'le birlikte 5N1K adlı programı hazırladı. Kurtlar Vadisi adlı dizinin ilk iki yılında konsept danışmanlığını üstlendi. CNN Türk'te yayınlanan Oradaydım adlı politik belgeselin hazırladı. 4 Şubat 2007 tarihinden itibaren Hürriyet gazetesinde, pazar günleri “Not Defteri” adlı köşesinde yazmaya başlamış, Mart 2012'de işine son verilmiştir.
Odatv davası kapsamında 14 Şubat 2011 tarihinde tutuklanan Yalçın, yaklaşık 22 ay sonra 27 Aralık 2012'de tahliye oldu. Hâlen Sözcü gazetesi ve Odatv İnternet sitesinde yazılarına devam etmektedir.
Özel hayatı
Soner Yalçın'ın, avukat Feza Kutanoğlu ile evliliği 10 yıl sürdü ve bu evlilikten Aren Soner (d. 2000) adında oğlu dünyaya geldi.
Kitapları
Binbaşı Ersever'in İtirafları (1994)
Millî Nizam'dan Fazilet'e: Hangi Erbakan? (1994)
Behçet Cantürk'ün Anıları (1996)
Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi (1997, Doğan Yurdakul ile birlikte, Doğan Kitap)
Bay Pipo (1999)
The Özal: Bir Davanın Öyküsü (2001)
Teşkilat'ın İki Silahşoru (2001)
Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı (2004)
Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı (2006)
Siz Kimi Kandırıyorsunuz! (2008)
Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor (2009)
Samizdat (2012)
Erbakan: Eziyet Edilerek Yalnızlığa Yükseltilen İnatçı Bir Siyasal Liderin Portresi (2012)
Silivri Cezaevinde hazırladığı kitapta Necmettin Erbakan'ın hayatını ve mücadelesini anlatan kitap, Erbakan'ın bilinmeyenlerine ışık tutmaktadır.[2]
Kayıp Sicil: Erdoğan'ın Çalınan Dosyası (2014)
Galat-ı Meşhur: Doğru Bildiğiniz Yanlışlar (2016)
Saklı Seçilmişler (2017)
Kara Kutu: Yüzleşme Vakti (2019)
Soner Yalçın Kitapları - Eserleri
- Bay Pipo
- Saklı Seçilmişler
- Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı
- Reis: Gladio'nun Türk Tetikçisi
- Binbaşı Ersever'in İtirafları
- Teşkilatın İki Silahşoru
- Kara Kutu
- Kayıp Sicil
- Siz Kimi Kandırıyorsunuz!
- Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor
- Efendi 2: Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı
- Galat-ı Meşhur
- Samizdat
- Behçet Cantürk'ün Anıları
- Erbakan
- Hangi Erbakan?
Soner Yalçın Alıntıları - Sözleri
- Dergâhın devletle her zaman iyi ilişki kurması da mutlaka not edilmesi gereken önemli bir ayrıntı. Gümüşhanevi Dergâhı hiçbir zaman Selefilik gibi bir başkaldırı geleneğine dayanmadı. Belki de bu sayede Turgut Özal'dan Tayyip Erdoğan'a, Necmettin Erbakan'dan Abdullah Gül'e son yılların "yönetenler" i hep bu Nakşibendi dergâhının mensubuydular. Bu nedenle de Osmanlı'da da devlet nezdinde itibar gören bir tarikat oldular... (Erbakan)
- Hayata bir pencereden bakabilirdiniz, ama bu, karşı pencereden bakanlara düşman olacağınız anlamına gelmezdi. (Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor)
- Bakın nedir bu meşhur " orta gelir tuzağı " , yazayım. (Galat-ı Meşhur)
- Volta vururken hiç yalnız değilim... Bazen Reşit Fuat Baraner, bazen Dr. Hikmet Kivılcımlı eşlik ediyor bana. Biraz güneş açınca Nâzim Hikmet gelip oturuyor avlunun bir köşesine; bahtiyar. Ya da, tahta iskemlesini çekmiş altına, Behice Boran'ı görüyorum avlunun bir diğer köşesinde; bacaklarını karnına çekmiş, kitap okuyor. Ruhi Su'nun ise türkü söyleyen sesini duyuyorum. Aziz Nesin, koğuşta beslediği tavuğunu çalıp yemesinler diye, avluya hep tavuğuyla çıkıyor. Hasan İzzettin Dinamo ise kedisi Sarman'ın yarasındaki kurt çukları temizliyor güneşin altında. Sabahattin Ali'nin yüzü hep gökyüzünde; belli denizi düşlüyor. Şiir yazıyor. Rifat Ilgaz bir mahkûma alfabe öğretiyor. Yılmaz Güney cezaevinden yöneteceği filminin senaryosunda son değişiklikleri yapıyor. Can Yücel Adana Cezaevi'nde yazdığı şiirleri okuyor. Kemal Tahir, Orhan Kemal kıdemlilerimiz; ayaklarında tahta takunya var; Bursa Cezaevi hatırası. Atillâ İlhan, Enver Gökçe biraz mahçuplar, işkenceye dayanamadıkları için. Dr. Şefik Hüsnü gelince Cibali'nin komünist tütün işçileri saygıyla ayağa kalkıyor. En saygılı olanlar ise bu büyük maratonun en hızlı yüz metresini koşanlar; Deniz, Hüseyin, Yusuf. En gencimiz Erdal Eren.... Ve unutulabilir mi; ilk voltayı Magosa zindanında atan Namık Kemal... Ne çokuz... 150 yıldır volta atıyoruz bu toprakların cezaevlerin de; adı bazen Magosa zindanı, Bekirağa Bölüğü oluyor, ba zen Sultanahmet, Selimiye ya da Metris, Mamak, Diyarbakır Cezaevi... (Samizdat)
- Hepsi bizim toprağımızın insanıydı. (Galat-ı Meşhur)
- O günler kıldan ince, kılıçtan keskin bir dönemdi. Rüzgara karşı yürüyen bir avuç gazeteciydik. İç savaşın ağır baskıcı koşulları yaşanıyordu. Hukuku savunmak bile vatan hainliğiyle damgalanmanıza neden oluyordu. Yılmadık. Dediğim gibi neler olduğunu seziyor ama tam anlamıyorduk. (Behçet Cantürk'ün Anıları)
- İşkence, bazen kişilerin yaşamında çok trajik olaylara neden oluyordu... (Behçet Cantürk'ün Anıları)
- Yeni okulların açılması, kızların okutulması, kadınların rahatça kendilerini ifade imkânı bulmaları, Osmanlı'nın değişme sürecine girdiğinin göstergesiydi. (Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı)
- "Peki ama hangisine inanılacaktı? İkisinden birine mi, ikisine birden mi, yoksa hiçbirine mi?" (Bay Pipo)
- Uzun yıllar Erbakan Hareketi'nde yer alan Süleyman Karagülle o günleri şöyle anlatıyor : "Nurcuları meşrulaştırdılar . İmam Hatip okulları açtılar, Kuran kurslarını serbest bıraktılar, İlahiyat Fakültelerini kurdular. Kadrolarına namaz kılan ve içki içmeyen kişileri aldılar. Burada ortaya koydukları politika şu idi: Müslüman yetişsin, ama şeriatçı Müslüman yetişmesin. Namaz kılsın, ama düzen değişmesin. Bu politikalarını CIA da destekledi. Yani MİT de bunlarla beraber oldu. " (Erbakan)
- "28 Şubat süreciyle Erbakan haksız yere başbakanlıktan uzaklaştırıldı; partisi kapatıldı ve bir daha eski siyasal gücüne kavuşamadı. Hiç ummadığı yerden darbe yedi; yetiştirdiği öğrencileri Erbakan'ı yıktılar." (Erbakan)
- İstanbul Teknik Üniversitesi'nin 1947-1948 mezunlarını tanıtan "Arı" adlı albümde arkadaşları takma ismiyle "Derya Necmettin"i şöyle tanımladı: "Sofudur, dindardır, çalışkandır. Hayatının yarısını namaz, yarısını da projeleri işgal eder. Sınıfının yarısını kendisi, yarısını da arkadaşları işgal eder. Proje ve raporları, Saatli Maarif Takvimi nükteleri gibi geniş izahlıdır. Herkesin bir sayfada bitirdiği mevzuyu, o kırk sayfada hülasa eder. Kendisine cıvata nedir, diye sorarsanız izaha, demir filizlerinin naklinden başlar ve o kadar uzun anlatır ki nihayet namaz vakti gelir, gider namazını kılar gelir ve kaldığı yerden anlatmaya devam eder." (Erbakan)
- Erdoğan anlamıyor, o dönemler bitti, görmüyor… (Kayıp Sicil)
- En büyük hata; hiçbir hatanın farkına varmamaktır! (Galat-ı Meşhur)
- Türkiye'de partiler değişse de bazı aileler hep iktidardaydı!.. (Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı)
- Türkiye'de gerçek anlamda gazetecilik yapmanın büyük tehlikeli sonuçları vardır. Soru soran, arayan, kovalayan gazeteciyi bekleyen maalesef sadece acıdır. (Samizdat)
- Küçük şahsiyetler, kişilerle uğraşır; vasat şahsiyetler, olaylarla/şekillerle uğraşır; büyük şahsiyetler, fikirlerle uğraşır. (Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor)
- Toplum hızla dönüşüyor, en temel kolektif değerlerden bile uzaklaşılıyordu. Artık bireyin var olmasının nedeni, ekonomik başarıydı! Saygın bir konum edinmenin tek yolu, servet ve şöhret sahibi olmaktan geçiyordu... (Behçet Cantürk'ün Anıları)
- Artık gazete okuyacak gücüm kalmadı; bu pespaye, küstah yalancılara katlanamayacağım. (Samizdat)
- Bay Mayer bize önce, 'Siz polis misiniz, istihbaratçı mısınız?' diye sordu. Biz kendisine, 'Hem polisiz hem de istihbaratçıyız' yanıtını verdik. O , 'Olmaz' dedi. Nedenini sorunca, 'Siz öyleyse düpedüz Gestaposunuz' dedi. Doğrusu Bay Mayer'in sözü canımızı sıkmıştı. Sonunda izah etti. Kendi polislerinin geniş yetkiye sahip olduğunu söyledi. Ama istihbarat biriminin operasyon yapma yetkisi ve gücü olmadığını belirtti. Sonra da, “Çünkü , aynı örgüt hem istihbarat yapar hem operasyona giderse orada sanık karşısında tarafsız olamaz” dedi. Sonra düşündük ki Bay Mayer'in dediği doğruydu. (Bay Pipo)