Efendi ile Uşağı - Lev Tolstoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Efendi ile Uşağı kimin eseri? Efendi ile Uşağı kitabının yazarı kimdir? Efendi ile Uşağı konusu ve anafikri nedir? Efendi ile Uşağı kitabı ne anlatıyor? Efendi ile Uşağı kitabının yazarı Lev Tolstoy kimdir? İşte Efendi ile Uşağı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Lev Tolstoy

Çevirmen: Ayşe Hacıhasanoğlu

Orijinal Adı: Хозяин и работник

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053328490

Sayfa Sayısı: 144

Efendi ile Uşağı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Efendi ile Uşağı – Bir Toprak Sahibinin Sabahı –

Lev Nikolayeviç Tolstoy (1828-1910): Anna Karenina, Savaş ve Barış, Diriliş’in büyük yazarı, yaşamının son otuz yılında kendini insan, aile, din, devlet, toplum, özgürlük, boyun eğme, başkaldırma, sanat ve estetik konularında kuramsal çalışmalara da verdi. Bu dönemde yazdığı roman ve öykülerinde yıllarca üzerinde düşündüğü insanlık sorunlarını edebi bir kurguyla ele aldı. Tolstoy, yarı otobiyografik denebilecek üçlemesinin (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik) devamı sayılabilecek Bir Toprak Sahibinin Sabahı’nda genç bir toprak sahibinin köylülerle ilişkilerini, tüm iyi niyetine rağmen cehalet ve güvensizlikten kaynaklanan güçlüklerle yüzleşmek zorunda kalmasını son derece çarpıcı bir dille aktarır.

Efendi ile Uşağı’nda ise doğayla insanın mücadelesini arka plana yerleştirerek, açgözlülükle tevazuun, iyilikle kötülüğün insan ruhundaki bitmek bilmeyen savaşını sarsıcı bir hikâyeyle gözler önüne serer.

Ayşe Hacıhasanoğlu (1952): DTCF Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Bir süre SSCB Büyükelçiliği Basın Bürosu’nda çevirmen olarak çalıştı. Edebiyat ve sosyal bilimler alanında çeviriler yaptı. Dostoyevski, Tolstoy, Gorki, Bagirov eserlerini Türkçeye kazandırdığı yazarlar arasında yer almaktadır.

Efendi ile Uşağı Alıntıları - Sözleri

  • Yaşamımın en güzel yıllarını boşa harcıyorum.
  • Niye canınızı sıkıyorsunuz? Dert etmeyin, hepsi geçecek.
  • Bir saat geciksen bir yıl boyunca telafi edemezsin.
  • İçki neler yaptırıyor insana!
  • Ölsem keşke, daha kolay olurdu.
  • İnsan bazen bir saat geç kalmakla kaçırdığını,bir yılda kazanamaz.
  • Hadi canım, hadi yavrum!
  • İnsan bazen bir saat geç kalmakla kaçırdığını, bir yılda kazanamaz.
  • İnsanlar vardır, kalıplarına bakınca bir şey sanırsın; oysa kafaları çalışmaz.
  • Niye canınızı sıkıyorsunuz? Dert etmeyin, hepsi geçecek..
  • "Sevgi, özveri, işte tek gerçek, rastlantıya bağlı olmayan mutluluk."
  • Benden saklıyor, ama ben her şeyi biliyorum ve ona sımsıkı sarılıyorum, güzel gözlerinden, utançtan kızaran yanaklarından, gülümseyen al dudaklarından sıkı sıkı, sevgiyle öpüyorum...
  • Kestirme yol daha kısaydı.

Efendi ile Uşağı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İncelemelere başlık aramaktan çok yoruldum: Not: Kitap iki farklı öyküyü barındırıyor içerisinde dolayısıyla inceleme iki parçadan oluşacaktır. Keyifli okumalar. BİR TOPRAK SAHİBİNİN SABAHI -Spoiler İçermez- Köyde doğup büyümüş, zor şartlarda okumuş, tüm olanaksızlıklara rağmen güzel okullar kazanmış, saygın bir mesleğe kavuşup nihayet köyden ve sefillikten kurtulmuş insanların başarı öykülerini hepimiz çok defa okumuş, dinlemiş ya da bizzat yaşamışızdır, değil mi? Peki size bu hikayeyi bir de tersten yazsam? Güzel bir okulda ve bölümde okurken, okulu bırakıp köye dönmek ve toprak ağalığı yapmak isteyen bir gencin hikayesinden bahsetsem? Nehlüdov 19 yaşında, üniversitede hukuk öğrenimi görmekte olan idealist bir genç fakat ideali okuduğu bölümle ilgili meslekler icra etmek değil, köyüne dönüp oraya hizmet etmek. Bu niyetini, teyzesine yazdığı bir mektupla açık ediyor ve teyzesinden aldığı olumsuz geri dönüşe rağmen kararını uygulamaya koyup okulunu bırakıyor. Tercih ettiği bu yeni yaşamda onu neyin beklediklerini ise yalnızca kitabı okuyanlar biliyor... Her ne kadar çevresince garipsenen bir karar vermiş olsa da ben garipsemiyor aksine cesur buluyorum Nehlüdov'u. Sanki hepimizin ideali, öğretmen, doktor, avukat, mimar, mühendis, psikolog olmak olmak zorundaymış gibi ve sanki başarının yolları yalnızca buralardan geçiyormuş gibi hissettiriliyor bizlere hep. Oysa başarı hiçbir zaman, seçtiğimiz mesleğin ismiyle ilgili olmadı; başarı, seçtiğimiz mesleği ne ölçüde hakkını vererek yaptığımızla ilgili oldu her zaman. Zira işinde başarılı bir inşaat ustası işinde başarısız bir öğretmenden daha saygıdeğer olmuştur benim için. Hem mesele insanlara faydalı olmaksa, bunu hangi yolla ve hangi meslek adı altında yaptığımızın ne önemi var? Önemli olan insanlara faydalı olurken bir yandan da kendimizi mutlu etmek değil mi?.. Üstelik Nehlüdov, okul okumayan insanların cahil olacağı tezini de yerle bir ediyor, çünkü her ne kadar üniversiteyi yarıda bırakmış olsa da ilgi duyduğu alanda okumalar yapmaya devam ediyor. Fakat onun eksiği tecrübesi. Çünkü hayatı yalnızca kitaplardan ibaret sanıyor ve cehaletle baş etmenin ne kadar zor olduğunu bilmiyor. Size, tıpkı Nehlüdov gibi genç ve idealist bir genci ve yaşadıkları zorlukları anlatan iki kitap önereceğim bu noktada; -kitap/acimak--237 -kitap/teneke--699 Okuması keyifli bir hikayeydi, mutlaka bir şans vermelisiniz bu hikayeye:) ................................................................................... EFENDİ ile UŞAĞI -Spoiler İçermez- Tam bir kış kitabı... Okuyanlar hatırlayacaktır; kitap/genc-bir-doktorun-anilari--16339'nda doktorun aciliyeti olan bir hastaya yetişebilmek adına, kar kış tipi demeden çıktığı bir yolculuk vardı, çok benzeri bu kitapta da var ve mâlum Sivas şartlarında zaten donuyordum iliklerime kadar, kitabı okuyunca bir titremedir tuttu. Gerçi bu mantıkla yazın bunaltıcı sıcağında okumak da iyi gelebilir, dolayısıyla takdir sizin. Tolstoy kitaplarında beni gıcık eden bir nokta var. Hayatı o kadar masalsı anlatıyor ki, hikayelerinde salt iyiler ve salt kötüler oluyor. Yine aynı şekilde keskin bir de bitiriş oluyor. Bizim tanzimat eserlerimizde vardır bu daha çok, iyiler ödüllendirilir kötüler cezalandırılır kitabın sonunda. İyi insan kötü insan ne demekse artık... Tolstoy çok yapıyor bunu. Sırlar Dünyası izlemişim gibi bir tat kalıyor ağzımda. Ya babacım n'apıyorsun Allasen, gerçek hayat böyle bir şey değil, insanlar böyle kolay değişmiyor ve hiçbir kötülük derhal cezalandırılmıyor, diyesim geliyor okurken... Bu kitapta dikkat çeken ana konu, sınıfsal ayrım. Paragöz bir efendinin paraya muhtaç bir uşağın zayıflıklarından faydalanması, onu sömürmesi hatta kendi canını ve hayatını onunkinden kıymetli görmesi ve sonunda yaptıklarından pişman olması anlatılıyor. Yan konu ise, sosyal statüde daha aşağıda yer alan birinin daha mantıklı düşünceler sunsa bile dinlenmemesi ve hatta düşüncelerini belirtmesine bile izin verilmemesi. Bunun cezasını ise hem kendisinin hem başkalarının çekmesi... Konu itibariyle çok büyülemese de betimlemeleri itibariyle okunmasını tavsiye edebileceğim bir hikaye oldu bu ikincisi. Kitaplarla kalın, hoşça kalın:) (Miss Nobody)

Lev Tolstoy & Efendi ile Uşağı: ... Herkese iyi günler saygıdeğer okurlar. Bugün bir inceleme yazısında daha beraberiz. Bugün incelemesini yapacağımız kitap ‘’Efendi ile Uşağı’’ yazarımız ise Lev Nikolayeviç Tolstoy. Umarım hepimiz için keyifli bir inceleme olur. Hepinize iyi okumalar. Lev Nikolayeviç Tolstoy 1828 yılında Rusya’nın Tula şehrinde Yasnaya Polyana adlı konakta doğmuştur. Aristokrat bir aileden gelmektedir. Lev Tolstoy’un atalarından biri Çar 1.Petro’nun bakanlarından biridir. Yeğeni Kont Aleksi Konstantinoviç Tolstoy ise ün salmış bir şair ve drama yazarıdır. Anne tarafından dedesi, Nikola Volkonski Büyük Katerina’nın ordularında başkomutandır. Kısacası varlıklı, aristokrat bir toprak sahibi ailenin çocuğudur. Hayat onu bir köşeden bir köşeye sürüklemiştir. 1851 yılından sonra Çarın ordularıyla Kafkasya’da çarpışmış, yeri gelmiş Avrupa’yı gezip sanat,eğitim ve kültür anlamında geziler yapıp bir okul bile açmıştır. Hayat beşiğinde sallanıp durmuştur. Sosyoekonomik ve sosyokültürel çevresi ona çok şey kazandırmıştır. Hayata hem bir aristokrat olarak bakmış hem de bir köylünün gözlerinden hayatı yaşayabilmiştir. Merak edenler Lev Tolstoy’un doğduğu konak olan Yasnaya Polyana’ya buradan bakabilirler: https://goo.gl/maps/VuniBXWnusSbghEM9 ... Ben kitap için Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nı tercih ettim. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan kitapta Tolstoy’un iki hikayesi bir kitapta toplanmış. Bunlar sırasıyla : ‘’Bir Toprak Sahibinin Sabahı’’ ile ‘’Efendi ile Uşağı’’ hikayeleri. Kitap toplam 135 sayfadan oluşmakta. Kitabın ilk 64 sayfası ‘’Bir Toprak Sahibinin Sabahı’’ hikayesine, geri kalan kısım ise ‘’Efendi ile Uşağı’’ ‘na aittir. Kitabın çevirmeni ise Ayşe Hacıhasanoğlu’dur. Kitabın incelemesini yaparken ilk olarak ‘’Bir Toprak Sahibinin Sabahı’’ hikayesini inceleyeceğim. İkinci kısımda ise ‘’Efendi ile Uşağı’’ hikayesini ele alacağız. ‘’Bir Toprak Sahibinin Sabahı’’ hikayesindeki ana karakterimiz Prens Nehlüdov’dur. Nehlüdov üniversite okuyan eğitimli, kültürlü ve iyi niyetli bir toprak sahibidir. Üniversitenin üçüncü senesinde yaz için köye gider ve bütün yazı köyde geçirir. Nehlüdov tam bu noktada hayatının dönüm noktasını oluşturabilecek bir karar alır. Üniversite eğitimini bırakıp kendini köy hayatına adayacaktır. Planını yapan Nehlüdov köye yerleşir ve köylülerle iletişim kurmaya başlar. Köylülerin sorunlarıyla ilgilenmek için bir kağıda isimleri yazar ve evlerini ziyaret eder. Kitapta Nehlüdov ve köylüler arasındaki diyaloglar kitabın temel taşlarıdır. ‘’Bir Toprak Sahibinin Sabahı’’ isimli hikaye hakkında kendi fikirlerimi paylaşmadan önce Dostoyevski’nin sürgün günlerinde tanıştığı bir köpekle gözleme dayalı yaptığı bir deneyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu deneyi paylaşmamın sebebiyse farklı bir perspektifle bu hikayeyi aydınlatmak. Dostoyevski kalabalık bir toplantıda yaptığı konuşma ve okuduğu şiir nedeniyle Rus Çarı tarafından hapse mahkum edilir ve Sibirya’ya sürülür. Hapis yıllarını ‘’Ölüler Evinden Anılar’’ isimli kitapta toplar. Yazar, buradaki hayatından önce halkı, insanları tanıdığını düşündüğünü, ama yanıldığını hapis yıllarında anladığını belirtir. Dostoyevski, ‘’kara halk’’ olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra, insanları çözümlemeye ve iç dünyalarının derinliklerine inmeye başlar. Sürgünde Dostoyevski, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar. Köpeği takibe alır ve yanından geçen her mahkumun onu tekmelediğini gözlemler. İlginç olan şey, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekme pozisyonu almasıdır. Köpeğin her yanından geçen her mahkum köpeği tekmelemekte ve köpek buna bir tepki vermemektedir. Dostoyevski’de, bir gün köpeğe yaklaşır ve onun başını okşamaya başlar. Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar. Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse ondan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz. ‘’Bir Toprak Sahibinin Sabahı’’ isimli hikayeyi okurken aklıma direk bu gözleme dayalı deney gelmişti. Çünkü Nehlüdov iyi niyetli bir toprak sahibiydi. Tek gayesi topraklarında yaşayan çiftçi ve köylülerin huzuruydu. Nehlüdov’un barış ve iyilik adına her hamlesi mujikler (Rus köylüsü) için birer hak ihlaliydi. İyi niyetler, kötü girişimler olarak adlandırılmış Rus köylüsü sarsılmaz kötü bir doğaya sahip olmuştu. Bu kötü doğanın Rus köylüleri üzerindeki egemenliği ise toprak sahiplerinin ya da sistemin birer sonucuydu. Kısacası ne ekerseniz onu biçersiniz. Eğer bir insanın doğasına nefret, kin ve kötülük ekerseniz bunlar o insan için birer norm olurlar. Tolstoy inanılmaz kalemiyle bu hikayede bir eleştiride bulunuyor. Hem Rus toplumu ve Rus köylüsünün inanılmaz bir portresini çiziyor hem de ideal toprak sahibinin nasıl olması gerektiğini kurgusal karakteri Nehlüdov üzerinden vurguluyor. Baskılanmış, hakları ihlal edilmiş mujiklerin zamanla nasıl cahil, korkak ve duygusuz bırakıldığını gözler önüne seriyor. Bu hikaye bende bıraktığı izlenimler ile mükemmel bir hikaye oldu benim için. Rus toplumunu ve mujiklerin yaşamına çevrilmiş bir aynaydı adeta. Zaten Tolstoy hayatının sonlarına doğru bütün parasını köylülerle paylaşmış, mujik kıyafeti giyerek onların içine karışmış bir yazardır. Kitaplarında sık sık Rus köylüsünün sefil yaşantısını vurgulayarak bu sömürüye dayalı dikta rejiminden nefret ettiğini ise hep vurgulamıştır. Şimdi gelelim ‘’Efendi ile Uşağı’’ kitabının incelemesine. Efendi ile Uşağı, Rus asıllı Lev Tolstoy’un ilk yayınlanma tarihi 1895 olan kitabıdır. Bazı kaynaklarda ise yayınlanma yılı 1900 olarak gösterilmektedir. Kitap 1870 yılının kış mevsiminde geçen olayları konu almaktadır. Ana karakterler Kilise Yönetimi Başkanı ve tüccar olan Vasili Andreyiç Brehunov ile onun uşağı olan Nikita arasında geçmektedir. Vasili maddiyata çok önem veren, gözünü para ve şöhret hırsı bürümüş bir toprak sahibidir. Nikita ise efendisinin tam zıttı karakterde sessiz, sakin, dünyadan elini eteğini çekmiş bir uşaktır. Bütün olaylar Vasili’nin çok ucuza bulduğu bir koru ile başlar. Bu koru Vasili için dönüm noktası olacaktır. Kazanacağı paraları ve şöhreti düşünen Vasili, rakiplerinin önüne geçmek için kar ve tipiyi dinlemeden hazırlıklara başlayarak uşağı Nikita ile bir yolculuğa çıkar. Bu yolculukta yaşananlar kitabın ana temasını oluşturmaktadır. Tolstoy bu kitabında ilk olarak 19.yy Çarlık Rusya’sındaki sınıf ve sosyal statü yapısını, asiller ve uşaklar arasındaki sınıf farklarını kaleme almıştır. Roman asilzadelerin ve zengin olmak isteyenlerin hayata ve insani değerlere bakış açıları ile yoksulların da durumlarını ne kadar kanıksadıklarını gösteren çarpıcı bir çelişki ve vaka düzeni üzerine kurulmuştur. Öyküdeki efendi olan Vasili Andreyiç, servetine servet katmak isteyen aç gözlü bir efendiyi, Nikita ise her denileni yapmaya alışan ve ezilmeyi de kanıksamış alt tabaka insanını temsil eder. Bu kitabı anlamak için ilk olarak Tolstoy’un psikanalizini yapmak gerekir. Çünkü kitaplar aslında yazarların çerçeveleridir. Çerçevenin içinde ise resimler olur. Bir yazarın kitabı aslında onun resmidir. Ben bu resme psikolojik portre diyorum… İlk olarak bu kitabın yazıldığı tarihe kadar Tolstoy’u düşünelim. 1828 yılında doğduktan sonra 2 yaşında annesinin ölümü, 9 yaşında babasını ölümü ile çocukluk yıllarında ölüm ile arkadaş olmuştur. Annesi ve babası öldükten sonra kendisine akrabaları bakmıştır. Babasının ölümünden 9 ay sonra çok sevdiği babaannesi hayata gözlerini yummuştur. 1862’de Sofia Behrs ile bir evlilik yapmıştır. 1873 yılında ise iki çocuğunu toprağa vermiş. Yine bu yıl içinde çok sevdiği Tatyana teyzesini kaybetmiştir. Tolstoy’un kaderi ölüm ile bağlanmıştır. Hayatı ölüm ile geçen birinin hayatı ölüm olur. Tolstoy her gün iradesini kullanarak kendine egzersizler uygular, kendine telkinde bulunur, ölümden korkmadan, hiç durmadan ölümü düşünmeye zorlar kendini. Günlüğündeki her not üç esrarlı harfle başlar. S.J.V “Si je vis” yani yaşarsam eğer. Yıllar boyu her ayın başında bunu belirtir, kendine bunu hatırlatır, ölümle yüz yüze gelmeye alıştırır kendini. Böylece ölümle otuz yıl savaştıktan sonra, kendisine yabancı gelen bu düşünceyi benimser. Tolstoy ölüm üzerine çok tefekkür etmiştir. Bu tefekkürler şu eserlerine yansımıştır : ‘’kitap/ivan-ilyicin-olumu--380’’ , ‘’kitap/uc-olum--6070’’ ve ‘’kitap/efendi-ile-usagi--384’’. ‘’Efendi ile Uşağı’’ hikayesi Rus toplumunun aynası olduğu kadar ölüme yazılan bir mektupdur. Vasili ile Nikita her ne kadar farklı çevrelerin ya da farklı sınıfların insanları olsalar da onları bir arada tutan bazı değerler vardır. Ölüm gibi… Bu kitapta ise ölümün birleştiriciliği vurgulanmak istemiştir. Ölüm; sosyal statü, ekonomik unsurlar, etik ve ahlaksal normlar fark etmeksizin aslında hepimizin gündeminde olan unsurdur. Ölüm bir sıfırlayıcı ve birleştiricidir. Tam bu noktada Amin Maalouf’un ‘’Semerkant’’ isimli kitabında bu konu hakkında güzel bir sözü vardır: yazar/amin-maalouf - kitap/semerkant--193 ‘’Kuşatılmış bir kentte bulunmanın hastalıklı bir keyfi de vardır, bir yandan barikatlar yükselirken diğer yandan insanlar arasındaki engeller ortadan kalkar, erkekler ve kadınlar ilkel kabile hayatının zevklerine yeniden kavuşurlar.’’ (YKY – Sayfa 174) ... Ölüm insanlar arasında bir köprü vazifesi görür. Nasıl toplumlar, milletler ortak tarih bilinci, milli değerler ve tarihsel unsurlar ile bir arada yaşıyorlarsa. Bu dünya evini paylaşan insanları bir arada tutan manevi değerler vardır. Bir incelemenin daha sonuna geldik. Yazımı beğenenler takipte bulunabilirler. Etkileşim, takipçi kasma vb. konular için takip atmayınız. Ben bu uygulamada entelektüel bir ortam oluşturmak için uğraşıyorum. Son olarak kitabı herkese tavsiye ediyorum. Herkese iyi okumalar, sağlıcakla kalın… (Emircan Çanak)

Daha iyi bir son yazılamazdı herhalde, okurken tüylerimi diken diken yapan inanılmaz bir kitap. Bu zamana kadar neden okumamışım ki, kesinlikle herkesin kitaplığında olması gerekiyor. (Gamze Hurşit)

Kitabın Yazarı Lev Tolstoy Kimdir?

Lev Tolstoy 28 Ağustos 1828 tarihinde Moskova'da doğdu. Babası Kont Nikolay İlyiç Tolstoy, 1812 Napolyon Savaşlarına katılmış emekli bir yarbaydı.

Tolstoy romanlarında, insanoğlunun ne kadar değişik karakterli olduğunu vurgular. ''Savaş ve Barış'', ''Anna Karanina'' insan tahlileri ve canlı tasvirler bakımından birer baş eserdir.

Lev Tolstoy'un kendini arayış serüveni ölünceye kadar sürdü. Karısı bile onu anlamadı. Tolstoy, bir çocuk gibi hayata küstü ve kaçtı. Seksen iki yaşındaki karanlık ve yağışlı bir Ekim gecesinde köyünden ayrıldı. Yolda hastalandı 7 Kasım 1910'da küçük bir tren istasyonunda hayata veda etti.

Lev Tolstoy zengin bir ailenin çocuğu olarak Rusya'nın Tula şehrindeki Yasnaya Polyana adlı konakta doğdu. Çok küçük yaşlarında önce annesini, sonra babasını kaybetti, yakınlarının elinde büyüdü. Çocukluğundan beri gerçekleri incelemeye karşı büyük bir ilgisi vardı. Öğrenimini tamamlamak için Moskova'ya gitti. Çalışkan zeki bir öğrenci olarak başarı ve sevgi kazandı. Fransızcasını ilerletmiş, Voltaire'i ve J. J. Rousseau'yu okumuş, bu iki yazarın kuvvetli etkisinde kalmıştı. Yasnaya-Polyana'ya döndü, yoksul köylüler arasına katıldı. İlk eseri olan "Çocukluk"u bu sıralarda yazdı.

Lev Tolstoy Bir süre sonra orduya girdi; Kafkasya'ya gitti. Kafkas halkının yoksulluk dolu yaşayışlarını ele aldığı izlenimlerle ilk gerçekçi hikâyelerini yazdı. 1854'te Kırım savaşı'na subay olarak katıldı. Sonra askerlikten ayrılıp Petersburg'a gitti. Bir kısım eserlerini oldukça sakin geçirdiği o yıllarda yazdı. Gene de içinde, aradığını bulamayan bir ruh çalkalanıyordu. Batı Avrupa ülkelerinde uzun bir gezintiye çıktı. Almanya, Fransa, İsviçre'de dolaştı. Yurduna dönüşünde gene Yasnaya-Polyana'ya yerleşti. Asalet ünvanlarından, lüksten sıkılıyordu. Köyünde bir okul kurdu. Bu okul, öğrenim, eğitim bakımından yepyeni bir kurumdu. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862'de evlendi.

Lev Tolstoy evlendiğinde karısı Sophie Behrs kendisinden 16 yaş küçük olup henüz 18 yaşındaydı. Bu evlilik onun düzenli bir hayat özlemini giderecekti. Bu evlilikten 13 çocukları oldu; bu çocukların 3'ü bebek iken, biri 5 diğeri de henüz 7 yaşında iken öldü. Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı "Savaş ve Barış" ile "Anna Karenina'yı" bu dönemde yazdı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı. Hatta "Savaş ve Barış"ın düzeltmelerini 12 kez yapıp yazmıştır. Aradan bir süre geçince yeniden, bu sefer eskilerden daha şiddetli bir moral çöküntüsüne uğradı. Geniş halk yığınlarının, özelikle Rus köylüsünün yoksul, perişan durumu onu çok üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı bıkıp usanmadan yazmasıydı. "Kroyçer Sonat", "Efendi ile Uşak", "Karanlıkların Gücü", "İman nedir", "İnciler", "Kilise ve Devlet", "İtiraflarım" hep bu yılların ürünleridir.

Lev Tolstoy Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy'un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ün kazanmıştı. Yukarıda sayılanların dışında "Diriliş", "Gençliğim", "Çocukluk", "Hacı Murat", "Ayaklanış", "Sergi Baba", "Tanrı Bizim İçimizdedir", "Kazaklar", "Tesadüf", "İki Süvari" gibi eserleri vardır.

Lev Tolstoy 82 yaşındayken, 1910 yılında öldü. Kış ortasında evini terk ettiğinde hasta düştükten sonra, Astapovo'da tren istasyonunda zatürre'den öldü. Polis, cenazesine katılmak isteyenlere ulaşımı sınırlandırmak için çalıştı, ama binlerce köylü cenazesinde sokakları doldurdular.

82 yaşında vefat eden Lev Tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır. Marksizm'den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Bu sebeple ailesiyle arası açıldı. Hıristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı kitabı "tanrının egemenliği içimizdedir" kitabıyla yeni bir hristiyanlık akımı tanımlaması, Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda, evini bırakıp yollara düştü. Astapovo tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürrenin sebep olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Eserlerinde bunu eksiksiz olarak yansıtmayı hedef edinmiş en büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini aldı.

Lev Tolstoy Kitapları - Eserleri

  • Hacı Murat
  • İnsan Neyle Yaşar?
  • Kazaklar
  • Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
  • Anna Karenina
  • Aile Mutluluğu

  • Aslan ile Köpek Yavrusu
  • Hazreti Muhammed
  • Çocukluk
  • Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik
  • Sivastopol
  • İvan İlyiç'in Ölümü
  • Kreutzer Sonat

  • Diriliş
  • Sergi Baba ve İki Hafif Süvari
  • Efendi ile Uşağı
  • Erik Çekirdeği
  • İtiraflarım
  • Ateşi Kıvılcımken Söndürmeli
  • Aşkın Yasası - Şiddetin Yasası

  • Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır
  • Üç Ölüm
  • Şeytan
  • Tanrı'nın Egemenliği İçinizdedir
  • Hayatın Anlamı
  • Masallar
  • Bir Gencin Dramı

  • Gençlik
  • Her Şeye Rağmen Sevgi
  • Sanat Nedir?
  • Din Nedir?
  • Vahşi Zevkler
  • Ve Işık Karanlıkta Parlıyor
  • Kafkas Tutsağı

  • İçimizdeki Şeytan
  • Hayat Üzerine Düşünceler
  • İnsana Ne Kadar Toprak Lazım
  • Hayatı Sorgulamak
  • Bilgelik Kitabı
  • Hikayeler
  • Günlükler

  • Tipi
  • Bütün Mutluluklar Birbirine Benzer
  • Fil ile Tilkiler
  • Baskın
  • Halk İçin Hikayeler
  • Öyküler
  • Ölüm Manifestosu

  • Karanlığın Kudreti
  • Canlı Ceset
  • Yaşlı Kavak
  • İlkgençlik
  • İhtiyar Adam ve Torunu
  • Tanrı Her Şeyi Bilir
  • Zamanımızın Köleliği

  • Dekabristler
  • İncil'in Kısa Bir Özeti
  • Tolstoy'un Risaleleri - 2. Cilt
  • Tolstoy'un Risaleleri - 1. Cilt
  • Davulun Sesi
  • Katya
  • Yunan Öğretmen Sokrates

  • Çocuk Gibi Olun
  • Şahin İle Horoz
  • Küçük Şeytan
  • Sahte Kupon
  • Savaş ve Askerlik Üzerine
  • Yurtseverlik, Askerlik ve İtaatsizlik Üzerine
  • Kralın Hediyesi

  • İnancım Neden İbarettir?
  • Dua
  • Savaşa Karşı Yazılar
  • Çömlek Alyoşa
  • Anna Karenina - 3. Cilt
  • Tolstoy'dan Seçme Öyküler
  • Yaşayan Ölü

  • Anna Karenina - 2. Cilt
  • Hikmetli Sözler
  • Savaş ve Barış - 2. Cilt
  • Savaş ve Barış - 3. Cilt
  • Savaş ve Barış - 4. Cilt
  • Hiddet
  • Tolstoy Gandhi Mektuplaşmaları

  • Ruh
  • Bethink Yourselves
  • Polikuşka
  • Tolstoy Bütün Eserleri 3
  • Balodan Sonra
  • Gri Tavşan
  • Seçilmiş əsərləri - 1. Cilt

  • Ruh ve Ölüm
  • Gençlik - 2. Cilt
  • Vatanseverliğe Karşı
  • Anna Karenina - 4. Cilt
  • Felsefe-i Hayat
  • İman ve İtikad
  • Aşk ve Öfke

  • Корней Васильев (Korney Vasiliev)
  • Gizli Notlar
  • Bütün Eserleri 10
  • Bütün Eserleri 11
  • Bütün Eserleri 12
  • Ölümden Sonra Dirilme - Cilt: 3
  • Çilekler

  • Tövbe Edin
  • Kuğular
  • İki Qusar
  • İman Vicdan Ve Dua
  • Halk İçin Hikayeler - 1. Cilt
  • Halk İçin Hikayeler - 2. Cilt
  • Halk İçin Hikayeler - 3. Cilt

  • Ainsi Meurt L'amour
  • Budala İvan
  • Yaban Çilekleri
  • Tanrı Gerçeği Görür Ama Bekler
  • Tolstoy Bütün Eserleri 14 (Ciltli)
  • Aforizmalar
  • Yolcu ve Köylü

  • Risaleler - İnsanın Dokuz Hali
  • Muhabbet
  • Kelam
  • Masallar
  • Basübadelmevt
  • Father Sergius
  • Söz ve Eşitsizlik

  • Bir İzdivacın Romanı
  • Çocukluk ve Gençlik Yılları
  • Susa Bilmirəm

Lev Tolstoy Alıntıları - Sözleri

  • Biz de böyleyiz işte... (İnsana Ne Kadar Toprak Lazım)
  • İnsan eğer çok yaşasaydı o nispette çok değişimlere uğrardı. İnsan başlangıçta bir bebekken sonra küçük çocuk, sonra yetişkin ve daha sonra da ihtiyar olurdu. Fakat insan ne kadar değişim geçirirse geçirsin kendisine daima "ben" demiştir. Bu "ben" bebeklikte, yetişkinlikte ve ihtiyarlıkta her zaman kişinin yanındadır. İşte değişmeyen bu "ben" ruh adını verdiğimiz şeydir. (Ruh ve Ölüm)
  • "İnsan kazanayım derken kendim kayboldum." (Tanrı Her Şeyi Bilir)
  • "Böyle anlarda bir felakete ne kadar yakın olduğumu bilseydin, kendimden ne kadar korktuğumu!" (Anna Karenina - 3. Cilt)
  • Bu da yaşamak mı sanki! İnsan ya tam öl­meli ya da tam yaşamalı. Tövbe, tövbe! (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik)
  • Insana öyle geliyordu ki yeni bir şeyi anlamak için büyük bir hevesle atılıyor ancak amacına erdikten sonra o şeyden nefret etmeye de hak kazandığını düşünüyordu. (Gençlik - 2. Cilt)

  • Kalben sakin ve uysal olun, hayatınızda mutluluğu bulursunuz. (İncil'in Kısa Bir Özeti)
  • Sağlığı ile övünenin değil hasta olanın hekime ihtiyacı vardır. (İncil'in Kısa Bir Özeti)
  • -Çünkü sen kendin için, mutluluğun için yaşamak istiyorsun. +Bu dünyada başka ne için yaşanır ki? -Tanrı için yaşamak gerekir Martin. (Hikayeler)
  • ''Kabahatlerin en korkuncu, nankörlüktür...'' (Çocukluk)
  • Bu acıyla da aynı şey olacak, zaman geçecek ve umurumda olmayacak. (Anna Karenina)
  • Ben, hayattan hiçbir beklentisi olmayan, mahvolmuş bir adamım artık... (Hikayeler)
  • Ölmek için referansa ihtiyaç yok (Anna Karenina - 3. Cilt)

  • Bence her insan bencildir,ve bütün yaptiklari da bu yüzdendir. -Bencillik,insanin kendisini en iyi ve en akilli olduğuna inanmiş olmasidir.. (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik)
  • Ve insanlar, kurtuluşu, her insan için zorunlu olan, tüm dinsel öğretilerde ve her bir insanın yüre­ğinde yazılan, 'kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma ve yakınlarını öldürme' yasasını yerine getirmekte arama­lıdırlar. (Yurtseverlik, Askerlik ve İtaatsizlik Üzerine)
  • İndi ki,bu dünya günahla doludur və ondan imtina etmək lazımdır,onda nəyə gərəkdir onun gözəllikləri? Bu işrəti niyə yaratmısan? (Sergi Baba ve İki Hafif Süvari)
  • 'Öldün mü toprağa gömerler, sonra da me­zarında ot biter, o kadar işte. Başka hiçbir şey yok' (Kazaklar)
  • Ben, niçin bütün dünyanın dâhiyane bulduğu Shakespeare'in yapıtlarını beğenmemekle kalmıyor, bunları bir de iğrenç buluyordum? (Sanat Nedir?)
  • Tarihsel olarak dekabristler,1825 Aralık ayında çarlığa karşı (Dekabr, Rusçada "Aralık" demek)meydan okumaya cüret etmiş ilk devrimcilerdi.hemen hepsi de Rus aristokrat ailelerinden geliyordu ve büyük bir çoğunluğu ise 1812'de Napoleon ordularına karşı savaşmışlar, kahramanlıklarıyla öne çıkmışlardı. (Dekabristler)
  • erkekler böyle düşünürsünüz.. Kendinize özgürlük tanıdınız, kadını ise kuleye tıkmak niyetindesiniz. Kendinize gelince her şeye izin verirsiniz.. (Kreutzer Sonat)