Ensest - Marquis de Sade Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ensest kimin eseri? Ensest kitabının yazarı kimdir? Ensest konusu ve anafikri nedir? Ensest kitabı ne anlatıyor? Ensest kitabının yazarı Marquis de Sade kimdir? İşte Ensest kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Marquis de Sade
Çevirmen: Neslihan Özakıncı
Orijinal Adı: Eugénie de Franval
Yayın Evi: Kafe Kültür Yayıncılık
İSBN: 9786051430775
Sayfa Sayısı: 150
Ensest Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Ensest`le, neyin tabu olduğu ve her şeyden önce böyle bir şeyin olup olmadığı sorusu da ortaya konulmaktadır, de Sade İnsan hiç değişmeyen bir vicdana sahip olamaz mı? Dünyanın bir ucundan diğerine tüm eylemler onun için aynı olamaz mı? Fakat durum gerçekten de böyle midir? Hayır, dünyada gerçek olan hiçbir şey yoktur, burada adaletsiz olsa da, beş yüz fersah ötede meşru olmayan hiçbir şey yoktur." dediğinde tabuların doğaları gereği toplumsal olabileceğine dair ilginç bir noktayı ortaya koymuştur.
Böylelikle, ensest eylemi toplumun zamanla haksız şekilde şeytan gibi göstermiş olduğu doğal bir şeyden başka bir şey değildir. Hatta kahraman ensestin meşruluğunu savunmak için İncil`den bir örnek bulup, Lut örneğini aktarmakta ve kahramanlarını taklit ederek Kutsal Kitaplara böylesine büyük bir saygı duyduğunu ileri sürmektedir. Bu ensestin ve genel olarak tabuların meşruluğu ile ilgili olarak başka ilginç fikirleri çıkarmaktadır.
-Gavin Bridge-
Tüm Avrupa tarihinde ahlaksızlığın tehlikelerinin böylesi güçlü şekilde ortaya koyulduğu, karanlık üslubun korku ve dokunaklılığın bu derece doruklara çıkarıldığı başka eser yoktur. Ensest, en yıkıcı ve uç noktalara götürülmüş olan tüyler ürpertici bir cinsel deneyim ve felsefi keşif öyküsü. Marquis de Sade`ın kahramanı Monsieur de Franval zengin, yakışıklı, zeki ve tamamen ahlaksız bir adamdır. Dindar bir kadınla evlenip bir kız çocuğu babası olduğunda çocuğunu "özgür" olarak eğitmeye kararlıdır. Kızının dizginsiz özgürlüğünün kesin kanıtı ise onun gizli aşığı olmasıdır. Ancak güzel ve başarılı kızı, uygun genç bir bekar erkeği geri çevirip bunun yerine babasıyla kalma niyetini bildirdiğinde, saf ve sevgi dolu annenin şüpheleri nihayet başgösterir. Kızının davranışından dolayı aklı karışan ve üzülen Madame de Franval kocasına karşı koyar, ki bunun da trajik sonuçları olacaktır. Merak uyandırıcı ve nefes kesici bir başyapıt olan Ensest ölçüsüzlüğün ortasında yalın bir felaket portresidir.
Ensest Alıntıları - Sözleri
- “İnsanlar yalnızca ne yaptıklarını bilmediklerinde ya da artık ne yapacaklarını bilmediklerinde evlenirler.”
- Mutluluğun her daim düşmanı olan bu önyargıları ayaklar altında çiğneyelim.
- Doğa ona hediyelerini mi yağdırdı? O zaman kader ondan hediyelerini esirger. Talih ona lütuflarını mı sundu? O zaman doğa cimrilik gösterir.
- “Bize ait olan kadın,” diyordu, “geleneğin bize bağımlı kıldığı bir tür bireydir. Nazik, söz dinler… Bütünüyle sadık ve itaatkar olmalıdır."
- Böylelikle iki kötü adamımız karşılıklı anlaşmaya vardılar
- Kişisel çıkar insanın tüm eylemlerinin lokomotifi, yaptığı her şeyin kaynağıdır.
- Beni affedin , ancak adaletsizlik , iftira , ahlaksızlık ruhumu o kadar isyan ettiriyor ki bu çirkinliklerin bende kışkırttığı çalkantıyı kontrol etmek bazen bana zor geliyor.
- Fakat siz insanların önyargılarının farkında değilsiniz...
- Birinin fevkalade canını sıkan bir şeyin bir başka insanı mutlu ettiğini görmediğimiz bir gün geçmez.
- Hassas bir ruhta doğanın sesi öyle buyurgandır ki anne şefkatinin bu kutsal nesnelerinden akan en ufak gözyaşı ona yirmi yıllık hata ve kusurları unutturmak için yeterlidir.
- Bir babanın kızına karşı birinci görevi şüphesiz ona mümkün olan en büyük mutluluğu sağlamaktır.
- Hem kalbi kendi serzenişleri ile yüklüyken kederini arttırmanın ne anlamı var?..
- Kişilerarası ilişkilerde insanın sahip olduğu onur bir yana bırakıldığında, ortaya çıkan yeni ilke kendi yararını koruma sonuna kadar götürülecek olursa; zorunlu olarak “sadizm”e varılır. Yani insandaki insansal olan tek şey doğaysa, doğrudan doğa nedenselliği insan türünün yapıp etmelerini belirliyorsa, insan olmak cani olmayı da beraberinde doğal olarak taşır.
- Mutluluk, hayal gücünün oyunudur.
Ensest İncelemesi - Şahsi Yorumlar
ENSESTİN KÖTÜ OLMASININ TEMELLENDİRİLMESİ MÜMKÜN MÜ?: Eski Mısır'da ensest ilişkiler hükümdar ailesi içinde oldukça sık görülürmüş. Nedeni ise hükümdar ailesinin kanının kutsal kabul edilmesi. Tevrat'ta ise şehirleri meşhur felaketle yok olduktan sonra Lut ile iki kızı bir mağarada cinsel ilişkiye girerler. Bu esnada Lut'un içkili olduğu için bilincinin yerinde olmadığı savı var olsa bu, mantıklı değildir; zaten insanların hatalarını sarhoş olmalarının arkasına gizlemeleri bana öteden beri mantıklı gelmez. Çünkü ben de çok sarhoş oldum lakin ne ayıkken zihnimden hiç geçirmediğim bir şeyi söyledim ne de tamamen kontrolüm dışında bir cinsel ilişkiye girdim. Alkol, sadece cesaret vererek, ayıkken otokontrolünüzü sağlayan bariyerleri daha kolay aşmanızı sağlar. Neyse, kısaca ensest ilişki her toplumda çok sıkı bir tabu olsa da yine her toplumda tarih boyu kendine yer bulmuş bir konudur. Sade, bu konu üzerinden iyilik ve kötülük, mutluluk, ahlakın kaynağı gibi olguları tartışmaya açmış bu eserinde. Sokrates'ten itibaren erdem felsefenin üzerine eğildiği temel mesele oldu. Erdem mutluluktur ve bunun yolu da bilgiden geçer. Ancak insanlar henüz neyi bilip bilmediklerinin farkında bile değillerdir; bundan dolayı at sineğimiz Atina meydanında insanları taciz eder. Nihayetinde de "kendini bil" diyerek mottosunu ortaya koyar. Yetmez ve ekler "Tek bildiğim hiçbir şey bilmediğimdir," der. O halde öğrenmek gerekir der öğrencileri Platon ve Aristo, onun açtığı yoldan devam ederler. Öte taraftan fırtınanın havaya kaldırdığı çölün kumları görüş mesafesini epeyce kısıtlamışken Musa adlı bir kişi elinde on emrin yazılı olduğu bir tabletle, altından bir buzağıya tapan halkının yanına gelir; tek tek okumaya başlar, tabi önce kardeşi Harun'u fırçalayıp buzağıyı kırdıktan sonra. Öldürmeyeceksiniz, çalmayacaksınız... Aradan zaman geçer Nasıralı çıkar ve aranızdan günahsız kim ise ilk taşı o atsın diyerek tarihe geçen ilk thug life'ı yapar. Sonu çarmıhta biten bu kardeşimizden sonra ise ortaya Hira mağarasından koşa koşa inip eşi Hatice'ye, Musa'nın, İsa'nın Tanrısının kendisine de seslendiğini söyleyen Muhammed çıkar. Tüm bu isimlerin ortaya koydukları yasaların ortak özelliği ise iyi ve kötüye ancak ve ancak Tanrının karar verebileceğidir. İnsan ise bunlara mutlak surette uymalıdır. Gel zaman git zaman, çamaşır makinesinin devir sayısını ona katlayan insan zihni yavaş yavaş bu kadim anlatıları mantıklı bulmamaya başlar. Akıl her şeye egemen olur. Onun açtığı yolda kendisini, diğer canlıları ve evreni daha iyi anlamaya başlar. Pos Bıyıklı'ya ise Tanrının öldüğünü ilan etmek düşer. Ama o, bundan daha önemli bir noktaya işaret eder: Tanrının ölümünün bırakacağı boşluk acilen yeni değerlerle doldurulmazsa insanlık nihilizm bataklığına saplanacaktır. Böyle oldu mu artık siz karar verin. Geldiğimiz noktada artık iyi ve kötü kavramlarının göreceli olduğunu biliyoruz. Öldürmek kötüdür ama savaşta iyidir; çalmak kötüdür ama açsan iyidir; Türkiye'de çıplak dolaşmak kötüdür ama Afrika'nın ilkel bir kabilesinde ise giyinmek kötüdür... Peki ensest? Buna evrimsel açıdan yaklaşabiliriz: ensest ilişkiden doğacak çocukların genetik rahatsızlıklara uğrama ihtimali oldukça yüksek olduğu için kötüdür. Bu tarz ilişkiye girenler çocuk yapmayacaklarını belirtirlerse peki? Teolojik açıdan bakabiliriz: Tanrı bunu yasaklamıştır. Ama önce hangi Tanrıdan bahsettiğimize karar vermeliyiz. Yehova'dan bahsediyorsak, Lut ile iki kızının cinsel ilişkisini nereye koyacağız? Diğer semavi olarak addedilen dinlerin tanrılarından bahsediyorsak, insanlığın ilk yaratım olayında, yani Adem ile Havva'dan soyun gelme sürecinde, ensest ilişki söz konusudur. Toplumsal normlar buna engel olur diyebiliriz. Sonuçta toplum uzun yıllar sonucunda belli kabulleri sözlü kural haline sokar. Bunlar sayesinde toplumun sağlıklı gelişimi, huzuru ve devamı sağlanır. Ancak, yine çocuk yapmayı düşünmeyen ensest ilişki içinde bulunan insanlara, bu olayın evrensel şekilde yasak bir şey olduğu ne kadar açıklanabilir, yine muamma olarak kalıyor gözüküyor. Sade'nin kitabında baba, kızını küçüklükten beri kendisine hazırlamaktadır; bunun için onu her açıdan manipüle ederek kendisine tapar hale sokar. Yani kitap özelinde, bu ensest ilişkide köken itibariyle sağlıksız ve hukuksuz bir durum söz konusudur. Öte taraftan, bildiğim kadarıyla Batı'da kuzenler arası ilişki de ensest kapsamındadır ancak bizim toplumumuzda sıklıkla kuzenler evlenir hatta eskiden bu tarz evlilikler daha cazip görülürmüş. Yanlış anımsamıyorsam dinen de kuzenler arası evliliğe mani olacak bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, biliyoruz ki bu tarz evliliklerden doğacak çocuklarda genetik hastalık oluşması yüksek ihtimaldir; bu açıdan tanımı itibariyle her şeyi bilen Tanrı'nın bu bilgiyi es geçmiş olması mı söz konusudur yoksa bunda da bir hikmet var mıdır? Ya da Tanrı da çocuk yapmadan ensest ilişki içinde bulunacak insanları düşünerek böyle bir açıklık mı bırakmıştır, bilemiyoruz. Sade'nin kitapta kızına aşık kahramanı, bedensel hazza dayalı mutluluk argümanını öne sürer. İnsanların ihtiyaçlarını karşılayarak haz duymasının tek evrensel gerçek olduğunu söyler. Bir açıdan haklıdır; çünkü her insan için beslenme, içme, cinsel ilişkiye girme, boşaltım sistemi süreci ortaktır. Bunların hepsini yerine getirirken insan haz da duyar. Ancak haz duymak, illa abuda kalkarak sıçmamızı, yarasa yememizi, sidik içmemizi, ensest ilişkiye girmemizi de meşru bir seçenek kılar mı? Son olarak, Sade'nin edebiyatçı yönü çok zayıf. Bundan dolayı okurken insan sıkılabiliyor. Yani, sağlam bir kurgu beklemeyiniz. Aklında belli hassas konular ve bunun üzerine sorgulamaları var Sade'nin ve bunları yüzeysel bir kurguyla anlatmaya çalışıyor. Kitapta, açık şekilde cinsel anlatım bulunmamaktadır ve Sade, ensesti övmüyor. Aksine bunu yapan karakteri ve olayı olumsuz sıfatlarla niteleyerek cümle içinde kullanıyor. Keyifli okumalar.. (Kaan)
Sade’a yaraşır bir eser olmuş. Daha önceden okuduğum Sade kitaplarından farklı olarak bu kitapta herhangi bir seks sahnesi olmadığını belirtmem gerekiyor. Elimdeki kitap internettekilere baktığım zaman daha az sayfa sayısına sahip gözüküyor, muhtemelen bu sahneleri çıkartarak kitabı yayımlama girişiminde bulunmuşlar. İsminden de anlaşıldığı gibi roman bir ensest olgusunu ele almaktadır. Fransa’da yaşayan bir baba ve bir kızın birbirlerine aşık olmaları sonucu kendilerine engel olacakları düşüncesiyle anneleri olan bayan Franval’i ortadan kaldırma düşüncesi ile giriştikleri işler ele alınır. Ve giriştikleri işler sonucu işlerin arap saçına nasıl döndüğünü, insanın insansal yanını bir kez yitirdiğinde neler olabileceğinin bilgisini vermeye çalışmıştır. Sade’ın diğer kitaplarından özellikle Yatak Odasında Felsefe ile karşılaştırıldığında daha geniş bir mekanların söz konusu olduğu ama yine odakta olanın bireyler ve bireylerin aralarında geçen olaylar olduğunu söyleyebilirim. Ensest kitabında beni şaşırtan bir diğer şey Sade’ın diğer kitaplarına oranla bu kitabında edebi yönden oldukça başarılı olmasıdır. Olay örgüsü, olayların seyri sonunu az çok tahmin edebilseniz de (sonuçta yazarı Sade ne kadar tahmin edilemez olabilir ki) genel olarak başarılı olduğunu söyleyebileceğim bir eserdir. Okurken dikkatli olursanız Sade’ın etik açıdan erdeme dair nasıl düşünceleri olduğunu da görebilme imkanını bulabilirsiniz. Sadece bir roman değil, felsefi nitelikler de taşıyan güzel bir eser. Kişilerarası ilişkilerde insanın sahip olduğu onur bir yana bırakıldığında, ortaya çıkan yeni ilke kendi yararını koruma sonuna kadar götürülecek olursa da zorunlu olarak “sadizm”e varılır. Yani insandaki insansal olan tek şey doğaysa, doğrudan doğa nedenselliği insan türünün yapıp etmelerini belirliyorsa, insan olmak cani olmayı da beraberinde doğal olarak taşır. Sade, eserlerinde ahlaksal eylemin belirleyicisi olarak etik değerler değil de, içgüdüler ya da “koşullu buyruklar” eylemin ilkesi yapılırsa ne olacağını anlatmaya çalışmaktadır. Daha önceden, daha doğrusu Sade’ı ilk okumaya başladığım zaman beni epey etkilemişti kendisi. Ve evet diyordum bunlar doğal, doğamızda var ve bizler bugün ikiyüzlülük sergileyerek onları yok saymaya çalışıyoruz. Bugün ise biliyorum ki insan ilişkileri, zihniyetler hepsi zaman içerisinde değişmekte ve farklı anlamlara tabii olmaktadırlar. Bu yüzden dünün getirdiği ahlak ilkesi yarının isteklerine yanıt verir nitelikte olmayabilir. Ve eğer bir doğallık söz konusu olacaksa tek doğallık bu durumun değişkenliğidir. Ancak bu yine de Sade’ı Yakmamız ya da onu cani birisi olarak görmemize yetmemektedir. Hatta Sade bence yeryüzünde gelmiş geçmiş saygı duyulası insanlardan birisidir (kafayı sıyırmış olmasına rağmen). Çünkü Sade’ın edimleri dönemine ve dönemindeki insanlara bir başkaldırı niteliğindedir. Sade farklıdır ve farklı olduğu için hapis yatmıştır. Bugün bu insanlar “sapkın” olarak nitelendirilip tıbbın 19.yy’da bu tarz “sapkın”lıkları tanımlandırması ile “normal-normal olmayan” arasında bir ayrım yapılmaya gidilmiştir. Bunun yapılma sebebi ise Foucault’un Cinselliğin Kitabın’da belirtildiği gibi tamamen bu anormal olarak nitelendirilen insanların daha kontrol edilebilir bir biçime sokulabilmesi ve bu insanlara daha müdahale edilebilir bir hale getirilebilmesi içindir. Sade sadece farklıydı ve onu anlamak için en ufak çaba sarf etmedik. “Ensest” mi o da ne, “iğrenç”, “ayıp” tüm bu yakıştırmaları bizler yaptık ve böyle gizledik, görmezlikten geldik. Ama o hala burada şu an ekranınızda, benim kitaplığımda ve kimilerinin evlerinde hala yaşamakta. Görmezlikten geldikçe daha da büyüyecek ve o kadar sert olacak çıkışları. Bu yüzden söylemekten, konuşmaktan ve okumaktan asla çekinmeyiniz. Sade’a yaraşır güzel bir kitaptı okumanızı tavsiye ederim. Ufak not: (Kitabın sonunda Game Of Thrones’taki Kızıl Düğün’ü anımsamadan edemedim:D) (Ebru)
Sert...: Marquis de Sade ve Chuck Palahniuk kadar kalemi sert kullanan hiçbir yazar sanırım dünya tarihinde yoktur. Hayır cinselliği ve cinsel şiddeti konu alan pek çok yazar var elbette edebiyat camiasında ama çoğu bunu bayağı bir şekilde yapıyor şekerim. yani okurken "hmm evet sapıkça bir şeyler" diyorsunuz içinizden ama Sade ile Chuck öyle değil. Size hissettiriyorlar, empati kurduruyorlar ve gerçekten sapkınlığın yazarın kafasının içinde olduğunu hissettiriyorlar. Bir babanın kızına karşı duyduğu şehveti okumak mide bulandırıcı ama bunu öyle bir ustalıkla yazıyor ki Sade, okumaya devam etmek zorunda hissediyorsunuz. Okuru taciz ediyor ve bu tacizden merakla karışık bir zevk almasını istiyor resmen yazar. Kitabı bitirdiğimde yazardan gerçekten nefret ettim ama yazı dilinden değil. yazı dili çok ustaca, çok çarpıcı ve kesinlikle okumaya değer. tekniğin, konuyu nasıl ezebileceğini bu kitapta görebiliyorsunuz. konunun gerçekten neresinden baksanız elle tutulur yanı yok ama tecavüz gibi bir kitap. okumaya mecbursan, zevk almaya bakıyorsun ve o zevki sana tattırıyor. hassas ruhlar için hasar verici olabilir o yüzden herkese önerebileceğim bir kitap değil. biraz kafayı dumanlayıp okursanız çok acayip dünyalara sürüklüyor sizi. (Asya)
Kitabın Yazarı Marquis de Sade Kimdir?
Donatien Alphonse François le Marquis de Sade (Fransızca okunuşu:maʁki: dəsad) (d. 2 Haziran 1740 - ö. 2 Aralık 1814), Fransız aristokrat ve felsefe yazarı. Erotik edebiyat'ın önemli yazarlarındandır, genellikle sert pornografik yazılar yazardı. Yaklaşık 29 yılını hapishanede, 13 yılını akıl hastanesinde geçirmiştir ve en önemli eseri Sodom'un 120 Günü'nü hapishanede yazmıştır. Bir diğer önemli eseri de Justine'dir. Sadizm'in kökeninin onun yazdıklarına dayandığı bilinir. Yazılarında ahlakı, yasayı, dini öğeleri dikkate almadan aşırı özgürlüğü (hatta ahlaksızlığı) ve en iyinin zevk olduğunu savunuyordu. Sade, 32 yıl farklı hapishanelerde ve akıl hastanesinde hapsedildi; onbir yıl Paris'te (on yılı Bastille'de geçti), bir ay Conciergerie'de, iki yıl kalede, bir yıl Madelonnettes'de, üç yıl Bicêtre'de, bir yıl Sainte-Pélagie'de ve 13 yıl Charenton akıl hastanesinde. Yazılarının çoğunu tutuklu olduğu dönemde yazdı. "Sadizm" kavramı adından türetilmiştir. Sade kitaplarında kişilerarası ilişkilerde insanın insansal yanı bir kez yitirildiğinde, neler olabileceğinin bilgisini verir. Kişilerarası ilişkilerde insanın sahip olduğu onur bir yana bırakıldığında, ortaya çıkan yeni ilke kendi yararını koruma sonuna kadar götürülecek olursa; zorunlu olarak "sadizm"e varılır. Yani insandaki insansal olan tek şey doğaysa, doğrudan doğa nedenselliği insan türünün yapıp etmelerini belirliyorsa, insan olmak cani olmayı da beraberinde doğal olarak taşır. Eserlerinde ahlaksal eylemin belirleyicisi olarak etik değerler değil de, içgüdüler ya da "koşullu buyruklar" eylemin "ilkesi" yapılırsa neler olacağını anlatır.
Marquis de Sade Kitapları - Eserleri
- Yatak Odasında Felsefe
- En Çok Kendisine Yabancıdır İnsan
- Erdemle Kırbaçlanan Kadın
- Aşkın Suçları
- Tanrıya Karşı Söylev
- Sodom
- Ensest
- Juliette - Erdemsizliğe Övgü
- Romanlar Üzerine Düşünceler
- Dolandırıcılar
- Can Çekişen Ateist
- İkinize de Yer Var
- Aşkın Hazları
- Cumhuriyetçi Olmak İstiyorsanız Biraz Daha Cesaret
- Karıma Mektuplar
- Aşkın Suçları
- Sade'ın Kayıp Günlüğü
- Ernestine
- Kadercilik
- Çaresizlik
- İçimdeki Giz
- Dişi Kartal, Matmazel
- Tanrıça
- Sadist
- Juliette 2: Suç Kardeşliği
Marquis de Sade Alıntıları - Sözleri
- "Kadınlar... Yapmacık, kıskanç, buyuran, koket ya da sofu... Kocalar... Alçak, sadakat duygusundan uzak, acımasız ya da despot, işte, yeryüzündeki bütün insanların özeti Madam, anka kuşunu bulacağınızı hiç ummayın." (Aşkın Suçları)
- Ahlaksız olmayı seviyorum, erdemli olmaktan her zaman nefret etmişimdir. (Juliette - Erdemsizliğe Övgü)
- Ey bahtsız insanlık! Senin o kendini beğenmişliğin seni nasıl bir zırvalama derecesine getirdi! (Tanrıya Karşı Söylev)
- İsteklerimizi en iyi şekilde belirleyen ihtiraslar, Tanrı’nın buyruklarına karşı geldiği sürece çekicidirler, ya da en azından bazı budalalar bunun böyle olduğuna inandırmaya çalışırlar bizi, ama bu, temelde, imgesel bir zincirin çeşitli yanıltılarla en güçlüyü esir etme isteğidir aslında. (Erdemle Kırbaçlanan Kadın)
- ahlakın dine değil dinin ahlaka dayanması gerektiğine inanmış olduğumuz bir yüzyılda ahlaka uygun bir din gerek, ahlaklı geliştirebilecek, onun kaçınılmaz devamı olabilecek ve ruhu yücelterek, onun günümüzde tapılan biricik put olan bu değerli özgürlük düzeyinde sürekli kalmasını sağlayabilecek ahlaka sahip bir din gerek (Cumhuriyetçi Olmak İstiyorsanız Biraz Daha Cesaret)
- XV. Louis nedensiz yere birini öldüren Charolais isimli bir adama, "Sizi affediyorum," demişti, "ama sizi öldürecek kişiyi de affedeceğim." Cinayete karşı çıkartılacak bütün kanunların temelinde bu yüce ilke olmalıdır. (En Çok Kendisine Yabancıdır İnsan)
- Ölmek, düşünmeyi, hissetmeyi, zevk almayı, acı çekmeyi bırakmaktır: fikirlerin de seninle birlikte yok olacaktır; acıların ve zevklerin mezarda senin peşinden asla gelmez. (Tanrıya Karşı Söylev)
- insan konuştuğu zaman hiçbir şey öğrenemez, yalnızca dinleyerek kendini yetiştirebilir;işte bu yüzden gevezeler genelde budala olur (Romanlar Üzerine Düşünceler)
- • “ Bağlanan kadının vay haline! İnsanın tek bir âşığı bile olsa özgürlüğünü kaybeder...” (Yatak Odasında Felsefe)
- İnsanların hataları bana onu tanımayı öğretiyor. İnsan yasalar ya da doğanın kendisine dayattığı boyunduruklardan ne kadar uzaklaşırsa onunla ilgili araştırma o kadar ilginç oluyor. (Ernestine)
- Dindir ruhumun fırtınasını, güzelim... Benimkinin şahlandığını göreceksin... Ben bu tutkulu şahlanışta birçok çılgınlığın kaynağını... (Dişi Kartal, Matmazel)
- Doğa insanın edepli olmasını amaçlasaydı, onu kesinlikle çıplak doğurmazdı… (Cumhuriyetçi Olmak İstiyorsanız Biraz Daha Cesaret)
- Hiçbir insan yüreği , böylesi bir kötülüğü planlamış olamaz . (Karıma Mektuplar)
- İyi niyetli bir ateist yoktur. Kibir, dik kafalılık, tutkular işte insanın kalbinde ve aklında durmaksızın yeniden canlanan tanrıyı yok eden silahlar bunlardır. (Aşkın Suçları)
- Böylesi bir boş vermişlik, cehaletten ileri geliyor olsa gerek. (Dolandırıcılar)
- Kişilerarası ilişkilerde insanın sahip olduğu onur bir yana bırakıldığında, ortaya çıkan yeni ilke kendi yararını koruma sonuna kadar götürülecek olursa; zorunlu olarak “sadizm”e varılır. Yani insandaki insansal olan tek şey doğaysa, doğrudan doğa nedenselliği insan türünün yapıp etmelerini belirliyorsa, insan olmak cani olmayı da beraberinde doğal olarak taşır. (Ensest)
- yeniden köle olmaktansa bin kez ölmeyi tercih etmeliyiz (Cumhuriyetçi Olmak İstiyorsanız Biraz Daha Cesaret)
- Dinler despotizmin beşikleridir. (En Çok Kendisine Yabancıdır İnsan)
- Ben acı çekmenin ne demek olduğunu iyi bilirim” diye cevapladı düşünür edasıyla, “ve kimsenin desteğine ihtiyaç duymam. (Juliette - Erdemsizliğe Övgü)
- Bu bana ders olsun , bu hep aşırı sevmekten ... Buna hep çok çabuk boyun eğdiğimiz için sevgililerimizin saygısını yitiriyoruz ... Ah Luxeuil , keşke beni daha çok sevmiş olsaydınız , keşke sizi daha yavaş sevmiş olsaydım . (Dolandırıcılar)