Eserlerinden Seçmeler - Ahmet Rasim Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Eserlerinden Seçmeler kimin eseri? Eserlerinden Seçmeler kitabının yazarı kimdir? Eserlerinden Seçmeler konusu ve anafikri nedir? Eserlerinden Seçmeler kitabı ne anlatıyor? Eserlerinden Seçmeler PDF indirme linki var mı? Eserlerinden Seçmeler kitabının yazarı Ahmet Rasim kimdir? İşte Eserlerinden Seçmeler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Rasim

Yayın Evi: Morpa kültür Yayınları

İSBN: 9789757413080

Sayfa Sayısı: 280

Eserlerinden Seçmeler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ahmet Rasim (1865-1932), hiçbir akıma bağlanmadan, benimsediği gözlemci gerçekçi üslubla en acı olayları bile yumuşak bir mizahla işlemiş nadir gazeteci ve edebiyatçılarımızdandır.

Bu kitabımızda yazarın yedi kitabından seçilmiş bölümler bulunmaktadır.

Eserlerinden Seçmeler Alıntıları - Sözleri

  • İnsan, ağlamaya bahane ararken seviniyor.
  • Bir şeyin anlamı bilinmezse, zihin ne hükmederse o odur.
  • ...“Ha, göreyim seni!” deyin. Size oruçsuz olup da kendisini halka niyetli gösteren ne kadar bey, efendi, ağa, hanım varsa hepsini birer birer seçip ayırır. Bu ustalığı ne şekilde edindiğini sorduğumda dedi ki: — Bundan kolay bir şey yok. Bir kere yüzüne bakarım: Eğer yazar görünüşlü ise oruçlu, yönetici görünüşlü ise oruçsuzdur. Çünkü bu ikiden biri senenin her gününde mutlaka aç, öteki muhakkak toktur.
  • — Neden bana güler yüz gösteren bir kadına kaşımı çatayım, başımı indirip durayım? Annem de çok kıskanç! Yalnız onun yüzüne mi güleyim? Ne sıradan düşünmemezlik! Keşke sağ olsaydı, onun gül yüzüne bakıp ömür geçirseydim ve erkeklikten bile nasibim olmasaydı! O gece belki üç, dört defa uyandım, uyudum. Ruhuma kötü O hâller yeni yeni işliyor, beni yavaş yavaş yaralıyordu. Günler geçti, seneler aştı... O yaralar kangren oldu... Fakat annemin nasihati çıktı. Şimdi önüme bakmayı öğrendim...
  • ...öyle düşünür gibi de durma! Ardına, önüne bakma; sağına, soluna aldırma! Hem düşünmek insanı sarkar, türlü türlü hastalıklara meydan açar.
  • Okul herhâlde evden daha eğlenceliydi. Hiç olmazsa kaçamak olarak leblebiyle; tek mi, çift mi, iplikten su yolu, almaca, ten ten, el el üstünde kimin eli var, vay benim köse sakalım, evelenme develenme, devekuşu kovalama, parmak ayırmaca, yokuş aşağı, seke seke ben geldim, çıngırağım hoş geldin, fış fış kayıkçı, duvarda top, cevizle vurup almaca, beş taş oynardık. Mahallede ise bir arkadaşımla kapı dibinde olsun, bir kaydırak oynayamaz, bahçemize; çiçekler bozulur, toz toprak olur derler diye, kimseyi çağıramazdım. Oyunsuz çocuk ise, karnına dokundukça, vık vık! eden kukla bebeklerden başka bir şey değildir.
  • Şimdiki adı, Seyr-i Sefain olan idarenin o zamanki adı İdare-i Mahsusa olan bu idare vapuru eskiden beri meşhur olan tembelliği, düzensizliği dolayısıyla bir türlü hareket edemiyordu.
  • "Aya bak, yıldıza bak Şu karşıki kıza bak " diye okuyacaktık. Tam "Aya bak" dediğim sırada bir de perdenin sağ tarafına bakayım ki Sultan Hamit bizi kenarda gözetlemiyor mu? Bir anda hatırıma "yıldız" kelimesinin böyle bir yerde ağzı alınmasından dolayı, sonra uğrayacağım akıbet geldi. "Aya bak, havaya bak Karşıki tavaya bak" dedim, işin içinden sıyrıldım.
  • El-aman, nur-ı dîdem el-aman Gözlerin derdiyle halim pek yaman
  • Mehmed Efendi, oğluna şöyle bir hatıra nakletmiştir: Bir gece, hayal oynanması hakkında Padişah emri geldi. Perdeyi kurdum... Oynatmaya başladım. Sıra gelmişti. Şarkısına başladık: Aya bak, yıldıza bak Şu karşıki kıza bak diye okuyacaktık. Tam Aya bak dediğim sırada bir de perdenin sağ tarafına bakayım ki Sultan Hamit bizi kenarda gözetlemiyor mu? Bir anda hatırıma, yıldız kelimesinin böyle bir yerde ağza alınmasından dolâyı sonra uğrayacağım akıbet geldi. Aya bak, havaya bak Karşıki tavaya bak dedim, işin içinden sıyrıldım. Sade Karagözcüler mi? Arada o sırada Karagöz'e döndürülen biz yazarlar bile, yıldız kelimesini yazamadık. Beşiktaş'ta bir “ Ramazan arifesinde bakkala: — Yüz dirhem yıldız şehriyesi ver, diyen müşteriden birinin o akşam sürgüne yollandığı meşhurdur. Bunun daha meşhuru vardır: Şimdi kaldırılmış olan, Maarif Nezâretindeki Encümen-i Teftiş ve Muayene üyesinden biri bir Aritmetik kitabındaki artı (+) işaretini şekilce yıldıza benziyor diye çizmişti. Hele, “şehâb-ı sâkıb” yerine, “Yıldız uçtu”, “Yıldız düştü” demek, büyük bir tehlike altında kalmak idi! İnkılâplarımızda, bu gibi tehlikeli kelimeleri kaldırıp yerlerine başkalarını koymakta dakika kaçırmamışlardır. Yerine göre; gericilik, ittihatçı, itilâfçı, saltanat taraftarlığı ve benzerleri kelime ve tamamlamalardan az mı çekiyoruz!
  • Büyük tehlikeler, her zaman el ele tutuşmakla ortadan kaldırılagelmiştir. Tersine, küçük tehlikeler de ayrılık ve çekişmelerle büyümüştür.
  • — Yirminci medeniyet asrı! Yirminci medeniyet asrı diye onlara övdüğümüz şu yüzyılın bir vahşilik devri olduğunu Balkan Savaşı ile şu Dünya Savaşı daha ne kadar ispat edebilir! Bir hâlde ki: Düştü külâhı göründü keli!
  • ...Herkesin sevdası da bir olmaz. Kimisi, içinden yanar da belli etmez. Yalnız, aşkın can yakıcı alevlerini sevgilisine ah! şeklinde gösterir. Ya da gözlerimle görüp neşelendiğim şöyle bir mektup ile anlatmaya çalışır: “Sevgili cananım! Beni sönmez ateşlere yakan baştan çıkarıcı gözlerini görmeyeli, kalbim cenhennem alevleriyle harap oldu. Yanıyorum. O günden beri yanıyorum. Hatırında mı? O gece ben sana kömürlükte ilan-ı aşk ederken, bekçi, “yangın vaaar!” diye bağırmıştı da, sen “Acaba nerede?” diye kulak verir vermez, ellerini kalbime götürerek yavaşça: — Burada, demiştim. İşte gönül evimde o gece başlayan ateş henüz sönmedi ve sönmeyecek de.” Bu nâr ile ben kabre girersem bilirim ki Dûzah tutuşur şûle-i âh-ı eleminden

Eserlerinden Seçmeler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Eserlerinden Seçmeler PDF indirme linki var mı?

Ahmet Rasim - Eserlerinden Seçmeler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Eserlerinden Seçmeler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmet Rasim Kimdir?

Kendine özgü bir üslupla kaleme aldığı eserleri geniş bir okur kitlesi tarafından okunan, mutlakiyet, meşrutiyet ve cumhuriyet dönemlerine tanıklık etmiş bir yazardır. 50 yılı bulan yazı hayatında farklı edebi türlerde ve çok sayıda eser verdi. Dönemin İstanbul hayatının ayrıntıları üzerinde durduğu fıkralarıyla tanındı.3.ve 4. Dönem TBMM'de İstanbul milletvekili olarak yer aldı. Tanınmış bestekar Osman Nihat Akın'ın dedesidir.

Darüşşafaka mezunudur. Muharrirlik, Yazarlık, Bestekârlık, Posta Telgraf İdaresi Memurluğu, Tercümanı Hakikat, Saadet, İkdam, Sabah, Malumat, Servet, Tanin, Hak ve Tasvir-i Efkar gazeteleri yazarlıkları, Güneş, Gülsen, Sebat, Say ve Servet-i Fünun, Resimli Gazete, Musavvar ve Malumat dergileri yazarlıkları, TBMM III. ve IV. Dönem İstanbul Milletvekilliği ve III. Dönem Kütüphane Encümeni Reisliği yapmıştır. Evli ve altı çocuk babasıdır.

Yaşamı

1864'te İstanbul'da Fatih'in Sarıgüzel mahallesinde dünyaya geldi. Babası Menteşeoğulları'ndan Kıbrıslı Bahaeddin Efendi, annesi Nevbahar Hanım'dır. Babası kendisi doğmadan evvel ailesini terk ettiği için Nevbahar Hanım onu tek başına yetiştirdi. 1875 yılında başladığı Darüşşafaka'da edebiyatla tanıştı. Bu okulda bestekâr Mehmet Zekai Dede'den müzik dersleri de aldı. Kendi çabasıyla Fransızca öğrendi. Eğitimini 1883 yılında birincilikle bitirdi.

Okulu bitirdikten sonra diğer Darüşşafaka mezunları gibi Posta ve Telgraf Nezareti'nde memur oldu. Bu kurumda kısa bir süre kâtiplik yaptı. Memuriyet hayatının ilk aylarında Sadberk Hanım ile evlendi; 1902'de eşinin ölümüne kadar süren bu evlilikten dört oğlu, iki kızı oldu.

Memuriyet hayatını benimsemeyen ve hayatını yazar olarak kazanmak isteyen Ahmet Rasim'in ilk yazısı Ahmet Mithat Efendi'nin Tercüman-ı Hakikat gazetesinde yayımlandı. Bu, 'Yolcu' başlıklı bir tercüme yazı idi. Ardından dönemin ünlü gazetecisi Baba Tahir vasıtasıyla Ceride-i Havadis'te fenni konularla ilgili yazı ve tercümeler yayımlamaya başladı. Bir süre Mekteb-i Behrami adlı okulda ve Komonto Musevi okulunda öğretmenlik yaptı. Ahmet Mithat'tan gördüğü teşvik sayesinde 1885'ten sonra kendisini tamamen gazeteciliğe verdi.

Yayın hayatına 1891'de başlayan Servet-i Fünun dergisinde fen konularındaki yazılarının yanında, tefrik halinde romanlarını da çıkarma imkanı buldu. Leyal-i Izdırap, Meşak-ı Hayat ve Afife burada yayınlandı. Ancak Servet-i Fünun yazarlarının genel edebi çizgisini benimsemedi. O, Ahmet Cevdet Paşa ve Ahmet Mithat Efendi'nin doğu ve batı edebiyatının olumlu yanlarını sentez haline getirmeyi amaçlayan edebi anlayışını benimsemişti.

1908'de Hüseyin Rahmi ile birlikte 37 sayı süren 'Boşboğaz ile Güllâbi' adlı bir mizah gazetesi çıkaran Ahmet Rasim, gazeteciliği Malumat, Sabah, Sebat, Güneş, Maarif, Resimli Gazete, Mecmuai Ebüzziya, Türk Yurdu, Yeni Mecmua, Resimli Ay, İkdam, Boşboğaz, Basiret, Tasvir-i Efkar, Vakit, Akşam, Cumhuriyet gazete ve dergilerindeki yazılarıyla sürdürdü. Bunun yanında Gülşen, Sebât, Hamiyyet, Şafak, Servet, Tanin, Envâr-ı Zekâ, Maarif, Resimli Gazete, Hazine-i Fünun, Mektep, Pul, Fen ve Edep, İrtika, Surâ-yı Ümmet, Donanma, Resimli Kitap, Musavver, Muhit gibi dergilere gerçek adıyla, Hanımlara Mahsus Malumât'ta ise 'Leyla Feride" adını kullanarak yazılar göndermiştir.

1898'de Alman İmparatoru II. Wilhelm'in Suriye gezisi sırasında Malumat gazetesi tarafından Suriye'ye, 1916'da da Sabah gazetesince harp muhabiri olarak Romanya cephesine gönderildi.

Bu arada okullar için yazdığı tarih, dil bilgisi, imlâ ve aritmetik gibi çeşitli konulardaki eserlerini kitap halinde bastırdı. Menâkıb-ı İslâm adlı kitabı dolayısıyla II. Abdülhamit'ten Mecidi nişanı aldı. Şiir, hikaye ve roman alanlarında eserler verdiyse de onu günümüze ulaştıran "Şehir Mektupları", "Eşkâl-i Zaman", "Cidd-ü Mizah", "Gülüp Ağladıklarım" gibi inceleme, araştırma ve gözleme dayanan yazıları oldu.

Müzik alanında da eserler veren sanatçı, besteleri de kendisine ait olan pek çok şarkı sözü yazdı. Yakın dostu müzisyen Tatyos Efendi'nin bestelediği uşşak makamındaki 'Bu akşam gün batarken / Sakın geç kalma, erken gel' dizeleri ile başlayan güftesi günümüze kadar gelen eserlerindendir.

1927'de Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'in referansıyla İstanbul milletvekili oldu ve TBMM'nin üçüncü ve dördüncü dönemlerinde milletvekilliği yaptı. Ancak sağlık sorunları yüzünden meclis oturumlarına bile katılmadı. 1932'de Heybeliada'daki evinde hayatını yitirdi, Heybeliada'daki Abbaspaşa Mezarlığı'na gömüldü.

İstanbul Fatih Karagümrük'te 1938-1939 öğretim yılında kurulan Karagümrük Ortaokulu'nun adı 1965-1966'da Ahmet Rasim Ortaokulu olarak değiştirilmiştir. Okul 1988-1989'dan itibaren Ahmet Rasim Lisesi adını almıştır.

Ahmet Rasim Kitapları - Eserleri

  • Falaka
  • Şehir Mektupları
  • Gecelerim ve Falaka
  • Leyal-i Iztırab
  • Meşakk-ı Hayat
  • Hamamcı Ülfet
  • Güzel Eleni
  • Eski İstanbul'da Hovardalık
  • İki Güzel Günahkar
  • Ramazan Sohbetleri
  • Eserlerinden Seçmeler
  • Osmanlı Tarihi
  • Eşkal-i Zaman
  • Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik
  • İstanbul'da Eğlence Hayatı
  • Muharrir Bu Ya
  • Kitabe-i Gam
  • Şehir Mektupları
  • Asabi Kız Sabiha
  • Gecelerim
  • Falaka
  • Meşakk-ı Hayat
  • Ameli ve Nazari Talim-İ Lisan-ı Osmani
  • Söz ve Çizgi Ustalarımız
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun Reform Çabaları İçinde Batış Evreleri
  • Ahmet Rasim Kitaplığı 1: İlk Sevgi
  • Asker Oğlu
  • Hanım
  • Osmanlı Tarihi
  • Gülüp Ağladıklarım
  • Romanya Mektupları
  • Ramazan Karşılaması - Sohbetler
  • Osmanlı Tarihi
  • Anılar ve Söyleşiler
  • İki Hatırat Üç Şahsiyet

Ahmet Rasim Alıntıları - Sözleri

  • Bir kıyafet, bir eda hiç olmazsa hoş bir seda. (Eşkal-i Zaman)
  • Ben seninim, sen benimsin Göz önünde durma,kaçıl (Şehir Mektupları)
  • Bizde siyasete karışmayan, karıştırılmayan ne vardır? (Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik)
  • Fuhuş, çıplak ve perişan sokak ortalarına, duvar diplerine, viranelere, ıssız yerlere, deniz kenarlarına, ağaç altlarına, gölgeliklerle doldu, tabir mazur görülsün, çoluk çocuk maskarası ve belki bir kat daha rezil ve rüsva oldu! (Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik)
  • İşte insanlık böyle... Karanlık, muzlim, müphem vaziyete girmedikçe: “Ben neredeyim? Demez." (İstanbul'da Eğlence Hayatı)
  • Görmek neye yarar? Hissetmeliyim, bu bana yeter. (Gecelerim ve Falaka)
  • İnsanın tahammülden ziyade neye ihtiyacı var ? (Kitabe-i Gam)
  • Meğer tutku kederle ümit arasında yatıp kalktıkça serpilir, tazelenirmiş. (Hamamcı Ülfet)
  • Güler gibi ağlarım. Yok. Ağlar gibi gülerim. Ah! Tarif edemedim. (Gecelerim)
  • Dayak atıldığını izlemek de hemen hemen dayak yemektir. (Gecelerim ve Falaka)
  • iki sefilin bakışları , birbirlerine tesadüf etmesi gönül alıcı hasretleri olan birtakım mutluluk manzaraları anlattı. Fakat hayalleri o kadar safça , o kadar çocukçaydı ki bu özel vaziyet ancak bu çağdaki masum kalplere vergidir. (Güzel Eleni)
  • “İhtiyarlık ne yaman dert…” (İstanbul'da Eğlence Hayatı)
  • Zaman ne olursa olsun hızını değiştirir mi? (Hamamcı Ülfet)
  • Öldürdü beni zaman (İstanbul'da Eğlence Hayatı)
  • Fakat öyle kalpler vardır ki onlardaki üzüntü girdibanın derinliği bilinemez. Orası bir çıkmazdır. (Güzel Eleni)
  • Siması, fotoğraf amatörlerini bile hayrette bırakacak doğaüstü bir profil çizer. (Eşkal-i Zaman)
  • Kamuoyu üzerinde hükmünü yürütmek istersen, yaz. (Gürültülü sesler...) Ama bâzıları yazdıklarına saçma, sayıklama diyeceklermiş, bunlar azınlık partisidir. Senin mensûb olduğun parti ise, çoğunluktur. Kısım kısım değiş-tokuş yap, araştırıcı gâvurları kov, gerçekleri bulup ortaya çıkan günahkârlara yüz verme.(*) * Ahmet Rasim, burada; düşünmeden, aklına nasıl gelirse öyle yazan kimselere taş atmaktadır. Anlatmak istediği şey şudur: Böylelerinin gözünde gerçek araştırıcılar ve bilginler değersizdir, kötüdür. (Muharrir Bu Ya)
  • Okul herhâlde evden daha eğlenceliydi. Hiç olmazsa kaçamak olarak leblebiyle; tek mi, çift mi, iplikten su yolu, almaca, ten ten, el el üstünde kimin eli var, vay benim köse sakalım, evelenme develenme, devekuşu kovalama, parmak ayırmaca, yokuş aşağı, seke seke ben geldim, çıngırağım hoş geldin, fış fış kayıkçı, duvarda top, cevizle vurup almaca, beş taş oynardık. Mahallede ise bir arkadaşımla kapı dibinde olsun, bir kaydırak oynayamaz, bahçemize; çiçekler bozulur, toz toprak olur derler diye, kimseyi çağıramazdım. Oyunsuz çocuk ise, karnına dokundukça, vık vık! eden kukla bebeklerden başka bir şey değildir. (Eserlerinden Seçmeler)
  • Ben Galata'nın kendisini sevmiştim. Burada korkunç olduğu kadar eğlendirici bir hayat vardı. Hâlbuki insan etraflıca düşünecek olursa bu dünyanın ne tarafı korkunç değil? (Eski Fuhuş Hayatı Fuhş-i Atik)
  • Senden uzağa gitmek de mümkün değil.Azmediyorum.Takatim kesiliyor.Duruyorum.Senden sakınıyorum.Anlıyorsun ya.Seni hem görmek,hem görmemek istiyorum. (Kitabe-i Gam)