Ev Sahibesi - Fyodor Dostoyevski Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ev Sahibesi kimin eseri? Ev Sahibesi kitabının yazarı kimdir? Ev Sahibesi konusu ve anafikri nedir? Ev Sahibesi kitabı ne anlatıyor? Ev Sahibesi kitabının yazarı Fyodor Dostoyevski kimdir? İşte Ev Sahibesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Fyodor Dostoyevski
Çevirmen: Tansu Akgün
Orijinal Adı: Хозяйка
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053600749
Sayfa Sayısı: 168
Ev Sahibesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ünlü eleştirmen V. Belinski bu eser üzerine Dostoyevski'den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Yazar 1849'da I. Nikola'nın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi. Cezasını tamamlayıp Sibirya'dan döndükten sonra Petersburg'da Vremya dergisini çıkarmaya başladı, yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu. 1847-1848 yılları arasında yayımlanan Ev Sahibesi, Bay Proharçin, Dokuz Mektupluk Roman ve Polzunkov en güzel öyküleri arasında yer aldı.
Ev Sahibesi Alıntıları - Sözleri
- Çektiğin acılara karşılık, tattığın mutluluk ne kadardı?
- Bilim becerikli insanların elinde sermayedir.
- “Başımızda zaten bir sürü dert var, bir de aşk meşk işleriyle uğraşmayalım.”
- Daha önceden sevdiğimiz aptal insanların, belki de sırf aptallıkları yüzünden akıllanması kesinlikle tatsız bir şey olur.
- Aptal bir kalple hürriyet bir arada olmaz.
- Kalbini nasıl çıkışsız bir tutku boğuyor? Neden bu kalp öylesine acı çekiyor, bunalıyor ve böylesine ateşli ve çaresiz gözyaşları döküyor.
- "Cennetin neresinden benim göğsüme süzüldün?"
- Bilim, bazı becerikli kimselerin elinde bir kazanç kaynağı olur.
- ..kadın bütün hakikati duysa da sanki bilmiyor duymuyor gibi davranır!
- Evet, bir tek geçmiş kaldıysa elde bu acı bir durum..
- Arzu ekmekten tatlı , güneşten güzeldir .
- Karman çorman şeyler kaynaşıyordu ruhumda..
- “Kaçmak istiyordu ama tüm evrende saklanabileceği tek bir yer dahi yoktu.”
- ..çok acı çekmiş kalbi temizdir.
- İnsan hüznü ağırdır! Tabii, yufka yürekte dert olmaz!
Ev Sahibesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
✍DİPÇE : Dostoyevski hayatından kesitleri eserlerinde taçlandıran bir yazar olduğu için sunduğu her karakterde okurun defaatle biyografisine yöneldiği sugötürmez bir hakikattir. Ev Sahibesi eserinde , hikaye unsurlarından taşmış bu novellada yaratılan karakterler üzerinden dönemin bilime ve okuyan insana bakış açısının yanı sıra hastalıklı bir karakterin masum sanrılarıyla başbaşa kalırız. Ordınov karakteri zekasının dışında sosyal ve duygusal yaşamdaki acemiliği ile dikkat çeker. Hastalığın (sara nöbetlerinin) yaşamı altüst ediciliği nahif bir pencereden, aşk penceresinden ele alınır. Karakterlerin flu yapısı olayların da belirsizliğiyle bütünleşince netlik isteyen okur için farklı havada kalmış bir hikaye tablosu oluşur. Oysa belirsizliğin, zenginliğe açılan kapısında da konuşulacak yorumlanacak enfes öyküler geçididir bu hikayeler. Bu anlamda zamanının ötesine seslenen bu hikayeleri severek okuduğumu söylemeliyim. Bilinçatımızdaki hükümdarlığın gerçeklerden mi hayallerimizden mi geçtiğini bilmediğimizi hissettirdiği ve sorgulattırdığı için ayrıca anlamlı buldum bu hikayeyi. İhtiyar adam Murin ile aralarındaki intisabın ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz Katerina'nın münasebeti , psikolojik şiddete veya dönem için itirafı sakıncalı görülen ensest bir ilişkiye yorumlanabilir. Bunun yanı sıra 'aşk' her ortamda filizlenecek ya da bir ortamda ilk elenecek duygu olarak ele alınırken, dönemsel jargonla vuzuha kavuşan hisler en belirgin durum olarak karşımıza çıkar. Bay Proharçin öyküsünde ise İnsancıklar'da resmedilen yoksulluğa farklı bir açıdan bakan yazar, yokluğun yarattığı kaygı ile pintilik arasındaki handikapı ele alıyor. Varlık ve yokluk tezatında ölüm yakıştırması ile de çok boyutlu bir öykü vücut buluyor. Polzunkov adlı öykü, yine zamanını aşan bir öykü olarak belleğimde yerini aldı. Yolsuzluk olayına ve durumun sıradanlığına yapılan vurgu şaka imgesiyle bütünleşerek trajikomik bir hal alıyor.Bu öykünün bir özelliği de anlatım biçimidir, sıçramalı anlatımla beraber, üçüncü ve birinci kişi anlatımın harmanlanışı temanın sıradanlığına tezat bir modernlik içerir. Öykülerde, Petersburglu insanlar üzerinden hayat koşullarıyla beraber değişen ve çöküntüye uğrayan insan psikolojisine yönelik derinlikli tablolar resmeden yazar, ilerideki eserlere sağlam temeller oluşturuyor. Keyifli okumalar dilerim.Esen kalın (Gncokuyor)
Bazı insanlar, diğerleri işleyişi sorgulamadan yaşarken hayata yönelik kendi kafalarında birtakım çıkarımlar yaparlar. Bu çıkarımların doğru olup olmadığı konusuna girmeyeceğim, bu değişebilir fakat kendi gerçeğine ulaşmış kişi bir şekilde çıkarımına güvenmeye başlar. Bu romanda ise Dostoyevski’ nin yarattığı Raskolnikov karakteri, kendi çıkarımlarının ve düşünsel taşmalarının kurbanı olmuş bir bireydir bana göre. Cebindeki her rubleyi tanımadığı bir insana verebilecek kadar fedakar ama aynı zamanda yaşayan bir insana kıyabilecek kadar da gözü dönmüş(?). Hayır, o sadece idealist bir ruha sahip olan fakat değişim yaratmak için gereken kanın kendisinde olmadığını deneyip gören ve akabinde psikolojik olarak kaybeden çarpık bir genç. Keza, romanın da onu yıpratan ve korkutan şeyin hapse girmek değil, kendi varsayımlarındaki başarısızlıkla yüzleşmesi olduğunu anlıyoruz. İdealistliğin de fazlası zarar, öyle değil mi… (Hayata Gülümse)
Ev Sahibesi, Dostoyevski kronolojisine üçüncü sıradan yerleşen bir novella. Türkiye İş Bankası Yayınları'nda o dönem yazdığı üç kısa öyküye de yer verilmiş. Aynı yayınevinin Puşkin ve Gogol'un tek tek yayımlanacak kadar önemli öykülerini bile tek kitapta vermesine zaman zaman kızsam bile bu sefer oldukça isabetli bir karar olduğu kanısındayım. Sadece diğer üç öykünün olduğu bir kitaba, Dostoyevski'nin elinden çıkmasına rağmen maddiyat ve zaman anlamında harcanacak pek bir şey olmadığı kanaatindeyim. Çünkü Dostoyevski'ye dair neredeyse hiçbir şey bulunamayacak bir kitap olurdu o kitap. İnsancıklar, halk tarafından çoğunlukla beğenilmeyen bir roman olsa bile eleştirmenlerin beğenisini kazanmış bir romandı. Öteki'nin okurların yanı sıra eleştirmenlerin de büyük hışmına uğraması sonrası, halkın ilgisini kaybettiğini fark eden Dostoyevski acilen yeni eserler üretmek ve halkın sevgisini tekrar kazanmak amacıyla kolları sıvar. Bu kitapta bulunan 'Bay Proharçin' ve 'Dokuz Mektupluk Roman' öyküleri 'Ev Sahibesi'nden önce, 'Polzunkov' ise sonrasında yazdığı kısa öykülerdir. Bay Proharçin'de oldukça cimri bir memurun, yaşadığı dairede bulunan diğer karakterlerle etkileşimlerini okuyoruz. Karakterin ölmesi ve yastığının içinden neredeyse bir servet çıkması sonrasında yaşananlar hikayenin yükseliyor denebilecek tek noktası. İnsancıklar'ı oradan oraya süründüren Sansür ise Bay Proharçin'e o kadar hızlı ve sert bir darbe vuruyor ki Dostoyevski bile şaşırıyor. Kardeşine yazdığı mektuplardan bir kısım: "Proharçin'in kimi yerleri kıyasıya değiştirildi. Bu beyler "memur" sözcüğünü yasakladılar, nedenini Tanrı bilir!.. Canlı olan her şey öldürüldü. Benim yaptığımdan yalnız bir iskelet kaldı." Dokuz Mektupluk Roman adından anlaşılacağı gibi iki kişi arasındaki toplam dokuz mektuptan oluşan bir öykü. Başlangıçta ılımlı şekilde başlayan mektuplaşmalar, üçkağıtçı tarafın diğer tarafın parasını iç etmesi ve "teyzem öldü, karım hastalandı, çocuk evde taş yiyor" gibi türlü bahanelerle sürekli yüz yüze görüşmeden kaçması sebebiyle sertleşen mektuplarla devam ediyor. Dostoyevski'nin seviyesini geçtim, sıradan bir yazar için bile kötü bir öykü. Dostoyevski gibi bir dehanın bunu hangi kafayla ve ne durumda yazdığını cidden merak ediyorum. Stres ya da endişe gibi durumlarla bir ilgisi olduğunu da sanmıyorum. Adamın neredeyse tüm hayatı bunlardan ibaret. Olgunluk ve ustalık eserlerini güllük gülistanlık durumlardan ziyade çok daha zor şartlar altında yazmıştır. Ev Sahibesi'nin yayımlanmasından bir yıl sonra kaleme aldığı, bir kumpanyada çalışan Polzunkov'un, memur olduğu zamanlarla ilgili bir olayı ve yaptığı 1 Nisan şakasının hayatını nasıl değiştirdiğini kumpanyaya gelen bir gruba anlatması hakkında bir öykü olan Polzunkov ise üç öykü arasında en sevdiğim oldu. Bay Proharçin ve Dokuz Mektupluk Roman'ın eleştirmenler tarafından yerin dibine sokulmasıyla birlikte iyice endişeye kapılan Dostoyevski iki kısa öykü daha kaleme alıyor. Ancak bir süre sonra kardeşine yazdığı mektuplarda "ortaya yeni bir şey koymuyorum," diyerek yeni yazdığı öykülerin yayımlanmayacağını bildiriyor. Yayımlanan öyküleri baz alırsak bir okur olarak edebi anlamda çok büyük bir kayıp yaşadığımızı düşünmüyorum şahsen. Daha sonra yine kardeşine yazdığı bir mektupta, yakında Netoçka Nezvanova'yı okuyabileceğini ve İnsancıklar'dan daha üstün olacağını şimdiden belli eden Ev Sahibesi'ni yazdığını haber veriyor. Netoçka Nezvanova romanı Ev Sahibesi'nden ancak 2 yıl sonra yayımlanıyor. Ev Sahibesi novellası da bırakın İnsancıklar'ı, Öteki'nin bile çok çok altında kalan bir kitap oluyor. Bilim aşığı olan ve sosyal hayattan kopuk biri olarak yaşayan Ordinov, oturduğu evden çıkmak zorunda kalması sonrası Petersburg sokaklarında ev ararken, bir kilisede, yaşlı bir adam ve oldukça güzel bir kadınla karşılaşır. Daha sonra ikilinin oturdukları evi bulan ve bu güzel kadının aşkıyla yanan Ordinov oturdukları evin bir odasını kiralar. Kapıcı sayesinde Murin adındaki yaşlı adamın bir büyücü olduğu söylentilerini duyar ve Ordinov'un hastalanması neticesinde kitapta birçok soru işaretiyle karşı karşıya kalırız. Tek emin olabildiğimiz durum Ordinov'un Katerina'ya olan aşkıdır. Olaylar gerçekten yaşanıyor mu yoksa Ordinov'un hasta yatağında gördüğü sanrıları mı okuyoruz? Net bir şey yok. Novella 'ee yani?' denecek bir şekilde sona eriyor. İlk iki kitabında olduğu gibi Dostoyevski yine kendisini anlatıyor Ev Sahibesi'nde aslında. Dostoyevski, İnsancıklar sonrası Belinski ve Nekrassov'un yüksek çevrelerde sürekli kendisini övmesi ve katıldığı davetlerde gördüğü ilginin had safhada olduğu dönemlerde Panayev evinden de davet alır ve Panayev'in eşine delicesine aşık olur. Dostoyevski, Ordinov karakterinde kendisini anlatır. Katerina karakterinde ise Bayan Panayev'i. Doğal olarak Dostoyevski'nin duyduğu aşkın sonu Ordinov karakterine benzer bir şekilde biter. Dostoyevski ilk iki kitabında olduğu gibi üçüncü kitabında da Puşkin'i övmekten geri durmuyor. Ama İnsancıklar'da Palto'dan, Öteki kitabında ise Burun'dan esinlenmesi gibi Ev Sahibesi de yine Gogol'un Korkunç İntikam adlı öyküsünden esinlenme. Daha önce okumadığım bir Gogol öyküsüydü. Merak eden varsa sekiz öyküden oluşan 'Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları' kitabında bu öyküyü bulabilir. Ev Sahibesi'ne inceleme yazmadan önce o kitabı da araya sıkıştırdım. Dostoyevski sayesinde Gogol'un tüm kitaplarını da bitireceğim sanırım bu vesileyle. Korkunç İntikam'da bir Kazak beyi ve güzeller güzeli karısının hikayesi anlatılıyor. Kadının babası olan yaşlı büyücü ise kızını kendine istemekte ve kızını rüyalar ve sanrılarla büyülemektedir. Benzerlikler bununla da sınırlı değil. Güzelliği ile ünlü kadın karakterin adı, evet, Katerina. Acaba Dostoyevski, İnsancıklar'ı yazdık paltoyu giydirdiniz, Öteki'yi yazdık burnumdan getirdiniz, diyerek inadına mı kadın karakterin adını bile değiştirmedi diye sordurdu bana. Hem ilk iki kitabına hem de kürek cezası sonrası okuduğum eserlerine bakarak sanırım Dostoyevski külliyatının en zayıf halkasını okuduğumu düşünüyorum. Henüz okumadığım eserlerinde daha aşağı seviyede bir kitaba rastlarsam düzeltirim incelemenin bu kısmını. İyi okumalar. (Numan)
Kitabın Yazarı Fyodor Dostoyevski Kimdir?
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (Rusça: Фёдор Миха́йлович Достое́вский) (d: 11 Kasım 1821, Moskova - ö: 9 Şubat 1881, Sankt Petersburg), Rus roman yazarı.
Dostoyevski, Mikhail ve Maria Dostoyevski'nin oğlu olarak 11 Kasım 1821 tarihinde Moskova'da doğdu. Altı çocuklu ailenin ikinci çocuğuydu. Babası Mikhail, askeri cerrahlıktan emekli olduktan sonra Mariinsky Hastanesi'nde yoksullara hizmet etmeye başladı. Hastane, Moskova'nın en kötü yerlerinden birinde bulunuyordu. Dostoyevski de bu hastane de doğdu. Mikhail, alkole bağımlıydı ve evini sıkı disiplin ile yönetiyordu. Çok kolay sinirlenebiliyordu. Dostoyevski'nin annesi Maria ise bir tüccar kızıydı.
Dostoyevski, çocukluğunu çoğu zaman sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçirdi. Babasının çalıştığı hastaneden bulunan hastalar ile vakit geçirmeyi ve onların hikâyelerini dinlemeyi çok seven Dostoyevski, ilköğrenimini Moskova'da yaptı. Annesi tüberküloz hastalığı yüzünden öldüğü zaman, sert disipliniyle tanınan Petersburg Mühendis Okulu'na gönderildi. Arkadaşlarının, sinirli ve aşırı duyarlı bir yapıya sahip olduğu için "Ateş Fedya" lakabını verdikleri Dostoyevski, Petersburg'ta zamanını kitap okuyarak, düşüncelere dalarak ya da kardeşi Mihail ile söyleşerek geçirdi. Babasının 1839'daki ani ölümünü burada öğrendi.
Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürlüğü'ne girdi. Bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski'nin ilk kitabı İnsancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan Dostoyevski'nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı.
1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. On ay hapishanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevi'ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Maria Dmitrievna Isayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg'a yerleşti.
Petersburg'a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862'de arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumarhanelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 9 Şubat 1881 tarihinde öldü. Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin eserleri birçok 20. yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi.
İlk yazarlık dönemi
Ordudan ayrıldıktan sonra kurgusal roman yazmaya başladı. Dostoyevski'nin ilk kitabı olan İnsancıklar (Bednye Lyudi) ilk olarak 1846 yılında yayımlandı. Dostoyevski, toplumunu acımasız kurallarında yaşlı bir adamın öksüz bir kıza duyduğu sevdayı iç dünyasındaki derin çatışmalarla işledi. Halkın sıcak ilgisiyle karşılanan bu kitap, eleştirmenlerden de övgüler aldı. Ünlü eleştirmen Belinski, romanı okuduktan sonra Dostoyevski'ye gelecekte büyük bir yazar olacağına dair övgü dolu sözler söyledi. Şair Nikolay Neksarov, Dostoyevski hakkında "Yeni bir Gogol doğdu" diye konuştu. Yazarlıkta ün sağladıktan sonra 1846 yılında Gogol esintileri bulunan kitabı Öteki (Dvoynik) yayımlandı. Yazar bu romanda, kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma halinde bulunan bir memurun hikâyesini anlattı. Bu romanda ele aldığı çift kişilik temasını daha sonra bazı romanlarında kullansa da roman, Belinsky dahil hiçbir eleştirmence beğenilmedi. Eleştirmenler romanı sıkıcı buldu ve alay etti.
1847 yılında ise Ev Sahibesi (Hozyayka) isimli romanı yayımlandı. Dostoyevski bu eseri ile de beklediği övgülerin aksine olumsuz eleştiriler aldı. Dostoyevski, ruhsal çöküntüye düştü ve üzüntüden hasta oldu. Ancak yazarlığı bırakmayan Dostoyevski, 1848 senesinde Beyaz Geceler (Belıye Noçi) ve Bir Yufka Yürekli (Slaboye Serdtse) adlı kitapları yayımlattı. Bir Yufka Yürekli, yazara itibarını yeniden kazandırsa da beklediği başarıyı elde edemeyen Dostoyevski'nin umudunu kırdı. Yazarlıkta umudunu kırılan Dostoyevski, politikayla ilgilenmeye başladı ve genç liberallerin (Tetrashevski) grubuna girdi.
İkinci yazarlık dönemi
1859'da ordudan terhis edilerek Moskova dışında küçük bir yerde kalmaya zorlanan Dostoyevski, özgürlüğüne kavuştuktan sonra Petersburg'a döndü. Kardeşi Mihail ve arkadaşı N.N. Strahov ile birlikte Vremya (Zaman) ve sonra da Epoha (Dönem) adlı dergileri hazırladı. Bu dergilerde Slavcı düşünceyi savunduğunu belirten yazılar yazdı. Ezilenler (Unijenniye i Oskorblyonniye) ve Ölü Evinden Anılar (Zapiski iz Mertvogo Doma) ile kendinden söz ettirdi. 1863 yılında arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar borçları yüzünden sıkıntıya düşen ve yayımcılardan yazmadığı romanların avanslarını alarak yaşayan Dostoyevski, Yeraltından Notlar adlı yapıtı 1864 yılında yayımlandı. Romanda bir zihnin derinliklerine indi. Suç ve Ceza (Prestuplenie i Nakazanie) ve Kumarbaz(İgrok) adlı yapıtları 1866 yılında yayımlandı. Dostoyevski, Suç ve Ceza'yı 1858 yılında Semipalatinsk'te bulunduğu zaman Roussky Slovo dergisi için uzun bir hikâye olarak tasarlamıştı. Bunun nedeni, Sibirya'dan ayrılana dek roman yazmama kararı almasıydı. Dostoyevski, kardeşi Mihail'e gönderdiği bir mektupta kitap hakkında:
“ ...Konusu gerçekten çok güzel. Kahramana gelince, bugüne kadar hiç denenmemiş bir kişi. Ama bugünün Rusyasına bakacak olursak, böyle bir kişi karşımıza sık sık çıkmaktadır. Bu sonuca halkın kafasını yeni fikirleri anlayarak vardım. Öyle hissediyorum ki, yeni fikirler ve görüşlerle döndüğüm zaman, romanımı genişletmekte başarılı olacağım. Kişi aceleye gelmemelidir dostum. Ve insan iyi olanın dışında hiçbir şey yapmamalıdır... ”
diye yazdı.
Dostoyevski, bu eserinde bir Rus aydını olan Raskolnikov'un kendi doğrusu adına işlediği cinayetleri ve vicdanıyla hesaplaşmasını konu edindi. Yazar, küçük bir otel odasında ve kötü bir ekonomik durumla yazdığı Suç ve Ceza'yı 1866 yılında tamamlamıştı. Dostoyevski'nin yazdığı Budala (Idiot) eseri 1866, Ebedi Koca (Veçnıy Muj) 1870, Ecinniler (Besı) 1872 yılında yayımlandı. Bütün bu başyapıtlar birbirinin izledi. Karısı öldükten sonra sekreteri Anna Grigoriyevna Snitkina ile evlendi. Yeniden borçlanan ve kumaranelerde dolaşmaya başlayan Dostoyevski, bir kız çocuk sahibi oldu. Ancak kızı fazla yaşayamadı ve doğduktan kısa süre sonra öldü. Dostoyevski de bu yüzden büyük bir sarsıntı geçirdi. 1875'te Delikanlı (Podrostok), 1876'da Bir Yazarın Günlüğü (Dnevnik Pisatelya)[ ve 1879'da Karamazov Kardeşler (Bratya Karamazovi) adlı romanları yayımlandı. Hayatı boyunca eserlerinde işlediği temaları yeniden ele aldığı, insan duygularının derinliğine inen eserler yazan Dostoyevski, Karamazov Kardeşler'de Ivan ve Alyosha Karamazov adlı karakterler için filozof Vladimir Sergeyevich Solovyov'dan ilham aldı. Zosima ve Alyosha'nın öne çıkacağı Bir Büyük Günahkarın Yaşamı adlı eseri tamamlayamadı. 1881 yılının Ocak ayında bir ciğer kanaması geçirerek yatağa düştü ve 9 Şubat 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasında yürüdü.
Dostoyevski, beğeniyle karşılanan ilk romanı İnsancıklar'dan sonra yazdığı Öteki ve Ev Sahibesi ile olumsuz yorumlar aldı ve depresyona girdi. Ancak yazar, kendisini ruhsal çöküntüye götüren düşüncelerden uzaklaşmayı bildi. Dış dünyadan kopan zihninin parçalanışını kendi çözen yazarın eserlerindeki ruhbilimsel açıdan en zengin tema da çift kişilik temasıdır. Kendini ortadan kaldırmaya çalışan benzeriyle sürekli çatışma hali içerisinde bulunan bir memuru anlattığı Öteki adlı yapıtında daha sonra da işleyeceği bir tema olan çift kişilik temasını işlemişti.
Ellili yaşlarında içine bazen bir karamsarlık ve ağırlık çöken Dostoyevski, bu durumu ikinci eşi Anna Grigoriyevna Snitkina’ya "Sanki bir suç işlemişim gibi bir çeşit sebepsiz hüzün ve keder içindeyim" diye açıklamıştı. Ecinniler'de Stavrogin'i bir çocuğa tecavüz ettirmiş olması yüzünden de kendini hep suçlamıştı.
Dostoyevski kendi çocukluğunda, annesine acı çektirmesinden, sürekli sarhoş olmasından ve hizmetkârlara kötü davranmasından dolayı babasından nefret ediyordu. Eserlerinde kullandığı, kaderine boyun eğen ve uysal kadın örneğini kendi evinde; annesinde gördü. Kadının alttan alması, erkeği daha da kızdırmaktan başka bir işe yaramayacağını görmüştü. Çok duyarlı biri olan Dostoyevski, bu yüzden babasına kin besliyordu. Babasının ölümünü haber aldığında, "Babamın ölümünde benim hiçbir suçum yok, ama bu öldürmenin kefaretini ödemeye hazırım, çünkü içimden onu öldürmek geçiyordu" diyerek Karamazov Kardeşler adlı romanında yer alan Dimitri Karamazov'un tepkisinin benzerini gösterdi. Dostoyevski, babasının ölümünü istediğini düşünerek depresyona girdi. Bazı yazarlara göre de ilk sara nöbetlerine de bu düşünce sebep oldu. Sigmund Freud ve birçok psikanalizci, babaya duyulan bu nefrete ve bunu izleyen suçluluk düşüncesine dayanarak Dostoyevski'nin hastalığının sinirsel kökenli olduğunun ortaya çıkardı.
Andre Gide, Ezilenler adlı romanın, aşağılanışın insanı cehennemlik ettiği, alçakgönüllüğünse kutsallaştırdığı fikriyle dolu olduğunu söylemişti. George Steiner ise Charles Dickensvari bir havanın olduğunu söylediği Ezilenler'de bulunan temanın Ebedî Koca'da, Ecinniler'de ve Karamozov Kardeşler'da da yer aldığını söyledi. Nicholas Berdyaev, Dostoyevski'nin bütün yaratıcı gücünü insana ve insanın kaderi temasına adadığını, bunun da onu ölümsüz kılmaya yettiğini belirtti.
Devlet aleyhinde bir komploya katıldığı iddiası ile tutuklandıktan sonra sekiz ay hapisanede kalan Dostoyevski, suç ve ceza kavramlarıyla en yoğun şekilde burada karşılaştı. İdam edilmek üzereyken affedildi. Cezası dört yıl kürek ve altı yıl adî hapse dönüştürüldü. Dört yılın sonunda er rütbesi ile kışlaya verildi ve 1859 yılında terhis edildi. Suç ve Ceza adlı eserini 1858 yılında oluşturmaya başladı. Bu eserinde ahlak kavramını ve siyaseti harmanladı. Dostoyevski, bu romanda sadece Rus halkını değil, tüm insanlığı tehdit eden bir kısır döngüden kurtulmanın gerçekleşebileceğini vurguladı. Yazar, John Stuart Mill'in ekonomik refah için bireysel bencilleşmeyi öneren kuramını Semyon Zaharoviç Marmeladov'un ağzından eleştirdi.
Dostoyevski, düşünce ve sanat deneyimini sürekli olarak arttırdı. Tanrı'dan, ateizmden, kötülükten, özgürlükten söz eden roman karakterleri, gerçekte aynı bilincin farklı anları gibidir. Bu karakterler aracılığıyla Dostoyevski, cinleri ruhundan uzaklaştırır. Bakış açısı değişmekle beraber eserleri, gerçeğin hep aynı çoşkulu ve acı veren arayışı içerisindedir.
Fyodor Dostoyevski Kitapları - Eserleri
- Suç ve Ceza
- Öteki
- Beyaz Geceler
- Yeraltından Notlar
- Kumarbaz
- Ölüler Evinden Anılar
- Amcanın Düşü
- Başkasının Karısı
- Puşkin Üzerine Konuşma - Batı Çıkmazı
- Budala
- Ecinniler
- Delikanlı
- Ebedi Koca
- Ev Sahibesi
- Ezilenler
- İnsancıklar
- Karamazov Kardeşler
- Mutluluğun Kıyısında
- Öyküler
- Stepançikovo Köyü
- Yufka Yürek
- Netoçka Nezvanova
- Tatsız Bir Olay
- Timsah - Gülünç Bir Adamın Düşü - Uysal Bir Ruh
- Yaz İzlenimleri Üzerine Kış Notları
- Dokuz Mektupluk Roman
- Dünyayı Güzellik Kurtaracak
- Üç Novella
- Bir Yazarın Günlüğü
- Suç ve Ceza (Çizgi Roman)
- Rus Öyküleri
- Büyük Engizisyoncu
- Gülünç Bir Adamın Düşü
- Mektuplar
- Çocuklarla Beraber
- Beyaz Geceler - Uysal Kız
- Nelli’nin Öyküsü
- Dürüst Hırsız
- Bobok
- Yufka Yürekli - Soytarı
- George Sand Öldü mü?
- İradesiz Adam - Noel Ağacı ve Düğün
- Karamazov Kardeşler (Cilt 2)
- Küçük Kahraman
- Diriliş - Kumarbaz
- Çocukluğum - Ezilenler
- Timsah
- Bir Yufka Yürek - Dürüst Hırsız
- Ecinniler (Cilt II)
- Suç ve Ceza 2. Cilt
- Yeraltından Notlar - Beyaz Geceler
- Karamazov Kardeşler - Cilt 3-4
- Budala 2. Cilt
- Seçmeler
- Delikanlı 2. Cilt
- Başkasının Karısı - Namuslu Hırsız
- İnsancıklar - Beyaz Geceler
- İnsancıklar - Netoçka Nezvanova
- Uysal Kız
- Delikanlı - Cilt 3
- Rus ve Dünya Edebiyatı Üzerine Notlar
- İnsanın Ruhunu Yücelten Bir Acı, Ucuz Bir Mutluluktan Daha Değerlidir
- Seçilmiş Əsərləri
- Yoxsul İnsanlar
- Bay Proharçin
- Üç Hikâye: Beyaz Geceler - Polzunkov - Yufka Yürek
- Sıradışı Bir Olay
- Four Stories
- Timsah ve Nahoş Hikaye
- Suç ve Ceza
Fyodor Dostoyevski Alıntıları - Sözleri
- Bence tehlikenin ahmak kimseler tarafından gelmesine hiç gücenmemeli, çünkü işleyen kafaları değildir. (Ecinniler (Cilt II))
- Çok duygulu, ama ezilmiş insanlar vardır. Bu insanların delilikleri, öbür insanlara karşı bir çeşit kara mizah gibidir. (Çocuklarla Beraber)
- Her şeyin iyisi eskidenmiş. (Beyaz Geceler)
- -“Çağ dışı ve çağdaş ihtiyaçlara uymayan sanat büsbütün var olamaz. Varsa da o sanat değildir; o, soysuzlaşmıştır, yozlaşmıştır, gücünü ve her türden sanat değerini kaybetmiştir.” (Rus ve Dünya Edebiyatı Üzerine Notlar)
- Bırak geçmiş geçmişte kalsın... (Dürüst Hırsız)
- ..kadın bütün hakikati duysa da sanki bilmiyor duymuyor gibi davranır! (Ev Sahibesi)
- "Başkalarından saygı görmek istersen, önce ve en önemlisi kendi kendine saygı duymalısın; ancak bu şekilde kendini saydırabilirsin." (Ezilenler)
- Anlık bir yanılgıydı benimkisi, bir sis, bir duygu yoğunluğuydu. (Bir Yufka Yürek - Dürüst Hırsız)
- “…kendine lâyık görmediği bu kadar büyük bir saadet onu ezmiş, içini allak bullak etmişti. Nihayet, bedbaht olmak için durmadan marazi bir şekilde vesileler arayarak haraboluyordu…” (İradesiz Adam - Noel Ağacı ve Düğün)
- İnsan her şeye alışan bir yaratıktır ve sanırım bu onun en iyi niteliğidir. (Ölüler Evinden Anılar)
- "her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır. (Yeraltından Notlar)
- Kaderin cilvesi, şanssızlık, gene bırakmamıştır peşini (Bay Proharçin)
- “Yüreğim konuşurken ben susmayı beceremem.” (Beyaz Geceler)
- Kendini en iyi aldatmasını bilen, herkesten daha neşeli yaşar. (Suç ve Ceza 2. Cilt)
- Bir suçsuzu cezalandırmaktansa, on suçluyu bağışlamak daha iyidir. (S. 682) (Karamazov Kardeşler - Cilt 3-4)
- İnsanın aptallığı sonsuzdur, siz de bilirsiniz. (Yufka Yürekli - Soytarı)
- İnsanın zihni neyle meşgulse rüyasında onu görür. (Suç ve Ceza (Çizgi Roman))
- Çok tuhaf ama olasılıkların gerçekten bir sistemi olmasa bile rastlantısal bir düzeni var sanki (Kumarbaz)
- İnsanın kendi yüzünden daha şeytanca ne vardır? Çünkü kimse öyle olduğuna inanmaz. (Ecinniler (Cilt II))
- Ne çok gülmüşümdür, içinde binlerce kötülük bulunan, ama kendini iyi biri zanneden zayıflara. (Seçmeler)