Evime ve Nihal'e Mektuplar - Cahit Sıtkı Tarancı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Evime ve Nihal'e Mektuplar kimin eseri? Evime ve Nihal'e Mektuplar kitabının yazarı kimdir? Evime ve Nihal'e Mektuplar konusu ve anafikri nedir? Evime ve Nihal'e Mektuplar kitabı ne anlatıyor? Evime ve Nihal'e Mektuplar PDF indirme linki var mı? Evime ve Nihal'e Mektuplar kitabının yazarı Cahit Sıtkı Tarancı kimdir? İşte Evime ve Nihal'e Mektuplar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Cahit Sıtkı Tarancı

Editör: İnci Enginün

Tasarımcı: Utku Lomlu

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750732423

Sayfa Sayısı: 152

Evime ve Nihal'e Mektuplar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ben yaşamak, her şeye ve herkese rağmen, ruhumun rüyalarına, vücudumun ıstıraplarına rağmen, ben yaşamak istiyorum. Bu arzu bilsen ne kadar kuvvetli bir arzudur Nihal. Bu arzu mukaddestir. Ben bu arzumu tatmin etmek istiyorum...

Kendimi bildim bileli hep, "İstiyorum, istiyorum!" diye söyleniyorum fakat şimdiye kadar istediklerimin hiçbiri olmadı. Ateş sandığım bir parçaya elimi dokundurur dokundurmaz kül olduğunu duydum ve ürperdim, güneşi gözlerimin çipili içine sıkıştırmaya uğraşırken gece kalın ve karanlık zırhını kafama geçirerek beni sersem etti. İçimde henüz uçmamış beyaz bir güvercin vardı, uçurmak istediğim ilk gün, avucumda tüylerinden başka bir şey kalmadı. Beni kim anlayacak diye üzülüyorum…

(16.04.1931)

Bu kitaptaki mektuplar okuyucuya neler verebilir? Mektup türünün hayatımızdan silinmek üzere olduğu bugünlerde mektubun beraberinde taşıdığı heyecanı, hayat sahnelerini, aile bağlarını yeniden hatırlatmaz mı acaba?

-Prof. Dr. İnci Enginün-

Evime ve Nihal'e Mektuplar Alıntıları - Sözleri

  • Benim prensibim dünyada kimseyi incitmemektir.
  • Dipsiz kuyular gibi karanlık oluyorum.
  • İnsan okuya okuya fenayı iyiden tefrik etmeye muvaffak olur...
  • ... çünkü saklanan bir ıstırap fazlalaşır, tehlikeli bir şekil alır, halbuki sevdik bir kalbe sır halinde ifşa edilen dertler toz gibi havada dağılmaya mahkumdurlar.
  • ... halbuki kalemim yaşanılacak saatlerin müjdecisi olmak niyetinde...
  • Kıymetini takdirden aciz olduğumuz üç aylık muammalı bir saadet devresinden sonra böyle birdenbire uzaklara atılmak, şefkatiniz ülkesinden uzak, yabancı bir yerde yatıp kalkmak, yiyip içmek, annesini mustarip hayatının biricik güneşi affeden hassas bir çocuk için mukadderatın amansız bir fermanıdır...
  • Benim için yaşamak bir saadet değil, mütemadi bir sa'y ve gayret demektir… Mektepteki sevmediğim derslere çalışmak değil, mefkûrenin esrarını anlayabilmek için sarf edeceğim gayrettir…
  • “kalemim yaşanılacak saadetlerin müjdecisi olmak niyetinde...”
  • Sen ağaçlıklar arasından geçen sakin ve muhteşem bir nehir ol... Her şey ol, eğlenen, mesut olan ol... Canlı bir hayat ol... Ben de sana bakarak ömrüme bir çekidüzen vereyim.
  • Sen ne kadar her şeyi iyi görüyor ve ne kadar yaşamayı seviyorsan, ben aksine olarak o kadar her şeyi karanlık görüyorum, her şeyde bana karşı bir suikast olduğunu zannediyorum, hayata tükürmekten başka bir şey yapmamaktayım…
  • Sevdik bir kalbe ifşa edilen dertler toz gibi havada dağılmaya mahkumdurlar.
  • İnsan okuya okuya fenayı iyiden tefrik etmeye muvaffak olur.
  • Sana ait olan her şeyde bir başkalık, bir sihir var gibi!
  • İstanbul çok güzel Nihal... Fakat içinde doğup büyüdüğümüz Diyarbakır daha güzeldir... Oranın topraklarında bize yakınlık var. Oranın taşları bize karşı hissiz değildir. Oranın havası ciğerlerimizi iftiharla şişirecek ne de olsa temiz, öz havamızdır. Oranın suları ancak bizim hararetimizi söndürebilir. O muhit içinde ancak biz varlığımızı gösterebiliriz. Ancak Diyarbakır denen yerde, yaşamanın ulviyetini kavrayabiliriz... Velhasıl şekerim, Diyarbakır'ı sevmek bir vazife ve hem de ihmal edilmeyecek mukaddes bir vazifedir.
  • Mademki içinde güzelliklere karşı yenilmez bir zaaf vardır, istediğin kadar oku ve yaz… Çünkü yaşamak nedir? Arkamızda kalan dev gibi bir yalan değil midir? Ve emin ol Nihalciğim, bildiğimiz yalnız bu dünyadır, bütün korktuklarımız hep hülya ve gördüklerimiz rüyadır…

Evime ve Nihal'e Mektuplar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

''Sevmek, devam eden en güzel huyum.'' diyen Cahit Sıtkı'da kendimi buldum. Cahit Sıtkı Tarancı'yı okumadan sevgi kelamını ağzınıza almayın derim. Ne zarif ne hoş bir sevgi izahı sevgiden kasıt bir sevgiliye değil Anneye,babaya,kardeşe hayata velhasıl sevmeyi seviyoruz biz edebiyat camiası (Müseffa Küni)

Ailesine yazdığı mektuplardan oluşmaktadır.Bu mektuplar ile Cahit Sıtkı'nın özeline inebiliyorsunuz. Annesine hitabı,babasına saygısını ve Nihal'e olan hayranlığı, düşkünlüğü,sevgisini görmemek elde değil.Ve bir dikkat çeken şey de kendisini beğenmemesi olayını mektuplarda özellikle Nihal'e olanlardan rastlamak mümkün.Böyle adamları şiirleri anlamak biraz zor oluyorsa da mektupları ile tamamen o aileden biri oluveriyorsunuz.Mektuplar da ki o hitablar,naziklik,naiflik o kadar yerinde ki okurken o zamanlara gidiveriyorsunuz sanki (Burak CAN)

Bir şairi anlamaya en yakın yol hayatından bir parça bilmekle mümküne yaklaşıyor. Cahit beyin üslubu öyle güzel ki insanı eski zamanların kibar insanlarına götürüp gülümsetiyor. Zaman zaman günlük hayatındaki, derslerini vs anlattığı yerlerde biraz sıkılmadım desem saygısızlık olur. Lakin böyle ince bir ruh olduğunu öğrendiğime çok sevindim. Özellikle kardeşi nihal ile olan mektupları bambaşka. Mutlaka okunması gereken kitaplardan değil, evet. Ama merakı olanları tatmin edecek nitelikte. (Sena B.)

Evime ve Nihal'e Mektuplar PDF indirme linki var mı?

Cahit Sıtkı Tarancı - Evime ve Nihal'e Mektuplar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Evime ve Nihal'e Mektuplar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cahit Sıtkı Tarancı Kimdir?

Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin en önemli şairlerinden birisidir. En ünlü şiirleri "Yaş Otuz Beş" ve "Memleket İsterim"'dir.

4 Ekim 1910’da Diyarbakır’da dünyaya geldi. Babası, Diyarbakır'da ticaret ve ziraatle uğraşan köklü Pirinçcizadeler ailesinden  Bekir Sıtkı Bey; annesi, babasının amca kızı Arife Hanım'dır.  Ailesi, ona dedesinin ismi olan “Hüseyin Cahit” adını verdi. Akrabaları 1934'te Soyadı Kanunu ile “Pirinççioğlu” soyadını aldığı halde aynı yıl pirinç ekiminden çok zarara uğrayan babası Bekir Sıtkı Bey, bu duruma kızarak “çiftçi” anlamına gelen “Tarancı” soyadını almıştır. 

Diyarbakır'da başladığı ilk eğitimin ardından aile geleneğinden ötürü orta öğrenim için Kadıköy Fransız Saint Joseph Lisesi'ne gönderildi. Lise öğrenimi için 1927 yılında Galatasaray Lisesi'ne geçti. Fransızcayı çok iyi öğrenerek Baudelaire, Rimbaud, Mallarme'yi özümsedi. Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. İlk şiirleri Galatasaray Lisesi’nin “Akademi” isimli dergisinde ve Servet-i Fünun dergisinde yayımlandı. Ömürboyu yakın dost olacak Ziya Osman ile 1928-1929 yılında okulda tanıştı.

1931’de girdiği Mülkiye Mektebi'nden ikinci senenin sonunda atılınca Yüksek Ticaret Okulu'na girdi ancak memuriyet sınavını kazanıp Sümerbank’ta çalışmaya başladıktan sonra bu okuldan da ayrılmak zorunda kaldı. “Ömrümde Sükût” adlı ilk şiir kitabı henüz Mülkiye Mektebi’nde iken yayımlandı.

Çalıştığı pozisyonun Zonguldak, Karabük’e atanması üzerine Sümerbank’ta başladığı memuriyetten ayrıldı; çalışma hayatını öykülerini yayımlamakta olduğu Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü.

Cumhuriyet Gazetesi sahipleri Nadir Nadi ile Doğan Nadi'nin desteği ile Üniversite yüksek öğrenimini tamamlamak üzere Paris'e gitti. 1938-1940 yılları arasında Sciences Politiques'e devam etti. Paris'te iken Paris Radyosu'nda Türkçe yayınlar spikerliği yaptı; bir yandan da gazeteye öyküler göndermeye devam etti. Paris’teki öğrenciliği sırasında Oktay Rıfat ile tanıştı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman uçakları 1940 yılında Paris’i bombalamaya başlayınca öğrenimini tamamlayamadı; bisiklet ile kaçarak Lyon ve Cenevre yoluyla Türkiye'ye geri döndü.

12 Mart 1941'de askerliğini yapmak için hazırlık kıtasına katılmış, nisan ayı sonlarına doğru Ankara Yedek Subay Okulu'nda altı aylık döneminin ardından 10 Kasım 1941'de piyade asteğmeni olarak Burhaniye II. Tabur 5. Kıta Bölük Komutanlığı emrinde kıta hizmetine başlamıştır. Ünlü “Haydi Abbas” şiiri, askerlik döneminin bir ürünüdür.

O yıllarda ailesi artık İstanbul’a yerleşmişti; bir süre babasının Eminönü’deki ticarethanesinde çalıştı ancak içki sorunları yüzünden babası ile arası açılınca Ankara’ya gitti. Sırasıyla Anadolu Ajansı'nda, Toprak Mahsulleri Ofisi'nde ve Çalışma Bakanlığı'nda tercüman olarak çalıştı. “Otuz Beş Yaş” şiiri ile 1946'da CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı ve yurt çapında tanınan bir şair oldu. Çalışma Bakanlığı'ndaki görevi sırasında tanıştığı Cavidan Tınaz ile 4 Temmuz 1951’de evlendi. Evlendikten sonra yazdığı şiirlerini “Düşten Güzel” adlı kitapta topladı.

1953 yılında geçirdiği bir krizden sonra felç oldu. Yatağa bağlı ve yarı bilinçli durumda olan şair; İstanbul ve Ankara’da çeşitli hastanelerde tedavi gördü; bir yıl kadar Diyarbakır’daki baba evinde bakıldı. Dönemin bakanı Samet Ağaoğlu'nun yardımıyla 6 Eylül 1956'da kardeşi Halit Tarancı refakatinde Viyana'da gönderilmiştir. Zatülcenp hastalığına yakalanarak 12 Ekim 1956’da Viyana'da vefat etti Cenazesi Ankara’da Cebeci Asri Mezarlığı’na defnedildi. Arkadaşı Ziya Osman’a yazdığı mektuplar 1957’de “Ziya'ya Mektuplar” adıyla yayımlandı.

Kitaplarına almadığı şiirlerle şiir çevirileri ve kendisi için yazılanlar “Sonrası” adlı kitapta toplanarak 1957’de yayımlandı.

Ailesinin Diyarbakır’daki evi 1973 yılında "Cahit Sıtkı Müze Evi" olarak ziyarete açıldı.

Öyküleri, “Cahit Sıtkı Tarancı Hikâyeciliği ve Hikâyeleri" adıyla Selahattin Önerli tarfından 1976'da kitaplaştı.

Şairi anlatan kapsamlı bir araştırma, Prof. Dr. Ramazan Korkmaz tarafından 2002 yılında "İkaros’un Yeni Yüzü – Cahit Sıtkı" adıyla yayımlanmıştır.

Edebi yaşamı

Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Cahit Sıtkı’nın Fransız okullarında okumuş olmasının etkisiyle ilk şiirlerinde Fransız şairlerin üsluplarıyla benzerlikler görüldü.

Kimileri 'Muhit' ve 'Servet-i Fünun/Uyanış' dergilerinde yayımlanan ilk şiirlerini 1933 yılında yayımlanan Ömrümde Sükut adlı kitapta topladı. Otuz Beş Yaş şiirinin, 1946’da, Cumhuriyet Halk Partisi’nin düzenlediği, yarışmada birincilik kazanmasıyla ününü pekiştirdi ve Cumhuriyet Dönemi’nin önemli şairleri arasına girdi.

Sanat için sanat ilkesine bağlı kaldı. Ona göre şiir, kelimelerle güzel şekiller kurma sanatıdır. Vezin ve kafiyeden kopmamış; ama ölçülü veya serbest, her türlü şiirin güzel olabileceği inancını taşımıştır. Açık ve sade bir üslubu vardır. Çoğu gerçeğe bağlı olan mecazları, derin, karışık ve şaşırtıcı değildir. Uzak çağrışımlara ve hayal oyunlarına pek itibar etmemiştir. Zaman zaman bazı imaj ve sembollere başvurmuştur.

Şiirlerinde en çok yaşama sevinci ve ölüm temalarına yer vermiş, nedense hep ölümün üstüne gitmiştir. Ayrıca yitik aşklar, mutlu sevdalar, yalnızlık, yaşadığı bohem hayatın buruklukları, çocukluk özlemi de şiirlerine konu olmuştur.

Cahit Sıtkı Tarancı Kitapları - Eserleri

  • Otuz Beş Yaş
  • Gün Eksilmesin Penceremden
  • Ömrümde Sükut
  • Ziya'ya Mektuplar
  • Düşten Güzel
  • Evime ve Nihal'e Mektuplar
  • Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar
  • Yağmurdan Sonra Güneş
  • Seçmeler
  • Sonrası
  • Yazılar
  • Bütün Şiirleri
  • Cahit Sıtkı Tarancı Evime ve Nihal'e Mektuplar

Cahit Sıtkı Tarancı Alıntıları - Sözleri

  • Günlerden sonra bir gün, Şayet sesimi fark edemezsen Rüzgarların nehirlerin kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm. Fakat yine üzülme müsterih ol Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gök kubbede Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum (Seçmeler)
  • Bugünkü modern hayat, sevdiğimiz, asırlardan beri tadageldiğimiz canım edebiyatı mahkûm mu ediyor? (Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar)
  • Ölümü ne güzel tasvirlemiş Cahit Sıtkı ; "Bi kere misafire çıkmış adın... İstesende gideceksin,İstemesen de."… (Gün Eksilmesin Penceremden)
  • Bilmem ki hatıralar Ne istersiniz benden Gelir gelmez sonbahar (Bütün Şiirleri)
  • Nedir ki eninde sonunda ölüm? Ayrı düşmek değil mi aşinalardan? (Sonrası)
  • Sana ait olan her şeyde bir başkalık, bir sihir var gibi! (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
  • Affedin beni daldığım oluyorsa eğer, Neyleyim gönlümce değil bu olup bitenler. (Gün Eksilmesin Penceremden)
  • ''...Öylesine karanlık ki gecemiz, Ha olmuş ha olmamış penceremiz..'' (Yazılar)
  • Öyle eksildik ki yaşarken, Bize dokunan her şeyi eksiltiyoruz... Yalnızlığımızla çoğalıp kalabalıklığımızla eksiliyoruz. Ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız Ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz .. (Sonrası)
  • Ne yardan geçilir, ne serden; Korkuyorum bu gecelerden. Bel bağladığım tepelerden Gün doğmayabilir bir daha. (Seçmeler)
  • ... halbuki kalemim yaşanılacak saatlerin müjdecisi olmak niyetinde... (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
  • "Ne doğan güne hükmüm geçer, Ne halden anlayan bulunur; Ah aklımdan ölümüm geçer; Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur... (Bütün Şiirleri)
  • Benim için yaşamak bir saadet değil, mütemadi bir sa'y ve gayret demektir… Mektepteki sevmediğim derslere çalışmak değil, mefkûrenin esrarını anlayabilmek için sarf edeceğim gayrettir… (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
  • İyi geceler canım, derdin. Gecenin iyiliğinden çok, Canın olma düşüncesi Yeşerir dururdu içimde. (Gün Eksilmesin Penceremden)
  • Söylemek istiyoruz, çıkmıyor ki sesimiz! Benim mi, onların mı, atan kimin kalbidir? Birbirine karışıp gidiyor nefesimiz! (Ömrümde Sükut)
  • Öyle dalmışım ki bu akşamüstü, Komşu arsadır gözümde gökyüzü. Ben dünyadan bihaber bir çocuğum, Kayıp zıpzıplarımı arıyorum. Koşun çocuklar, koşun komşu kızlar, Avuçlarıma sığmıyor yıldızlar. (Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar)
  • Sanat eserinde dinî bir öğüt, ahlakî bir düstur, siyasî, içtimaî, iktisadî bir akide arayanlar, mesela Pascal'ı okuyup tanassur etmek, Gorki'yi okuyup komünist olmak safdilliğini gösterenler Goethe'nin Werther'ini okuyup intihar eden budala âşıklardan daha az gülünç değildir. (Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar)
  • İstanbul çok güzel Nihal... Fakat içinde doğup büyüdüğümüz Diyarbakır daha güzeldir... Oranın topraklarında bize yakınlık var. Oranın taşları bize karşı hissiz değildir. Oranın havası ciğerlerimizi iftiharla şişirecek ne de olsa temiz, öz havamızdır. Oranın suları ancak bizim hararetimizi söndürebilir. O muhit içinde ancak biz varlığımızı gösterebiliriz. Ancak Diyarbakır denen yerde, yaşamanın ulviyetini kavrayabiliriz... Velhasıl şekerim, Diyarbakır'ı sevmek bir vazife ve hem de ihmal edilmeyecek mukaddes bir vazifedir. (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
  • “kalemim yaşanılacak saadetlerin müjdecisi olmak niyetinde...” (Evime ve Nihal'e Mektuplar)
  • Yar olsun, dost olsun, ne arıyorsun, Adresi belli mi vefasızlığın? (Sonrası)