Evlilik Şirketi - Bekir Yıldız Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Evlilik Şirketi kimin eseri? Evlilik Şirketi kitabının yazarı kimdir? Evlilik Şirketi konusu ve anafikri nedir? Evlilik Şirketi kitabı ne anlatıyor? Evlilik Şirketi PDF indirme linki var mı? Evlilik Şirketi kitabının yazarı Bekir Yıldız kimdir? İşte Evlilik Şirketi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Bekir Yıldız

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752897090

Sayfa Sayısı: 78

Evlilik Şirketi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kadın sarsıldı. Hiçbir şey söyleyemedi. Hatta kendi özüyle

bile konuşamadı. Duruyordu öylece. Bir süre sonra, düşünceleri

söküldü yavaş yavaş. Anlatmak, dedi içinden. Sanki yaşantımız,

salt bir düğümü çözmeye bağlı. Yüzlerce, binlerce olay iç içe oysa.

Bugünü nasıl kavrayabilirim, bugünü yaşarken?

Edebiyatımızda daha çok Güneydoğu'nun ağalık sistemi, töre, topraksızlık, işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik gibi sorunlarını

işleyen usta öykücü, usta romancı Bekir Yıldız, bu kez

evlilik kurumuna evrensel bir eleştiri getiriyor. İki insanın

sağlıkta ve hastalıkta, iyi günde ve kötü günde birbirinin

yanında olmak üzere söz vererek kurduğu evlilik kurumu

aslında içinde ne türden ikiyüzlülükler, sahtelikler ve yalanlar

barındırır? Ve bu yalanların üstüne kurulu olan düzen aslında

iki insanın samimi bir birlikteliği midir yoksa toplumsal olanın

dayatmaları ile kurulmuş kirli bir şirket midir?

Bekir Yıldız'ın büyük tartışmalar yaratmış kitabı

Evlilik Şirketi, köhnemiş bir kurum üzerine tazeliğini

kaybetmeyen bir tartışma.

Evlilik Şirketi Alıntıları - Sözleri

  • Çocukluğumuzun yarım kalan boşlukları doldurulmuyor bir türlü.
  • Kuşkulardır hayatı açıklayan. Ama sonuç bir yıkılışı açığa vuracaksa, öğrenmenin yararı ne?
  • Çoğunluğa uymanın, doğruyu paylaşmak olduğunu öğretmediler mi bize?
  • Bugünü nasıl kavrayabilirim, bugünü yaşarken?
  • Yatmayı isteyip de yatamamakla, yatmak arasında önemli bir ayrım var mı sence? Düşün hele birazcık.
  • Razıyım, etini lokma lokma sunan kadın yerine, düşünen kadının tutsağı olmaya.
  • Gül bahçesinin yanı başındaki çöplük de karlar altında. Ruhumuz da böyle.
  • Anlatamamak zorunluluğu değil midir iğrenç olan?
  • Ama yanılgım, evliliğe kadar hakkımı almış toplumun, tüm hakkımı, evlendikten sonra ödeyeceğini sanmış olmam. Üstelik, enkaz yığınını andıran yaşantımın üzerine bir saray konduracağımı umarak. Oysa küçükte neyse, büyükte de aynı oluyor motif.
  • Önemli olan, birisinin yerine öbürlerini koyamadığımız yaşlarda sevdiklerimizdir.
  • Hiç bir şey sanmıyorum. Mutsuz bir insanım o kadar. Bu gece, daha iyi anladım bunu.
  • ...hayat, kovalamaktan vazgeçildiği andan itibaren, kovalayanın sırtına oturur. Yüktür artık o. Mezara kadar taşınacak bir yük...
  • Savaşmalısın bundan sonra, kızın adına, bütün çocuklar adına...
  • Çocukluğumuzu bile tattırmamışlar bize.
  • Tertemiz. Konuşabildikleri, görüp düşünebildikleri kadar, toplumun kirlettiği temiz çocuklar...

Evlilik Şirketi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Evliliklerinin 10. yılına giren bir çiftin, birbirlerine dürüstlük sözü vererek bir gece boyunca çocukluklarından yetişkinlik yıllarına itiraflarda bulunmalarını konu alıyor kitap. Aslında birbirlerini hiç tanımadıklarını fark ederler acı ve öfkeyle. Diyalog ve yer yer monologlarla kadın-erkek ilişkileri, toplum baskısı, bastırılmış cinsellik, ahlak, namus, erkek egemen bakış açısı gibi kavramları evlilik kurumuna da dokunularak anlatılıyor. Evliliğin toplumsal ve karşılıklı sözleşmelerle bir şirket gibi yönetildiği ve çoğu şeyi sümen altı etmek için kullanıldığı da anlatılmak istenen şeylerden. Son 10 sayfasındaki cümleler çok keskin. (Başaran)

"Ataerkil ahlâk nişanlı kızın kocasına el değmemiş olarak teslimini gerektirmektedir." Kadın - İkinci Cins 2, Simone de Beauvoir Bekir Yıldız bu kitabında "çürümüş" geleneksel evlilik kurumunu ele almıştır. "Halkalı Köle" adlı kitabı da evlilik kurumunu işlemiştir lakin bu kitap daha keskin yargılarla donatılmış olduğu için ilk olarak bu kitaptan başlamak istedim. Bazı yorumları okudum. Bekir Yıldız'ın evlilik kurumuna "takıntılı" olduğunu düşünenler ve çok sert eleştiri getirdiğini söyleyenleri gördüm. En önemlisi 'evlilik kurumuna bakış açınız değişebilir", "evli olanlar okumasa daha iyi olur. gibisinden yorumları da okudum. Neden bu yorumlar? Çünkü toplum olarak evliliği, aile kurumunu "kutsal" sanıyoruz da ondan. Sanıldığı gibi hiçbir şey kutsal değildir. Yüzyıllardan beri yutturulan iki masal varsa biri: Evlilik kutsaldır. İkincisi: Annelik kutsaldır. Bu iki durum da ataerkil düzenin ayakta kalması için toplumların derinlerine işletilen masallardır. Biz evlilik kurumunun ne olduğu ile yüzleşmekten korkuyoruz. Bu yüzden de bu konuyu böylesine cesurca irdeleyen bir eseri okutmaktan çekiniyor olabiliriz. Çünkü kafamızda oluşan soru işaretleri kalabalıklara yayılırsa "Kutsallarımız" zarar görebilir de ondan.. 10 yıllık evliliklerinde ilk defa birbirlerine geçmişlerini dürüst bir şekilde anlatmaya niyetlenen çiftin bir gecelik sohbetinden oluşuyor eser. Evlilik ile ilgili bir sürü noktaya parmak basıyor Bekir Yıldız bunlardan biri: Bekâret ve bekaretin toplum gözünde evlilik yatırımı olarak görülmesi. Bekaret kavramını da Ataerkil düzende yaşayan bir çift gözünden aktarıyor bize yani kadın da bu durumun evlilik için önemli olduğunun farkında çünkü bakire olmayan kadının toplum gözünde "kötü kadın" olduğu daha küçük yaşlardan beri anneler tarafından kızlara öğretiliyor. Gençlik yıllarının başında yaşadığın duyguyu şöyle anlatıyor kadın: "Kızlığıma, benden daha çok önem vererek, hiçlediler beni." Bununla beraber bekaretin evlenme vaadiyle yaklaşan erkeğe verilecek bir mühür olarak algılanması, evlilik yatırımı olarak düşünülmesi ve erkeğin kadının geçmişinde yaşadığı cinsel ilişkileri hemen "bekaret", "namus" bağlamında ele alması on yılını dolduran bir evlilik ilişkisini yıkabilecek bir etki yaratmaktadır. Çünkü hakim olan anlayışa göre tüm namus işleri kadının bekaretinin yerinde olup olmamasına bağlıdır. Ataerkil düzende Erkeğin namuslu olma durumu da kadının bakireliğine, namuslu kalışına bağlıdır. Ama evlilik bağı kurulup kadın sürgülü kapıların ardında tutulduğu vakit işler değişiyor ve Simone de Beauvoir'un deyimi ile: "Erkek kadını kendisine bütünüyle mal etmek, ama onun olmamak, hem bir arada yaşamak, hemde yalnız kalmak istemektedir. Böylece, daha evlendikleri an kadını kandırıp uyutmaktadır. Kadın ömrünü bu ihanetlerin nerelere varacağını hesap etmekle geçirmektedir. Kadın - İkinci Cins 2, Ataerkil düzende erkek "Namus" kavramını kadınların sırtına yükleyip istediği hayatı yaşarsa sorun kalmıyor lakin kadın erkeğe bu hayatını sorgulatmaya ya da kadın uyanmaya başladığı vakit senaryolar terse dönüyor, erkek itiraf etmeye başlıyor: «Beni sev,» dedi adam, utanmış gibi. «Bütün pisliğime karşın sevmelisin hem. Çünkü senin, böylesine güçsüz ve biçare bırakılışını hiç belli etmedim bugüne dek. Uygarım, batılıyım deyip kendi kendini kandırmana hiç dil uzatmadım. Bırakmalıyım dedim hep, düşünden uyanmasın. Ninniler söyledim sana. Uyanıp çıldırmayasın diye. Ama uyandın artık. Savaşmalısın bundan sonra, kızın adına, bütün çocuklar adına...» Sayfa: 87 Geleneksel Evlilik kurumunun yalan dolan üzerine kurulu olduğunun kanıtıdır bu alıntı. Erkek kadını uyutur, onun mükemmel bir eş olmasını ister. Kadını bir fanusa hapsederek gerçeklikle bağını koparır. Evde çocuk bakan kadın kendi yazgısını yaşayacak çocuklar yetiştirir. Kitabın genelinde erkek ataerkil düşünceler ile yoğrulmuş olsa da bazı noktalarda çağdaş yaklaşımlar sergilemektedir. Örneğin kadının öncelikli olarak kazanması gereken şeyin maddi bağımsızlık değil de düşünce özgürlüğü olduğunu ifade eder. Bu da Bekir Yıldız'ın ekonomik "sömürü" sistemine getirdiği sayfalara denk gelir. Özellikle kitabın son bölümü mükemmel bir sistem eleştirisidir. İstenmeyen gebeliği sona erdirmek isteyenin kadınlarından çok erkeklerin olduğunu para gücünün erkeğin elinde olduğu sürece yaşam ve ölümü seçecek tarafın o olduğunu dile getirmiştir. (Kürtaj masraflarını da doğan çocuğun masrafını da erkek ödemektedir.) Evliliğin içindeki bu kadar bilinmemezlik nereden kaynaklanıyor? "Suçumuz ayrı cins olmamız salt. Korkmak, çekinmek, utanmak, hattâ düşman olmak birbirimize. Konuşmadan, neyi, nasıl öğrenecek iki ayrı cins birbirinden?" (Sayfa 71) Evlilik salt bir bedene sahip olmak ve insanın bir görevi olarak salt yuva kurmak üzerine inşa eden zihniyetin evliliklerin sırlarla çevrili olmasının nedeni cinslerin birbirlerine olan yabancılık durumudur. Hâlâ evlilik günü birbirlerini gören insanlar olduğu sürece, hâlâ evlilik için temel şartlardan biri kadının bakireliği olarak algılandığı sürece bu kurum çürümeye devam edecektir. "Kutsallık" durumu da bunu kurtaramayacaktır. (Adem Yüce)

Ne kadar dürüstüz ilişkilerimizde? Her şeyimizle şeffaf mıyız, yoksa otosansürden geçirip öyle mi yansıtıyoruz çevremize? Örneğin eşimiz bizim herşeyimizi bilir mi, yoksa bilmesi gereken kadarını mı bilir? Eski flörtlerimizi söylemeli miyiz, söylememeli miyiz??? Sorular çoğaltılabilir. Bekir Yıldız, Evlilik Şirketi isimli kitabında, evliliklerinin dokuzuncu yıldönümü gecesinde, dürüst olmayı ve çocukluklarından başlayarak daha önce hiç anlatmadıkları sırlarını birbirine anlatmaya çalışan bir çifti anlatıyor... Otuz beş yıl önce okuduğumda çok beğenmiştim kitabı. Şimdi okuduğumda sanki Bekir Yıldız anlatmak istediğini iyi anlatamamış gibi geldi bana. Yine de ilginç bir kitap... (Zeki Erdem)

Evlilik Şirketi PDF indirme linki var mı?

Bekir Yıldız - Evlilik Şirketi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Evlilik Şirketi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bekir Yıldız Kimdir?

Bekir Yıldız (d. 1933 - ö. 8 Ağustos 1998), Türk öykü ve roman yazarı.

1933 yılında Urfa'da dünyaya geldi. Matbaa'cılık okulunu bitirerek, işçi olarak Almanya'da çalışmaya gitti. Yurda döndüğü zaman, Asya Matbaası'nı açan Bekir Yıldız, hikâyelerinde Güney Doğu insanlarının yaşamlarını anlattı. Hikâyelerinden bazıları senaryolaştırıldı ve filme alındı. May, Halkın Dostları, Yeni a, Yazko Edebiyat dergilerinde görev aldı. Birçok yazısı "Zaman İçinden" adlı kitapta toplanmıştır.1971 yılında Kaçakçı Şahan eseri ile Sait Faik Hikâye Armağanı'nı aldı. 11 Ağustos 1998 yılında geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti. Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedilmiştir.

Bekir Yıldız Kitapları - Eserleri

  • Evlilik Şirketi
  • Kaçakçı Şahan
  • Halkalı Köle
  • Reşo Ağa
  • ve Zalim ve İnanmış ve Kerbela
  • Kara Vagon
  • Harran
  • Beyaz Türkü
  • Arılar Ordusu
  • Demir Bebek
  • Alman Ekmeği
  • Sahipsizler
  • Dünyadan Bir Atlı Geçti
  • Darbe
  • Aile Savaşları
  • Mahşerin İnsanları
  • Sahipsizler - Dünyadan Bir Atlı Geçti
  • İnsan Posası Güneydoğu Zındanı
  • Bozkır Gelini
  • Türkler Almanya'da
  • Ölümsüz Kavak
  • Kör Güvercin
  • Yaman Göç
  • Düz Adam
  • Seçilmiş Öyküler
  • Röportajlar
  • Şahinler Vadisi
  • Yargılayan Zaman İçinden
  • Sahipsizler

Bekir Yıldız Alıntıları - Sözleri

  • Bir çuval buğday karşılığı çalışmak, ağanın gölgesinde yalanmak, Gaffar'ın babasını yatağa vurmuştu..Toprak, şimdi, yıllardan beri kendisini deşen, dölleyen bu adamı cezalandırıp altına almak sabırsızlanıyordu adeta. (Kaçakçı Şahan)
  • "Yanıp kül olsaydın, bundan iyi miydi?" dedim kendi kendime. "Çocuklar için kağıt olacaksın ya, hey şımarık kavak. Daha ne isteyeceksin?" (Ölümsüz Kavak)
  • Hele babanızın polisliğinin ilk günleri var ki... Bak sen nerden nereye... Utandıydı ilk günler sokağa çıkmaya. Ben de utandıydım ilk mantoyu giydiğimde... İşte o zaman bildiydim utanmak nedir, ne değildir. (Aile Savaşları)
  • Bizim toplumumuzda, çocuk kaç yaşına gelirse gelsin, anne babalar için büyümemiş süt kuzularıdırlar. (Yaman Göç)
  • Çağımızda başarının ilk koşulu, birlik olabilmektir. Bir elin nesi var, iki elin sesi var. (Arılar Ordusu)
  • Büyük kentlerde hatalar ve günahlar kalabalığın arasında kaybolup giderken, burada her hata ve günah kurşunla bastırılıyordu. (Reşo Ağa)
  • "Fırında insan...Mahşeri bir fırında...Ateş,yakıcı, kavurucu değilken, birilerini sırtına almak gösterisinde insan.Ama ısı artınca, ayaklar yanınca, insan, sırtındakini ateşe atıp attığının sırtına binme yarışında.... (Mahşerin İnsanları)
  • Sanki sömürü biçimi değişince, sömürü ortadan kalkıyor! (Harran)
  • Neydi sevgi? Nasıl bir şeydi aile? Sevgi uğruna adanan hayatlar, giderek nasıl da unutulup yeni adanmalara dönüşüveriyordu. (Darbe)
  • Bir zamanlar kılıçlarıyla saldıran Türkler, bu defa pasaportlarıyla sızıyorlardı Avrupa'ya... (Reşo Ağa)
  • " İnsansız kent başkadır,insanların olup da,dışarı çıkamadıkları bir kentse bambaşkadır. ' (Mahşerin İnsanları)
  • Bilip de bir şey yapmamak, bilmekten daha acıdır. (Demir Bebek)
  • Tanrı insanoğlunu en olağanüstü nitelikte, hem de maliyeti sıfır denecek bir ucuzlukta yaratıyordu. Oysa ki, doğanın hışmına uğrayan insanoğluna uzatılan her doktorun eli, büyük ve obur pençeliydi.. (Reşo Ağa)
  • "Hasretiz biz," dedi. "Suya hasret bitki gibi, hasretiz Türkçe konuşmaya. Hanım işe gider, göremezsin. Sokaklarda yürürken, korkarsın çoluk çocuğunla Türkçe konuşmaya. Oh... Oh be ne rahatmış meğer, ana diliyle konuşması insanın..." (Yaman Göç)
  • Bir çuvalın içine doldurulmuş kediler gibi, birbirimizi parçalamak yerine, bizleri çuvala dolduranlar üzerine konuşabilsek... (Darbe)
  • Emekçinin Türkü Almanı olur mu sanıyorsun? (Alman Ekmeği)
  • Düşünmek istiyordu Ali. Düşünmek, yaşamak demekti gene de. Yaşamak da; dünle, bugünle, hatta gelecekle hesaplaşmaktı. (Darbe)
  • Seviniyor kimi altta kalanlar. Gaz fırınlarında ölmenin sırası altta kalanlara üç beş saniye sonra geliyor çünkü. (Dünyadan Bir Atlı Geçti)
  • Çünkü ölümsüzdür kitaplar, yazılmışsa eğer. (Beyaz Türkü)
  • Damgalanan insanlar, çirkinleşen insanlar, Tanrı'ya açılan umutlarıyla kümeleştiler. (Kara Vagon)