Ferdydurke - Witold Gombrowicz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Ferdydurke kimin eseri? Ferdydurke kitabının yazarı kimdir? Ferdydurke konusu ve anafikri nedir? Ferdydurke kitabı ne anlatıyor? Ferdydurke PDF indirme linki var mı? Ferdydurke kitabının yazarı Witold Gombrowicz kimdir? İşte Ferdydurke kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Witold Gombrowicz

Çevirmen: Osman Fırat Baş

Yayın Evi: Jaguar Yayınları

İSBN: 9786056501982

Sayfa Sayısı: 352

Ferdydurke Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Ferdydurke'yi, Proust'un ölümünden sonra yazılmış üç veya dört büyük romandan birisi olarak görüyorum."

-Milan Kundera-

"Ferdydurke, Nietzsche'ci diyebileceğim birkaç romandan birisi ve kesinlikle tek 'komik' romandır, eğer böyle bir tanımlama yapılabilirse."

-Susan Sontag-

"Gombrowicz, bu yüzyılda, hatta belki de başka bir yüzyılda da kavrayamayacağımız meseleleri dert edinmiştir."

-Czeslaw Milosz-

Polonya'da 1937'de yayımlanan Ferdydurke ilk önce Naziler, sonrasındaysa Komünist rejim tarafından yıllarca yasaklı kaldı. Savaştan hemen önce Arjantin'e yerleşen Gombrowicz, on yıl sonra Arjantinli arkadaşlarının yardımı ve teşvikiyle kendi romanını İspanyolcaya çevirince Ferdydurke kendi dilindeki tutsaklığından kurtulmakla kalmadı, Avrupa'nın da "edebiyat olayı" haline geldi: Modern roman, yeni bir başyapıt kazanmıştı. Fakat Ferdydurke baş döndürücü kimyasıyla sadece hayranlık değil merak da uyandırdı. Okumayanları okumaya, okuyanları ise bir sihrin büyüsünü anlamaya çağıran bir meraktı bu. Ne olup bittiğini anlamak isteyen veya kitabı bir başkasına tavsiye ederken zorlanan okurların yardımına neyse ki Gombrowicz'in kendisi yetişti:

"Kendisine çocuk gibi davrandıkları için bir çocuğa dönüşen bir adamın grotesk bir hikâyesidir bu. Ferdydurke, insanoğlunun Büyük Toyluğu'nu ortaya çıkarmaya amaçlıyor. Kitapta da açıklandığı üzere, kendisini bazı davranışlarla açıklamak zorunda kalan saydam ve belirsiz bir varlıktır insan. Sonunda dışarıdan bakıldığında -başkaları için- kendi içinde olduğundan çok daha belirli ve kesin hale gelir. Bu durum, insanın gizli toyluğu ve başkalarıyla iletişime geçerken takındığı maske arasında trajik bir bölünmeye yol açar. Asıl kişiliğini bu maskeye uyarlamaktan başka çaresi kalmaz insanın; sanki göründüğü kişi, kendisiymiş gibi. 'Ferdydurke insanı'nın da başkaları tarafından yaratılmış olduğunu; insanların, kendilerine 'varoluş şekilleri' diyebileceğimiz yeni şekiller dayatarak kendilerini yarattıklarını söyleyebiliriz."

Ferdydurke, Osman Fırat Baş'ın yıllar süren çalışmasıyla Lehçe aslından Türkçeye ilk kez çevrildi.

Ferdydurke Alıntıları - Sözleri

  • “Anlatılamaz olanın anlatılamaz işkencesi.”
  • Yinelemekle, evet, yinelemekle en kolay biçimde herhangi bir mitoloji yaratılır!
  • Senin ideallerin dünyanın en iyi idealleri olsalar bile, senden farklı olamazlar!
  • Dakikalar saatler gibi geçiyordu, saniyeler uzuyordu, kendimi kötü hissediyordum; bir boruyla suyu çekilen deniz gibiydim.

Ferdydurke İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Biçim ve olgunlaşmama: Ferdydurke, yazarın neyi anlatmaya çalıştığını ve kimliğini dile getiren çok önemli bir eser. Eseri incelersek çevresindekiler ona öyle davrandığı için çocuklaşan bir adamın absürt hikayesiyle karşılaşıyoruz. Ferdydurke, yazarının ifadesiyle insanlığın Büyük Gelişmemişliği’nin maskesini düşürmek istemektedir. Bu kitabın tanımladığı haliyle insan, belli davranışlarıyla kendini açıklamak zorunda olan bir varlıktır. Bu belli davranışlar sonucunda kendi içinde olmadığı kadar dışardan ve o dışarıdaki başkaları için tanımlanmış ve belirlenmiş olur. Gizli gelişmemişliği ve başkasını korkutmak için taktığı maske arasında acınası bir oransızlık vardır. Sanki gerçekten dışarıya gösterdiği kişiymiş gibi, kendi içinde de bu maskeye uyum sağlamaktan başka çıkar yolu yoktur. Böylece Ferdydurke insanının başkaları tarafından yaratıldığını, insanların, belli biçimleri ya da “davranış biçimi” dediğimiz şeyi karşılıklı zorla benimseterek, birbirlerini yarattıklarını söyleyebiliriz. Kitabın 1937 yılında, Sartre daha “öteki’nin bakışı” kuramını ortaya atmadan önce yayımlanmış olması da felsefi açıdan da değerini ortaya koyuyor. Belki de Sartre’ın kavramları yayıldıkça kitabın değeri de daha iyi anlaşılmış olabilir. “Biçim” ve “olgunlaşmamışlık” kavramları bir hamur gibi başarıyla yoğrulmuş kitapta. Ferdydurke insanını tanımlarken bu insan biçimi başkaları tarafından yani dışarıdan bir etkiyle ortaya çıkarıldığı için aslına bakarsak gerçek bir insan olma özelliğini de kaybetmiştir. Özünden kopmuştur. Son olarak kitabın acı ve ince bir alay üslubuyla bizi sarıp sarmaladığını söyleyebilirim. Bu kitabı okuduktan sonra diğer kitaplarına da mutlaka bir şana vereceğinize inanıyorum. Keyifli okumalar. (Özlem)

Bitince "ne okudum ben ya?" demekten kendimi alamadım sahi ne okudum ben? Ferdydurke, yasaklı kitaplardan biri haliyle insan okurken acaba hangi söylediği delirtti milleti, ya da nasıl bu kadar rahatsız etmeyi başardı diyor. Bu sebeple cümlelerin altını deşmeye, bir okuduğunu bir kez daha okumaya başlıyorsun. Kitaptan biraz bahsedeyim kahramanımız bir sabah bir anda hiç tanımadığı biri tarafından alıp gençliğine götürülür. İşte düşünce romanımız böyle başlıyor. Olgunlaşmadan, burjuvaziden, gençlikten, masumiyetten dem vuruyor ve gerçekleri tüm çıplaklığıyla yüzümüze çarpıyor. Herkes okusun öyle akıcı böyle su gibi değil. Zor ve emek isteyen ama bu emekleri boşa çıkarmayan bir eser. (Zuhal)

Ferdydurke PDF indirme linki var mı?

Witold Gombrowicz - Ferdydurke kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ferdydurke PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Witold Gombrowicz Kimdir?

1904’te, Varşova’nın iki yüz kilometre güneyindeki Maloszyce kasabasında doğdu. O sıralarda Polonya’nın büyük bir bölümü Rusya işgali altında olsa da Gombrowicz, refah içinde mutlu bir çocukluk geçirdi. Ailesi 1911’de Varşova’ya taşındı ve Gombrowicz, ilk öğretimini Varşova’da Katolik eğitim veren bir okulda tamamladı. Varşova Üniversitesi’nde hukuk okudu. Eğitim amacıyla gittiği halde vaktini daha çok yazar kahvelerinde geçirdiği Paris’te bir yıl yaşadıktan sonra Varşova’ya dönüp adliye memurluğuna başladı. Bir süre sonra bu işten sıkıldı, hele bir de Radom Mahkemesi’ndeki üst düzey görev talebi reddedilince hukuk kariyerini bırakıp kendisini tümüyle edebiyata verdi. Daha sonra hepsini yakacağı romanlarını yazmaya başladı. İlk eseri 1933’te -bundan birkaç ay sonra vefat edecek olan- babasının da desteğiyle yayımlanan Bir Ergenlik Çağı Günlüğü [Pamiętnik z Okresu Dojrzewania] oldu. Bu seçki, dönemin eleştirmenleri tarafından görmezden gelindi, görenlerse pek ciddiye almadı. 1937’de Ferdydurke yayımladı. Bir yıl sonra ilk oyunu yayımlandı. Yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle takma isimlerle gazetelerde polisiye hikâyeler tefrika etti. Jerzy Giedroyc’un tavsiyesine uyarak Arjantin’e muhabir olarak gitti. Gombrowicz’in Arjantin’e ulaşmasından bir hafta sonra Almanlar Polonya’yı işgal etti ve İkinci Dünya Savaşı resmen başladı. Gombrowicz’in Arjantin’deki ilk yılları yoksulluk içinde fakat yeni arkadaşlarından oluşan kalabalık bir topluluk içinde geçti. Onların da teşviki ve yardımıyla Ferdydurke’yi İspanyolcaya çevirmeye başladı. 1947’de Ferdydurke, İspanyolca yayımlandı. Kosmos, Pornografi, Atlantik Ötesi gibi yeni romanlarının ve Ferdydurke çevirisinin etkisiyle Gombrowicz, birkaç yıl sonra hak ettiği değeri görmeye başlasa da ülkesinde hâlâ yasaklıydı. Neyse ki 1960’ların başında Polonya’da yaşanan kültürel değişimle birlikte kitapları yeniden yayımlandı ve her biri büyük ilgi görmeye başladı. Gombrowicz 1963’te Avrupa’ya döndü. 1968’de Nobel’e aday gösterildi; fakat ödülü tek oyla kaçırdı. 24 Temmuz 1969’da Venedik’te, solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybetti.

Witold Gombrowicz Kitapları - Eserleri

  • Ferdydurke
  • Kozmos
  • Taamüden Cinayet
  • Pornografi
  • Bakakaï
  • Atlantik Ötesi
  • Günlük
  • Günlük
  • Kronos

Witold Gombrowicz Alıntıları - Sözleri

  • Bir cinayet kendiliğinden gelmez, beyler zekayla tasarlamak, düzenlemek ve kurmak gerekir! Armut piştikten sonra düşmez ağzınıza. (Taamüden Cinayet)
  • “Dış, için yansıdığı bir aynadır.” (Bakakaï)
  • Hay kör kurşunlara gelesin! Ben saklanmak için çömeldikçe, onlar bana şamdan tutuyorlar! Bu saygının bolluğu karşısında şaşkına dönen pansiyon sahibi kadın, itirazlarımı dinlemeden beni küçük odamdan alıp pansiyonun en iyi odasına taşımıştı: bu zor ve güvenliksiz zamanda küçük odamda kalmak yerine, kendimi iki pencereli kocaman bir salonda buldum. Bu lanet olası haber, benim büyük bir insan olduğum haberi, tüm Yurttaşlar arasında yayılmıştı: ertesi gün iş yerinde bir saygı bir hürmet; öyle ki insanlar yanımda konuşmaktan, şakalaşmaktan çekiniyorlardı hatta. Hay Lanet, Lanet olsun! Bu kutlama işi güç kazanıyordu, görünüşe göre, Ekselansları Büyükelçi benim isteksizliğime ve şiddetli karşı koymama karşın bildiğini okuyor, her yerde Kutlama yaptırıyordu. Hay lanet herif, nereden göründüm gözüne! Ne tekinsiz bir iş yapmışım! Hayır, normal bir zaman olsa neyse, ama orada Öldürmeler, Katletmeler gırla giderken, en iyisi başıma kötü bir şey gelmesin diye dua edip sessizce oturmak. (Atlantik Ötesi)
  • “Tembellik çok yetenekli insanların kaçınılmaz özelliğidir.” (Bakakaï)
  • İnsan doğası, kendini yaşamsal bir genişleme içerisinde günahta açıkça gösterir ve yaşamsallığın böyle bir dönemini tanımayan ve çocukluğundan beri erdemli olan, kendisi hakkında çok şey bilemez. (Günlük)
  • ... insan, neredeyse hiç, bulunduğu yerde değildir ya da tam anlamıyla değildir; bu durum çevredeki şeylerle ilişkimizin parçalı, karışık ve kaygan, güvenilmez ve alçakça oluşundan ileri gelir; bir eğlenceye katılan insanlar, diyelim ki bir geziye katılıyor olsunlar, (hesabıma göre) ancak yüzde on orada olurlar. Bizim durumumuzda da üzerimize gelen nesneler ve nesneler, görüntüler ve görüntülerden oluşan bu inatçı dalga, daha dün olandan kopan uzaklık, sıkı kesekler içindeki dönüşler, toz, toprak, çatlaklar vb. camlar, şişeler, mantarlar vb. vb. onlardan ortaya çıkan örüntüler vb. vb. eriyordu, kocaman bir ırmak, uçsuz bucaksız bir su, sel, tufan örneği. (Kozmos)
  • Utanmanın garip, çelişkili bir doğası vardır; bir şeye karşı kendini savunurken, o savunulan şeyi alıp en derine en kişisel, en mahrem yere götürür. (Kozmos)
  • Hatta düşünmek için durdum, ne de olsa herkes kendisi olmak isterdi, demek ki ben de kendim olmak istiyordum, örneğin kim frengiyi sever, tabii ki kimse frengiyi sevmez, ama frengili bile kendi olmak, yani frengili olmak ister; ''tekrar sağlıklı olmak istiyorum.'' demek kolay, ancak bu sanki ''olduğum gibi olmak istemiyorum.'' demek gibi bir garip kaçıyor. (Kozmos)
  • — Özür dilerim... diye mırıldandım. Şey, ben... ben... daha gitmiyorum, biraz daha kalmak isterdim... (Taamüden Cinayet)
  • Çünkü başlangıçtan beri her şey bana aitti,bense her şeye tıpatıp benziyordum-dış, için yansıdığı bir aynadır. (Bakakaï)
  • Halk bizden daha hasta,daha kaçık! Köylüler deli. İşçiler - Patolojik! (Günlük)
  • -gevşek dokulu bir ahlak istiyorum, doğamın ahlakını, bu tazeliği korumak istiyorum. benim için insan yersiz, rahatsız edici bir ahlaka yapılanmıştır ki, bu ahlaki yaşamın ölümüdür. -ihtiyarlığa bağlı kireçlenmenin, bunak yüzyılı, aynı zamanda, biçim ve içgüdü arasındaki ateşkes...büyük olasılıkla, kırsal ruhumuza, kendini gösteren derinlikte bir boşluk yarattığında oluşan kör bir cüretin yüzyılı. -zamandan çıkan yüzümü görmeye başlıyorum. buna, ertelenemez kesinliğin tasavvurunun önceden gelen hazzı eşlik ediyor. coşku. -köpek gibi, at gibi ahlaklı! sıradan sağlık gibi ahlaklı! ya ben? ya benzerlerim? oh, biz bedenin mantığı ile kırılmıştık, karmaşık etkinliklerin yaratısıydık, bildiğimiz doğanın değil, insan doğasının ürünüydük, biz, insanlığın ürünüydük, insan doğası olan “ikinci doğanın” üretimiydik. sapıklıktık, rafineliktik, karmaşıklıktık, ruhtuk, biz mutsuzlar!.. -neden insan ölümü, hayvan ölümüne benzer ki? neden can çekişmelerimiz böylesi yalnız ve böylesi ilkel? neden ölümü uygarlaştıramadınız? -içimde bir şey, ötekine nasıl oluyor da hep karşı koyuyor acaba! -oturuyorum ve “patlıyorum”: dramım, yazgım, kaderim, varoluşumun belirsizliği patlıyor... kuşatıyor her şey beni. son yıllarda doğamdan ve insanlardan yavaş yavaş uzaklaşışım -yaşlanma süreci- bu ruhsal durumu daha da tehditkar hale getiriyor. insan yaşamı, yaşla birlikte kalıcı bir kapana dönüşüyor. başlangıçta, yumuşaklık ve esneklik içine dalmak kolay- ama şimdi yaşamın yumuşak eli demirleşti, bu acımasız metalin soğukluğu, damarların korkunç ve zalim biçimde kemikleşmesi ortaya çıktı. -önümü göremiyorum... umut yok. içimdeki her şey bitmiş, başlamak da istemiyor. hesaplaşma mı? bunca gergin ve işle dolu yıllardan sonra kimim ben? (Günlük)
  • ...birinin çıkıp,biz istemediğimiz halde,irademiz dışında bize bizim yerimize kendi gücümüzü aşan şeyleri yaptırırak,bizi herkesin görmesi için ortalık yere atabildiği şu talih... (Bakakaï)
  • Neden suçundan kaçan bir suçlu gibi saklanıyorsunuz? (Taamüden Cinayet)
  • Eğer ayaklarımız üzerinde güçlü bir halde durabilseydik bu kadar erdemli olmazdık. Başarısız olanların erdemlerine, yoksulluktan doğan bu erdemlere güvenmem ve bu ahlaklı olma hali bana Nietzsche’nin şu sözünü anımsatır: “Törelere uymak zayıflıklarımızın sonucudur. “ (Günlük)
  • Bach,sıkıcıdır! Tarafsızdır. Soyuttur. Tekdüzedir. Matematikseldir. Yücedir. Kozmiktir. Sıkıcıdır, Bach! (Günlük)
  • ‘Sıkıntının gözü kardeşim, korkununkinden büyüktür.’ (Kozmos)
  • İnsan başka insanlar arasında köklenmiş bir varlıktır ki, dünyayla olan tüm ilişkisini, insanlarla olan ilişkisi belirler. (Günlük)
  • Senin ideallerin dünyanın en iyi idealleri olsalar bile, senden farklı olamazlar! (Ferdydurke)
  • “Aristokrasiye asla güven olmaz; aristokrasiye, evcilleştirilmiş bir leopardan daha sakınımlı yaklaşmak gerekir.” (Bakakaï)