Ferhunde Kalfa - Halid Ziya Uşaklıgil Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Ferhunde Kalfa kimin eseri? Ferhunde Kalfa kitabının yazarı kimdir? Ferhunde Kalfa konusu ve anafikri nedir? Ferhunde Kalfa kitabı ne anlatıyor? Ferhunde Kalfa kitabının yazarı Halid Ziya Uşaklıgil kimdir? İşte Ferhunde Kalfa kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Halid Ziya Uşaklıgil
Yayın Evi: Akvaryum Yayınevi
İSBN:
Sayfa Sayısı: 80
Ferhunde Kalfa Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Ferhunde Kalfa Alıntıları - Sözleri
- Demek o kadar zamandan beri beklenen saadet dakikası gelmişti. Demek o artık gelin olabilecekti ve şimdi aralarında birkaç beyaz tel fark olunan saçlarını, bu kara şeyleri sarı, sapsarı, sırma gibi yapmak mümkün olacaktı.
- Düğün günü bütün ev halkının ısrarına karşı duramayarak Ferhunde süslendi, köşeye oturtuldu; nihayet işte gelin olmuştu. Fakat saçlarını sarı, sapsarı, sırma gibi yapamamış, yapmak istememişti; çünkü onlar artık siyah değil, beyaz, bembeyaz, ipek gibi beyazdı...
- ...taa kalbinin içinde bir düğüm burkuldu...
- Düğün günü bütün ev halkının ısrarına karşı duramayarak Ferhunde süslendi, köşeye oturtuldu; nihayet işte gelin olmuştu. Fakat saçlarını sarı, sapsarı, sırma gibi yapamamış, yapmak istememişti; çünkü onlar artık siyah değil, beyaz, bembeyaz, ipek gibi beyazdı...
- "...ta kalbinin içinde bir düğüm burkuldu." .
- Ve bu bekleyiş heyecanı onu sarartıyor, günden güne kuvvetten düşürüyordu.
- Fakat ta kalbinin içinde bir düğüm burkuldu.
- İki de bir sorardı:'' Daha ne kadar var küçük hanım? Şimdi sekiz ay mı kaldı? ''
- ... ta kalbinin içinde bir düğüm burkuldu.
Ferhunde Kalfa İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Son derece naif bi insanın öyküsü Eskiler besleme derlermiş de ne kalbini ne duygularını ne düşüncelerini bilmez duymaz görmezlermiş. Ferhunde Kalfa'da içindeki uktelerle birlikte zamanın akışına kaptırmış kendini sonunda istediği sapsarı saçlar bembeyaz kar gibi olduğunda farkına varmış hayatın.. Çok içten ve yalın bir öykü Bi solukta okumalık :) (eskifotici)
Halit Ziya’nın mevcut dönem şartlarındaki genel cariye portresinin bir yansıması olan hikâye Ferhunde isimli karakterin başından geçenlerle karşımıza çıkıyor. Öykünün başlarında belirtilen Ferhunde’nin ‘evin kızı gibi’ olduğu gerçeği hikâyenin bir nevi fragmanı gibi yazar tarafından peşinen okuyucunun önüne bırakılıyor. Yine “Mademki küçük hanımdan ayrı tutulmuyor” cümlesinin içinde yer alan “mademki” kelimesi ilerde gelişecek olaylara önayak olmaktadır. Hasna’nın evlilik hazırlıklarını bile doğrudan doğruya kendi olası izdivacının bir başlangıcı olarak görmesi ve kendi hayatının buna göre şekilleneceğini düşünerek hareket etmesi Ferhunde’yi uzun yıllar boyu sürecek bir yalnızlığın ve kimsesizliğin eline atacaktır. Hasna evlendikten sonra sıranın kendisine geleceğini düşünüp neşelense de ne yazık ki Ferhunde, efendileri için altı üstü bir kalfa-dadı-bacı üçlemesinden başka bir rolü olmayan bir karakter olarak yansıtılmaktadır. Sürekli bir arayış içerisinde olan Ferhunde, evlenme umudundan beslenmektedir. Onun bitmek bilmeyen bekleyişleri ne kendisi ne de efendileri tarafından fark edilmektedir. Bu bekleyiş ve kendisinin toplum içindeki yerini idrak edememesi onu tüketmektedir. Ferhunde’nin evin kızı gibi görüldüğü bir aile içerisinde kendi konumunun ve bilişsel olarak kendinin farkına varamadan kendini var etmeye çalışırken içten içe yok olması Ferhunde’nin hayatının özeti olarak yazar tarafından okuyucuyla buluşturuluyor (Murat Turan)
Halid Ziya- Ferhunde Kalfa incelemesi: Halid Ziya bu hikayesinde kişinin iç çatışmalarına yer vermiştir. Ferhunde kalfalık statüsündedir. Hikayede kendi ihtiyaçlarının farkına varamamış ve başkaları tarafından da farkına varılmamıştır. Kalfa olarak girdiği bu evde evin kızı olan Hasna ile birlikte büyümüşlerdir fakat aralarındaki fark bariz bellidir. Hasna evin kızıdır fakat Ferhunde evin kızı gibidir. Sosyal statü bakımından çevresindeki insanlarla eşit olmaması ve ailesiz olması en büyük farktır. Servet-i Fünun karakterlerinin genel özelliği olan melankoli, aciz ruh bu eserde apaçık ortadadır. Evin kızı gibi davranılan Ferhundeye mevkisinin ne olduğunu unutturarak tek isteği olan evlilik istemediği yaşta ve istemediği biri ile verilmiştir. Kendisini sürekli Hasna ile karşılaştıran Ferhunde aralarındaki farkı anladığında gerçeklerle yüzleşmiş ve hayal kırıklığı ile koskoca bir ömrü tamamlamıştır. Aslında Halid Ziyanın Mai ve Siyah romanındaki Ahmet Cemil karakterini Ferhunde Kalfa ile bağdaştırabiliriz çünkü iki karakterde de hayallerde yaşayıp hakikat ile karşılaştıklarında büyük bir farkına varış söz konusudur. Sürekli kendileriyle iç çatışma halindedirler ve tamamen gerçeklerden kaçıp hayallere sığınmışlardır. (1kelebeğingünlüğü)
Ferhunde Kalfa PDF indirme linki var mı?
Halid Ziya Uşaklıgil - Ferhunde Kalfa kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ferhunde Kalfa PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Halid Ziya Uşaklıgil Kimdir?
Bazı edebi yazılarını Hazine-i Evrak dergisinde Mehmet Halit Ziyaeddin adıyla yayımlamıştır. Servet-i Fünun edebiyatının en büyük nesir ustası kabul edilir. İlk büyük Türk romanı olarak kabul görmüş Aşk-ı Memnu'nun yazarıdır.
Aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun Sultan Reşat devri Mabeyn Başkatibi (1909-1912), ve Ayan Meclisi üyesidir.
İstanbul'un Eyüp semtinde doğdu. Babası halı tüccarı Halil Efendi, Uşak'tan İzmir'e göçmüş varlıklı bir ailedendi. Halit Ziya, o sırada İstanbul'a yerleşmiş olan Halil Efendi ile Behiye Hanım'ın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Mahalle mektebindeki ilk eğitiminin ardından Fatih Askeri Rüştiyesi'ne devam etti. 93 Harbi'nin başlaması ile Halil Efendi'nin işleri bozulunca aile, İzmir'e yerleşti ve Halit Ziya öğrenimini İzmir Rüştiyesi'nde sürdürdü. Ardından İzmir'de Ermeni Katolik rahiplerinin çocukları için kurulmuş yatılı bir okula devam ederek Fransızcasını geliştirdi; Fransız edebiyatını yakından tanıdı. Fransızca çeviri denemeleri yaptıktan sonra henüz öğrenci iken ilk yazılarını yayımlamaya başladı. Önce İzmir çevresinde kendini tanıttı. Bazı edebi yazılarını İstanbul'da Hazine-i Evrak adlı önemli bir dergide "Mehmet Halid" adıyla yayımladı. Son sınıfta iken okuldan ayrıldı, babasının kâtibi olarak iş yaşamına başladı. Aynı yıl, Bıçakçızade Hakkı ve Tevfik Nevzat adlı arkadaşlarıyla Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti. 10 sayı kadar yayın hayatında bulunan ve İzmir'in ilk edebiyat dergisi olan bu dergide çeviri şiir ve hikâyeler, mensur şiirler, bilimsel yazılar yayımladı. Babasının yanındaki işi edebiyat merakı ile bağdaştıramadığından farklı bir iş aradı. İstanbul'a giderek hariciyeci olmak için başvurdu; başvurusu kabul edilmeyince İzmir'e döndü. İstanbul'da bulunduğu süre içinde Fransız edebiyat tarihi ile ilgili olarak uzun süredir yazmak istediği kitabı yazdı. Garbdan Şarka Seyyale-i Edebiye: Fransa Edebiyatının Numune ve Tarihi adlı kitabı 1885'te 84 sayfa olarak basıldı. Bu eser, onun basılan ilk kitabıdır ve Türkçede basılmış ilk Fransız edebiyatı tarihi olma özelliği taşır. İzmir'e döndükten sonra İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı, öğretmenliğe devam ederken Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başladı. İzmir İdadisi'nin açılmasından sonra öğretmenliğe bu okulda devam etti; Fransızcanın yanısıra Türk edebiyatı dersleri verdi.
Halid Ziya Uşaklıgil Kitapları - Eserleri
- Mai ve Siyah
- Aşk-ı Memnu
- Bir Ölünün Defteri
- Kırık Hayatlar
- Ferdi ve Şürekası
- Nemide
- Bu muydu?
- Ferhunde Kalfa
- Sefile
- Fena Bir Gece
- Hikaye
- Bir Acı Hikaye
- Sade Bir Şey
- Aşka Dair
- Kırk Yıl
- Mai Yalı
- Bir Yazın Tarihi
- İzmir Hikayeleri
- Ruhun Lisanı
- Bitmemiş Defter
- Saray ve Ötesi
- Kadın Pençesi
- Kar Yağarken
- Solgun Demet
- Onu Beklerken
- Bir Hikaye-i Sevda
- İhtiyar Dost
- Bir Şi'r-i Hayal
- Mensur Şiirler - Mezardan Sesler
- Saklanan Düşman
- Füruzan
- Kâbus
- Nesl-i Ahir
- Sepette Bulunmuş - Hepsinden Acı
- Hepsinden Acı
- Bir Başlangıcın Sonu
- Kırık Hayatlar 1. Cilt
- Sanata Dair
- Kırık Hayatlar 2. Cilt
- Küçük Fıkralar
- Bir Muhtıranın Son Yaprakları
- Valide Mektupları
- ذكريات راحل
- Papağan Halit
- Yarın Kardeşler
- Sanata Dair Cilt 2
- Sanata Dair Cilt 1
- Saray ve Ötesi
- Garp'tan Şark'a Seyyale-yi Edebiyye
- Almanya Mektupları
Halid Ziya Uşaklıgil Alıntıları - Sözleri
- Ben mutsuz, kendi kendimden, hayatımdan, geleceğimden kuşku duyan bir gencim. (İzmir Hikayeleri)
- "Zengin olmamakla beraber eline geçen bütün parayı elbiseme, harçlığımı harcar, üç gün sonra para istesem hiç itiraz etmez.." (Aşka Dair)
- "Lakin asıl şiir kadınlardır, bu çiçeklerden teşkil edilerek odanızın yaldızlı hücrelerinde narin çiçekliklerde güzel kokulu anılarıyla size gülümseyen demetlerdir. " (Aşk-ı Memnu)
- "Zaten hiçbir zaman kendisi için alelade bir hayattan fazlasını tasavvur etmemişti. Ta çocukluğundan beri zevkleri sade, emelleri ufaktı." (Mai Yalı)
- mazi ve istikbal aynı ömür kitabının iki sahifesidir, birini yırtmak diğerini natamam [noksan] bırakmak demektir; hele ikincisini yazmak isteyenler birincisini okumamış, görmemiş bulunurlarsa yazacakları bî-asıl bir hurafeden [temelsiz bir saçmalıktan] ibaret kalır. (İhtiyar Dost)
- Sen yalnız benimsin, başka hiç kimsenin olamazsın. Ben bütün içim kaynayarak, bedenimin en küçük parçasına kadar titreyerek senin isteğinle doluyum. Gece gündüz, uyurken uyanıkken gözlerimde kafamda yalnız sen varsın. Anlıyor musun? ... Hep senin için yaşıyorum; ama senin için ölmesini de bilirim. (İzmir Hikayeleri)
- Hâlâ yaşamaktadır lâkin bir yarısını mezara gömmüş bir vücut nasıl hayatta bulunursa öyle... (Hikaye)
- Bir muaşakadan [aşktan] alınan lezzet mahvolur, lâkin bir validenin badi-i felâketi [felâket sebebi] olmaktan mütevellit [ileri gelen] azab-ı vicdanî ebediyyen müteezzi eder [acı verir]. (Sefile)
- O kalp sevmiş, fakat sevdikten sonra kırılmıştı. (Bir Ölünün Defteri)
- Fakat bilinemez nasıl bir ihmalle bir aile kurma tasavvur ve ihtiyacını daima ertesi güne erteleye erteleye bir gün fark etmişti ki saçları ağarmış... (Mai Yalı)
- Aşk, geçtiği yerlerde hazzın öyle izlerini bırakır ki bu görülmese bile duyulur, sezilir. (Sade Bir Şey)
- ...ona en düşman olduğu zamanlar en ziyade sevdiği zamanlardı ve pek emindi ki o da ağır hakaretleriyle, hırçınlıklarıyla beraber onu seviyordu. (Bitmemiş Defter)
- Ne kadar çirkin ve kötü hisler varsa, haset, kıskançlık, çekememezlik, gayz ve kin, her şeyin üstünde tutulmak gerekirken, çıkarlara göre kullanılmak istenen din örtüsünün altında saklanırdı. (Papağan Halit)
- Unutmak istediğim bütün anılar onun içinde idi . (Bir Ölünün Defteri)
- Aralarinda hallolunacak meseleler, paylasilacak seyler, birisine yahut digerine uyarak kabul olunacak fikirler ortaya cikti. Isin baslangicinda her ikisi de digerine karsi, karsilikli yardimlarda bulunuyorlardi. Oyle ki sonunda yaklasa yaklasa ya opusmek ya bogusmak lazim geldi. Opusmediler, bogusmak da istemediler, yalniz ayrilmakla yetindiler. (Saklanan Düşman)
- "Gel. dama çıkalım, sen uçurtmanı uçur, bende çoraplarını öreyim." (Sepette Bulunmuş - Hepsinden Acı)
- Sultan Reşat'ın cülusunun hemen akabinde bir gün Emrullah Efendi (İttihatçı) bana geldi ve oturmaya bile kuvvet bulmayarak yarı ayakta yarı sandalyede söyledi: “Sana mühim bir iş için geliyorum. Biliyorsun ki hünkâr için hükümet yirmi beş bin lira tahsisat teklif ediyor. Biz bunu fazla bulmuyoruz ama…” “Ama hünkâr kendiliğinden bunun beş bin lirasını terk edecek olursa efkâr-ı umumiye üzerinde pek iyi bir tesir hâsıl edecek.” (Saray ve Ötesi)
- "Evet. beni en çok mutlu edecek şey, annesi ve kızını öldürmek olacak!.." (Sepette Bulunmuş - Hepsinden Acı)
- Kaderin akışına engel olacak bir tedbir alınabilir miydi? (Bir Acı Hikaye)
- "Bu evlilik seni mesut etmek değil, aksine, öldürüyor..." (Ferdi ve Şürekası)