Gave - Şemseddin Sami Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Gave kimin eseri? Gave kitabının yazarı kimdir? Gave konusu ve anafikri nedir? Gave kitabı ne anlatıyor? Gave PDF indirme linki var mı? Gave kitabının yazarı Şemseddin Sami kimdir? İşte Gave kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Şemseddin Sami
Yayın Evi: Bordo Siyah
İSBN: 9786053542476
Sayfa Sayısı: 143
Gave Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Gave, Şemseddin Sami'nin üçüncü tiyatro yapıtıdır. Yazar, coşumcu yöntemle yazdığı bu yapıtının konusunu, ünlü İran şairi Firdevsi'nin Şehname adlı destanından, değiştirerek almıştır. Oyunda, iyi ve adaletli olmayı simgeleyen Gave ile kötü adaletsiz yöntemi simgeleyen Dahhak'ın çatışması işlenir. Şemseddin Sami'nin bu konuyu işlerken, dönemin baskıcı yönetimine gönderme yaptığı kuşkusuzdur.
Gave: İyiler her zaman kazanır.
Gave Alıntıları - Sözleri
- "(...) herkes devletin ve daha iyi bir yaşam kurmanın tutsağıymış!
- Zulüm döner döner, sonunda zalimin başına patlar! Bunun için fazla dert etmeyin. Sonunda eden bulur!
- Ben güneşe aşık olmuş bir karıncayım
- Sana kavuşmayı da umudum yok ama sağken canım bedeninde dururken Vazgeçemem.
- Sen sevilmek istediğin gibi, ben de sevmek istiyorum.
- Anladım, bu dünyada dostluk dedikleri, bir saygınlık konusuymuş. Herkes devletin ve daha iyi bir yaşam kurmanın tutsağıymış!
- Bu ne iştir anlamadım! Doğanın her bakımdan süslediği adamlar, genelde halkın gözünde küçük oluyorlar. Doğanın her bir nimetinden yoksun olanlarsa en saygı duyulan kimseler oluyor!
- Ben güneşe aşık olmuş bir karıncayım!
- ... herkesin vicdanı özgürdür!
- Ah yoksulluk ne zor şey! Gece gündüz çalış, sonra da akşam aç yat! Biz neyse de ya zavallı çocuklar! Şimdi yorgun gelirler, karınları da acıkmıştır, ekmek isterler!
- Doğru sözü söylemek benim elimdedir, istediğiniz zulmü yapmak da sizin elinizde! Haydi bakalım. Bir tanrı varsa, benim öcümü alır!
- Yalvarma! Yalvarmak alçaklıktır!
- Gündöndü çiçeği gibi, güneş ne yanda olursa, oraya dönersiniz! Ne güzel vicdan!
- Yaşasın adalet! Yaşasın hak ve hukuk! Yok olsun zalimin zulmü!
Gave İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Zalim hükümdar Dahhak'ın karşısında ezilen, sabrının son haddine kadar tahammül eden, fakat en sonunda zulme son vermek için ayaklanan halkın, çobanların, kahraman demirci Gave'nin hikayesi anlatılıyor. Şemseddin Sami'nin bu eseri 'Şehname'den esinlenerek yazdığı söyleniyor. Aynı zamanda Sosyalizm-Komünizm ve Alevi-Bektaşi görüşlerinin yazar üzerindeki etkisi de bu eserde görülüyor. Eserdeki 'Çekiç-Bayrak' figürlerinin isyan sırasında sembolleştirilmesi, kutsallaştırılması ve Cem Ayinlerinin anlatımı bu etkilenmenin en önemli göstergeleri. Zalim hükümdar, çobanlar, kahraman demirci üzerinden anlatılan hikaye benim aklıma Yaşar Kemal'in 'Ağrıdağı Efsanesi' eserini getirdi. Hem Yaşar Kemal'in, hem Şemseddin Sami'nin eserindeki ortak dayanak noktası sanırım Firdevsi'nin Şehname'si. Bu durum da beni çok vakit kaybetmeden Şehname'yi okumaya sevk ediyor. En yakın zamanda okuyacağım. Eserdeki konu ve kurgunun çok etkileyici olmasına karşın, yazarın anlatım şeklinin, benim açımdan, tam anlamıyla tatmin edici olmadığını söyleyebilirim. Yazar her cümlede en az iki kere 'ah' çekiyor. Bu 'ah' çekme durumunu aynı dönemde yazılmış diğer Türk Klasikleri'nde de görebiliriz. Bize Shakespeare'den ya da Rus yazarlardan abartılı şekilde bulaşmış olabileceğini düşünüyorum. O dönemde bu 'ah'lama durumu normal karşılanabilir ama günümüzde biraz tuhaf oluyor. Ah, bir de Namık Kemal, Recaizade Mahmut Ekrem gibi yine o dönem yazarlarının bir çoğunda görülen 'aşk' temasını kurguya sağlıklı bir şekilde uyarlayamama sıkıntısı var ki, o konuya hiç girmiyorum. İyi okumalar... :) (Bünyamin Müftüoğlu)
Devrimci yapısıyla tanıdığımız Merhum Ali Sami Yen’in babası Şemsettin Sami’nin döneme damga vuran ve büyük göndermeler eseren 3. tiyatrosu Gave ile sizlerle buluşmaktayız. Şehname adlı eseri okuyanların bu eserle kıyaslandığında görülen benzerlikler yanında Kötü olan ‘Dahhak’ ile Adaletli olan ‘Gave’ kıyaslaması yapmasıyla hikayemiz oluşuyor. Bu yazımda aslında isimlerden yola çıkarak dönemi göz önüne alsam da tam olarak kimlerin yerine hangi isimlerin konulduğunu anlayamamış fakat bir ‘Orak & Çekiç’ benzemesini ‘Çekiç & Bayrak’ olarak ele almasıyla ve ettirdiği yeminle de kıyaslayınca zaten anlatılmak istenen bence anlaşılıyor. İnşallah aramızdaki Çılgın Kıbrıslılar kitabın ismiyle bize bir kelime oyunu yapmaz. Şaka bir yana sabah 04.30’da kalkıp havalimanına gideceğimizden dolayı bugün erken çekilmek mecburiyetindeyim. Esenle kalın, sağlıcakla kalın, kitapla kalın efendim.. (Sadık Kocak)
Gave PDF indirme linki var mı?
Şemseddin Sami - Gave kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gave PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Şemseddin Sami Kimdir?
Şemseddin Sami (Frashëri) (1 Haziran 1850, Frashër - 5 Haziran 1904, İstanbul), Arnavut asıllı Osmanlı yazarı, ansiklopedist ve sözlükçü. İlk Türkçe roman olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat'ın (1872), ilk Türkçe ansiklopedi olan Kamus-ül Alam'ın (1889-1898) ve modern anlamdaki ilk geniş kapsamlı Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türkî'nin (1901) yazarıdır. Ayrıca Kamus-ı Fransevî adlı Fransızca ve Kamus-ı Arabî adlı Arapça sözlükleri kaleme almıştır.
Ağabeyi Fraşereli Abdül Bey ile birlikte, Latin ve Yunan harflerini kullanan ilk Arnavut alfabesini geliştirmiş (1879) ve Arnavutça bir gramer kitabı yazmıştır (1886). Kardeşi Naim Fraşeri, Arnavut milli şiirinin kurucusu olarak kabul edilir. Galatasaray Spor Kulübü' nün kurucusu Ali Sami Yen'in babasıdır.
Yaşam öyküsü
1850'de Güney Arnavutluk'ta Berat'a yakın Fraşer kasabasında doğdu. Tımar sahibi Fraşerî ailesinden Halit Beyin beş oğlundan üçüncüsüdür. Diğer iki oğul, Naim ve Abdül, Arnavutluk tarihinde önemli roller oynamışlardır.
Ortaöğrenimini bugünkü Yunanistan sınırları içinde kalan Yanya'da ünlü Zosimea Lisesi'nde tamamladı. Eski ve yeni Yunanca, Fransızca ve İtalyanca'nın yanı sıra Türkçe, Arapça ve Farsça öğrendi. Aile geleneği doğrultusunda Bektaşi tekkesine devam etti.
Emine Hanım ile evli olan Şemseddin Sami, bir süre Yanya Mektubi Kalemi'nde çalıştı. 1871'da İstanbul'a geldi. Matbuat Kalemi'nde memur olarak göreve başladı. Memurluk yaparken bir yandan da ilk telif eseri olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanını 1872-1873 yıllarında forma forma yayınladı. Ebüzziya Tevfik'in çıkardığı Sirac ve Hadika gazetelerinde çalıştı. Vatan Yahut Silistre krizi esnasında bu gazete Yeni Osmanlılar lehine neşriyatta bulunduğu için kapatıldı. 1874'te Fransızca'dan çevirdiği İhtiyar Onbaşı adlı trajedisinin sahnede kazandığı başarı üzerine, Arnavut sorunlarını ele alan Besa adlı oyunu da Gedikpaşa Tiyatrosu'nda sahnelendi.
1874'te vilayet gazetesini yönetmek üzere Trablusgarp'a gitti. Dokuz ay orada kaldı. Bu görevinden önce bir İtalya seyahati yaptı. İstanbul'a döndükten sonra, 1876'da Mihran Efendi Nakkaşyan'la ile birlikte Sabah gazetesini yayımlamaya başladı. Bu gazete kısa zamanda büyük bir popülerlik kazanarak Türk basınında o zamana kadar görülmemiş bir tiraja kavuştu.
1877'de bir süre Rodos Valisi Sava Paşa'nın mühürdarlığı görevinde bulundu. Dönüşünde, daha önce Sabah'ta yazdığı "Şundan Bundan" başlıklı köşesini Tercüman-ı Şark gazetesinde sürdürdü. Bu sırada yoğun olarak Arnavut konularıyla ilgilendi. Bir yandan ağabeyi Abdül Fraşeri'nin önderliğindeki Arnavut İttihadı hareketini desteklerken, Arnavutluğun Osmanlı Devleti'nden ayrılmasını savunan görüşlere karşı çıktı.
1880'te Abdülhamit'in isteği üzerine saraya alınarak mabeynde kurulan Teftiş-i Askeri Komisyonu'nun kâtipliğine getirildi. Ölümüne kadar koruduğu bu görev, onun ekonomik rahatlığa kavuşarak kitapları üzerinde çalışmasına imkân sağladı. Bu yıllarda Daniel Defoe'dan Robenson Kruzo ve Victor Hugo'dan Sefiller romanlarını Türkçeye çevirdi. 1882-83 yıllarında, büyük eserlerinin ilki olan Fransızca-Türkçe Kamus-ı Fransevi'yi, 1885'te de bu eserin Türkçe-Fransızca kısmını yayınladı. Bu eserden dolayı II. Abdülhamit tarafından İftihar Madalyası tevcih olundu. 1889'dan itibaren tek başına yazdığı ve dokuz yılda altı cilt olarak yayımladığı Kamus-ül A'lâm adlı ansiklopediyle, Türkiye'nin en popüler yazarlarından biri haline geldi.
Kamus-ül A'lâm yayını daha tamamlanmadan, 1896-1897 arasında bir yıllık bir çalışmayla, bugüne dek hazırlanmış en kapsamlı Arapça-Türkçe lugat olan Kamus-ı Arabi adlı büyük sözlüğü fasıl fasıl çıkarmaya başladı. Ancak Firuzabadi Kamus'unun birbuçuk katı olacağı haber verilen bu eserin, ancak cim harfinin sonuna kadar olan 504 sayfalık kısmı yayımlandı.
1898'de gazetelerde Şemseddin Sami'nin Türkçenin ıslahı üzerine bir dizi makalesi çıktı. 1899'da modern ilkelere göre hazırlanmış ilk Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki'yi yazmaya başladı. 1901'de bu büyük eseri yayımladıktan sonra kendini tamamen Türk dili araştırmalarına verdi. 1902'de Kutadgu Bilik'in ve 1903'te Orhun Abideleri'nin izahlı çevirilerini hazırladı. Ortaçağ Kıpçakçası hakkındaki eserini bitiremeden 18 Haziran 1904'te Erenköy'deki evinde yaşamını yitirdi.
Görüşleri
Şemseddin Sami, modern Türk milliyetçiliğinin ilk ve bazı yönleriyle en ilginç biçimi olan Osmanlıcılığın en önemli temsilcilerinden biridir. Aslen Arnavut olduğu ve Arnavut sorunlarıyla yakından ilgilendiği halde, Osmanlı devletinin modernleşerek güçlenmesini savunmuş, bunun için imparatorluğun ortak dili olan Türkçenin önemini vurgulamıştır. Türkçeyi incelemek, modernize etmek, geliştirmek ve öğretmek alanlarında, yalnız kendi çağında değil, tüm dönemlerde, Şemseddin Sami kadar emek vermiş kimse azdır.
Kamus-ı Türki, Osmanlı Türkçesini üç dilden oluşan bir karma sayan eski zihniyetten, bağımsız ve bütünlüklü bir dil olarak gören yeni anlayışa geçişte kilit bir merhaleyi temsil eder. Arapça ve Farsça kelimeler eski sözlüklerdeki gibi gelişigüzel aktarılmamış, güncel yazı dilinde kullanılma ve yaşayan bir unsur olma özelliklerine dikkat edilmiştir. Arapça ve Farsça sözcüklerin özgün anlamları değil, (geleneksel bakışta "bozuk" sayılsa da) güncel Türkçe kullanımdaki anlamları verilmiştir. Batı dillerinden alınan yeni kelimelere yer vermeye özen gösterilmiştir. En önemlisi, dilin bel kemiğini oluşturan "Türkçe" unsurunun yapısı ve etimolojisi üzerinde dikkatle durulmuştur. Şemseddin Sami, dilin sadeleşmesini ve Türkçeleşmesini savunmuş, bunun için gerekirse Türkçenin en eski kaynaklarına ve Doğu Türkçesine (Çağatayca) başvurulmasını önermiştir. Ayrıca Şemseddin Sami İslamiyet ile Sosyalizmi bağdaştıran Osmanlı aydınlarından biridir. Kendisine göre, Komünizm lanetlenmeli fakat Sosyalizm yüceltilmelidir. Çünkü Şemseddin Sami'ye göre insanlığın kurtuluşu Sosyalizm'dedir.
Arnavut milliyetçiliği
Modern Arnavut milliyetçiliğinin (Rilindja Kombëtare) manifestosu sayılan Arnavutluk Ne idi, Nedir, Ne Olacak başlıklı kitapçık, Arnavut ulusal geleneğinde Şemseddin Sami Bey'e atfedilir. Bu esere dayanarak Sami Frashëri, kardeşleri Naim ve Abdul ile birlikte, Arnavut ulusal düşüncesinin babası sayılır. (Bak. İngilizce Vikipedi Sami Frashëri maddesi.) Arnavutluk başkenti Tiran'ın ana meydanlarından birinde üç kardeşin anıtı bulunur.
Adı geçen kitapçık ilk kez 1899'da yazar adı olmaksızın Arnavutça, daha sonra Fransızca yayımlanmış, 1904'te Şemseddin Sami'nin ölümünden hemen sonra Sofya'da onun adıyla ve "Arnavutçadan harfiyen tercüme" olduğu kaydıyla Türkçe olarak basılmıştır. Türk tarihçileri genellikle bu eserin Şemseddin Sami'ye ait olduğunu kabul etmezler ve olayı, Şemseddin Sami'nin ününü ve prestijini kullanarak Arnavut milliyetçiliğine itibar kazandırma çabası olarak değerlendirirler. Şemseddin Sami'nin özellikle son yıllarında Türklük ve Osmanlılık konularına gösterdiği yoğun ilgi göz önüne alınırsa, bu görüşte doğruluk payı olduğu düşünülebilir. Buna karşılık Arnavutça eserlerde, Arnavutluk manifestosunun Şemseddin Sami'ye aitliği konusunda en ufak bir kuşku dile getirilmemektedir.
İlk Türkçe roman
Şemseddin Sami'nin Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat adlı romanı 1872 Kasım'ından itibaren Hadika gazetesinde tefrika edildi; 1873 yazında tamamlandı. (Yeni harflerle basımı Sedid Yüksel, Ankara 1964.) Talat ile Fitnat'ın aşkını anlatan roman, Türk edebiyat tarihine ilişkin birçok eserde "İlk Türkçe Roman" olarak değerlendirilir. Ancak bu doğru değildir. Bugüne dek ortaya çıkarılmış olan ilk Türkçe roman, Vartan Paşa (Hovsep Vartanyan) tarafından Türkçe olarak yazılıp Ermeni harfleriyle basılan Akabi Hikayesi'dir. 1851'de yayımlanan bu romanı 1991'de Andreas Tietze modern transkripsiyonla yayımlamıştır. (Eren Kitabevi, İstanbul.) 1851-1872 arasında da çok sayıda Ermenice harfli Türkçe roman yayımlandığı anlaşılmaktadır.
Şemseddin Sami'nin eserinin Türkçe yazıyla ilk Türkçe telif roman olup olmadığı yeterince aydınlatılmış bir konu değildir. Ancak popülerlik kazanan ilk Türkçe roman olduğu muhakkaktır.
Şemseddin Sami Kitapları - Eserleri
- Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
- Kamus-ı Türki
- Gave
- Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat
- Bir Elde İğne Bir Elde Kitap
- Hz. Ali'nin Şiirleri
- Lisan
- Orhun Abideleri
- Seydi Yahya Türk Tiyatrosu Serisi
- Medeniyyet-i İslamiyye
- Esatir
- Emsal
- Vicdan
- Kâmûsu'l-A'lâm Cilt 1
- İslamiyetin Yayılması İçin Yapılan Çalışmalar
Şemseddin Sami Alıntıları - Sözleri
- "Asıldan habersizken ayrıntıları nasıl anlayabilirdi?" (Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat)
- Gönül öyle bir müftüdür ki, istemediği şey için pek kolay fetva vermez. (Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat)
- Fitnat Hanım Talat Bey’e darılmamıştı. İnsan hiç kendi ruhuna darılır mıydı? (Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat)
- Sözlüğü ve dilbilgisi sağlam olmayan dilin hiçbir zaman edebî dilden sayılmak gibi bir iddiaya yetkisi olamaz; çünkü bu iki kitap edebiyatın temelidir. Edebiyatın yapısı ancak bunlar üzerine kurulabilir. Dilin gerilemesine karşı bir set görevini üstlenecek olan ancak bu iki kitaptır. Yetkin bir sözlüğü olmayan dil, doğal zenginliği demek olan kelimelerim günden güne kaybederek kendi varlığı ile bir şey anlatamayacak derecede dar kalır; ve düzgün bir dilbilgisi kitabı olmayan dil, doğru kullanmayı sağlayamayıp gittikçe daha yanlış söylenir ve büsbütün yanlışlarla dolu bir dil hâlini alır.” (Kamus-ı Türki)
- “Vefâdârlık ve sadâkat öldü, bunun için insanlarda ne ihsân ne ümit vardır, ümitsizlik ve sabırsızlıkla kederden başka bir şey kalmadı.” (Hz. Ali'nin Şiirleri)
- Yaşasın adalet! Yaşasın hak ve hukuk! Yok olsun zalimin zulmü! (Gave)
- "Ben ancak yaşayışım çok uzar korkusuyla ağlıyorum." (Hz. Ali'nin Şiirleri)
- Fitnat Hanım Talat Bey'e darılmamıştı, insan hiç kendi ruhuna darılır mı? (Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat)
- Aile nev-i beşerin mekteb-i terbiyesidir, aile insan yetiştirir bir fabrikadır. Aile ne kadar munzatam olursa, idaresi ne kadar yolunda bulunursa, bu fabrikadan çıkan insanlar o kadar mükemmel olur. Aileleler ne kadar muntazam olursa, o ailelerden mürekkep olan ümmet o kadar mütemeddin ve mesut ve o ümmeti idare devlet o kadar kuvvet ve nüfuz ve şevkete malik olur. (Bir Elde İğne Bir Elde Kitap)
- Sen sevilmek istediğin gibi, ben de sevmek istiyorum. (Gave)
- Sana gül bahçesi vadetmedim. (Bir Elde İğne Bir Elde Kitap)
- Zaman ve günler geçti, ve meydanda günahtan başka bir şey yoktur; sen ise hevâ ve hevesine tâbi‘ olarak, Hakktan gaflet üzeresin. Dünyada sevincin aldanmaktan ve hasretten, ve dünyada yaşayışın mümkünsüz ve boş şeylerden ibârettir. Dünyadan azığını hazırla, zîrâ elbette yolcusun; ve çabuk ol; zîrâ ölüm şüphesiz gelicidir. İyi bak! Zîrâ dünya bir atlının indiği konak gibidir, ki o atlı akşam istirahat edip, sabahleyin yine yolcudur. (Hz. Ali'nin Şiirleri)
- Kadınlardan nefret ediyorum. Çünkü eşyaların yerlerini hep biliyorlar. (Bir Elde İğne Bir Elde Kitap)
- Lügati ve kavâidi mazbut olmayan lisanın hiçbir vakit elsine-i edebiyeden addolunmak iddiasına salâhiyeti olamaz; zira bu iki kitap edebiyatın esasıdır. Bina-yi edebiyat ancak bunlar üzerine tesis olunabilir. Lisanın tedennisine karşı bir set yerini tutacak dahi ancak bu iki kitaptır. Mükemmel bir kamusu olmayan lisan seryet-i tabiiyesi demek olan lügatlerini günden güne kaybederek, kendi sermayesiyle bir şey ifade edemeyecek derecede dar olur; ve muntazam bir sarf ve nahiv kitabı olmayan lisan doğru söylenmeyi temin edemeyip, gittikçe daha yanlış söylenir ve nihayet büsbütün galat bir lisan hâlini alır. (Kamus-ı Türki)
- Kamusi Türki 143 bin kelimenin içinde osmanlıca kelimeler ile arama yapılabilecek tek Osmanlıca-Türkçe Sözlüğüdür.. (Kamus-ı Türki)
- Bu ne iştir anlamadım! Doğanın her bakımdan süslediği adamlar, genelde halkın gözünde küçük oluyorlar. Doğanın her bir nimetinden yoksun olanlarsa en saygı duyulan kimseler oluyor! (Gave)
- Sadık bir dost istersen, dostu az olan adamla dost olmaya çalış. (Emsal)
- "Ölüp rahat eden adam ölü değildir; asıl ölü diri iken ölü hükmünde olandır." (Hz. Ali'nin Şiirleri)
- Ben güneşe aşık olmuş bir karıncayım! (Gave)
- Ümit, insanın uyanıkken gördüğü rüyadır. (Emsal)