Gavur Halil - Deli - Halil Cibran Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Gavur Halil - Deli kimin eseri? Gavur Halil - Deli kitabının yazarı kimdir? Gavur Halil - Deli konusu ve anafikri nedir? Gavur Halil - Deli kitabı ne anlatıyor? Gavur Halil - Deli kitabının yazarı Halil Cibran kimdir? İşte Gavur Halil - Deli kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Halil Cibran

Çevirmen: Kahraman Türel

Yayın Evi: Parşömen Yayıncılık

İSBN: 9786055935658

Sayfa Sayısı: 165

Gavur Halil - Deli Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu korkunç gece de, yaşamdan intikam alan bu havada yirmi iki yaşında bir genç, Kuzehayya manastırından Şeyh Abbas'ın köyüne doğru çıkan yolda ağır ağır ilerliyordu. Soğuk, iliklerine işlemiş, açlık ve korku bütün gücünü tüketmişti. Siyah giysisi, diri diri gömülüyormuş gibi karlarla bembeyaz kaplanmıştı. İleri doğru bir adım atıyor, ama rüzgarlar onu yaşam sahibi insanların evlerinde görmek istemiyormuşcasına engelleyip geri itiyordu. Engebeli yol ayaklarını tutarak onu düşürüyordu. Genç, ayağa kalkarak olabildiğince gür sesiyle yardım için bağırıyordu. Ama soğuk onun soluğunu kesiyor. Ümitsizlikle derin üzüntü arasında kalmış cılız bir umut gibi, çatışan duygular içinde, ya da nehre düşen öfkeli akıntının derinliklere doğru sürüklediği kanadı kırık bir serçe gibi sessizce titreyerek ayakta duruyordu.

Gavur Halil - Deli Alıntıları - Sözleri

  • Şu an sizlerle benim aramda karan­lık ve derin bir uçurum var. Bu uçurum haykırışımı yuttu­ğundan ve gerçeği gizlediğinden beni duyamaz ve göre­mezsiniz. İşte ben buradayım.
  • Bir gün bostan korkuluğuna, “boş bostanda tek başına ayakta durmaktan sıkılmıyor musun” dedim. O da bana, “herkesi korkutmak öylesine güçlü ve sürek­ li bir keyif ki, o haz bana yeter,” diye cevap verdi. Biraz düşündükten sonra, konuşmamı sürdürdüm: “haklısın; ben de bu hazzı tattım.” Bostan korkuluğunun cevabı ise şu oldu: “ancak aşağı­ lık duygularla yüklü olanlar bu hazzı tadabilirler.” Bunun üzerine, bana iltifat veya hakaret ettiğini anlaya­ madan onu bırakıp gittim. Aradan bir yıl geçti. Bostan korkuluğu bir bilgeye dö­ nüşmüştü. Ve, yeniden yanından geçtiğimde, şapkasının altında iki tarla kuşunun yuva yaptığını gördüm.
  • Ağaçlar korkudan tir tir titriyor, toprak fırtınanın önünde homurdanıyor, esen yel gündüz yağan karlarla gece yağmış olanları birbirine harman ediyordu.
  • İki bilge Afkar denen o eski şehirde, uzun süreden beri iki bilge yaşıyordu; her biri diğerinin bilgisini küçümsemeye ve inkâr etmeye çalışıyordu. Gerçekten de, biri tanrıların var­ lığını reddederken, diğeri tanrılara tapıyordu. Bir gün pazar yerinde rastlaştılar. Ve, orada, saygılı öğ­ rencilerinin önünde, tanrıların varlığı veya yokluğu konu­ sunda düşüncelerini öne sürüp onları tartışmaya başladılar. Saatlerce süren bir fikir kavgasından sonra, birbirlerinden ayrılıp uzaklaştılar. O aynı akşam, inançsız olan mabede gidip sunağın ö- nünde huşu ile diz çöküp, tanrılardan, eski inançsızlığı ne­ deniyle kendisini affetmelerini diledi. Ve o aynı saatte, tanrıların varlığını savunan diğer bilge de tüm kutsal kitaplarını yaktı. Zira, artık o inançsız ol­ muştu.
  • Delillerimi dinleyin. Acımayın, fakat adaletli olun. Çünkü şefkat zayıf günahkarlar içindir. Adaletse masum insanların isteğidir.
  • Senin, sözlerime ve amellerime inanmanı istemeyece­ ğim; çünkü, sözlerim senin gerçek düşüncelerinin yankısı olduğu gibi, hareketlerim de senin kendi istediklerinin ger­ çekleştirilmelerinden başka bir şey değildir.
  • Boyunlarımız ağır bir boyunduruktan kurtulup daha ağırının altına girerken, diğer milletler bize uzaktan bakarak gülüyor. Ne zamana kadar milletlerin bize gülmesine sabredeceğiz? Binlerinin peşinden giderken bir zincirden kurtuluyor diğerine yaka­ lanıyoruz. Ne zincirler tükeniyor ne de bizler yok oluyo­ ruz. Ne zamana kadar yaşayacağız?
  • “Bilmediğim bir yere giden bu yolu takip edeceğim.”
  • Ben... Karışıklıklardan oluşmuş bir insan kaosundan başka bir şey olmayan ben... Yasaları kusursuz ve nizam­ ları eksiksiz, düşünceleri düzgün ve rüyaları akıllı, görüş ve beklentileri kalıplara uygun insanların kurmuş olduğu muntazam dünyada dolanıp duruyorum.
  • Hayatın sır­ları hakkındaki basireti körleştiren, var olmanın sırlarını kavramak yerine insanın dikkatini anlık zevklere yönlendi­ren sahte parıltılara ilgi duyardı. İnsanlara karşı sevgilerini ve nefretlerini çabucak ortaya koyan, bir müddet sonra da, pişmanlığın alay ve eğlence konusu olduğu bir ortamda pişmanlık duygusuna kapılan kimselerdendi.
  • Hakim hukuku, rahip dini temsil ettiğini iddia eder. Bu ikisi arasında bedenler yok olur, ruh­ lar yavaş yavaş sönüp gider.
  • Dostum, sana göründüğümden başka bir şey değilim. Ve, dostum, içimdeki “ben” hep o sessiz dünyada yaşa­maktadır; ve o, orada hep saklı ve sessiz, herkesten uzak kalacaktır.
  • “Rahmet ve zulüm, tıpkı bu karanlık gecenin boşluğun­ da berbat havanın yaşamla savaşması gibi insanın yüreğin­ de birbirleriyle boğuşuyorlar. Ancak rahmet zulme galip gelecek, gecenin korkuları da gündüzün gelişiyle geçip gi­ decektir.”
  • Lübnan’da şerefi miras yoluyla devralanlar, şatolarının yanı başında durarak Lübnanlılara şöyle seslenirler: “Yasa beni bedenlerinizin koruyucusu yaptı.” Rahip de kilisenin önüne dikilerek: “Tanrı beni ruhlarınızın koruyucusu yaptı,” diye bağırır. Lübnanlılarsa sessiz kalırlar; çünkü toprağa gömülmüş kalpler kırılmaz. Çünkü ölüler ağlamaz.
  • Emir, fakir çiftçile­ rin kollarını tutarken, rahip elini ceplerine uzatır.

Gavur Halil - Deli İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Halil Cibran’ın Deli isimli kitabı; bir çok kısa öyküyü içerisinde barındırıyor. Her hikayesi farklı bir toplumsal meseleyi anlatıyor. Hikayelerinin konuları genel olarak yozlaşmış din adamları ve Ortadoğu kadınlarının uğradığı haksızlıklar. Burada Halil Cibran kendisini 'deli' olarak niteliyor ve bir delinin gözüyle herkesin söylemeye ya da yorum yapmaya cesaret edemeyeceği değerlendirmeler yapıyor. 1913 yılında El-Fûnûn dergisi için yazdığı hikayeleri 1918 yılında kitaplaştırmış, bu kitap İngilizce yazdığı ilk kitabıdır. Halil Cibran epey zor şartlar altında yaşamak zorunda kalmış, çok sevdiği ülkesinden ayrılıp, memleket hasretiyle göçüp gitmiş bu hayattan. Lübnan'dayken babasıyla yaşadığı sorunlar, din ve siyasi savaşlarının içinde kalması, yoksulluk onu ülkesini terk etmeye zorlar. Amerika'da da daha iyi bir hayat beklemez onu gider gitmez Cubran Halil Cubran olan ismini Halil Cibran olarak geçirirler kayda. Yaşam şartlarının zorluğu, arka arkaya annesini ve kardeşini kaybetmesi, karşılıksız aşkı, memleket özlemi kalemine, fırçasına ve düşüncelerine yansır. Sadece roman, hikaye değil şiir de yazar. Resim yapar ve yaşadığı çağı ötesinde bir düşünürdür. Kitaplarının çoğunu Arapça yazmıstır. Amerika'ya göçen bir diğer Lübnanlı yazar Nuayme'yle birlikte mehcer edebiyatına öncülük etmiş, şu an kendisini tanımamıza, okumamıza olanak sağlamıştır. Halil Cibran'ı okumak kolay değildir, genellikle ince kitapları bir solukta okunacak gibi durur ama okuması da hazmetmesi de zaman alan yazarlardandır. Parşömen Yayınları, Deli (daha sık Meczup ismiyle biliniyor) kitabıyla başka bir kitabından öyküsü Gavur Halil'i birleştirerek sürmüş piyasaya. Gavur Halil'in dışında Mezarların Çığlığı, Verde el-Hânî ve Gelinin Yatağı isimli öyküleri de var. Çevirisi güzeldi, anlamayı zorlaştıran karışık ifadeler yoktu. Maskelere bürünmüş insanların gerçeğini ortaya koyan yazarın düşüncelerini ortaya koymuş.  Toplumun ikiyüzlülüğünden sıyrılıp özgürlüğü ve ferahlığı ve huzuru yalnızlıkta, delimekte, meczuplukta bulduğunu sık sık tekrar ediyor yazar. Genel olarak eserinde anlatmayı istediği konuya uygun olarak. Durum ve olayları olduğu gibi, sonucuyla da beraber anlatıp, çok az öyküsünde yorumu bize bırakıyor. Sadece Arap edebiyatı için değil dünya çapında önemli ve değerli bir yazar olan Halil Cibran'ı okumak düşünsel anlamda farklılık katacağı gibi okuyucusuna, öğretici ve eğitici unsurları da beraberinde getirecektir muhakkak. Bir yerde "Bunlar kelimelere dökülenlerdi. Fakat pek çok şey, söylenmemiş olarak kaldı.” diye bir cümlesini okumuştum. Bu kadar kısa olmasaydı yaşamı daha neler söyleyecekti bizlere acaba? (Ekin)

Deli, benim 2018 yılında okuduğum ilk Halil Cibran eseridir. Gavur Halil ise yeni tanıştığım bir eser oldu. Lübnan’da Şeyh Abbas adında birinin adeta ilahlaştırılması üzerine yazılmış bir eser çıkıyor karşımıza. İnsanların karın tokluğuna çalışırken kendisinin refah içinde yiyip içmesiyle başladığı için de konusunu anlamak mümkün görünüyor. Bayağı sağlam. Hepimize iyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)

Kitabın Yazarı Halil Cibran Kimdir?

Cibran, 1883 yılında Osmanlı İmparatorluğu kontrolündeki Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı'nda Maruni bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Ailesi ve kardeşleriyle 1895'de ABD'ye göç etti. Annesi terzi olarak çalışırken Boston şehrinde bir okula başladı. Cibran'ın yaratıcılığını fark eden öğretmeni Cibran'ı fotoğrafçı ve yayıncı F. Holland Day'le tanıştırdı. Gibran, Beyrut'taki Collège de la Sagesse'e kaydolmak için on beş yaşında ailesi tarafından memleketine geri gönderildi.

1904'te, Cibran'ın çizimleri ilk kez Boston'daki Day's stüdyosunda sergilendi ve Arapça ilk kitabı 1905'te New York'ta yayımlandı. Cibran, yeni tanıştığı hayırsever Mary Haskell'in mali yardımıyla 1908'den 1910'a kadar Paris'te sanat okudu. Oradayken, Jön Türk Devrimi'nden sonra Osmanlı İmparatorluğu'nda isyanı destekleyen Suriyeli siyasi düşünürlerle tanıştı; Gibran'ın aynı fikirleri ve aynı zamanda antiklerikalizmi dile getiren bazı yazıları, sonunda Osmanlı yetkilileri tarafından yasaklanacaktı.

Eserleri ve düşünceleri dünya üzerinde geniş yankı uyandırdı. Şiirleri yirmiden fazla dile çevrilmiş olan Cibran aynı zamanda başarılı bir ressam idi. Resimlerinin bazıları günümüzde dünyanın birçok şehrinde sergilenmektedir.

Yaşamının yaklaşık son yirmi yılını ABD'de geçiren yazar, ölümüne kadar kaldığı bu ülkede eserlerini İngilizce yazmıştır.

Halil Cibran'ın en ünlü eserlerinden biri olan ve ilk kez 1923 yılında basılan Nebi adlı eseri, toplam 26 adet şiirden oluşan bir karma şiir denemeleri kitabıdır. El Mustafa adındaki bir kahinin 12 sene kaldığı Orphalese şehrinden ayrılıp evine gitmek üzereyken bir grup halk tarafından durdurulması ve ana kahraman ile halk arasında insanlık ve hayatın genel durumu hakkında geçen konuşmalar kitabın kendisini oluşturmaktadır. Cibran'ın bu kitapta El Mustafa isimli şahsa verdiği bu isimle peygamber Hz. Muhammed'i işaret ettiğini iddia edenler vardır. Fakat kitaptaki metinler çoğunlukla Matta'ya göre İncil'in 5. bölümünde yer alan İsa'nın Dağdaki Vaaz'ıyla içerik ve üslup açısından benzerlik ve paralellik gösterir. Yazarın İnsanoğlu İsa adlı kitabındaki çalışmalar da dikkate alınırsa El Mustafa'nın Meryemoğlu İsa Mesih olabileceği iddiaları daha da güç kazanmaktadır. Ermişin Bahçesi Halil Cibran'ın Ermiş kitabının devamı niteliğindedir. Türkçeye çevirisi R.Tanju Sirmen tarafından yapılmıştır. Yayın yılı 1999.

Halil Cibran Kitapları - Eserleri

  • Ermiş
  • Fırtınalar
  • Ermişin Bahçesi
  • Asi Ruhlar
  • Kum ve Köpük
  • Aforizmalar

  • Vadinin Perileri
  • Rüzgar Gülü
  • Gönlün Sırları
  • Bilgelik Kitabı
  • Bütün Eserleri - 2
  • Bütün Eserleri - 1
  • İnsanlık Yalnızlığında Oturur

  • Umutsuz Aşık
  • Bilgelik ve Erdem
  • Bir Gözyaşı ve Bir Tebessüm
  • Mezarlar Ne Söyler?
  • Haberci
  • Aşk Mektupları
  • Meczup

  • Bir Ozanın Ölümü Onun Yaşamıdır
  • Gezgin
  • Kendimle Konuşmalar
  • İnsanoğlu İsa
  • Lazarus ve Sevgilisi
  • Dost Mektupları
  • Sevgili Ermiş

  • Kabuklar ve Özler
  • Yeryüzü Tanrıları
  • Cibran Neden Evine Gidemedi?
  • Ermiş - Gezgin
  • Gece ile Sabah Arasında
  • Usta'nın Sesi
  • Derin Akıl ve Derin Yürek

  • Bütün Eserleri
  • Öz
  • Kırık Kanatlar
  • Musiki
  • Sus Kalbim
  • Ben Bir Sisim
  • Kum ve Köpük - Avare

  • Şeytan
  • Seçme Eserleri
  • Medcezir
  • Cibran'ca 3: Şeytan - Deli
  • Kafir Halil
  • Reenkarnasyon Öyküleri
  • Gavur Halil - Deli

  • Felsefi Öyküler
  • Halil Cibran Seti
  • Bütün Şiirler ve Şiirsel Yazılar
  • Şairin Ölümü Hayatıdır
  • من به خوشبختی شما اهمیت می دهم
  • Vadinin Perileri

Halil Cibran Alıntıları - Sözleri

  • Binlerce ifadeye ev sahipliği yapan bir yüz de gördüm, kalıptan çıkmış gibi tek bir ifade barındıran yüz de. (Meczup)
  • Biz çok ekeriz, biçtiğimiz ise hiçtir . (Vadinin Perileri)
  • "Yalnızlığımın ötesinde başka bir yalnızlık var içimde ve orada oturan için benim tek başınalığım kalabalık bir pazar yeridir ve sessizliğim seslerin bir karmaşasıdır." (İnsanlık Yalnızlığında Oturur)
  • Bunlar kelimelere dökülenlerdi. Fakat kalbindeki pek çok şey, söylenmemiş olarak kaldı. Çünkü en derin gizemini açıklayamazdı… (Ermiş - Gezgin)
  • Fırtınalar ve karlar çiçekleri öldürebilir fakat çiçek tohumlarını öldüremezler. (Mezarlar Ne Söyler?)
  • - Nereye ilkbaharım, nereye? (İnsanoğlu İsa)

  • Dün, hayat dairesinde kararsızca dalgalanan bir zerreymişim gibi gelirdi bana. Oysa bugün, çok iyi biliyorum ki o dairenin kendisiyim. Ve düzenli zerreleriyle hayat, bütünüyle bende devinmektedir. (Ben Bir Sisim)
  • Ve zaman da, tıpkı sevgi gibi bölünemez ve ölçülemez değil midir? (Derin Akıl ve Derin Yürek)
  • “Bir kadını anlayabilecek veya bir dahiyi açıklayabilecek veya bilimin sırrını çözümleyebilecek biri işte o kişidir, güzel bir düşten uyanıp, bir kahvaltı sofrasına oturan.” (Kum ve Köpük)
  • "Acılarınızın çoğu sizin tarafınızdan seçilmiştir." (Bilgelik Kitabı)
  • Delillerimi dinleyin. Acımayın, fakat adaletli olun. Çünkü şefkat zayıf günahkarlar içindir. Adaletse masum insanların isteğidir. (Gavur Halil - Deli)
  • Bu, ölümün pençeleri arasındayken hayata döndüğünü hisseden bir insanın, ümitsizliğe düştükten sonra ümitlenen kişinin bakışıydı. (Kafir Halil)
  • Bizler bu dünyaya aşağılık birer sürgün olarak gelmedik. Aksine hayatın güzelliklerini, gizemlerini öğrenmek, ölümsüz evrensel ruha ibadet etmek ve bedenlerimizin sırlarını araştırmak için cahil birer çocuk olarak geldik. (Mezarlar Ne Söyler?)

  • "Her birimizin bir yerlerde mutlaka dinlenecek bir yerleri olmalı, sevgili Mary. Benim ruhumun dinlenme yeri, içinde senin üzerine edindiğim bilginin yaşadığı güzel bir koruluk." (Sevgili Ermiş)
  • Cehalet ise bir zencinin teninden daha siyahtır. Sizler,zulüm ve zorbalığa tamamen teslim olmuşsunuz. (Asi Ruhlar)
  • Kimimiz mürekkep gibidir, kimimiz kâğıt. Bazımızın siyahlığı olmasa, beyazlık sağırlaşırdı. Ve bazımızın beyazlığı olmasa, siyahlık kör olurdu.. (Halil Cibran Seti)
  • "Hatırlamada mesafeler yoktur; sadece farkında olmadan ne sesinin ne de gözlerinin daraltacağı bir uçurum vardır." (Bütün Eserleri - 1)
  • Bilmez misin ki ruhun, hayalinde aşamayacağı hiçbir uzaklık yoktur? Ve bu uzaklığı aştığın zaman ruh bir uyuma kavuşur. (Ermişin Bahçesi)
  • *İnsanın hayal gücü ile hedefledikleri arasında bir uçurum vardır. Ve bu uçurum ancak tutkuyla aşılabilir. (Bütün Eserleri - 1)
  • " Ne kadar yaşam eder bu para! " (Rüzgar Gülü)