Gazi Paşa - Attila İlhan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Gazi Paşa kimin eseri? Gazi Paşa kitabının yazarı kimdir? Gazi Paşa konusu ve anafikri nedir? Gazi Paşa kitabı ne anlatıyor? Gazi Paşa PDF indirme linki var mı? Gazi Paşa kitabının yazarı Attila İlhan kimdir? İşte Gazi Paşa kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Attila İlhan
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9789754586732
Sayfa Sayısı: 468
Gazi Paşa Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kurtuluş Savaşı'nın en hareketli günlerini Mustafa Kemal'in yaşamı içinde anlatan roman, Kuvay-ı Milliye'nin İzmir'e girişi, Trakya'nın geri alınması ile bitiriyor.
Mustafa Kemal, Latife Hanım, Fikriye Hanım, İsmet Paşa, Hoca Paşa (Fevzi Çakmak), Mustafa Suphi, Çerkez Ethem, Kazım Karabekir... tümü çok yakından bildiğimiz isimler Attila İlhan kurgusu ile romana girip çıkıyorlar.
500 sayfa, bir solukta okunup bitirilecek, yakın tarihimizin en önemli günlerini bizlere anımsatacak bir roman.
(Tanıtım Yazısı'ndan)
Gazi Paşa Alıntıları - Sözleri
- “Ümitsiz vaziyet yoktur. Ümitsiz insan vardır! Ben hiçbir zaman Umudumu yitirmedim!...”
- “Yazıyoo, yazıyor! Fransızların Anadolu’yu tahliyesini yazıyor!...” Hakimiyet-i Milliye
- ‘Ziya Gökalp, “Türklük ölmez!” diyordu. Ankara’da olmazsa Sivas’ta. Allah bilir daha da şarkta. Yeni bir Türk mukavemeti, mutlaka doğacaktır! Türklüğü benimsemekten utananları, Anadolu nahiyelerinin güneşinde pişire pişire, aslına, nesline benzetmeliyiz...’
- “Sabahleyin Ankara güneşiyle️ uyandık. Çevremizi şöyle bir dolaştık: korları sönmüş, kıvılcımı tükenmiş bir saç mangalı külleri arasında hissettim kendimi. Ne bir mamurluk emaresi, ne bir tutam yeşillik. Ortalıkta kül kokusu, bir çeşit ecişbücüşçülük!...”
- “Halide Edip, cephede bilfiil harb etmek için, müsellah vazife istiyor..Türk kadını böyle olmalıdır...”
- “Marie Laure, dişlerinin arasından sordu: - Bu harbi kazanacağınızdan emin misiniz? Halide Edip: - Sulh istiyor, onu istihsal için çalışıyoruz. Harp bizim için pahalıdır ama, elimizde kalmış yegane vasıta odur. Geçen sene bizimle istihza ediyorlardı, halbuki şu an harbi kazanmanın arefesindeyiz. Son erkeğe, son kadına kadar çarpışacağız...”
- “Cephedeki askerimiz, giyime kuşama muhtaçtır. Gittim gördüm, İnönü şehitlerimizin bir kısmı yalınayaktı. Silahımız, mühimmatımız gayr-ı kafidir. Oğullarımızı düşmanın karşısına silahsız mı göndereceğiz...”
- “Hatça Nine el yordamıyla, bir yandan da koynunda sakladığı tek sarı lirayı, çıkarmaya çalışıyordu. Nihayet buldu çıkardı ve biraz boşluğa, daha ziyade Halide Edip’e uzattı: - Şonu al gözel gızım. Hilal-i Ahmer (Kızılay)’ın yaralılarına yaz! Hatça’nın gücü bu gadarına yetiyo!...”
- “Adeti üzere, desteden bir tanesini çekip, ışığa tutarak ilk sayfaya baktı. Heceleye heceleye, alçak sesle manşeti okudu: - TBMM, Teşkilat-ı Esasiye Kanununu kabul etti. Hakimiyet bila kayd-ü şart milletindir!...” ~Gazi Mustafa Paşa~
- “1921 Yılının ilk günü, Sirkeci Rıhtımından kalkan çok eski çok küçük ‘Yeni Dünya’ vapuruna dört hececi şair olarak binecektik. Vakit Gazetesi sahibi Hakkı Tarık ile tarih hocası Emin Ali, grubumuzu geçirmeye gelmişti. Emin Ali eğilip son nasihatini verdi: - Mustafa Kemal’in izninden ayrılmayın. Anadolu’da türlü cereyanlarla karşılaşacaksınız, hiçbirine uymayın. Sözümü dinlerseniz, bütün yollar önünüzde açılacaktır...”
- “Başta Rum ahali, hatta Ermeni ve Lövantenler, Kral Konstantin’in ayak basacağı rıhtıma yığılmıştı. Çünkü orası rastgele bir liman değil, Yunan askerlerinin İonia topraklarına ilk ayak bastığı yer!...”
- ...Adeti üzere, desteden bir tanesini çekip, ışığa tutarak ilk sayfaya baktı. Heceleye heceleye, alçak sesle manşeti okudu: “TBMM , TEŞKİLÂT-I ESASİYE KANUNUNU KABUL ETTİ / HAKİMİYET BİLÂ KAYD-Ü ŞART MİLLETİNDİR” Şiir Attila İlhan Gazi Paşa, Attila İlhan Sayfa 69
- Mustafa Kemal 'in izinden ayrılmayın...
- Halide Edip hanım, biraz müstehzi sordu : “…yanlış bilmiyorsam, Paşa’nın falına da bakmışsınız, Arif Bey! Öyle diyorlar…” Miralay Arif Bey, gözlerini onun avuç çizgilerinden ayırmaksızın, “…filhakika baktım!…” dedi ve güldü , “ parmaklarının arasından adeta ışık sızıyordu…içindekini saklamasını hiç bilmez…”
- "...ey vatan, sil gözyaşlarını, yetiştik çünkü biz!.."
Gazi Paşa İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Şairin gözünden Milli Mücadeleye şiirce bakmak...: kitap/gazi-pasa--5881 ; yazar/attila-ilhan ‘ın 6 ciltlik serisinin son kitabıymış ve 1921-1922 yıllarını kapsıyor. Her birinin konusu farklı olduğundan, her seri birbirinden bağımsız okunabiliyor. Yazar Atatürk’ün yaşadıklarını kendi hayal dünyasıyla, sezgileriyle anlatıyor. Ve kitabın girişinde ‘Aynanın içinde gördüm’ diye başlıyor söze. O yüzdendir ki bu serinin adı da ‘Aynanın içindekiler’.. Hepimizin muhtemelen okumuş olduğu bilindik Atatürk’ün hayatını anlatan kitaplardan çok farklı buldum. Evet, Kurtuluş Savaşımızı kronolojik olarak anlatıyor. Onun dışında Atamızın hayatında önemli yer tutan (Halide Edip, İsmet Paşa, Kazım Karabekir, ve kendi ailesi gibi) birçok tanıdık figürü de buluyoruz. Bir ulusun yoktan nasıl var edildiğini, Atamızın izinde sonsuza kadar neden gidilmesi gerektiğini şairane bir dille ortaya koymuş.. Attila İlhan’ın hayal ettiği bir Gazi Paşa’yı okumak güzeldi... (Funda Usta)
Atatürk'ü en güzel anlatan kitaplardan biri: Gazi Paşa 6 ciltlik bir serinin son kitabı ama Gazi Paşa’yı okumak için önceki 5 cildi okumanıza gerek yok, çünkü tematik olarak kitaplar arasında bir benzerlik olduğu için bu bir seri kabul ediliyor. Yoksa hikayeler birbirinin devamı değil. Burada anlatılan hikaye genel hatlarıyla gerçek bir hikaye ama detaylarında Attila İlhan gerçeklerden kopuyor. Kendi hayal ettiği, kendi hissettiği şekliyle anlatıyor Atatürk’ün yaşadıklarını. Yani Kurtuluş Savaşı yıllarında, o iyi bildiğimiz süreci ana olaylarıyla alıyor ama küçük sahnelerde, diyaloglarda, Atatürk’ün duygusal dünyasında yaşadıklarını kendi hayal gücüyle yazıyor Attila İlhan ve bunu kitabın girişinde şöyle söylüyor: “Aynanın içinde gördüm.” O yüzden 6 ciltlik serinin adı Aynanın İçindekiler. Herhangi bir araştırma süreciyle değil, sadece sezgileriyle tanıdığı Atatürk’ü anlatıyor Attila İlhan. O yüzden biraz da deneysel bir çalışma bu. Riskli de bir iş. Ama işte usta bir yazar olma farkı burada çıkıyor ortaya. Capcanlı bir Atatürk, capcanlı bir atmosfer yaratıyor Attila İlhan kitapta. Belki bire bir gerçek değil anlattıkları ama araştırmalarla yazılan, günlükler, anı defterleri karıştırılarak yazılan bir sürü Atatürk kitabından daha gerçekmiş hissi veriyor. Ve Atatürk’ün hikayesini sadece Yunan’a karşı savaşı üzerinden kurmamasını da sevdim ben bu kitabın. Genelde pek anlatılmayan içerideki rakiplerini hikayeye katıyor. En başta da Komünist Parti lideri Mustafa Suphi’yi. Tabii Mustafa Suphi hikayeye girince Lenin’in Sovyetler Birliği de giriyor. Söz konusu komünizm teması olunca Attila İlhan’ın da hayran olduğu Nazım Hikmet önemli karakterlerden birine dönüşüyor kitapta. Onun dışında Enver Paşa, Çerkes Ethem, Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi Atatürk’ü en klasik şekilde anlatan hikayelerde karşımıza çıkmayan ama onun hayatında önemli yer tutan birçok tanıdık figürü de Gazi Paşa da buluyoruz ve bu benim çok hoşuma gitti. Tanıdık karakterlerin olduğu geniş bir ilişki ağı içinde Atatürk’ü takip etmek diğer birçok kitapta bulamayacağınız bir şey. Farklı bir Atatürk’ü, Attila İlhan’ın hayal ettiği Atatürk’ü okumak bence çok güzel. Size de tavsiye ederim. (Fırat)
Gazi Paşa, Reis Paşa'nın devamı niteliğinde ve adeta onun ikinci cildi gibi olan bir kitap. Her ikisi bir bütün olarak Kurtuluş Savaşımızı kronolojik olarak anlatıyor. Reis Paşa 1920 yılını anlatırken, Gazi Paşa 1921 ve 1922 yıllarını kapsıyor... Romanın baş kişisi Mustafa Kemal. Diğer önemli karekterler; Fevzi Paşa, İsmet Paşa, Refet Paşa, Halide Edip, Fikriye Hanım, Latife Hanım, Zübeyde Hanım. Diğer karekterlerle birlikte yine oldukça kalabalık bir kişiler topluluğu var romanda... Ben genel olarak 'Allahın Süngüleri' : 'Reis Paşa' ve 'Gazi Paşa' romanlarını okumaktan keyif aldım. Kitap dostlarına öneriyorum... (Zeki Erdem)
Gazi Paşa PDF indirme linki var mı?
Attila İlhan - Gazi Paşa kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gazi Paşa PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Attila İlhan Kimdir?
Attilâ İlhan (15 Haziran 1925 - 10 Ekim 2005), Türk şair, romancı, düşünür, deneme yazarı, gazeteci, senarist ve eleştirmen. Aydın çalışmalarıyla Türk edebiyat ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur.
15 Haziran 1925'te İzmir, Menemen'de doğdu. İlk ve orta eğitiminin büyük bir bölümünü İzmir ve babasının işi dolayısıyla gittikleri farklı bölgelerde tamamladı. İzmir Atatürk Lisesi'nin birinci sınıfındayken mektuplaştığı bir kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleriyle yakalanmasıyla 1941 Şubat'ında, 16 yaşındayken tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı. Üç hafta gözaltında kaldı. İki ay hapiste yattı. Türkiye'nin hiçbir yerinde okuyamayacağına dair bir belge verilince, eğitim hayatına ara vermek zorunda kaldı. Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi'ne yazıldı. Lise son sınıftayken amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanında Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946'da mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında Yığın ve Gün gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. 1948'de ilk şiir kitabı Duvar'ı kendi imkânlarıyla yayımladı.
Paris yılları
1948 yılında, üniversite ikinci sınıftayken Nâzım Hikmet'i kurtarma hareketine katılmak üzere ilk kez Paris'e gitti. Bu harekette faal olarak yer aldı. Fransız toplumu ve orada bulunduğu çevreye ilişkin gözlemleri daha sonraki eserlerinde yer alan birçok karakter ve olaya temel oluşturmuştur. Türkiye'ye geri dönüşünde başı sık sık polisle derde girdi. Sansaryan Han'daki sorgulamalar ölüm, tehlike, gerilim temalarının işlendiği eserlerinde önemli rol oynamıştır. Şair bu gerilim havasını ilk şiirlerinde olmasa da özellikle Bela Çiçeği gibi kitaplarında eski günlerini yâd ettiği ya da eleştirdiği şiirlerini yayımladı. Birkaç kez gözaltına alındı.
Attilâ İlhan, "Kaptan" lakabının kendisine Paris yıllarında bir dönem sakal bırakması üzerine arkadaşları tarafından yakıştırıldığını belirtmiştir. Lakabın yayılmasında beş bölümden oluşan Kaptan şiiri etkili olmuştur.
İstanbul-İzmir-Paris üçgeni
1951 yılında Gerçek gazetesinde bir yazısından dolayı soruşturmaya uğrayınca Paris'e tekrar gitti. Fransa'daki bu dönem, Attilâ İlhan'ın Fransızcayı ve Marksizmi öğrendiği yıllardır. 1950'li yılları İstanbul-İzmir-Paris üçgeni içerisinde geçiren Attilâ İlhan, bu dönemde ismini yavaş yavaş Türkiye çapında duyurmaya başladı. Yurda döndükten sonra, Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Ancak son sınıfta gazeteciliğe başlamasıyla beraber öğrenimini yarıda bıraktı. Sinemayla olan ilişkisi, yine bu dönemde, 1953'te Vatan gazetesinde sinema eleştirileri yazmasıyla başlamıştır.
Sanatta Çok Yönlülük
1957'de gittiği Erzincan'da askerliğini yaptıktan sonra İstanbul'a dönüş yapan Attilâ İlhan, sinema çalışmalarına ağırlık verdi. On beşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960'ta Paris'e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini başlattı. Sekiz yıl İzmir'de kaldığı dönemde, Demokrat İzmir gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler dizisinden Bıçağın Ucu yayımlandı. 1968'de Biket İlhan ile evlendi, 15 yıl evli kaldı.
İstanbul'a dönüş
1973'te Bilgi Yayınevi'nin danışmanlığını üstlenerek Ankara'ya taşındı. Sırtlan Payı ve Yaraya Tuz Basmak'ı Ankara'da yazdı. 1981'e kadar Ankara'da kalan yazar Fena Halde Leman adlı romanını tamamladıktan sonra İstanbul'a yerleşti. İstanbul'da gazetecilik serüveni Milliyet (2 Mart 1982 - 15 Kasım 1987) ve Gelişim Yayınları ile devam etti. Bir süre Güneş gazetesinde yazan Attilâ İlhan, 1993-1996 yılları arasında Meydan gazetesinde yazmaya devam etti. 1996 yılından 2005 yılına kadar köşe yazılarını Cumhuriyet gazetesinde sürdürdü. 1970'lerde Türkiye'de televizyon yayınlarının başlaması ve geniş kitlelere ulaşmasıyla beraber Attilâ İlhan da senaryo yazmaya geri döndü.
Sekiz Sütuna Manşet, Kartallar Yüksek Uçar ve Yarın Artık Bugündür halk tarafından beğeniyle izlenilen diziler oldu.
İlk romanı Sokaktaki Adam yayımlandığında 10 roman yazmıştı. Bunlar hiç gün ışığına çıkmadı. Attilâ İlhan bunun sebebini bir söyleşide şöyle açıklıyor: "... birçok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır." (Düşün, Haziran 1996).
Roman serüvenine başladığında döneminin diğer yazarları daha çok yerel ve kırsal olayları, kişileri işlerken Attilâ İlhan şehir insanını Türkiye'nin yakın dönem tarihini siyasal, ekonomik ve sosyal yanlarıyla ele alan bir yapı içerisinde işliyordu. Sadece İstanbul ve İzmir gibi Türkiye'nin büyük şehirlerini, işlediği dönemin yaşam tarzını, ekonomik ve sosyal sorunlarını kahramanlarının gözüyle yansıtmakla yetinmiyor; aynı zamanda, batı kültürünün Türkiye'ye ne şekilde yansıdığını, olumlu ve olumsuz etkilerini, çizdiği karakterlerle ve Avrupa'daki şehirlerle örtüşen bir yapı içerisinde inceleniyordu.
Hazırlık ve arayış dönemi
Romanda "hazırlık ve arayış dönemi" diye nitelendirilebilecek dönemde, yayımladığı Sokaktaki Adam ve Zenciler Birbirine Benzemez'de yazarın Paris'te yaşadığı yıllara ait deneyimlerinin ve gözlemlerinin karakterlere yansıdığı görülür. Yazıldığı yıllarda Türkiye'deki Batılılaşma uğruna toplumdan kopan kişilerin bocalamaları Sokaktaki Adam'da ele alınırken, Zenciler Birbirine Benzemez'de Avrupa'da komünist ve antikomünist mültecilerle karşılaşan, hayal kırıklığına uğramış bir devrimci anlatılır. Her bölümün farklı bir karakterin ağzından aktarıldığı Sokaktaki Adam, Attilâ İlhan'ın edebiyatımıza getirdiği yeni bir söylem olarak alınabilir. Daha sonraki romanlarında da görüleceği gibi, diyalektik bir yaklaşımla işlenen olaylarda kahramanlar güçlü ve zayıf yanlarıyla okura ulaşır; birbirlerini suçlamaz ve okuyucuda ön yargı oluşturmazlar. Attilâ İlhan, Zenciler Birbirine Benzemez için şunları söylemiştir: "Kitap 'soğuk savaş'ın en belalı döneminde yazıldı, yayınlandı. Çok ikircikli bir sorunu tartışıyordum. Romanın kahramanı, İstanbul'daki ve Paris'teki 'solcu' çevrelerle düşüp kalkıyor, bunlarla ilişkilerini ve tartışmalarını anlatıyordu, her şeyi olduğu gibi yazmak, romanın yayımlanmasından vazgeçmekle eşitti. Bu bakımdan, içeriğine hafif flu bir hava verdim."
Romanın dilinin farklılığını ise yazıldığı dönem içerisinde yoğun Fransızca çalışmasına bağlayan yazar, bazı cümleleri Fransızca düşünüp Türkçe yazmıştır.
Olgunluk dönemi
Yazarın "olgunluk dönemi" diye tanımlanabilecek edebiyat süreci Kurtlar Sofrası ile başlar. Sokaktaki Adam'da ne istediğini değil, ne istemediğini bilen biri anlatılırken; Zenciler Birbirine Benzemez'de Mehmed-Ali istedikleri ile istemedikleri arasında mütereddit bir karakteri yansıtmaktadır. Oysa Kurtlar Sofrası'nda Mahmud ne istediğini çok iyi bilen bir karakteri çizer. Bu üç romanıyla Attilâ İlhan Türk aydınına farklı açılardan bakar, fikirlerini diyalektik-materyalist bir sentez içinde derleyerek Türkiye için bir sentez önerir – ki sonradan yazdığı yedi kitaplık Aynanın İçindekiler serisi de bu zemine oturmaktadır. Bıçağın Ucu, Sırtlan Payı, Yaraya Tuz Basmak, Dersaadet'te Sabah Ezanları, O Karanlıkta Biz, Allah'ın Süngüleri: Reis Paşa ve Gazi Paşa bu seriyi oluşturan romanlardır. Her romanda yer alan karakterler, Türkiye'nin tarihinde köşe başlarını oluşturmuş dönemlere ayna tutan aydınlardır. Tarihi olaylar, politik ve sosyal dengelerle ele alınır. Birbirleriyle bağlantısı olan karakterlerden her biri bir romanda ön plana çıkar ve olaylar onun gözlemleriyle aktarılır. Bu serinin bütünü irdelendiğinde yine, yazarın Türk aydınına yakın tarihimize bir bakma şansı tanıdığını ve kendi toplumcu-gerçekçi bakış açısıyla önergeler sunduğu görülür.
Ölümü
Attilâ İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi. Bu tarihten sonra kardiyolojik sorunları devam eden İlhan'ın 2004'ten itibaren sağlık durumu daha da bozuldu. 10 Ekim 2005'te İstanbul'daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı. Tiyatro ve sinema sanatçıları Çolpan İlhan'ın ağabeyi ve Kerem Alışık'ın dayısıdır.
2003 Sertel Demokrasi Ödülü'ne layık görülmüştür. 1946 CHP Şiir Yarışması İkinciliği, 1974 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Tutuklunun Günlüğü ile, 1974 Yunus Nadi Roman Armağanı Sırtlan Payı ile, vefatından sonra 2007 yılında kurulan Attilâ İlhan Bilim Sanat Kültür Vakfı çalışmalarına devam etmektedir.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Attilâ_İlhan
Attila İlhan Kitapları - Eserleri
- Ben Sana Mecburum
- Ayrılık Sevdaya Dahil
- Sisler Bulvarı
- Kimi Sevsem Sensin
- Elde Var Hüzün
- Yağmur Kaçağı
- Böyle Bir Sevmek
- Yasak Sevişmek
- Duvar
- Hangi Atatürk
- Belâ Çiçeği
- Tutuklunun Günlüğü
- Sokaktaki Adam
- Korkunun Krallığı
- Bir Avuç Kıvılcım
- Hangi Batı
- Fena Halde Leman
- Kurtlar Sofrası
- Gazi Paşa
- O Sarışın Kurt
- Hangi Sol
- Bıçağın Ucu
- Hangi Laiklik
- Zenciler Birbirine Benzemez
- Allahın Süngüleri
- Hangi Edebiyat
- Sırtlan Payı
- Batı'nın Deli Gömleği
- Hangi Sağ
- Dersaadet'te Sabah Ezanları
- Abbas Yolcu
- Yaraya Tuz Basmak
- Hangi Seks
- Hangi Küreselleşme
- O Karanlıkta Biz
- Yanlış Kadınlar Yanlış Erkekler
- Kadınlar Savaşı
- Haco Hanım Vay
- Aydınlar Savaşı
- Bir Sap Kırmızı Karanfil
- Bir Millet Uyanıyor! 1
- Faşizmin Ayak Sesleri
- Yengecin Kıskacı
- Sağım Solum Sobe
- Sosyalizm Asıl Şimdi
- Ulusal Kültür Savaşı
- Yıldız, Hilâl ve Kalpak
- Sultan Galiyef - Avrasya'da Dolaşan Hayalet
- İkinci Yeni Savaşı
- Gerçekçilik Savaşı
- Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı
- Ufkun Arkasını Görebilmek
- İntibah Başladı
- Dönek Bereketi
- Denemeler
Attila İlhan Alıntıları - Sözleri
- Yolunda yürüyen bir yolcunun, yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lâzımdır. (Hangi Atatürk)
- Âdeta ilk temâşasında hayret ve dehşete düştüğü bir cinematoraphe filmini, tekrardan, bambaşka şerait altında seyretmekte, lâkin eski heyecanı bulamamaktadır. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
- İster öyle gezer, ister böyle! Diyeceksiniz ki ama bu bir ‘imanın’ belirtisidir; iyi de, o ‘iman’ o genç kızla Tanrı’sı arasında bir şey biz ona karışamayız, çünkü laiklik aslında bu demektir. (Ulusal Kültür Savaşı)
- 'Hatıra defteri'nin başka bir sayfası, başka bir günü uyandıracaktır. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
- kalbin neden durmuş rüzgarı kesilmiş değirmen gibi (Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı)
- Yalnızlık bana dokunuyordu (Bir Avuç Kıvılcım)
- Yorgun kadınlar içtik yalnızlıktan uğuldayan tuzlu kan gibi. (Elde Var Hüzün)
- ben hiç böylesini görmemiştim vurdun kanıma girdin itirazım var sımsıcak bir merhaba diyecektim başımı usulca dizine koyacaktım dört gün dört gece susacaktım (Sisler Bulvarı)
- Ne diye Azrailde mantık arıyoruz? Ölmek, bir sıra işi olmaktan ziyade, bir tesadüf işi. Fakat ölüm, ölenden fazla kalanın... (Kurtlar Sofrası)
- "... Türk aydınları 'akılcı kuşku' nedir bilmezler, kör değneğini bellemiş gibi bir adamın ya da saplantının ardına takılırlar taa gerçeklerin acımasız dürtüsü onları eşekten düşürünceye kadar..." (Aydınlar Savaşı)
- Ne solculuğumuz solculuktu ne sağcılığımız Karanlık bir kapı olup üstümüze kapandılar Kimse bizi sevmedi / ağır kan kaybıyız. (Korkunun Krallığı)
- (...)doğa kendisi değişiyor, bu değişme toplumu değiştiriyor, toplum doğayı değiştiriyor, bu değişme sırasında kendi değişiyor, insanlar toplumu değiştiriyor,tarihi yapıyorlar, bu arada kendileri de değişiyor. (İkinci Yeni Savaşı)
- Cebimizde metelik yokmuş. Terk edilmiş bir köpek yavrusu gibi açmışız. Herkes bizi hor görmüştür: — Adam sen de, diye düşünürüz, adam sen de! Yarın elbette huzur-u mahşerde...(!) (Zenciler Birbirine Benzemez)
- sanki ölüm yoktur zulüm yoktur dünyada sanki bir rüzgar gibi ferah yaşamaktayız sema tertemiz henüz yıkanmış caddeler batan güneşe karşı seninle baş başayız. (Duvar)
- “Millet, kadın ve erkek denilen iki cinsten mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de, kütlenin yarısı zincirlerle toprağa bağlı kaldıkça öteki kısmı göklere yükselebilsin?” (Ulusal Kültür Savaşı)
- ...her ferdin hayatına bir şey hükmeder, bazımıza kudret, bazımıza servet hırsı, bazımıza ilim irfan! Bana, aziz mösyö, ölüm hükmediyor. (Dersaadet'te Sabah Ezanları)
- Yüreği delik deşik Yaşlanmış ama uslanmamış (Ayrılık Sevdaya Dahil)
- eksilmeyecek dedi bugünden yarına bir hiçliğin koynunda istifham gibi büyüyeceksin sual sorduğun herşey senden sual soracak bitirdim sandığın vakit başladığını göreceksin (Sisler Bulvarı - Yağmur Kaçağı)
- "Bizimkisi yaşamak değil, boşa çıkmış bir intiharın utanılacak koması..." (Bıçağın Ucu)
- "...memleket bir kurtlar sofrasına döndü mü, isyan haktır." (Kurtlar Sofrası)