Genelevde Yas - İrfan Yalçın Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Genelevde Yas kimin eseri? Genelevde Yas kitabının yazarı kimdir? Genelevde Yas konusu ve anafikri nedir? Genelevde Yas kitabı ne anlatıyor? Genelevde Yas PDF indirme linki var mı? Genelevde Yas kitabının yazarı İrfan Yalçın kimdir? İşte Genelevde Yas kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: İrfan Yalçın

Yayın Evi: Kaynak Yayınları

İSBN: 9789753433860

Sayfa Sayısı: 174

Genelevde Yas Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kirli bir sokağın 14 numarasında her gün bedenlerini satmak zorunda olan kadınların, gazete kağıdı içinde saklanan bir subay üniformasıyla hayata tutunma çabaları... Kavgalar, küfürler ve şiddetle dolu bir hayatı, odasının her yanını ve ceplerini kuru gül yapraklarıyla doldurarak güzelleştirme uğraşları... Yaralarını, odasının duvarlarını çocuk resimleriyle kaplayarak sarmaya çalışanlar... Bütün sevgisini bir kuşta yoğunlaştıran, kendisine yapılan her şeye sessizce katlanan ama kuşunu öldürene başkaldıranlar...

Bir gün genelev sokağının düşkün dilencisi "Hortlak" gibi olma korkusunu, dişiyle tırnağıyla yarattığı umutla bastıranlar. İrfan Yalçın, Genelevde Yas'ta, o "lavanta markası gibi" isimli kadınların iç dünyasına bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Neptun, Mualla, Artemis, Bahar, Filiz, Hicran ve Yaprak'ların o bir tek "hamfendi" sözcüğüyle fethedilebilen yüreklerine götürüyor...

 

Genelevde Yas Alıntıları - Sözleri

  • Valla hayret… Dünyada hiçbir şeyi sevmeyen insan olur mu? Bir çiçeği, bir kuzuyu, bir bulutu, bir resmi, bir insanı…
  • -Biri birine kötülük ederken, biri birini öldürürken neden önüne geçmiyor Allah?
  • Karasultan ona da bir "ohaa" demişti kapıdan içeri girerken. - Teşekkür ederim, dedi Ressam. İltifat ediyorsunuz... Şımartıyorsunuz beni... Nasılsınız hanımefendi? - S...r lan! dedi Karasultan. - Mersi. - Bir şey değil!
  • - Resmimi yapacaktın hani? - Eve gel de, yapıyım! Çıplanacan ama... Nü ... - Mü mü? - Nüü ... - O da neymiş be? Nüü .. Nüüü ... Üürrüüüü ... - Çırılçıplak yani. - Kart zampara seni! Mualla, Ressam'ın kafasına bir şaplak indirdi.
  • Tavandan bir ip sarkıyordu. Durmuş, ona bakıyordu Necmi. - Ne bu böyle? - Kendini asmak istersen, asabilirsin! - Ne işe yarıyor sahi? - Bilmem, ip işte ... - Sormadın mı ev sahibine? - Sordum. Kendini asmak istersen, asabilirsin, dedi.
  • - Neden böyle başını ellerine alıp, saatlerce duruyorsun? - Başım ağrıyor be! Çok ağrıyor hem ... Zargana'nın dediği gibi, bi şey var başımın içinde benim! Küçükken babam dövmüştü bir gün ... Verdiği parayı mı ne kaybetmiştim .. Topu topu bir lira kadar bir şey­di... Döve döve canımı çıkardı, puşşt.. Kafamı güm güm taşlara çarptı. O gün bugün başım ağrır böyle.. Ölecek gibi olurum ...
  • - Korkuyorum ben senden, dedi. - Niye? Ne yaptım ki korkutacak sana ben? - Yalnız senden değil, herkesten! Kim olursa olsun.. Kadın, erkek, büyük, küçük.. Kötü bir şey yapa­caklarmış gibi geliyor hep bana.. Sana bir şey söyliycem ama gülmiyeceksin! -- Söyle. - Gülmiyeceksin ama! - Tamam, dedik. - Biri birine kötülük ederken, biri birini öldürürken neden önüne geçmiyor Allah?
  • - Rüyamda mı gördüm bunları ben acaba? diye sordu kendi kendine. Karıştırıyor muyum yoksa? Sana da olur mu böyle bazan? Karıştırır mısın?
  • - Şaka maka bi yana, neden matrağa aldın bizi o gün? diye sordu. - Ne zaman? Ne gün? - Ne bileyim, ne zaman? Ne gün? - Ne demişim ki ben? Valla hatırlamıyorum .. - Ne diyecen daha be! .. Matrağa aldın bizi resmen .. Neymiş efendim, dünya yuvarlakmış... Ayıp de­ğil mi sana, koca bunak? Osuracak halin kalmamış yaşlılıktan, gırgıra alıyorsun bizi, gelmiş! Karasultan: - Ne demişti, ne demişti? diye sordu. - Yuvarlakmış dünya .. Dönüyormuş fırıl fırıl.. Hadi yuvarlaklığını anladım, dönmesi ne, bir de? Dön­se görmez miyiz? Herkes gülüyordu Yaprak'tan başka. - Böyle şeyler deme bir daha tamam mı? Tüm cahil, keriz belleme bizi!
  • - Öbür dünyada cayır cayır yaktıracan mı beni? Akılsız Kuş! - Nasıl olsa yanmıyacan mı zati? - Cennete gidecem oğlum ben! Baş köşeye hem! Huri kızlarına kim mamalık edecek orda?
  • - Bi beş lira versene, evlat! - Yok para mara... - İnanır mısın, üç gündür para arıyorum yerlerde. Üç gündür kafam önümde hep. Dolaş babam dolaş.. Beş kuruş bulamadım hala .. - Çok ararsın daha! - Vay canına be! Ne biçim insan bunlar yahu? Kimse metelik düşürmüyor demek! Vay itoğlu itler vay! Cin kesilmiş millet.. - Enayi mi sandın herkesi kendin gibi?
  • Çingene mingeneyiz ama yapmaz bizim ailede kimse orospuluk.
  • "Bıçağın ucunu yemeyen, n'olduğunu bilmez onun!"
  • "Herkes bizi düzmeye çalışıyor anne lan!"
  • -Ötmüyor ama hiç... -Kafeste ötmez büllbül. -Nolacak yani? İki yüz papel sayıp, bu çirkin kuşu mu seyredeceksin karşısına geçip? - Kör etmek gerekmiş gözlerini! Yaprak, benilder gibi: -Nee, kör mü edecen gözlerini? diye söylendi. Dalgınlığından kurtulmuştu biraz. Acır gibi bakıyordu kuşa. Necmi: -Kafeste olduğunu bilirse, ötmezmiş, dedi. ... Necmi, Karasultan'ın yanına gelip, kuşun kafasından tutarak, iğneyle tek tek patlattı gözlerini. Pembemsi bir su aktı kuşun gagasına doğru. Kafese konduktan beş on dakka sonra öldü.

Genelevde Yas İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir kaç saatte okunabilecek fakat etkisi uzun süre sizi saracak bir hikaye. Hayattan soyutladığımız, görmezden geldiğimiz yok gibi davrandığımız kadınların acı, bazen sonuna kadar umutlu bazen dibine kadar umutsuz, bir hiç uğruna tükenip giden hikayeleri… okurken her sayfada canınız yanıyor. Özellikle bir kadın olarak okunanları sindirebilmek zor. Okurken sanki o genelevde bir köşede oturmuş da olanları kendi gözlerinizle izliyormuşsunuz gibi bir his uyanıyor insanda. Normal bir kadın gibi evlenmek, anne olmak, hayatın içine karışmak isteyen kadınların sadece “marka sayısı” ile ölçülen değerleri gururunuza dokunuyor. Evinizde bir roman olarak okuduğunuz satırların arasında acının, çaresizliğinin, korkunun tam da o anda bir sürü kadının gerçeği olduğunu bilmek… insan; insandan, hayattan, hayatın gerçeklerinden nefret ediyor. (Merve)

Ülkemizin en yozlaşmış ,en terk edilmiş kesimlerini güçlü bir şekilde resmeden bu toplumcu gerçekçi kalemle böyle geç tanışmanın utancını yaşadım kitabı okurken.Toplumda görmek istemediğimiz,kafamızı çevirdiğimiz insanların sahte kahkahalarla perdeledikleri acıyla örülü hikayelerine götürüyor yazar bizi.Karakterleri çok güçlü aktarmış.Kitap adı üstünde genelevde geçiyor. Haliyle şenlikli bir yer.Aslında en ağır travmaların ağıyla örülü bir ortam.Oradaki kızlardan Yaprak'ın öyküsünü anlatırken belli bir kesime de ayna tutuyor yazar.Birçok sahne film şeridi gibi aktı.Gerçekten de eserin "14 Numara"adlı bir filmi mevcut.Çok kolay okunan ama zihinde iz bırakan,yürek dağlayan ama ajitasyon yapmayan bu eseri Türk edebiyatında renkli ve toplumcu gerçekçi bir eser okumak isteyen herkese tavsiye ederim.Hakkı teslim edilmemiş bir yazar olduğunu düşündüm.Diğer eserlerine de ara ara bakacağım. (Devrim Özgür)

İrfan Yalçın ilk kez okuyorum anlatım duru ve akıcı.Yazar" Pansiyon Huzur " adlı kitabıyla da Milliyet Yayınları Roman Yarışmasında 2.lik ödülü almış.Karakterler ve konuşmalar başarılı bir şekilde yansıtılmış.Okurken o genelev havasını tam manasıyla soluyorsunuz. Kitabın konusu isminden de anlaşılacağı üzere bir genelevde çalışan seks işcilerinin dramı.Yazarın 14 numara diye nitelendirdiği çıkmaz bir sokak.İsimler değişsede sonuç değişmiyor.Nil, Yaprak, Artemis, Neptün ve dahası hepsi aynı yolun yolcusu. Anne dedikleri Kara Sultan işletiyor burayı.Girmek kolay çıkmaz imkansız 14 numaradan.Kızlar deli gibi çalışsalarda hep borçlular anneye bu işin raconu böyle. Orospu damgası yeselerde biri namuslarina dil uzatınca çıldıriyorlar.Birde paralarını yiyen evlenme vaadiyle kandıran, ev açacağım diye onları maddi manevi sömüren pezevenkler var tabi. Umut evet, çamura da saplansa umut ediyor insan bir gün kurtulacağım diye.Ve her kadın gibi onlarda seviyor, seviliyor kimi zaman. Kim soktu lan bizi buraya diye avazi çıktığı kadar bağırıyor biri. Öbürü Allan soktu lan diyor Allah! Diğeri devlet diyor, adam gibi bir işimiz olsaydı düşermiydik buralara... Kimse istediği için satmaz bedenini... Hayatı karartılan ve zorla sex kölesi yapılan tüm kadınların bir gün özgürlüklerine kavuşması dileğiyle. Dilerim bir gün hepten son bulur zulüm. Kitaplarla kalı sevgili okur... (momo)

Genelevde Yas PDF indirme linki var mı?

İrfan Yalçın - Genelevde Yas kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Genelevde Yas PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İrfan Yalçın Kimdir?

23 Nisan 1934, Zonguldak doğumlu. Zonguldak Çelikel Lisesi (1953), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü (1960) mezunu. Kozan (Adana), Çarşamba (Samsun), Zonguldak liselerinde Fransızca öğretmenliği yaptı. 1972 yılında öğretmenlikten ayrılarak İstanbul’da bir kitabevi açtı ve Z Yayınevini kurup yönetti. Varlık ve Türk Dili dergilerinde yayımladığı şiir, öykü ve çeviri yazılarından sonra, bir süre yazın yaşamına ara verdi.

1959 yılından itibaren hikâye, eleştiri ve çevirileri Varlık, Türk Dili, Soyut, Gelecek, Yeditepe, Yansıma dergilerinde yayımlandı. Yeni Dergi’nin 1968 yılında açtığı bir yarışmada “İnce Memet” eleştirisiyle ikincilik, Milliyet Yayınları 1974 Roman Yarışmasında Pansiyon Huzur (1975) romanıyla ikincilik, Ölümün Ağzı (1979) romanıyla da 1980 Türk Dil Kurumu Roman Ödülünü kazandı. Tiyatro oyunları da yazdı. Pansiyon Huzur ve Fareyi Öldürmek adlı romanları sahneye uyarlandı. Ölümün Ağzı adlı eseri Rusçaya çevrilerek yayımlandı. Genelevde Yas adlı romanı filme alındı.

ESERLERİ:

ROMAN: Pansiyon Huzur (1975), Fareyi Öldürmek (1977), Genelevde Yas (1978), Ölümün Ağzı (1979), Büyük Soytarı (1982), Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi (1991), Annem Babam ve Ben (1995).

OYUN: Plastik Hayatlar (oyn. 1981-82), Zor Günler (oyn. 1987), Aşağıdakiler (oyn. 1991).

ÇEVİRİ: Şafak Kızı (1974) – Gemide İsyan (1979) (J. London’dan), Darağacında Röportaj (J. Fuçik’ten, 1974), Cezayirli Devrimci – Tepedekiler (E. Roblés’ten, 1981), Olağanüstü Bir Olay (N. Pritulina’dan, 1981), Piaf: Bir Sevda Türküsü (D. Grimault – P. Mahé’den, 1984), Son Osmanlı Hahambaşısının Mektupları (E. Benbassa’dan, 1998).

İrfan Yalçın Kitapları - Eserleri

  • Fareyi Öldürmek
  • Genelevde Yas
  • Ölümün Ağzı
  • Cellat Ağlıyor
  • Pansiyon Huzur
  • Yorgun Sevda
  • Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi
  • Büyük Soytarı
  • Annem, Babam ve Ben
  • Aşkın Yedi Rengi
  • Aşağıdakiler
  • Engerek : Korkunç Bir Peri Masalı
  • İçimdeki Zonguldak
  • İlkyaz Ölümleri
  • Son Bahçeler
  • Sisler İçinden

İrfan Yalçın Alıntıları - Sözleri

  • Gerçeklerin yolunu değiştiren, daha büyük gerçekler. (Cellat Ağlıyor)
  • Tavandan bir ip sarkıyordu. Durmuş, ona bakıyordu Necmi. - Ne bu böyle? - Kendini asmak istersen, asabilirsin! - Ne işe yarıyor sahi? - Bilmem, ip işte ... - Sormadın mı ev sahibine? - Sordum. Kendini asmak istersen, asabilirsin, dedi. (Genelevde Yas)
  • - Öbür dünyada cayır cayır yaktıracan mı beni? Akılsız Kuş! - Nasıl olsa yanmıyacan mı zati? - Cennete gidecem oğlum ben! Baş köşeye hem! Huri kızlarına kim mamalık edecek orda? (Genelevde Yas)
  • Evin küçük balkonunda, bir kuşun sevinçli türküsünü dinlerken, dudaklarıma sürünen yumuşak geceyi alıp ağzıma, emiyorum; damağıma yayıyorum dilimle gezdirip; yavaşça eriyip gizemli bir tada dönüşüyor. Bu mu içi boş, sıradan mutluluk? (Yorgun Sevda)
  • Ne çok özlemişim evi meğer küçüklü büyüklü odaların kokusunu; gece oldu mu, insan gibi usul usul soluyuşunu; üstüme kapanışını; beni öpüşünü; saçlarımı sevişini; annemleşmesini; yeni gelmiş gibiyim dünyaya! (Büyük Soytarı)
  • Sizin yüzünüz can çekişiyor. Giysileriniz kireç içinde. Boyacısınız herhalde. (Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi)
  • " Devlet baba bir yapıştı mı yakana, canına okurdu da, fitil fitil getirir anandan emdiğini! Üç kuruş alacağı için, inim inim inletir seni. Devletten senin alacağın varsa, o zaman değişir bak iş. Kimse tınmaz bile. Almaya ömrün ya, yeter ya yetmez! Vatandaş kuzu, devlet canavardır çünkü. " (Fareyi Öldürmek)
  • "Paşam, Paşam!" Sesi herkes duydu ama "Paşa" duymadı. En büyük özelliği duymamaktı "Paşa" nın. Hiçbir yakınmayı, hiçbir inlemeyi, hiçbir ağıtı duymamıştı şimdiye kadar. İlkesi değildi böyle şeyleri duymak. Dünya kadar yaşlı, toprak kadar namuslu köylü ne diyecekti acaba susturulmasaydı? (Ölümün Ağzı)
  • Oynasın diye bazı çocuklar kesilir mi kanadı kuşların.. (Yorgun Sevda)
  • Mor bir öğleüstü ayrılıyoruz kasabadan; kökünden sökülen yaşlı bir ağaç oluyor annem; sessiz telaşı, sessiz ağıtı, sessiz çığlığıyla kaçıyor geçmiş günlerden. (Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi)
  • Güzel susuyor çok, susarak konuşuyor, uzun susmalardan bakıyor. (Aşkın Yedi Rengi)
  • "Şöyle ya da böyle, kim ne derse desin, yalnızca fotoğraflarda kalacak olsak bile bir gün -bir düş belki bu da- güzel şeydi yaşamak be ölüm güzelleştiriyordu onu en çok. Annem gibi ağır yıkılmaları görerek yaşamak, yani küçük hesapların beslediği yanlış sevgilerden geçmek; bize en anlamlı ve en güzel gelen şeylerin, yıllarca elleri ellerimize, saçları saçlarımıza değmiş en yakınlarımızın bile çok uzağında olduğumuzu ya da onların birden buzlaştığını duyumsamak, kısacası, kesmek umudu ölümden başka her şeyden; evet, bu bile, işte bu bile güzeldi yine çok." (Cellat Ağlıyor)
  • Evler gibi yaşam da ; camları bir bir açıp havalandırmak, içine güneş ve bahar koymak, kirlileri ve tozluları yıkayıp silmek gerekiyor ara sıra. (Annem, Babam ve Ben)
  • Her şey gibi fotoğraflar da rezil oluyor insanlar ölünce. En iyisi çektirmemek. (Yorgun Sevda)
  • Başka şeye benzemez ki, vergi işi bu. Devlet baba bir yapış­tı mı yakandan, canına okur da, fitil fitil getirir anan­dan emdiğini! Üç kuruş alacağı için, inim inim inle­tir seni. Devletten senin alacağın varsa, o zaman değişir bak iş. Kimse tınmaz bile. Almaya ömrün ya yeter, ya yetmez! Vatandaş kuzu, devlet canavardır çünkü. (Fareyi Öldürmek)
  • Şöyle düşünüyorum; para için aşağılanmamalı insanlar, onurları öldürülmemeli. Üşüyorum böyle bir şeye tanık oldum mu. (Büyük Soytarı)
  • "Bir şeyi umutsuzca beklemenin izleri vardı yüzlerinde; çekilen acılar söylenmiyor, yalnızlıklar sessizlikle boğuluyor, her türlü açlık örtbas ediliyordu" (Annem, Babam ve Ben)
  • Ondaki bu gülümseme bütün acıların, bütün dertlerin üstüne çekilmiş bir cila gibiydi. (Pansiyon Huzur)
  • En yakınına bile çok uzaklara bakar gibi bakıyor, konuşurken yer yer boşluklar, sessizlikler doluyordu sesine. Yorgun, utangaç gülümseyişi bitmiyor, tam biter gibi olurken, daha da hüzünlenip ağlamayı andırıyordu. (Yorgun Sevda)
  • - Neden böyle başını ellerine alıp, saatlerce duruyorsun? - Başım ağrıyor be! Çok ağrıyor hem ... Zargana'nın dediği gibi, bi şey var başımın içinde benim! Küçükken babam dövmüştü bir gün ... Verdiği parayı mı ne kaybetmiştim .. Topu topu bir lira kadar bir şey­di... Döve döve canımı çıkardı, puşşt.. Kafamı güm güm taşlara çarptı. O gün bugün başım ağrır böyle.. Ölecek gibi olurum ... (Genelevde Yas)