Gılgamış - İsmail Gezgin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Gılgamış kimin eseri? Gılgamış kitabının yazarı kimdir? Gılgamış konusu ve anafikri nedir? Gılgamış kitabı ne anlatıyor? Gılgamış PDF indirme linki var mı? Gılgamış kitabının yazarı İsmail Gezgin kimdir? İşte Gılgamış kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: İsmail Gezgin

Yayın Evi: Alfa

İSBN: 9786051061825

Sayfa Sayısı: 320

Gılgamış Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Gılgamış Destanı, insanlığın ilk yazılı metni ve Nuh Tufanı'ndan söz edilen ilk eserdir. Kil tabletlere çivi yazısıyla kaydedilmiş metinler, Sümerlerin Uruk kentinde hüküm sürmüş olan Gılgamış adlı kralın ölümsüzlük arayışını anlatmaktadır. Bu ebedi ölümsüzlük arayışı aynı zamanda sanatın, soyutlamanın, kültürün, toplumsal yaşamın, kısacası uygarlığın müjdecisidir.

Bu kitapta, Arkeolog Dr. İsmail Gezgin, insanlığın en büyük mitik anlatımlarından birisi olan Gılgamış'ı değişik boyutlarıyla ele almıştır. Farklı disiplinlerin metodolojisinden de yararlanan yazar, ilk bakışta ölümsüzlük arayışı içindeki bir Sümer kahramanı öyküsü gibi duran Gılgamış mitosunu sembolik dizgeler yerine konularak tekrar okunduğunda insanlık tarihinin önemli bir dönüm noktasının hikâyesine dönüştürüyor. Böylece Gılgamış, üzerinde yaşadığımız topraklarda gerçekleşen üretimciliğe ve yerleşik düzene geçiş dönemlerinin izlerini taşıyan bir veri bankası haline geliyor.

"Yaşamımız, toplumsal hayatımız, ahlaki ve düşünsel yapımız mitolojik arketipler tarafından şekillendirilmiş. Yaşamımızın her alanında mitolojik öğeler yer almakta... Tarih boyunca yaptığımız yolculuğu bilmek, bugün hangi noktada olduğumuzun en önemli göstergesini oluşturur. Toplumsal yapımızın daha iyi anlaşılması, bu toprak üzerinde yaşayan herkesin geleceğe daha güvenli bakmasını sağlayacaktır. Bizim toplumsal ve kültürel DNA'mızın zincirini, çoğunun farkında bile olmadığımız bu mitoslar oluşturmaktadır..."

Tanıtım Yazısı'ndan

Gılgamış Alıntıları - Sözleri

  • Tanrılar insanı yaratırken onun payına ölümü ayırdılar. Sonsuzluğu ise kendilerine sakladılar.
  • Şu halde diyebiliriz ki, insanın geçmişe ve geleceğe yüklediği gerçeklik şimdiki zamandan hareketle mümkün olmaktadır. İnsanın yapma­ya çalıştığı şey, yaşamının anlam kazanması amacıyla bir gerçeklik arayışı, hatta inşasıdır. Sahip olunan bilgiden ha­reketle yapılan bu inşa kaygan bir zemin üzerinde yüksel­mektedir ve bugünün koşullarına göre yeniden yeniden üretilir.
  • Bilinçdışının mekanizması hem bilinçli hem de bilinçsizdir. Psişemizin ihtiyaç duyduğu anda kendili­ğinden devreye giren bir jeneratör gibidir. Bireysel ihtiyaç­larda rüya olarak hayatımıza müdahale eden bilinçdışı, toplumsal ihtiyaçlarda mitos ve masal olarak ortaya çıkar. Mitoslar varoluşsal sorunlarla ilişkiliyken, masallar daha çok kültürel aktarımın bilinçdışı yöntemidir. Biyolojik bir canlı olarak insanın doğa ve ölüm karşısında zor durumla­ra düştüğü anlarda ihtiyaç duyduğu mucizevi güç, bilinç­dışının karanlığından çıkarak yeni açılımlar sağlar. İradesi­nin dışında, havsalasının almadığı sorunların aşımı daima mitolojik öyküler yaratmıştır. Bu çalışmanın konusunu oluşturan Gılgamış mitosunda olduğu gibi, doğaya hük­medemeyen insanın doğa karşısındaki aczine son verebil­me gücüne ancak tanrısal kahramanlar sahiptir. Bu tür mi­toslar, insanın karşılaştığı varoluşsal problemlerin sembo­lik anlatımları için toplumsalın bilinçdışında oluşur ve dı­şa çıkar.
  • "Geçmişi bilenler bugüne hakim olanlardır. Bugüne hakim olanlar geleceğe yön vereceklerdir." (G. ORWELL, 1984)
  • Kentsel yaşam insana yeni engellemeler getirmektedir. Üstelik bu engellemeler, tanrısal yasalar ve yazıyla insanı daha keskin hatlar içerisine hapsetmektedir. İnsanın dil yoluyla tanıştığı kültür, yazı yoluyla kader olmaktadır.İnsan kendi çizdiği dairenin içerisinde hapsolmakta, anne yasaklamakta ve bilinçdışı yarığı genişlemektedir. Doğada küçük klanlar halinde ve özgür yaşayan insan için, sınırları yazıyla ve yasaklarla belirlenmiş bir hayatın başlangıcıdır. Kaderin insanın alnına yazılamasıdır bu.

Gılgamış İncelemesi - Şahsi Yorumlar

ismail gezgin, tarihin en eski metinlerinden olan gılgamış mitosunun bu sembolik okumasında, gılgamışın hikayesinin içinde insanın tarihinin en başından bu yana doğayla ve yaşamla mücadelesinin, yani insan olma sürecinin, doğadan kopma ve bununla başederek kültürlenme macerasının izlerini arıyor. Kitabın ilk bölümü gılgamış mitosuna ikinci kısmı ise çözümlemelere ayrılmış. zevkle okudum. (esra)

Öncelikle şunu belirteyim kitap İş Bankası Yayınlarına nazaran daha kapsamlı ,sade ve akıcı bir dile sahip. İlk önce asıl metin olan 12 tableti(bir tabletin sonradan eklenildiği düşünülüyor) okuyorsunuz daha sonra ise metinde değinilen konuların açıklamasını. Bunlar rüyalar,üzerinde durulan sayılar(3,7,12,50), karakterlerin günümüze dair yorumları vesaire vesaire... Kısacası kitap beklediğimden daha iyiydi.Tüm insanlığın okuması gerektiğini düşünüyorum. *Bu arada eklemeyi unutmuşum kitap, Nuh (Utnapişti) Tufanından bahseden ilk metin Umarım merak uyandırmıştır:) (Edmond Dántes)

Gılgamış PDF indirme linki var mı?

İsmail Gezgin - Gılgamış kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gılgamış PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmail Gezgin Kimdir?

1988 yılında Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümünü bitirdikten sonra aynı okulda Yüksek Lisans ve Doktora eğitimini de tamamladı. 1995 yılından bu yana Ege Üniversitesi, Turizm ve Otelcilik Yüksekokulu, Turist Rehberliği Bölümü'nde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. İsmail Gezgin, Anadolu'nun birçok yerinde arkeolojik kazılara katılmasının yanı sıra İzmir ve çevresinde yapılan yüzey araştırmalarında da bulunmuştur. İsmail Gezgin, Psikeart, Memlekent, Artist ve Gastro dergilerinde sanat, arkeoloji, tarih ve yemeğin kültür tarihi konulu yazılar yazmakta ve Çeşme'de yaşamaktadır.

İsmail Gezgin Kitapları - Eserleri

  • Homo Narrans: İnsan Niçin Anlatır?
  • Sanatın Mitolojisi
  • Gılgamış
  • Cinsellik ve Erotizm
  • Uygarlaşan İştah
  • Masalların Şifresi
  • Fallusun Arkeolojisi
  • Aynadaki Herodotos
  • Alacaat'tan Alaçatı'ya
  • Arkaik ve Klasik Dönemde Batı Anadolu
  • Tarih Boyunca Çeşme

İsmail Gezgin Alıntıları - Sözleri

  • İnsan kafasından atamadığı ölümlülük bilgisinin neticesi olarak, içinde yaşadığı hayatı başka bir yaşamın simülasyonu şeklinde yorumlamıştır. (Homo Narrans: İnsan Niçin Anlatır?)
  • İşte size bir gerçek: İnsan kendini kandırandır. (Fallusun Arkeolojisi)
  • Dünyada görünen hiçbir şey gerçekte olduğu şey değil, o dilin içine mahkum edilen, dilde algılanan, öğrenilen şeydir. (Homo Narrans: İnsan Niçin Anlatır?)
  • Haz isteği doyumsuzdur ve akıldan yoksun kişide, her şey bu isteği tahrik eder. (Devlet IV. 431b-432c) (Fallusun Arkeolojisi)
  • "Soru çok eski: Nereden geliyoruz? Antik Yunan halkı der ki, insanı tanrılar kilden şekillendirdiler. Şimdi biliyoruz ki biz Afrikalıyız ve bedenimiz doğal seçilim tarafından şekillendirilmiş. (Wrangham 2009:8) (Uygarlaşan İştah)
  • Mitler her ne kadar bazen bir karakterin yaşamını konu alsa da toplumsal bilinçdışının bilince yansımasıdır. Bu nedenle aktarılan mitik öykü bireyin değil toplumsalın öyküsüdür ve onun taleplerini dile getirir. (Homo Narrans: İnsan Niçin Anlatır?)
  • "Geçmişi bilenler bugüne hakim olanlardır. Bugüne hakim olanlar geleceğe yön vereceklerdir." (G. ORWELL, 1984) (Gılgamış)
  • Çünkü kadın doğası gereği güce ve iktidara sahiptir. Güç ve iktidar için çalışması ve kudretli olması gereken erkektir. (Fallusun Arkeolojisi)
  • Lukianus, dünyayı iki tiranın yönettiğini söyler: Umut ve korku. (Sanatın Mitolojisi)
  • Mitoslar antik çağların psikolojilerini yansıtır. Sanat da, en azından başlangıçta, psikolojik bir ihtiyaçtan kaynaklanmıştır. İnsanın kitonyen doğasının karanlığından ortaya çıkmış Apollonik ürünlerdir. Bu anlamda mitoslarla sanatın aynı kaynaktan çıktığını ileri sürebilirim. (Sanatın Mitolojisi)
  • Yoksulluk bir uygarlık icadıdır. J.Zerzan (Uygarlaşan İştah)
  • Uygarlık başkalarına karşı işlenmiş suçların toplamıdır. Birilerinin güzeli kapmasıyla diğerleri ötelenmiş, çirkinlere mahkum olmuştur. (Fallusun Arkeolojisi)
  • Şu halde diyebiliriz ki, insanın geçmişe ve geleceğe yüklediği gerçeklik şimdiki zamandan hareketle mümkün olmaktadır. İnsanın yapma­ya çalıştığı şey, yaşamının anlam kazanması amacıyla bir gerçeklik arayışı, hatta inşasıdır. Sahip olunan bilgiden ha­reketle yapılan bu inşa kaygan bir zemin üzerinde yüksel­mektedir ve bugünün koşullarına göre yeniden yeniden üretilir. (Gılgamış)
  • Kentsel yaşam insana yeni engellemeler getirmektedir. Üstelik bu engellemeler, tanrısal yasalar ve yazıyla insanı daha keskin hatlar içerisine hapsetmektedir. İnsanın dil yoluyla tanıştığı kültür, yazı yoluyla kader olmaktadır.İnsan kendi çizdiği dairenin içerisinde hapsolmakta, anne yasaklamakta ve bilinçdışı yarığı genişlemektedir. Doğada küçük klanlar halinde ve özgür yaşayan insan için, sınırları yazıyla ve yasaklarla belirlenmiş bir hayatın başlangıcıdır. Kaderin insanın alnına yazılamasıdır bu. (Gılgamış)
  • Erkek egemen toplumların kadın görünümlü erkeklerden nefret ettikleri çok açıktır. Bu tür marjinallikler bilinçdışının yansımalarıdır ve toplumun homofobisini açığa çıkarırlar. (Fallusun Arkeolojisi)
  • Mitler, boş zamanlarda anlatılmak için uydurulmuş fantastik hikâyeler değildir; binlerce yıllık toplumsal yaşamın tüm yasal çerçevesi ve özüyle sürekli yeni bireylere aktarılması ve onların sisteme kazandırılmaları için fonksiyon yüklenen makinelerdir. (Sanatın Mitolojisi)
  • Bir hayatın olduğunu bilmek kaybedecek bir şeyinin olduğunu da öğrenmek anlamına gelir. (Homo Narrans: İnsan Niçin Anlatır?)
  • Atın evcilleştirilmesi M.Ö 5. bin yıl sonlarında Ukrayna’da gerçekleşmiştir. Eşeğin ise Eski Mısırlılar tarafından yine M.Ö 400 dolaylarında evcilleştirildiği bilinmektedir. (Uygarlaşan İştah)
  • Doğada ne ihtiyacından fazlasını yiyen ne de şişman bir hayvan vardır. Uygarlaşan iştahıyla insan karnını da gözünü de doyuramaz hale geldi. Uygarlık ilerlemiş ve onun sonucu olan tatminsiz bireylerde gittikçe büyüyen mideyle birlikte açgözlülük de artmıştı. İnsan kentcilleşmiş, evcilleşmiş ve doğasından uzaklaşarak midesini bedeninin dışına taşımayı başarmıştı. Artık doyurulmayı bekleyen midelerin yerini doldurulması gereken cepler, para kasaları, depolar, bankalar almıştı. Gözün doyumsuzluğu midenin açlığını bastırmış, iştah uygarlaşmıştı. (Uygarlaşan İştah)
  • Bir hakikat bilgisi olarak ölüm bakiyken, yaşam onun kısa süreli kesintisi görünümündedir. Yaşam ölüm yolculuğudur veya yaşamın anlamı ölmektir. (Homo Narrans: İnsan Niçin Anlatır?)