Gitme Zamanı - Aret Vartanyan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Gitme Zamanı kimin eseri? Gitme Zamanı kitabının yazarı kimdir? Gitme Zamanı konusu ve anafikri nedir? Gitme Zamanı kitabı ne anlatıyor? Gitme Zamanı kitabının yazarı Aret Vartanyan kimdir? İşte Gitme Zamanı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Aret Vartanyan
Yayın Evi: Destek Yayınları
İSBN: 9786059913706
Sayfa Sayısı: 512
Gitme Zamanı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Gök ile yer arasında köprü kuran asa misali, Bâtın ile Zâhir arasında gidip geliyor insan…"
"Hazır mısın?"
"Hiçbir zaman hiçbir şeye hazır olmadım."
"Korkuyor musun?"
"Korkmadığım anım da olmadı."
"Neden buradasın?"
"Nerede olduğumu hiç bilmedim. Belki de olabileceğim başka bir yer yoktu."
"Başlayalım mı?"
"Her başlangıç bir son… Yeni bir sona başlayalım."
Bir yanda Zâhir, bir yanda Bâtın… Bir yanda görünen dünya, bir yanda insanın ötesi, evrenin varoluşu… Bir yanda bireyin günlük yaşam akışı içinde kendini, çevresindeki karakterleri ve bulunduğu yaşamı sorgulayan bir hikâye; diğer yanda felsefik ve ruhani sırları irdeleyen, kadim bilgileri ve bilgeleri bugüne taşıyan gizemli, mistik bir yolculuk… Bir yanda ağacın altında uyuyan Yedi, denizden çıkan çift başlı düalite, zaman ustası saatçi, bilge simyacı, Schrödinger'in kedisi, mahkeme salonuna doluşmuş düşünürler ve daha nice ezoterik kahraman... Diğer yanda aşk, tutku, aldatma, entrika ve yaşam kavgası…
Kitapları ve insan odaklı çalışmalarıyla milyonlarca ruha dokunan Aret Vartanyan, daha önce denenmemiş tarzda kaleme aldığı bu romanında yüreğiyle mantığı, gerçekle illüzyon arasında sıkışan insanlığı kendi içinde bir yüzleşmeye davet ediyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Gitme Zamanı Alıntıları - Sözleri
- Dile getirilmeyen, yasanilmayan aşklar , yaşananlardan daha fazla yorar...
- Burcu'nun gitme tarihi yaklaştığında arkadaşlarına davet metnini birlikte yazdılar.. En zoru da Burcu'nun bavullarını hazırlamaktı. Eşyalarını birlikte topladılar, burcu evini terk ediyordu.. Evindeki eşyalarını alıyordu.. Selim, Burcu için üzülüyordu, sevdiği evinden yuvasından, bahçesinden, kendi eliyle ektiği çiceklerinden ayrılıyırdu Burcu...
- Ancak çoğu kez ne istediğimizi bilmediğimiz için yanıtlar da karışıyor ya da bize karışık gibi geliyor.
- İnsan, hiç gitmeyeceği yanılsamasıyla yanındakini unutmaya başladığında, avucunun içindekinin kayıp gitmesine defalarca tanık olsa da ekindekinin değerini bilmeyi öğrenemiyordu bir türlü. Bazende göz göre göre tüketiyordu sahip olduklarını. Hep bir sonrasını merak ederek, hep diğerini ve hep daha fazlasını isteyerek...”
- Yaşadıklarıma herkesten çok , ben yabancıyım sanki.,,
- Aşık olmanın yan etkilerinden biri de hiç kuşkusuz, aşık olunan kişiye karşı kırılganlığın artışıydı..
- "Cehennemden korkanken, cenneti yaşayamazsın.."
- İnsan çok yakınında olanı kaybettiğinde ya da ölümün elini ensesinde hissettiği anlarda hiçliğinin farkına varıyor. Zamanın sınırlı, bitişin kaçınılmaz olduğu bilinci yaşamı anlamlandırma kaygısı doğururken, ölüm yaşamın gölge oyunu ve fonda hep akıyor.
- Doğduğumuz andan başlayarak tutunacak bir şeylere ihtiyacımız var. O kadar bakıma muhtaç doğuyoruz ki, yaşamak için birilerine bağımlı olarak başlıyoruz hayata. Kendi ayaklarımızın üstünde duracak hâle geldiğimizdeyse artık birilerine bağımlı olmadan yaşayamayacak hâle çoktan dönüşmüş oluyoruz. Canlılara olan bağımlılığımız, cansızlara da taşınıyor. Bir eşyadan bile vazgeçemeyecek hâle geliyoruz. Zengin ya da fakir olmak önemsiz... Tutunacağımız şeyler farklılaşıyor sadece, o kadar.”
- Uzun yıllardır tanışıyorlarmış gibi iyi anlaşıyorlardı. Benzer ruhlar birbirini bulduğunda, bazen gizemli bir çekim olurdu ve insan karşısındakini yıllardır tanıyormuş gibi hissederdi böyle.. "
- Bir yanda intikam arzusu Kandırılmışlık, duygusu ve suçluluk... Diğer yanda yaşamın gerçeğini ıskalama, günlük hayata nyabancılaşma...
- Ego seni, insan eliyle yaratılan gerçekliğin, tek gerçek olduğuna inandırmaya çalışır
- Ego güvensizdir EGO kontrol eder EGO korkar EGO tedbir alır EGO tetıkde yaşar EGO dinlemez EGO çok bildiğini yapar, çoğu zamn hoyratça direnir...
- hiçbir şey nedensiz değil her şeyin bir nedeni var
- Yine biliyorum ki, olduğun gıbı değerlisin, olduğun gıbı sevilmeyı hak ediyorsun. Sakın ama sakın yüreğini, enerjini kirletme..
Gitme Zamanı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Daha önce okumadığım yazarlarun eserleriyle tanıdım ve keyifle okunanlardan oldu Aret Vartanyan,dı: görünen ile görünmeyen, bölümlerinden oluşan, hikaye ve içsel yolculuğa çıkaran derin yaşam felsefesinde harmanlanmış bir bilgi tadında bir eser. Kafa yorucu, tekrar tekrar okuyacağınız ve sorgulayacağınız cümleler var. Farklı sorgulayacı guzel okunası kitaplardan İyi ki kitaplar var (Hande gunkut)
Yürüdüğün yollar hep aynı yere çıkıyorsa,yeni bir yol bulmak için GİTME ZAMANI.Nereye gideceğini bilmiyorsan,doğru ya da yalnış yol yok.Anlayacağın hangi yolu seçtiğinin bir önemi yok. (Şeyda)
Gitme Zamanı... Dörtlemenin ilk kitabı.Zahir ile Batın (görünen ve görünmeyen) bölümlerinden oluşan, Zahirde bir hikayeyi Batında ise içsel bir yolculuğu anlatan bir kitap okuyoruz. Zahir bölümleri gayet akıcı ancak Batın bölümlerinde beyin yakan cümleler var. Anlamak için tekrar tekrar okudum bazılarını. 'Ne ekersen onu biçersin' in hayata yansıması, 'Bir ben var benden içeri' nin bulunmaya çalışılması var bu kitapta... Bir nevi kelebek etkisi de yaşanıyor. Birbirini etkileyen hayatlar, birbirlerinde kendini bulma çabası... Ve daha birçok şey... Yani içindeki 'sen' i bul diyor, sendeki öz, katkısız, saf 'sen' i... (Emet Denizci)
Kitabın Yazarı Aret Vartanyan Kimdir?
İstanbul’da, mütevazi bir ailenin tek çocuğu olarak dünyaya gelen Aret Vartanyan, küçük yaşlarda yazmaya başladı. Ermeni, Rum, Müslüman, Musevi, Hristiyan, Alevi üyeleri ile küçük yaşta çokkültürlülüğü deneyimleyen Vartanyan, ilkokul sıralarında yazdığı kısa hikayeleri zımbalayarak çevresiyle paylaşır. Ortaokul sıralarında felsefe, psikoloji ve sosyoloji ile ilgilenmeye başlar ve sonrasında insanı, varoluşunu ve yaşamı irdelemeyi, kendi yaşam yolculuğunun odağına taşır.rnrnÜniversite yıllarında, birçok yerel/ulusal yayınlarda yazıları yayınlanmaya başlayan Aret Vartanyan, 1998 yılında internet sitesini kurarak yazdıklarını geniş kitlelerle paylaşır. Ailesinde,İstanbul’da ve özellikle Beyoğlu sokaklarında insana ve yaşama dair gözlemlerini kalemine ustalıkla yansıtan Aret Vartanyan, 2008 yılında ilk kitabı Sen ve Ben ile kısa zamanda onbinlerce okura ulaştı.rnrnİnsana ve yaşama ayna tutan bir sohbet olarak tanımladığı Sen ve Ben, insanın kendini tanımadan, kendi gerçekliğini farkedip ifade edemedikçe dünyayı ve evreni anlamlandıramayacağını, yaşamında farkındalığını bulamayacağı iddasını sayfalarına taşıdı. Yaşamında ve yazdıklarında klişelerden, kalıplardan uzak durmayı tercih eden ve düşüncelerini cesurca paylaşan Vartanyan, korkularıyla, kalıplarıyla, önyargılarıyla kendi yarattığımız kafesi anlamamızı ve çıkış yolunu nasıl bulacağımızı Sen ve Ben’de samimi bir üslupla anlattı. Okurlardan gelen binlerce epostayı tek tek yanıtlayan Aret Vartanyan, Sen ve Ben ile başlayan sohbeti, kitabın ve yazar-okur ilişkisinin ötesine taşıdı.rnrnAret Vartanyan’ın ikinci kitabı ise bu kez aşık olduğu kadın olarak tanımladığı İstanbul’u içine kattığı Bir Nefes istanbul oldu. Ülkemizin önce gelen yazar, sanatçı ve gazetecilerinin önsözleriyle başlayan Bir Nefes İstanbul, bu kez İstanbul ekseninde kendimizi arayışımızı anlatırken, önyargılardan, etiketlerden uzaklaştığımızda birarada yaşamanın nasıl birşey olacağını okurlarıyla paylaştı. Bir Nefes İstanbul, hepimizin aynı gemide nasıl yol yol aldığını okurlarına anlatırken, Anadolu’nun gerçek zenginliğinin farklı renk, kültür ve inanç zenginliğinde yattığının altını kalın çizgilerle çizdi.rnrnMarmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Vartanyan, İngiltere’de Oxford ve Londra’da eğitimini sürdürdüğü sıralarda Kişisel Gelişim kavramına odaklandı. Kişisel Gelişim çalışmalarında insanın iç dünyasına verilmesi gereken önemin verilmediğine inanan Vartanyan, Kişisel Dönüşüm yaklaşımı üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdı. 2009 yılında Yaşam Atölyesi çatısı altında çalışmalarını başlatan Aret vartanyan’a göre, bireyin yaşanmışlıklarını, duygularını ve farklılıklarını dikkate alarak iç dünyasına eğilmeden yapılan çalışmalar, temeli sağlam olmayan bir ev inşa etmekten öteye geçemiyor ve ilk sarsıntıda yıkılması kaçınılmaz.rnrnGünlük yaşamın bir yarışa dönüşen yoğunluğunda, mesaj bombardımanın ve dünyanın getirdiklerinin altında yaşadıklarını 15 yıllık profesyonel iş hayatında kendisi de deneyimleyen Vartanyan, iç dünyamız ile dışarıdaki dünyanın dengelenmesi ile kendi kişilik ve isteklerimiz doğrultusunda yaşamımızı nasıl inşa edebileceğimizi Yaşam Atölyesi çalışmalarında paylaşıyor. Birkaç yıl süren sınıf eğitimleri, günlük seminerler, kurumsal çalışmalar ve online buluşmalarla iki yıl içinde yüzbinden fazla katılımcıyla buluşan Yaşam Atölyesi, 2011 yılında Türkiye’nin dışına çıkarak Londra ve Newyork başta olmak üzere dünyaya açıldı.rnrnAret Vartanyan’ın üçüncü kitabı Bir Yüz Bir İnsan ise, ‘Bir Bedende Kaç Kişi Yaşıyoruz? sorusuyla okurlarını karşılıyor. Yaşama, varoluşumuza, günlük hayata, aşka farklı pencereler açan Bin Yüz Bir İnsan, her gün büründüğümüz onlarca rolün zihnimizde, ruhumuzda ve bedenimizdeki yansımalarını bir hikaye kurgusunda anlatırken, dünyayı algılama şeklimizi ve kendimizi keşfederek, değiştirerek neler yapabileceğimizi gözler önüne seriyor.rnrnİçeriğinden kitap kapağına, müziği, videosu ve farklı uygulamalarından okura sunulma aşamasına kadar bir çok ilki beraberinde getiren Bin Yüz Bir İnsan, Gökhan Kırdar’ın müziğiyle cümleleri notalara da taşıdı. İstanbul’da farklı lokasyonlarda kurulan 7 ayrı sette çekilen Bin Yüz Bir insan videosu, Türkiye’de bir kitap için çekilen ilk büyük prodüksiyonlu kısa film olma özelliğini taşıyor.rnrnAret Vartanyan, Bin Yüz Bir İnsan’da da okurlarıyla paylaştığı gibi, insanın odağında olmadığı her ideolojinin, yönetimin, projenin bütünlükten uzak olduğunu her fırsatta dile getiriyor. Her bir insanın etiketlerinin arkasına geçildiğinde, sevgiyi, yüksek yaşam standardını koşulsuz hakettiğine dikkat çeken Vartanyan, bugün dünyada yaşanan her şeyin insanlığın bir yansıması olduğunu ifade ediyor. Bireylerden oluşan dünyayı, bugünkü görünümünden kurtarmak, kendi ifadesiyle dünyayı cennete dönüştürmek ise ise, yine bireyin kendisinden başlıyor.rnrnKendini bilen ve kendi değerlerini koruyarak, kendi olmayı başarıp paylaşarak, bireyin önce kendi içinde ve yakın çevresinde birçok şeyi değiştireceğini ifade eden Vartanyan, kendimizde ve yakın çevremizde başlayan değişimin kelebek etkisiyle tüm insanlığa yayılacağına inanıyor.rnrn‘Ben gerçekleştiğini fiziksel ömrümde göremeyeceğim bir ütopyaya yürüyorum. Tek bir kişiyi bile dışarıda bırakmadan insanın hakettiği yaşamı ve hayallerinin gerçekliğini sunan, sevgi üzerine kurulmuş, bireyin kendi olarak, kendini ifade ederek yaşadığı ve paylaştığı bir dünyayı yaratmak için paylaşıyorum. ‘
Aret Vartanyan Kitapları - Eserleri
- Gitme Zamanı
- Gerçekten Yaşıyor musun?
- İnsanız Ayıbı Yok
- Sen ve Ben
- Çırılçıplak Aşk
- Bin Yüz Bir İnsan
- Siyah Gözyaşı
- Bir Nefes İstanbul
- Eski Sevgililer Oteli
- Bir Nefes İstanbul'da Bir Olmak
- 404
Aret Vartanyan Alıntıları - Sözleri
- Sevdiğine her şeyi ver. Vermeden alamazsın. Giderse, anlamazsa bu senin değil onun kaybı. Bu seni küçültmez, onu küçültür… Seni seviyorum de. Sarıl… Ne kaybedersin? Biliyorum, korkuyorsun. Kaybeden olmaktan korkuyorsun. Kredi aldığında risk almıyor musun? Riski olmayan hangi güzellik var? Bir de şöyle düşün; eğer o doğru insansa ve yukarıda anlattığım tabloyu yakalarsan kazanacaklarını hayal et. Yarın sabah uyanmanın garantisi olmadığı gibi, Her şeyini sunmanın da riski var. Tercih senin. Ben hala, kazanacağının kaybetmen halinde kaybedeceğinden fazla olduğuna inanıyorum… O acıyı yaşaman bile, o acıyı yaşamamak için kaçmandan duyacağın huzursuzluktan daha az zarar verecek. (Sen ve Ben)
- "Yüreğin dini, dili, ırkı yoktur!" (Çırılçıplak Aşk)
- Belki şu anda benim zirvaladigimi düşünüyorsun. (Sen ve Ben)
- Mantıklı olmayı bıraktığımda yaşamaya başladım. (Bin Yüz Bir İnsan)
- Işığın hızının bile sabit olmadığını bildiğimiz bir dünyada hala hangi kodların, kuralların, inançların bizi yönlendirdiğine zaman zaman üzülüyorsun. ... Herhangi bir durumda bir yargıya varmadan önce taraf olmadan tanık olabilmeye çalış. (Bin Yüz Bir İnsan)
- Bilinmeze doğru yol alarak bilmesi gerekene ulaşır insan. (Siyah Gözyaşı)
- İstanbul'da kitap okuyamadığımı fark ettim. Sokaklar kitap. yürüyen sayfalarla dolu sokaklar. tut bir tanesini çevir ve okumaya başla. Hatta aşık bile olmaya başladım İstanbul'da... (Bir Nefes İstanbul)
- Oysa hayal kurmasaydı yaşayacağı bir mutsuzluk olmayacaktı. (Siyah Gözyaşı)
- Kozmik evrende geçmiş ve gelecek yoktur. Sadece bugün vardır. Bugün sonsuz bir şimdidir ve şimdi, anlardan ibarettir. Hayat anlardan ibarettir. (Sen ve Ben)
- İstanbul’da kitap okuyamadığımı fark ettim. Sokaklar kitap. Yürüyen sayfalarla dolu sokaklar. Tut bir tanesini, çevir ve okumaya başla. (Bir Nefes İstanbul)
- Her erkek, her başlangıçta her şeyiyle var olup sonra yavaş yavaş uzaklaşmıyor muydu? (Siyah Gözyaşı)
- "Bir şeyi arıyorum, bir şey eksik diyorum ya. Eksik olanı iyi biliyorum. Gerçekten sevmeyi başaramıyorum. Korkuyorum sevmekten. Sonrasında kırılmaktan, yaralanmaktan, güçsüz olmaktan korkuyorum." (Çırılçıplak Aşk)
- '' Aşk mı? Sevgi mi? Aşık olduğun kadın da senin içinde senden sana yakın değil. Sakın bu tuzağa düşme. Aşk, insanlığa söylenmiş, öğretilmiş bir yalan. Korkunu, yalnızlığını, başkalarına olan muhtaçlık durumunu sevimlileştiren bir kılıf. Hiçbir kimseye, hiçbir kadına, hatta bedenine bile sahip olamadığını olamayacağını unutma. Karşındakine yaslanma, karşındakinin sana yaslanmasına izin verme. Ayaklarınızın üzerinde durun. İki ayrı insan olduğunuzun gerçekliğini unutmadan. '' (Bir Nefes İstanbul'da Bir Olmak)
- İnsanlar korktukları sürece itaat ederler… (Siyah Gözyaşı)
- Herkes nasıl yaşanması gerektiğini biliyor ama neredeyse bildiğinin tam aksini yaşıyor. (Siyah Gözyaşı)
- "İnsanların büyük çoğunluğu kendi hikayelerini yazamıyor, çünkü kendilerini tanımıyorlar. Kendi hayatlarını değil, başkalarına bağımlı hayatlarını yaşıyorlar." (Çırılçıplak Aşk)
- Aynaya baktığında dışarıda milyonlarca olandan birisin. Ahlaka, toplumun sana öğrettiklerine karşı gelecek, başkaldıracak zerre cesaretin olmadığının farkına var. Kendi kendini güçlü olduğunu inandırmaya çalışma. Değilsin. Göğsünü açıp, kalabalığa bağırmadıkça ‘ben burdayım’, elindekileri kaybetmek korkunu yenmedikçe ve başkalarının onayını, takdirini bekledikçe bir zavallıdan öteye geçemeyeceksin. Söylenme, söyle ve yap. (Bir Nefes İstanbul)
- Neden sana yazdığımı sorgulama. Neden sana yazmak istediğimi anlamaya çalışma. Sadece eğer sen de yazmak istersen bana yaz. Sen de benimle konuşmak istersen konuş. Gerçekten istersen... (Sen ve Ben)
- Çocuğum yok aile kurmadım. Kurmalı mı bilmiyorum. Kuran arkadaşlarımın haline baktığımda neden kurayım ki diyorum. Etrafım birbirini aldatıp duran, kavga eden çiftlerle dolu. (Bin Yüz Bir İnsan)
- Ben ‘’kötülük’’ yaptım diyen bir ‘’kötü’’ var mıdır? (Eski Sevgililer Oteli)