Gizli El - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Gizli El kimin eseri? Gizli El kitabının yazarı kimdir? Gizli El konusu ve anafikri nedir? Gizli El kitabı ne anlatıyor? Gizli El kitabının yazarı Reşat Nuri Güntekin kimdir? İşte Gizli El kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Reşat Nuri Güntekin
Yayın Evi: İnkilâp Kitabevi
İSBN: 9789751000095
Sayfa Sayısı: 151
Gizli El Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
GİZLİ EL; Reşat Nuri Gültekin'in, "Cemil Nimet" takma adıyla, "Dersaadet" gazetesinde (1920) tefrika edilen ilk romanlarından biridir. Gizemli bir dünyanın dile getirildiği bu eserde, bir yazarın düş gücünün sözcüklerine nasıl başarıyla yansıdığını görebilirsiniz.
Gizli El Alıntıları - Sözleri
- "Bir zamanlar rüyalarımızı bile beraber görürdük."
- " Bir kere geçiyoruz dünyadan, bunun bir ikincisi yok. Hayatı yaşamak lazım. "
- Hayat zannettiğimizden çok başka bir şey...
- İnsan alışkanlıklarından pek kolay kurtulamıyor.
- bir çiçek verdi diye bir toprak saksıyı ölünceye kadar başımızın üstünde mi taşımak lazım?
- Çok kere uzun uzun susar ve herbirimiz kendi ayrı düşüncelerimiz içinde kaybolup giderdik.
- " Billahi o eldir koparan ruhu yerinden. "
- "Ben sizi seviyorsam bundan size ne?"
- Mektepteyken, hayallerimiz olmayacak rüyalarla doludur. Sonra hayat, birer birer onların icaplarına bakar.
- "Bir kere geçiyoruz dünyadan, bunun bir ikincisi yok. Hayatı yaşamak lazım."
- “Ne umdum ki ne kaybediyorum ?”
- eski zamanlarda değiliz. Artık bir kızın evlenip evlenmeyeceğini ancak kendisi bilir.
- İnsan denilen mahlukun yapmayacağı aşağılık tasavvur edilebilir miydi?
- ağırlanması zor insanlar...
- Bir yandan dışarıdaki düşmanlarla uğraşırken, bir yandan da içerdekilere karşı bir cephe açmak lazım geliyordu.
Gizli El İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu aralar ölüm-doğum meseleleriyle kafayı bozmuş durumdayım. Sanki bin yıldır yaşıyor gibiyim. Aynı zamanda daha dün doğmuş gibi. Sorgulamak istemediğim halde her şeyi sorguluyorum. Çok yorucu ama bazen işe yarıyor. 150 sayfa bir kitap okudum ve o kadar kısa bir süre gibi geldi ki. Halbuki o adam ne kadar uzun sürede yaşadı o hayatı. O kadar kısa gelen şey onun için ne kadar önemli! Benim çok önemsediğim hayatım bir başkası için hiç hükmünde... Önceleri sürekli bilgisayar başında olmaktan nefret etmiştim. Şimdi düşünüyorum da ne saflık! Teknolojiye yakın olmanın beni bir çok şeyden uzaklaştıracağını düşünüyordum. Özellikle en sevdiğim uğraşımdan, kitap okumaktan. Korkunç. İyileşme kabulle geliyormuş. Daha önce iş yerinde çay içmek bile beni bana sorgulatırdı. Acaba hırsızlık mı bu diye düşünürdüm. Şimdi bir sorguyu çalıştırıp tamamlanana kadar geçen süreyi kendime ayırırken hiç vicdan azabı çekmiyorum. Öğle aralarını iple çekiyorum. Bir işim kalırsa ne olur diye korkmuyorum. Gece gündüz mefhumu yok. Ev-iş, hafta içi-sonu diye bir ayrım yok. Bazen zorlasa da şikayet etmiyorum artık. Bilgisayarımı yanıma aldığım sürece nerede olduğumun pek bir önemi olmuyor. Bunu bana sağlayan şey mesleğim. Bir türlü sevmek istemediğim, bu işi yapmak istemiyorum dediğim ve sonunda artık seve seve kabullendiğim mesleğim. Şimdi iyi ki diyorum. Tabii tek sebep bu değil. Ben herhalde direndiğim her şeyi kabullenmek için yaratılmışım. Şu an bunları düşünme sebebim dün öğlen arası başladığım hiç kitabın kapağını bile açmadan bitirdiğim kitap. PDF okudum, çok kolay alıntıladım ve bitirdim. Güzeldi. Bugün Reşat Nuri GÜNTEKİN'in ölüm yıl dönümü. Dün ne okusam diye bakarken hakkında hiç bir şey bilmediğimi fark ettim. Hayatını okuyayım madem öyle dedim ama kitabım yoktu yanımda.(Göçebe yaşam dolayısıyla) O zaman eldekilerden seçeyim dedim. Gizli El RNG'nin ilk romanı. Aslında hem ilk hem ikinci bence. Çünkü düzeltilmiş ve neredeyse yeni baştan yazılmış. Benim şimdiye kadar okumamış olmam bir zaman bu romana ihtiyatlı yaklaşılmasından kaynaklanıyor anladığım kadarıyla. Çünkü ben okuduğum RNG'lerin hepsini neredeyse ortaokulda okudum ve ortaokulda her şey okutulmuyor. Çok severim kalemini. Akar gider öyle. Ortaokulda okumaktan anladığım ile şu an olan şey çok farklı. Uzun bir aradan sonra geçen yıl mesela, ACIMAK kitabını okudum tekrar. Nasıl etkilendim. Zaten konusu itibariyle etkilendim en başta: baba-kız ilişkisi. Gizli El'in de böyle bir durumu oldu benim için. O buhranı iliklerimde hissettim. Şeref bey, Seniha ve Aziz bey üçlüsünün birbirinin hayatındaki durumu anlatılıyor. Kitabı genel olarak beğendim ama bazı cümleler içime işledi: "Bir zamanlar rüyalarımızı bile beraber görürdük." Saatlerce üzerine düşündüğüm bir cümle... Kısacık hayatında şöyle bir şey hissetmeden ölen biri yaşamış mıdır? (Seren ÖZDEMİR)
Reşat Nuri Güntekin’in ilk romanı. Kitapta eşinin yardımıyla devlet içerisinde yükselen ama bunu kendinin yaptığını sanan bir kişi anlatılıyor. Reşat Nuri güntekin'in okuduğum ilk kitabı olduğu için fazla yorum yapamayacağım, kısaca bahsetmek gerekirse insanın; “Ben farklıyım, onlardan değilim, ortamın içindeyim ama gönlüm burada değil” diye diye nasıl kendini kandırdığını açık şekilde görüyoruz. Benim en beğendiğim kitabın baş kahramanı Seniha varlık için de yetişmiş olmasına rağmen şımarık bir kadın değil aksine güçlü ve bilgi bir kadın olması ve şerefin onu aldatması sonucunda onunla hâlâ kibarca konuşması takdire şayan. Bu kitabı okumakta ve bitirmekte biraz zorlanmış olsam da yazarın diğer kitaplarının daha iyi olduğunu düşündüğüm için onları da okumaya başlayacağım. (Fatih Yüksel)
Genel olarak güzel ve sürükleyici bir kitap. Açıkçası bir gün içinde bitireceğimi düşünmemiştim, sonunu bir an önce okumak istedim. Ben tamamen farklı bir yerden bakmak istiyorum. Hani adam kayırma her zaman var ama savaş döneminde dahi bu kadar bariz olması çok adaletsizce... (hayalhayal)
Kitabın Yazarı Reşat Nuri Güntekin Kimdir?
Reşat Nuri Güntekin (25 Kasım 1889;, İstanbul - 7 Aralık 1956; Londra), Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Geceve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.
Hayatı
1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Kars valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü. Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Reşat Nuri, ilköğrenimine Çanakkale'de başladı. Çocukluk yıllarında dinlediği Fatma Aliye Hanım’ın Udi isimli romanı hayatına iz bırakıp,sanata heveslendiren eserleri arasına girdi. Babasının Çanakkale’deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu. İzmir'deki Frerler okulunda bir süre öğrenim gördükten sonra İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde öğrenim gördü. Yükseköğrenimini Darülfünun Edebiyat Şubesi'nde 1912'de tamamladı. Böylece öğrenim hayatını yirmi üç yaşında bitirmiş oldu.
1927'ye kadar Bursa ve İstanbul’da çeşitli okullarda Fransızca ve Türkçe öğretmeni ve müdür olarak görev yaptı. Görev aldığı okulların bazıları Bursa Sultanisi, İstanbul Beşiktaş İttihat Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Sultanisi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi ve Erenköy Kız Lisesi'dir. 1927’de Erenköy Lisesi’nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.
Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra edebiyatla uğraşan Reşat Nuri, Halit Ziya’nın eserlerinden aldığı ilhamla hikâye yazma hevesi duymaktaydı . Daha sonra tiyatro edebiyatını benimseyerek bir tiyatro yazarı olmak için uğraştı. Yazı hayatına I. Dünya Savaşı sonlarında başladı. Başlangıçta “Eski Ahbap” (1917) gibi uzun hikayeler, “Hançer”(1920) ve “Eski Rüya” (1922) gibi sahne eserleri, “Gizli El” (1924) gibi romanlar yazan, tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayınlayan sanatçı “Çalıkuşu” adlı romanının 1922’de Vakit Gazetesi’nde tefrika edilmesiyle şöhrete kavuştu.
Güntekin, 1931'de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Anadolu’yu baştan başa dolaşmasına neden olan müfettişlik görevi sayesinde ülkenin gerçeklerini yakından görme ve tanıma imkânı buldu.
1939'da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Bu görevini 1946'ya kadar sürdürdü. 1941’de tek çocuğu olan kızı Ela dünyaya geldi.
1947'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950'deBirleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.
Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyeti üyeliği yaptı. Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.
Levent’te oturduğu sokağa “Çalıkuşu” ismi, Kadıköy’de ve İzmir’de bir ilköğretim okuluna ve Fatih'te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.
Eserleri Hakkında Bilgiler
Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir.
Anadolu insanını iyi tanıdığını eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri Güntekin eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır.
Çalışma Yöntemi Hakkında
Bütün romanlarının tiyatro halinde senaryoları olduğunu söyleyen Reşat Nuri, Hikmet Feridun'la yaptığı bir konuşmada çalışma yöntemlerini şöyle açıklar:
"Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak'a olur, beni alâkadar eden bir vak'a.. Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. (Şu vak'ayı veya şu insanı, şu tipi yazayım) derim. Bu suretle eserin iki adımı atılmış olur. Mevzuu pek iptidai bir şekilde fikrime gelir. Hiçbir zaman hemen derhal bu mevzunun planını yapıp da yazmağa başladığım vaki değildir. Bulduğum mevzuu zihnimde bir köşeye atarım. Onun francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senelerin geçtiği de vakidir. Bu müddet zarfında mevzua bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını tayyederim, atarım, çıkarırım. Vakaları retuş ederim. Tipleri develope ederim (geliştiririm).. Yazma işine başladığım zaman da çok muntazam çalışırım. Romanın sonunu nasıl bitireceğimi tayin etmeden yazıya başlamam. Evvela umumi bir şema yaparım. Fakat eser henüz definitif (kesin, belirli) olmamıştır. Ortada şahıslar vardır, vakalar vardır, eserin ana hatları vardır. Fakat yazmaya başladıktan sonra şahıslar ekseriyetle hüviyetlerini değiştirirler, evvelce hiç düşünmediğim vak'alar, yeni şahıslar gelir. (Muhit dergisi, 1933; anan: Muzaffer Uyguner, Reşat Nuri Güntekin, Ağustos 1967) Kişilerine sevgiyle sokulan bir romancıdır Reşat Nuri. Genellikle onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yitirmeden yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği yaşama çok geniş bir perspektiften bakma imkânını sağladığı için romanları geçiş dönemi yaşayan ülkemizden "insan manzaraları" çizme başarısına ulaşmıştır."
Reşat Nuri Güntekin Kitapları - Eserleri
- Çalıkuşu
- Acımak
- Yaprak Dökümü
- Anadolu Notları 1-2
- Yeşil Gece
- Leyla ile Mecnun
- Kan Davası
- Damga
- Dudaktan Kalbe
- Akşam Güneşi
- Bir Kadın Düşmanı
- Değirmen
- Kızılcık Dalları
- Olağan İşler
- Miskinler Tekkesi
- Eski Hastalık
- Ateş Gecesi
- Gökyüzü
- Gizli El
- Harabelerin Çiçeği
- Sönmüş Yıldızlar
- Tanrı Misafiri
- Kavak Yelleri
- Son Sığınak
- Hadiye'ye Mektuplar
- Salgın - Madalyonun Ters Tarafı
- Eski Ahbap
- Balıkesir Muhasebecisi - Tanrıdağı Ziyafeti
- Hülleci
- Eski Şarkı / Yaprak Dökümü
- Bir Kır Eğlencesi
- Gizli El - Sahne Işıkları
- Bir Köy Öğretmeni
- Roçild Bey
- Çalıkuşu
- Madalyonun Öteki Yüzü
- Yeşil Gece
Reşat Nuri Güntekin Alıntıları - Sözleri
- "Ben sevmeyi onların hepsinden daha iyi biliyorum.." (Olağan İşler)
- Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!.. (Çalıkuşu)
- — Bu acı, zamanla geçer mi acaba enişte? — Her yara gibi o da kapanır kızım,.. Bahusus sen, hemen hemen çocuksun... Önünde bütün bir hayat var... izi bile kalmaz... Bu teselli sözleri onu bilâkis daha ziyade meyus etti. — Ne fena bir şey söylediniz enişte... - Niçin? — Çünkü ben, bu yarayı çok seviyorum. (Akşam Güneşi)
- Fakat hiddet, insana neler yaptırmaz? (Gökyüzü)
- Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra gülümseyerek: "Züleyha, senin ne kadar çok susacak şeyin varmış!" dedi. (Eski Hastalık)
- Aynı duayı birbirimden habersiz eden iki insan, er ya da geç birbirlerine kavuşurlar. (Çalıkuşu)
- Tevekkeli dememişler, deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz diye... (Değirmen)
- O mesut olursa ben ziyan olan gençliğime acımayacağım. (Dudaktan Kalbe)
- Atalarımızın "Ar ve hayâ perdesi yırtılmak" diye pek düşündürücü bir tâbirleri vardır... İnsanın öyle şeyleri saklayıp bir anda ortaya çıkardığı oluyor ki... (Kavak Yelleri)
- " Benim derdim başka... Herkesin bir şeyden şikayeti var; benimki belli değil... Düşünmek, istemek... Hoş bir şey olacağını tahmin ediyorum. Ben, o kadar fukarayım ki..." (Son Sığınak)
- "Meğer ben seni ne kadar severmişim..." (Dudaktan Kalbe)
- "Benim asıl davam kendi kendimle.." (Gökyüzü)
- Gülmesini biliriz biz yalandan. (Damga)
- Sevda, tatlı şeydi. Fakat ne çare ki vefa ile bir arada yaşayamıyordu. (Sönmüş Yıldızlar)
- İnsan, sırası geldikçe eğlenmeli, ama bütün aklını da eğlenceye vermemeli! (Kızılcık Dalları)
- Kurdun çocuğu nihayet kurt olur. (Kızılcık Dalları)
- Bazı tesadüfler insana elli senede öğrenemeyeceği şeyleri iki dakikada öğretiyor. (Eski Ahbap)
- İnsanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşadım.O kanaatle öleceğim. (Eski Şarkı / Yaprak Dökümü)
- İlim para ile satılmaz... (Kavak Yelleri)
- Bu dağ tepesinde bütün dünya ile alakasını kesmiş garip, fakir köylülerin cehaletlerinden başka ne günahları olur? (Salgın - Madalyonun Ters Tarafı)