Göksultan - Ozan Bodur Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Göksultan kimin eseri? Göksultan kitabının yazarı kimdir? Göksultan konusu ve anafikri nedir? Göksultan kitabı ne anlatıyor? Göksultan PDF indirme linki var mı? Göksultan kitabının yazarı Ozan Bodur kimdir? İşte Göksultan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ozan Bodur

Editör: Mehmet Erikli

Editör: Ali Sözer

Tasarımcı: Fatih Aydın

Yayın Evi: Eşik Yayınları

İSBN: 9786051595092

Sayfa Sayısı: 264

Göksultan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yakın tarihimize yönelik araştırmalar çok fazla değildir. Özellikle Osmanlı’nın son yüzyılı detaylı araştırılmalı, yazılmalıdır. Bu alanın uzmanı araştırmacılar yetiştirilmelidir. Son dönemde Abdülhamid Han’a dair eserleriyle öne çıkan yazar Ozan Bodur, 2. Abdülhamid Han’ın hayatı ve şahsiyetini ele alan bu eseriyle alandaki büyük bir boşluğu da doldurmuş oluyor.

Eser, okura bazı sorular soruyor ve cevaplarının peşine düşürüyor: 2. Abdülhamid Han; bizim için ne ifade eder? Veya şöyle açıkça soralım; biz neden 2. Abdülhamid Han’ı severiz, vefatının üzerinden bir asır geçmesine rağmen asla eksilmeyen bir tutkuyla neden ona karşı muhabbet besleriz? Dindar, ferasetli ve basiretli bir padişah olduğu için mi yoksa reformist, atılımcı ve yenilikçi bir devlet adamı olduğu için mi? Belki de hepsi ya da hiçbiri…

Şurası muhakkak ki milletimizin sinesinde ona karşı duyulan sevginin yegâne sebebi icraatları ve eserlerinden ziyade onun verdiği kavgadır. Devletin her yönden kuşatıldığı bir dönemde "yeniden nizam-ı alem” diyerek ortaya koyduğu şuurdur. Zaten kendisinin zihin dünyasını kavramak da buradan geçer. Çünkü "Abdülhamid Han’ı anlamak” dediğimiz şey o döneme dair alelade ayrıntıları bilmekten öte onun verdiği mücadelenin özüne vakıf olmakta saklıdır.

İşte Ozan Bodur, Mostar Yayınları’ndan çıkan ve iki cilt olarak tasarlanan Göksultan adlı çalışmasının ilkinde tam buraya parmak basıyor. Bizleri, 2. Abdülhamid Han’ın şehzadelik yılları, sultan oluşu, devlet erkini tekrar düzenlemesi ve hilafet siyaseti ile zihin dünyasına dair alışılagelmiş biyografi çalışmalarından farklı olarak bir tarih yolculuğuna çıkarıyor. Kemal Tahir’in dediği gibi: "Bazıları tarihî roman yazar; bazılarıysa tarihi, roman gibi yazar!”

Göksultan Alıntıları - Sözleri

  • Görevini iyi yapanlar; maaş, nişan ve rütbelerle taltif edilir. Bu aynı zamanda memurların işlerini daha iyi yapıp vazifelerine dört elle sarılmaları için yapılmış olan bir motivasyon atılımıdır. Ancak her şeyin sultanın arzu ettiği gibi düzgün gittiğini söylemek imkânsızdır. Saray mâbeyincilerine ve saray kâtiplerine gösterilen bu alaka, zamanla suistimale uğrar. Saraydaki üst rütbeli bir isimle işi olan insanların, çeşitli hediyeler veya rüşvet vererek başkalarını araya sokmalarına zemin hazırlar. Saraydaki memurların halk nezdindeki imajına son derece önem veren sultan, bu gibi hadiseler karşısında inanılmaz derecede hiddetlenir. Zira onun, sarayda çalışan bir memurun mahkemeye düşmesine bile tahammülü yoktur. Bu yüzden eğer mesele bir borç davasıysa tarafları uzlaştırarak meseleyi çözmesi, davanın mahkemeye nakline sıcak bakmadığını gösterir. Çoğu zaman sarayın itibarına halel gelmesin diye, icraya düşmek üzere olan memurlarının borcunu kendisi öder.
  • Ben öksüz bir çocuktum, benim ne şartlar altında yetiştiğim daima unutuluyor.
  • Öyle ki Abdülhamid Han'ın Japonya'ya gönderdiği Ertuğrul firkateyninin, Güney Asya duraklarında gördüğü ilgi ve teveccüh, İngiliz ve Hollandalı işgalcilerin korkusunu bir kat daha artırır. Sokak, cadde ve yollara sığmayan müslümanlar limanlara doğru akar. Bombay Limanı'na geldiklerinde karşılarında İstanbul'dan gelen firkateyni gören müslümanlar, boğulma tehlikesini göze alarak, bağımsız müslüman toprağı addettikleri firkateynin güvertesine çıkıp şükür namazı kılarlar. Singapur Limanı'nda yaşananlar ise oldukça dramatiktir: Müslümanlar, önce firkateynin limana bağlanan halatlarını öperler. Binlerce kilometreden gelen Osmanlı denizcilerine, evlerinde ne varsa ikram etmek isterler. Halkın bu teveccühünü kırmak istemeyen denizciler, kendilerine verilen malzemelerin parasını ödediklerinde şașırıp kalırlar. Çünkü Singapurlu müslümanlar, kendilerine verilen bu paraları yüzlerine ve gözlerine sürüp göğüslerine bastırarak karşılık verirler. Çünkü onların aldıkları şey, verdiklerinin bedeli değil hilafetin başkenti İstanbul'dan kendilerine gelmiş olan ömürlük bir hatıradır.
  • " 22 Eylül 1842'de, sabah namazı vakti içinde, saat beş sularında duyulan beş pare top atışı İstanbul ahalisine, Çırağan Saray-ı Hümâyunu'nda Sultan Abdülmecid'in ikinci oğlunun doğduğunu haber verir. Çocuğa "bütün varlığın diliyle övülmüş Allah'ın kulu" manasına gelen "Abdülhamid" adı konulmuştur. "
  • "İktidarı süresince basılan 4000 kitaptan sadece 200 kadarı teolojik temalıdır. Bunların dörtte biri yani 1000 kadarı bilimsel eserlerdir. Saltanatı, bir edebiyat ve bilim dönemidir."
  • Eğer yeniden canlanmak, eski kuvvetimizi bulmak, eski büyüklüğümüze erişmek istiyorsak bize bu kudreti vermiş olan, Avrupa’ nın sözüm ona medeniyetini taklit etmek değil, bilakis kudretimizin esası olan İslamiyet’e dönmekir.
  • "Yeniden canlanmak için bize lazım olan şey, Avrupa medeniyetini taklit değil, gücümüzün esası olan İslâmiyet'e dönmektir."
  • "Yapılan reformlar sonucunda, Osmanlı devlet kapısının tüm anahtarlarının, nâzırlar ve bürokratların beline asıldığı ortadadır. Hulâsa sultanların sarayda olduğu doğrudur; fakat halkına hükmedenler, bürokratlardan başkası değildir. Filhakika yönetici güç pusulasının ibresi, saraydan Bâbıâli'ye kayar."
  • Bununla birlikte devrin hatıra kitaplarına da yansıdığı şekliyle tevazu sahibi bir hünkârdır. Kendisini başkalarından üstün görmez, kibirlileri de sevmez. Odasına herhangi bir haremağası veya hademe girdiği zaman, sırf Allah Teâlâ'nın mahlûkuna saygı göstermek için ayağa kalkmak ister. Fakat müslümanların halifesi ve Türkler'in padişahı sıfatıyla öyle bir harekete imkân bulamayınca, ayağa kalkışını gizlemek maksadıyla masasında bir kâğıt arıyormuş gibi yapar ve yalnız Allah Teâlâ'nın görüp kulların farkına varmadığı şekilde isteğini yerine getirir."
  • "Abdülhamid ne sefih ne müstebid ne tutucu ne de israfı seven bir adamdı; âdil ve memleketini, milletini seven bir adamdı.” Benjamin Disraeli

Göksultan İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Menkıbelerini hayranlıkla dinlediğim Sultan Abdülhamid Han'ı (k.s.) yazar/i18304 gibi vatanperver ve kalemi güçlü üslubu akıcı birinden okumak güzeldi. Özellikle hilafetin ne denli önemli olduğunu hem dini hemde siyasi olarak anlamamız için oldukça kaliteli bir kitap olmuş. İçinde bulunduğu buhranlı dönemde, amcası Sultan Abdülaziz Han'ın intihar süsü verilerek şehit edilmesinden sonra, Osmanlı'nın "hasta adam" denildiği, aç kurtların parçalamak için her fırsatı kolladığı bir dönemde tahta geçip 33 sene amansız mücadele ve ince bir siyasetle, denge politikası izleyerek ülkeyi ayakta tuttu. Yaptığı sayısız hizmete karşılık, içimizdeki ahmak ve hainlerin koca ülkeyi düşmana fırsat vermeden nasıl parçaladığını hüzünle okudum. Böylesine ülkesi için çırpınan birine yapılan muameleler ve sonrasında yaşanan hadiseler günümüz siyaseti içinde bize hiç yabancı gelmeyen olaylar tarih ilminin ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Allah-û Teâlâ Âlî Osman'a rahmet eylesin... (KaraBeg)

" GÖK SULTAN ": Kitap GökSultan, Padişah, Emîrü'l-mü'minîn gibi padişahımaza verilen bu iltifatların hakkını verdiği meselelere değiniyor.Kısacası Tahta çıkışından itibaren yönetim tarzını ve Memlekete, Hilafete, Âli Osman'a, Ümmeti Muhammed'e yaşatılanları ve Koca sultanın güttüğü ince derin ve islâma dayalı bir siyaseti inceliyor. Ey Koca Sultan; "Allahın iradesi, ulemanın, vezirlerin, askeri yetkilerin ve dünya müslamanlarının biatiyle ve halife olan ceddinin vârisi" ile üstlendiğin bu davada vermiş olduğun mücadeleye başta torunların ve tarih olarak şahidiz.Biz senden razıyız Allah(cc) senden Razı olsun.Makamın Âli, Ruhun Şâd olsun.... (Niğ.Deli)

Ozan Bodur'un diğer kitapları gibi akıcı üslubu Göksultan'da da devam ediyor... Abdülhamid-i Sâni Hz.'lerini daha yakından tanıma ve anlama fırsatını yakalayabiliyorsunuz. Zamanın kargaşası, Osmanlı devletinin içinde bulunduğu zor durum, iktidar hırsı taşıyan ve devletin altını sinsice eşmeye çalışan sözde devlet adamları, Göksultanın aldığı ve devleti 33 yıl gibi uzun bir süre dimdik ayakta tutan kararlar ve yöntemler... Emin olun 2. Abdülhamid Han'a kendinizi daha da yakın hissedeceksiniz... Allah ondan razı olsun (Ramazan EŞE)

Göksultan PDF indirme linki var mı?

Ozan Bodur - Göksultan kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Göksultan PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ozan Bodur Kimdir?

Ozan Bodur Kitapları - Eserleri

  • Operasyon 1915
  • Darbe 1878
  • Göksultan
  • Operasyon 1915 - Çanakkale
  • Meclisin Unuttuğu Kahraman Nezahet
  • Sultan Abdülhamid-i Sani

Ozan Bodur Alıntıları - Sözleri

  • Lâkin unutma paşa, kambersiz düğün İngiliz'siz oyun olmaz! (Darbe 1878)
  • Oldukça yavaş şekilde namaz kılan bu kişinin belirmeye başlayan ve yıpranmış bir haritayı anımsatan yüzü, "otuz üç sene tacında tevhid parlatan" yorgun ve hasta bir savaşçıya aitti; sâbık sultan Abdülhamid Han'a... (Operasyon 1915)
  • Unuttuk İlhan'ı, Kara Oğuz'u, İşledik seni gözbebeğimize. Bağışla ey şefi kusurumuzu, Bin küsur senelik emeğimize... (Operasyon 1915 - Çanakkale)
  • …. Ve dahi pusatım üstüne… Ve dahi yurdumuz Türkistan üstüne… Ve dahi inandığımız Kur’an üstüne yemin içerim ki.. Biz senin adını hiç yere düşürmedik ve bir lahza olsun unutmadık! Türkistan dağlarında âzatlık mücadelesi veren bir avuç Uygur Türkü olarak senden sadece bir isteğimiz var;sende bizi unutma! (Darbe 1878)
  • "En tehlikeli yalan birazı doğru olandır!" (Darbe 1878)
  • Ben öksüz bir çocuktum, benim ne şartlar altında yetiştiğim daima unutuluyor. (Göksultan)
  • 100 yıldır tarih diye dinlediklerin sadece bir MASALDI ve sen UYUDUN.100 yıl sonra ben sana gerçek bir KÂBUSU anlatıyorum,UYANMAN için. (Operasyon 1915 - Çanakkale)
  • "Yeniden canlanmak için bize lazım olan şey, Avrupa medeniyetini taklit değil, gücümüzün esası olan İslâmiyet'e dönmektir." (Göksultan)
  • " 22 Eylül 1842'de, sabah namazı vakti içinde, saat beş sularında duyulan beş pare top atışı İstanbul ahalisine, Çırağan Saray-ı Hümâyunu'nda Sultan Abdülmecid'in ikinci oğlunun doğduğunu haber verir. Çocuğa "bütün varlığın diliyle övülmüş Allah'ın kulu" manasına gelen "Abdülhamid" adı konulmuştur. " (Göksultan)
  • "İktidarı süresince basılan 4000 kitaptan sadece 200 kadarı teolojik temalıdır. Bunların dörtte biri yani 1000 kadarı bilimsel eserlerdir. Saltanatı, bir edebiyat ve bilim dönemidir." (Göksultan)
  • "Türkiye ruhunu kaybetti... Toprak mı? En değersiz şeyimizdir belki de! Belki de en değersiz şeyimizi kaybedince her şeyimizi kaybettiğimizi anladık; ruhumuzu..." Cemil Meriç (Operasyon 1915)
  • "Yapılan reformlar sonucunda, Osmanlı devlet kapısının tüm anahtarlarının, nâzırlar ve bürokratların beline asıldığı ortadadır. Hulâsa sultanların sarayda olduğu doğrudur; fakat halkına hükmedenler, bürokratlardan başkası değildir. Filhakika yönetici güç pusulasının ibresi, saraydan Bâbıâli'ye kayar." (Göksultan)
  • "Kardeşlerim! Bizi çok zor şartların beklediği ortada, komutanlarımız maddî hazırlıkların yanında manevî olarak bu mücadeleye hazır olmamızı istiyor. Şimdi okuyacağım şeyleri üstünüzde bulunan âmirlerinizin bir emri değil, cennette size yol arkadaşı olacak büyüklerinizin tavsiyesi olarak dinleyin ve riayet edin: Bugünden itibaren daima abdestli olunacak ve savaşa da abdestli başlanacak! Topların doldurulması talimatı geldiğinde birinci doldurma işlemi başlamadan önce bir er mermiyle ilgilenirken diğer dört er tarafından gür bir seda ile ezân-ı Muhammediye okunacak! Aramızda bulunan medrese kökenli arkadaşlar kendilerine herhangi bir talimat gelinceye kadar yüksek sesle segâh tekbir getirecek! Vazifesini bitiren bütün erlerde bu arkadaşlara katılacak! Hafız olup sesi güzel olanlarınız yüksek sesle Kur'ân-ı Kerîm'den Yâsîn ve Feth sûrelerini okuyacak! Ateş sırasında bütün batarya sesli olarak salât ve tekbir getirecek! Ey evlâd-ı fatihân! Ey ahfâd-ı Ertuğrul! Gazanız mübarek olsun!" (Operasyon 1915)
  • Puslu günlerden geçiyoruz. Şeytan bile müslüman mintanı giyiyor bilesiniz. (Darbe 1878)
  • Birinin ölmesi için ruhun bedeni terk etmesi gerekir. Türklerin ruhu ise Islâm'dır. Bu ruh öldürülmediği müddetçe Müslümanların birçoğu Türkler'e bağlı kalmaya devam edecektir. Türkler ve İslâm! Filozofları bile çıldırtan bir konu... (Operasyon 1915 - Çanakkale)
  • "Sonra usulca mırıldandığını anlayarak boğazını biriken kederi, bir öksürük marifetiyle temizleyip sustu." (Darbe 1878)
  • Oyuna geldik kardeşim, hemde büyük oyuna.Bizde kardeşlik dedik, özgürlük dedik, meşrutiyet dedik, birlik beraberlik dedik ama kazın ayağı öyle değilmiş. Biz tertemiz bir Osmanlı toplumu hayal ettik ama bizi de iddiamızdan vurdular. Biz Abdülhamid’e kızıyorduk baskı sistemi kurdu diye, bunlar ne yaptı? Sultan’ı bize mumla arattı. (Operasyon 1915 - Çanakkale)
  • Âriflerin kalpleri bir sırlar bahçesidir. (Darbe 1878)
  • Theodor Herzl, özellikle yaşamının son on yılında sergilediği performans sonucu vücudunu oldukça yormuştu. Kırk dört yaşında öldüğünde arkasında diri bir teşkilat bırakmıştı. Ancak ailesi için aynı şeyleri söylemek mümkün değildi. Son aylardaki uğraşları evliliğine mal olmuştu. Arkada hiç de iç açıcı bir aile manzarası bırakmadı. Eşi Julia, babasının servetine rağmen sefalet içinde öldü. Kızı Pauline, eroin bağımlısı oldu ve yaptığı altın vuruşla 1930'da yaşamına son verdi. Siyonist bilim insanı Sigmund Freud'un tedavi ettiği oğlu Hans, bir süre sonra intihar etti. Diğer kızı Trude, bir Nazi kampında açlıktan öldü. Tek torunu Stephen ise 1946 yılında dedesinin çok istediği İsrail Devleti kuruluş aşamasındayken dayısı Hans gibi intihar ederek aileye son noktayı koydu! İster ilâhî adalet deyin ister başka bir şey; İsrail Devleti varken Herzl ailesi diye bir şey yoktu! (Operasyon 1915)
  • Bir aslanın postundan kırk tilkiye kürk yapacaklar... (Operasyon 1915 - Çanakkale)