Gramatoloji - Jacques Derrida Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Gramatoloji kimin eseri? Gramatoloji kitabının yazarı kimdir? Gramatoloji konusu ve anafikri nedir? Gramatoloji kitabı ne anlatıyor? Gramatoloji PDF indirme linki var mı? Gramatoloji kitabının yazarı Jacques Derrida kimdir? İşte Gramatoloji kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Jacques Derrida
Çevirmen: İsmet Birkan
Orijinal Adı: De la Grammatologie
Yayın Evi: Bilgesu Yayıncılık
İSBN: 9789944795302
Sayfa Sayısı: 480
Gramatoloji Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bu incelemenin Birinci Bölümü, "Yazı Yazı Olmadan Önce", ana çizgileriyle kuramsal bir matris çiziyor. Bazı tarihsel nirengi noktalarına işaret ediyor ve birkaç eleştirel kavram öneriyor.
Bunlar İkinci Bölümde, "Doğa, Kültür, Yazı"da, sınanıyor: bu bölüm bir bakıma örneklendirme aşaması. Bunu da Rousseau'nun Dillerin Kökeni Üzerine Deneme adlı kitabı üzerinden yapıyor. Rousseau'nun metninin yorumlanma biçimi, Birinci Bölümde ileri sürülen önermelere sıkı sıkıya bağlı. Bunlar bu okumanın, hiç olmazsa ekseni itibarıyla, tarihin kategorilerinin dışına çıkmasını gerekli kılıyor: elbette düşünce tarihinin ve de edebiyat tarihinin ama belki her şeyden önce felsefe tarihinin dışına.
(Tanıtım Bülteninden)
Gramatoloji Alıntıları - Sözleri
- «Çok geçmeden kölelik de kendi etkisini felsefeninkine ekledi. Zincire vurulan Yunanistan, sadece özgür ruhları ısıtan o ateşi yitirdi ve tiranlarını övmek için artık kahramanlarına destan düzerken kullandığı tonu bulamaz oldu. Romalılarla karışma, armoni ve nağme dilinden ne kalmışsa onu da zayıflattı. Daha ünsüzlü ve daha az müzikal olan Latin dili, müziği benimserken ona zarar verdi. Başkentte söylenen şarkı yavaş yavaş taşranınkini bozdu; Roma tiyatroları Atina tiyatrolarına zarar verdi. Neron ödüller kazanırken, Yunanistan ödüle layık olmaktan çıkmıştı; iki dil arasında paylaşılan aynı melodi her ikisine de daha az uygun düştü. Nihayet, insan tininin (esprit) kaydettiği ilerlemeleri tahrip eden ama yine onun eseri olan kötülükleri ortadan kaldırmayan asıl felaket gelip çattı. Barbarların istilasına uğrayıp cahillerin kölesi olan Avrupa, hem bilimlerini hem sanatlarını ve her ikisinin de evrensel aleti olan şeyi, yani yetkinleştirilmiş armonili dili kaybetti. Kuzeyin doğurduğu bu kaba insanlar yavaş yavaş bütün kulakları kendi organlarının kabalığına alıştırdılar: sert ve ahenksiz olan sesleri, şakıyıcı olmaktan çok gürültücüydü. İmparator Julianus, Galyalıların konuşmasını kurbağaların vraklamasına benzetirdi. Bütün telaffuzları, seslerinin genizsi ve boğuk olduğu ölçüde kuru ve takırtılıydı; şarkılarına ancak bir şekilde, ünsüzlerin bolluk ve sertliğine karşı ünlülerin tınısını güçlendirmek suretiyle, biraz etki kazandırabiliyorlardı.»
- Kendini dışsal olmayan, dünyasal olmayan, dolayısıyla görgül olmayan ve zorunsuz olmayan olarak sunan ses ortamı içinden 'kendi konuştuğunu işitme' sistemi, bütün bir devir boyunca dünya tarihine hakim olmuş olsa gerektir.
- "Dünyamızın, yüce Varlığın bizden çok üstün zekâlara okusunlar diye verdiği ve onların da orada onun tapılası bilgeliğinin sonsuz sayı ve çeşitlilikteki özelliklerini doruktan dibe inceledikleri bir kitap olduğunu varsaymak, bana daha filozofça görünüyor."
- "Bu dünya, evrensel bir okunuşa kapalı ve şifresini ancak varoluşun çözebileceği bir başka dünyanın elyazmasıdır."
- Demek ki, anlam var olunca imler de var olur, sadece imler. (Ancak imlerle düşünürüz.)
- (bu yazı sözün <
>; kitaplara göre < >, < > vb.) Genelgeçer anlamda yazı "ölü söz" dür, ölüm getiricidir; hayatın soluğunu keser. Öbür yandan, aynı sözlerin öbür yüzünde, mecazi anlamda yazının, doğal, ilahi ve yaşayan yazının, önünde yerlere kapanılır; bu yazı, saygınlıkta, değerin kökenine, ilahi yasa olarak vicdanın sesine, kalbe, duygulara vb. eşittir. - " Kutsal Kitap bütün kitapların en yücesidir... Ama nihayet o da bir kitaptır... Tanrı'nın yasasını birkaç dağınık sayfada değil, onun elinin yazmaya tenezzül ettiği insanın kalbinde aramak lazımdır." (Vernes'e mektup)
- Gerçekten de, merhamet doğalsa ve bizi öteki ile özdeşleşmeye sevkeden şey doğuştan gelen bir atılımsa da, aşk tutkusunun hiçbir doğal yanı yoktur. O tarihin ve toplumun bir ürünüdür.
- İnsanlar ilk masumiyetlerini korudukları sürece, doğanın sesinden başka kılavuza ihtiyaç duymadılar; kötü huylu olmadıkları sürece, iyi olmaktan da muaf tutuldular.
- Bu başlık altında ne düşünülürse düşünülsün, dil problemi herhalde hiçbir zaman diğer problemler arasında sıradan bir problem olmamıştır.
- Doğal yazı sesle ve solukla dolayımsızca birleşiktir. Mahiyeti ''gramatolojik'' değil ''pnömatolojik''tir. Hiyeratik olup Profession de foi'daki kutsal ses, kendi içimize çekilince işittiğimiz ses çok yakındır.
Gramatoloji İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Tüm zamanlarda egemenliklerini sürdürenler, yalnızca dilsiz olanlardır... Dil ceza demektir. Her şey dile geçmek zorundadır ve her şey, suçuna ve bu suçun kapsamına göre, yine dil içersinde yitip gitmek zorundadır." (Sade-ce Kitap)
Gramatoloji PDF indirme linki var mı?
Jacques Derrida - Gramatoloji kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gramatoloji PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Jacques Derrida Kimdir?
1960 başlarından beri çok sayıda yapıt üretmiş Fransız filozofu Jacques Derrida, şaşırtıcı bir tempo ile yazmaya devam etmekte, İngiliz yazarı Geoffrey Bennington'un dediği gibi, yazılarında bulunan "felsefe geleneğinin büyük isimlerine denk zenginlik", batı dünyasında çeşitli tartışmalara yol açmaktadır.
Derrida, 15 Temmuz 1930'da Cezayir'in banliyösü El-Biar'da, yazlık bir evde, Yahudi bir anne-babanın ikinci oğlu olarak dünyaya geldi (asıl adı Jackie Derrida idi; Paris'te ilk kitabını yayımladığı sıralarda "Jacques" adını almıştır). Çocukluğu ve orta eğitimi sırasında El-Biar'ı hiç terk etmedi. İkinci Dünya Savaşı'nın ve Yahudi düşmanlığının kötü izler bırakan etkilerini burada yaşamış (bu yüzden okuldan atılmış, başka bir okula gitmek zorunda kalmıştır) ve buradaki eğitimi sırasında Gide, Camus, Valery, Nietzsche, Rousseaui Bergson, Sartre gibi büyük edebiyat ve felsefe yazarları ile ilk olarak tanışmıştır. Derrida, o sıralarda, çok erken yaşta bütün Gide'yi okuduğunu, Dünya Nimetleri'ni, sanki İncil gibi ezbere bildiğini söylemektedir.
Derrida, 1957'de mezun olduktan sonra bir burs kazanır ve özel olarak Harvard Üniversitesi'ne, Husserl'in yayımlanmamış mikrofilmlerini incelemek üzere gider. Orada Joyce okur. 1960-1964 yılları arasında, Sorbonne'da S. Bachelard ve P. Ricoeur'un asistanlığını yaparak genel felsefe ve mantık dersleri verir.
1968'de Derrida, Mayıs 68 hareketlerinin bazı yönlerine karşı çekimser kalır. Halbuki ENS'de ilk toplantıyı o düzenlemiştir. 1983'de "College İnternational de philosophie" kurulur. Derrida, kurulun ilk başkanı seçilir. Nelson Mandela için adlı yazarlar komitesinde yer alır. "Sosyal Bilimler Yüksek Araştırmalar Okulu"nda araştırmalar yöneticiliğine seçilir.
Jacques Derrida Kitapları - Eserleri
- Bağışlamak
- Platon'un Eczanesi
- Marx'ın Hayaletleri
- Çile
- Khora
- İsim Hariç
- İslam ve Batı Üzerine Bir Konuşma
- Gramatoloji
- Göstergebilim ve Gramatoloji
- Marx ve Mahdumları
- Yazı ve Fark
- Öteki Hedef
- Din
- Şiir Nedir?
- Yapıbozum ve Pragmatizm
- Önemsizin Arkeolojisi
- Edebiyat Edimleri
- Nietzschelerin Şöleni
- Davet - Konukseverlik Üstüne
- Bağışlama ve Kozmopolitizm
- Teoriden Sonra Hayat
- Otobiyografiler
- Gün Doğmadan
- Mahmuzlar
Jacques Derrida Alıntıları - Sözleri
- " Hiçbir yanıtın asla sıyrılamayacağı kendini beğenmiş küstahlık, yalnızca ötekinin söylemine göre kendini ayarlama, onu konumlandırma, anlama ve böylece ötekine ve öteki önünde yanıt vererek onun çerçevesini belirleme iddiasından ileri gelmez. Yanıt veren kişi, bunca hafiflik veya küstahlıkla ötekine ve öteki önünde yanıt verebildiğini varsayıyorsa, bunu önce kendisi ve tüm yapmış, söylemiş ya da yazmış oldukları konusunda yanıt vermeye [répondre de; sorumlu olmaya] muktedir olduğunu düşündüğü için yapar. Sorumlu olma burada, bütün yapılmış, söylenmiş veya yazılmış olanı bilmeyi, bunları anlamlı ve tutarlı bir sentezde toplamayı (türü, yeri ya da tarihi, gidimli formu, bağlamsal stratejisi ne olursa olsun), bunları tek ve aynı mühürle imzalamayı varsayar. " (Çile)
- Kazasız- belasız hiçbir şiir yoktur, yara gibi açılmayan bir şiir olmaz, aynı zamanda yaralamayan şiir de yoktur. (Şiir Nedir?)
- "Dünyamızın, yüce Varlığın bizden çok üstün zekâlara okusunlar diye verdiği ve onların da orada onun tapılası bilgeliğinin sonsuz sayı ve çeşitlilikteki özelliklerini doruktan dibe inceledikleri bir kitap olduğunu varsaymak, bana daha filozofça görünüyor." (Gramatoloji)
- "Okuduktan hemen sonra kendimiz üzerinde düşünümde bulunursak bize, bu okumanın üretmiş olduğu fikirlerin dışında başka hiçbir şeyin bilincinde değilmişiz gibi gelecektir. Her harfi algılayışımızın, istençsiz biçimde göz kapaklarımızı kapattığımız her seferinde karanlığı algılayışımızdan daha çok algılanmış olduğu düşünülmeyecektir.Ancak harflerin algılanışının bilincinde olmadan sözcüklerin, sonuç olarak da fikirlerin bilincinde olmayacağımız düşüncesine vardığımızda, bu görünüş bize empoze edilemez." (Önemsizin Arkeolojisi)
- Dostluğa ya da nezakete ilişkin bir davranış, yalnızca bir ritüel kuralının yerine getirilmesinden ibaretse, bu ne dostane ne de nazik bir davranış olacaktır. (Çile)
- Rüya ne biridir ne de diğeridir, ikisinin arasındadır. Felsefe yalnızca anne'sine, sütanne'sine, toplama yeri'ne veya iz taşıyıcı'sına benzeyen hakkında felsefi bir şekilde konuşamaz. Bu haliyle yalnızca babadan ve oğuldan söz eder, sanki baba onu tek başına doğuruyormuş gibi. (Khora)
- " Khöra anakroniktir, o, varlıktaki anakroni«dir,» daha doğrusu, varlığın anakronisidir. Varlığı anakronikleştirir. " (Khora)
- "Birlikte yaşama" bir slogan değildir. Yaşamdaki imtihanların üstesinden gelmek için Kur'an'ın temel dersidir. (İslam ve Batı Üzerine Bir Konuşma)
- Yaratılmış bütün insanlar, akıl bahşedilmiş bütün sınırlı varlıklar, eşit oranda 'yeryüzü yüzeyinin ortak mülkiyeti'ni taşımaktadırlar. Böylelikle, ilkece hiç kimse, sözü edilen yüzeyi (bu sıfatla bir yüzey alan olarak), meşru bir biçimde kendisine tahsis edemez ve bir başkasının kullanım hakkını gasp edemez. (Bağışlama ve Kozmopolitizm)
- "Duanın duasını etmek gerekir." (İsim Hariç)
- Suç çok ağır olduğunda, radikal kötülük ya da insani olan çizgisini aştığında, canavarca olduğunda, artık bağışlama söz konusu olamaz, zira bağışlama, deyim yerindeyse, insani olanın ölçüleri dâhilinde, insanlar arasında kalmak zorundadır. (Bağışlamak)
- Metonimi, türden dışarı doğru, bir türden diğerine doğru bir geçişe, varlık türleri sorusundan söylem türleri sorusuna geçişe dayanır. (Khora)
- "Öyleyse aşırılık, fark, kalan, kesinlikle aynı şeyi gösteren sözcüklerdir; ancak kullanımlarındaki zihinsel bakışlar aynı değildir." (Önemsizin Arkeolojisi)
- Ayrıca dini, yozlaşan bir güç istenci'nin ifadesi ve belirtisi, her tür olumlayıcı istenci, onu içten içe zehirleyen bir duyguya hapsetmek isteyen hastalıklı bir istencin tezahürü olarak da anlayabiliriz: aslında hınç olan bir duygu, yani her tür canlılığa ve aşma'ya karşı öç alma tutkusu ve ölümüne bir kavga. (Din)
- “Hala Cezayirli olan yanımı, içimde olan ve hala Cezayirli olamam sebep olan diğer yanımı şevkle bağrıma basıyorum.” (İslam ve Batı Üzerine Bir Konuşma)
- "Üslup (style) sorusunda, her zaman sivri uçlu bir nesnenin sınaması ya da rahatsız ediciliği vardır. Kimi zaman bu nesne, yalnızca bir telek ya da bir stylus(kemik) olabilir. Bu tür nesneler, konu ya da matris adına felsefenin yöneldiği şeye karşı hain bir saldırıda kullanılabilir, ister istemez darbesi oraya izini bırakan, darbesi oraya bir damga ya da biçim kazıyan bir saldırıda. Ancak bunlar, bu tür bir saldırı tehdidine karşı koruma olarak da kullanılabilir, onu uzakta tutmak, onu geri püskürtmek için - örtülerin ve yelkenlerin (des voiles) arkasında, uçuşurken, onun gücü önünde eğildiğinde ya da geri çekildiğinde. Yine de bırakalım bu kılıf, eril ve dişil arasında dalgalansın. Her hâlükârda dilimiz, bize bu tür bir haz vaat eder, en azından dillendirmememiz koşuluyla." (Nietzschelerin Şöleni)
- Hegel de, Marx da insan toplumlarının evriminin sonsuz olmayıp, insanlığın en derin ve en temel gereksinimlerini karşılayabilecek bir toplum biçimi kurabildiğinde son bulacağına inanmaktaydı. Her iki düşünür de bir "Tarih'in sonu" fikri ortaya atmışlardı; Hegel'e göre, liberal devletti bu, Marx'a göreyse komünist toplum. (Marx'ın Hayaletleri)
- Demek ki, anlam var olunca imler de var olur, sadece imler. (Ancak imlerle düşünürüz.) (Gramatoloji)
- "Dâhi" insan, "yeni bir yol dener... Böylece orijinal olmak için yüzyıl önce gelişimine yardım etmiş olacağı bir dilin tahrip edilmesine katkıda bulunmak zorunda kalır. Bu tür yazarlar eleştirilebilseler de, yine de üstün yeteneklerinin başarıya layık olması gerekir. Hatalarını tekrarlamadaki kolaylık, vasat yetenekleri olan insanları, kendilerinin aynı saygınlık mertebesini elde etmeleri gerektiğine kısa zamanda ikna eder. İnce ve kinayeli fikirlerin zorlama antitezlerin, aldatıcı paradoksların, önemsiz kıvırmaların, abes ifedelerin, yeni moda sözcüklerin ve kısacası anlama yetileri kötü metafizikle baştan çıkarılan kişilerin jargonunun saltanatı o zaman başlar. Halk, alkış tutar; önemsiz ve gülünç yazılar, günübirlik şeyler şaşırtıcı biçimde çoğalır... " (Önemsizin Arkeolojisi)
- "Sözü teslim etmek, bırakmak, diğerine vermek şu demektir: sizin yeriniz var, yer alınız, geliniz." (Khora)