Gül Mevsimidir - Füruzan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Gül Mevsimidir kimin eseri? Gül Mevsimidir kitabının yazarı kimdir? Gül Mevsimidir konusu ve anafikri nedir? Gül Mevsimidir kitabı ne anlatıyor? Gül Mevsimidir PDF indirme linki var mı? Gül Mevsimidir kitabının yazarı Füruzan kimdir? İşte Gül Mevsimidir kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Füruzan

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753632577

Sayfa Sayısı: 126

Gül Mevsimidir Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Askerlerimiz geçerken bütün İzmir pencerelerden sarkmış, ağlıyor, hıçkırıyordu. Sıcağın daha yoğunlaştırdığı toz, her yanı sarmıştı. Bazı şeylerin artık eskisi gibi olmayacağı kuşkusuyla ağlamaya başlamıştım. Beni ilk öpen erkek ölmüştü."

Hayatın özeti midir aşk? Nelere egemen olabilir; nelere karşı durabilir? Ne kadar sürebilir ki?..

(Arka Kapak)

Gül Mevsimidir Alıntıları - Sözleri

  • Başıboş giden toslayıverir duvara. Tehlikelidir.
  • İnsana kolay kolay değerinin karşılığını vermezler...
  • Kolay olan sessizliktir, bilirim.
  • Öylesine uzun yaşadım ki, yaşamak bir oyunmuş gibi oldu şimdi.
  • Hayat hiç kimse için kolay yaşanmıyor...
  • beni nasıl görmek istiyorlarsa öyle göründüm.
  • Yıllar beni öylesine başkalaştırdı ki…
  • Acıları yüklenmek, kimsenin acısına katılmamakla elde edilen erdemlerdendir...
  • Bir fransız düşünür ne demiş: " Gençlik bilebilse, ihtiyarlık yapabilse."
  • Başıboş giden ,toslayıverir duvara...
  • Fransızca romanlar, şiirler okuyordum. Hoşlanmıyordum çoğundan. Çok süslüydü anlattıkları. Benim acıma benzer şeyler getirmiyorlardı bana.
  • Yüzünde boyadan öte bir renk olmayan kadının güzelliğine güzellik mi derim ben.
  • Öylesine uzun yaşadım ki ,yaşamak bir oyunmuş gibi oldu şimdi...
  • Başkalarının yoksuluğu üstüne şato kurulmaz.
  • İnsana kolay kolay değerinin karşılığını vermezler...

Gül Mevsimidir İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Daha önce okuduğum Füruzan öyküleri çoğunlukla yoksul kesimden insanların küçük dünyalarını anlatıyordu. Bu uzun öykü ya da küçürek romanı diğerlerinin aksine varlıklı bir ailenin el bebek gül bebek büyütülmüş bir kızının yine yaşlandıkça küçülen küçüldükçe bir odaya hapsolan dünyasını anlatıyor. Kitabın sonunda yer alan minik söyleşiye göre ne yazarın hayatına böyle bir kadın girmiş ne de kendisi üç günden fazla İzmir'de bulunmuş. Ama okurken Dürrizadelerden Mesaadet Hanım'ın yaşadığına emin oluyorsunuz. Gencecik kaybettiği aşkının acısını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Yaşlı bir kadının geçmişine doğru korkmadan bakışı Gül Mevsimidir, yarım kalmış hatta yaşanamamış bir aşkın buruk hikâyesi. Çok gerçek, çok yalın. Füruzan büyülü kalemlerden biri ve bu küçürek romanı onunla tanışmak için harika bir başlangıç. (Büşra Güneş)

Çocukluğumun bilmediğim kısımlarından şu an sadece kapağını hatırladığım "benim sinemalarım" kitabından sonra Füruzan'ın bu öyküsüyle karşılaşınca kendimi tutamayıp okudum. Hayatın tüm güzelliklerine ve zenginliğine rağmen doyumu Aşk'ta bulmuş bir kadının sevgilisinden kendi ölçütlerinde karşılık alamadığı için ailesi tarafından kendisine biçilen hayatı yaşamasını ve pişmanlıklarını dile getiriyor. Bir kadın gözüyle baktığımda ise gördüğüm kadın olmanın zorluklarının hiç bir zaman bitmediği. Babana, kardeşlerine, annene,eşine,çocuklarına,torunlarına,akrabalarına,tanıdık veya tanımadık herkese karşı her an hazır ve savunma durumunda olman gerektiği. Keşkelerin ve pişmanlıkların yanı sıra küçük sevinçlerin bile arka odalarda sessizce yaşandığı, dilin sadeliği ve akıcılığıyla sarıp sarmaladığı naif bir eser. (Berivan U.)

Burjuvaların Dramı Yoktur: Füruzan’ın “Gül Mevsimidir” kitabı, tek bir öyküden oluşuyor. Tek bir “uzunöykü”den. Aslında bu öykü, Füruzan’ın 1972’de yayımlanan “Kuşatma” adlı öyküler kitabının içinde yer alıyor. Ama sonra Erdal Öz, bu öyküyü Can Yayınları’ndan tek başına kitap olarak basmak istiyor ve Füruzan’ın da kabul etmesiyle bu kitap karşımıza çıkıyor. Bunları, kitabın sonuna konan, Erdal Öz’ün Füruzan’la yaptığı “gül mevsimi üzerine füruzan’la konuştum” adlı mülakattan öğreniyoruz. Benim okuduğum ise Can Yayınları’ndan değil, yıllar sonra YKY’den çıkan basımıydı.   Öykü üç bölümden oluşmuş, ilk bölüm ve üçüncü bölüm öyküdeki başkişinin (Mesaadet’in) ağzından anlatılırken ikinci bölüm gözlemci anlatıcı tarafından aktarılıyor. Yazarın bunu neden yaptığı üzerine düşündüm ama doyurucu bir cevap bulamadım. Öyküye konu olan başkişiyle pek özdeşlik kurma ihtimalimiz zaten yokken, ona gözlemci anlatıcının gözüyle dışarıdan bakmamıza çok gerek var mıydı, ben çok emin olamadım. Birinci kişili anlatımla acaba neye erişememişti de ikinci bölüm de böyle bir yol izledi bilemiyorum. Öykünün gerçek zamanı Mesaadet’in yaşlılığını sürdüğü şimdiki zaman, öykü boyunca Mesaadet’in hatıralarıyla geçmişe dönüp nasıl bir hayat yaşadığını öğreniyoruz onun ağzından.  Mesaadet Hanım, İzmir’in varlıklı ailelerinden Dürrüzadelerin kızı. Osmanlı’nın sonunu, Cumhuriyet’in başını görmüş. Gösterişli bir zenginlik içinde ama disiplinle ve mesafeyle yetiştirilmiş. Kendi kişiliğinde de bu mesafeli yetiştirilmenin izleri var. Hayatında bir insana, belki de herhangi bir duruma dair yaşadığı yegâne sıcak anlar, genç kızlık sevgilisi Rüştü Şahin’le yaşadığı yarım kalan aşkla ilgili. Rüştü Şahin’in Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşmesiyle yarım kalan bir aşk hikâyesi... Mesaadet, Rüştü Şahin’in savaşa gidişini anlayamayacak, hatta gereksiz ve aptalca bulacak kadar dışarıdaki hayattan uzak bir küçük burjuva. Ama işte, sonradan yapacağı evliliğe, tadacağı anneliğe ve her daim sahip olduğu zenginlik ve ayrıcalıklara rağmen; belli belirsiz de olsa hayatında yaşanmış tek gerçek anlar Rüştü Şahin’le geçirdikleri.   Bu uzunöykünün tüm meselesi Mesaadet Hanım’ın-ona göre deli saçması sözler söyleyen garip-torunu Nedim’in babaannesine söylediği şu istihzalı sözde gizlidir: “Siz burjuvaların dramı yoktur.”    (Gorki Okuryazar)

Gül Mevsimidir PDF indirme linki var mı?

Füruzan - Gül Mevsimidir kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Gül Mevsimidir PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Füruzan Kimdir?

Feruze Çerçi veya tanınan adıyla Füruzan (d. 29 Ekim 1932, İstanbul), Türk yazar.

Çağdaş Türk edebiyatının önemli isimlerinden birisidir. Türk öykücülüğünde genellikle "küçük insanlar" diye adlandırılan toplumun ezilmiş, hakkı yenmiş, duyarlıklı iç dünyaları keşfedilmemiş insanlarını yazmıştır. Öykünün yanı sıra şiirden, romana, gezi yazısından, denemeye, şiire ve çocuk kitabına kadar edebiyatın farklı türlerinde eserler vermiş, öykülerinin bazıları tiyatro sahnesine ve sinema perdesine taşınmıştır. 1970'li yıllarda en çok dikkat çeken üç kadın yazardan biri olarak Sevgi Soysal ve Adalet Ağaoğlu’yla birlikte anılır.

Gülsün Karamustafa ile birlikte yönettiği Benim Sinemalarım filmi, Türk sinema tarihinin en başarılı eserleri arasında sayılır.

Hayatı

29 Ekim 1932'de İstanbul'da doğdu. Esnaf olan babasını küçük yaşta kaybetti. 1946 yılında Yalova Demir Köyü İlkokulu'ndan mezun oldu. Ailesinin kısıtlı ekonomik imkanları nedeniyle ortaöğrenimi tamamlayamadı.

1950'li yıllarda tiyatrocu olmaya karar verdi. Bir süre Küçük Sahne’de tiyatro oyunculuğu yaptı. Uzun bir süre resim ile ilgili çalışmalar yaptıktan sonra tamamen edebiyatla ilgilenmeye karar vererek çalışmalarını bu alana yöneltti. İlk öyküsü Olumsuz Hikâye, 1956’da Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde yayınlandı. 1956’dan 1958'e dek öykülerini Türk Dili, Yenilik ve Pazar Postası’nda yayımladı. 4 Temmuz 1958'de karikatürist Turhan Selçuk ile evlendi. Boşanma ile sona eren bu evliliğinden kızı Aslı dünyaya geldi. Eserlerinde evlenmeden önce Füruzan Yerdelen, evlendikten sonra Füruzan Selçuk, eşinden ayrıldıktan sonra Füruzan imzalarını kullandı.

Yazarlığının ilk dönemini “gençlik hevesi” olarak tanımlayan Füruzan, asıl eserlerini 1960’lı yıllarda vermeye başladı. 1964-1972 arasında Dost, Yeni Dergi ve Papirüs’te yayınlanan öyküleriyle dikkat çekti.

İlk kitabı Parasız Yatılı ile 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanınca ünlendi. Bu ödülü kazanan ilk kadın yazar ünvanını aldı. Parasız Yatılı'yı Kuşatma (1971) ve Benim Sinemalarım (1973) adlı öykü kitapları izledi. Öykülerinde kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöküş sürecindeki burjuva ailelerin, yeni yaşama koşullarından bunalan, yurt özlemi çeken göçmenlerin, yoksulluk içinde yaşama savaşı veren, tek silahları sevgi olan yalnız kalmış kadınların, çocukların dramlarına sevecen bir bakışla eğildi. Benim Sinemalarımkitabının ardından öyküye 9 yıl ara verdi.

1973'te ilk romanı Kırkyedililer 'i yayımladı. Türkiye tarihine '68'liler olarak geçmiş, devrim ve isyancı bir kuşak olan 1947 doğumluların hikayesini anlatan eser, geniş bir kitle tarafından sevildi, 1975'te Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü aldı.

1975 yılında Alman Akademik Değişim Servisi (A.A.D.D) adlı bir sanatçı programı kapsamında davet edildiği Berlin'e gitti ve bir yıl kaldı. Bu şehirde Türk işçilerle röportajlar yaptı. Röportajlarını Yeni Konuklar adlı kitabında topladı (1977). Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü (1982) adlı antolojisini ve Türkiye Çocukları (1979) adlı çocuk kitabını da Berlin'de hazırladı. Füruzan, daha sonraki yıllarda da göçmen ve gurbetçi işçi soranları üzerinde durmuştur. 1988'de yayımlanan ve belge niteliğinde bir kitap olan Ev Sahipleri 'nde Almanya'nın önde gelen aydınları ile göçmenleri konuşturdu. 1988'de yayımlanan ikinci romanı Berlin'in Nar Çiçeği 'nde de Almanya'daki göçmenlerin hayatını işledi.

Ah Güzel İstanbul öyküsünden uyarlanan aynı isimdeki filmi 1981’de Ömer Kavur ile birlikte yönetti. Film, hiçbir filmin birinciliğe değer görülmediği Antalya Film Festivalindeikincilik ödülü aldı.

1982'de yayımladığı Gecenin Öteki Yüzü kitabında yer alan ve kitapla aynı adı taşıyan öykü, 1986'da TRT tarafından dizi olarak çekildi. Dizi, TRT ve Modern Gazeteciler Kurumu tarafından en iyi dizi olarak seçildi.[5] Bütün çekimlerde sette bulunan Füruzan,[3] bu deneyimden sonra kendisi film yapmak üzere cesaret buldu. 1988-1989’da "Benim Sinemalarım" adlı öyküsünü senaryolaştırdı ve 1989’da Gülsün Karamustafa ile birlikte aynı adla sinema filmi olarak çekti. Film, uluslararası festivallerde büyük ilgi gördü.

Yazar, Redife'ye Güzelleme, Kış Gelmeden ve Sevda Dolu Bir Yaz adlı öykülerini ise oyunlaştırmıştır. "Kış Gelmeden" ve "Sevda Dolu Bir Yaz" Ankara Devlet Tiyatroları tarafından sahnelendi.

1991'de Lodoslar Kenti adlı şiir kitabını yayımladı.

Bosna Savaşı esnasında Balkanlar'ı kapsayan yolculuğunun izlenimleriniİşte Bizim Rumeli (1994) ve yeni baskısı Balkan Yolcusu (1996) kitaplarında paylaştı.

Yapıtları başta Almanca olmak üzere İtalyanca, İngilizce, Fransızca, Boşnakça, Bulgarca, Farsça gibi çeşitli dillere çevrilmiştir.

2006 yılında Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü alan yazar[7], 2008 yılında 27. İstanbul Kitap Fuarı'nın Onur yazarı olarak seçilmiş[8] ve hakkında Füruzan Diye Bir Öykü adlı kitap hazırlanmıştır.

Füruzan Kitapları - Eserleri

  • Parasız Yatılı
  • Kırk Yedi'liler
  • Gül Mevsimidir
  • Sevda Dolu Bir Yaz
  • Benim Sinemalarım
  • Yaz Geldi
  • Kuşatma
  • Gecenin Öteki Yüzü
  • Berlin'in Nar Çiçeği
  • Balkan Yolcusu
  • Haraç
  • Lodoslar Kenti
  • Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz
  • Ev Sahipleri
  • Redife'ye Güzelleme
  • Toplu Öyküler - Toplu Romanlar
  • Yeni Konuklar
  • İşte Bizim Rumeli
  • Yedi Öykü

Füruzan Alıntıları - Sözleri

  • Çocukken yaşananlara önem verilmeli. Çünkü insan o yaşlarda sevinmeye öyle hazırdır ki, o sevinçlerin benzerliklerini bile yaşayamayabilir bir daha... Ne yazık, ne yazık... (Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz)
  • Çocukluk, bir ak kitaptır; her şey derin yazılır. (Yaz Geldi)
  • Mehmet Akif Ersoy diyor ki, Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, Canı cananı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ Ne kadar güzel satırlar. Hakikaten buna bakarak kendi vatanımızı gözbebeğimiz gibi korumak lazımdır. (Balkan Yolcusu)
  • Duygularımızdan, sevgimizden utanır olduk. Sevgisizliği savunmayı aklı yüceltmek sandık. (Parasız Yatılı)
  • ..öylesine konuşmak, ne olduğunu açıkça bilmesem bile söylemek istediğim şeyler vardı ki o sabah. (Benim Sinemalarım)
  • Büyüdüğünde ancak saptayabileceği bir durum olacaktı bu, anlatılası şeylerin niçin hep yazlara rastladığı. (Yaz Geldi)
  • İnsanoğlunu ölümsüz kılan tek şey sevgidir değil mi? Sevgiyi tanımamışsak onurlu olmayı da bilemeyiz. Sevginin olmadığı yerde onur diye tanıtılanlar cimrilik, bencillik, hatta kindir. (Berlin'in Nar Çiçeği)
  • Hayat sabrın caymaz büyük simyacısıdır. Yetiştirme yurtları iyi yürekliliğin artıklarını kuşanırlar. (Lodoslar Kenti)
  • Türkiye'de Harf İnkılâbı olunca buraya kaçan Şeyhülislam Mustafa Sabri bir gazetede, “Ben Pomak olsam, Atatürk'ü ve ve Türklerin kabul ettiği bu alfabeyi kabul etmem, Bulgar alfabesini kabul ederim,” diye yazmış. (Balkan Yolcusu)
  • ‘Ne olursa gidene’ derler ya ben inanmam bu söze. Ne olursa kalana olur. (Kuşatma)
  • İnsanların anıları hep kişisel olmaz ya. Tarihin yarattığı değerlerde en etkili anılar değil midir? (Balkan Yolcusu)
  • Öylesine uzun yaşadım ki ,yaşamak bir oyunmuş gibi oldu şimdi... (Gül Mevsimidir)
  • Ne umutlardı, ne beyhude hevesli bekleyişlerdi, geçti gitti, geçti hepsi. Neyse.. (Toplu Öyküler - Toplu Romanlar)
  • “Bizde rüştüne ermek aile kurmakla olur. Ne on altı yaşıyla, ne üniversite okumakla... Hiçbir çabanız sizi erişkin göstermez çevrenize. Alman toplumu ise başkadır. Orada rüşte ermenin biçimi de başkadır. Yolu yurttaş olmaktan geçer. “Yurttaş olmak” ise bireyin kendi bireyliğini ayrımsaması, onun toplum içindeki konumunu kimlik vererek belirleyen devlet karşısındaki yerini almasıyla olur.” (Ev Sahipleri)
  • "Aklı savunuyoruz,ama güzellikten yanayız." (Parasız Yatılı)
  • Bekle, bahar hep karların altındadır.... (Lodoslar Kenti)
  • Nasıl olsa buralar bıraktığımız gibi duruyor. Sen de gördün ya, hiç değişmiyor. Değişse de aynı onmazlıklar daha başa çıkılmaz oluyor sonunda. Dönerim de, belki döndüğüm fark edilmez bile... (Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz)
  • Bizde her pazar tatilinden önce bir papaz fabrikaya gelip 1 saat konuşur. Bütün makineleri durdururuz. O vaazına başlar azizleri anlatır. Biz işçiler Allah’ın en sevgili kullarıymışız anlatır, Allah için yapabileceğimiz en iyi İbadetin çalışmamız olduğunu anlatır… Papazın dediğine bakılırsa büyük arabalarıyla, bütün lüksleriyle zenginler cennete gitmeyecek anlaşılan. Sonra papaz efendi bu tatil öncesi ziyaret için para toplar. Ve biliyor musunuz bir gün ne oldu? Vaazlardan birini bitirip papaz fabrikadan çıktı avluda kocaman bir Amerikan arabası bekliyordu onu. Zavallı yoksul papaz çıktı binip gitti arabayla. (Yeni Konuklar)
  • Bir fransız düşünür ne demiş: " Gençlik bilebilse, ihtiyarlık yapabilse." (Gül Mevsimidir)
  • ''Bana, güzel olmak gerek, demişlerdi. Çirkinin gençliği tuzsuz yemektir. Anca aç olanlar el atar.'' (Haraç)