Güneşi Uyandıralım - José Mauro de Vasconcelos Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Güneşi Uyandıralım kimin eseri? Güneşi Uyandıralım kitabının yazarı kimdir? Güneşi Uyandıralım konusu ve anafikri nedir? Güneşi Uyandıralım kitabı ne anlatıyor? Güneşi Uyandıralım kitabının yazarı José Mauro de Vasconcelos kimdir? İşte Güneşi Uyandıralım kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: José Mauro de Vasconcelos

Çevirmen: Aydın Emeç

Orijinal Adı: Vamos Aquecer o Sol (Zeze #2)

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750725050

Sayfa Sayısı: 280

Güneşi Uyandıralım Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Şeker Portakalı"nın sevimli, küçük kahramanı "Zeze", işte yine karşınızda. Gözlerinin içi yine ışıl, ışıl, yüreği yine sevgi dolu. Ama hüzünleri, biraz daha büyümüş bir çocuğun hüzünleri. Küçüklüğündeki küçük "Şeker Portakalı" yok, ama bu kez de yüreğinde sevgili kurbağa'sı var. Zengin ve aşırı alıngan bir aile onu evlat edinmiştir. Ama Zeze, babalığının iyi niyetli davranışlarına bir türlü karşılık verememektedir. Evdeki tek dostu, aşçı Dadada'dır. Bir de düşlerindeki, yeri hiçbir zaman doldurulamayacak olan, yüreğine sokulup yerleşen kurbağa'sı ve filmlerde görerek gerçek babasının yerine koyduğu ünlü Fransız şarkıcı ve oyuncu Maurice Chevalier vardır. Çok parlak bir öğrencidir Zeze. Şimdi ergenlik dönemindedir; sinirlidir, huysuzdur. Üstelik sırılsıklam aşıktır. Şeker Portakalı'nın devamı olan Güneşi Uyandıralım'ı da çok seveceğinizi biliyoruz. Bu kitabın da devamı var: Delifişek. O kitapta Zeze'yi daha da büyümüş bulacak, artık onun delikanlılık serüvenlerini izleyeceksiniz.

(Arka Kapak)

Güneşi Uyandıralım Alıntıları - Sözleri

  • “ Beni bekleyecek misin ? “ “ Ömrümün sonuna kadar . Ya sen ? “ “ Sonsuza kadar . “
  • "Geceleri yıldızlara bak, benden sana haber getirirler." "Yağmur yağarsa?"
  • ''Ölümcül pişmanlıklar anılarımı zehirliyor.''
  • Üzme kendini Zeze. Her şeyi unutacağız .
  • Küçüğüm, hayat böyledir. İnsanlar hep çekip giderler...
  • "Ama yüreğimden çıkmak için benden izin istemedinki."
  • “Odamın penceresini açtığımda, bir öncekine benzeyen ama ‘başka’ bir gün olduğunu gördüm.”
  • İnsanları çok sevmeyi sevmiyorum... Sevince hep ölmelerinden korkuyorum.
  • Derler ki insan yüreği acımazmış, ama benimki acıyordu .
  • "Başka bir hayatta düğme olarak doğmak istiyorum. Ne düğmesi olursa. Külot düğmesi bile. İnsan olmaktan ve bir zavallı gibi acı çekmekten iyidir."
  • “Unut Zeze, bir faydası yok. Yavaş yavaş unutacak, unutacaksın. İleride hatırladığında her şey o kadar uzak gelecek ki acı duymayacaksın..”
  • "Bir şey daha var: Konuşmadan konuşmanın yolu bulunamaz mı?

Güneşi Uyandıralım İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu da benden Zeze' ye....: Kitabın adı " Güneşi Uyandıralım " ama " Büyükler güneşi uyandırmayı bilmez." demişti Zeze kitabın sonunda. Haklı da aslında; biz büyükler çocukların güneşini çaldık, karanlıklara çağ açıp onları fenersiz bıraktık. Şimdi güneş nasıl uyandırılır nerden bilelim?... Şeker Portakalı kitabının devamı olan kitabımız Zeze ' nin son çocukluk ve ilk ergenlik maceralarını yine Zeze' nin o kendine has hüznüyle, yüreğinize dokunarak anlatıyor. Zeze yine yaramaz ve yine hayalperest... Hayatın kazdığı karanlık çukurlardan hayalleriyle çıkmaya çalışırken gerçeklerin acımasız soğuğunda üşüyen bir çocuk. Gerçek hayatta bulamadığı sevgiyi, yine bu kitapta da hayali arkadaşlarında- Cururu kurbağası ve bir şarkıcı olan Maurice- arıyor. Özellikle hayallerinde baba karakteri yerine koyduğu Maurice ile ilgili olan bölümler bir babanın insan hayatına neler katacağı yada hayatından neleri çalacağının kanıtı gibi. Bir çocuğun başını okşayıp, yanağına sıcak bir öpücük kondurup iyi geceler dileyen bir babası varsa dünya hazineleri onun önünde demektir. Aslında kitap hakkında uzun uzun anlatacaklarım yok; çocuk olan, çocuk kalan tüm yürekler severek okuyacak, kendilerine dersler çıkarıp yavrularına en güzel miras olarak sevgi bırakacaklarına bir kez daha iknâ olacaklardır. Benim asıl yazacaklarım, asıl cümlelerim Zeze' ye ve yeryüzündeki tüm Zezelere.... Ah benim küçük Zezem hani birgün " Çok mutsuz bir çocuğum ben" demiştin ya; Şimdi sana bir sır vereyim Zeze artık büyükler de çok mutsuz. Mutluluğa giden yollarımızı kaybettik galiba. Uyandıramadık içimizde karanlıkta boğulan umut güneşini, veremedik can suyunu, yeşertemedik yeniden... Azıcık gözünü açacak olsa "kapat" diyerek karanlığımıza itti bilmediğimiz kanlı eller. Şimdi gel desem sana, kırılan kanatlarımızı saralım, yaralarımıza güneşin umut ışıklarından merhem yapalım desem mutlu olur musun? Rüzgarlarda koşup, bulutlarda uyuyup, yağmurlarda yıkanalım. Birazda biz yukarılardan bakalım bu dünya denen küflü manzaraya. Yeni pencereler açalım hayatımıza, güvercinler salalım barışa ve ağlamayan çocuklara... Var mısın uçurtmalar uçuralım sevdaya; rengârenk, kocaman tıpkı çocuk yüreği gibi Zeze, senin yüreğin gibi.... Ama hâlâ ağlayan çocuklar var Zeze. Dağlarına kuşlar aç gezmesin diye buğday serpilen ümmetin çocukları açlıktan ağlıyor Zeze. Onların da kalpleri senin gibi acıyor, acıkıyor; hem sevgiye hem ekmeğe.... Biliyorum Zeze, bütün yaramazlıkların hayallerinin büyüklüğündendi; anlamadık, anlamadılar seni. Çünkü bizim ufuklarımız seninkine yaklaşmadı, birleşmedi çizgimiz aynı derinliklerde. Biz sığ sularda yüzerken, sen engin denizlere kulaç açtın. Bilemedik özgür olma fikrinin seni yaktığını, hissedemedik... Aynı yangını biz içimizde yakıp, güneşimizi uyandıramadık. Gözlerimizle birlikte gönüllerimizde gaflet uykusunda. Aralıklardan gördüğümüz hiçbir gerçek silkinip uyandırmadı bizi.... Bu çağ kötü Zeze, bu çağ zulüm, bu çağ ölüm kokuyor. Parayla satın aldığımız zevklerimizi, para için satıyoruz şimdilerde. Zalimler çocuk kanıyla gideriyor susuzluklarını. Toprağı kanla suluyoruz Zeze. Yağmurlar bile bereketini çekti üzerimizden. Başaklar yangın yeri, tarlalar çatlak... Ayakları çıplak çocuklar aldı yağmurlarımızı. Ama biz hâlâ uyanmadık Zeze. Uykunun sorumsuz tatlılığı nefsimizi okşuyor, acı tatların dilimize değmesinden çok korkuyoruz. Gözümüz hep başka yüreklerde, kendi gönlümüz yalnızlıkta ziyan. Cucuru kurbağamiz yok bizim gelip gönlümüze oturan, bizi yatıştıran, bizi insan olmaya yaklaştıran. Kalp odalarımız zindan,karanlık, girdap...Merhamet, paylaşmak, anlamak, sevmek alıp başlarını kaçmışlar...Bencillik kök salmış içimize, söküp atamıyoruz ne gam.... Çocukların ellerinden önce sokakları, meyve bahçelerini çaldık. Koşacak bir parça toprakları yok artık. Şimdi de saflıklarını, masumluklarını, hayallerini çalıp ufuksuz bırakıyoruz. Korku salıyoruz kalplerine sokağa çıkarken bile. Cümlelerimizden zehir akıyor ; " Kimseye güvenme anneciğim, kimseye yaklaşma..." En büyük kötülüğü insan insana etti Zeze, ötesi boş, dipsiz... Diyeceğim o ki Zeze yalnız değilsin. Yalnız kalabalıklarda yürüyor hepimizin ayakları. Hepimizin kalbi sıkılan ellerimiz arasında nefes almaya çalışıyor, bir yudum ferahlamak için. Ama yok Zeze olmuyor. Ciğer dolusu nefeslerimiz yok , kenarda köşede hep bir gam...Bu çağın imtihanı bu Zeze; herşey var, huzur yok, güven yok, mutluluk ve dahi "İNSANLIK " yok.... Sen benim kalemi elime yeniden alışım, çocukluğumun yüreğime değen yanısın... Sen de dünya da sevgiyle kalın Zeze... Hergün güneş doğsa da ufuktan, biz her gece kendi güneşimizi yakalım... Ve bir tek mutluluk kalsın tüm çocuklara..... (güler k.)

Yüreği sevgi dolu Zeze; Güneşi uyandıralım kitabında karşımıza bir ergen olarak çıkıyor. Şeker portakalı fidanı yok onun yerine ”Adam” isminde sevimli bir kurbağası var. Kurbağasını yüreğinde taşıyor. Şeker portakalı kitabında ki tadı bu kitabında bulamadım ama Zeze'nin haylazlıkları ile çok eğlendim. Zeze sırılsıklam aşık aşkını okuduğumuz satırlarda aşkın en çok yüreği sevgi, iyilik dolu insanlara yakıştığını bir kes daha görüyoruz. Büyükler güneşi uyandırmayı bilmezler. Öyleyse Tanrı'nın iyiliği, yarın olur da, güneşi uyandırıverir. Tüm dingin sonsuzluk için yaptığı gibi. Önemi yok, kendim için şarkı söylemeyi sürdüreceğim, çünkü ne mutlu bana ki hâlâ pişmanlık sözcüğünün ne anlama geldiğini biliyorum. Ne mutlu sana Zeze pişmanlık sözcüğünün ne anlama geldiğini bilmeyen katran karası kalplere inat senin gibi güzel yürekli çocuklar hep olsun. Zeze’nin haylazlıklarına gülmemek elde değil. (Sena Gümüş)

Bu kitap, ilk kitap olan Şeker Potakalı kadar duygusal değil. Ama bu kitapta da bir çocuğun hayal gücünün büyüklüğünü, eğlenceli maceraları, sonuna doğru da hafif bir hüznü bulacaksınız. Keyifli bir okuma oldu. İlk kitabı okuyanlar zaten beğenecektir. Okumayanlara Zeze'yi sırasıyla okumaları tavsiye olunur. (Dilan)

Kitabın Yazarı José Mauro de Vasconcelos Kimdir?

Jose Mauro de Vasconcelos (d. 26 Şubat 1920 - ö. 24 Temmuz 1984) Brezilyalı yazar.

Yazar José Mauro de Vasconcelos, 26 Şubat 1920 de Brezilya'da Rio de Janeiro yakınlarındaki Bangu kasabasında doğdu. Yarı Kızılderili yarı Portekizli, yoksul bir ailede doğan Vasconcelos iki ayrı kültürün de izlerini taşıdı. Oldukça yoksul olan ailesi, onu öğrenimini devam ettirmesi amacıyla Natal kasabasındaki amcasının yanına gönderdi. Orada 19 yaşındayken Potengi Irmağı'nda yüzmeyi öğrendi ve ilerde bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayallerini kurdu. Liseyi Natal'da bitirdikten sonra 2 yıl tıp öğrenimi gördüyse de öğrenimini yarıda bırakıp yeni hayaller peşinde Rio de Janeiro'ya gitti. Orada ilk işi boks antrenörlüğü oldu. Tarım işçiliğinin yanı sıra balıkçılık da yapan yazar, yaşamı boyunca çeşitli işlerde çalıştı. Bu durum, ona yazdığı roman ve hikâyeler için önemli kaynak sağlamıştır. Değişik ortamlarda, değişik koşullarda farklı insanlar tanıdı. İyi bir gözlemci ve usta olan bu yazarın elinde bütün bu yaşamlardan pek çok roman çıktı ortaya. Bunlar yazarın çok yönlü kişiliğinin ve içinde bulunduğu arayışın bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Genellikle romanlarında, roman karakterlerinin yaşamlarında ki zorlu yaşam koşullarını, yoksulluğu ve şiddeti tüm çıplaklığıyla anlatır; ama özellikle Şeker Portakalı ile onun devamı olan Güneşi Uyandıralım ve Delifişek gibi bazı romanları tüm bunlarla birlikte duygusallık ve iyimserlikte içermektedir. Brezilya'nın ormanlarında ya da step bölgesi sertaolarda yaşayan insanların, elmas avcısı garimpeiroların, yerlilerin, denizcilerin, değişik insanların yaşamlarından kesitleri ve ruh hallerini anlatır.

José Mauro de Vasconcelos'un yazdığı ilk eseri Yaban Muzu (1942)'dur. Beyaz Toprak (1945) isimli eseri en çok beğenilen eserleri arasındadır. Kayığım Rosinha (1961) ile ününün doruğuna çıkan yazarı dünya çapında tanıtan eseri Zéze'nin maceralarını anlatan üçleme romanın ilk kitabı olan Şeker Portakalı olmuştur. Bu romanı 12 günde yazdığını belirten yazar, eserine duyduğu sevgiyi "Ama onu 20 yıldan fazla taşıdım yüreğimde" sözüyle özetlemiştir. Eserin özgün adı O Meu Pé de Laranja Lima'dır (1968). 24 Temmuz 1984'te hayatını kaybetmiştir.

José Mauro de Vasconcelos Kitapları - Eserleri

  • Şeker Portakalı
  • Güneşi Uyandıralım
  • Delifişek
  • Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz
  • Yaban Muzu
  • Kayığım Rosinha

  • Çıplak Sokak
  • Kristal Yelkenli
  • Kırmızı Papağan
  • Japon Sarayı
  • Hayatın O Güzel Şarkısı
  • Delifişek

José Mauro de Vasconcelos Alıntıları - Sözleri

  • "...Çocuklar hep ağaçlara masal anlatırlar." (Hayatın O Güzel Şarkısı)
  • Her şey ne kadar güzeldi çocuklukta! (Kırmızı Papağan)
  • Hayal dünyasında olan her şey harikadır. (Kristal Yelkenli)
  • "Ayağımıza bir parça çamur bulaşması, günün birinde toprak olacağımızı hatırlatır. " (Delifişek)
  • "çocuktum ve senin gözlerin gibi saf bir yüreğim vardı." (Yaban Muzu)
  • Gündüz varsa, gece varsa, her zaman bir yarın da olacaktır... ____ (Japon Sarayı)

  • "Güzelliğin nesnelerde değil, kişilerin içinde olduğunu keşfetmişti. Güzellik yitip gittiğinde de, nesneler mat, sönük, inanılmayacak kadar sıradan oluyorlardı." (Kayığım Rosinha)
  • “Daha önce hiç konuşmamış mıydın ?” “Hiç konuşmamıştım. Kimse kulağını kalbime dayamamıştı.” (Kristal Yelkenli)
  • Yaşamak yeniden yaşanmaya değerdi. (Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz)
  • İnsanın dili darağacı ipinden uzundur. (Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz)
  • Amacı, yaşanmaya değer bir varlığı sürdürmekti. (Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz)
  • Ama mademki yaşıyordum, daha da büyük acılara katlanmak zorundaydım. (Delifişek)
  • Bahçenin bir köşesinde çiçek yetiştirmiştim, ailem olmadığı için de çiçekleri ailem yapmıştım. (Yaban Muzu)

  • Küçüğüm, hayat böyledir. İnsanlar hep çekip giderler... (Güneşi Uyandıralım)
  • Artık bir daha ağlamayacaktım. Bir daha hiç kimseyi asla sevmeyecektim. (Delifişek)
  • Ufff.!Ara sıra Tanrı insana acıyor. (Çıplak Sokak)
  • 'Umurumda olan şeyler her geçen gün azalıyor..' (Şeker Portakalı)
  • Yıldızlardan daha güzel bir şey var mı? (Kırmızı Papağan)
  • "Günün birinde çekip gideceğini biliyordum. Aslında bunca zaman kalabilmesi şaşırtıyordu beni. Elimden gelseydi onu bırakmazdım. Ama buna hakkım yok. (Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz)
  • "Yürüyordu. Yaşamak istiyordu. Yaşamayı dilercesine kollarını açmış yürüyordu." (Yaban Muzu)