Günışığı Hoşçakal - Ülkü Tamer Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Günışığı Hoşçakal kimin eseri? Günışığı Hoşçakal kitabının yazarı kimdir? Günışığı Hoşçakal konusu ve anafikri nedir? Günışığı Hoşçakal kitabı ne anlatıyor? Günışığı Hoşçakal kitabının yazarı Ülkü Tamer kimdir? İşte Günışığı Hoşçakal kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Ülkü Tamer
Yayın Evi: Can Çocuk Yayınları
İSBN: 9789755100784
Sayfa Sayısı: 70
Günışığı Hoşçakal Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Güneş Anne'nin milyonlarca çocuğundan biri olan Günışığı dünyaya iner yoksul bir ilkokul öğrencisi olan muharrem'in yakasına konar. Muharrem gündüzleri bir odun deposunda geceleri de bir sinemada çalışmaktadır. Babası bir fabrikada işçidir.
Günışığı Hoşçakal Alıntıları - Sözleri
- Öldüğünden beri, annesini düşünde ilk görüşüydü. Ne anlama geliyordu bu? «Annem sağ olsaydı ona sorardım,» diye düşündü.
- Gitmesem olmaz mı, Güneş anne?» «Olmaz,,. dedi Güneş. «Sen de kardeşlerin gibi gideceksin.» Günışığı, annesinin sayısız çocuğundan biriydi. Denizlerdeki kum taneciklerini sayabilirdiniz de, Güneş'in çocuklarını saya mazdınız. Güneş anne, her gün milyarlarca çocuk doğurur
- «Yeryüzünde öğrenimin yıl- larca sürdüğünü ... Bizde öğrenim birkaç saat sürer. Okula gideriz. İki derste her şeyi öğreniriz ...
- «Korkma,Muharrem,» dedi. «Düşmedim. Yanındayım. Yokoluncaya kadar da yanında kalacağım.»
- «Hem çok arkadaşım var,hem de hiç arkadaşım yok. Herkesi tanırım burada; ama kimseyle şöyle candan bir yakınlığım yok.»
- «İyi ki bir otomobilin penceresine konmamışım. İyi ki babası zengin bir çocuğun oyuncağına konmamışım. İyi ki senin yakana konmuşum, Muharrem. Arkadaşlığın bana çok şey öğretti, çok şey kazandırdı. Sağol.»
- «Güzel bir gün geçirdim seninle.» «Ben seninle güzel bir yaşantı geçirdim.» Sesi eskisi kadar güçlü çıkmıyordu artık. Derinlerden geliyordu. Muharrem kendini tutamadı,hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. «Ağlama, Muharrem,» dedi Günışığı. «Sen ağlayınca ...
- "Benim nerem çocuk?" dedi Muharrem. "Kendimi bildim bileli çalışıyorum."
- Günışığı, «Peki, ne iş yapıyor sendika?» diye sordu. «İşçilerin haklarını koruyormuş, » dedi Muharrem. «Bir işçi sendikaya girdi mi ezilmiyormuş, güven içinde oluyormuş.»
- «Benim nerem çocuk?> dedi Muharrem. «Kendimi bildim bileli çalışıyorum.>
- -Çok arkadaşın var mı? -Hem çok arkadaşım var, hem de hiç arkadaşım yok. Herkesi tanırım burada; ama kimseyle şöyle candan bir yakınlığım yok.
- Benim nerem çocuk? dedi ,Muharrem. Kendimi bildim bileli çalışıyorum.
- " Çok şey öğrettin, Muharrem. Çocukların da acı çektiğini öğrettin. "
- Benim nerem çocuk? dedi ,Muharrem. << Kendimi bildim bileli çalışıyorum. >>
- Annen kim?» «Übeyde. Öldü. » «Öldü mü? Ölmek ne de mek?» «Ne bileyim ben,» dedi Mu harrem. «Daha doğrusu, nasıl an latayım. . . Ölmek, yokolmak de mek. Yaşamamak. Annem de ya şadı, sonra öldü.» «Benim annem Güneş. O hiç ölmez. » «Gökteki güneş mi?»· «Evet.» Muharrem, «Benim babam Azmi usta,» dedi. «Senin baban kim?» «Benim babam yok,» dedi Günışığı. «Ama annem çok bü yük. Hem annem hem de babam olacak kadar büyük.» Muharrem güldü.
Günışığı Hoşçakal İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kalbimin kırıldığını hissediyorum şu an. Bir çocuk kitabı olacağını düşünmemiştim. Bir şiir kitabı beklemiştim. Bir çocuk ve sevecen bir günışığı bir araya geliyor. Günışığı, Güneş'in milyonlarca çocuğundan birisidir. Bir gün Muharrem adında bir çocuğun yakasına konar ve bir gününü onunla geçirir. Muharrem üçüncü sınıf öğrencisidir. Hayatını kazanmak için sabahları odun kesiyor, öğlenleri okul ve akşamları ise sinemada çalışıyor.. Babası da fabrika işçisi ve ne yazık ki annesi yok. Kitap sonunda ise tam bir kalp kırıklığı,ihanet, yalnızlık.. Karmakarışık duygular içine girdim.. Kitaba gelecek olursak. Dili kesinlikle bir çocuk için uygun. İçerisindeki resimler kitap konusu ve anlatılan içerikler ile uyuşuyor. Kitap kapağı sanki biraz tam anlatmıyor içeriği ama biraz da olsa yansıtıyor. Kalbim kırıldı dediğim nokta ise, Muharrem'in tam kendisini anlayan birisini bulmuşken kaybetmiş olması. Muharrem yakasına konan günışığı ile çok iyi bir ikili oluyor. Günışığı, hava kararınca ölüyor ne yazık ki.. Ama bir çocuğun bir günü o kadar güzel anlatılmış ki.. Yalnız öyle bir cümle de var ki kalbim dayanamadı. "Benim nerem çocuk?" dedi Muharrem. "Kendimi bildim bileli çalışıyorum." Dildeki ustalık, zekice kurgu.. Bir an durup düşündüm. Aceba benim yakama da bir günışığı konup benimle dertleşir mi? Güneş'in gerçekten milyonlarca çocuğu var mıdır her sabah yeryüzüne gönderdiği? Peki ya bizim arada duyduğumuzu sandığımız o sesler aslında sanılmaktan öteyse? Ya gerçekten bizimle konuşmaya çalışan bir günışığımız var ise? Bir de aceba günışığı ölmese bu cümle nasıl biterdi? «Ağlama, Muharrem,» dedi Günışığı. «Sen ağlayınca ... (Tarçınlı Süt)
Kardeşim için çocuk kütüphanesine gittiğimizde kitap seçerken memleketlim Ülkü Tamer'in bu kitabını elime alıp okumaktan geri duramadım. İçerisinde şiirlerinde aldığım hazzı rahatlıkla bulduğumu söyleyebilirim. Çocuk kitabı olmasına rağmen beni etkilemeyi başardı. İçinde geçen bir cümleyi çok defa tekrar ettirdi bana düşünceli bir şekilde "Çocukların da acı çekebileceğini öğrendim." idi yanlış hatırlamıyorsam. Çok güzeldi teşekkürler memleketlim. (Büşra dasgin)
Kitabın Yazarı Ülkü Tamer Kimdir?
Ülkü Tamer, (d. 20 Şubat 1937, Gaziantep), Türk şair, oyuncu ve çevirmen.
Robert Kolej'den 1958 yılında mezun oldu. Yayıncılık, oyunculuk ve çevirmenlik yaptı ve 1950'li yıllarda ortaya çıkan İkinci Yeni şiir akımının önde gelen temsilcilerinden biri oldu. İkinci Yeni'ye, bu akımın ana karakteristikleri oluştuktan sonra dahil olduğu halde, kendine özgü imge dünyası ve süssüz, sade söyleyişiyle dikkati çekti. Çoğunlukla keskin bir ironiyle örülmüş derin acıların ve beşeri trajedilerin dile geldiği şiirlerinde 1970'lerden sonra toplumsal duyarlıklar da öne çıktı.
İlk şiiri 1954 yılında Avni Dökmeci'nin yönetimdeki Kaynak Dergisi'nde yayımlandı: "Dünyanın Bir Köşesinden Lucia".
Şiirleri 1954'den itibaren Kaynak, Pazar Postası, Yeditepe, Yeni Dergi, Papirus, Sanat Olayı gibi dergilerde yayımladı. 1967'de Yeditepe Şiir Armağanı'nı kazandı.
"İkinci Yeni'nin, çağdaş İngiliz şiirini yakından izleyen, çevirileryapan, Batı etkilerine açık bir şairiydi. Özellikle 1960'ların ikinciyarısında yazdıklariyla kapalı şiir anlayışının kusursuz örnekleriniverdi. Toplumsal sorunlara yönelirken de şiirin düzeyini düşürmedi." (Memet Fuat, 1985)
Ayrıca Ahmet Kaya 'nın Başkaldırıyorum ve An Gelir albümünde seslendirdiği "Gül Dikeni" ve "Üşür Ölüm Bile"nin bestecisidir. Zülfü Livaneli´nin seslendirdiği "Memik Oğlan" ve tabii ki "Güneş Topla Benim İçin" ve Grup Yorumun "Düşenlere" türküsünün de söz yazarıdır.
Ülkü Tamer Kitapları - Eserleri
- Alleben Öyküleri
- Yanardağın Üstündeki Kuş
- Güneş Topla Benim İçin
- Tarihte Yaşanmamış Olaylar
- Yaşamak Hatırlamaktır
- Ben Sana Teşekkür Ederim
- Bir Adın Yolculuktu
- Günışığı Hoşçakal
- Pullar Savaşı
- Sinema Dedi ki...
- Seçme Şiirler
- Şeytanın Altınları
- Virgülün Başından Geçenler
- Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği
- İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür
- Soğuk Otların Altında
- Sanat Sınavı
- Sanat Yolculukları
- Kırıp Dökmeden
- Gök Onları Yanıltmaz
- Güzel Sözler
- Antep Neresi
- Sıragöller
- Büyük Sözler
- Ezra İle Gary
- Lucia - Kitaplarına Girmemiş Şiirleri
- Çocuklara Genel Kültür
- On Kısa Oyun
- Tele Yunus
Ülkü Tamer Alıntıları - Sözleri
- Haydar Ergülen'in bir sözünü hatırlıyorum: “Şair ne zaman şiirine benzer? Elbette şiirinin önüne geçmediği zaman, şiirinden bir adım, birkaç adım geride durduğu zaman.” “Şiirinin önüne geçmeyen şair” deyince, aklıma ilk gelen ad Ahmet Muhip Dıranas oluyor. Dıranas, Kar'ını, Olvido'sunu yazmış, Ergülen'in deyimiyle “kendini şaman büyücüsü, eski zaman bilicisi” olarak görmemiş, “şiirinin omuzunda bir yük olarak durmamış”tır. Necatigil de öyleydi. Cahit Külebi de. Necati Cumalı da. O kuşağın birçok şairi de. Yazdıklarını serçeler gibi gökyüzüne salıyor, ama kartallaşıp onların peşine düşmüyorlardı. Şairligin değil, şiir yazmanın tadını çıkarıyorlardı. Birer kartaldılar aslında. Ama uçurdukları serçelere hükümdarlık taslamıyorlardı hiçbir zaman. Birlikte kanat çırpıyorlardı. (Sanat Yolculukları)
- “Sevginin karşıtı nefret değildir, ilgisizliktir.” (Sinema Dedi ki...)
- Aa-ii, aa- ii, hav hav biraz kukuriku, biraz da miyav miyav! Dünyanın en güzel korosuydu bu, (Şeytanın Altınları)
- «Yeryüzünde öğrenimin yıl- larca sürdüğünü ... Bizde öğrenim birkaç saat sürer. Okula gideriz. İki derste her şeyi öğreniriz ... (Günışığı Hoşçakal)
- "Her gün en az bir kere geceden geçtin Bir adın yolculuktu, bir adın başka " (Bir Adın Yolculuktu)
- “umutların arasından kirpiklerin karasından döşte bıçak yarasından güneş topla benim için” (Güneş Topla Benim İçin)
- İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür. (Güneş Topla Benim İçin)
- O eski bir güvercindi, bıraktı beni onlara, Götürmedi kanatlarından bir başka yalnız suya, Geçti çocuk gölgelerinden, dönmedi artık, Yapacak işleri vardı utanmaktan başka. Ey benim yalnızlığım! Bu kadar eğilmeselerdi üstüne senin. Bu kadar anlatmasalardı seni. N'olurdu Soğuk otların altında büyük çocuklar. Oraya da gitmesek, ey benim yalnızlığım! Evet, soğuk otların altında kuş mezar- ları vardır belki. Ben yalnız seni istedim belki. Ben yalnız bütün ormanı belki. Ben yalnız ışıklarını şehrin. En kötü alışkanlığım benim galiba yaşamaktı. Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün, Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün; Serinlik vurdun korulara, canlandı serçelerim; Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata, Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta. Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da. (Soğuk Otların Altında)
- sende buldum dergilerde resimlerini gördüğüm denizi. (Bir Adın Yolculuktu)
- Ağlıyorlar da Ne kadar baksalar yağmura o kadar Ölüyorlar. (Lucia - Kitaplarına Girmemiş Şiirleri)
- Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor. Köpeklerin bakışlarında birer keman tadı. ..... İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür. (İçime Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür)
- “Gece boyunca düşünüyorsun. Düşünmek, kanamaktır. Sadece bedenden dışarı akmaz kan. İnsanın kendi içine de akar.” (Tarihte Yaşanmamış Olaylar)
- Beni bekledinse Yağmurda karda Beni bekledinse Deli rüzgarda Beni bekledinse Yorgun yıllarda Susuz yüreğimde çiçekler açar Çorak yüreğimde çiçekler açar (Seçme Şiirler)
- Son söz Albert Einstein’den: “Benim savaş karşıtlığım, herhangi bir entelektüel kuramdan kaynaklanmıyor; zulmün, alçaklığın her türüne karşı duyduğum derin nefretten kaynaklanıyor.” (Kırıp Dökmeden)
- Genç bir oyuncu, George Bernard Shaw'a, doğduğu İrlanda'yı bırakıp da neden İngiltere'ye yerleştiğini sordu. “Öyle dağlarda düşler içinde dolaşıp durarak yaşamımı sürdüremezdim.” dedi Shaw. “İngiltere, İrlanda'yı ele geçirmişti. Ben de gelip İngiltere'yi ele geçirmek istedim. Bunda da başarılı oldum.” (Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği)
- "Bir tek yazardan çalarsan düpedüz hırsızlıktır; ama birçok yazardan çalarsan, bunun adı araştırmadır." (Sanatın ve Edebiyatın Dayanılmaz Hafifliği)
- Her din, öteki dinler kadar doğrudur. -Burton (Güzel Sözler)
- "Aman, kendini asmış yüz kiloluk bir zenci, Üstelik gece inmiş, ses gelmiyor kümesten; Ben olsam utanırım, bu ne biçim öğrenci? Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten. İyi nişan alırdı kendini asan zenci, Bira içmez ağlardı, babası değirmenci, Sizden iyi olmasın, boşanmada birinci... Çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen." (Soğuk Otların Altında)
- Bir el, öteki eli; iki el de bütün yüzü yıkar. -John Florio (Güzel Sözler)
- Demek insanın yüreğinde bir şeyler birikiyor. (Alleben Öyküleri)