Güvenlik, Toprak, Nüfus - Michel Foucault Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Güvenlik, Toprak, Nüfus kimin eseri? Güvenlik, Toprak, Nüfus kitabının yazarı kimdir? Güvenlik, Toprak, Nüfus konusu ve anafikri nedir? Güvenlik, Toprak, Nüfus kitabı ne anlatıyor? Güvenlik, Toprak, Nüfus PDF indirme linki var mı? Güvenlik, Toprak, Nüfus kitabının yazarı Michel Foucault kimdir? İşte Güvenlik, Toprak, Nüfus kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Michel Foucault

Çevirmen: Ferhat Taylan

Orijinal Adı: Lectures at the College de France, 1977-78: Security, Territory and Population

Yayın Evi: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

İSBN: 6053993254

Sayfa Sayısı: 392

Güvenlik, Toprak, Nüfus Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

1970’li yılların ilk yarısındaki derslerini adli, cezai pratiklere ve kapatılma sorununa ayıran Foucault, 1978 senesindeki bu derste disiplini değil yönetimi, kapatılmayı değil dolaşımı, hapishaneyi değil insanları özgürlükle yönetme tekniği olarak liberalizmi ele alıyor. Modern devletin tarihini yönetim sanatlarının bir parçası olarak okurken, bu sanatların soybilimini de Doğu’daki çoban-kral figürüne bağlayan Foucault, bu derste daha önce başvurduğu yöntem ve analizleri köklü bir biçimde dönüştürerek, aradan geçen zamanda dünya çapında büyük ilgi uyandıran “yönetimsellik” ve “pastoral iktidar” gibi kavramları geliştiriyor.

Ancak, modern politikanın “devlet aklı” gibi temel meselelerinin, polis gibi başat kurumlarının ortaya çıkışının incelendiği Güvenlik, Toprak, Nüfus dersi, parlak bir siyasi tarih denemesinin çok ötesinde bir etkiye sahip. Foucault’nun nüfusun şehircilik politikaları üzerinden yönetilmesi ya da pastoral iktidar karşısındaki “tutum ayaklanmaları” konusundaki analizleri, bu düşüncenin bugün bizler için hala ne denli canlı ve önemli olabileceğini ortaya koyuyor.

Güvenlik, Toprak, Nüfus Alıntıları - Sözleri

  • Fakat benim yaptığım, bir şekilde -ve tamamen olgusal nedenlerle- felsefeyle, yani hakikatin politikasıyla -zira “ felsefe” kelimesinin bundan başka bir tanımını göremiyorum- ilgisi olan bir şey.
  • Bugün devlet aşkının ya da devlet tiksintisinin yarattığı büyülenmeyi biliyoruz; devletin doğuşuna, tarihine, ilerlemelerine, iktidarına, suiistimallerine ne kadar önem verildiğini biliyoruz. Devlet sorununa verilen bu aşırı önemi bence iki biçimde görüyoruz. İlk olarak doğrudan, duygusal ve trajik bir biçimde: Karşımızdaki soğuk canavara³⁹ dair lirik biçim. Devlet sorununa aşırı önem vermenin ikinci biçimi -k i bu da paradoksal bir biçim, çünkü görünüşte indirgemeci-, devleti örneğin üretim güçlerinin gelişimi, üretim ilişkilerinin yeniden üretilmesi gibi bazı işlevlere indirgeyen çözümlemedir; ve devletin bu başka şeylere göre indirgenmiş rolü, buna rağmen devleti saldırılacak hedef ve -çok iyi bildiğiniz gibi- ele geçirilmesi gereken ayrıcalıklı konum olarak mutlak şekilde temel hale getirir. Oysa devlet, ne şimdi, ne de tarihi boyunca, böyle bir birliğe, böyle bir bireyselliğe, böyle sıkı bir işlevselliğe, hatta bu öneme sahip olmadı. Devlet belki de önemi sanıldığından çok daha az olan melez bir gerçeklikten ve mitleştirilmiş bir soyutlamadan başka bir şey değil. Belki. Bizim modernliğimiz, yani bugünümüz [actualite] için önemli olan, toplumun devletleştirilmesi değil, daha ziyade benim devletin “yönetimselleştirilmesi” olarak adlandırdığım şeydir. ³⁹ Nietzsche’nin bu ifadesi anarşist söylemler tarafından sıkça tekrarlanır: Bkz. Ainsi Parlait Zarathoustra, [Böyle Buyurdu Zerdüşt], çev. G. Bianqui, Aubier, Paris, 1946, s. 121, Bölüm I, “Yeni idol”: “Devlet tüm canavarlar içinde en soğuk canavardır |das kälteste aller kalten ungeheuerl Yalan söylerken bile soğuktur. Ve işte yalanını ağzından kaçırır: Ben, devlet, halkın kendisiyim."
  • Diğerinin vicdanım yöneten kişi, bu vicdanın gizli kıvrımlarını keşfeden, işlenen günahların ve maruz kalınan ayartmaların itiraf edildiği kişi, yani şerri görmeye, tespit etmeye, keşfetmeye davet edilen bu kişinin kendisi, ayartılma tehlikesi taşımayacak mıdır? Ona gösterilen şer, tam da yerinden edildiği için yönettiği kişinin vicdanını rahatlatmasını sağlayacak bu şer, vicdan idarecisinin ayartılması tehlikesini yaratmayacak mı? Acaba bu kadar korkunç günahları öğrenmek, bu kadar güzel günahkârlar görmek, tam da koyunun ruhunu kurtardığı anda kendi ruhunun ölümüne sebebiyet vermeyecek mi?
  • Kolaydır, çünkü doğanın tamamı insana ihtiyacı olan her şeyi sağlar: Yiyecekler ağaçlardan gelir, hava o kadar ılımandır ki insanların ev inşa etmelerine gerek kalmaz, herkes yıldızların altında uyur ve ölür ölmez yaşama geri döner. İşte tanrısallığın başkanlık ettiği şey bu mutlu sürüdür, yemek bolluğu içinde yaşayan, sürekli yeniden hayata dönen, zorluk ve tehlike görmemiş bu sürüdür. Tanrı onların pastörüdür ve bu yüzden, der Platon, “ tanrı onların pastörü olduğu için politik bir oluşuma ihtiyaçları yoktur.
  • En kötü isyanlar mideden kaynaklanır.
  • Açlık ve kanaat, işte ayaklanmanın iki hammaddesi budur.
  • Peki nasıl olmuştur da nüfus sorunu yönetim sanatı önündeki engellerin kalkmasına imkân vermiştir? Nüfus perspektifi ya da nüfusa özgü fenomenlerin gerçekliği, nihai olarak aile modelinin terk edilmesini ve bu ekonomi kavramının başka bir şeyin üzerine yoğunlaştırılmasını sağlamıştır. Gerçekten de, bu aşamaya kadar idari çerçevelerin içinde ve dolayısıyla hükümranlığın içinde işlemiş olan bu aynı istatistik, giderek nüfusun kendine özgü düzenliliklerinin olduğunu keşfeder ve gösterir: Nüfusa ait ölüm sayısı, hasta sayısı, kaza düzenlilikleri. İstatistik aynı zamanda nüfusun kendi toplu varoluşuna dair etkiler barındırdığını ve bu fenomenlerin aile fenomenlerine indirgenemeyeceğini gösterir: Örneğin büyük salgınlar, endemik yayılımlar, çalışma ve zenginlik döngüsü için durum böyledir. İstatistik yine nüfusun, kendi hareketleri, yapıp etme biçimleri ve etkinliği üzerinden belirli ekonomik etkilere sahip olduğunu gösterir. İstatistik, nüfusa özgü fenomenlerin nicelendirilmesini sağlayarak, nüfusun ailenin küçük çerçevesine indirgenemeyecek olan özgüllüğünü ortaya koyar.

Güvenlik, Toprak, Nüfus İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Güvenlik, Toprak, Nüfus PDF indirme linki var mı?

Michel Foucault - Güvenlik, Toprak, Nüfus kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Güvenlik, Toprak, Nüfus PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Michel Foucault Kimdir?

Michel Foucault Fransız düşünür, sosyal teorist, tarihçi, edebiyat eleştirmeni, antropolog ve sosyolog. 15 Ekim 1926’da Poitiers'de doğdu. Babası, oğlunun kendi kariyerini takip etmesini isteyen bir cerrahtı. Foucault, Saint-Stanislas Okulunu bitirdikten sonra, saygın bir okul olan Paris’teki 4. Henry Lisesi’ne girdi. 1946’da, daha önce sınavlarında başarısız olduğu École Normale Supérieure’e kabul edilen dördüncü öğrenciydi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Poitiers, Alman ordularının işgali altında kaldı.

Maurice Merleau-Ponty ile felsefe çalıştı. 1948’de felsefe diplomasını, 1950’de psikoloji diplomasını aldı ve 1952’de psikopatoloji diplomasıyla ödüllendirildi. 1950-1953 yılları arasında Fransa Komünist Partisi'nde yer almıştır. Partiye girişi Louis Althusser aracılığıyla olmuştur. Ancak Stalin'in Sovyetler Birliği'nde izlediği politikalar onu partiden soğutmuş ve bir süre sonra partiden ayrılmıştır.

1954’ten itibaren dört yıl İsveç’te Uppsala Üniversitesi’nde doktora tezini yazdı. Zamanın Uppsala Üniversitesinin pozitivist damarı Foucault'un tezini bilimsel bulmayıp kabul etmedi. Birer yıl da Varşova ve Hamburg Üniversitelerinde Fransızca öğretti. 1960’da Fransaya Clermont-Ferrand Üniversitesine felsefe bölüm başkanı olarak döndü. "Delilik ve Medeniyet" (Folie et déraison. Histoire de la folie à l'âge classique) kitabındaki teziyle doktorayla ödüllendirildi. Aynı yıl Foucault, kendinden on yaş küçük olan felsefe öğrencisi Daniel Defert’la tanıştı. Defert’ın politik aktivizmi çalışmalarında ona yol gösterdi. Foucault, Defert’la aralarındaki ilişki için çok sonraları bunun zaman zaman da aşka benzeyen uzun soluklu bir tutku ilişkisi olduğunu söyledi.

Foucault’nun ikinci önemli eseri "Kelimeler ve Şeyler" (Les mots et les choses) 1966’da yayımlanan karşılaştırmalı bir ekonomi, doğa ve dil bilimleri çalışmasıydı. Çok satan bu kitap Foucault’nun adının tanınmasında büyük rol oynadı.

1966-1968 arasında Defert’la birlikte Tunus’a gitti ve birlikte tekrar Paris’e döndüler. Foucault, Vicennes’deki Paris-VIII Üniversitesi’nde Felsefe bölüm başkanı oldu, Defert da sosyoloji bölümünde ders vermeye başladı. 1968 öğrenci hareketinden oldukça etkilendiler. Aynı yıl Foucault başka aydınlarla beraber Hapishane Bilgilendirme Grubu’nu (Groupe d'information sur les prisons) kurdu.

1969’da "Bilginin Arkeolojisi"’ni (Archéologie du savoir) yayımladı. 1970’de en önemli araştırma enstitülerinden biri olan Fransa Koleji’ne Düşünce Sistemleri Tarihi profesörü olarak seçildi. 1975’te belki de en etkili kitabı olan "Hapishanenin Doğuşu"’nu (La naissance de la prison) yayımladı.

Ömrünün kalan yıllarında kendini "Cinselliğin Tarihi" (Histoire de la sexualité) çalışmasına adadı. 1976’da ilk cildini yayımladı, çalışmasını tam bitirememiş olsa da ikinci ve üçüncü ciltler 1984’teki ölümünden hemen sonra yayımlandı.

1978'li yıllarda İran'da Şah karşıtı gösteriler ayyuka çıktığında Foucault, Corriere della Sera ve Le Nouvel Observateur dergilerine muhabirlik yapmış, İran'ı ziyaret etmiştir. Paris'te Ayetullah Humeyni ile görüşmüş, İran'daki muhalefet liderleri ve gösteriye katılan insanlarla mülakatlar gerçekleştirmiştir. İran'a ilişkin "Ruhsuz dünyanın ruhu" gibi yazdığı makaleler ve kullandığı "siyasi ruhanilik" kavramı ilginçtir. Bu makaleler İngilizceye çok sonradan tercüme edilmiş, özellikle 11 Eylül saldırılarının ardından ilgi görmüş; siyasal İslam, İran-Batı ilişkileri bağlamında incelenen metinler olmuştur.

Michel Foucault, daha çok toplumdaki daimi doğruları inceleyen bir filozoftu. Nietzsche ve Heidegger’in düşüncelerinden oldukça etkilenen Foucault, çalışmalarında çoğunlukla Karl Marx ve Sigmund Freud’un fikirleriyle mücadele etti. Hapishaneler, polis, sigorta, delilik, eşcinsellik ve sosyal haklar konularında çalıştı. Bütün çalışmalarını modernitenin bireyler üstündeki etkisi ve getirdiği yeni iktidar ilişkileri üstüne kurdu. Öte yandan Gerard Raul'a verdiği röportajda post-modernist yahut post-yapısalcı olarak tasnif edilmeyi reddettiğini söylemiştir.

25 Haziran 1984'te Paris'te yakalandığı AIDS hastalığı nedeniyle vefat etmiştir.

Foucault' un felsefi yönünün anlaşılması, bir sosyal bilimler öğrencisi için aşılması ayrıcalık getirecek bir eşiktir. Foucault toplumdaki daimi doğruların oluşum sürecini modernist bir bakış açısı olarak görür ve kökten reddeder. Postmodernite kendini genel geçer doğruların aksine hareket eden bireylerde ve düşünüşlerde bulur. Bu nedenledir ki Foucault deliler üzerinde araştırmalar yapmıştır. Deliler ona göre toplumun daimi doğrularına uygun hareket edemeyen bireylerdir. Toplumun genelini bir oda içerisinde gören Faucault bütün düşüncelerin, hareketlerin bu daimi doğrular çerçevesinde yahut kıskacı altında ortaya çıktığını iddia eder. Gay, lezbiyen, transseksüel, biseksüel oryantasyonlar daimi doğrulardan ayrı doğrular çerçevesinde oluştukları için postmodernitenin varoluşunu ve moderniteden çıkıldığını gösterir (modernite bu kavramları asla kabul edemezdi). Foucault kendi çalışmalarının bile genel geçer daimi doğrulardan olmaması gerektiğine inanır ve çalışmalarının kullanıldıktan sonra atılmasını öğütler.

Michel Foucault Kitapları - Eserleri

  • Bu Bir Pipo Değildir
  • Hapishanenin Doğuşu
  • Deliliğin Tarihi
  • Cinselliğin Tarihi
  • Doğruyu Söylemek
  • Kelimeler ve Şeyler
  • Akıl Hastalığı ve Psikoloji
  • Bir Aile Cinayeti
  • Güzel Tehlike
  • Büyük Yabancı
  • Bilginin Arkeolojisi
  • Özne ve İktidar
  • İktidarın Gözü
  • Toplumu Savunmak Gerekir
  • Entelektüelin Siyasi İşlevi
  • Büyük Kapatılma
  • Hermenötiğin Kökeni
  • Kliniğin Doğuşu
  • Yapısalcılık ve Post Yapısalcılık
  • Rezil İnsanların Yaşamı
  • Söylemin Düzeni
  • Eleştiri Nedir? - Kendilik Kültürü
  • Psikoloji ve Ruhsal Hastalık
  • Deliliğin Tarihine Giriş
  • Sonsuza Giden Dil
  • Felsefe Sahnesi
  • Raymond Roussel: Ölüm ve Labirent
  • Biyopolitikanın Doğuşu
  • Güvenlik, Toprak, Nüfus
  • Yedinci Meleğe Dair Yedi Bahis
  • Manet
  • Kliniğin Doğuşu
  • Marx'tan Sonra
  • Ders Özetleri
  • Öznenin Yorumbilgisi
  • Bilme İstenci Üzerine Dersler
  • Öznellik ve Hakikat
  • Dostluğa Dair
  • Nietzsche, Freud, Marx
  • Of Other Spaces, Heterotopias
  • Özgürlük ve Bilgi
  • Hakikat Cesareti Kendinin ve Başkalarının Yönetimi 2
  • Kliniğin Doğuşu
  • Söylem ve Hakikat
  • Religion and Culture
  • Language, Madness, and Desire
  • Kelimeler ve Şeyler İnsan Bilimlerinin Bir Arkeolojisi
  • İqtidar. Nəzarət. Cəmiyyət
  • Dream and Existence
  • The Order of Things

Michel Foucault Alıntıları - Sözleri

  • ''[...] Psikanalizin size öğretebileceği tek şey, sizin bir efendi aradığınızdır.'' (Felsefe Sahnesi)
  • Geleneksel biçimi içinde tarih,geçmişin anıtlarını "belleğine yerleştirmek",onları doküman haline dönüştürmek ve çoğunlukla kendiliğinden sözlü olmayan ya da sessizce söylediği,söylediklerinden başka olan bu izleri konuşturmak girişiminde bulunuyordu;tarih,günümüzde dokümanları anıtlar haline dönüştürürken,insanlar tarafından bırakılmış izlerin çözüldüğü ve bulundukları oyukta tanınmaya çalışıldıkları yerde,ayırımın,gruplandırmanın,anlamlı kılmanın,ilişkiye sokmanın,birlikler oluşturmanın söz konusu olduğu bir öğeler yığınını gösterir. Tarih,dilsiz anıtların,cansız izlerin,bağlantısız nesnelerin ve geçmişe terk edilmiş şeylerin disiplinli olarak,arkeolojinin tarihe yöneldiği ve ancak tarihsel bir söylemin yeniden kurulmasıyla anlam kazandığı bir zamandı;kelimeler üzerinde biraz oynamak suretiyle denilebilir ki günümüzde,tarih arkeolojiye,anıtın esas tanımına yönelir. (Bilginin Arkeolojisi)
  • Hastalık, doğanın karşısında değildir, tersine çevrilmiş bir süreçte, doğanın ta kendisidir. (Akıl Hastalığı ve Psikoloji)
  • Sıradan olanı oluşturan her şey, önemsiz detaylar, siliklikler, görkemsiz günler, o bildik yaşam anlatılabilirdir ve anlatılmalıdır, hatta daha iyisi, yazıya geçirilmelidir. (Rezil İnsanların Yaşamı)
  • bilgi faydaya karşıttır,zira onaylamaya ve itiraza yer verilmesi gereken bir oyundur. (Bilme İstenci Üzerine Dersler)
  • "Birbirimizi yorumlamaktan başka bir şey yapmıyoruz" (Kelimeler ve Şeyler)
  • Yaşamın ta kendisinin siyasi stratejilerde ortaya sürülmesi Foucault’ya göre bir toplumun “modernliğe girme eşiği”dir. “İnsan, binlerce yıl boyunca Aristoteles için neyse o olmuştur, yani yaşayan ve buna ek olarak siyasal bir varlık olma yeteneğine sahip olan bir hayvan; modem insan, bir canlı varlık olarak yaşamını kendi siyaseti dahilinde söz konusu eden bir hayvandır." (Özne ve İktidar)
  • ''Tırtıklanmış bir söylemin göbeğinde yaşıyoruz.'' (Felsefe Sahnesi)
  • Düşüncelerin tarihi,... başlangıçların ve bitimle­rin disiplini, belirsiz sürekliliklerin ve geri dönüşlerin betimlen­mesi, tarihin çizgisel biçiminin içindeki gelişmelerin yeniden kuruluşudur. Fakat düşüncelerin tarihi aynı zamanda her alanda­ki bütün karşılıklı ilişkiler ve aracılar oyununu betimleyebilir: o bilimsel bilginin nasıl yayıldığını, felsefî kavramlara nasıl yer verdiğini, ve muhtemelen edebî eserlerde nasıl biçim ka­zandığını gösterir; problemlerin, kavramların, temaların dile ge­tirildikleri felsefî alandan bilimsel ya da siyasal söyleme doğru nasıl yer değiştirebildiklerini gösterir; eserleri kuramlarla, alış­kanlıklarla ya da sosyal davranışlarla, tekniklerle, ihtiyaçlarla ve sessiz pratiklerle ilişkiye sokar; söylemin en çok özümsenmiş biçimlerini, somut görünüm içinde, onların doğuşunu gör­müş olan büyüme ve gelişme ortamında, yeniden canlandırmaya çalışır. Bu durumda düşüncelerin tarihi birbirinin içine girmele­rin disiplini, eserleri çevreleyen, onları belirginleştiren, yeniden birbirlerine bağlayan ve kendileri olmayan her şeyin içine onları yerleştiren aynı merkezli dairelerin betimlenmesi olmaktadır. (Bilginin Arkeolojisi)
  • “Dünya özü itibarıyla her noktada farklıdır; tüm noktalar üzerinde ağırlığa sahiptir, tüm noktalar direnç gösterir ve sonuç olarak ortaya çıkanlar her durumda birbirleriyle mükemmel bir uyumsuzluk halindedir.” (Bilme İstenci Üzerine Dersler)
  • Nihayetinde eleştiri ,kendinden başka bir şeyle ilişki içinde var olur ancak .Bilmeyeceği ve olmayacağı bir gelecek ya da hakikat için bir araç bir vasıtadır polislik yapmak istediği ama yasa yapma kudretinin olmadığı bir alanda gözetmenliktir. (Eleştiri Nedir? - Kendilik Kültürü)
  • Sağlık, ahiret mutluluğunun yerini alıyor, diyordu Guardia. (Kliniğin Doğuşu)
  • ... hakikate erişmek üzere işleme konan bilgi biçimleri gibi, ortaya çıkan bilgi içerikleri ve özneleşme etkileri de her çağda farklıdır. Demek ki genel ve evrensel bir özne tarihi yapılamaz: Kişinin kendisiyle ve hakikatle kurduğu ilişkinin biçimine bağlı olarak, ortaya çıkacak özne de değişecektir. (Öznellik ve Hakikat)
  • Mutluluk, hayatta insanın kendisini ne kadar güzel oyalabildiği ile doğru orantılıdır. Mutlu hissediyorsanız siz bu işi güzel yapıyorsunuz demektir. (Deliliğin Tarihi)
  • Ölmek için acele ediyorum (Bir Aile Cinayeti)
  • Günümüzün dünyası şizofreniyi mümkün kılmaktadır, bu dünyanın, olayları yoluyla insani olmayan ve soyut olmasından dolayı değil, aksine kültürümüzün bu dünyayı, onun içinde insanın artık bizzat kendisini tanıyamaması şeklinde okumasından dolayıdır. (Psikoloji ve Ruhsal Hastalık)
  • “Ben iktidar mekanizmasını düşündüğümde, iktidarın bireylerin tohumuna kadar ulaştığı, bedenlerine eriştiği, hâl ve tavırlarına, söylemlerine, öğrenimlerine, gündelik yaşamlarına sindiği kılcal var olma biçimini düşünüyorum.” (İktidarın Gözü)
  • Akıl bilgiyi defalarca ve defalarca ikiye ayırdı. (Yapısalcılık ve Post Yapısalcılık)
  • Kopuk olayların ortaya çıktığı alanı saflığı içinde göster­mek, onu hiçbir şeyin üstesinden gelemeyeceği bir yalnızlığın içine yeniden yerleştirmeye girişmek değildir. Bu onu yeniden kendi üzerine kapatmak değildir; bu kendisinde ve kendisindeki ilişki oyunlarını betimlemek için kendini serbest bırakmaktır. (Bilginin Arkeolojisi)
  • Bir fikrin kendi kendine bir iktidara sahip olmadığının doğal olduğunu düşünmüyor musunuz? (Hermenötiğin Kökeni)