Hallaç - Leyla Erbil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Hallaç kimin eseri? Hallaç kitabının yazarı kimdir? Hallaç konusu ve anafikri nedir? Hallaç kitabı ne anlatıyor? Hallaç kitabının yazarı Leyla Erbil kimdir? İşte Hallaç kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Leyla Erbil

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789754586107

Sayfa Sayısı: 126

Hallaç Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Leylâ Erbil daha ilk öykü kitabı Hallaç'ta alışılmış öykü yazımını zorlar, öykünün sınırlarını kurcalar. Dünyaya bakışında döneminin öbür yazarlarından farklı bir tutum içindedir. Burjuva yaşamasının yapaylığını, ikiyüzlülüğünü, kaypaklığını gözlemcilikle verir. Hallaç'taki "İncik Boncuk" öyküsünü imleyelim...

-Selim İleri-

"İyice güzel olduğum bi gündü. Yola çıkmadan önce, garın sinek pislikli aynasında bile görmüştüm bunu. Bakılası, konuşulası, ardına düşülesi bi günümdü. Kız birden, dergilerini yanına atıp nereye gittiğimi sordu. Aldırmayayım, duymazlıktan geleyim de, benim de onu hiç önemsemediğimi anlasın, içerlesin, dedim önce; ama üç dört saat daha bu odacıkta tutsak kalacağım düşünüyle yanıtladım onu. Kendisinin de oraya gittiğini söyledi. Sözden söze geçerek de, annesinden döndüğünü, iki yıldır evli olduğunu, kocasının kırk dokuz numara kundura giydiğini, sevişerek evlendiğini saydı döktü. Ağzını büzerek yarım yarım konuştuğundan, ne dediğini anlayamıyor, hemen hemen her sözünü yeniden söyletiyordum. Bu yüzden, tek konuşmalık süre katmerleniyor, konuları da ilgilendirmediğinden beni, yeniden sıkılmaya başlıyordum. Tüm yolcuların, yolcu olmayanların da, bi annesi, bi kocası-karısı, masası, boyu bosu vardı şüphesiz."

"İncik Boncuk" adlı öyküden...

Hallaç Alıntıları - Sözleri

  • ... öylesi ilgisizim her nenlerle, kim bilir -artık nedenleri çözümleyemeyesi- uzaklamalarda olduğumdan, soyutlaştığımdan.
  • Onlara yazmam ben, anlamazlar beni..
  • Mutsuzluk. Binlerce kez düşünmedim mi bunları. Artık hepsi bayağı olmuş. Bayağı. Bayağı ya da komik. Değişen ne var? Hiç. Bayağılıklar değişmiyor ama, yıllar yılı önünde tutuyor kişiyi.
  • Kemiklerim sızlıyor hep. Uykulara sabahları dalıyorum.
  • Güzel değilim hiç. Sevmemişlerdir beni herhalde. Zaten nasıl sever kişi? Ben sevmiş miydim ki?
  • “Görüyorsun ya, kötülüğümü biraz da başkaları körüklüyorlar, şimdi tüm gücüm kötülükte, yeni kötülükler yeni yeni güçler aşılıyor gövdeme.”
  • Kişilerin aramızda bilinenden ayrı olan ve her kişinin ötekinden ayrı olan ikinci bir dirimleri yok mu?
  • Cezaların en kötüsü, en zararlısı bağışlamaktır.
  • (...) konuşulmak, dostlanmak, gülmek gereksinmesindeydim alabildiğine.
  • Güzel değilim hiç. Sevmemişlerdir beni herhalde. Zaten nasıl sever kişi? Ben sevmiş miydim ki?
  • Gitgide içeri kaçıyorum ben. Ötekiler durmadan çoğalıyorlar.
  • Güzel değilim hiç. Sevmemişlerdir beni herhalde. Zaten nasıl sever kişi? Ben sevmiş miydim ki?

Hallaç İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kaçış!: Hallaç Leyla Erbil’in ilk öykü kitabı imiş, benim ise ilk okuduğum kitabı. Baş kaldıran, meydan okuyan, “ben varım, buradayım” diyen, “sizin hakkımda ne düşündüğünüz benim hiç umurumda değil” diyen, “değerlerinizi umursamıyorum, sizi umursamıyorum, kendimi de umursamıyorum” diyen öyküler bunlar. Böyle yazınca belki tanıdık geldi size de; zira böyle insanlar çoktur çevremizde. Hatta dürüst olmak gerekirse hepimizde az-çok bir parça vardır bu aykırı ruh halinden; fark edilmeye çalışmak, dinlenmek, önemsenme isteği; olmayınca da hayata ve insanlara karşı tepki, mutsuzluk, çaresizlik, belki öfke. Ama Leyla Erbil’in kahramanları bu genel bilinirlikten çok daha farklılar. Onlar bu meydan okumayı yetersizlikten, toplum dışına itilmişlikten, hınçla, öç alma psikolojisiyle yapmıyorlar. Böyle olmayı tercih ediyorlar. Toplumun genel normlarına uygun davranmayı açıkça ve net bir dille reddediyorlar. Nezaket kuralları, genel geçer sohbet konuları, her türlü ritüel, her türlü standart davranış kalıbı onların karşı çıktıkları. “Aman insanlar yanlış anlamasın” diye, “senden bunu beklerler” diye, “senin görevin bu” diye başlayan hiçbir cümle onlara hitap etmiyor. Sessiz ama kararlı protestoları ile samimiyetsiz buldukları bu düzenin karşısına cesurca dikiliyorlar. Bireyin varlık sorunlarına eğilen bunaltıcı, varoluşçu öyküler bunlar; kaçış, iç sıkıntısı, anlaşılmazlık, bunalım genel temaları. O yüzden keyifli bir okuma sunmuyor okura Leyla Erbil. Bir de kullandığı değişik kelimeler ve vurgularla okunmayı iyice zorlaştırdığından verdiği zevk iyice azalıyor; kahramanların derdinin ne olduğunu anlama merakınız olmasa elinizden atıvereceksiniz kitabı; o derece. Ama etkileyici ve sarsıcı bir dili var. Kelimelerle güzel oynuyor Leyla Erbil, kısacık öykülerinde, o 4-5 sayfada sizi o depresif moda sokuveriyor nasıl olduğunu anlamadan. Onun da kahramanları ile birebir aynı şekilde düşündüğünü hissediyorsunuz okurken; açıkça farkediyorsunuz ki o, okuyucusuna kendini beğendirme kaygısı ile yazmamış. O yüzden sizin kendisi hakkında ne düşündüğünüzle de zerrece ilgilenmiyor. İşte bu özgünlüğü ile beni etkiledi Leyla Erbil. Okumaya çok zor başlamışken giderek içine çekti beni öyküleri ve cesareti. Yazarın hiç umurunda olmadığını biliyorum ama yine de söyleyeyim; tüm diğer eserlerini de aldım okuma listeme… (AkilliBidik)

yazarın ilk kitabı olmasına rağmen dilindeki arınmış turkce ile ağır bir işe gireceğinin sinyallerini veriyor aslında. oykulerde sembolik dil kitaptaki son öykü boyunca bırakmıyor okuyanın peşini. Bir diğer deginilmesi gereken konu paraşütle ıssız bir adaya düşürmek için hazırlanmış birden çok anlamlı kültürel tuzaklar bırakmış Yazar. Kültürel çatışma, bireysellik/cinsellik, damitilmaya bekleyen yeni duygular içinde buluyorsunuz kendinizi kitabı okurken. keyifle. (İbrahim Demiröz)

* Nobele aday gösterilen ilk kadın yazarımızdır. ** Yazarın ilk öykü kitabı olma özelliğini taşır. *** Hallaç ; Pamuk veya yünü bu iş için yapılmış bir âletle, tokmak ve yay ile kabartan kimse, pamuk atıcısı demektir. **** Leyla Erbil temelde kadın sorunlarına, feminizme, sosyalizme yakın dursada zamanla düşünceleri evrilir. ***** Kitap ağır bir dil, bilinç akışı tekniği, yer yer varoluşçu yaklaşım olması nedeniyle zor bir metindir. ****** Öykülerini üç kısma ayırmış ve ikinci kısmı büyük öykü yazarı "Sait Faik" adına ithat etmiştir. ******* Alışılmışın dışında yazım tekniği, yapay burjuva yaşantısına karşı isyan etmiş ve aile , kadın, cinsellik, geleneksel-modern gibi konuları işlemiştir. ******** Freud, Lacan ve psikanalizden büyük ölçüde etkilenmiştir. (HOMO FABER...)

Kitabın Yazarı Leyla Erbil Kimdir?

Orta sınıf ailenin üç kız kardeşten ortancası. İlk, orta ve liseyi İstanbul okullarında okudu. İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı bölümünde eğitim gördü. Son sınıfta ayrıldı. Çeşitli işlerde çalıştı. Evlenerek bir süre Ankara ve İzmir'de oturdu. 1961 de İstanbul'a döndü. Evli ve bir kızı var (Fatoş Erbil-Pınar).

Yazarlığa hikâyeyle başladı. İlk yayınlanan hikâyesi Uğraşsız'dır; (Seçilmiş Hikayeler Dergisi, 1956 Ankara) Giderek Dost, Yeni Ufuklar, Yeditepe,Ataç, Papirus, Yelken vb Edebiyat Dergilerinde yazı ve hikâyeleri göründü. Erbil, kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmadı; roman, hikâye ve düz yazı metinlerinde ortodoks Marxçıların karşısında yer almasıyla tanındı. Psikanilizin özgürleştirici yöntemlerinden yararlanarak, dinin, ailenin, okulun, toplumsalın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı 1956'da başlayan mücadelesini dilin oturmuş kelime hazinesi ve söz dizimi kuralarını değiştirme çabasıyla sürdürdü. Yeni bir biçim ve biçem geliştirdi. Başlıca düşünce kaynakları Marx ve Freud olarak belirtildi.

Leyla Erbil, 1970 Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974 Türkiye Yazarlar Sendikası kurucularından olup, PEN Yazarlar Derneği üyesidir. 1961'lerde Türkiye İşçi Partisi üyesi olan Erbil, Türkiye İşçi Partisi'in Sanat ve Kültür Bürosu'nda görev almıştır. 1979'da çağrılı olarak gittiği ABD'de kendisine, Iowa Üniversitesi Onur üyeliği verilmiştir. Edebiyat Ödüllerine katılmayan Erbil, 2000- 2001 yılı Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödüllerini kabul etmiş, 2002 yılında ise, PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü'ne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterilirken, "Türk dili ve edebiyata egemenliği, aynı zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrı" vurgulanmıştır. 82 yaşında vefat eden Leyla Erbil,Zincirlikuyu Mezarlığı 'nda defnedildi.

Leyla Erbil Kitapları - Eserleri

  • Cüce
  • Tuhaf Bir Erkek
  • Mektup Aşkları
  • Üç Başlı Ejderha
  • Kalan
  • Tuhaf Bir Kadın

  • Gecede
  • Zihin Kuşları
  • Eski Sevgili
  • Karanlığın Günü
  • Hallaç
  • Cinsel Öyküler
  • Eski Sevgili

Leyla Erbil Alıntıları - Sözleri

  • Mustafa Kemal'e o dönemde, "Bu da bizim Hitler" diyenler çıkmış yarı şaka yarı ciddi. (...) Onu eleştirebilmemiz bile bir damla da olsa geldiğimiz demokratik yer yüzündendir. Hele bugün burun buruna geldiğimiz şeriatın dalavereci, hunhar yüzüne tanıkken! (Zihin Kuşları)
  • …yaşam, genç kızlığının kitap sayfaları arasında saklayıp kuruttuğu, arada bir açıp baktığı, o ince yerlerinden çoktan beri eriyip dökülmüş ak yasemin değildi, kirlenmeyi, pislenmeyi göze alarak, ayıpları, yasakları sevinç ve acıları üstlenerek götürülmesi gerekiyordu yaşamın. (Eski Sevgili)
  • Ah dostum, kitaplar da olmasa ben ne yapardım! Bü­tün gecelerimde onlar var şimdi. Onlar benim dostum ve her şeyim. (Mektup Aşkları)
  • "Haksızlıklara karşı intikam duygusuna kapılmamak bir marifet midir?" (Tuhaf Bir Kadın)
  • Her fırsatta azar işitiyorum densizden (Tuhaf Bir Erkek)
  • (...) konuşulmak, dostlanmak, gülmek gereksinmesindeydim alabildiğine. (Hallaç)

  • Aslında bastırma kaçışla ret arasında bir aşamadır. (Tuhaf Bir Erkek)
  • Bu kapıları bana Atatürk açtı softa herif anladın mı? Atatürk açtı bu kapıları bana, sen kim oluyorsun da yeniden o karanlık deliklere tıkmaya kalkıyorsun Türk kadınını ha? (Tuhaf Bir Kadın)
  • Gelenek bütün şiddetiyle omuzlarına ve bileklerine çökmüş Ortaçağ Türkiyesi'nin! (Kalan)
  • Türk sinemasına can suyu veren Yılmaz Güney 'i "katil" olarak göstermekten öte düşünceşer üretemiyorlarsa yazınımızın işi gerçekten de zor demektir. (Zihin Kuşları)
  • Şimdi ona gitsem sevinir, severim onu, nasıl iğreniyorum ondan... (Gecede)
  • sen hiçbir yere ait değilsin, aitsiz kimliksin sen... (Cüce)
  • «İyi dinle anacığım: öyle güzel şeyler oldu ki, sana haber vermeye geldim; dünyadan para kalktı, biliyor musun? Artık kimse kimseye para vermiyor, istediğini alıyorsun istedi­ğin yere gidiyorsun, her şey bedava! Hastahaneler bedava! Doktor bedava! Yemek içmek bedava! Otobüs bedava! Ver­giler kaldırıldı! Gaz bedava!..» (Karanlığın Günü)

  • Kadın katilliği aldı başını gitti Karısını öldüresiye Dövenler Öldürenler Ve tüm katiller Zengin oldu (Tuhaf Bir Erkek)
  • «Kahve de kalmamış ki sana bir fincan kahve ikram ede­yim! Bari çay koyayım demlensin.» (Karanlığın Günü)
  • “Hem anlamak ya da bilmek açmazlardan kurtulmak demek değildir ki!” (Tuhaf Bir Kadın)
  • " Bugün yaşamın anlamı dediğin şey, yarın bir taş parçasından daha anlamsız olabiliyor. Bu kadar ince bekleyişler gerekir mi acaba? " (Mektup Aşkları)
  • F. Kafka'nın babası hepimizin babasıdır: sakatlayan, hadım eden, alt edilmek korkusuyla delice geberten baba. (Zihin Kuşları)
  • Sonra ben de televizyonu kapadım, lanet ettim kendime, Amerikalarda onca yıl, "İslam'da hümanizma" anlatmıştım!.. Televizyonu kapadım günlerce açmadım. (Cüce)
  • Devrimciler ölür, devrimler yaşar. (Eski Sevgili)