Hançer - Mihail Yuryeviç Lermontov Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hançer kimin eseri? Hançer kitabının yazarı kimdir? Hançer konusu ve anafikri nedir? Hançer kitabı ne anlatıyor? Hançer PDF indirme linki var mı? Hançer kitabının yazarı Mihail Yuryeviç Lermontov kimdir? İşte Hançer kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Mihail Yuryeviç Lermontov
Çevirmen: Ataol Behramoğlu
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053322443
Sayfa Sayısı: 154
Hançer Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Mihail Yuryeviç Lermontov (1814-1841): Yirmi yedi yıllık kısa yaşamına rağmen etkisi yirminci yüzyılın başlarına, Gorki'ye ve simgecilere dek uzanan, Rus şiirinin büyük devrimci romantiği. Lermontov Dekabrist hareketin acımasızca bastırıldığı, Çarlık Rusyası'nın kültür ve sanat yaşamına yoğun bir sansür uyguladığı dönemde, aristokrat bir subay ailesinde büyüdü. Puşkin'in ölümünden sonra yazdığı "Şairin Ölümü" şiiri yüzünden sürgüne gönderildiği Kafkasya'nın doğası ve Kafkas halklarının yaşamı sanatçının üzerinde derin izler bıraktı. Halk şiiri, türküler, Slav ve Kafkas folklorunun öğeleri, muazzam doğa betimlemeleri Lermontov'un şiirinde önemli bir yer tutar. Hançer ilkgençlik şiirlerinden, isyan, acı ve öfke duygularının yoğunlaştığı olgunluk dönemine dek, şairin dünyasını ustalıkla yansıtan şiirlerinden özenle yapılmış en güzel seçkilerden biridir. Hançer'in yeni basımına şairin doğumunun 200. yılında en güzel manzumelerinden "İblis" ile "Mtsıri" de eklenmiştir.
Hançer Alıntıları - Sözleri
- Beklediğim hiçbir şey yok yaşamdan, Geçmişten de pişmanlık duymuyorum; Özgürlük ve huzurdur aradığım! Unutmak ve uyumak istiyorum!
- Burada kavrulup gitmek için mi doğduk yoksa? Boşuna mı boy atıp yetiştik bu çölde, çiçek açtık, Kızgın güneşte kavrulduk, kum fırtınalarıyla sarsıldık, Okşamadan bir yolcunun mutlu bakışlarını? Hayır, adil değil Tanrı'm bu kutsal yargı!
- Bir kurtuluş habercisi gelecek mi? Anlatmaya yaşamın önemini, Amacını umutların ve tutkuların; Bana neler hazırladığını söylemeye Ve neden acımasızca karşı çıktığını böyle Gençlik umutlarıma Tanrı'nın. İyiliğin, kötülüğün, aşkın ve umutların Yeryüzünde ödedim kefaretini; Bir başka yaşama başlamaya hazırım Susuyor ve bekliyorum: Zamanı geldi. Geride benden bir iz kalmayacak...
- Şimdi yalın ve gururlu bir dil sıkıyor bizi, yalnız Eğleniyoruz parlak pullar ve aldatılarla. Yıpranmış bir güzellik gibi, ki yıpranmış dünyamız Alışkındır kırışıklarını gizlemeye allıklar altında...
- Nedir ki onlar? Ne anlamı var Yaşamlarının ve çabalarının? Geçip gittiler ve geçip gidecekler! Önce mahkum etse de sonra bağışlayan Bir adalete ümit beslemekteler!
- İçime bir tasa düşecek , Yollarda kalacak bakışlarım
- Yaşamı azıcık tattım ve ölmem gerekiyor şimdi.
- Hayır, sanma ki acınmaya değer biriyim ben, Şimdi sözlerim dolu da olsa kederle. Hayır! Tüm amansız acılarım benim Çok daha büyük yıkımların önsezileridir sadece.
- Hayır böyle tutkuyla sevdiğim sen değilsin Güzelliğinin parıltısı etkilemiyor beni. Sende, geçmiş yılların acılarını seviyorum Ve yıkılıp giden gençliğimi. Sana baktığımda kimi zaman, Dalıp gittiğimde gözlerine, Gizemli bir konuşmaya dalmışımdır, Seninle değil ama, yüreğimle. Konuştuğum, sevgilisidir genç günlerimin, Başka çizgileri arıyorum seninkilerde… Çoktan susmuş dudakları, canlı dudaklarında senin, Sönmüş gözlerin ateşini, senin gözlerinde…
- Bir yer aç bana da zümrüt yapraklarının arasında Bilgece ve çok güzel masallar anlatırım sana.
- Üstünde güneşin altın ışıkları Altında mavi bir akıntı, parlak... Fırtınadır o isyancının aradığı Sanki fırtınada dinginlik bulacak!
- Beklediğim hiçbir şey yok yaşamdan, geçmişten de pişmanlık duymuyorum. Özgürlük ve huzurdur aradığım! Unutmak ve uyumak istiyorum!
- Suskun ve gururlu bir acı içinde ayrıldılar, Bazen ve ancak düşte gördüler yitik sevgiliyi. Öldüler sonunda, mezar ötesinde buluştular… Fakat orada da tanımadılar birbirlerini.
- Beklediğim hiçbir şey yok yaşamdan, Geçmişten de pişmanlık duymuyorum; Özgürlük ve huzurdur aradığım! Unutmak ve uyumak istiyorum!
- Bütün bunlar çok gülünç olabilirdi Keder verici olmasalardı böyle…
Hançer İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"Lermontov uzun yaşasaydı, bizler halk gerçeğini kabullenmiş ve belki halkın haklı acıları için ağıtlar yakan, halkın gerçek savunucusu büyük bir ozana sahip olurduk." –Fyodor Dostoyevski Lermontov, 1814 yılında, tam da Napolyon Savaşlarının bitimine denk gelecek bir dönemde hayata Moskova'da gözlerini açmıştır. Doğduğunda ailesine "bu çocuğun eceliyle ölmeyeceğini" bildirmişler. Her çocuk gibi çocukluğunu yaşamak istemiş, ancak 3 yaşında anneciğini kaybettikten sonra üstüne babası da evi terk edince babaannesi hariç hiç kimsesi kalmayan küçük Lermontov, aradığı sevgiyi ve iletişimi doğada bulmuştur: Dağlar kardan taçlar giyiyor, rüzgarlar okşuyor ve şarkı söylüyor, nehirler kıvrıla kıvrıla geziyor... Ancak bu da uzun sürmedi. Lermontov'la birlikte Rusya'nın belası da büyüyor, olgunlaşıyordu. Napolyon, yenilmeden önce dünyadaki her milletin kafasına monarşinin ne illet bir şey olduğu fikrini koymayı becermişti ve Fransız kültürü altındaki Rusya da nasibini alacaktı. Gün geçtikçe liberalizm ve anayasa koyma fikirleri yaygınlaşıyordu. Tik, tak, 1825. 1. Nikolay'ın gerici zihniyetini doğmadan öldürmek için sokaklara dökülen Ruslar, Dekabrizm fikri altında birleşirken tabiricaizse çil yavrusu gibi dağılır hale getirildiler, uzunca bir süre de Nikolay'a kimse karşı çıkamadı. Lermontov böylece daha 11 yaşındayken kendi dertlerinin yanı sıra Rus halkının dertlerini de sırtlanmıştı. İçindeki dinmek bilmez nefret, şiir yazmaya başladıktan 11 yıl sonrasına kadar onu fitilleyebilmişti. "Lermontov'un şiirinde ağır bir baskı ortamında bunalan insanın çıkışsızlığı, vaktinden önce olgunlaşmış olmanın acıları, toplum dışına atılış, geçmişin boşluğu ve gelecekte de bir kurtuluş umudu görememe, en çok işlenen temalardır." –Ataol Behramoğlu -- Lermontov'u Lermontov yapan ilk şey kederidir, ikincisi ise Aleksandr Puşkin'den başkası değildir. O, yüzyıllardır süregelen, halk tarafından anlaşılmaz bir Rusça ile yazılan, sosyeteye hitap eden şiir akımlarına rest çekmiş ve halka yönelmiştir. Lermontov da Puşkin'in emanetini sürdürmek için çabalamıştır ve bazen de ona öykünmüştür. Gelin birlikte ne kadar benzer iki adam olduklarına bakalım: • İkisi de Moskova'da doğmuştur. • İkisi de kent yerine köyü seçer. Puşkin, Yevgeni Onegin'de sosyeteyi eşi benzeri görülmemiş bir şekilde taşlarken Lermontov da "Anayurt" şiirinde vatanını Kafkasya olarak bellemiştir. • İkisi de ağır iktidar karşıtıdır, ancak Puşkin "Dahinin resmine kendi resmini çiziktiren barbar" gibi anlaşılması zor şeyler derken Lermontov "aşağılık iktidar" diye avazı çıktığı kadar bağırır. • İkisi de Nijegorod Alayına katılmıştır. (Nijegorod Alayı, Kafkasya ve Doğu Anadolu'da faaliyet gösteren bir ordudur.) Puşkin 1829 yılında Erzurum'a giderken, Lermontov ise 1837 yılında sürgüne gönderildiğinde katılmıştır. •Puşkin 1833-1837 yılları arasında tam üretken, Lermontov ise 1837-1841 yılları arasında ünlü, ikisi de dört yıl zirve yaşamış. •İkisi de düello ile ölüyor ve ikisi de göğsünden vurularak ölüyor. Ayrıca ikisi de eserlerinde düello sahnesi barındırmış. Daha da eğlenmek ister misiniz? Tüm karakterler göğsünden yaralanıyor. •Lermontov askeri okuldayken bacağından yaralanır, onu tedavi eden doktor ise Nikolay Arendt olmuştur. Bu doktor aynı zamanda Puşkin'in düello sonrası ölmesini engellemeye çalışan doktordur. -- Lermontov'un 1837'deki Kafkasya sürgünüyle ve oradaki dört yılıyla alakalı bilgileri "Zamanımızın Bir Kahramanı" kitabında anlatacağım, bize şimdilik bu kadarı yeter. Şimdi analiz vakti: Bir Türk'ün Yakınmaları: 15 yaşında bir çocuğa ait olduğuna inanamadığım bu şiir, gerek kurnazlık ve kaygısızlığın hüküm sürüşüyle, gerek iyiliğin değerini yitirmesi ve çabucak bitmesiyle, gerek bir insanı güldürerek, teselli ederek bir sorunu çözmek yerine boş boş azarlayarak bir şey becerdiğini sanmakla, dört duvar altında esir yaşamakla apaçık bir göğün arasında bulunmanın hiçbir farkı olmayışıyla günümüz dünyasını ve "benim yurdumu" sonuna kadar hissettirdi. Gerçekten de 1829 yılından bu yana hiçbir şey değişmemiş... -- Bir Şiir Defteri İçin: İkinci bölümdeki "Mırıldanarak: "Haklıymış, gerçekten" dizesi ve şiirin genel teması bana Puşkin'in Yevgeni Onegin'de "Övgü beklemeden yazıyorum ama keşke biricik ses beni candan bir dost gibi görse." tarzı cümlelerini andırdı. -- Sana Peygamberce Bir Tasayla: Şiir, başta bir dostla dertleşme ile başlıyor ancak hem bizlerin dostlarımızı dinlerken ruhlarımızn bunalacağından, onları sessiz bir ölüme yollayacak oluşumuzdan, hem de dostlarımızın yaşadıkları sıkıntıları bir kez daha dile getirerek aynı acıyla bir kez daha ölüp dirileceklerinden bahsediyor. Lermontov'un anlattığı her şeyi bizzat yaşadığını söylemiştim, "modern" yaşantıda boğulmuşluğun ilk yazarlarından biridir de aynı zamanda. -- L. İçin: Bu şiiri Lermontov'un aşkı Varvara Lopuhina'ya yazdığını düşünüyorum. Daha 17 yaşında yazdığı bu şiirde Kafkasya'ya sürüleceğini ve yalnız kalacağını öngörmesi beni hayli şaşırttı. -- Hayır, Byron Değil Başka Biriyim Ben: Lermontov'un 18 yaşına girmesiyle kendine bir kişilik oturtmaya çalıştığını görüyorum: adı duyulmamış, gezgin, toplumdan dışlanmış, Rus kimliğine sarılmış bir adam. Ancak "erken başlayıp erken bitireceğim" dizesi sanki erkenden şiir yazmaya başlayıp (15 yaş) erkenden hayatını bitirmek istercesine (27 yaş) yazılmış gibi hissettirdi. Zaten bir sürü düello provoke etmiş ama çoğu engellenmişti. "Haşin okyanusun gizlerine ulaşmak" dizesi de sanki Puşkin'e ulaşmak gibiydi, zira kendisi Puşkin'in hayranıdır, ayrıca Puşkin'in yelkenliyle denizlere, okyanuslara açıldığı çokça şiiri vardı (bkz. Seviyordum Sizi). -- Yelkenli: Az önce bahsettiğim yelkenliyle denizlere açılma muhabbeti buydu. Lermontov da tıpkı Puşkin gibi Rus milliyetçisi olsa da gerekirse bulunduğu yeri terk edip gidebilecek bir adam. Tabii son dizelerde bir isyancının fırtına aradığını görüyoruz; bu fırtına bulunduğu şartlardan uzaklaşmak, o şartları yok etmek, isyancı lehine bir aksiyon, başkasının acı çekmesi, devrilmesi ve daha nicesidir. Ama bu isyancı, fırtına esnasında bunları düşlerken olan ona da olabilir, kendisinin başının belada olduğu bir fırtına ona ne kadar huzur verebilir ki? -- Şairin Ölümü: Okuduktan sonra "Keşke kitabın adı 'Hançer' değil de 'Şairin Ölümü' olsaydı, şuna bak ya!" dedim. Bu cesaretin yarısı günümüz insanında yoktur. Bu şaheser Puşkin'in öldürülmesine ithafen yazıldı. Çar'ın ve Fransız subay d'Anthes'in Puşkin'in karısı Natalya Gonçarova'ya kur yapmasının utancına dayanamayan Puşkin, Fransız subaya düello teklif eder, ancak kimse durdurmaz. Çünkü iktidara göre onlara muhalif birinin ölmesi onların elini güçlendirecektir. Ancak bu el güçlenmesi hayalini silip atacak kişi -aynı zamanda Puşkin'in ölmesine resmi olarak ilk tepkiyi verip savaşı başlatacak kişi- 23 yaşında, adı sanı yalnızca soyadından dolayı bilinen Mihail Yuryeviç olacaktır. Ancak bu öyle içten, öyle candan bir nefrettir ki, Çarlığa "Tahtın yanındaki açgözlü yığın, rüşvetçiler!" diyecek kadar; halka "Hiçbir şey yapamadınız, şimdi anca ağlıyorsunuz, onun iyiliğini övüyorsunuz, ne fayda?" diyecek kadar; sosyeteye "Eğlence olsun diye adama o kadar acı çektirdiniz, dayanamadı öldü!" diyecek kadar; Fransız subaya "Sen kimsin de bizim geleneğimizi hor görüp şanımızla alay ediyorsun?" diyecek kadar ileri giden eleştiriler, hakaretler yazmıştır. İyi yine dört yıl yaşayabilmiş bu şiirden sonra... -- Şair: Alegorik bir eser olduğunu düşünüyorum. Şöyle ki, hançer elden ele dolaşıyor, birçok göğüste yara açıyor ancak sonunda bir kenara atılmış, öylece paslanıp gidiyor. Şair de böyledir işte! Yazdıkları halkın dilinden düşmüyor, iktidara ve düşmanlara sayısız yara açıyorlar ama ya komployla öldürülüyorlar, ya da unutulup gidiyorlar. Hatırlarsınız ki Puşkin, 1829 Erzurum Yolculuğunda kendisinin "Kafkas Tutsağı" şiirinin bir kopyasını bulmuştu ama kopya harap bitap haldeydi, gördüğü değer o kadardı işte. "Ey alay edilmiş peygamber, yeniden uyanmayacak mısın?" dizesi de Puşkin'e atıfmış gibi geldi. Şiir o öldürüldükten bir yıl sonra yazılıyor ve Puşkin'in de şairi peygamber olarak gördüğü "Peygamber" diye bir şiiri var. "Altın kınlardan çıkarmayacak mısın / Kılıcını, hakaret pasıyla kaplanan?" dizeleri de kılıcın kınının güç ve şöhret mümessili olduğunu, şairin karşılık vermekten korkup korkmadığını, ancak ne kadar cesurca davransa ve savaşı kazansa bile o kılıcın paslı kalacağını, o ezilmişlik ve aşağılanmışlık hissinin baki kalacağını anlatıyor. -- Çok Kez Karmakarışık Bir Kalabalıkla Çevrili: Lermontov, günümüzde "Maladaptive Daydreaming" olarak tanımlanan bir rahatsızlıktan muzdarip. Depresif ve sıkıcı bir hayatta mutlu kalmaya çalışmak için sahte bir hayal dünyasında her şeyin güzel gittiği senaryolar kuruyor ve teselli oluyor, gerçek-hayal farkını anlayabiliyor ancak. Kendisi bu tabiri bilmese de ben de kendi hissettiklerimden yola çıkarak buldum. -- Bulutlar: Lermontov'un son Kafkasya sürgününden bahsediyor. Kuzey'den(Petersburg) Güney'e(Pyatigorsk) gidiyor. "Yurdunuz yok sizin, sürgününüz de..." derken de bulutların da tıpkı kendisi gibi vatansız oluşundan, bir yere ait olmadıklarından bahsediyor. Tıpkı Prometheus'un taş taşıyıp başa dönmesi gibi onlar da bir yerden bir yere gidiyorlar ve elbet bir gün geri dönüyorlar. Sonsuz döngü. -- Elveda Kirli Rusya: Puşkin'in yaptığı hatayı Lermontov da yapıyor maalesef ki. Başta Çar düşmanı ve ağır toplumcu olan Puşkin, sonunda Rus ve Kafkas halklarına hakaret ederek edebiyatına malzeme olan her şeye ihanet etmiş oldu. Lermontov da aynı şekilde bu şiirde halka "Çarlık ve askerlerin kölesisiniz!" diyerek namluyu çeviriyor ve asıl ilginç şey bu şiirden sonra bir daha asla toplumcu bir eser yazmıyor! -- İblis (Ataol Behramoğlu): Bu manzumeyi "Özgürlüğün Son Oğlu"nda tekrar inceleyeceğim. Ayrıca biliyorum her şeye Puşkin'i sokmam can sıkıcı bir hal almıştır ancak bu manzumede de "Seviyordum Sizi" ve "Poemalar" kitabından izler var. "Ne yeni bir duygu, ne yeni bir heves/ Ve gördüğü her şeye o/ Ya horgörüyle ya nefretle bakıyordu." dizeleri Puşkin'in "İblis" şiirinin sonundaki "Güzellik ve esini hor görüyor ve hiçbir şeyi kutsamak istemiyordu." cümlelerine tıpatıp benziyor. İblisin bir kıza (Tamara) aşık olması, Puşkin'in "Gavriliada" poemasında İblisin Meryem'e aşık olmasına benziyordu. İkisi de baştan çıkarmak içindi. Ayrıca Ruslan ve Lyudmila'daki "Sahtesine karşı gerçek aşkın kazanacağı" fikrine sadık kalınmış. Masal tadında yazılmış bir şiir olduğundan zaten bir şekilde şeytanın yenilmesini bekliyordum. -- Mtsıri: Bu manzumeyi "Özgürlüğün Son Oğlu"nda tekrar inceleyeceğim. Gürcücede "yoldan çıkmış papaz" anlamına gelen bu kelime, papaz olmaya zorlanmış ve üç günlüğüne de olsa özgürlüğün tadını çıkarmış, 6 yaşındaki bir çocuğun hayatını anlatıyor. Lermontov'un meşhur isyancı karakterlerinden biridir ve Rus egemenliğine girmeyi reddeder (esir alındığı günden beri yemek ve içecek teklifini reddeder) ve rahip onu himayesine alsa da despotluğu görünce kaçmaya kalkmıştır. Aslında yine otobiyografik dizelerle güçlendirilmiş bir eser: "Her zaman somurtuk ve yalnız/ Fırtınanın kopardığı yaprakçık (Lermontov'un "Yaprakçık şiirine bir atıf olabilir: Yaprakçık fırtınayla Karadeniz'e kadar uçuşuyor ve reddediliyordu.)/ Yetiştim kasvetli duvarlar ardında/ Ruhumla çocuk, yazgımla keşiş/ Kimseye o kutsal "baba" ve "anne"/ Sözcüklerini diyemeden. (Annesi o 3 yaşındayken ölüyor, babası da bakamadığı için evi terk ediyor.) ... cerenerpek KediMagneti Armagan39 Laperdutagente (Enis)
Puşkin’den sonra en güçlü Rus şairlerinden biri olan #mihailyuryeviçlermontov’un “Seçme Şiir ve Manzumeler”inin yer aldığı #hançer isimli derlemeden #demon (iblis) isimli eserden bahsedeceğim. Lermontov’un 15 yaşındayken yazmaya başladığı ve 25 yaşında bitirdiği uzun şiiri, bildiğimiz iblis hikâyelerinden biraz farklıdır. Daha çok ilahi özellikleri olan bir insan şeklindedir ve hatta şiirde insana özenen bir şeytan vardır. Lermontov şiirinde İblis’in ikinci kez düşüşünü anlatır. İkinci düşüşü-yani aşka ve aşktan düşüşünü konu alır. Şiirde İblis, Gürcü Prenses Tamara’yı düğün gününde görür ve aşık olur. Tutkusuna yenik düşer ve evleneceği adamı yok eder. İblis, yas tutan Tamara’nın rüyalarına girerek ona seslenir. Tamara rüyalarına giren varlığın kim olduğunu anlamaya çalışarak ona sorular sorar ve kim olduğunu öğrenir. Onun İblis olduğunu bilmesine rağmen aralarında kuvvetli bir bağ oluşur. Tamara, İblis’le bir anlaşma yapar ve eğer onunla birlikte olmayı kabul ederse günahlarından ve kötülüklerinden vazgeçerek tövbe etmesini ister. İblis yemin eder. Fakat bu birliktelik Tamara için ölümcül olur. Bir melek gelir ve Tamara’nın ruhunu cennete götürür, İblis de sürgününe yani cehenneme yalnız ve üzgün olarak geri döner. kitap/hancer--21593 yazar/mihail-yuryevic-lermontov (Meltem Bige)
Farklı türleri deneme adına #28549333 gönderili etkinliğe katılmıştım. Şiir okumayı bilmeyen biri olarak başladığım bu kitaba, gerek yazarın gerekse bunu dilimize kazandıran çevirmenin ustalığına hayran kalarak bitirdim diyebilirim. Özellikle İblis on numaraydı. Kesinlikle tavsiye ederim. Şiir özetle şöyle bir şeymiş; Okursun ve büyülenirsin. Bir defa daha okursun. Arkadaşlarına ya bi şurayı okusana dersin :) Okutursun :) Ben sevdim ya şiir türünü :) Devam edeceğimi düşünüyorum. (PA)
Hançer PDF indirme linki var mı?
Mihail Yuryeviç Lermontov - Hançer kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hançer PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mihail Yuryeviç Lermontov Kimdir?
Mihail Yuryeviç Lermontov (15 Ekim 1814 - 27 Temmuz 1841), Rus yazar ve şair.
Emekli bir subayın oğlu olarak dünyaya gelen Lermontov, bir süre Moskova Üniversitesi'ne devam etti. Üniversite yılları Lermontov'a, toplumsal sorunların büyük bir heyecanla tartışıldığı çok canlı bir entelektüel ortamdan yararlanma fırsatı sağlamıştır.
1832 yılında üniversiteden ayrılmış, Harp Okuluna kaydolmuştur. 1834 yılında asteğmen rütbesiyle mezun olup St. Petersburg'da hafif süvari olarak askerlik kariyerine başlamıştır. 1837 yılında Puşkin'in bir düelloda öldürülmesi üzerine derinden etkilenerek "Şairin Ölümü" adını verdiği bir şiir kaleme almıştır. Ne yazık ki dönem, öncelikle monarşinin sınırsız yetkilerinin bir anayasayla sınırlandırılmasını savunan akımların ve genelde tüm ilerici, özgürlükçü düşünce ve etkinliklerin yoğun baskı altında tutulduğu bir dönemdir. Lermontov da bu şiirinde Puşkin'in bir düello sonucu ölümünü cinayet olarak nitelemekte ve Çarlık yönetimin suçlamaktadır. Bunun üzerine tutuklanarak Kafkasya'daki bir birliğe sürülmüştür.
1838 yılında sürgün cezası kaldırılan Lermontov St. Petersburg'a döndü ve kısa sürede dönemin parlak edebiyatçıları arasına girdi. Şiirleri edebiyat çevrelerinde çok beğenilen Lermontov'a, Puşkin'in ardılı gözüyle bakılmaya başlanmıştır. "Çağımızın Bir Kahramanı" adlı romanıyla da büyük bir beğeni toplamıştır.
1840 yılın başlarında St. Petersburg'daki Fransız büyükelçisinin oğluyla giriştiği bir düello, bu özgürlük yanlısı genç şairin Petersburg'dan uzaklaştırılması için bir bahane oluşturdu. Çarlık yönetimi onu tekrar Kafkasya'ya sürgüne gönderdi.
1841 yılının şubat ayında izinli olarak St. Petersburg'a dönen Lermontov, umut doludur. Bir dergi çıkartmak konusunda girişimlerde bulunur. Ne var ki izin süresinin bitiminde görev yerine dönmesi için kesin emir alacaktır. Yolculuk sırasında hastalanır ve Piyatigorsk kentinde bir süre dinlenmek zorunda kalır. Bu kentte 27 Ekim 1841 günü, kralcı bir Fransız subayla düello yapar ve bu düellonun sonunda yaşamını yitirir. Özgürlükçü aydın kesimde, tıpkı Puşkin gibi bir düello sonucu genç yaşta ölmesi, derin bir üzüntüye neden olmuştur.
Yirmi yedi yıllık kısa yaşamına karşın Lermontov, şiirleri, tiyatro oyunları ve romanıyla Rus edebiyatının gelişimi üzerinde derin etkiler yaratmıştır. Kendisinden sonraki pek çok Rus edebiyatçı üzerinde Lermontov'un etkilerini görmek mümkündür. Fransız özgürlükçü düşüncesinden belirgin biçimde etkilenen aydın bir edebiyatçıdır.
Mihail Yuryeviç Lermontov Kitapları - Eserleri
- Zamanımızın Bir Kahramanı
- Özgürlüğün Son Oğlu
- Hançer
- Lermontov - Profil
- İblis
- Şairin Ölümü
- Yalnızlık
- Aşıq Qərib
- Seçilmiş əsərləri
Mihail Yuryeviç Lermontov Alıntıları - Sözleri
- Yaşamı azıcık tattım ve ölmem gerekiyor şimdi. (Hançer)
- … Yaşam karşılıklı sonsuz ihanetler dizisidir İyiliğe ve kötülüğe dair hafıza ise tam bir zehir … (Özgürlüğün Son Oğlu)
- "Cennetim de cehennemim de senin gözlerindedir." (İblis)
- Bir kurtuluş habercisi gelecek mi? Anlatmaya yaşamın önemini, Amacını umutların ve tutkuların; Bana neler hazırladığını söylemeye Ve neden acımasızca karşı çıktığını böyle Gençlik umutlarıma Tanrı'nın. İyiliğin, kötülüğün, aşkın ve umutların Yeryüzünde ödedim kefaretini; Bir başka yaşama başlamaya hazırım Susuyor ve bekliyorum: Zamanı geldi. Geride benden bir iz kalmayacak... (Hançer)
- Şimdi yalın ve gururlu bir dil sıkıyor bizi, yalnız Eğleniyoruz parlak pullar ve aldatılarla. Yıpranmış bir güzellik gibi, ki yıpranmış dünyamız Alışkındır kırışıklarını gizlemeye allıklar altında... (Hançer)
- Asık yüzlü ve silik bir topluluk olarak, Bir gölge gibi, sessiz, geçeceğiz dünyadan, Dahice bir çabayı bile başlatmayarak, Tarihe verimli bir düşünce bırakmadan. ... (Şairin Ölümü)
- Lakin aşk kader gibidir kaçınılmaz, Yürekten korkuysa faydasız bir uğraş! (Özgürlüğün Son Oğlu)
- "Toplum kurallarından kurtulup tabiata bu kadar yaklaşınca, insan cocuklaşmadan edemiyor: Sonradan edinilmiş ne varsa akıp gidiyor insandan, ruh temizleniyor, eskiden nasılsa, bir gün yine nasıl olacaksa, o durumu alıyor." (Zamanımızın Bir Kahramanı)
- Bir yer aç bana da zümrüt yapraklarının arasında Bilgece ve çok güzel masallar anlatırım sana. (Hançer)
- Unutulmuşum. Ben ki hiçbir şeyi unutmadım... (Zamanımızın Bir Kahramanı)
- Amma uzun zaman yaddaşı, yadı Xatirə saxlayır ilk təəssüratı. (Seçilmiş əsərləri)
- "... kader diye bir şey varsa, neden özgür bir irade ve akıl verilmiş bize, neden hareketlerimizin hesabını vermek zorundayız?" (Zamanımızın Bir Kahramanı)
- Çiçeğe konar bir arı, taşa değil... (Özgürlüğün Son Oğlu)
- Yüreğim titredi... Bu da nesi? Aşık mı oldum acaba?.. Öyle budala bir yapım var ki, benden beklenir. (Zamanımızın Bir Kahramanı)
- Hayır, sanma ki acınmaya değer biriyim ben, Şimdi sözlerim dolu da olsa kederle. Hayır! Tüm amansız acılarım benim Çok daha büyük yıkımların önsezileridir sadece. (Hançer)
- Gururluyum, bağışla beni! En iyisi Aşkı başkalarında bulmayı düşle! Kim olursa olsun şu yeryüzünde Kimsenin olamam artık kölesi. (Lermontov - Profil)
- Ama evlenmek sözünün benim üzerimde zehirli bir etkisi vardır. ... Yirmi kez yaşamımı, ya da namusumu ortaya koyabilirim, yalnız özgürlüğümü satamam. (Zamanımızın Bir Kahramanı)
- Sakin ol sevgilim, ağlama! Güzel günler yakın, dünyaya Umursamadan bakıp geçeceğimiz!.. Yabancı, ama yakın bir ülkede İnan, mutlu olacağız ikimiz (Özgürlüğün Son Oğlu)
- Acıyla geçiyor sefil günlerim İmgen çıkmıyor kalbimden, Ama bir dileğim var senden; Ölüm meleği ol benim için. (Özgürlüğün Son Oğlu)
- … Ama kim ki şu gözyaşı ve dertlerin Dünyasında yoksun kalır teselliden; En parlak çağında ateşli gençliğinin Kim ki kalbin okşamasından, saadetten Yoksun ve uzak bir hayat sürer… … (Özgürlüğün Son Oğlu)