Hatice Sultan - Hıfzı Topuz Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hatice Sultan kimin eseri? Hatice Sultan kitabının yazarı kimdir? Hatice Sultan konusu ve anafikri nedir? Hatice Sultan kitabı ne anlatıyor? Hatice Sultan kitabının yazarı Hıfzı Topuz kimdir? İşte Hatice Sultan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Hıfzı Topuz
Yayın Evi: Remzi Kitabevi
İSBN: 9789751407740
Sayfa Sayısı: 246
Hatice Sultan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hıfzı Topuz, bu kitapta Hatice Sultan'ın duygusal dünyası etrafında, Osmanlı'nın değişme sancılarını anlatıyor. III. Selim'den Kabakçı Mustafa isyanına, Alemdar Paşa'dan II. Mahmut'a uzanan serüvenleri nefes nefes okuyacaksınız!
Hatice Sultan Alıntıları - Sözleri
- Fes giymeyenlere başı bozuklar dendi. Başıbozuk sözcüğü buradan çıktı.
- Yalnızlığı sevmeye başladım. Çünkü o yalnızlıkta hiç yalnız değilim. Siz varsınız kafamda. Sizinle konuşuyorum, sizi içime sindiriyorum. Yudum yudum, saniye saniye sizi tadıyorum.
- Başlardaki serpuslardan artık vazgeçmek gerekiyordu. 2. Mahmut bundan da çok rahatsız oluyordu. Her şeyden önce kendi başındaki kavuğu çıkardı ve fes giydi. Din elden gidiyor diye şeriatçılar kıyameti kopardılar ama daha sonra da fes onların simgesi oldu...
- Sana olan aşkımı söyleyemiyorum,fakat sen söylenmeyeni biliyor ve yazılmayanı okuyabiliyorsun. Şeyh galip.
Hatice Sultan İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitap III. Selim, IV. Mustafa ve II. Mahmut dönemini ele alıyor. Osmanlı Devleti'nde yaşanan sıkıntılar, Avrupa’ya ayak uydurma çabaları, ıslahatlar, yeniçeri ayaklanmalarının yanı sıra Hatice Sultan'ın Melling ile yaşadığı aşk konu geçişleriyle anlatılıyor. Yaşanan ikili ilişkinin arka planında dönemin önemli, tarihe geçen olayları yer alıyor. İçerisinde kurgu da barındıran Hatice Sultan'ın hayatı ele alınırken bir yandan da devletin çalkantılı durumu anlatılıyor. Nizam-ı Cedid, Eşkinci Ocağı, Kabakçı Mustafa Ayaklanması, padişahların tahta çıkarılıp indirilmesi gibi tarihe damga vuran olayları kurgunun içine sindirilmiş şekilde okuyoruz. Hatice Sultan, III. Selim’in iki kız kardeşinden biri. Amcası I. Abdülhamit’in ölümü üzerine tahta çıkan III. Selim, iyi eğitim görmüş, ileri görüşlü ve ıslahat yanlısı bir padişah. Aynı zamanda savaşmaktan çok barış içinde yaşama ilkesini benimsemiş, batıya yönelik, müziğe duyarlı ve ince ruhlu kişiliğiyle de dikkatleri çeken biri. Hatice Sultan, III. Selim tahta çıktıktan sonra başka bir saraya yerleşip kısa bir süre sonra da evleniyor. Kocası farklı bir şehirde görev yaptığından ayrı yaşamak zorundalar. Çünkü saray hanedanından olan kimse İstanbul’dan başka bir kentte yaşayamıyor. Hatice Sultan ise zaten formalite olan bu özgür evlilikten çok memnun. Sarayını batı tarzında yaptırmak istemesi üzerine ünlü ressam Melling Kalfa ile tanışıyor. Kısa sürede aralarında büyük bir aşk yaşanıyor. Sarayının yanına Melling’e kalması için yer yaptırıyor. Kimseye belli etmeden yaşanan bu aşkın yanında Osmanlı Devleti karışık günlerden geçiyor. Birbiri ardına çıkan ayaklanmalar halkın padişaha olan güvenini sarsmakta ve devlet bir sürüklenişe doğru gitmekte. Bu ayaklanmaların en önemlisi Kabakçı Mustafa Ayaklanması. III. Selim’in yeni ordusu Nizam-ı Cedid’i sindiremeyen yeniçeriler halkın da desteğini alarak başkaldırıyorlar. Kabakçı Mustafa Ayaklanması III.Selim’i tahttan indiren ayaklanma olarak tarihe geçiyor. Yeniçeriler birçok devlet adamını öldürerek III. Selim’i tahttan indirip kısa bir süre sonra onu da öldürüyorlar. Tahta IV. Mustafa çıkıyor ancak onun da iktidarı fazla sürmüyor. Bu olaylar yaşanırken ıslahat yanlısı olup kaçabilenler, Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa’ya gidip durumu anlatıyorlar. Alemdar Mustafa Paşa İstanbul'a gelip elebaşılarını öldürtüyor ve yönetime el koyuyor. IV. Mustafa tahttan indirilip II. Mahmut tahta çıkarılıyor, kendisi de sadrazamlık görevine geliyor. Ancak yeniçeriler Alemdar Mustafa Paşa'nın konağını yakarak ölmesine sebep oluyorlar. II. Mahmut da yenilik yanlısı bir padişah, Yeniçeri Ocağını kaldırmak için Eşkinci Ocağını kuruyor. Bu sırada Melling ile Hatice Sultan arasına soğukluk giriyor ve ayrılıyorlar. Melling başka biriyle evlenerek Fransa’ya yerleşiyor, Hatice Sultan da kocasının ölümü üzerine İzzet Bey ile yaşamaya başlıyor. Melling, yaptığı İstanbul resimleriyle Fransa'da ünlü bir ressam oluyor. Yıllar sonra Hatice Sultan'a yazdığı duygu yüklü mektupla onun iki-üç yıl önce öldüğünü öğreniyor. Bir tarih devri de çalkantılı, sorunlu olaylarla kapanıyor. Geçmişte yaşanılanlar bugünden çok da farklı değil. Dini alet eden bazı kesimler Yeniçeri Ocağı ve halkı galeyana getirip istediği yöne çekiyor. Herkes kendi çıkarının peşinde koşarken güç dengeleri değişkenlik gösteriyor. İnsan hangi devirde olursa olsun huzursuz bir yapıya sahip, sürekli daha fazlasının peşinde, bunun için yapamayacağı şey yok. Yaşanılan dönem fark etmiyor, huzursuzluk insanın hep içinde. Dönem ve isimler farklı olsa da satırları okurken tarih tekerrürden ibaret deyişi akla geliyor. (Derya)
Bir Dönemin Özeti: Hatice Sultan Hıfzı Topuz’un Meyyale’den sonra okuduğum 2. Kitabı. Yazar 3.Selim'in kız kardeşi Hatice Sultan ile Fransız ressam Melling'in her ne kadar aralarında mektuplaşmalar olsa da bana göre biraz abartılı bir kurgusal aşktan yola çıkarak 3. Selim, 4. Mustafa ve 2. Mahmut dönemlerine ayna tutmuş saray yaşantısından, entrikalara kadar dönemin önemli tarihsel olaylarını roman tadında anlatmayı başarmış. 3. Selim ile başlayan yenileşme hareketlerine karşı özellikle yobaz çevrelerin ve onların din elden gidiyor diye kışkırttığı Yeniçerilerin saray ile olan mücadeleleri, devlet adamlarının çıkarlarına göre hareket etmesinden kaynaklı başıbozuk yönetim anlayışı ve sonucunda iki padişahın, onlarca üst düzey devlet adamının hazin sonlarını ibretle okuyoruz. Dönemin en önemli olaylarından Kabakçı Mustafa İsyanı, Alemdar Paşa Olayı, Yeniçerilerin ortadan kaldırıldığı Vakayi Hayriye gibi olaylar roman üslubuyla çok başarılı bir şekilde resmedilmiş. Meyyale kitabında da yaptığı gibi yazar döneme ait bir fotoğraf arşivine de kitabında yer vererek bir nevi anlatılarını belgelendirme yoluna da gitmiş. Ayrıca kitapta divan edebiyatımızın önemli isimlerinden Hüsnü Aşk yazarı Şeyh Galip’in dramatik hayatına da saray bağlantılı ve yine bir aşk hikayesi ile birlikte yer verilmesi çok ilgimi çeken bir başka kısım oldu. Romanlar elbette bir kurgudan oluşuyor ama Hıfzı Topuz bu kurguyu yaparken tarihi gerçekliklere de sadık kalmayı ve bu yönüyle de tarihi vakaları roman tadında okuyucuya sunmayı başarıyor. Özellikle Osmanlının son dönemlerine ilgi duyanların, saray ve çevresinde yaşanan hadiseleri merak edenlerin tatmin olacağını düşündüğüm bu kitabı okumalarını tavsiye ederim. İncelememize kitapta yer alan ve dönemi özetleyen bir cümle ile son verelim "Osmanlı devleti tırnakları sökülmüş yaşlı bir aslana benzer. Uzaktan heybetli görünür ama, düşmanına asla yaklaşmamalıdır, tırnaksız pençeleriyle hiçbir şey yapamaz." (Hüseyin Cantürk)
Kurgu var, kurgu var. Bakınız ; Kendi çapımda tarihimizi okurum. Göğsümüzü kabartan kendi tarihimizin yanında bu kitap : hakaret mi ediyor, övüyor mu anlamadım. Gereksiz çokça yazıyla dolu ama salt tarih de içeriyor .. (Sadık Kocak)
Hatice Sultan PDF indirme linki var mı?
Hıfzı Topuz - Hatice Sultan kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hatice Sultan PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Hıfzı Topuz Kimdir?
Hıfzı Topuz, (d.1923) gazeteci ve yazar.
1923 yılında İstanbulda doğdu. Galatasaray Lisesini (1942), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini (1948) yılında bitirdi. Strasbourg Üniversitesinde devletler hukuku ve gazetecilik alanlarında yüksek lisans (1957-59) ve yine Strasbourg Hukuk Fakültesinde gazetecilik alanında doktorasını yaptı (1960). 1947-58 yılları arasında Akşam gazetesinde önce istihbarat şefi, sonra yazı işleri müdürü olarak çalıştı. İstanbul Gazeteciler Sendikasının kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığını yaptı. Pariste Unesco Genel Merkezinde Özgür Haber Dolaşımı şefi olarak çalıştı (1959-1983). Uluslararası gazetecilik örgütleri arasında mesleksel işbirliği, basın ahlâkı, gazetecilik eğitimi ve gazetecilerin korunması projelerini yönetti. Afrika ülkelerinde, Hindistanda, Filipinlerde gazetecilik eğitimi seminerleri düzenledi. Kara Afrika'da kırsal basın projesini oluşturdu. 1962 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinin, o zamanki adıyla Basın-Yayın Yüksek Okulunun kuruluşu için, Pariste Unesconun merkezinde ilk projeleri hazırladı. 1974-75 yılları arasında TRTde Radyolardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. 1986da halen başkanlığını sürdürdüğü İletişim Araştırmaları Derneğini (İLAD) kurdu. Vatan, Milliyet ve Cumhuriyet gazeteleriyle çeşitli dergilerde diziler ve inceleme yazıları yazdı. Anadolu Üniversitesi, Galatasaray ve İstanbul Üniversiteleri iletişim fakültelerinde basın, radyo-televizyon tarihi, uluslararası iletişim ve siyasal iletişim dersleri verdi.
Hıfzı Topuz Kitapları - Eserleri
- Gazi ve Fikriye
- Başın Öne Eğilmesin
- Meyyale
- Milli Mücadelede Çamlıca'nın Üç Gülü
- Hava Kurşun Gibi Ağır
- Taif'te Ölüm
- Elbet Sabah Olacaktır
- Abdülmecit
- Paris'te Son Osmanlılar
- Çılgın ve Özgür
- Hatice Sultan
- Bana Atatürkü Anlattılar
- Özgürlüğe Kurşun
- Vatanı Sattık Bir Pula
- Devrim Yılları
- Kara Çığlık
- Paris'te bir Türk Ressam
- Nevbahar
- Gizli Aşklar
- Eski Dostlar
- Tavcan
- Türk Basın Tarihi
- Elveda Afrika, Hoşçakal Paris
- Paris Sürgünü
- Bir Zamanlar Nişantaşı’nda
- Atatürk Sesleniyor
- Şanlı Kanlı Yıllar
- Ardından Yıllar Geçti
- Gülümseyen Anılar
- Büyülü Afrika
- Anı ve Mektuplarda Melih Cevdet Anday
- Paris 68
- 100 Soruda Türk Basın Tarihi
- Parisli Yıllar
- Dünya Karikatürü
- Cumhuriyet'in Beş Dönemeci
- Yakın Dönem Türk Basın Tarihi
Hıfzı Topuz Alıntıları - Sözleri
- Sözün şiirlerin mükemmelidir (Başın Öne Eğilmesin)
- "Bir toplumu bir süre susturabilirsin, toplumun bir bölümünü de çok uzun bir süre susturabilirsin. Ama bütün toplumu yüzyıllar boyu köle gibi kullanamazsın. Baskı ve şiddet patlamalara yol açar. Bu patlamanın ne zaman olacağını önceden kestiremezsin." (Vatanı Sattık Bir Pula)
- ..."yarı doğru, doğru olmayandan daha fazla kötülük getirebilir." (Hava Kurşun Gibi Ağır)
- "Ben âlemin ne üstündeyim ne de altında, ben dışındayım." (Elbet Sabah Olacaktır)
- İstibdat döneminde bazı dizgi yanlışları yüzünden gazetelerin kapatıldığı görülmüştür. Bu yanlışlann en ünlüleri arasında şunlar vardır: - "Şevketlü Abdülhamid» Arap harfleriyle «şu kötü Abdülhamid» olarak okunabilecek şekilde çıktığı için Sabah gazetesi bir süre kapatılmıştır. - Padişahın tahta çıkışının yıldönümünü bildiren bir yazıda bir dizgi yanlışı ile «leylei mes'ude» (mutlu gece) «leylei mesude» yani karanlık gece olarak çıkmış ve İkdam gazetesi hakkında kovuşturma açılmıştır. - "Hollanda kraliçesine bir nişan itası" (verilmesi,) konulu bir haber Takvim-i Vakayi gazetesinde bir dizgi yanlışı ile «nişan hatası» olarak çıktığı için gazete 1908'e kadar kapalı kalmıştır. Çünkü jurnalciler o zaman 12 yaşında olan bir çocuğa nişan vermekle «hata» edildiğini padişaha duyurmuşlar ve bunun bir çeşit muhalefet olduğunu belirtmek istemişlerdir. - Matbaai Amire'de (Devlet basımevinde) dizilip yayınlanan Salname'de (Devlet yıllığı) Kanunu Esasî'nin bir yaprağı cilde ters girdiği için bu, Padişahı baş aşağı görme dileği olarak yorumlanmış ve Devlet basımevi kapatılmıştır. (100 Soruda Türk Basın Tarihi)
- Namık Kemal, "Paşam, pek öyle değil," dedi. "Biz millete güveniyoruz, ama kaç kişi bizi anlıyor ve destekliyor! Karşımızda çıkar düşkünü cahil kimseler var, onlar her türlü dolapları çeviriyorlar." (Meyyale)
- "İstibdada karşı birlikte savaşacağız. Mutlaka selamate ulaşacağız." (Vatanı Sattık Bir Pula)
- 1850 Temmuz'unun ilk günlerinde ünlü Fransız şairi ve yazarı yazar/Alphonse-De-Lamartine (1790-1869) Marsilya yoluyla İstanbul'a geldiği öğrenildi. Lamartine Türkiye'nin yabancısı değildi. On yedi yıl önce de İstanbul'a gelmiş, Tarabya'daki Fransa elçiliğinin yazlık köşkünde iki ay kalmış, İkinci Mahmut tarafından kendisine Aydın'da bir çiftlik hediye edilmişti. Lamartine İstanbul'u çok sevmiş, Edirne, Sofya, Niş, Belgrad ve Viyana yoluyla Paris'e döndükten sonra anılarını yazarak Türkiye'yi tanıtmak ve sevdirmek için özveriyle çalışmıştı. (Abdülmecit)
- Fransızlar Burkina dan ayrıldıktan sonra meslekten gazeteci kalmamıştı. Haberleşme bakanlığı personeli de doğru dürüst eğitim görmemiş insanlardan oluşuyordu. Biz oralarda gazeteci yetiştirmeye çalışıyorduk. (Büyülü Afrika)
- Anılarımızın ne değeri var. (Elveda Afrika, Hoşçakal Paris)
- Balkan savaşını çıkaran devletler birbirlerine düştüler, ikinci balkan savaşı başladı. Yunanistanla sırbistan Bulgaristan üzerine yürüdüler. Bunu fırsat bilen Osmanlı Hükümeti de doğu trakya’yı Bulgarlardan temizlemeye karar verdi... Osmanlı ordusu ezici bir zaferle Edirne’ye ilerliyordu. (Gazi ve Fikriye)
- "Hak yerini bulur da çıkarsam önümüzde yaşanacak güzel günler var. Yok emri hal işbu açlık grevi ile tecelli ederse, o kadar güzel anılarımız var ki, siz onları anarsınız, yine berabermişiz gibi oluruz. Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz." (Hava Kurşun Gibi Ağır)
- "... Eğitim yolunda ilerleme, din işlerinde olduğu kadar dünya işlerinde de cahilliğin kaldırılmasına bağlıdır. İlim, fen ve sanat eğitimini sağlayan okulların açılmasını ön plana almanızı istiyorum." Genç padişahın verdiği bu emir öyle yabana atılacak cinsten değildi. (...) Ne var ki Batı düşüncesi, Grek ve Latin uygarlıklarına dayanıyordu, Osmanlı kültürü ise Arap ve İran uygarlıklarına. Onların etkilerini yıkmak hiç de kolay değildi. (Abdülmecit)
- Neyzen Tevfik dünyasını değiştirdi Tel sustu, dil sustu, neyler nicoldu Ebedi yurduna gitti kavuştu Ağlayan kemanlar yaylar nicoldu Ne şöhrete tapmış, ne mala tapmış Ne doğruyu koyup, eğriye sapmış Ne bir gecekondu, ne saray yapmış Dünya benim diyen beyler nicoldu Aşık Veysel (Çılgın ve Özgür)
- “Dünya bir tiyatrodur,” dedi, kadınlar, erkekler hepsi oyuncudur.” (Hava Kurşun Gibi Ağır)
- "Aydınlar gidecekleri çevrelerde birer âlem yaratabilirler. Memleketin yalnız bir yerinde değil, beş-on yerinde ışık ve kültür merkezleri yapmalıyız. Devrimin kanunu bütün kanunların üstündedir." Mustafa Kemal Atatürk (Nevbahar)
- İnsanın gençliği kimlik kartında yazılı olan yaşıyla değil, yüreğinin gençliğiyle ölçülür. (Hava Kurşun Gibi Ağır)
- Kafatasını Kanlı Sultan yok etmişti.Ama Mithat Paşa'nın kafasındaki özgürlük, eşitlik, adalet ve demokrasi düşüncelerini yok edememiş, onlar tüm gençliğe mal olmuştu. 1923'te kurulan cumhuriyet rejiminin temelinde de Mithat Paşa'nın Türkiye'de ilk kez ortaya attığı parlamenter demokrasi ilkeleri yer alıyordu." (Taif'te Ölüm)
- Ben cumhuriyeti tercih etmiyor değildim, ediyordum ama o devirde, o acayip devirde halifelik vardı, bilmem ne vardı, bunlar ortadan nasıl kalkacak, bir türlü aklım ermezdi. Bize bütün cesareti veren Atatürk'ün otuz senelik önde gidişiydi. (Bana Atatürkü Anlattılar)
- "Bir ülkede güzel sanatlar gelişmemişse, o ülke uygar sayılmaz.." (Meyyale)