Hay Bin Yakzan - İbn Tufeyl Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hay Bin Yakzan kimin eseri? Hay Bin Yakzan kitabının yazarı kimdir? Hay Bin Yakzan konusu ve anafikri nedir? Hay Bin Yakzan kitabı ne anlatıyor? Hay Bin Yakzan PDF indirme linki var mı? Hay Bin Yakzan kitabının yazarı İbn Tufeyl kimdir? İşte Hay Bin Yakzan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: İbn Tufeyl
Çevirmen: Babanzade Reşid
Yayın Evi: Palto Yayınevi
İSBN: 9786059971010
Sayfa Sayısı: 128
Hay Bin Yakzan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Endülüs'ün büyük düşünürü İbn Tufeyl ilk "felsefi roman" ve ilk "robinsonad" sayılan bu eserinde, her türlü dış etkiden uzak bir adadaki yalnız bir çocuğun hakikati arayış yolculuğunu anlatıyor.
"Müslüman âleminin tek romanı olan bu zihnî dramda psikolojiden ziyade yahut onunla beraber, çok ustaca idare edilmiş bir muakale (kurgu) vardır."
-Ahmet Hamdi Tanpınar-
"Edebiyattaki en güzel ve orijinal kitaplardan biri."
-Times Literary Supplement-
"Büyüleyici ve şaşırtıcı bir hikâye… Kitap, her daim insanoğlunun ilgisini çekmiş olan insan hayatı hakkındaki soruları çözmek adına mevcut bütün tarihî ve kültürel bağlamların fersah fersah ötesinde."
-Middle East Journal-
Hay Bin Yakzan Alıntıları - Sözleri
- Doğası gereği kelimelere dökülemeyen bir şeyi, kelimelerle kontrol etmeye kalkışmak tehlikeli bir iştir.
- Ne ise o idi, diyemem fazlasını Sorma gerisini, düşün hayırlısını.
- “ Bir şeyi istediği vakit ona ‘Ol!’ diye emreder ve olur. “ Yasin-82
- “Yaratan bilmez olur mu? O ki latiftir, her şeyden haberdardır. “ Mülk-14
- “Dünya ile ahiret iki ortak gibidirler, herhangisinin gönlünü yaparsan ötekini gücendirmiş olursun.”
- ....onlarla mücadelede bulunmak ancak bulundukları hâller üzere ısrarlarını arttırır.
- Gördüğüne tutun,işittiğini terk et. Güneş varken Zühal’e ne hacet.
- Nazar etmeyen görmez; görmeyen, kör ve şaşkın kalır.
- Gördüğüne tutun, işittiğini terk et. Güneş varken Zühal'e ne hacet.
- Daha önce idrak edilen şey ne kadar güzel, zarif ve kusursuz olursa hem ona kavuşmanın özlemi hem de onu kaybetmenin acısı o derece derin olur.
- Eğer evren yaratılmış ise, onu yaratmak için bir Yaratıcı gereklidir. O zaman da akla şu soru geliyor: Yaratıcı evreni niçin daha önce yaratmadı da sonra yarattı? Acaba Yaratıcıya evreni sonradan yaratmasını gerektirecek bir şey mi ilişti? Oysa ortada Yaratıcıdan başka bir şeyin bulunması mümkün değildir ki, ona ilişmesi de söz konusu olsun.
- Bütün varlıkların onun eseri olduğunu farkeden Hay bin Yakzan nesneleri yeni bir gözle görmeye başladı. Her şeyi Fail'inin kudretini onun muhteşem sanatını zarif hikmetini ve dakik bilgisini hayranlıkla ifade ediyordu.Bırakın büyük varlıkları en küçük varlıklar da dahi hikmet izlerinin ve olağanüstü sanatın olması,ona olan hayranlığını büsbütün artırdı.Bütün bunların ancak ve ancak son derece mükemmel hatta mükemmel ötesi bir failden kaynaklanabileceğinden artık iyice emin oldu. "Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile onun bilgisinden gizli kalamaz ne bundan daha küçüğü ne de daha büyüğü..."(Taha Suresi/50)
- Hay, bütün çabasını kullanarak yaptığı araştırma ve çıkarımlarla bu bilgilere ulaşınca her yaratılmış için bir yaratıcı bulunması gerektiği bilgisine ulaştı.
- Tecrübe çevrenin duyular yoluyla bilinmesi sürecidir.
Hay Bin Yakzan İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Benim okuduğum baskı Kapı Yayınları ama burada bulamadım :/ Bu çeviride Arapça aslından olduğu için görsel olarak bunu seçtim:) #ibntufeyl 12. yy.’ın İslam düşünürlerinden. Günümüze ulaşan en önemli eseri #hayybinyakzan , ilk kez Arapça aslından @mhsucin tarafından çevrildi. Kısaca genel bilgiyi verip , yaklaşımımdan bahsetmek istiyorum. Felsefi romanın, Robinsonad (adasal roman) türünün ilk örneği kabul ediliyor ve Bildungsroman türünün de öncüsü olduğu düşünülmekte. Otodidaktik yaklaşımı bir anlatı mantığıyla ele alan en tipik metin. Batı’da birçok yazarı filozofu etkilemiş, ilgi görmüş bir eser. Tufeyl’in akıl ile vahyin, felsefe ile dinin bağdaştırılabileceği felsefi görüşü doğrultusunda toplumdan-dinden yardım almadan (tabula rasa) bir insanın Hakikat’in bilgisine nasıl ulaşacağını anlattığı alegorik eseri. Bir adada dünyaya gelen Hayy’ın önce fiziki evreni anlaması sonra da metafizik varlık düşüncesinden mutlak hakikate ulaşmasının aşamalarında sembolik bir anlatım var. Kutsalın morfolojisine yer vermiş, Hayy’ın dünyaya gelişi ile ilgili iki görüş yaratılış mitlerine gönderme. Toprak ve su simgeleri sonrasında hayvan, bitki, ateş, gökyüzü. İlk inanışlarda hepsinin tapımları var. Bu tapımlar ilkelin evereni anlama çabası Hayy’da ise bu tapımlar yok ama kutsalın tezahürü var, daha İslami verilmiş ve aynı evreni anlama çabaları. Frazer düşüncenin gelişimini büyü-din-bilim olarak üç aşamada verir. Büyü’den kasıt duyusal büyü, insanın evreni taklit ederek hem anlaması hem kontrol sahibi olmak istemesi. Hayy’da bu üç aşama içiçe geçiyor, bilim yerine akılı kullanmış Tufeyl. Hayy her farkındalığını 7yaşı ve katlarında kazanıyor. 7 erginlenmenin sayısı, 3-4 sembolizmi de kitapta önemli, anlamları fazla olmakla birlikte kısaca 3 tamlığı ifade eder, akıl-beden-ruh. 4, 4element, denge. Ada, mağara, ve anatanrıça kültüne işaret eden antilop öne çıkan sembollerden. Gelmek istediğim nokta İslami yaklaşımla insani kamil anlatılsa da ben daha çok İslami yaklaşımla perdelenmiş (dönem-korku vesaire) pagan bir yaklaşım gördüm. Son bölümde Hayy’ın halkın inanışa yönelttiği eleştirler de bu konuda düşündürücü. Görsele önsözden bilgilendirici bir bölüm ve çeviri hakkında fikir vermesi için örnek sayfa ekledim. @mhsucin çevirisi önsözüyle birlikte muazzamdı, tavsiye ederim. (Vox Nihili)
4 ELEMENT, EVRİM, TANRI EŞİTTİR HAY BİN YAKZAN: YouTube kitap kanalımda hayatımdaki en özel kitaplardan biri olan Hay bin Yakzan'ı önerdim: https://youtu.be/RPBKYP_K568 İlk felsefi roman, Tanpınar'ın deyişiyle "Müslüman aleminin tek romanı", Spinoza'nın çeviri yaptığı bir evrendoğum (kozmogoni) kitabı, bir "ilk" arama kitabı, bir nevi insanlık için bir "ilk" yardım. Bir kitap düşünün ki, içerisinde hem 4 elementten insanın olgunluğuna erişimine kadar geçirdiği süreç hem evrime göndermeler hem Kur'an motifleri ve tasavvufu savunanlar için ek olarak tasavvufi görüşler hem de evrenin başlangıcına ait bir arayış var. İşte o kitap, bu kitap. Bugüne kadar okuduğum ilk evrendoğum kitabı. Öncelikle kitapta pek çok yerde geçen özdek tanımından başlamalı. Özdek, bilinçten bağımsız olarak var olan her şeydir. Aldığı ilk biçimler su, hava, ateş ve topraktır. Ama yine de konumuz Avatar değil. Söz konusu olan, hepimizin hayatlarının başlangıcı ve daha doğrusu evrenin başlangıcına doğru zamansız bir fener tutma "id"i. Kitapta önce İbn Sina'nın Hay bin Yakzan'ı, daha sonrasında da İbn Tufeyl'in Hay bin Yakzan'ı var. Evreni, akıl ile anlamlandırma süreçlerinden geçen çeşitli insanların bir bedende dünyaya getirildiklerinin bilincinde olmalarının sonucunda düşünme süreçlerine indirgenen bir farkındalık anlatılmakta. Etkin bir akılla birlikte, öfke ve kösnü güçlerine hakim olan insanın kendi bedensel güçlerinin akli güçlerinin önüne geçmesinin savaşı ön planda. Her şeyden önce, özdek konusu evren gibi kitabın da ana hammaddeleri. Özdek ile biçimleşmenin ilk buluşmasından oluşan 4 elementle birlikte maden, bitki, hayvan ve insanın oluşumları akılla duyuların, aklın kendi kendine hükmedebilmesinin açıklamasıyla birlikte aynı zamanda gökbilim açısından göklerin kademelerinin tanımlanması ve imge-akıl karışımında evrenin sorgulanması konularında bilgilerin 170 sayfaya doyurucu bir şekilde sığdırılabilmesi eminim ki pek çok okur için eşsiz bir deneyim olacaktır, bu en azından benim için çok farklı bir deneyim oldu. İbn Tufeyl'in Hay bin Yakzan'ı zamanında büyük tartışmalara yol açan üç ana sorunu çözümlemeyi amaçlıyor: 1-İnsan kendi başına, hiçbir eğitim ve öğretim görmeksizin, sadece doğayı inceleyerek düşünme yoluyla yetkin insan, üst insan aşamasına ulaşabilir, insani nefs etkin akılla birleşebilir. 2- Gözlem, deney ve düşünme yoluyla elde edilen bilgiler, vahiy yoluyla gelen bilgilerle çelişmez, yani felsefe ile din arasında tam bir uygunluk vardır. 3- Mutlak bilgilere ulaşmak, bütün insanların üstesinden gelebileceği bir şey değil, bireysel bir olaydır. Yukarıda yazılan 3 tartışma konusu üzerinden gidilerek ve başka bir bakış açısından gerek Nietzsche'nin üst insan konusuna paralellik gösterilebilecek bir konuda gerekse de bir insanın yalnız başına, etrafında kimse olmaksızın sadece sorgulayarak, deney ve gözlem süreçleriyle birlikte Tanrı'yı ve bir Yaratıcı olmasının zorunluluğu konularına eğilmesi anlatılıyor. Bireysel sezgilerin, akıl ve deney ile uyumluluk reaksiyonları aşamalarından sonra her bilginin üstüne bilgi katılmasıyla -bir nevi 4 elementin evreni başlatması gibi- gerçekleşen bu süreçler zinciri İbn Tufeyl'in de Hay bin Yakzan'ı Kur'an'dan pek çok motiflerle bezemesine sebep olmuş. Varsayımlarla birlikte ilerleyen hikayede, bütün nesnelerin hamurunun 4 elementin çeşitli oranlarda birleşimi olarak belirtilirken bu kısımdan sonrası için hem teist hem ateist okurlar açısından görüş ve bakış açısı farklılıklarına neden olup güzel, verimli tartışmalar çıkabilecek konular başlıyor. Teizmi savunan insanlar açısından, yaratılışın çamurdan başlayıp bunun verimli koşullarda mayalanmasıyla birlikte kabarcık sürecinden geçmesi ve ardından bir Yaratıcı'nın ona bir amaç, rol belirlemek suretiyle onu salt tesadüfilikten kurtarıp adeta büyütmesi, bana ilk olarak Hacc Suresi 5. ayette geçen nutfe, alak, mudga gibi bir tekamül sürecini, yani evrimi çağrıştırdı. Ayrıca Nuh Suresi 14. ayette de "Oysa O, sizi bu aşamaya kadar aşama aşama yaratmıştır." diye belirtilir, bu da yaratılışı savunan insanlar için bir evrendoğum sebebidir. Bu kitapta da eminim ki kafasında bu konularda soruları olan insanlar, daha çok soru işaretine sahip olacaklardır. Yine de "Neden?" sorusuna eğilmek açısından dini, "Nasıl?" sorusuna eğilmek açısından bilimi kendine yol arkadaşı edinmiş insanlar için kesinlikle keşfedilmesi gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ateizmi savunan insanlar açısından da Çağrı Mert Bakırcı'nın Evrim Kuramı ve Mekanizmaları kitabının 59. sayfasında belirttiği gibi, cansızlıktan canlılığa geçiş aşamaları okyanusların tabanlarında, tıpkı bugün kıtaların üzerinde gördüğümüz gibi volkanik bacaların bulunduğu, evrenin yaklaşık başlangıcı olan milyarlarca yıl öncesine gidildiği ve ilk yaşamın oradaki kabarcıklanmalardan ve çeşitli kimyasal reaksiyonlarla birlikte kimyasal moleküllerin oluşmasının etrafında gelişen bir canlılık süreci var. Engelsiz bir doğal seçilim süreci, doğal koşulların elverişliliği ve aşama aşama türdeşleşme konuları Hay bin Yakzan'ın da beslendiği diğer konulardan. Apateizmi savunan arkadaşlar buraları okumasalar da olur sanırım? :) Kitaptan küçük bir örnek vermek gerekirse, Hay bin Yakzan daha çok kabul edilen varsayımda bir çamurun şekillenip mayalanması ve Yaratıcı'nın ona hayat vermesinden oluşuyor, daha sonrasında ise kendi çocuğunu kaybetmiş bir ceylan onu emzirip büyütüyor. Bu aslanların avcılık karakterleri güçlü olan yavruyu diğerlerinden daha çok kollaması gibi bir içgüdü doğuruyor. İçgüdü konusunda yaptığımız tartışma için şu alıntının altındaki yorumlara bakabilirsiniz : gonderi/35329239 Özet olarak, Spinoza'nın töz felsefesine yakınsayan bir yaklaşımda özdek, 4 element, evrim ve yaratılış konularının harmanlandığı, evrenin ilk anına gitme idi güden bir sorgulamada, adaptasyon, çevreyi tanıma, sezgi, deney ve gözlemlerin hepsinin bir arada kullanılıp bir insanın bir tümevarım minvalinde düşünce süreçleri sonucunda etrafında bunu sorabilecek ne kimsesi ne de interneti olan bir insan sizce Tanrı'nın var olmasının zorunluluğuna, amaçlılığa mı ulaşır, yoksa bu tam tersi bir tarafta amacın gereksizliğine mi? İncelemeyi buraya kadar okuyanlar için bir teşekkür mahiyetinde kendi hayat felsefesini, yani evrenin ilk anlarına ait düşüncelerini, inancı ne olursa olsun aşağıya yorum olarak yazmış olan arkadaşlarım arasından bu kitabı isteyenlere, kitabı hediye ettim. Kur'an ve yaratılış, Darwin ve evrim teorisi, hayatın tamamen bir simülasyon olma ihtimali, insan ırkının Anunnaki'ler tarafından yaratılması vs... Ben bu kitapla birlikte kendi hayati görüşlerimi ve amaçlarımı sorgulayıp soru işaretlerime yeni renkler kattım. Tartışmalardan, eleştirilerden kendime o kadar çok şey katıyorum ki kesinlikle tartışmaların etkisini yadsıyamıyorum. Görüşlerimiz ne olursa olsun bu kitabı okuyup daha çok sorgulayabilir, kimliğimizi oluşturma yolunda belki de büyük adımlar atabiliriz. Gerçek olan şu ki, içinde yaşadığımız evren ve beden hakkında ne kadar fazla çeşitlilikte kitap okuyabiliyorsak bu bizim için kârdır. Bundan dolayı, bu kitap daha çok bilinmeyi ve okunmayı hak ediyor. Sevgiler... (Oğuz Aktürk)
İnsanın, doğruyu, hakkı sadece vahiy yoluyla bulacağını savunan, öte yandan da insanın akıl yoluyla da doğruyu bulabileceğini savunan iki karşıt görüş vardır. İbn-i Tufeyl, bu kitapta insanın, akıl yoluyla, düşünüp sorgulayarak da doğruya erişebileceğini savunmuş. Issız bir adada dünyaya gelen ve insanlardan ve medeniyetten uzak Hay'ın sorgulayarak doğruyu bulduğu bir kitap. Kitabın yazılmasının üzerinden geçen zamana bakarsak eleştirmek ne kadar doğru olur bilinmez ama, dil bilmeyen bir insanın bu denli kolektif düşünemeyeceği bilim çevrelerince söylenir. Dil, düşünceyi besler. Okurken anlamakta zorluk çektiğim ağırlıktaki çıkarımları, konuşmayı bilmeyen birine yaptırarak, insan akıl yoluyla doğruyu bulabilir demesi temelsiz kalıyor ama İbn-i Tufeyl'in sorgulamaları sonucu vardığı sonuçların, eleştirilecek bir tarafı olduğunu da düşünmüyorum. Uzun yıllar Avrupa'da okunan bu kitap, ülkemizde pek bilinmiyormuş maalesef. Okunaması, bilinmesi gereken bir eser. (Reşat)
Hay Bin Yakzan PDF indirme linki var mı?
İbn Tufeyl - Hay Bin Yakzan kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hay Bin Yakzan PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı İbn Tufeyl Kimdir?
Tam adı Ebu Bekir Muhammed bin Abdal Malik bin Muhammed bin Tufail el Kaisi el-Endülüsi. Latin dünyasında Abentofail olarak da bilinir. Tanınmış İslam filozoflarındandır.
İbn Tufeyl, 1106'da Gırnata yakınlarında Vadiü'l-Aş'ta doğdu, 1186'da Marakeş'te öldü. İşraki felsefesinin Endülüs'teki en önemli temsilcilerinden biridir. İbn-i Bacce tarafından eğitilmiştir. Uğraştığı ve önemli eserler verdiği başlıca konular tıp, felsefe ve gökbilimdi. Günümüze ulaşan ve bütün dünyada tanınmasını sağlayan eseri ise Hayy bin Yakzan ya da diğer adıyla Esrarü'l-Hikmeti'l-Meşrikiye'dir. Dünyada felsefi romanın ilk örneği ve ilk 'robinsonad' olan Hayy bin Yakzan, 14. yüzyıldan başlayarak dünyanın bütün belli başlı dillerine Çevrilmiş, başta Robinson Crusoe'nun yazarı Daniel Defoe olmak üzere birÇok Batılı sanatÇı ve düşünürü etkilemiştir. İbn Tufeyl'in yaşadığı dönemde (12. y.y.) özellikle Endülüs'te pozitif bilimlerin yanında beşeri bilimler oldukça ilerlemişti. Ortaçağ Hıristiyan batı dünyasının aksine İslam-Endülüs toplumunda bilimsel bilgilerin Kur'an la uyuşacağına dair bir inanç vardı. Bu nedenle Endülüs'te gayri müslimlerin bilime olan katkılarına sırt Çevrilmemekle birlikte Kur'an'da ki hakikatler Çerçevesinde bilime katkılar yapılıyordu. Özellikle tasavvuf alanında oldukça ilerlemiş olan Endülüs toplumu İbn Arabi gibi mutasavvıflar yetiştirmiş ve bunların görüşlerinin etkisinde kalmıştır. Filozofların temel kaynağı olan Kur'an-ı Kerim'e göre Allah'ın ilk yaratığı, yaratığın tohumu olan 'akl-ı evvel' veya tasavvufi ifadesiyle, "Nur-u Muhammedi"; son yaratığı ise bu tohumun sahibi olan 'Hazreti İnsan'dır. Yaratığın amacı insandır ve insan da kendisinde olan nefhay-ı İlahi, ilahi nefes, nedeniyle en şerefli mahluktur. İnsan, vücuduyla maddi dünyaya, ruhu ile de manevi dünyaya bağlıdır. İnsan, yeryüzünde Allah'ın temsilcisidir ve yaratılmış her şey insanın kullanımına tabii kılınmıştır. Bu temsilciliğin sorumluluğu da bütün insanlığa aittir. Bütün insanlık; her insanın kendisinde mevcut potansiyele ve olanakları harekete geçirmek ve onarlı gerçekleştirmek fırsatına sahip olduğunu göstermek gibi bir kolektif sorumluluk altındadır.
İbn Tufeyl'in epistemolojisinde bilginin imkanı insan ve tabiat ilişkisinden hareketle temellendirilmiştir. Hayy bin Yakzan eserindeki Hay tipi, esasen fiziki varlığıyla tabiatın bir parçası olmakla birlikte algılama ve bilme İmkanlarıyla tabiatı müşahede eden, tabii varlık alanındaki temel düzen ve işleyiş hakkında düşünen, akıllı bir canlı olarak yeryüzündeki mevcudiyetini anlamlandıran, gözlem alanı ötesindeki metafizik varlık fikrine varan ve nihayet manevi tecrübeler sayesinde birtakım metafizik bilgilere ulaşan ideal özneyi temsil eder. Tabii varlık alanı ise kendisine şuurlu bir bilme etkinliğiyle yönelebilen bu özneye, dayandığı düzen ve sürdürdüğü işleyişin fizik ve metafizik yasaları hakkında bilgi sağlayan ontolojik imkandır. İnsanın bilgi imkanı ve yeteneklerine gelince ondaki idrakin ilkesi nefistir. İbn Tufeyl'in nefis ve onun bilgi yeteneklerine dair fikirleri İbn Sina'nın görüşleriyle büyük bir benzerlik taşımaktadır. Filozofun eserindeki kahraman daima kendi varlığı ile tabii Çevresi hakkında sorular soran, araştırmacı ruha sahip bir tiptir. Hay, tabiatla münasebetinden dolayı ortaya Çıkan teorik ve pratik her problemi tamamen şuurlu bir etkinlikle Çözmeye Çalışırken gelişme psikolojisi Çerçevesinde açıklanabilecek aşamalar kaydeder. Duyular, gözlem ve deneyle akıl, Hayy'in teorik gelişiminde vazgeçilmez rolleri olan bilgi vasıtalarıdır. Duyularla algılanan varlık ve olguların süreklilik arz eden özellikleri gözlem ve deney yoluyla adım adım keşfedilir. Bu arada pratik aklın icapları olan teknik bilgiye ve hatta -Hay'de utanma duygusunun gelişmesi olgusunda olduğu gibi ahlaki bilince ulaşılır. Tabiatın bağrında hayatını devam ettirebilmek için Çeşitli aletler yapma Çabasının yanında varlığı anlamlandırma gayreti içine giren Hay mantıki Çıkarım yoluyla tabiattaki işleyiş, bütünlük, düzen ve gayenin akledilir ve soyut gerçekliğine, bütün bu kozmolojik delillerle de yaratıcı Tanrı fikrine ulaşacaktır.
İbn Tufeyl, sosyokültürel yönden herhangi bir şartlandırmaya maruz kalmadan tamamıyla el değmemiş tabii Çevrede her şeyi kendi kendine öğrenen bir kahramanı kurgulamak suretiyle düşünce sistemini fıtrat kavramına dayandırmak istemiştir. Ancak İbn Tufeyl, insanın bu ortam ve şartlardaki entelektüel gelişimini ele alırken kaçınılmaz olarak insanlığın katettiği antropolojik gelişim evrelerine de atıfta bulunmaktadır. Nitekim İslam kültüründe zaman zaman derece, aşama ve katmanları ifade etmek üzere kullanılan yedi rakamının sembolizmi İbn Tufeyl tarafından Hayy'in gelişim aşamalarını belirtmek için de kullanılmış, her aşamanın yedi ve katlarıyla ifade edilen yaşlarda kaydedildiği bir gelişim anlayışı ortaya konmuştur. Yedi yaşına kadar süren ilk aşama bedensel ve psikolojik gelişimin başlangıç safhasıdır. Yedi-yirmi bir yaş arası, pratik ihtiyaçların karşılanması için ameli aklın sayesinde araçların imal edildiği Çağdır. Merak döneminin başladığı yirmi bir yaşla birlikte insan ruhu varlık ve oluşun sırlarını keşfe yönelir. Fizikten metafiziğe geçiş bu aşamanın belirgin özelliğidir. Daha sonraki safhalarda tam bir aydınlanma ile bilgeliği yakalayabilen insan, en sonunda gerçek mutluluğun hakikatine ereceği manevi tecrübelere ulaşır. İnsanın tabii Çevresiyle girdiği etkileşim, fıtratındaki bilme ve yapma kapasitelerini aşama aşama geliştirir. Bu epistemolojide gözlem ve deney, fıtratta var olan akıl yürütme kapasitesini harekete geçirmekte, dolayısıyla bilginin oluşumu için akıl da devreye sokulmaktadır. Çünkü gözlem ve deney verilerini karşılaştırma ve böylece henüz gözlenmeyen hakkında bir teorik sonuca ulaşma, her şeyden önce tümevarım denilen akıl yürütme biçimine ihtiyaç hissettirecektir. Tüme varmak için sonsuz ölçüde deney ve gözlem yapılamayacağına göre olması gereken zihni sıçramada sezgi de kaçınılmaz olarak rol oynayacaktır. Nihayet bir defa tümel kavrama ulaşıldığında bu teorik bilginin tek tek olgulara uygulanması da tümdengelim yöntemini gerektirecektir.
İbn Tufeyl Kitapları - Eserleri
- Hay Bin Yakzan
İbn Tufeyl Alıntıları - Sözleri
- Ne ise o idi, diyemem fazlasını Sorma gerisini, düşün hayırlısını. (Hay Bin Yakzan)
- Gördüğüne tutun, işittiğini terk et. Güneş varken Zühal'e ne hacet. (Hay Bin Yakzan)
- Daha önce idrak edilen şey ne kadar güzel, zarif ve kusursuz olursa hem ona kavuşmanın özlemi hem de onu kaybetmenin acısı o derece derin olur. (Hay Bin Yakzan)
- Eğer evren yaratılmış ise, onu yaratmak için bir Yaratıcı gereklidir. O zaman da akla şu soru geliyor: Yaratıcı evreni niçin daha önce yaratmadı da sonra yarattı? Acaba Yaratıcıya evreni sonradan yaratmasını gerektirecek bir şey mi ilişti? Oysa ortada Yaratıcıdan başka bir şeyin bulunması mümkün değildir ki, ona ilişmesi de söz konusu olsun. (Hay Bin Yakzan)
- Gördüğüne tutun,işittiğini terk et. Güneş varken Zühal’e ne hacet. (Hay Bin Yakzan)
- Nazar etmeyen görmez; görmeyen, kör ve şaşkın kalır. (Hay Bin Yakzan)
- ....onlarla mücadelede bulunmak ancak bulundukları hâller üzere ısrarlarını arttırır. (Hay Bin Yakzan)
- Hay, bütün çabasını kullanarak yaptığı araştırma ve çıkarımlarla bu bilgilere ulaşınca her yaratılmış için bir yaratıcı bulunması gerektiği bilgisine ulaştı. (Hay Bin Yakzan)
- “Dünya ile ahiret iki ortak gibidirler, herhangisinin gönlünü yaparsan ötekini gücendirmiş olursun.” (Hay Bin Yakzan)
- “ Bir şeyi istediği vakit ona ‘Ol!’ diye emreder ve olur. “ Yasin-82 (Hay Bin Yakzan)
- Doğası gereği kelimelere dökülemeyen bir şeyi, kelimelerle kontrol etmeye kalkışmak tehlikeli bir iştir. (Hay Bin Yakzan)
- Bütün varlıkların onun eseri olduğunu farkeden Hay bin Yakzan nesneleri yeni bir gözle görmeye başladı. Her şeyi Fail'inin kudretini onun muhteşem sanatını zarif hikmetini ve dakik bilgisini hayranlıkla ifade ediyordu.Bırakın büyük varlıkları en küçük varlıklar da dahi hikmet izlerinin ve olağanüstü sanatın olması,ona olan hayranlığını büsbütün artırdı.Bütün bunların ancak ve ancak son derece mükemmel hatta mükemmel ötesi bir failden kaynaklanabileceğinden artık iyice emin oldu. "Göklerde ve yerde zerre kadar bir şey bile onun bilgisinden gizli kalamaz ne bundan daha küçüğü ne de daha büyüğü..."(Taha Suresi/50) (Hay Bin Yakzan)
- Tecrübe çevrenin duyular yoluyla bilinmesi sürecidir. (Hay Bin Yakzan)
- “Yaratan bilmez olur mu? O ki latiftir, her şeyden haberdardır. “ Mülk-14 (Hay Bin Yakzan)