Hayat Problem Çözmektir - Karl R. Popper Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Hayat Problem Çözmektir kimin eseri? Hayat Problem Çözmektir kitabının yazarı kimdir? Hayat Problem Çözmektir konusu ve anafikri nedir? Hayat Problem Çözmektir kitabı ne anlatıyor? Hayat Problem Çözmektir PDF indirme linki var mı? Hayat Problem Çözmektir kitabının yazarı Karl R. Popper kimdir? İşte Hayat Problem Çözmektir kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Karl R. Popper

Çevirmen: Ali Nalbant

Orijinal Adı: Alles Leben ist Problemlösen. Über Erkenntnis

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750809057

Sayfa Sayısı: 270

Hayat Problem Çözmektir Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hayat Problem Çözmektir, Popper'in ölmeden kısa bir süre önce üzerinde çalıştığı son kitap olmasının yanı sıra, ünlü filozofun Almancada en çok okunun kitabı olma özelliğini de taşıyor. Kitabında bilgi kuramı ve bilimin sınırlı yapısı, barış, özgürlük, entelektüellerin sorumluluğu, açık toplum ve düşmanları üzerine görüşlerini ortaya koyan Popper, felsefenin karmaşık değil aksine açık, duru ve öngörü sahibi bir düşünce sistemi kurması gerektiğini bir kez daha vurguluyor.

Hayat Problem Çözmektir Alıntıları - Sözleri

  • ****Asıl tezim, eleştirel tartışmanın icadıyla bilim yaratıldığıdır.******
  • Her ne kadar pek azımız bir politika üretme ve uygulama durumundaysa da hepimiz o politikayı yargılama durumundayız. -Perikles
  • Biz kendi ürünlerimizin bir ürünüyüz yani hepimizin katılımıyla oluşan uygarlığımızın ürünüyüz.
  • "Hiçbir şey bilmiyoruz bu birincisi, Bu yüzden çok alçakgönüllü olmalıyız bu ikincisi, Bilmediğimiz halde bildiğimizi iddia etmemeliyiz bu üçüncüsü, Halka sevdirmek istediğim yaklaşım kabaca budur. Fakat geleceği pek parlak görünmüyor."
  • Hiçbir şey bilmiyoruz bu birincisi, Bu yüzden çok alçakgönüllü olmalıyız bu ikincisi, Bilmediğimiz halde bildiğimizi iddia etmemeliyiz bu üçüncüsü, Halka sevdirmek istediğim yaklaşım kabaca budur. Fakat geleceği pek parlak görünmüyor.
  • "Belki ben haksızım, sen de haklısındır, ne olursa olsun tartışmamızdan sonra ikimiz de bazı şeyleri eskiye göre daha net olarak görebilmeyi umabiliriz, ve ne olursa olsun, kimin haklı olduğundan çok doğruluğa daha da yaklaşmanın önemli olduğunu unutmadığımız sürece, ikimiz de birbirimizden öğrenebiliriz." s.129

Hayat Problem Çözmektir İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Bir Yanlışlamadan Her Zaman Bir Yığın Şey Öğreniriz.": Celal Şengör'ün TV yayınında Popper'den övgüyle bahsedip, kısa zamanda tüm kitaplarını okuduğunu söylemesi üzerine kitabı sipariş vermiştim. Hayat Problem Çözmektir, Popper'in ömrünün sonuna doğru yayınlanan, Almanya'da en çok satan kitabıdır. Türkiye'de de 8 baskı yapmış. Kitap 2 bölümden oluşuyor denebilir: 1- Bilim Felsefesi 2- Popper'in Hayat Felsefesi İlk bölümde Popper'in "Yanlışlanabilirlik İlkesi" ve "İndirgemecilik" felsefesi temellendiriliyor. Bu bölüm kesinlikle çok çok ağır. Gerek kişiler, olaylar ve bilim felsefesi gerçekten anlaşılması zor. İkinci bölüm ise her insanın seveceği tarzda konuları ele alıyor. Özgürlük, demokrasi,Komünizmin çöküşü, Tarih yazımı gibi konularda Popper kendi fikirlerini paylaşıyor. Kitabı okuduktan sonra Celal Şengör gibi ben de Popper'e hayran kaldım. Popper'i tanımak için okunabilir. (Muhammed Furkan Sağlık)

İlk bölümü ağır olan kitabın ikinci bölümü Popper'in çeşitli konuşmalarından derlendiği için daha basit ve akıcı. Asıl ve önemli kitabı daha derin, detaylı ve ağır olduğu için - kitap/kitap--63556 - beni yormuştu açıkçası. Ayrıca bu kitaptaki konular da daha ilgi çekici benim açımdan. Barış, tarih, demokrasi gibi konular muhtemelen herkes için daha ilgi çekicidir zaten. Gerçek bir entelektüel olarak Popper, görüşlerini açıkyüreklilikle savunurken okuyucunun da düşünce dünyanısında derin devinimlere sebep oluyor. Çarpıcı tespitleri, sorunları çözmekle kalmayıp sorunu nasıl çözmemiz gerektiğini de öğretiyor. Herkesin - özellikle gençlerin - okuyup özümsemesi gereken bir kitap. (Ramov)

KARL POPPER- HAYAT PROBLEM ÇÖZMEKTİR Hayat Problem Çözmektir, Karl Popper’ın yayımlanmış son kitabı. Kitap iki büyük başlık altında toplanmış farklı konuşmalardan oluşuyor. Bu kitap okuduğum ilk Karl Popper kitabı ve felsefe derin bilgi sahibi olduğum bir konu değil, bu sebeple ilk bölümü takip etmekte zorlandım. Kitabı daha iyi anlamak için sesli okumam veya bazı yerleri tekrar etmem gerekti. Ancak burada anlaşılmayı zorlaştıran durum kullanılması gereken ve hakim olmadığım terminoloji. Kitabın olabildiğince açık çevrildiğini düşünüyorum. Daha sonraki bölümlerde ise terminoloji bu kadar ağır değil ve daha kolay okunabiliyor. Kitabı okumaya yeni başladığımda, Karl Popper’ın fikirlerini hayranlıkla karşılayamadım, hatta çoğu yerde, sanki Karl Popper benimle diyalog kuruyormuşçasına kitabı karşıma alıp kitapla tartıştım. Bu süreçte kitabı son kez kapattığım zaman Karl Popper okumaktan bu kadar mutlu olacağımı düşünmüyordum, sadece denemiş olacaktım. Bu şekilde düşünmemin esas sebebi Karl Popper’ın tartışmalı konular hakkında fikrini (hatta açıkça tarafını) beyan ederken katılmadığı fikirler hakkında ‘ben bu fikri savunan insanların argümanlarını burada sunmayacağım, bu fikrin savunulamayacağının açıkça görüldüğünü düşünüyorum.’ Benzeri cümleler kullanmış olması. Bu durumu özellikle yaşadığım tartışma konusu ise kitapta Dünya 1, Dünya 2 ve Dünya 3’ten bahsedilen bölüm. Fiziksel maddelerin dünyasına Dünya 1, bu fiziksel maddeler üzerine ürettiğimiz düşüncelerin dünyasına Dünya 2, bu düşüncelerimizin doğru veya yanlış, ancak sınanabilir şekilde ortaya atıldığı formüllerin dünyasına Dünya 3 adının verilmesi ve bu dünyaların etkileşimleri üzerine yapılan tartışmada Popper’ın vardığı sonuçlar beni hayrete düşürdü. Popper: Bu dünyaların birbirine olan etkileri üzerine dört görüş bildirilmiştir, diyor, görüşleri birer cümle ile tanımladıktan sonra da ‘Birinci ve ikinci görüşün savunulamayacağı açıkça bellidir.’ Diyerek üçüncü görüşü açıklamaya geçiyor. Halbuki Popper’ın açıklamaya gerek görmediği görüşlerden biri, yalnızca Dünya 1’in varlığını kabul eden materyalist görüş. Felsefe ile ilgiliyken bu felsefeyi yapan maddeyi (beyni) merak ederek tıp okuyan biri olarak materyalizme yakın olduğum söylenebilir. Ve Popper’ın benim hakkımdaki görüşü; tartışılması bile gereksiz, yıllar önce sönmüş bir fikri savunuyor olmam. Popper materyalist bakış hakkında bir cümleden fazlasını söylüyor aslında. - Materyalizmin Dünya 2’nin varlığını yadsımasını bir kaçış olarak görüyor. Dünya 1,2 ve 3’ün arasındaki bağlantıları çözmemiz gerekiyor, ve bazı insanlar Dünya 2’yi (materyalistler) ya da Dünya 1’i (aslında bütün dünyanın algıdan ibaret olduğunu, tek gerçeğin Dünya 2’deki algılar olduğunu savunan felsefeciler) yadsıyarak bu sorundan kolay yolla kurtulmak istiyorlar diyor. Ancak kendisinin doğa bilimleri ve matematik üzerine geniş bir bilgisi var. Örneğin matematikte ‘en büyük doğal sayı diye bir şey yoktur.’ Ya da ‘En büyük asal sayı diye bir şey yoktur.’ Gibi kanıtlanmış önermelere de ‘en büyük doğal sayıyı bulmamak için onu yadsıyorsunuz.’ Diyebilir miydi? Eğer Dünya 2’nin varlığını yadsımanın mantıklı bir sebebi varsa, sadece kolay oluyor diye bunu kabullenmemek neden? - Kolayca ‘beyindeki farklı durumlar ile Dünya 2’deki farklı düşünceler arasında açık bir bağlantı kurulamaz.’ Diyor. Beyindeki farklı durumların ne kadarını ayırt edebiliyoruz ki farklı düşüncelerin farklı beyin durumlarına tekabül etmediğini bu kadar rahat söyleyebiliyoruz? Popper’ın örnek verdiğim kısım başta olmak üzere, bazı kısımlarda karşıt görüşleri çok hafife alması ve görüşlerini gerçek anlamda temellendirmemesini tuhaf buldum. Ancak bu kitap sözlü anlatımlarının yazıya dökülmesinden oluşuyor. Belki konuşmalarını daha kısa tutmak için, belki sözlü anlatımın üstünden geçme şansı az olduğu için bu durumun gerçekleştiğini tahmin ediyorum. Ancak yine de bir felsefeci için katı görüşlü olduğu izlenimini edindim. Bu durum Karl Popper’ın tarih hakkındaki konuşması sırasında açıkladığı yargılara göre, istemli olarak yapılıyor. Popper’a göre tarafsız bir tarih anlayışı yoktur, tarafsız bir tarih anlayışına sahip olmaya çalışanlar yalnızca taraflarının farkında değillerdir ve bu çok tehlikelidir. Fanatizm haline getirmemeye çalışarak açıkça taraflı olmalıyız. Belki de Popper’ın, henüz beyin tam olarak anlaşılamamışken ‘beyin durumları düşünce durumlarına karşılık gelmez.’ Kadar kesin bir cümle kurabilmesinin sebebi budur. Önermesini kesin bir dille ortaya atar, ancak önermesini yanlışlayacak bilimsel gelişmeleri de olgunlukla kabullenmeye hazırdır. Belki bu görüşü keskin bir dille ortaya atmasının sebebi tarih hakkındaki düşüncelerine benzer sebeplerden ileri geliyordur, bir tarafın olsun ki, yanlışlanabilir önermeler ortaya koy. Aslında temellendirilemeyen, bir nedeni veya sonucu bulunamayan görüşlerin gerçekten bilimsel olmadığını fark eden ve bilgide temellendirmeyi önemseyen pek çok bilim insanı ve bilim felsefesi yapan düşünür var. Ancak Karl Popper’ın düşüncesinin temellendirilmiş bilgi görüşünden ayrılan yanı, bu bilgilerin en önemli özelliğinin temellendirilmeleri değil yanlışlanabilirlikleri olduğunu öne sürmesidir. Bu fark hayati önem taşır. Çünkü yaprakların yeşil olduğuna milyonlarca kanıt bulalım ve önermemizi temellendirelim, bir tane sarı yaprak önermemizi yanlış veya anlamsız hale getirir. Ya ‘tüm’ yaprakları kast ettiğimizi kabul ederek önermemizi geri çekeriz, ya da ‘yeşil de olabilirler.’ Deriz, ki kitapta da bahsedildiği üzere bir önermeyi sağlamlaştıran en önemli özelliklerden biri önermenin kapsamının genişliğidir. Bazı yapraklara dair bir önerme bize fazla bilgi vermemektedir. Kalp yetmezliği olan kişilere A ilacını vereceğim bilgisi ne kadar anlamlıysa kapıdan giren kimilerine, bazı durumlarda, çeşitli sağlık sorunları yoksa B ilacı yazma şansımın da olduğu bilgisi, bu ‘bazı’ ‘kimi’ adıllarının ve 'çeşitli' sıfatının altı doldurulmadığı sürece o kadar anlamsız olacaktır. Kitabın sonunda yer alan röportajda, Popper’ın sorulara cevap verirken aslında soruları cevaplamadığını gördüm. Sorularla uzaktan ilişkili durumlardan bahsediyor ya da sorunun bu şekilde sorulmasının ne kadar doğru olduğunu tartışıyor. Aslında bu durum, kitabın son bölümünde devlet yönetimi ve devlet yönetimi üzerine tarihteki filozofların görüşleri üzerine düşüncelerini anlattığı yerde de görülüyor. Platon ‘Kim yönetmeli’ diye sordu, insanlar ‘Nasıl yönetilmeli?’ diye soruyorlar ancak bunlar yanlış sorulardır diyor ve bu sorulara net bir cevap vermekten kaçınıyor. Temellendirmenin tersinden giderek yanlışlanabilirliği ön plana alırken yaptığı şeyi burada da yapıyor, her şeye tersten bakarak ters yoldan düşünüyor (ters’i yanlış anlamında kullanmıyorum) . ‘Demokraside önemli olanın yönetimin seçilebilirliği olduğu düşünülür, ama esas önemli olan yönetimin devrilebilirliğidir.’ Görüşüyle benim siyaset hakkında daha önce aklıma gelmemiş durumlar üzerine düşünmemi sağladı. Önemli olan mecliste bizi temsil edecek, bizim gibi sağcı, bizim gibi solcu, bizim gibi dindar, bizim etnik kökenimizden veya memleketimizden insanların bulunması değildir. İyi bir yönetici kendisi belli bir dine mensup olmasa da halkında belli bir dine mensup olan insanlar için ibadethane yapımını sağlamalıdır, kendisi ileri eğitim almayı tercih etmiş olmasa da eğitim almak isteyen kişiler için uygun kurumları ücretsiz veya uygun fiyatlara sunmalıdır . Önemli olan yöneticinin bizim gibi düşünmesi değildir. Popper, bizim gibi düşünerek bizi temsil edecek yöneticiler seçtiğimizde yönetimin aksayacağını savunur, çünkü önemli olan hükümetin devrilebilirliğidir, eğer halk birleşmez, herkes kendini temsil edecek birini seçer ve oylar dağılırsa, ya etkili olduğu pek görülmemiş koalisyon hükümetleri kurulur, ya da ana parti herhangi bir önemsenebilir muhalefetle rekabet etmediği için devrilmekten korkmadan halkın istemeyeceği işlere imza atabilir. Popper’ın yanlış bulduğu siyasi sistem şu an Türkiye’de uygulanan sistem ve bu sistem aynen Popper’ın öngördüğü sorunlara sebep oluyor. Popper siyasi görüşlerini de tabulaştırmıyor, günümüzde en iyi yönetim şekli cumhuriyet gibi durmaktadır, bunun da en iyi hali yöneticilerin büyük ve az sayıda grup (parti) altında toplanmasıdır, çünkü devrilebilirliği en yüksek sistem budur, bu sayede iktidar halkın beğenisini sürdürmek için asla çalışmaktan vazgeçemez diyor. Halk yanlışı seçebilir, ama önemli olan bu yanlışın değiştirilebilir olmasıdır. Kitap farklı zamanlarda yapılan, aynı veya benzer konular üzerine konuşmalardan oluştuğu için bazen tekrara düşebiliyor. Ancak akademik anlamda felsefe bilgisi olmayan biri olarak aynı görüşün farklı sözlerle tekrar tekrar işlenmesi benim konuyu anlamımı kolaylaştırdı. Başları benim için daha yavaş ilerlese de rahat okunabilir ve daha az altyapı gerektiren kitaplardan olduğunu düşünüyorum. Benim bakış açımı geliştirdi, bana yenik ufuklar açtı. Kitabın derleme olması sebebiyle farklı konuların işlenmesi bana kattığı görüşlerin daha da çeşitli olmasına sebep oldu. Daha iyi bir altyapım olduğunda farklı bir bakış açısıyla tekrar okumak istediğim bir kitap, hala kitaptan öğrenebileceğim şeyler olduğunu düşünüyorum. (Nehir Ünal)

Hayat Problem Çözmektir PDF indirme linki var mı?

Karl R. Popper - Hayat Problem Çözmektir kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hayat Problem Çözmektir PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Karl R. Popper Kimdir?

1902 Viyana doğumlu Avusturyalı bilim ve toplum felsefecisi. Üniversite öğrenimi sırasında matematik, fizik ve felsefe okudu. İlk kitabı mantıkçı pozitivistlerin merkezi olan Viyana Çevresi yayınları arasında çıkmakla birlikte Çevreyle ilişkisi her zaman tartışma ve eleştiri düzeyinde sürdü. Bu yüzden kimilerince 'resmî muhalif' ilan edildi. 1937 yılında okutman olarak gittiği Yeni Zelanda'da kendisine asıl ününü kazandıran 'Açık Toplum ve Düşmanları' kitabını (Türkçeye çevirisi: C. 1, Mete Tunçay, Ankara, 1967, C. 2 Harun Rızatepe, Ankara, 1968; Türk Siyasi İlimler Derneği Yayınları) yayınladığı yıl olan 1945'e kadar kaldı. Aynı yıl Londra Üniversitesi London School of Economics'de okutmanlığa başladı. 1969'da emekli oluncaya kadar burada mantık ve bilimsel yöntem profesörlüğü yaptı.

Karl R. Popper Kitapları - Eserleri

  • Daha İyi Bir Dünya Arayışı
  • Açık Toplum ve Düşmanları
  • Bilimsel Araştırmanın Mantığı
  • Tarihselciliğin Sefaleti
  • Hayat Problem Çözmektir
  • Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik
  • Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 1
  • Bitmeyen Arayış
  • Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2
  • Conjectures and Refutations: The Growth of Scientific Knowledge
  • The Logic of Scientific Discovery

Karl R. Popper Alıntıları - Sözleri

  • Marx’ın Kapital’i yazmaktaki amacı, toplumsal gelişmenin kaçınılmaz yasalarını bulmaktı. Toplum teknolojisine yararlı olacak ekonomi yasaları bulmak değildi. Kapital, ne âdil fiyatlar, servetin eşit dağıtımı, güvenlik, üretimin akla yakın bir şekilde plânlanması ve her şeyin üstünde, özgürlük gibi sosyalist amaçların gerçekleşmesini sağlayacak ekonomik koşullar konusunda bir incelemeydi, ne de bu amaçları çözümlemek ve açıklamak yolunda bir girişimdi. Ama her ne kadar Marx sosyalist amaçların ahlâk açısından haklı çıkarılması çabasına olduğu kadar Ütopyacı teknolojiye de şiddetle karşı çıkmış olsa da, yazılarında örtük olarak, bir ahlâk kuramı da vardır. O, bunu başlıca toplum kurallarını ahlâk açısından değerlendirmekle dile getiriyordu. Ne de olsa Marx’ın kapitalizme yönelttiği suçlama ahlâksal bir suçlamaydı. Düzen, içindeki tam bir biçimsel adâlet ve hakkaniyet ile birlikte ortaya çıkan, zâlim adâletsizlikten dolayı suçlanmaktadır. Düzen suçlanmaktadır, çünkü sömürücüyü sömürüleni köleleştirmeye zorlayarak her ikisini de özgürlüklerinden yoksun kılmaktadır. Marx ne servete karşı çıkmış, ne de fakirliği övmüştür. O, kapitalizmden servet birikimine yol açtığı için değil, oligarşik niteliğinden dolayı nefret ediyordu; bu düzende servet demek öbür insanların hayatlarını etkileme iktidarı anlamında siyasal iktidar demek olduğu için ondan nefret ediyordu. Emek gücü bir meta hâline getirilmektedir; bu da insanların kendilerini pazarlarda satmaları gerektiği anlamına gelir. Marx, düzenden köleliği andırdığı için nefret ediyordu. (Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2)
  • Neyi atıp neyi alıkoymalı? İşte sorun bu. (Bitmeyen Arayış)
  • İyi olmak demek kötülük yapmamaktır. Bir de kötülük yapmayı istememektir. (Açık Toplum ve Düşmanları)
  • Soru: “Birkaç komünist gencin Viyana’da polis tarafından öldürülmesi üzerine, komünistlerden biraz uzaklaşmaya karar verdiniz. Oysa o olayda komünistler ateş açan taraf değil, kurbandı. Ama komünizmden vazgeçmeye o olay üzerine karar verdiniz. Bu biraz garip değil mi?” Popper: Bir tür sorumluluk duyuyordum, insanın kendini feda etmesinin, kendini tehlikeye atmasının normal olduğunu düşünüyordum; ama biz başkalarını, kendilerini tehlikeye atmaları, vurulmaları için cesaretlendiriyorduk, oysa bunu yapmaya hakkımız yoktu. Parti liderlerinin başkalarına, kendilerini feda etmelerini ya da hayatlarını tehlikeye atmalarını söyleme hakları yoktu. (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)
  • Eğer eleştirici bir tutuma sahip değilsek, daima bulmayı istediğimiz şeyleri bulacağız: Cici teorilerimizi teyid edecek hususları arayıp, bulacak; onlar için tehlikeli olabilecek herşeyi ise gözden ırak tutacak ve görmeyeceğiz. (Tarihselciliğin Sefaleti)
  • Şöyle diyordu Bach, öğrencilerine aralıksız çalma konusunda talimat verirken: "Tanrının ihtişamı ve zihnin izin verilen ölçüde zevk-ü sefası için ahenkli seslerden örülü bir harmoni olmalı; ve her müzik gibi bitimi ve nihai amacı Tanrının şan ve şerefiyle zihnin tazelenmesi dışında başka bir şey olmamalı. Buna dikkat edilmediği sürece, gerçekte müzik yoktur, cehennemsel uluma ve takırtı vardır.” (Bitmeyen Arayış)
  • Özgürlüğün hiçbir çeşidi devlet tarafından güven altına alınmadıkça olanaklı olamaz. (Açık Toplum ve Düşmanları)
  • “Yaşamın anlamı, hayatımız boyunca arayıp bulacağımız gizli bir şey değil, hayatımıza kendi elimizle katabileceğimiz bir şeydir.” (Daha İyi Bir Dünya Arayışı)
  • Yaşamın anlamı, hayatımız boyunca arayıp bulacağımız gizli bir şey değil, hayatımıza kendi elimizle katabileceğimiz bir şeydir. (Daha İyi Bir Dünya Arayışı)
  • Evrensel ve kişisel olmayan bir doğruluk ölçütüne başvurulması anlamında, akılcılık son derece önemlidir... Yalnız kolayca egemen olduğu çağlarda değil, aynı zamanda, hatta daha çok, fikir birliğine varamadıkları zaman adam öldürecek kadar kudretli olamayanların boş rüyası olarak hor görülüp reddedildiği daha bahtsız devrelerde de. BERTRAND RUSSELL (Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2)
  • "Belki ben haksızım, sen de haklısındır, ne olursa olsun tartışmamızdan sonra ikimiz de bazı şeyleri eskiye göre daha net olarak görebilmeyi umabiliriz, ve ne olursa olsun, kimin haklı olduğundan çok doğruluğa daha da yaklaşmanın önemli olduğunu unutmadığımız sürece, ikimiz de birbirimizden öğrenebiliriz." s.129 (Hayat Problem Çözmektir)
  • Hiç kimse kendi davasında yargıç olmamalı. (Açık Toplum ve Düşmanları)
  • Popper bilimi, bataklıkta kazıklar üzerine dikilmiş bir yapıya benzetir. Bu kazıklar hiçbir zaman “var olan” doğal ve sağlam bir tabana dayanmaz. Zaman zaman kazıkların sağlam bir temele dayandığı düşünülebilir; ama bu bir yanılgı olacaktır. Çünkü kazıklar yalnızca geçici bir süre için kendilerine sağlam bir dayanak bulmuştur. Bir süre sonra sağlam sanılan temel yine zayıflayabilir. Bu nedenle de kazıkların hep daha derine çakılması vazgeçilmez olmalıdır. İşte Popper'in bilim insanı, bıkmadan usanmadan, uçsuz bucaksız derinliklere uzanmaya çalışan; ulaştığı bilgiyi yalnızca geçici bir süre için güvenilir bilgi olarak kabul eden, bununla da yetinmeyip hep daha fazlasını arayan insandır. Bu da ancak bilginin “mutlak” olmadığı görüşüyle bağdaşmaktadır. Mutlak olmayan bilgi, doğru olmayan bilgidir, yanlışlanabilir bilgidir; evrenin herhangi bir yerinde “siyah tek bir kuğunun” var olabileceği kuşkusunun taşınmasıdır. (The Logic of Scientific Discovery)
  • Kapitalistlerin insanların sefaleti karşısındaki sorumsuzluklarından yakınan bu insanların kendilerinin bu türlü dogmatik iddialarla insan sefaletini nasıl azaltabileceğimizi ve toplumsal davranışlarımızın bazı beklenmedik sonuçlarını nasıl kontrol altına alabileceğimizi öğrenmemizi mümkün kılabilecek bu türlü deneyimlere karşı çıkacak kadar sorumsuz olduklarını görmek hayret vericidir. Ne var ki, Marxçılığı savunanlar kendi çıkarları uğruna ilerlemeye karşı çıktıklarının farkında değildirler; onlar Marxçılık gibi hareketlerin ana tehlikesinin bir süre sonra türlü türlü çıkarları temsil etmeye başlamaları olduğunu ve maddi çıkarlar yanında düşünsel çıkarlar da olabileceğini göremiyorlar. (Açık Toplum ve Düşmanları Cilt: 2)
  • Her buluş ‘usdışı bir an’ içermektedir, her buluş ‘yaratıcı bir sezgidir’. (Bilimsel Araştırmanın Mantığı)
  • Demokratik devlet teorisindeki önemli noktalardan biri de bürokrasi sorunudur, çünkü bizim bürokrasilerimiz anti-demokratiktir. Bürokrasilerde, davranış ve ihmâllerinin hesabını vermek zorunda olmayan çok sayıda “küçük diktatör” bulunur. (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)
  • Demokrasi en kötü yönetim biçimidir, eğer tüm diğer yönetim biçimlerini saymazsak. Winston Churchill (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)
  • ... ben, düşünen tüm insanları ilgilendiren en azından bir felsefi sorunun var olduğuna inanıyorum. Bu da evrenbilim (Kosmologie) sorunudur: Dünyayı -ve biz de bu dünyaya ait olduğumuzdan, bu bağlamda kendimizi ve bilgimizi- anlayabilme sorunu. Tüm bilimlerin bu anlamda evrenbilim olduğuna inanıyorum; ve felsefe de, aynı doğa bilimleri gibi, evrenbilime getirdiği katkı nedeniyle benim için önem taşımaktadır. Felsefe ve doğa bilimleri araştırmalarını bu amaçla sürdürmediğinde, benim için hiçbir çekicilikleri kalmayacaktır. (The Logic of Scientific Discovery)
  • kendi izleyicilerine, aldatıcıdır diye, akılcı kanıtlara kulak vermeyi yasaklayabilirler ve onlara kanıta karşı yumruklarını yahut tabancalarını kullanmayı öğretebilirler. (Açık Toplum ve Düşmanları)
  • Devletçilik ne kadar artarsa, özgürlük de o kadar azalır. (Yüzyılın Dersi / Özgürlüğün En Büyük Düşmanı Eşitlik)