Hayatın İçinden 1 - Cüneyd Suavi Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hayatın İçinden 1 kimin eseri? Hayatın İçinden 1 kitabının yazarı kimdir? Hayatın İçinden 1 konusu ve anafikri nedir? Hayatın İçinden 1 kitabı ne anlatıyor? Hayatın İçinden 1 PDF indirme linki var mı? Hayatın İçinden 1 kitabının yazarı Cüneyd Suavi kimdir? İşte Hayatın İçinden 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Cüneyd Suavi
Yayın Evi: Zafer Yayınları
İSBN: 9757762577
Sayfa Sayısı: 265
Hayatın İçinden 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yazarın bir mizah şaheseri olarak kabul edilen "Kırk Gram Tebessüm" adlı kitabı, yıllar boyu özlenen kaliteli ve edepli mizahın en güzel örneklerini sunarken, "İki Çuval Altın" adlı çocuk hikayesi de, yavrularımızın masum gönüllerinde apayrı bir yer tuttu. Cüneyd Suavi'nin kendi sahasında ilk ve tek örnek olan "Bileceler"den sonra yazdığı son eser, Peygamberimiz'in mucizelerini çocuklarımız için dile getiren "Mucizeler" adlı kitaptır.
Hayatın İçinden 1 Alıntıları - Sözleri
- Nur yüzlü bir ihtiyardan dua isterken: " Dünyanın tüm ağırlığı sanki omuzlarıma binmiş, " dedim. Şakacı bir ifadeyle kulağımı çekerken: " Dünya yükü hepimizin az çok sırtında," dedi. "Fakat cenneti taşımak herkese nasip olmaz"
- ''..Ya Rabbi! Bizlere ne olmuştu? Neden birbirimize düşman kesilmiştik? Yoksa ikimiz de tüm Müslümanlar gibi, aynı Allah'a ve peygambere inanmıyor muyduk? Dilimiz, bayrağımız, kıblemiz ve duamız bir değil miydi? Aynı kin ve nefreti, gerçek düşmanlara karşı neden duyamıyorduk?''
- ''..Ama dedem, Allah'a inananların ölünce yıldızlara uçtuğunu ve onlarla dolaşıp Cennet'i seyrettiğini söyledi. Bu yüzden hiç korkmam hastalıklardan.''
- ''..Kırkta bir ihtimal düşük sayılsa bile, ömür boyunca sürecek bir dua almak için, kırk fırtınaya katlanmak fazla bir şey değil ki!''
- ''..İskemle dediğin şey dünya malı be evlâdım..''
- YEŞİL ELBİSE Yolda karşılaştığımızda ezan okunuyordu. -Gel seni camiye götüreyim, dedim. Bugün Cuma biliyorsun. -Sen de benim camiye gitmediğimi biliyorsun, dedi -Biliyorum ama, sebebini gerçekten merak ediyorum. -Ne bileyim olmuyor işte, dedi.Hem pantolonumun ütüsü bozulup, dizleri çıkar diye endişe ediyorum. Gayri ihtiyari gülmeye başladım. -Herhalde şaka yapıyorsun, dedim. Bunun için cami terk edilir mi? -Ciddi söylüyorum, dedi. Giyimime ve özellikle yeşile düşkün olduğumu bilirsin. Gerçekten öyleydi. Giydiği birbirinden güzel elbiseleri mutlaka yeşilin bir başka tonundan seçer ve her zaman ütülü tutardı. -Peki, dedim.Hayatında hiç camiye gitmedin mi? -Çocukken dedemle birkaç kere gitmiştim, dedi. Hem o yaşlarda dizlerim aşınacak diye herhalde endişe etmiyordum. Fakat artık camiye gidebileceğimi zannetmiyorum. Söyledikleri beni son derece şaşırtmış ve bu konuyu açtığıma pişman etmişti. Daha sonra el sıkışıp ayrıldık. Onunla konuşmamızdan 2 ay sonra, kendisinin camide olduğunu söylediler. Hemen gittim. Bahçedeki namaz saflarının en önünde duruyordu ve üzerinde yine yeşiller vardı. Yavaşça yanına yaklaştım ve kısık bir sesle: -Hani, dedim. Camiye gelmeyecektin? Hiç sesini çıkarmadı. Çünkü musalla taşının üzerinde, yeşil örtülü bir tabut içinde yatıyordu.
- Tokat Emektar Öğretmen, dersini bitirip sınıftan çıkarken; öğrencilerinden birinin diğerine çelme taktığını gördü. Düşen çocuk, en sevdiği öğrencisiydi ve canı yandığı için ağlıyordu. Öğretmen, onu yerden kaldırdıktan sonra üstünü temizleyip eve gönderdi ve öbür çocuğu kolundan çekerek öğrencilerin terk ettiği sınıfa soktu. Kendisi, aynı köyün ilkokulunda yirmi yıldan bu yana hizmet vermiş, o köyden evlenmiş ve tayini büyük şehirlere çıkmasına rağmen; bir yuva olarak bildiği okulunu terk etmemişti. Bu yüzden, öz evlatları gibi gördüğü öğrencilerin haylazlıklarına dayanamıyordu. Çelme takan çocuğu şiddetle azarladıktan sonra, onun korkudan tir tir titremesine aldırış bile etmeden suratına bir tokat patlattı. Küçük çocuğun cılız vüzudu, tokadın şiddetinden bir yaprak gibi savrulmuş ve yeni çıkmakta olan dişlerinden akan kan, öğretmenin ceketine sıçramıştı. Öğretmen, yedi yaşındaki bir çocuğa yaptığı bu hareketten hemen sonra pişmanlık duymasına rağmen, bunun kendisi için iyi bir ders olacağını düşünüyordu. Öğrencisini bırakıp gitmeye hazırlanırken, çocuğun elini cebine attığını görüp telaşa düştü. En yakın arkadaşını bile düşüren bir yaramaz, öğretmenine de bir çakıyla saldırabilirdi. Ona karşı korunmaya hazırlanırken, küçük çocuk teyzesinin bayramda hediye ettiği mendili çıkarttı ve düştüğü yerden kalkmaya çalışırken: - Ceketiniz kanlandı öğretmenim!. dedi. Sileyim isterseniz...
- Bir acelesi olduğunu, onu görür görmez anlamıştım. Sağanak halinde yağan yağmura aldırış bile etmiyor ve bükülmüş beline rağmen, sağa sola koşuyordu. Yanına sokularak: - Hayrola teyzeciğim!. dedi. Bir derdiniz mi var? Sıcak bir tebessümle: - Buralara yabancıyım evladım!. dedi. Hastane tarafına giden bir araba arıyorum. - Biraz beklerseniz, aynı dolmuşa binebiliriz!. dedim. Oraya geldiğimizde size haber veririm. Teşekkür ederek yanıma yaklaştı ve küçük bir çocuk gibi şemsiyemin altına girdi. Nurlu yüzü yağmur damlacıklarıyla ıslanmış ve yanacıkları pembe pembe olmuştu. - Torunlarımdan biri menenjit geçirdi, diye devam etti. Ziyaret saati bitmeden dolaşmak istemiştim. Saatime baktıktan sonra: - Yirmi dakikanız var!. dedim. Hastane yakın ama, bu havada araba bulunmuyor. Durağa herkesten önce geldiğimiz için, dolmuşa da rahatça bineceğimizi zannediyordum. Ancak araba yanaştığında, arkamızda duran kişilerin bir anda hücum ettiğini gördüm. İçeriye doluşan ve arkadaş oldukları anlaşılan adamlara: - İlk önce biz gelmiştik, dedim. Sırayı bozmaya hakkınız var mı? Ön koltukta oturanı: - Hak istiyorsan, Hakkari'ye gideceksin arkadaşım!. dedi. Hem oradaki haklardan K.D.V. de alınmıyormuş. Bu laf üzerine attıkları kahkahalarla bindikleri araba sarsılmış ve sinirlerim allak bullak olmuştu. Sakinleşmeye çalışarak: - Ben biraz daha bekleyebilirim!. dedim. Ama şu yaşlı teyzenin hastaneye yetişmesi gerekiyor. Şoför lafa karışıp: - Teyzenin arabaya falan ihtiyacı yok be kardeşim!. dedi. Okuyup üfledi mi, oraya uçuverir. Tekrar kopan kahkahalarla birlikte araba uzaklaştı. Yaşlı kadına baktım, öylece susuyordu. Daha sonraki dolmuş, biraz geç geldi. Arka koltuğa yan yana oturduk. Yaşlı kadın, yapacağı ziyaretten ümitsiz görünmesine rağmen şikayet etmiyordu. Üstelik de yol çok kalabalıktı. Şoför meraklanarak: - Bu vakitte yol tıkanmazdı!. dedi. Sebebini anlasam iyi olacak. Arabayı çalışır vaziyette bırakıp ileriye doğru yürüdü ve biraz sonra dönerek: - Kısmete bak yahu!. diye söylendi. Bizden önce kalkan dolmuşa kamyon çarpmış. Heyecanla: - Bir şey olmuş mu? dedim. Yaralı falan var mı? - Herhalde varmış!. dedi. Şoför dahil beş kişiyi, teyzenin gideceği hastaneye kaldırmışlar. Göz ucuyla yaşlı kadına baktım. Solgun dudaklarıyla bir şeyler mırıldanıyor ve sanki onlar için dualar ediyordu. Şoför, şaşkınlık içinde: - Kısmet işte!. diye tekrarlıyordu. Koca bir kamyon gelip sana çarpsın. Hem de Hakkari'den gelen bir kamyon...
- İmanın en basit göstergesi,insanların gelip geçtiği yollar üzerindeki engelleri kaldırmaktır. Hadis
- "Benim gözüm biraz faklı herhâlde," dedi."İhtiyar gözü tabi... Ama bütün gözler bence böyle bakmalı. Onlara perde inmeden,perdenin arkasındaki Kudreti fark etmeli .Bu yüzden de bakmaktan çok görmeyi öğrenmeli. "
- "Sadece dıştan bakarak insanlara değer biçmek,tedavisi imkânsız bir hastalık sanki."
- " Hızlı yaşanan hayat,bünyesine uygun bir sanat istiyor. "
- BİLEMEDİLER (Aşağıdaki dörtlüğü, henüz on altı yaşındayken kanserden vefat eden Adapazar'lı Asiye Dalkılıç kardeşime binlerce fatihalarla ithaf ediyorum. Asiye, hatıra defterinin ilk sayfasına yazdığı bu dört satırla, manevi bir şehit olarak vefat ettiğini müjdeledi bizlere. Mekanı Cennettir inşallah.) Anlamadı hiç kimse Çöldeki üç-beş çiçeğin nasıl canlı kaldığını... Bilemediler nedense Çiçeklerin arasında bir şehidin yattığını...
Hayatın İçinden 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kısa kısa hikayelerden oluşan bir kitap hikayelerin hepsinin ders verici nitelikte ve hüzünlü olmasından sıkıldım biraz ben bu yüzden yarım bıraktım. ️ (muallime)
Çok güzel bir kitap. Hikayelerini okudukça hüzünleniyorum ve mutlu oluyorum Cüneyd Suavi 'nin çoğu kitabı çok güzel bence. Herkese okumasını tavsiye ediyorum. (Azra Betül)
Yaşlı bir kadın, kendisinden daha yaşlı olan eşine: “Eskiden her yaş günümde bana pırlantalar getiriyordun,” demiş. “Oysa birkaç senedir, sadece tek bir çiçekle yetiniyorsun. Üstelik de yabani bir çiçekle… ” İhtiyar adam, daha öncekiler gibi susmayı tercih etmiş. Gençlik yıllarındayken ‘Kır çiçeğim’ dediği eşini üzmekten korkarak bükmüş boynunu, o an boynunu büken çiçek gibi. (Hakan Arıkan)
Hayatın İçinden 1 PDF indirme linki var mı?
Cüneyd Suavi - Hayatın İçinden 1 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hayatın İçinden 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Cüneyd Suavi Kimdir?
1948 Yılında Adapazarı'nda doğdu. İlk ve orta öğrenimini bu şehirde tamamladı. Daha sonra, günümüzde Mimar Sinan Üniversitesi olarak bilinen Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ni yüksek mimar ünvanıyla bitirip Sakarya Üniversitesi'nde asistanlığa başladı. İleriki yıllarda profesörlüğe kadar yükselen Cüneyd Suavi, evli ve üç çocuk babasıdır.
Zafer Dergisi'nde 1982 yılından beri hikayeleri yayınlanan yazarın en tanınmış eseri, Hayatın İçinden adlı hikaye kitabıdır. Türk insanı tarafından büyük bir rağbet gören bu eserin tamamı Korece'ye; bir bölümü de İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça, Arnavutça, Tatarca, Özbekçe ve Makedonca'ya çevrilerek dünyanın dört bir yanına ulaşmıştır. Bu eserin devamı olan Hayatın İçinden-2 adlı kitap da, 2003 yılında basılmıştır.
Cüneyd Suavi'nin Kırk Gram Tebessüm, Mucizeler, Bilmeceler ve Çocuklar İçin Peygamberler Tarihi adlı eserleri dışında, .ocuklar için yazdığı İki Çuval Altın, Huzur Ormanı, Gökten İnen Balık, Cennete Davet ve Sevgi Marketi adlarını verdiği beş hikaye kitabı daha bulunmaktadır.
Cüneyd Suavi Kitapları - Eserleri
- Hayatın İçinden 1
- Hayatın İçinden 2
- Kırk Gram Tebessüm
- Hayatın İçinden - Sevgi Hikayeleri 3
- İmdat Aşık Oldum
- İki Cihan Güneşi Peygamberimiz
- Hazır Cevaplar 1
- Hayatın İçinden
- Kesilen Gitar
- Ali'nin Seccadesi
- Hazır Cevaplar-2
- Hazır Cevaplar-3
- Hayatın İçinden Sevgi Hikayeleri 1
- Hayatın İçinden
- Peygamberimizin Mucizeleri
- Hayatın İçinden Sevgi Hikayeleri 2
- Allah Resulü
- Gençler için - Peygamber Efendimiz
- Peygamberler Tarihi
- Cennetin Elçileri Peygamberler Tarihi
- Baldan Tatlı Öyküler-2
- Baldan Tatlı Öyküler 1
- İki Çuval Altın
- Zeka Pınarından Hazır Cevaplar
- Hayatın İçinden
- Küçük Boydaki Adamlara Büyük Boyda Bilmeceler
- Gül Kokulu Resulden Mucizeler
- Mucizeler
- Çiçek Bahçesi
- Baldan Tatlı Öyküler 3
- Gençler İçin Peygamberler Tarihi
- Hayatın İçinden
- Bir Günde Devrialem
- 40 Hikaye
- Hayatın İçinden Senaryolar
- Esrarengiz Program
- Dur ve Düşün
Cüneyd Suavi Alıntıları - Sözleri
- Sadece dıştan bakarak insanlara değer biçmek,tedavisi imkânsız bir hastalık sanki. (Hayatın İçinden Sevgi Hikayeleri 1)
- Anlayamadı hiç kimse, Çöldeki üç beş çiçeğin nasıl yaşadığını. . . bilemediler nedense, Çiçeklerin arasında bir şehit yattığını. . . ♡ (Hayatın İçinden Sevgi Hikayeleri 1)
- Hayvanlar, belki de bizimle konuşabilecek yetenektedir. Ama başlarına gelecekleri bildiklerinden, susuyor olmalılar. (Kırk Gram Tebessüm)
- İnsan kendi değerini kendi belirler. Bizleri değerli kılan Allah yolunda attığımız adımlardır. Onun yolunda gidenler elmas gibi nurlanır, edebi bir güzelliğe kavuşur. Aksi halde sahip olduğunuz güzellik bir daha geri dönmemek üzere söner... (İmdat Aşık Oldum)
- Peygamberimiz, Hz. Ebu Bekir'in İslam'ı seçmesinden bahsederken: "İslam'a davet ettiğim kişilerin arasında bazıları nazlandı, bazıları uzun uzun düşündü. Fakat Ebu Bekir hiç gecikmedi, bir an bile beklemedi." demişti (İki Cihan Güneşi Peygamberimiz)
- "Çünkü siz, bir insanın kalbini fethetmeyi, bir zirveyi fethetmekten önemli görmüştünüz." (Hayatın İçinden Sevgi Hikayeleri 2)
- Allah Resulü 'nün amcası'nın ciğerini yiyen Hind in Tevbesi : amcasının bu şekilde şehit edilmesi ile perişan olmuştu. fakat şimdi karşısında o işi planlayan kadın vardı .Hz Ömer iki cihan güneşi nin vereceği cevabı merakla beklerken, Peygamberimiz o kadına seslenerek :Demek sen ut be nin kızı Hint'sin ha dedi Hint bu sözler üzerine peçesini kaldırıp "Evet ya resulallah utbenin kızı hind'im kendi arzum ile İslamiyeti seçtim ve İşlediğim günahların affedilmesi için senden dua almaya geldim !dedi" Peygamberimiz inanılmaz bir nezaket gösterip:" Ey Hint Hoş geldin !"diyerek tebessüm evtti .Bu incelik karşısında Hint sanki damla damla eriyordu. Ya Resulallah !daha birkaç güne kadar sana ve yakınlarına düşmandım ve yeryüzünde hiç kimseye böyle bir kin duymazdım .Ama bugün senden fazla sevdiğim biri yoktur diyerek ağlamaya başladı. Peygamberimiz :Ey Hint! islamiyetten önce işlenen günahlar Müslüman olduktan sonra silinir gider diyerek onu teselli etti. (Allah Resulü)
- Küçük çocuk ve babası, gittikleri parkta bir banka oturmuşlar, tatlı bir sohbete başlamışlardı. Mayıs ayı geldiğinden her taraf yemyeşildi. Dört bir yandan güzel kokular yükseliyor, kuş sesleri bir an bile kesilmiyordu. Küçük çocuk altı yaşına bastığından, bir şey hariç aklı her şeye eriyordu. O şey de babasının sertliğiydi. Çünkü babası, hiçbir sebep yokken bir anda sinirlenir, kulağına yapışarak onu azarlar, daha sonra da gönlünü almaya yanaşmazdı. Sessizce ağlardı çocuk, ağlamaktan yorgun düşene kadar. Daha sonra içine, küçücük dünyasına kapanırdı. Allah’tan ki ara sıra birlikte gezerlerdi, bugünkü gibi... Çocuk nefes alırdı o günlerde, kırılmış kalbine rağmen her şeyi unuturdu. Biraz önce aldıkları simitleri yerlerken, babası kendisine çıkışarak: "Daha önce defalarca söyledim” dedi. “Koskoca adam oldun. Yerlere kırık dökme! Böyle bir şeyi sadece aptallar yapar.” Küçük çocuk sesini çıkartmadı. Babasını canı gibi sevdiği için, onu gücendirmekten korkuyordu. Ama elinde değildi simidin susamlarını, hatta bazı parçalarını düşürmemek. Zaten simit gevrekti. Böyle bir şey son derece normal sayılmalıydı. En iyisi babası başka tarafa bakarken, simidinden küçük ısırıklar almaktı. Ufaklık bu işi yapmaya çalışırken, babası onun kulağına yapışarak: “Anlaşılan kafana laf girmiyor” dedi. “Simidinin yarısını yerlere döktün. Yürü hemen gidiyoruz! Bir daha da gelirsek iki olsun.” Adam, çocuğun elinden simidini alarak yanlarında getirdiği poşete koydu. Ve hızlı adımlarla parktan dışarı çıktı. Oğlu nasıl olsa korkuya kapılacak, ister istemez peşinden yarışacaktı. Fakat çocuk, böyle bir şey yapmadı. Gözlerinden süzülen yaşları silerken, papatyalarla süslenen taze çimenlerin üzerine eğildi ve oradaki karıncalara doğru dönüp: “Biliyorum karnınız çok aç” dedi. “Ama babam simidimi aldı elimden. Şimdilik attıklarımla idare edin.” (Hayatın İçinden - Sevgi Hikayeleri 3)
- Dermansız dert yoktur, buna inanın. (İmdat Aşık Oldum)
- Kendi kıyametimizi kendi elimizle hazırlıyoruz. Hem de üç-beş kuruşluk bir menfaat için. (Kesilen Gitar)
- Şunu sakın unutma! Yaşanılan her olay, sıkıntılı olsa bile inanılmaz güzellikte meyveler verir. Bu hâdise seni olgunlaştıracaktır, bundan emin ol. Şimdi yüreğini yakan bu acı hâdiseler, son derece tatlı nimetlerden farksızdır. Yeter ki o tuzakları fark edip düşme! Tuzakları görebilen basiret sahipleri, o tuzakları bilmeyen sayısız insanı kur tarabilir. Bir zamanlar benim de yaşadığım gibi, sen de çok zor bir eğitimden geçiyorsun. Başkasının dertlerine derman olmanın en kısa yolu bu olsa gerek. (İmdat Aşık Oldum)
- Zorluklar çoğaldıkça ibadetler daha kıymetli hale gelir ve Allah her zorluktan sonra inanılmaz derecede kolaylık verir. (Ali'nin Seccadesi)
- Niyazi Beki Hoca: ' Allah beni yaratırken, bana niye sormadı?' diyen birine şu cevabı vermiş: -Sen yoktun ki, sana sorsun. (Hazır Cevaplar-2)
- Şöhret, kalbi öldüren zehirli bir bala benzer. (Kırk Gram Tebessüm)
- Bütün zorluklara rağmen namaz kılanlar daha fazla takdir edilip alkışlanır. (Ali'nin Seccadesi)
- "Hiçbir insan yıldızlara gidemez , çünkü buna ömrü yetmez." (Hayatın İçinden 2)
- Allah'ı tanıyıp ona itaat eden, zindanda olsa bile bahtiyardır. Onu unutanlar da, saraylarda olsa bile zindanlardadır, hepsi bedbahttır. (Hayatın İçinden - Sevgi Hikayeleri 3)
- "Bedir gününde ,gökyüzünden aşağıya bir gölge (bulut )indi.Ben onu İlk bakışta bütün ufku kaplayan bir kilimden farksız gördüm .Daha sonra fark ettim ki onlar karınca sürüsü gibi melekmiş. Anladım ki Allah resulüne yardım geliyor. (Allah Resulü)
- Yahudinin biri imtihan etmek gayesiyle Efendimizin (Sav) yanına gelmiş ve elindeki yiyeceği göstererek: -"Ey İslam Peygamberi," diye sormuştu. "Bu benim rızkım mıdır?" Yahudi, 'evet' cevabını alsa, elindekini yemeyerek atacak; 'hayır' cevabında ise onu yiyerek sözde akılılık etmiş olacaktı. Yahudinin bu düşünce ile sorduğu soruya, Peygamber Efendimiz hiç tereddüt etmeden cevap verdi: - "Yersen, rızkındır!.." (Hazır Cevaplar-3)
- "Zarara rızasıyla girene merhamet edilmez ve layık değildir." Bediüzzaman (İmdat Aşık Oldum)