Hayriyye - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Hayriyye kimin eseri? Hayriyye kitabının yazarı kimdir? Hayriyye konusu ve anafikri nedir? Hayriyye kitabı ne anlatıyor? Hayriyye kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Hayriyye kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: İskender Pala

Tasarımcı: Utku Lomlu

Yayın Evi: Kapı Yayınları

İSBN: 9789758950348

Sayfa Sayısı: 316

Hayriyye Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Klasik edebiyatımızın önde gelen temsilcilerinden biri olan Nâbi'nin bu değerli eseri, 1857'de Paris'te Türkçe aslı ve Fransızca tercümesiyle birlikte, Pavet de Courteille tarafından yayınlanmıştı. Milletlerin kültürü, klasik eserlere verilen değer nispetinde yaşar ve yücelir. Hayriye, hikmet şairi Nâbi'nin en tanınmış eseridir. Halep'te iken oğlu Ebü'l Hayr adına telif ettiği bu mesnevi için bir görgü, öğüt ve ahlâk kitabıdır denilebilir. Bu bakımdan edebiyatımızın, sahasındaki en sevilen ve yararlanılan klasik eseridir.

(Tanıtım Bülteninden)

Hayriyye Alıntıları - Sözleri

  • Sakın ilmin dış kabuğunda kalma. Manaların özüne ulaşmaya çalış
  • Dostlarına yâr ol, bar olma!
  • Ey nihâl-i çemen-ârâ-yı edeb Nûr-bahsâ-yı dil ü dîdei eb Varma gayrın evine bî-davet Ola amma o da ehl-i hirfet Vardığın meclis ola ehl-i reşâd Olmaya encümen-i fısk ü fesâd Olma meclis de ne pürgû ne hamûş Vakt ile gah zeban ol gehi gûş Olur insanda zeban bir, iki gûş Sen dahî söyle bir, ol iki hâmuş Kimseye verme huşunetle cevâb Lutf ile izzet ile eyle hitâb Kimsenin aybını urma yüzüne Gûşunu bâb-ı kabul et sözüne Eyleme kimseyi ta ‘a techîl Etme mahlûk-ı Hudâyı tahcîl Hele neylersen et ey ruh-ı revân Olma hatır-şiken ü tûnd-zebân. Açıklaması: Ey edeb ve terbiye çimenini süsleyen fidan. Ey babasının gözüne ve gönlüne nur bağışlayan oğul! Başkasının evine davet edilmeden gitme. Davet eden kimse de gönül ehli olmalıdır. Gittiğin meclis doğru yolda olanların toplandığı bir yer olmalı. Fısk ve fesat cemiyeti olmamalıdır. Bir mecliste ne fazla konuş ne de sus. Zamanı gelince konuş ve dinle. İnsanda dil bir kulak ikidir. Sen dahi bir söyle iki dinle. Kimseye sertlik ve kabalıkla cevap verme. İyilik ve saygı ile insanlara hitap et. Kimsenin ayıbını yüzüne vurma. Kulağını insanların doğru sözüne kabul kapısı yap. Kimsenin bilgisizliğini asla ortaya çıkarma. Allah’ın yarattığı bir kulu utandırma ve küçük düşürme. Ey canınım canı, bilhassa ne yaparsan yap, kalp kırma, gönül yıkma, sert sözlü de olma.
  • Her işin düğümünü çözen sabırdır. Karanlık gece bile sabreder de sabaha erişir.
  • Evinden dışarı çıkma ki evinin köşesindeki halvet köşesi, senin için cennet sayılır.
  • Gerekirse aylarca evinden dışarı çıkma. Kendi huzurlu evinden dışarıya meylin olmasın Kitabı eline al ve kapını ört. Kapının dışından haberin olmasın.
  • 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al.
  • 136. Dinin direğini dik ve İslam sarayını mamur eyle. 137. Elini günah işlemekten uzak tut ve bağla. Allah'a nispetle kulağı halkalı bir köleden farkın olmadığını idrak et. 138. Secdeye vardığın zaman edebinle eğil. Böylece mihrap dairesinin merkezi olan nokta olasın. 139. Allah huzurunda yüzünü yerlere sür (secde et). Sen Allah'ın dergahında bir köle ol da sana ne devletler erişir bir gör.
  • Olur insanda zeban bir, iki gûş Sen dahî söyle bir, ol iki hâmuş İnsanda dil bir kulak ikidir. Sen dahi bir söyle iki dinle.
  • İlim, sahili olmayan bir denizdir ki onun içinde âlim geçinenler gerçekte cahildir.
  • Söylediğin söz gönül bağından yeni koparılmış bir gül olmalı, onu duyan da içindeki mana ile bülbül olmalı.
  • Dilini sözler için bir cadde eyleme de sana laf taşıyıcı demesinler.
  • "Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgârın görevini yerine getiremez. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hissenin al!"
  • "Fakirler olmayınca zenginliğin güzelliği ve çekiciliği kalmaz. İşte Allah bunu böyle yaratmış. Nimetin şükrüne sebep fakirliktir. Devlet ve ikbalin güzel oluşuna süs yine fakirliktir. "

Hayriyye İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Yûsuf Nâbi'nin oğluna itâfen yazdığı nasihatlarla dolu bir başyapıt. Çoğu bölüm hatta %85 lik kısım günümüz için de geçerli. Bu tarzda eserleri okumamın iki sebebi var. Biri kendimi tanımak, doğduğum ve olduğum toplumu bilmek bir digeri ise aklın zirve noktasında nasıl yazılar yazacağına şahit olmak. (Şeyhmus ERTEN)

Nabi'nin oğlu için yazdığı her bir sayfasında altın değerinde öğütler bulunan eseridir. Bir babanın oğluna bırakabileceği en güzel miras böyle bir kitap olsa gerek. Nabi'nin oğluna itafen söylediği sözler de bir başka güzel... Ey Ebu'l-hayr Mehemmed Çelebi! Ey varlığı Halep şehrini süsleyen! (s.25) Ey ebedin parlak yeşilliğinin fidanı! Ey babasının gönlüne ve gözüne nur bahşeden oğul!. (s.37) Ey babalık bağının seçkin meyvesi! Ey hayat denizindeki sadefin incisi! (s.43) Ey varlık ve vücut mecmuasının seçkin nüshası, ey sıfat aynasının süsü ve yakışıklı resmi (oğul)! (s.77) Ey hayat denizinin en birinci incisi; ey güzel vasıfların seçkin örneği (oğul)! (s.121) Ve daha niceleri... Geç gelmiş bir sevincin kağıda dökülmüş hali. Nabi ve muazzam kaleminde inciler... (Mavi)

Ne güzel baba... Bir babanın çocuğuna verebileceği en güzel hediye Hayriyye adlı eser olsa gerek . Mesnevi tarzında yazılan bu eser dinî, ahlaki, ilmî, insani öğütler içerir. Biz okuyucuları aydınlatacak ve yol gösterecek nitelikte bir öğüt kitabıdır. Nâbî ile tanışmak isteyenler bu eseriyle başlayabilirler:) Ebü'l Hayr, ne şanslı oğul... (Ayşe Bilik)

Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?

İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.

1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.

1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.

1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.

1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.

1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.

1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.

1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.

1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.

İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.

Ödülleri :

1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)

2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,

2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,

2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü

2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,

Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü

İskender Pala Kitapları - Eserleri

  • Şah ve Sultan
  • Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
  • Od
  • Kitab-ı Aşk
  • Aşkname
  • Aşina Güzeller

  • Ah Mine'l-Aşk
  • ... Ve Gazel Yeniden
  • Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
  • Atasözleri
  • Ayine
  • Katre-i Matem
  • Boğaziçi'ndeki Mücevher

  • Divan Edebiyatı
  • Divane Güzeller
  • Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
  • Düşte Kalan
  • Efsane Güzeller
  • Gözgü
  • Gül Şiirleri

  • Güldeste
  • İki Darbe Arasında
  • Hayriyye
  • İki Dirhem Bir Çekirdek
  • Kadılar Kitabı
  • Kahve Molası
  • Kırk Ambar

  • Kırk Güzeller Çeşmesi
  • Kırkıncı Kapı
  • Kudemanın Kırk Atlısı
  • Leyla ile Mecnun
  • Mir'at
  • Muhteşem Şair Muhibbi
  • Müstesna Güzeller

  • Perişan Gazeller
  • Perî-şan Güzeller
  • Su Kasidesi
  • Şair Fatih: Avni
  • Şairlerin Dilinden
  • Şiirler Şairler Meclisler
  • Şir-i Kadim

  • Tavan Arası
  • Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
  • Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
  • Aşka Dair
  • Mevlana
  • Efsane
  • Hoş Sadâ

  • Kırklar Meclisi
  • Lale Devri
  • Mihmandar
  • İstanbulcunun Sandığı
  • Bülbülün Kırk Şarkısı
  • Şahane Gazeller 1
  • Üstatlar konuşuyor

  • Fetih ve Fatih
  • Nurundandır Bütün Nurlar
  • Mesela
  • İstanbul Bir Rüya
  • Karun ve Anarşist
  • Şahane Gazeller 2
  • Şahane Gazeller 3

  • Uzmanlar Konuşuyor
  • Barbarossa
  • Tarihimiz Konuşuyor
  • Türk Dili ve Kompozisyon
  • Yunus Emre
  • Şahane Gazeller 1- Fuzuli 
  • Nabi

  • Naili
  • Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
  • Necati
  • Nedim
  • Nef'i
  • Şeyh Galip
  • Aşkî

  • Baki
  • Fatih Sultan Mehmet
  • Fatih'in Şiirleri
  • Abum Rabum
  • İtiraf
  • Kalp
  • Akşam Yıldızı

  • Şiirin Sultanları
  • Ortaöğretim için Divan Şiiri
  • Ahmed Paşa
  • Jennifer’ın Düğünü
  • Darbe: Kan ve Sultan
  • Aşk Bir Zamanlar
  • Neyzen Tevfik

  • Vali Hanım
  • Süleyman
  • Leyla ile Mecnun
  • Nizamülmülk
  • Kılıçarslan
  • Kervan
  • Düşte Kalan

  • Güldeste
  • Mevlanâ Celaleddin
  • Ah Mine'l Aşk
  • A-71
  • Şehir ve Kültür İstanbul

İskender Pala Alıntıları - Sözleri

  • Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
  • "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
  • Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
  • İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
  • Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
  • Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)

  • Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
  • Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
  • Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
  • 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
  • Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
  • Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
  • Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)

  • Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
  • Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
  • Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
  • Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
  • Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
  • gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
  • Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)