Hayvanlaşan İnsan - Emile Zola Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

Hayvanlaşan İnsan kimin eseri? Hayvanlaşan İnsan kitabının yazarı kimdir? Hayvanlaşan İnsan konusu ve anafikri nedir? Hayvanlaşan İnsan kitabı ne anlatıyor? Hayvanlaşan İnsan kitabının yazarı Emile Zola kimdir? İşte Hayvanlaşan İnsan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Emile Zola

Çevirmen: Alev Özgüner

Orijinal Adı: La Bete Humaine

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786052954355

Sayfa Sayısı: 420

Hayvanlaşan İnsan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Émile Zola (1840-1902): Natüralizm akımının en önemli temsilcilerinden biri olan Zola, romancının olayları bir izleyici gibi kaydetmekle yetinmemesi, kişileri ve tutkularını bir dizi deneye tabi tutarken, duygusal ve toplumsal olayları da bir kimyacı gibi ele alması gerektiğini savundu. Zola içinde yaşadığı eski dünyanın yıkıntılarını inceledi, gelecekteki bir dünyanın olgularını saptamaya çalıştı. Bu niyetle yirmi iki yılda yazdığı yirmi romandan oluşan Rougon-Macquartlar dizisi başta olmak üzere çok sayıda büyük eser verdi. İkinci İmparatorluk Dönemi’ni anlatan bu dizinin on yedinci kitabı Hayvanlaşan İnsan 1890’da yayımlandı. Roman 19. yüzyılda Paris ve Le Havre arasındaki demiryolu hattında geçen bir suç ve aşk hikâyesidir; insanın öldürme içgüdüsünü ve nasıl bir kötülük makinesine dönüşebileceğini anlatır. Zola’nın, eşsiz gözlem gücüyle endüstrileşmenin beraberinde getirdiği kasvetli, yıkıcı ve ilkel arzuları deşifre ettiği bu roman defalarca sinemaya da uyarlanmıştır.

Hayvanlaşan İnsan Alıntıları - Sözleri

  • Pişmanlık değildi bu; olsa olsa bir hayal kırıklığıydı.
  • Eskiden onu öfkeden deliye döndüren şeyler şimdi umrunda bile değildi.
  • Sevdiklerinin hepsini öldürecekse, sevmek neye yarardı ki?
  • Belki de so­nunda her şey yoluna girecekti.
  • Ölüler kaldırılmış, kanlar yıkanmıştı. Ve insanlar parlak geleceklerine doğru yeniden yollara düşmüştü.
  • Tek düşüncesi ileri gitmekti. İleri, daha ileri, kaçmak, diğerinden kaçmak, içindeki çıldırmış hayvandan... Ama canavarlar içindeydi.
  • tek bir isteğim kalmıştı: Beklemenin verdiği acıdan kurtulmak.
  • Yalnızız! O kadar yalnızız ki, birbirimizin kolları arasında ölsek bile kimsenin ruhu duymaz.
  • Ah beklemek ne zor!
  • Ah, dünyanın dört bir yanından gelen, neyi ezip geçtiğini bilmeyen ve buna aldırmayan, cehennemin dibine gitmeye çok hevesli şu bitmez tükenmez insan seli!
  • Ama bu ahlâksızlık her şeyi çürütüyor!
  • ..seninle umut edebileceğim hiçbir şey yok. Yarın da tıpkı dün gibi olacak, aynı dertler, aynı işkenceler.
  • Belki de sonunda her şey yoluna girecekti.
  • onu sevdiğim için yeterince acı çektim

Hayvanlaşan İnsan İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hayvanlaşan insan.: Kitabı sindire sindire okuduktan sonra bu yorumu yazıyorum.Kitap ile ilgili o kadar karışık duygular içerisindeyim ki ne desem bilemiyorum.Tek bildiğim spoilerlı bir yorum yapacak olduğum.Kitap;Paris ve Havre demir yolu üzerinde geçen cinayet ve aşkı konu alırken insanı ele geçiren vahşi bir içgüdüyü de konu alıyor.Kitap baş karakterlerimiz;Roubaud,Severine,Jacques'ten oluşmakta.Ve ben en çok Severine'den nefret ettiğimi belirtmek istiyorum.Kocası fillen bir cinayet işlerken Severine'de,insanların duygularını sömürerek onları yaşayan bir ölüye çevirerek cinayet işliyordu bana kalırsa.Söylediği yalanlar,çıkarı için sürekli bir şeyler yapması beni bunlattı.Kitabın en bencil karakteri kim deseler direkt olarak Severine derim.Zola'da insanın vahşi içgüdülerini o kadar güzel bir şekilde kitaba yansıtmıştı ki kim hakkında ne düşünmem gerektiğini bilemedim.Bu kitapta masum yok bu kitapta gerçekten 'Hayvanlaşan İnsan(lar)' var.Öyle ki bir an düşündükleriniz ile bir an düşündükleriniz asla bir uyum içerisinde olmuyor.Hatta ilerleyen zamanlarda Zola Adalet kavramının sadece kavram olarak kaldığını yüzünüze tokat gibi çarpacak! Hani derler ya adalet sadece duvarda yazan bir yazı hah işte Zola'da bu noktaya değiniyor.Tabii Adaletin kavram olarak kalması İlahi adaleti durdurmaya yeter mi tartışılır.Demem o ki kitabı genel hatlarıyla beğendim.İnsanın hayvani içgüdülerini,adalet kavramını roman üzerinden o kadar eleştirel bir şekilde yansıtıyordu ki anlamamak imkansızdı.Roman bir bütün olduğu gibi sonu da bir bütündü ve beni tatmin etmişti.Farklı bir şeyler okumak isterseniz sizin için güzel bir alternatif olabilir. Hoşçakalın,kitapla kalın! Not:kitap başlarda yavaş ilerliyor ama zaman geçtikçe açılıyor. (Valen)

Mantık bir köşeye fırlatılıp atılınca ortaya çıkan insanın özellikleri gerçekten de korkunç sonuçlar doğurmaya yetiyor. Hangi çağda olursak olalım ne kadar gelişirsek gelişelim içimizdeki içgüdüleri dizginleyemiyorsak ve aramıza kalın hatlı çizgiler çekemiyorsak vahşilik sınırlarımız da artıyor buna paralel olarak. Vahşi insan hep ister. Önce azla yetineceğini söyler sonra azı çok yapmak için didinip durur. Daha sonra çoğu elde eder ama yine de gözü doymak bilmez. Hep daha fazlası daha fazlası diyerek bağırıp çağırır. Elde edemedikleri için saldırganlaşır, odağı sadece kendisi olur,çevresine vereceği zararlar gözünün önüne bile gelmez. Çünkü vahşi insan bencildir, kibirlidir, hep ister ve doymak bilmez. Hayvanlaşan İnsan kitabı, şu üstteki iki paragrafı içine harç ederek bu ana fikri çeşitli kurgusal olaylar içinde bize sunmaya çalışmış. Kurgu olarak biraz Türk dizilerinin kanlı haline benzese de içinde barındırdığı fikirler, tespitler ve eleştiriler kitabın bir başyapıt olarak anılmasına yetiyor. Kurgu dolayısıyla kitap başlarda sıkıcı bir halle başlıyor olsa da sayfalar ilerdikçe daha akıcı bir hal alıp okuru içine çekmeyi başarıyor bazı yerlerde durup "Yok yaw" dedirttiği de oluyor. Eee toplum olarak "Yok yaww" demeyi sevdiğimiz için bu durumun okurların ilgisini çekeceğini düşünmekteyim. Kitabın diğer zengin bir yönü de karakter sayısının çokluğu ve bu çokluktan da ziyade girişilen karakter tasvirleri ve bu tasvirlerin gerçekten de çok sağlam yapılmış olması. Çoğu karakteri çevrenizdeki kişilerle ilişkilendirebiliyorsunuz ve bu gerçeklikte diğer güzel bir ölçüt. Genel olarak kitabın ana odağı isminden de anlaşılacağı üzere vahşileşen insanı konu almakta. Bunu medeniyet ve başka etkenlerin de değiştirmeyeceğini öne sürmekte. Ne kadar gelişirsek gelişelim, ne kadar üstümüze katarsak katalım,içimizde yatan içgüdüsü kuvvetli yaratığı değiştiremeyeceğiz. O her zaman içimizden dışa çıkmak için yollar arayacak bizse onu dizginlemek için uğraşacağız. Bunu ne çağdaşlık engelleyebilir ne ahlak ne de etik. Bunu ne icatlar, inkılaplar engelleyebilir ne de insanın kendisi ile savaşı. İçimizdeki savaşı kazanma dileğiyle incelememi bitiriyorum. Hepinize iyi okumalar (Umut)

'İnsan denen hayvanın karanlık özünde, sahip olmak öldürmekle aynı şey miydi?' Ortaya çıkan bir cinayet, olaya farklı şekillerde dahil olan karakterler.. İhanet, kişisel çıkar, hırs, intikam, ego, bencillik ve belki de biraz aşk. Tüm bu karmaşık, insana has duyguların ortasında korkunç bir cinayet. Peki ya bu cinayet çözülebilir mi? Ya da çözülmesi isteniyor mu? Kimin çıkarları daha baskın çıkacak bu cinayetin sonlanması için? Kitapta özellikle üç karakterin hayatındaki değişimleri okuyoruz.. Rouband kırklı yaşlarda orta yaşlı bir adamdı. Görünümüne dikkat eden ve hatta özellikle önem veren biriydi. Genç bir karısı olduğu düşünülürse bunun bir zorunluluk olduğu kanısındaydı. Adam, genç karısını adeta taparcasına severdi. Hayattaki tüm mutluluğunun sebebi karısı olabilirdi. Hatta buna emindi. Onunla birlikte işleri rast gitmiş ve huzuru bulmuştu. En azından üç yıl boyunca onun gerçekliği buydu. Maalesef işler çok çabuk tersine dönmüştü. Rouband, gözünün önündeki gerçeği görmemiş ya da belki de içten içe işine geldiği için başka bir tarafa bakmayı tercih etmişti. Şimdi ise başka bir tarafa bakmak gibi şansı yoktu.. Çocukluğu çokta güzel anılarla dolu olmayan genç ve güzel Severin.. Rouband'ın genç karısı. Hayatını ona verilenlerle yaşamış, bir erkek egemenliğinden diğerine geçiş yapmıştı sanki hep. Basit istekleri vardı. Düzenli bir hayat, sevmek ve sevilmek. Ama fırsatlar bir şekilde elinden kayıp gidiyor gibi hissediyordu.. Jacques ise dışarıdan utangaç gibi görünen bir delikanlıydı. Kendini işine adamış ve sık sıkta bu yüzden insanların diline düşmüştü. Ama Jacques'ın dışarıdan görünmeyen daha büyük ve gerçek bir problemi vardı. Kendi içinde kendinden kaçmak için bir savaş veriyordu. Tabi ki diğer herkes gibi Jacques'in de kimsenin öğrenmesini istemeyeceği sırları vardı.. Aşk nefrete dönüşebilir, başka bir şeyin tutkusu da aşk gibi görünebilirdi. Masum olarak görülenler canavara, tanıklar da katile dönüşebilirdi.. Kitaptaki her bir karakterin sırrı vardı sanki. Bazıları daha açık ve yüzeysel sır, bazıları ise daha derin ve daha korkunç sırlardı.. Kitaptaki her bir karakterin hikayeye katkısı, kendi başına bir hikayeleri olması ve ara sıra onlarında düşüncelerine tanıklık etmek çok güzeldi. Arka planda trenler ve tren manzarasıyla ilerleyen hikaye adeta akıp gidiyor. Giderek artan sırlar ve yapılan hatalarla ilerleyen kitabın hızı hiç düşmüyor, okuyucu bir sonraki sayfayı hep merak ve ilgiyle çeviriyor. Yazar, içindeki vahşi hayvana teslim olmuş insanları anlatıyor. Bunu yaparken de birçok şeyi okuyuculara gösteriyor. Bir anlık öfkeye yenik düşmenin geleceği nasıl etkileyeceği ve bu öfkenin doğurduğu sonuçların nelere mal olacağını göstermesi.. Insanların kendi çıkarı söz konusu olduğunda nasıl ileri gidebileceği ve bu çıkarın nasıl insanın gözünü kör ettiği.. İnsanların hep bilinen ama karşılaşınca hep şaşırtan iki yüzlülüğü.. Yaşanan her duygunun dozunda yaşanması gerektiği.. İnsanın istediği her türlü davranışı gerçekleştirmek için kendini ikna edebilecek bahaneyi bulabilmesi ve bu konuda önüne çıkan engelleri ne pahasına olursa olsun göze alması..Belki bir olay için iyi gibi görünen ama kötücül niyetlerle başladığında felaketle sonuçlanabilen bir gözü karalık.. Öfkelerin, hataların ve kötü anıların unutulmadığını aksine birbiri ardına tekrarlandığını görüyoruz hikayede. Bu hataların nedenleri her karakter için farklıyken sonuç ise pek değişmiyor. Geçiçi mutluluklar olmasına karşın sonunda derin bir mutsuzluk ve hayal kırıklığı.. Yazar, kitabın ismine yakışan bir hikaye sunmuş. Kitaptaki karakterlerin hiçbirini sevemediğim, empati kuramadığım ve davranışlarına anlam veremediğim bir kitap oldu.. Herkese keyifli okumalar.. (Neslihan TÜRKMEN)

Kitabın Yazarı Emile Zola Kimdir?

Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransada natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zolanın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransayı terkedip bir süre Londrada yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davasının yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında,kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü. “Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır.Tüm romanlarında,doğal ve gerçekçi bir tarzla,hayatın zorluklarından bahsedilir.Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı,büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır.

Emile Zola Kitapları - Eserleri

  • Paris Yıldızı
  • Nana
  • Meyhane
  • Yaşama Sevinci
  • Therese Raquin
  • Hulya

  • Suçluyorum
  • Bir Aşk Sayfası
  • Gerçek
  • Emek (1 Cilt)
  • Döl Bereketi - 1
  • Döl Bereketi - 2
  • Apartman

  • Germinal
  • İtiraf
  • Hayvanlaşan İnsan
  • Paris'in Karnı
  • Toprak 1
  • Rahip Mouret'nin Günahı
  • Sel

  • Bir Gecelik Aşk Uğruna
  • Doktor Paskal
  • Para
  • Plassans Papazı
  • Marsilya'nın Gizemleri
  • Medan Geceleri
  • Aşk Bitmesin

  • Toprak 2
  • Emek 2. Cilt
  • Deneysel Roman
  • Değirmene Hücum
  • Canlı Ölü
  • Başyapıt
  • Germinal

  • Nana
  • Captain Burle
  • Yıkılış
  • Döl Bereketi 3
  • Seçilmiş Əsərləri
  • Nasıl Ölünür
  • Meyhane (II. Cilt)

  • Rougon'ların Yükselişi
  • Rougon'ların Yükselişi 2.Cilt
  • Bir Aşk Sayfası 2
  • Aşkların En Güzeli
  • Bir Aşk Gecesi
  • Beşerdeki İfrit

Emile Zola Alıntıları - Sözleri

  • Bu adamlar sevmiyorlar, sevmekten âciz insanlar, bunlar! Para, iktidar, ihtiras, zevk, evet, bunlar ellerinden gelir, fakat aşk onların kârı değil! (Döl Bereketi - 1)
  • Sonra, tek bir sözcükle sürükledi Pauline'i içeri: "Gel, pis çocuk." (Paris'in Karnı)
  • Elindeki minik demeti, büyük bir hazla kokladı. Evet! İşte kardeşlik bağının getirdiği iyilik, bir başına mutluluk yaratan sevgi, evreni kurtararak, yeni baştan kuracak olan aşk! (Emek (1 Cilt))
  • ''Bu acının tesellisi yok. Yardım istemiyorum.'' (Sel)
  • "Evlendirin; eğer onlar aileleriyle böyle çekişmeye, bütün engelleri aşmaya yönelten büyük bir aşkla birbirlerini seviyorlarsa evlendirin. Mutluluğu ancak sevgi sağlar." (Emek (1 Cilt))
  • Bütün ihtilaller burjuvalar için yapılıyor. (Paris'in Karnı)

  • Gene hasta sandı kendini, sağlığının tama­men yerine gelmesi için son bir şeye gereksinimi vardı: Nerede arayacağını, nerede bulabileceğini bilmediği bir bütünlük gereksinimi, eksiksiz bir doyum gereksinimiy­di bu. (Rahip Mouret'nin Günahı)
  • Therese'nin odasındaydı ve bu içini mutlulukla doldurdu. Sonra bir anda, bir adamın cesedinin de orada olduğu, nişin oyuğundaki perdelerin tenine dediği aklına geldi. Tüyleri ürperdi, bayılacak gibiydi. Therese bu ufak tefek adamı sevmişti, Aman Tanrım! Bu mümkün müydü? Adamı öldürdüğü için kızı affedebilirdi; asıl kanını kaynatan şey , Colombel'in çıplak ayaklarının dantelli yatak örtülerinin ortasında uzanıyor oluşuydu. (Bir Gecelik Aşk Uğruna)
  • ... sonunda sahidende pis bir hal alıyor bu iş. Ben peşleri sıra bir sürü çocuk sürükleyen insanlar gördüğüm zaman sarhoş bir aile görmüş gibi tiksiniyorum. Ondan hiç farkı yok, hatta daha pis. (Döl Bereketi - 1)
  • -İstemiyorum! Kimse gelmesin! (Apartman)
  • Boşa harcanan paradan söz edildiğini ne zaman duysa acı çekiyor, bu konuda yapılan şakaları bile anlamıyordu. (Medan Geceleri)
  • Savunma artık savaşı,savaştan kirli bir şey yok bu dünyada ! (Yıkılış)
  • insan güçlü olmadığı zaman akıllı olmak zorundadır. (Germinal)

  • İnsan tehlikenin gözüne bakarsa ona meydan okur. Kahramanlık denen şey de budur, bundan daha gizemli ya da daha fazla bir şey değil. (Yıkılış)
  • Fakat insanlar gerçekleri bildikleri halde, bunu itiraf etmek istemezler. Bu nedenle suçu daima talihe yüklüyorlar, Tanrı 'nın gazabına uğradıklarını ileri sürüyorlardı. (Meyhane)
  • Kentleri ateşe verin, insanları kırıp geçirin, her şeyi kökünden kazıyın, bu çürümüş dünyadan hiçbir şey kalmadığı zaman yerine daha iyisi biter belki. (Germinal)
  • İşte böyle… Tutku denen şey kaçınılmazdı… (Bir Aşk Sayfası)
  • Ben sözcükleri sevmem... İnsan birini sevdi mi, yapabileceği en iyi şey onu göstermektir. (Apartman)
  • "Beni olduğum gibi kabul etmelisin." (Nana)
  • Evet, modern konuyu ele alıyorlar. Aydınlık renklerle boyuyorlar, fakat bayağı ve düzgün resim tarzını, herkesin yaptığı göze hoş görünür tertibi, hasılı, beri tarafta burjuvalar beğensin diye öğrenilen formülü muhafaza ediyorlar... Sonra işin kolayına bakıyorlar, tahtadan oyuncak boyar gibi çırpıştırma iş görüyorlar. Bu el çabukluğu, bu rahat iş görme tarzı başarı kazandırıyor. Halbu ki kürek cezasına layık görülmeli... Anlıyor musunuz? (Başyapıt)