Herkes Herkesle Dostmuş Gibi - Barış Bıçakçı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi kimin eseri? Herkes Herkesle Dostmuş Gibi kitabının yazarı kimdir? Herkes Herkesle Dostmuş Gibi konusu ve anafikri nedir? Herkes Herkesle Dostmuş Gibi kitabı ne anlatıyor? Herkes Herkesle Dostmuş Gibi PDF indirme linki var mı? Herkes Herkesle Dostmuş Gibi kitabının yazarı Barış Bıçakçı kimdir? İşte Herkes Herkesle Dostmuş Gibi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Barış Bıçakçı
Editör: Can Soytemiz
Editör: Murat Gültekingil
Tasarımcı: İbrahim Keleş
Tasarımcı: Fatoş Gencosman
Tasarımcı: Cemil Cahit Yavuz
Yayın Evi: İletişim Yayınevi
İSBN: 9789754708141
Sayfa Sayısı: 113
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Cadde tarafından her zamanki uğultu geliyordu. Çarşambanın uğultusuydu bu, işe giden insanların, dükkâncıların, işportacıların, işsiz güçsüzlerin uzattığı eldi bu, düşmesin diye ihtiyarlar kendi çukurlarına. Uzanıp tuttu bu eli.
Olaylar Ankara’da geçiyor,gerisi çorap söküğü gibi..
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi Alıntıları - Sözleri
- Kucağınızda tutarken çocuklarınızı, kucağınızda tutuyordunuz bütün belirsiz umutlarınızı.
- Bazı şeyler peşimi bırakmıyor.
- Öğreniyorsun işte öğrenmeyi aklına bile getirmediğin şeyleri. Baba ile oğul arasında neler olup bittiğini, mesafeleri, kalkanları, kaçışları.
- Geçmişin büyüsü nereden geliyor? Uçup gitti diye mi? Artık elinde değil diye mi?
- … saldırganlaşıyordu böyle durumlarda, kendisinden bir şey istendiğinde, belirsiz bir şey, varlığı mesela, dostluğu…
- Çünkü zamanla her şeyi sever insan, çünkü bir gün öleceğini anlar.
- “Tıpkı atomlar gibi sözcüklerin de içi boş. Bu yüzden hafifler ve hızlı hareket ediyorlar. Çabucak yayılıyorlar.”
- "Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç."
- " İnsanoğlunda bir ahmaklık var. Öleni, biteni daha çok seviyor, sayıyor."
- "Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç."
- Bende geçtim bu dünyadan.
- Böyle şeyler heyecanlandırırdı onu, yani mağdur olmak.
- O bütün bunları yaşamış, unutmuş, sonra yine yaşamış ve unutmuştu, çünkü esas olan budur. İnsan bu yaşa kadar ancak unutarak yaşayabilir. Marifet sanki!
- Vazgeçerek yaşıyorum. Vazgeçe vazgeçe ilerliyorum.
- hayat yine de kitapta durduğu gibi durmuyor
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Hayat geçerken gün içinde kaç insanla aynı kareye gireriz, kaç insanla aynı mekanda, aynı sokaktayızdır? Anda insan nedir, ne düşünür? Bir oyun gibi ilerleyen kitap ondan ona atlarken yaşanmışlıkların içine daldırıp çıkarıyor, kısa kısa. Kitabın ana fikri çok güzel ama çok yorucu bir hızla ilerliyor. Kitabı yarıda bırakmayıp kendimi zorlayıp tamamladığım için kendimi kutluyorum (Hüseyin Yurtal)
Kitapçıdan aldım bir tane eve geldim bin tane. Bereketle açılıyor kitabın sayfaları önümde. Neden böyle söylüyorum ? Çünkü öyle hissettiriyor kitap. Barış Bıçakçı yine pişman etmedi beni. İlk sayfalarda anlayamadım tam olarak kurguyu. Kitabın kahramanı kim ? İsimler birbirine karıştı tam oturtamadım. Anlamamaya her insanın farklı bir tepkisi vardır. Ben öfkelenirim genelde. Yinede okudum daha başındaydım çünkü. Ve bu adamın kitapları her zaman insana ilham veren cümlelerle doludur.. Başta anlamamış olmama rağmen bu cümleler yüzünden bırakamadım. Bir kaç sayfa sonra anladım olayı. Vay be akıllıca dedim :) Söylediklerimle Barış Bıçakçı’nın sırrını ele vermekte istemiyorum aslında. Yani bunu okuyanın kendi çözmesi büyük bir haz veriyor. Kimseyi bundan mahrum bırakmak istemem. Bir bulmaca çözerken ya da karmaşık bir şeyi çözerken duyduğunuz o, aferin bana hissi. Rengarenk bir yaylı oyuncağa benziyor kitap. (Bu yaylı oyuncağın başka ismi var mı bilmiyorum. 90’ların oyuncağıydı. Başka ismini bilen varsa bana da söylesin.)Yani aynı bütün içinde kıvrımlarla devam eden farklı renkler. Ama aynı bütün. Böyle bir kitap beklemediğim için belki de beni bu kadar heyecanlandırdı çözünce. Birbirini durmadan teğet geçen bir sürü insan. Hepsi kendi hikayelerinin baş kahramanı. Bu kadar kısa bir kitaba bu kadar çok hikaye sığdırmak ustalık olsa gerek. Hemde o hayatları öyle bir yerinden yakalamış ki gözü hiç arkada kalmıyor insanın. En can alıcı noktasından o hayatın özeti sayılacak bir yerden yakalamış. Hepsini. Ve hiç tekrara düşmeden sıkmadan. Bunu yapabilmesi de ayrı bir güzellik. Kitaba başlıyorsunuz. Kafanız karışıyor. Sonra anlamaya başlıyorsunuz. Çözmeye. Ve bir sürü insanın hayatına bakıp geçiyorsunuz. Ve sonunda başladığınız noktaya ustalıkla geri getiriyor sizi Barış Bıçakçı. Bir geziye çıkarıyor bizi ve aldığı yere geri bırakıyor. Bu kadarını söylememde sakınca yok diye düşünüyorum. Çok daha fazlasını yapabilirdi bu kitapta eminim. Daha çarpıcı okuyucuyu neye uğradığını şaşırtan, afallatan bir kitap olabilirdi. Ama nazikçe göstermiş ustalığını. Daha sonraki kitaplarında böyle çarpıcı olabileceğini düşünmek beni inanılmaz heyecanlandırıyor. Daha önceki incelemelerde de söylemiştim, Onur Ünlü’ye benzeyen bir kafa yapısı var. Tarzları benziyor. Ama yine de ikisinin verdiği haz ayrı. Bu adamlar absürdü normalleştiriyor. Hiç gözüne batmadan ikna edilmeye gerek duymadan ne yazsalar büyük bir zevkle okuyorsun, izliyorusun. Bu kitabında absürt olaylar olmasa da bu yönünü es geçmek istemedim yazarımızın. Barış Bıçakçı’nın gerçek üstü dünyasını sizde seveceksiniz. Kitapla kalın. (İpek Demirer)
Kafam karmakarışıkkarmakarışık.: Kafam karmakarışıkkarmakarışık. Kitabı tek cümleyle özetleyin deseler bu cümleyi alırdım içinden. Başlangıcı sonuna ulaşan bir parkurda Barış Bıçakçı ile yürüdük. Yürürken insanlara denk geldik. Biraz onlar konuştular, biraz Barış Bıçakçı onlardan bana bahsetti. İlerledikçe yeni yeni yüzler gördük. Yeni hayatlara şahit olduk. Uzun sohbetlerle değil kısa kısa, ayak üstü konuşmalar yaparak. Sonra parkuru tamamladık. Başladığımız yerde bizi yine aynı dostumuz karşıladı. Böyle bir kitaptı bu kitap. Hayat gibiydi; iyi hatta çok iyi yerleri ve bir o kadar da okumaktan rahatsız olduğum satırlar vardı. Bazı yerlerde de tiyatro izler gibi hissettim. Mesela o kadar güzel ele alınmış ki rabarba hayran kaldım. Diyaloglar arasında mutlaka kendinize iyi gelecek şeylere denk gelirsiniz. Tavsiye ederim ama bu denli dağınık bir kitabı benim gibi dağınık bir kafayla okumayın. Notlar alarak okursanız daha keyif alırsınız. Mutlu günler diliyorum! (Feyza)
Herkes Herkesle Dostmuş Gibi PDF indirme linki var mı?
Barış Bıçakçı - Herkes Herkesle Dostmuş Gibi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Herkes Herkesle Dostmuş Gibi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Barış Bıçakçı Kimdir?
Barış Bıçakçı 1966'da Adana'da doğdu. Hüseyin Kıyar ve Yavuz Sarıalioğlu ile birlikte, Ocak 1994 ve Ekim 1997 tarihlerinde iki şiir kitabı yayımladı. İlk romanı Herkes Herkesle Dostmuş Gibi (2000) yılında İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. İletişim Yayınları'nca yayımlanan diğer kitapları: Veciz Sözler (2002), Aramızdaki En Kısa Mesafe (2003), Bizim Büyük Çaresizliğimiz (2004)
Barış Bıçakçı Kitapları - Eserleri
- Bizim Büyük Çaresizliğimiz
- Aramızdaki En Kısa Mesafe
- Sinek Isırıklarının Müellifi
- Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra
- Baharda Yine Geliriz
- Herkes Herkesle Dostmuş Gibi
- Veciz Sözler
- Seyrek Yağmur
- Kurbağalara İnanıyorum
- Tarihi Kırıntılar
- Şiirler
- Hüseyin Kıyar, Yavuz Sarıalioğlu, Barış Bıçakçı
- Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme
- Herkes Herkesle Dostmuş Gibi
Barış Bıçakçı Alıntıları - Sözleri
- "Her söz bir uçurum, onunsa kanatları çok küçük, kayalarsa keskin, her düşüş, bir ölüm." (Hüseyin Kıyar, Yavuz Sarıalioğlu, Barış Bıçakçı)
- Basit şeyler isteyince, basit şeylerden zevk almaya başlayınca, anlıyorum ki âşık olmuşum. (Bizim Büyük Çaresizliğimiz)
- "Kendi içini göremeyen, orada ne rezil şeyler olduğunu bilmeyen, kendi içinden çıkamaz." (Baharda Yine Geliriz)
- "Korku iyi bir harçtır." (Sinek Isırıklarının Müellifi)
- "Hayat alıştığım ve nefret ettiğim akışını kazandı tekrar." (Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra)
- “Yazarın ömrü kahramanlarının ömrü kadardır.” (Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme)
- Hep aynı şeyi mi yaşıyoruz, durmadan aynı şeyi? (Veciz Sözler)
- Hayat ne tuhaf! Bazı çatlakların içine insan davranışları sızıyor ve orada birikiyor. Sonra da kötü kokular yükseliyor hayatın çatlak yerlerinden, zayıf yerlerinden. (Herkes Herkesle Dostmuş Gibi)
- Bir felsefeci ölü bulunduğunda akla gelecek ilk şüpheli elbette kafasındaki fikirlerdi. (Aramızdaki En Kısa Mesafe)
- "Yere çakılana kadar kanatlarımın olduğuna inanacağım." Bu inanç yetiyordu ona. Zaten hayat da yere çakılana kadar yaşanan bir şeydi. (Herkes Herkesle Dostmuş Gibi)
- "Her gün o kadar çok acıya tanık oluyoruz ki, ben de artık asgari ahlak sahibi pek çok insan gibi, mutluluk rolü için dublör kullanıyorum." (Seyrek Yağmur)
- "Yaşlı ve cazibesini yitirmiş bir aktris olmaya karar verdim çünkü neysem o olarak kalamazdım.Kimse olduğu gibi kalamaz. Kendisine azıcık saygı duyan hiç kimse olduğu gibi kalamaz." (Doğum Lekesi Gibi Bir Gülümseme)
- Hangi haberi okuduğumda normal hayatımı sürdürmeyi bırakacağım, diye düşündüm. Hangi haberi? (Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra)
- Hayatın içinde çok fazla insan, mekan ve zaman var. Bu çokluk "inanması zor" şeyleri de mümkün kılıyor. Düşünün, yerküre 4,6 milyar yıl yaşında. Bu kadar sürede her şey olur! Ama sanatın bu kadar süresi yok. Dolayısıyla hayatın devasa çemberi içinde dışarı taşmadan var olan bir şeyi sanatın "dar" çemberi içine aldığımızda ister istemez çemberi ihlal etme tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Sanattaki bir şeyin inandırıcılığına hayattan kanıt bulmaya çalışmak bence nafile bir çaba. (Kurbağalara İnanıyorum)
- Çünkü zamanla her şeyi sever insan, çünkü bir gün öleceğini anlar. (Herkes Herkesle Dostmuş Gibi)
- ... çünkü hiçbir şey göründüğü, hatta yaşandığı gibi değil! Her şey hatırlandığı gibi. (Aramızdaki En Kısa Mesafe)
- Böyle şeyler heyecanlandırırdı onu, yani mağdur olmak. (Herkes Herkesle Dostmuş Gibi)
- "Yürüdüğüm bu yoldan benden önce sonbahar geçmiş, ardından da hiçbir mevsim gelmemiş." (Hüseyin Kıyar, Yavuz Sarıalioğlu, Barış Bıçakçı)
- "Kısa kollu mutsuzluk elbisesiyle annem, durmadan, kaybeden bir kahraman, bağışlamayan bir tanrı sizinle aramızda." (Şiirler)
- “Güzel bir kitap okumak ve ömrümün geri kalanını o kitabı okuduğum yerde geçirmek istiyorum,“ demişti o. Sonra da bana dönüp sormuştu: “İnsan güzel bir kitap okuduğu yerden nasıl ayrılabilir?“ (Baharda Yine Geliriz)