Hikaye Avcısı - Eduardo Galeano Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hikaye Avcısı kimin eseri? Hikaye Avcısı kitabının yazarı kimdir? Hikaye Avcısı konusu ve anafikri nedir? Hikaye Avcısı kitabı ne anlatıyor? Hikaye Avcısı PDF indirme linki var mı? Hikaye Avcısı kitabının yazarı Eduardo Galeano kimdir? İşte Hikaye Avcısı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Eduardo Galeano
Çevirmen: Süleyman Doğru
Orijinal Adı: El Cazador de Historias
Yayın Evi: Sel yayıncılık
İSBN: 9789755708881
Sayfa Sayısı: 262
Hikaye Avcısı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Eduardo Galeano, dünya denen cangıla bu kez ömrünün son dalışını gerçekleştirip hepimizi derinden sarsan küçük hikâyeler avlıyor...
Eşitsizliğin, şiddetin ve adaletsizliğin gemi azıya aldığı geçtiğimiz o uzun yüzyılın dökümünü, sevgi ve mizah yüklü sözcüklerle aktarırken, direnişin ve düş gücünün de yaygınlaştığını, insanlıktan her şeye rağmen umut kesmememiz gerektiğini bir kez daha vurguluyor.
Bütün kıtalardan ve bütün zamanlardan ezilenlerin, sömürülenlerin, dışlananların sesinin yorulmak bilmez taşıyıcısı, yazar, tarihçi, şair, anlatıcı, hatırlatıcı ya da John Berger’ın o güzel tanımıyla “dünyanın vicdanı” Galeano, üzerinde titizlikle çalıştığı, vasiyet niteliği taşıyan bu kitabında da sömürücülerle diktatörlerin leşçiliğine ve ahlaksızlığına karşı halkların insanlık ve haysiyet adına mücadelesini efsaneler, anekdotlar, gerçek hayat hikâyeleri ve olaylarla anlatmaya, dünya halklarının direniş belleği olmaya devam ediyor...
Yazarın ölmeden önce tasarladığı, tamamlanmamış son projesi “Karalamalar”dan bir seçkinin de yer aldığı Hikâye Avcısı, ilk kez Türkçede...
(Tanıtım Bülteninden)
Hikaye Avcısı Alıntıları - Sözleri
- Ben nefes almakla yetinmek istemiyorum. Ben yaşamak istiyorum.
- Şu uygar insanlar ne tuhaf! Hepsinin kollarında saatleri var, ama hiçbirinin zamanı yok.
- "Eğer şu yürüyerek yol yapılır sözü doğruysa, senin Bayındırlık Bakanı olman gerekir."
- "Sana bir şey söyleyeyim mi? Ben hep olmadığım yerde olmak istiyorum."
- Ben nefes almakla yetinmek istemiyorum. Ben yaşamak istiyorum.
- Şu uygar insanlar ne tuhaf! Hepsinin kollarında saatleri var, ama hiçbirinin zamanı yok.
- "Yayından çıkıp gitmeyen ok ne işe yarar ki? Odun olarak kalmaya devam etseydi, ud o ahenkli sesleri çıkarabilir miydi?"
- Kendini acındıran insanlardan nefret ederim, [...]
- Şu uygar insanlar ne tuhaf! Hepsinin kollarında saatleri var, ama hiçbirinin zamanı yok.
- "Affı olmayan yegâne günah umuda karşı işlenendir."
- "Biz kadınlar idam sehpasına çıkabiliyorsak, neden kürsülere çıkamıyoruz."
- "İstediğim yere eserim."
- Çok şey vaat ediyor, az şey söylüyor, neredeyse hiçbir şeye inanmıyorlar.
- "Affı olmayan yegane günâh umuda karşı işlenendir."
- Geleceğin en güzel tarafı onu bilmemem.
Hikaye Avcısı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Eduardo Galeano bu dünyanın gördüğü en büyük hikaye anlatıcılarından biriydi. Silahı edebiyattı ve bu silahını John Berger'ın tanımıyla "dünyanın vicdanı"olmak için kullandı. Bunu başardı da... Hikaye Avcısı onun bize bıraktığı son kitap. Bir veda sonatı. Kısa, derinlikli hikayelerden oluşuyor. Biçim veremediğimiz şeylerin biçimini aldığımız bu dünyada bize başka bir hayatın kapısını aralıyor. (Sena)
Galeano... Güzel Galeano! Pamuk saçlarını okşarken masal dinlemek isteyeceğiniz bir dede gibi kendisi. Nasıl muazzam bir dili var. Diyorum ki bu adamın bir özelliği Özdil'e acayip benziyor, ama hangisi? Yok dünden beri hunharca düşünüyorum bulamıyorum. Sonra sabah her ikisinin de gazetecesi oluşundan mütevellit tariz sanatını başarılı bir şekilde icra ettiklerini anladım. Ben Özdil'i okurken de Galeano'yu okurken de inanılmaz eğleniyorum. Bu kadar acınası olayları nasıl güzel anlatıyorlar, sürekli yakın ya da uzak tarihe bakıp bizi güldürmeyi beceriyorlar. Özdil buram buram Türk kokarken, Galeano bana daha uluslararası bir yazar gibi geliyor. Belki kıyaslamak doğru olmayacak ama okurken aklıma geldiği için yazmak istedim. Galeano'yu bana tek bir kelime ile anlat deseler, "multitasking" derdim herhalde. Adamın tüm dinler, kökenler, siyasi olgular, mistik olaylar ve daha nicesi hakkında bilgisi var ve ben bunun gazetecilikle bağlantılı değil tamamen merakla alakalı olduğunu düşünüyorum. Yaşadığı dünyayı, bu kadar merak edip araştıran ve objektif bakabilen insan bulmak inanın bana çok zor. Biz yeri geldiği zaman şöyle bir platform da bile at gözlüklerimizi çıkarmak istemiyoruz. Benim en sevdiğim özelliği ise feminist olması, bu kitabındaki bazı sayfalar ardı ardına kadın hikayeleriyle dolu. Birkaç saat içerisinde bitirdiğim ve herkese tavsiye edeceğim bu kitabı, buradaki tüm sayın okurlara da tavsiye ediyorum. Kitabın sonlarına doğru bir elimde telefon bir elimde kitap kimin ne olduğunu araştıra araştıra okudum ve sayfalara küçük notlar düştüm. Kimi adı geçen kahramanları hayretle okurken, kimileri çok tanıdık geldi ve bana "İnsan her koşulda insan." dedirtti. Galeano çok uluslu bir dede benim için. Her zaman oturup muhabbet edebileceğim ve onu zevkle dinleyebileceğim bir dede. Keyifli okumalar güzel kadınlar, ve bir takım adamlar. (Kereviz)
Eduardo Galeano, 2015’in 13 Nisan günü, hikayelerinde anlattığı gibi acıların, sefaletin, kıymet bilinmezliğin, ezenlerin, kıyıcıların, zalimlerin, ırkçılığın haddinin hesabının olmadığı bu rezil dünyadan çekip gittiğinde, ardında bıraktığı kitaplarıyla benim gibi okuyucuların kafasında ve gönlünde özel bir yer edineceğini bilebilir miydi acaba? Kendisini ilk olarak “Kucaklaşmanın Kitabı” ile tanımış, üslubuna, dikkat çektiği konuların birbirinden renkli olup, bakış açısına yeni pencereler, kapılar inşa etmesine hayran kalmıştım. O kitaptan okuduğum ve çok beğendiğim sözünü ben O’na ithaf etmek istiyorum; "Dünya, bir insanlar yığını, bir minik alevler denizidir. Herkes kendi ışığıyla ışıldar. Hiçbir alev öbürüne benzemez." Senin ışığın da, alevin de kendine has, öyle güzel ki Bay Galeano! Bu ışıkla tanıştığıma öyle memnunum ki. Beni duyabilseydin keşke… Hikaye Avcısı kitabına gelirsek, kendisinin veda etmeden evvel ardı ardına baştan yazıp, üşenmeden, sıkılmadan, yeniden düzenleyip cila attığı denemelerinden bir demettir. Kısa yazılmış, çarpıcı etkisi uzun süren hikayeler bunlar. Çoğunda, tarihin bilinen bilinmeyen halk kahramanları, savaşçıları, direnişçileri, işçileri başroldeler. Bu arada yazarın kısa geçmişini de eklemek istiyorum. Uruguay, Montevideo doğumlu yazar on dört yaşından beri yazar. Çeşitli yayın organlarında çalıştı, editör oldu. Siyasi fikirlerinden dolayı askeri darbe sırasında hapse atıldı ve sürgüne gönderildi. Tıpkı dünyanın çoğu yerinde rastlanan, düşünce ve kalem suçundan cezalandırılan nice yazarlar gibi Oda bu hırpalayan günleri, yılları deneyimlemiş oldu. Kitabın sonlarında, kendi ağzından yine dobraca yazı hayatına ilişkin tecrübelerini paylaşmış okuyucuyla. Öyle ki hiç çekinmeden, kendisinin gerçek üniversitelerinin Montevideo’nun eski cafeleri olduğunu anlatıyor. Oralarda davetsizce aralarına karıştığı arkadaş gruplarında en güzel öyküleri dinlemiş. Buralardan çok beslendim diyor Galeano. Bilginin membası sanırım en güzel halkın içinde olmak, onların yaşanmışlıklarını yaşamak, yaşamayı hayal etmek olsa gerek. Bütün avladığı hikayeleri burada paylaşmak isterdim lakin bunu yapamıyorum. Birkaçını da buraya yazmazsam içim mutlu olmayacak; Eğer Larousse Bunu Söylüyorsa… 1885’te, Haitili bir siyah olan Joseph Firmin altı yüzü aşkın sayfalık, İnsan Irklarının Eşitliği Üzerine isimli bir kitap yayınladı. Eser ne geniş bir kesime yayıldı ne de herhangi bir yankı uyandırdı. Sadece sessizlikle karşılandı. O günlerde içindekiler hala kutsal söz addedilen Larousse sözlüğünde aynı konuyla ilgili şöyle bir açıklama yer alıyordu; “Siyah ırkta beyin beyaz ırktakine nazaran daha az gelişmiştir.” Kapalı Kapılar 2004 yılının Ağustos ayında Paraguay’ın Asuncion şehrindeki bir alışveriş merkezi yandı. Üç yüz doksan altı kişi öldü. Kimse aldıklarının parasını ödemeden kaçmasın diye kapılar kapatılmıştı! Yankılar “Kendi yaşamımızı ve ölümümüzü yaratmaya başladık.” “Zamanın başlangıcında, Tanrı dünyayı yarattı. İnsanlığın bir bölümüne geri kalanlara hükmetme hakkını verdiğine dair tek bir söz etmedi.” Otizm Reklam dünyası televizyonlarda çıplak insanlardan daha erotik otomobil bedenleri sunarken, tekerleklerin ilahlaştırılması ve bacakların kullanılmaması giderek evrensel bir hastalığa dönüşüyor. Bu yüzyılın başlarında, uluslararası araştırmalar çok net veriler ortaya koydu: İnsanların çoğu arabalarının çalınmasını ve bir daha bulunamamasını başlarına gelebilecek en kötü felaket olarak görüyor. Mucit Louis Pasteur sadece kendi adını taşıyan ve yiyeceklerimizi koruyan kimyasal yöntemi icat etmekle kalmadı. Diğer birçok aşının yanı sıra, bizi kuduz hayvanlardan kurtaran aşıyı da buldu. Ancak onun başka bir kuduza, meslektaşlarının kudurmuş kıskançlığına karşı mücadelesi bundan çok daha zor oldu. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında Paris gazeteleri onu hangi tımarhaneye- Charenton’a mı yoksa Sainte-Anne’a mı? -kapatmanın daha iyi olacağını tartışıyorlardı. Terzi Kadın En iyi jüponları, soğuğa karşı zarif zırhlar olan yelekleri dikiyordu. La Paz şehrinde onun yarattığı kıyafetlerin kalitesiyle ve güzelliğiyle rekabet edebilecek kimse yoktu. Ama Simona Manzaneda’nın ustalığı bunun çok ötesine uzanıyordu. Hassas elli ve yumuşacık sesli bu terzi kadın sömürgeci güce karşı hareket ediyordu. Teyellenmiş kumaşlarının ve kat kat eteklerinin kıvrımları arasına, şimdi Bolivya adını taşıyan o toprakların özgürlüğüne çok katkı sağlayan haritalar, mektuplar, talimatlar ve mesajlar gizliyordu. Simona ihbar edilene kadar dikiş dikip, komitacılık yaptı. Saç örgülerini kestiler, kafasını kazıdılar, çırılçıplak bir halde eşeğin sırtına bindirip şehrin ana meydanında dolaştırdılar ve sırtına elli kırbaç vurduktan sonra kurşuna dizdiler. Ağzından tek bir sızlanma dahi çıkmadı. Boş yere ölmediğini biliyordu. Her bir yaprakta kısa ama oldukça gürültülü, rüzgarlı bir hikaye okurken, diğer bir sayfada masalsı dünyanın yüzünüze yansıyan sempatik ışığıyla karşılaşabiliyorsunuz. Galeano’nun dünyanın acılarından kendince böyle bir kaçış bulduğunu düşündüm okurken. Minicik molalar, arada gülümsemeyi de unutmaman için sana uzattığı şeker gibi. Ben diğer kitaplarıyla da Onun dünyasında gezinmeye devam edeceğim. Okumak isteyenlere de şimdiden keyifli okumalar dilerim. (Aurora)
Hikaye Avcısı PDF indirme linki var mı?
Eduardo Galeano - Hikaye Avcısı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hikaye Avcısı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Eduardo Galeano Kimdir?
Galeano Montevideo'da, orta sınıf Katolik bir ailede doğmuştur. Çocukluğunda futbol oyuncusu olmak istemiş, gençliğinde birçok farklı işte çalışmıştır. 14 yaşında ilk politik çizgi romanını, Sosyalist Parti'nin haftalık yayın organı El Sol'a satmıştır.
Gazetecilik kariyerine 1960lar'da, Marcha'da editör olarak başlamıştır. 1973'te bir askeri darbe nedeniyle Uruguay'ın iktidarı değişince Galeano hapse atılmış, daha sonra da sürgüne yollanmıştır. Arjantin'e yerleşmiş ve kültürel bir dergi olan, Crisis'i kurmuştur. 1976'da Videla rejimi, askeri bir darbe ile, Arjantin'de iktidara gelince ülkeden İspanya'ya kaçtı. Burada ünlü triyolojisi, Memoria del fuego "Ateş Anıları"nı kaleme aldı.
Yazar genel olarak Latin Amerika'daki örneklerden yola çıkarak dünya sorunlarından bahsetmiştir. Kölecilik, kadın taciri ve mütemadiyen artmakta olan suç oranı irdelediği sorunlar arasındadır. Kitaplarında çoğunlukla gazete haberleri kullanarak örneklendirmeler yapılmaktadır.
1985'in başında Galeano Montevideo'ya döndü ve hâlâ orada yaşamaktadır.
Eduardo Galeano Kitapları - Eserleri
- Kadınlar
- Aynalar: Neredeyse Evrensel Bir Tarih
- Ve Günler Yürümeye Başladı
- Latin Amerika'nın Kesik Damarları
- Tepetaklak
- Kucaklaşmanın Kitabı
- Hikaye Avcısı
- Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri
- Biz Hayır Diyoruz
- Gölgede ve Güneşte Futbol
- Yürüyen Kelimeler
- Zamanın Ağızları
- Yaratılış - Ateş Anıları 1
- Helena'nın Rüyaları
- Yüzler ve Maskeler - Ateş Anıları 2
- Söz Mezbahası
- Rüzgarın Yüzyılı - Ateş Anıları 3
- Papağanın Diriliş Öyküsü
Eduardo Galeano Alıntıları - Sözleri
- Ben ölüm gelmeden önce her şeyimi vermek, bomboş kalmak istiyorumdum ki, o …… çocuğu geldiğinde götürecek bir şey bulamasın. (Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri)
- Helena rüyasında bizi görmüş. Bir havaalanındaymışız ve tüm havaalanlarında olduğu gibi bir makineden geçmek için sırada bekliyormuşuz. Makineden yastıkları geçirmemiz gerekiyormuş. Önceki gece kullanılan yastıklar cihzdan geçerken rüyalar okumuyormuş. Makine, kamu düzenini için tehlikeli rüyaları tespit ediyormuş. (Helena'nın Rüyaları)
- " ...Kuşkusuz, sen hep yabancı olarak kalacaksın. Bu senin temel yazgın olacak gibi görünüyor." (Söz Mezbahası)
- Rüyalar yola çıkıyor. Tren istasyonunda bir peronda, Helena, ıslanmış bir mendille onlara veda ediyor. (Helena'nın Rüyaları)
- "Biz demokrasiden yanayız ama demokrasi bizden yana değil." (Biz Hayır Diyoruz)
- Bu kadın gizli bir ev. (Yürüyen Kelimeler)
- Ben nefes almakla yetinmek istemiyorum. Ben yaşamak istiyorum. (Hikaye Avcısı)
- Eğer dünya bana benzemiyorsa, bana layık da değildir (Biz Hayır Diyoruz)
- Haritada henüz var olmayan bir ülkeye özlem duyuyorum. (Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri)
- Ah, kadın bedeni! Ne kadar ihtişamlı bir şeysin sen!" Bingenli Hildegard, insanı kirletenin regl kanı değil savaş kanı olduğuna inanıyor ve açık bir biçimde dünyaya kadın olarak gelmiş olmanın mutluluğunu yaşamaya davet ediyordu! (Kadınlar)
- Hepimiz ölümlüyüzdür, ama ilk öpüşmeye ve de ikinci kadehe dek. (Kucaklaşmanın Kitabı)
- Bugün Van Gogh, ona yemek vermeyecek restoranların duvarlarını, onu akıl hastanesine kapatacak doktorların muayenehanelerini ve onu hapse tıktıracak avukatların yazıhanelerini süslüyor. (Aynalar: Neredeyse Evrensel Bir Tarih)
- Hayırseverlik dikeydir, aşağılar. Dayanışma yataydır, yardım eder. (Biz Hayır Diyoruz)
- Francisco de Quevedo: Tavuklar yumurta yumurtlar, kadınlar boynuz takar. (Ve Günler Yürümeye Başladı)
- Tanrı, saygınlığını az gözükmesine borçludur. (Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri)
- Yuttuğum kelimeler şişmanlatsaydı, dünyaya sığmazdım. (Zamanın Ağızları)
- "İnsan hakları evde başlamalı" (Kucaklaşmanın Kitabı)
- Büyükanne Raquel öldüğünde kördü. Ancak uzun zaman sonra, Helena’nın rüyasında gözleri görüyormuş. (Helena'nın Rüyaları)
- Eğer dünya üzerinde 'İyi' yoksa onu icat etmek gerekir. (Kadınlar)
- Yeryüzünden bakınca akbaba yenilmezdir. (Yüzler ve Maskeler - Ateş Anıları 2)