Hükümet Üzerine Birinci İnceleme - John Locke Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hükümet Üzerine Birinci İnceleme kimin eseri? Hükümet Üzerine Birinci İnceleme kitabının yazarı kimdir? Hükümet Üzerine Birinci İnceleme konusu ve anafikri nedir? Hükümet Üzerine Birinci İnceleme kitabı ne anlatıyor? Hükümet Üzerine Birinci İnceleme PDF indirme linki var mı? Hükümet Üzerine Birinci İnceleme kitabının yazarı John Locke kimdir? İşte Hükümet Üzerine Birinci İnceleme kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: John Locke
Çevirmen: Fahri Bakırcı
Yayın Evi: İmaj Yayıncılık , Yayınevi Genel Dizisi
İSBN: 9789758752492
Sayfa Sayısı: 176
Hükümet Üzerine Birinci İnceleme Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kölelik, insanın... kötü ve alçaltıcı bir durumu ve Ulusumuzun cömert karakterine ve cesaretine öylesine doğrudan doğruya zıttır... parlatmak ve sivriltmek için ne kadar özen gösterilmiş olursa olsun, bu zincirlerin kötü giysiler olduğundan başka bir şey düşünülemez..../...Kutsal Kitap ya da akıl... herhangi bir yerde, ...Tanrısal otoritenin bizi başkalarının sınırsız iradesine tabi kıldığı yönünde herhangi bir şey söylememektedir..../...sadece ...yaratıcı güç tarafından ... varoluş... hükümranlık hakkı veriyorsa,... bu argüman ... aslanın atalarının Adem kadar bir yetkiye sahip olmalarını sağlayacaktır./...Tanrı insanı, dilediği zaman onu açlıktan öldürebileceği biçimde bir başkasının merhametine terk etmemiştir. Herkesin Lordu ve babası olan Tanrı çocuklarından hiçbirine bu dünyada kendi payına düşen şeyler bakımından bu tür bir mülkiyet vermemiştir; tersine muhtaç kardeşe mülkiyet sahibi kardeşin mallarının fazlası üzerinde bir hak vermiştir.../...bir insan kendisi üzerinde iktidar uygulamaya ilişkin bir hakka sahip olan kişinin kim olduğu konusunda tatmin edilemediği sürece, hiçbir zaman, vicdanen herhangi bir iktidara itaat etmeye zorlanamaz. /....İnsanoğlunu tüm çağlar boyunca rahatsız eden, kentlerin yıkılmasına yol açan hataların en büyük bölümüne neden olan, ülkelerin nüfusunu azaltan ve dünyanın barışını bozan büyük soru, dünyada iktidar olup olmadığı ya da nereden geldiği değil ama iktidarın kime ait olması gerektiğidir.../ Kutsal Kitap insanların yöneticilerine ya da hükümet biçimlerine ilişkin olarak tek bir sözcük bile söylemez, ama sadece insanoğlunun nasıl farklı dillere ve uluslara bölündüğünün bir açıklamasını verir. Dolayısıyla, bu (konuda)... bir şey söylemek, Kutsal Kitabın verdiği yetkiyle tartışma yapmak değil... kendi beyninin hayallerini kurma(k) anlamına gelir."
Hükümet Üzerine Birinci İnceleme Alıntıları - Sözleri
- Yaşamını ve varlığını sürdürmeye ilişkin güçlü istek, Tanrının kendisi tarafından bir eylem ilkesi olarak insanın içine yerleştirilmiş olduğundan; “Tanrının insandaki sesi” olan akıl, insana, kendi varlığını sürdürmek zorunda olduğu biçimindeki doğal eğilimi öğretmekten ve insanı buna inandırmaktan başka şey yapamadığından, insan, kendi yaratıcısının iradesine uydu ve bu nedenle aklıyla ya da duyularıyla o ana kadar kendisine yararlı olduğunu keşfedebildiği yaratıkları kullanmaya ilişkin bir hakka sahip oldu. Sonuçta, insanın yaratıklar üzerindeki mülkiyeti, kendi varlığını sürdürmek için kullanmak zorunda olduğu gerekli ya da yararlı olan şeylerdeki hakkı üzerine temellendi.
- İnsanoğlunu tüm çağlar boyunca rahatsız eden, kentlerin yıkılmasına yol açan hataların en büyük bölümüne neden olan, ülkelerin nüfusunu azaltan ve dünyanın barışını bozan büyük sorun, dünyada iktidar olup olmadığı ya da nereden geldiği değil ama iktidarın kime ait olması gerektiğidir.
- Babaların çocukları doğurtmakla onlar üzerinde mutlak bir iktidar sahibi oldukları iddiasını ispatlamak için diğerlerinin kullandığını duyduğum argüman şudur: “Babalar çocuklarının yaşamları üzerinde bir iktidar sahibidirler, çünkü onlara yaşam ve varlık verirler.” Oysa bir insanın, diğer bir insanın hakkı üzerinde doğal olarak bir hak iddiasında bulunmasının ya da bir hak sahibi olmasının herhangi bir nedeni yoktur: Çünkü bu hak hiçbir zaman kendisinin olmamış ve kendisine bağışlanmamış, ama bir başkasının cömertliğinden elde edilmiştir.
- Bu düzende biçim bir kez kurumsallaştığında, budalalık ya da beceriden hangisi başlarsa, gelenek onu kutsal kılar ve ona karşı gelmenin ya da onu sorgulamanın yüzsüzlük ya da delilik olduğu düşünülür.
- İnsanoğlunu tüm çağlar boyunca rahatsız eden, kentlerin yıkılmasına yol açan hataların en büyük bölümüne neden olan, ülkelerin nüfusunu azaltan ve dünyanın barışını bozan büyük sorun, dünyada iktidar olup olmadığı ya da nereden geldiği değil ama iktidarın kime ait olması gerektiğidir.
- Ve bir insanın sözcükleri aydınlatmadan önce, sözcüklerin anlamı kadar seslerine de karşı gelebilmesi için büyük bir beyne sahip olması gereklidir.
- İnsan, kendisini neredeyse meleklere eşit seviyeye yerleştiren aklını terk ettiğinde, işgüzar kafası, kendisini hayvanların aşağısındaki bir düzeye taşıyabilir.
- İnsan, kendisini neredeyse meleklere eşit seviyeye yerleştiren aklını terk ettiğinde, işgüzar kafası, kendisini hayvanların aşağısındaki bir düzeye taşıyabilir.
- Eğer Adem’in tek bir varisi varsa, dünyada tek bir meşru kral olabilir ve bu kişinin kim olduğu çözülmediği sürece vicdani olarak hiç kimse itaat etmeye zorlanamaz. Çünkü bu kişi Adem’in ardılı olduğu bilinmeyen bir evdeki herhangi bir olabilir ve diğer herkes bu kişi olma konusunda eşit yetkiye sahiptir. Eğer Adem’in birden fazla varisi varsa, her bir kişi Adem’in varisidir ve dolayısıyla her bir kişi krallık iktidarına sahiptir. Çünkü eğer iki oğul birlikte varis olabiliyorlarsa, o zaman, bütün oğullar eşit derecede varistirler. Bu durumda da insanların tümü Adem’in oğulları ya da oğullarının oğulları olduklarından, hepsi birlikte varistirler. Veraset hakkı, bu iki durumun arasında bir yerde duramaz: çünkü bu hakla, ya sadece tek bir kişi ya da bütün insanlar kraldırlar. Bunlardan hangisini alırsanız alın, bu, hükümet ve itaat bağlarını çözer, çünkü eğer bütün insanlar varis iseler, hiç kimseye itaate borçlu olamazlar; eğer sadece bir kişi varis ise, bu varisin kim olduğu bilininceye ve yetkisi anlaşıhncaya kadar hiç kimse ona itaat etmeye zorlanamaz.
- İnsanlar eğer herhangi bir hükümete sahip olmuşlarsa, bu bir mutlak monarşi olmaktan çok bir devlet idi. Çünkü Kutsal Kitap bize demektedir ki (Tekvin 11. Bölüm), “Onlar dediler.”: Burada kentin ve kulenin inşa edilmesini emreden bir prens değildi; bu inşa bir monarkın emriyle de değildi; ama bu çok sayıda insanın, özgür bir halkın tartışmasıyla yapılmıştı. “Gelin bir kent inşa edelim”: İnsanlar bu kenti köleler olarak lortları ve efendileri için değil, özgür insanlar olarak kendileri için inşa ettiler.
- İnsanoğlunu tüm çağlar boyunca rahatsız eden, kentlerin yıkılmasına yol açan hataların en büyük bölümüne neden olan, ülkelerin nüfusunu azaltan ve dünyanın barışını bozan büyük soru, dünyada iktidar olup olmadığı ya da nereden geldiği değil ama iktidarın kime ait olması gerektiğidir...
Hükümet Üzerine Birinci İnceleme İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Deneme: 1.İncelemede yazar Robert Filmer'ın Adem'in paternal hükumetinin saçmalık olduğunu kanıtlamış. Bütün kitap Sir Robert Filmer'ın çalışmasının yanlış ve çelişkilerini gösteriyor. 2.İncelemede ise yıktığı bu hükümet sistemi düşüncesine bir zemin atıyor. Not: Locke abi haklı olmasına rağmen o kadar gıcık bir şekilde savunuyo ki kendini ... Kafayı yedim sus dedim artık yav yeter kitap/hukumet-uzerine-birinci-inceleme--109424 (Tunahan Kösekahya)
Hükümet Üzerine Birinci İnceleme PDF indirme linki var mı?
John Locke - Hükümet Üzerine Birinci İnceleme kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hükümet Üzerine Birinci İnceleme PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı John Locke Kimdir?
John Locke, Bristol yakınlarında, Wrington'da doğdu. Kumaş ticareti ile uğraşan bir aileden gelmektedir. Babası ticaretle uğraşmak yerine noterliği tercih etmiştir, ibadetle sadelik isteyen Püriten mezhebinin koyu bir taraftarıydı. Locke'un daha sonra öne sürdüğü öğrenim kuramlarında babasının büyük etkisi sezilir. Locke yüksek öğrenimini Oxford Üniversitesi'nde yaptı, en çok tabiat bilimleriyle tıp okudu. Hayata atıldıktan sonra hem yazar, hem de siyaset adamı olarak çalıştı. Önce Brendenburg Dükalığı'nda İngiliz elçiliği katibi olarak bulundu. İngiltere'ye döndükten sonra da 8 yıl Shaftsbury adında bir İngiliz aristokratının yanında özel hekimlik yaptı. 1683'te Shaftsbury'nin Hollanda'ya kaçmak zorunda kalması üzerine Locke da İngiltere'den ayrıldı. Ancak 1689'da İkinci İngiliz Devrimi Başarı kazanınca İngiltere'ye dönebildi. Ancak daha sonra tekrar Fransa'ya iltica etmek zorunda kaldı.
John Locke Kitapları - Eserleri
- Hoşgörü Üstüne Bir Mektup
- Yönetim Üzerine İkinci İnceleme
- İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme
- Kelimelerin Suistimali
- Eğitim Üzerine Düşünceler
- Hükümet Üzerine Birinci İnceleme
- İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme
- Tabiat Kanunu Üzerine Denemeler
- Anlama Yetisinin Yönetimi Üzerine
- Tolerans Üzerine Bir Mektup
- Sivil Toplumda Devlet
- İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme
- An Essay concerning Human Understanding
John Locke Alıntıları - Sözleri
- Belirgin ve aşina olduğumuz fikirler hafızamızın zaman ve mekân algısı oluşmadan yerleşse de sıradışı şeyler hakkında o kadar geç fikir sahibi oluruz ki neredeyse herkes onlarla ilk karşılaştığı zamanı hatırlar. (Kelimelerin Suistimali)
- Ahlaki dürüstlüğü belirlemede göz önünde tutulacak ölçüt insanın kendi çıkarıdır; hayatta yer alan bütün ödevler, insanın kendi çıkarını gözetmek zorunda olduğu gerçeği üzerine dayanmaktadır. (Tabiat Kanunu Üzerine Denemeler)
- Hiç kimse, sahip olduğundan daha fazla bir iktidarı başkasına veremez. (Yönetim Üzerine İkinci İnceleme)
- Yargı daha ileri gidebilir ama bu bilgi değildir; kanı olmakla kalır ve bilginin gerektirdiği kesinlikten yoksun olur. (İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme)
- Mutlak monarşi, sivil toplumla uzlaş(a)maz. Mutlak gücün, insan hakkını ve tabiatını düzelttiğini düşünen birisi, başka bir çağın tarihini okusun. (Sivil Toplumda Devlet)
- Siyasi yönetimin işlerini, din işlerinden kesinlikle ayırt etmeyi ve ikisi arasına âdil sınırlar koymayı bütün her şeyin üzerinde zorunlu buluyorum. Eğer bu yapılmazsa, bir tarafta insan ruhunun çıkarlarıyla ilgilenenler yahut en azından koruduklarını ileri sürenler arasında sürekli ortaya çıkacak olan ihtilaflara son verilemez. (Hoşgörü Üstüne Bir Mektup)
- Ve bir insanın sözcükleri aydınlatmadan önce, sözcüklerin anlamı kadar seslerine de karşı gelebilmesi için büyük bir beyne sahip olması gereklidir. (Hükümet Üzerine Birinci İnceleme)
- Başkalarının gözlerindeki perdeyi seviyor olması, fırsat bulduğumda benim kendi perdemi kaldırmama engel midir? (Anlama Yetisinin Yönetimi Üzerine)
- Herkes gördüğü, duyduğu, hissettiği ya da düşündüğü zaman aslında ne yaptığı üzerinde kendi kendini dinlediğinde algılamanın ne olduğunu daha iyi kavrayacaktır. Zihninde olup bitenleri duyan biri algılamanın ayırdına varabilir. Bu duyumu almayan ne kadar anlatılırsa anlatılsın algılamaya ilişkin tek bir kavrama kavuşamaz. (İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme)
- Zihinlerimize çizilen resimler soluk renklerle bezenir ve ara sıra boyanmazlarsa tümüyle silinirler. (İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme)
- 8. İnsanın Anlama Yetisi üzerine yaptığım bu araştırmanın doğuşuna ilişkin söylenecek çok şey olduğunu düşünmüştüm. Fakat öncelikle, okuyucumdan, deneme boyunca göreceği üzere, "ide" sözcüğünü oldukça sık kullandığım için özür dilemeliyim. Bana göre, bu terim, bir insan düşünürken anlama yetisinin nesnesi haline gelen şeyleri simgeliyor; bu yüzden de düşünme ediminde zihnin kullanılabildiği imge, kavram, tür ya da başka herhangi bir şey ile denmek istenenin dile getirilmesinde "ide"yi kullandım.32 32 Locke'da ide, insan zihninin iç ya da dış duyu verisi olarak doğrudan kavrayabileceği her şeyi kucaklayan en geniş genellemeye ait bir terimdir. Tam eşanlamlısını bulmak güçtür ancak "görünüş" en yakın anlamdaşıdır. Locke'un ilk işi zihni dolduran bileşik ideler ya da toplu görünüşleri yalın ya da indirgenemez öğelere ayırıp bilinçte belirlemeleri ve kipleşmelerini irdelemeleridir. Algılama, imgelemler ya da hayaller ve soyut kavramlar Locke'un idesinin türleridir ki Plato'nun ide diye adlandırdığı duyular üstü ilk örnekler, Kant'ın aşkın akıl ideleri, Hegel'in mutlak idesi ile karıştırılmaması gerekir. Ayrıca Locke'da ide bilgiyle karşıtlık içerir. Oysa Bay J. S. Mili onları karıştırır. (Mantık, I. Kitap, IV 3) İdeler ya da görünüşler (fenomenler) bilgide ayrılmaz öğedir: Bilginin kendisi de bunların bağıntılarının algısı ya da sezgisidir. Bu algı ya da sezgi olmadan ideler anlaşılmazlar; Ancak soyutlama yoluyla bilgideki bağıntılarından ayrı olarak düşünülebilirler ki Locke ikinci kitabında bu yola gitmiştir. Locke Denemesinin bu parolası ile ne demek istediğini, kendisini yeni ideler yolu çıkarmakla suçlayan Stillingfleet ile tartışmasında açıklar ve savunur. "Düşüncelere sahip olmakla idelere sahip olmak aynı şeydir benim için; ve sözcükleri anlaşılır biçimde kullanan herkes de idelere sahip olduğunun bilincindeyse idelerin zihindeki varlığı dikkate alınmalıdır" diyor. Stillingfleet'in idelerle kesinlik ve olasılığa ulaşma konusundaki sözü, "Böyle yapmamanın yeni bir yolu" şeklindeydi ve Locke buna yanıt olarak, "idelere sahip olmak, yalnızca, kabul ettiğimiz doğru ya da yanlış bir önermeye ilişkin bir anlam yakalamış olmaktır" diyor. Locke'a göre "bu yeni ideler yolu ile eski anlaşılır biçimde konuşma yolu hep aynıydı ve aynı kalacaktır." İdelere karşı çıkışı sözcükler konusunda bir tartışma olarak görüyor. Fakat ideler değil de kavramların öne sürülmesi durumunda bu karşı çıkışın yalnızca kavramın dile getirmek istediğinden daha dar bir kullanım içermesi yönünde olduğu ortaya çıkar, diyor. Locke'un "kavram" terimi karışık modlar dediği ideler sınıfına karşılık geliyor. "Kırmızı ya da bir at kavramı kırmızı ya da at idesi ile aynı anlamı taşımaz; fakat tersini söyleyenlere de karşı çıkmam çünkü sözcükler konusunda o kadar müşkülpesent değilim." (Yanıt, s. 69). Bir şeyin idesine sahip olmak onu algılamak, imgelemek ya da düşünmektir; idesini taşımamaksa hiç algılamamak ya daimgelememek, düşünmemektir. Locke idelerin nesneler olduğu kadar algılar olduklarını da belirtiyor ki her durumda bir ide ya da görünüşün bir kişinin onu algılamasına bağlı olduğunu demek istiyor, böylece. Zihnin bilincinde olduğu her şey bir idedir. Kendi gerçekliği ya da nesnel gerçekliğe uygunluğu kendilerinde düşünülen idelere yabancı düşünceler sokar ki bu ikinci kitabın bakış açısıdır. Yalın ya da toplu, Locke'un idelerinin "her biri tikel varlıklardır; evrensellik onlar için ilineksel olduğundan, tikel ideler bir tikel idenin temsilinden daha fazlasını içerirler. (VI. Kitap, 27. Bölüm, 8). Fantezi, kavram, tür; Locke'a göre, ide ile bir arada var olmaz ama ona bağlıdırlar. Descartes'in ide terimine, Berkeley'in dışduyu sunumuyla sınırladığı ide ile dışduyuyla temsil edilemeyen kavram ya da anlam karşılaştırmasına, ve Hume'un izlenim ya da duyuda sunulan ile ide ya da hayal gücünde temsil edilen ayırımına bakınız. (İnsanın Anlama Yetisi Üzerine Bir Deneme)
- Bir meşe ağacının altında topladığı palamutlarla ya da koruluktaki ağaçlardan topladığı elmalarla beslenen insan elbette bunları kendine tahsis etti. Öyleyse soruyorum, onun olmaya ne zaman başladılar? Sindirdiğinde mi? Yediğinde mi? Yoksa kaynattığında mı? Ya da onları eve getirdiğinde mi? Veya onları topladıgında mı? (Sivil Toplumda Devlet)
- İnsanların bütün Siyasal Toplumlannı Yönetecek Yasalar yapma meşru İktidarı, öylesine aynı şekilde Toplumlann bütününe aittir ki, Yeryüzündeki herhangi bir Prens ya da Hükümdarın, Tanrıdan kişisel ve doğrudan biçimde alınmış bir açık Görevlendirme olmaksızın ya da ilk başta Yasaların üzerinde uygulayacağı kişilerin onayından türetilmiş bir Yetki olmaksızın kendi Yasalannı yürütmesi saf Tiranlıktan daha iyi değildir. Dolayısıyla halkın Tasvibiyle yasa yapılmadıkları sürece bunlar Yasa değildirler. (Hooker Eccl. Pol. lib. i. sect. 10) Dolayısıyla bu noktadan hareketle şuna dikkat etmek zorundayız ki, İnsanlar doğal olarak Siyasal insanlar Çokluğunun bütününü yönetecek tam ve eksiksiz İktidara sahip olmadıklarından sonuçta bizim tam Onayımız olmaksızın, bu tür bir durumda hiç kimsenin Emirlerine göre yaşamak durumunda olamayız. Bu nedenle yönetilebilmek için bir parçası olmak amacıyla önünde onay verdiğimiz Topluma benzer bir evrensel bir anlaşmanın aynısıyla kaldırılmadan önce onay vermemiz gerekir. Dolayısıyla hangi türden olursa olsun İnsani Yasalar onayla olanaklıdır. (Hooker Eccl. Pol.) (Yönetim Üzerine İkinci İnceleme)
- Sözcükler şeyleri gizlemek için değil, bildirip göstermek için oluşturulmuştur; sözcükler, öğretiyormuş gibi yapan ama başka amaçla kullanan kişilerin eline düştüğünde, gerçekten de bir şey gizlerler, ama gizledikleri şey konuşanın cehaletinden, hatasından ya da safsatasından başka bir şey değildir, çünkü hakikat söz konusu olduğunda altında gizlenmiş başka bir şey yoktur. (Anlama Yetisinin Yönetimi Üzerine)
- "İkna etmek bir şeydir,emretmek başka bir şeydir. İlki kanıtlarla,ikincisi cezalarla sürdürülür." (Tolerans Üzerine Bir Mektup)
- Bu düzende biçim bir kez kurumsallaştığında, budalalık ya da beceriden hangisi başlarsa, gelenek onu kutsal kılar ve ona karşı gelmenin ya da onu sorgulamanın yüzsüzlük ya da delilik olduğu düşünülür. (Hükümet Üzerine Birinci İnceleme)
- "Eğer bir kere, yasalar ve cezalar aracılığıyla, bir şeyin dinin içine sokulmasına müsaade edilirse, buna koyulacak hiçbir sınır bulunmayacak, fakat, siyasî yönetimin bizzat biçimlendirildiği hakikat kuralına göre her şeyi değiştirmek her hâlükârda meşru olacaktır." (Hoşgörü Üstüne Bir Mektup)
- Eğer öğretmeni küçük görüyorsan yanlış bir seçim yapmışsın demektir.. (Eğitim Üzerine Düşünceler)
- Si non vis intelligi, debes negligi. ['Eğer anlaşılmak istemezseniz önemsenmezsiniz de."] (Kelimelerin Suistimali)
- Hiç kimse, ne tek tek kişiler, ne kiliseler, hatta ne de devletler, din vesilesiyle birbirlerinin dünyevi mallarına ve sivil haklarına tecavüz etmek yetkisine sahiptirler. (Hoşgörü Üstüne Bir Mektup)