Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi - Friedrich Hölderlin Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi kimin eseri? Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi kitabının yazarı kimdir? Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi konusu ve anafikri nedir? Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi kitabı ne anlatıyor? Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi PDF indirme linki var mı? Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi kitabının yazarı Friedrich Hölderlin kimdir? İşte Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Friedrich Hölderlin
Çevirmen: Gürsel Aytaç
Orijinal Adı: Hyperion, oder der Eremit in Griechenland
Yayın Evi: Doğu-Batı Yayınları
İSBN: 9789752410725
Sayfa Sayısı: 175
Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İnsanların sözlerini anlamadım hiç
Tanrıların kollarında büyüdüm ben.
diyen şairin yazdığı tek romandır Hyperion. Hölderlin’in bu eserinde düş kırıklığına uğramış bir kahramanın ağıt niteliğindeki yaşamına tanıklık ederiz. Hyperion’un Bellarmin’e yazdığı mektuplar ve sevgilisi Diotima ile mektuplaşmalarından oluşan roman elbette bundan daha fazlasıdır. Varlıkların gerçek özünü tanıma, insanın büyük yalnızlığı, acı ve sevinçler, geçmişe duyulan özlem Hyperion’un ana temasıdır ve Alman romantizmiyle klasisizmi tek bir potada eritmesi bakımından dünya edebiyatının eşsiz eserleri arasında yer alır. Birçok şair ve yazar dünyada bulunmuş olmanın coşku ve trajedisini Hölderlin’in bu yarı mitsel, yarı edebî eserinde bulmuştur.
Hyperion, Hölderlin’in öbür dünyaya, tanrıların yeryüzündeki görünmez vatanına olan gençlik rüyasıdır, hülyalı bir şekilde korunan, hiçbir zaman gerçek hayata tam anlamıyla uyanamadığı bir rüyadır: “Henüz seziyorum, bulamasam da” der ilk parçada; herhangi bir deneyim olmadan, dünyayı hiçbir şekilde tanımadan, hattâ sanat biçimlerine dair herhangi bir bilgiye sahip olmadan başlar o sezgili genç hayatı şiire dökmeye, onu henüz yaşamadan.
- Stefan Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, “Hölderlin”
İnsan varoluşu temelden “ozanca”dır. Biz şiiri, tanrıların ve nesnelerin özünün kurucu adlandırılması olarak anlıyoruz. “Ozanca barınmak” demek, tanrıların huzurunda bulunmak ve nesnelerin özünün yakınlığına sığınmak demektir.
- Martin Heidegger, “Hölderlin ve Şiirin Özü”
Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi Alıntıları - Sözleri
- Cansızı canlı yapan yalnız sevgidir.
- Onlara kalbinin bilmecesini vermiştin, çözsünler diye.
- ''...senin kalbinin şarkısını duyuyorum ben!''
- ''...içimizdeki sevgi, biz yaşadığımız kadar yaşadığı içindir ki, fakiriz.''
- Kalbi bir çiçekmiş kadar çiçeklere yakın, onlara bağlıydı.
- Ah, insanoglunun deli gönlü için yurt bulunamaz. Güneş ışığı topraktaki bitkileri önce yetiştirir, sonra nasıl yakarsa, insan da göğsünde biten tatlı çiçekleri, yakınlık ve sevginin sevinçlerini öylece kendi öldürür.
- Dil pek gereksiz bir şey. Ne yaparsak yapalım asıl söylemek istediklerimiz her zaman için, denizin dibindeki inciler gibi kendi derinlerinde ilişilmeden kalır ve söylenemez.
- Ama, sakın yanılıp, bizi birbirimizden ayiran yazgıdır, deme! Yazgiyi yapan biziz, biz kendimiz! Bilinmezliğin karanlığına, başka bir evrenin soğuk yabanına atılmaktan sanki zevk alırız.
- Bütün bu uçup giden yaşamdan alabildiğim kadarını beraberime almak, dışarda alışıp sevdiğim her şeyi koparıp içime saklamak istiyordum.
- ...sana bir kez daha rastlayım diye konuşulan her dile bürünür, her biçime girer, bin yıllar boyunca yıldızdan yıldıza dolaşırdım. Ama öyle sanıyorum, eşit varlıklar birbirlerine çabuk kavuşurlar.
Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
"İnsanların sözlerini anlamadım hiç Tanrıların kollarında büyüdüm ben." Hyperion incelemesi için bu söz hemen hemen bütün kitabı özetler nitelikte. Ama öncelikle Hyperion'u anlayabilmek için biraz yazarın hayatını bilmek gerekir. Johan Cristian Friedrich Hölderlin(1770-1843) Hölderlin, Alman Klasik çağın ve romantizm akımının en önemli temsilcisi olarak kabul edilir. Daha iki yaşındayken babasını kaybeden şair hayatının ölümlerden oluşan öznesi olacağının ilk sinyalini alır. Annesi Rika adlı kızını henüz dünyaya getirmemiştir kocası öldükten sonra tekrar evlenir ve kısa bir süre sonra ikinci kocasını da kaybeder. Hölderlin'nin kardeşi Rika yaşlı bir adamla evlenir ve onun da kocasının ölmesiyle tekrar annesi ve kardeşiyle yaşamaya devam eder. Ayrıca çoğu kardeşini de küçük yaşta kaybeder. Hölderlin hukuk okumak ister annesi ise onun teoloji okumasını ve papaz olmasını istemektedir. Bunun özerine annesiyle arası bozulur ve bir daha onu görmemek üzere evden ayrılır. Hölderlin ile Hegel, 1788'de Tübingen Üniversitesi Papaz okulunda rastlarlar ve hemen arkadaş olurlar. Daha sonra gelen Schelling'de onlara katılacaktır. Hegel, ileride, Hölderlin ile Susette Gontard aşkı arasında arabuluculuk da yapacaktır ayrıca. Daha sonra şiirde yaşadığı düş kırıklıkları sebebiyle tamamen uzaklaşır insanlardan. Hayatta annesinden arkadaşlarına kadar hiçbir insanın gönlünde yer bulduğu hissine kapılmaz ve yersiz yurtsuz bir yaşam içerisinde, zamandan ve mekandan soyutlanmış olarak Hyperion'u yazar. Bundan sonraki yaşamı çok zor geçer ve ağır şizofreni tanımı koyularak bir akıl hastanesine kapatılır. Babasının öldüğü yaşta yani 36 yaşına kadar akıl hastanesinde kalır. Hyperion'u okuyup etkilenmiş olan marangoz Zimmerman'ın bakımını üstlenmesi ile hastaneden çıkabilmiştir. Zimmerman'ın kulesinde suskunlukla yaşamaya başlamıştır. Bir şiirinde "Doğayı gökyüzünü anladığını, fakat insanların konuşmalarını anlayamadığını" söylemiş ve o misafirleri olsa da kimseyle konuşmadan 36 yıl kulede sadece piyano ile ömrünü tamamlamıştır. Adeta "yeryüzüne susmaya gelenler" sınıfında olan Hölderlin için "toplumdan ve hatta hayattan dışlanmıştır," der, Heidegger. Holderlin'in 36 yıl süren sessizliği aslında ozanca bir yaşam tarzı olup, Scopenhauer'un tasvir ettiği yalnızlık içinde geçen bir yaşamın ta kendisidir. "Tüm büyük beyinler yalnızlığı seçmiştir," der Schopenhauer. Büyük yalnızlığı, acı ve sevinçler, geçmişe duyulan özlem ve doğa hayranlığı Hyperion kitabının ana temalarıdır. Şiirsel bir dille, Belarmin ve Diotima'ya şeklinde yazılmış mektuplarını roman tarzı kaleme almıştır. Büyük yalnızlık içinde olan bir kahramanın gezgin bir yaşam tarzını anlatır Hyperion, güneşin bir diğer adı anlamına gelir ayrıca. Düş kırıklığına uğramış bir kahramanın ağıt niteliğindeki yaşamına tanıklık ederiz Hyperion'da. O İonya felsefesinin dört temel unsuru olan "hava, toprak,su,ateş" dörtlüsünü, "gökyüzü,yeryüzü,insanlar ve tanrılar." Olarak değiştirir. Kitapta en üzücü kısım Hyperion'nun, Diotima'nın öldüğü mektubu aldığı zamandır. Hölderlin'nin kahramanı da kendisi gibi ölüm acılarını derinden hisseden öznesi konumunda olur. Stefan Zweig, bu büyük eser için şunları dile getirir: "Hyperion, Hölderlin’in öbür dünyaya, tanrıların yeryüzündeki görünmez vatanına olan gençlik rüyasıdır, hülyalı bir şekilde korunan, hiçbir zaman gerçek hayata tam anlamıyla uyanamadığı bir rüyadır." "Yunanistan'da bir Münzevi"yle başbaşa bırakıyorum sizi şimdi umarım tanrıların diliyle yazılmış bu kitapla tanışmakta geç kalmazsınız... (Sisyphos)
Hölderlin'den Fragmanlar: Kitap, şu ana kadar okuduğum en felsefî romandı. Bu cümleye devam etmeden önce nedenini açıklamak üzre size biraz yazar ve kitapla ilgili bilgiler vermek istiyorum. YAZAR Hölderlin, kelimenin tam anlamıyla bir bahtsız bedevi. İlk olarak küçük yaşta babasını, kardeşlerini ve büyük babasını kaybediyor; ilerleyen dönemlerde sevdiği kadın vefat ediyor ve büyük heveslerle o dönemin tanrıları Schiller ve Goethe'nin huzuruna sunduğu eserleri, Üstad Goethe tarafından beğenilmiyor. Yaşamının son yılları ise deliliğin pençesinde geçiyor. Saldırgan tavırları nedeniyle kapatıldığı klinikten 1806'da çıkıyor ve öleceği tarih olan 1843'e kadar 37 yıl yaşadığı Tübingen'deki pansiyona yerleşiyor. Burada yazdığı şiirler genellikle mevsimler/mevsim geçişleriyle ilgili olmakla beraber yazarımız bu döneminde genellikle takma isim kullanmış. Hayatı bahtsızlıklarla geçen Hölderlin'in pek de beklediğini alamadığı yazın kariyeri, aynı kendisi gibi bir bahtsızlıkla ölümünden sonra kendi yüzyılında unutuluyor, hatırlanması 20. yüzyılı buluyor. KİTAP KONU Kitabımız, dönemin Yunanistan'ında yaşayan bir gencin Bellarmin isimli dostuna yazdığı mektuplardan oluşuyor. Bu mektuplar ilk olarak Hyperion'un bir dostuna duyduğu Antik Yunan vari dostluk/aşk karışımı hislerini, ikinci olaraksa bir kadına karşı hissettiği sevgiyi bizlere sergiliyor. Hyperion, atalarının o şanlı günlerinin hasretini çeken, Türk himayesinden bıkmış entelektüel bir kişilik. Bu yüzden de Özgür, İhtişamlı bir Yunanistan için kolları sıvıyor ve isyan ediyor. Önce kendi çabalıyor ardından Rus ordusuna katılıp bir de öyle deniyor. Kitap tüm bu olayları anlatırken dehşet felsefî bir yol izliyor. Resmen kurmacayla felsefe birbirine karışıyor, harman oluyor ve bizlere harika bir lezzet sunuyor. Mektuplarda yazan her bir satır, her bir paragraf alıntılanmaya değer derecede ki benim de bu mecrada en çok alıntı yaptığım kitap sanırım bu oldu. Bu durumu şöyle özetleyebilirim, kitabın adı "Hyperion: Yunanistan'da bir Münzevi" fakat "Hyperion: Münzevi'den Fragmanlar" veya türevi bir şey olsaydı da hiçbir şey fark etmezdi. Gerçekten de felsefî olarak fragman niteliği taşıyordu satırlar. Sık sık-özellikle cilt 1'de- acaba bu bir felsefe kitabı mı yoksa kurgu eser mi ikilemine düştüm. Yazar gerçekten bu açıdan beni şaşırttı ve daha önce hiç tatmadığım kadar yüksek dozda bir harman sundu bana. Gözünüz de korkmasın, ikinci cilt baya baya kurgu yanını ortaya koyuyor. Bu açıdan iki cilt arasındaki denge bir tık kaymış ancak yine de kabul edilebilir düzeyde. Hölderlin esere kendini harika biçimde yansıtmış. Alman bir Münzevi'nin elinden çıkmış Yunan bir Münzevi'yi okuyoruz kısaca, gayet hissediliyor bu. Hyperion'dan Fragmanlar desek de olurmuş gibi geldi şimdi de. İŞLENİŞ Kitap, çeviriden kaynaklı mı bilmemekle birlikte, bir tık ağır bir üsluba sahip. Felsefeye ilgi duymuyorsanız veya az da olsa Felsefe temeliniz yoksa bu kitap sizin için biraz çekilmez bir hâl alabilir. Bunu göz önünde bulundurmakta fayda var. Diğer yandan, benim kitaba tutkuyla sarılmamı sağlayan ve ilk incelemeyi de bana yazdıran muhteşem bir nokta bulunuyor. Yazar Hölderlin, Klasisizm'in Antik Yunan'ı ile Romantizm'i neredeyse kusursuz biçimde birleştirmiş. Yer yer duygu coşumları ve antikitenin o saygınlığının böyle bir arada olabileceğini hiç düşünmezdim. Hatta haddim olmayarak kıyaslamaya girecek olursam; Goethe'nin içine duygu coşumu serpiştirdiği Iphigenia Tauris'te eserine kıyasla Hölderlin, Hyperion eseriyle biraz daha öne çıkacak seviyede birleştirmiş Klasik ile Romantik'i. Weimar Klasisizm'inin de yeri geldiğinde neredeyse Sturm und Drang'a çalacak kadar coşumlara sahip olabildiğini görmek güzel bir tat oldu benim için. EKSİKLERİ Bu kısma gelirsek inanın bir şey yazmak gelmiyor içimden. Eksikleri olmadığından değil, varsa da bunların düşündüğüm kadarıyla kitabın kendine has harman tarzını oluşturmak amacıyla bilinçli meydana getirildiği. Hülâsa burada kitaba temel atan noktaları(eksikleri) sıralamam şahsıma göre fuzuli. Bu eser kesinlikle okunmalı, okutulmalı. Özellikle Antikite, Felsefe gibi konularla ilgileniyorsanız ve kurgu eser arıyorsanız bu konularla ilgili, sizi muhteşem besleyecektir bu eser. Başarılı bir çalışma, saygı duyulası ve başucu edilesi bir kitap. (Eren Erdem)
Hyperion için tam bir başyapıt diyebilirim. Kesinlikle bir kitaptan daha fazlası... Öyle ki; romantizmden hiç hazzetmeyen beni bile kendi derinliğine kaptırıp soluksuz okutmayı başardı. Hatta, daha önce hiçbir kitabı şık bir şekilde kaplatıp, çantamda taşıyarak ara ara pasajlar halinde okumayı düşünmemiştim. Hyperion'daki mitolojik yapıyı anlamanız için, bahsedilen karakterlere bir mitoloji sözlüğünden bakmanız gerekebilir. Kitabın bazı basımlarında dipnotlar şeklinde açıklamalar var, bu da yeterli olabilir. Eserdeki tasvirlere bakacak olur isek, gayet akıcı ve kesinlikle sıkıcı değil. Açıkçası betimlemelerin kusursuz olduğunu düşünüyorum. Duygular ne çok uzun ne de çok kısa olmayacak şekilde tam ayarında ifade edilmiş. Ancak anlattığını yaşayan bir yazarın duygularını böyle etkileyici bir şekilde yansıtabileceği bildiğim için, Hölderlin'in açıklığı ve ustalığı karşısında saygıyla eğilmek isterdim. Eserdeki romantizmin yanında felsefi unsurların bulunduğunu da es geçmemem gerekiyor. Dikkatle gözlemlediğiniz zaman, metnin altındaki felsefeye rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Hyperion, herkese hitap edecek bir kitap olmayabilir. Yazımdaki tarzın şiirsel oluşu bazı okuyucuların ilgisini çekmeyebilir. Hölderlin'in tarzına aşina veya ilgisi olan okurlar için ise kitabın müstesna bir yeri olacaktır diye düşünüyorum. Keyifli okumalar dilerim. (Gökhan)
Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi PDF indirme linki var mı?
Friedrich Hölderlin - Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Friedrich Hölderlin Kimdir?
Johann Christian Friedrich Hölderlin (d. 20 Mart 1770 Lauffen am Neckar; ö. 7 Haziran 1843 Tübingen) Alman lirik şair. Friedrich Hölderlin klasik çağın ve romantizmin en önemli temsilcilerindendir.
Alman şair Johann Christian Friedrich Hölderlin, 20 Mart 1770'te Lauffen am Neckar'de doğdu, 7 Haziran 1834'te Tübingen'de öldü. Küçük yaşlarda babasını, büyükbabasını ve kardeşlerini yitirdi, bu ölümler Hölderlin'i çok etkiledi. Tübingen Manastırı'nda dinbilim, Jena Üniversitesi'nde öğrenim gördü. Hölderlin'in şiirlerini Schiller, Goethe'ye gösterdi, Goethe beğenmeyince müthiş bir düş kırıklığı yaşadı. Özel ders vererek yaşamını kazandı. Bordeaux'a gittiğinde sevdiği kadının öldüğü öğrenince ruhsal bozukluklar yaşamaya başladı. Stuttgart dönüşünde hükümet doktoru saldırganlık belirtileri saptadığından zorla Tübingen'e gönderdi. Çıldırdığı kesinleşince, yaşamının kalanını Neckar ırmağı kıyısında, gözetimine verildiği bir marangoz ailesinin evindeki kulede geçirdi. Tanrı'nın, doğanın ve insanın bir sayıldığı zamanlara geri dönmeyi istemiş, şairin Tanrı ile insanlar arasında bir köprü niteliği taşıdığına inanmıştır.
Friedrich Hölderlin Kitapları - Eserleri
- Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi
- Seçme Şiirler
- Hyperion I
- Deliliğin Arifesinde
- Empedokles
- Hyperion II
- Şiir ve Tragedya Kuramı
Friedrich Hölderlin Alıntıları - Sözleri
- Dil pek gereksiz bir şey. Ne yaparsak yapalım asıl söylemek istediklerimiz her zaman için, denizin dibindeki inciler gibi kendi derinlerinde ilişilmeden kalır ve söylenemez. (Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi)
- "Kendi içimde bir durak bulamayacak mıyım?" (Hyperion II)
- Öyle bilmişim sizi, bir düş değil Gönlümde sizi duyuşum, (Empedokles)
- Ah, insanoglunun deli gönlü için yurt bulunamaz. Güneş ışığı topraktaki bitkileri önce yetiştirir, sonra nasıl yakarsa, insan da göğsünde biten tatlı çiçekleri, yakınlık ve sevginin sevinçlerini öylece kendi öldürür. (Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi)
- Pek ıssız, pek korkulu çevrem, her şey Parçalanıp dağılmakta, nereye baksam. (Seçme Şiirler)
- "Tatlı bir huzur Yüreğimdeki her dikenin bedeli..." (Deliliğin Arifesinde)
- “Öyleyse neden - uyumak bilmez benim bağrımdaki diken?” (Seçme Şiirler)
- “Altüst olacak, umutsuzluktan öleceğini sanacaksın, ama, iç dünyan seni yine kurtaracak.“ (Hyperion II)
- Onlara kalbinin bilmecesini vermiştin, çözsünler diye. (Hyperion I)
- ...sana bir kez daha rastlayım diye konuşulan her dile bürünür, her biçime girer, bin yıllar boyunca yıldızdan yıldıza dolaşırdım. Ama öyle sanıyorum, eşit varlıklar birbirlerine çabuk kavuşurlar. (Hyperion I)
- ''...içimizdeki sevgi, biz yaşadığımız kadar yaşadığı içindir ki, fakiriz.'' (Hyperion I)
- "İnan bana sen insan değil, bir dünya arıyordun." (Deliliğin Arifesinde)
- Bilmez misin, Delilerle dolu bir kentin ne iyi, Ne olağanüstü olduğunu? (Empedokles)
- "Sanat, doğanın çiçek açışıdır, tamamlanışıdır." (Şiir ve Tragedya Kuramı)
- Ah! Zavallı ben! Güzel günlerdi. Ama ardından Hüzün dolu bir günbatımı geldi. (Deliliğin Arifesinde)
- Ah, insanoglunun deli gönlü için yurt bulunamaz. Güneş ışığı topraktaki bitkileri önce yetiştirir, sonra nasıl yakarsa, insan da göğsünde biten tatlı çiçekleri, yakınlık ve sevginin sevinçlerini öylece kendi öldürür. (Hyperion I)
- "Bütünüyle kendine özgü bir yaşamdır paylaşılan, Bir ruh, ve tedirginlikten uzak bir saygı." (Deliliğin Arifesinde)
- İnsanoğlunun dramıdır bu: her başarısını bir yenilgiyle ödemek zorundadır. (Seçme Şiirler)
- ...sana bir kez daha rastlayım diye konuşulan her dile bürünür, her biçime girer, bin yıllar boyunca yıldızdan yıldıza dolaşırdım. Ama öyle sanıyorum, eşit varlıklar birbirlerine çabuk kavuşurlar. (Hyperion : Yunanistan'da Bir Münzevi)
- Saf yaşamda, doğa ve sanat birbirleriyle uyumlu bir karşıtlık içindedir. Sanat, doğanın çiçek açışıdır, tamamlanışıdır. Doğa ancak farklı ama uyumlu olan sanatla birlikteliğiyle göksel olur. (Şiir ve Tragedya Kuramı)