İbni Haldun - Ahmet Arslan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

İbni Haldun kimin eseri? İbni Haldun kitabının yazarı kimdir? İbni Haldun konusu ve anafikri nedir? İbni Haldun kitabı ne anlatıyor? İbni Haldun PDF indirme linki var mı? İbni Haldun kitabının yazarı Ahmet Arslan kimdir? İşte İbni Haldun kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Arslan

Yayın Evi: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

İSBN: 9786053990871

Sayfa Sayısı: 451

İbni Haldun Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Arnold Toynbee'nin "herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en kapsamlı bir tarih felsefesini tasarlayarak ortaya koyan" kişi olarak değerlendirdiği İbni Haldun, bugün çağdaş anlamda tarih biliminin, tarih felsefesinin, sosyolojinin kurucularından biri kabul edilmektedir. İbni Haldun, toplumların gelişimlerini anlamak için tarihsel olayları "umrân bilimi" adını verdiği kavrama dayandırılarak yorumlanması gerektiğini savunur. Bu anlamda insanın toplumsal hayatını, örgütlenmesini ve bunlarla gelişen toplumsal süreci, kurumlarla birlikte bağımsız bir bilimin konusu yapmayı düşünen ilk düşünürdür. İbni Haldun üzerine ülkemizde pek az kaynak eser bulunmaktadır. Ahmet Arslan'ın, İbni Haldun'un toplumbilimi, tarih ve siyaset konularındaki görüşleriyle, din-felsefe ilişkileri üzerine çözümlemelerini içeren bu çalışmasının önemli bir boşluğu dolduracağına inanıyoruz.

İbni Haldun Alıntıları - Sözleri

  • “ kıtlık zamanlarında insanları açlık değil, alışmış oldukları tokluk öldürür.”
  • "Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter."
  • ''Kıtlık zamanında insanları açlık değil, alışmış oldukları tokluk öldürür.''
  • “hayat uzun bir yürüyüş. yarı yolda kesilmemek için yeni bir çocukluk bulmak gerek.”
  • "Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter."
  • '' İnsanı toplum halinde yaşamaya iten şey, hayatını sürdürmek için başka insanlarla bir işbirliğine girmesi zorunluluğudur. Bu işbirliğinde insan önce temel ihtiyaçlarını doyurmanın yollarını arar ve bunun için insanlar çeşitli üretim faaliyetlerine girerler. Bunlardan biri deve, koyun , keçi, ipekböceği vb. gibi hayvanların yetiştiriciliğidir. Bir diğeri kendisinden ürün alınabilecek ağaçları dikmek, ekin ekmek sureti ile yapılan tarım faaliyetidir. Bu iki cins faaliyet de insanı zorunlu olarak şehrin dışında tutar. Çünkü gerek hayvancılık, gerekse tarım için otlağa, tarlaya, yani şehrin dışında olan şeylere ihtiyaç vardır.''
  • "Coğrafya kaderdir." der Ibni Haldun 1389 senesinde. Arz-ı kürenin en ihtişamlı, en gerçek lafıdır. Mukaddime'de geçer. Yani der ki, ırk diye, milliyet diye birşey yoktur. Coğrafya vardır. Yani der ki, güneş kime daha çok vurursa o kavruk olur, güneşi az gören beyaz kalır. Yani der ki, başka diyardan birini yargılamadan, onun coğrafyasında kendiniz doğmuş gibi düşünün. İbni Haldun bunu beyan ettikten yaklaşık 400 yıl sonra ademoğlu farklı diyarlarda doğduğu için birbirini katletmeye başladı. Farklı diyarlarda doğduğu için diğerlerini hor görmeye, kendini üstün tutmaya başladı. "Nerelisin?" sorusu literatüre girmiş en ayrılıkçı, en bedbaht sorudur. Ha soran olursa, ben dünyalıyım.
  • Fazla tevazunun sonu, vasat insandan nasihat dinlemektir.”
  • Tasavvufun konusu bu kalbî, batini amellerle ilgiIi tekliflerdir. Amacı ise nefs muhasebesi, mücahedesi yoluyla kalbi saflaştırmak, zâhirî amellere uygun bir iç dünya yaratmak, bâtınî amelleri mükemmelleştirmek, ahlâkı düzeltmek, bunlar için de dünyanın süs ve ziynetlerinden, zevklerinden yüz çevirerek sürekli ibadetle meşgul olmak, kendini Allah'a adamak ve böylece kurtuluşa erişmektir.

İbni Haldun İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İbni Haldun'un evrensel bir tarih denemesi olan İber'in ön sözü olarak yazılan Mukaddime'nin incelendiği bu kitabın Mukaddime'den önce okunması gerektiğini düşünüyorum. Ahmet Hoca bu eserde İbni Haldun'un fikirlerini hem saptıyor hem de yorumluyor, yani bu eser sadece Mukaddime'nin bir izahati değil, ondaki fikirlerin yorumlanarak sunumu. İbni Haldun aslında kitabı yazarken yeni bir bilim dalı kurduğunun farkındadır ve onun adını umran bilimi koymuştur, bugünkü anlamda sosyoloji doyebileceğimiz bu bilim dalı üstünden tarihinn ne olduğu, umran bilimi ile diğer alanların arasındaki ilişkileri inceliyor. Haldun Mukaddime'de sosyal olayları örneğin uygarlığın kuruluşunu anlatırken kendine özgü kavramlar da seçiyor (asabiye gibi).Tüm bu kavramları anlamak ve İbni Haldun öncesi-sonrası İslam-Din-felsefe ilişkisini kavramak ićin harika bir kitap.Tavsiye ederim. (Ogün Yavuz)

Çağdaş anlamda tarih biliminin, tarih felsefesinin, tarih sosyolojisinin kurucularından biri olarak kabul edilen İbni Haldun’un umran, asabiye, mülk kavramları kitapta oldukça doyurucu şekilde anlatılıyor. Bu kavramlar ile tarih ve felsefe ilişkisi, şehir uygarlığına geçiş, uygarlığın çöküşü, din- ekonomi, islam ve felsefe( Kindi- Farabi- İbni Sina- Gazali- İbni Rüşd) , ibni haldunun felsefe ve dine ait görüşleri oldukça açıklayıcı ve öğretici şekilde işlenmiştir. Ahmet Arslan’ ın dili ne kadar akıcı olsa ve aynı cümleleri farklı ifadelerle açıklasa ve farklı bölümlerde tekrar da etse yine de takip edilmesi zorlaşabiliyor. Bu nedenle sessiz bir ortamda mümkünse yalnız okunmalı bence. Bunu sağladıktan sonra aslında keyif de almaya başlıyorsunuz. Mukaddime öncesi büyük filozof İbni Haldun’u hayran olduğum günümüz felsefecisi Ahmed Arslan’ dan okumak çok keyifliydi. (cloudsssd)

Biraz zorlu okumalar sonucu tamamladım velakin düşüncelerimi bir nebze de olsa geliştirdi, okuma dili biraz ağır gelsede çatışmalar, felsefik yönler, hepsi çok güzeldi (Mehmet Ali KARADENİZ)

İbni Haldun PDF indirme linki var mı?

Ahmet Arslan - İbni Haldun kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İbni Haldun PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmet Arslan Kimdir?

Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe Bölümü (1966) mezunu. Aynı bölümde doktora (1973) ve doçentlik (1978) çalışmalarını tamamladı. 1978’de Ege Üniversitesi Felsefe Bölümünde doçent, 1987’de profesör oldu. Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünü kurarak (o zamanki adı Sosyal Bilimler Fakültesi) 1998 yılına kadar bu bölümün başkanlığını üstlendi. Sosyal Bilimler Enstitüsü müdürü olarak görev yaptı. 2011 yılında emekliye ayrılmıştır. İngilizce, Fransızca, Almanca ve Arapça bilmektedir. Osmanlı Kelam düşüncesi, Ortaçağ İslam Felsefesi ve İlkçağ Yunan felsefesi alanlarında kitap ve makaleleri bulunmaktadır. Ayrıca çeşitli Batı dilleri ve Arapça'dan yaptığı çok sayıda çevirisi vardır.

Tanıl Bora, Ahmet Arslan'ın "bütün dinsel düşünüş tarihiyle ilgili muazzam bir külliyat" ürettiğini belirtmiş, Ege Üniversitesi Felsefe Bölümünün de Arslan'ın düşünce dünyası doğrultusunda, "felsefeden İslam'a bakma" ilgisine sahip olduğunu ifade etmiş ve bunu Ankara İlahiyat Fakültesinin yaklaşımının tersi olarak nitelemiştir. Arslan'dan etkilenenler arasında öğrencisi Zerrin Kurtoğlu ve onun İslam Düşüncesinin Siyasal Ufku kitabı bulunmaktadır. Arslan, felsefi denemelerinde İslam'ın temel hak ve özgürlüklerle uyumlu bir okumasını yaparak hoşgörü konusunu işlemiş; dinî hukukun bile "insan elinden çıkma", "akılsal" olduğunu ifade edip din yorumunda çağdaşlaşma olanağı bulunduğunu savunmuştur.

İslam felsefesine ilişkin İslamî filozofların asıl işlevinin antik düşünceyi Batı'ya tekrar ulaştırmak olduğu ve İslam felsefesinin "evrensel felsefenin gelişmesinde önemli bir anı temsil etmediği", özgün görüşleri bulunmadığı yönündeki görüşü reddeder. Bu bağlamda T. J. de Boer gibi oryantalistlerin görüşüne katılmaz.

Eserleri

-Kemalpaşazade’nin Tehafüt Haşiyesi, 1987

-Haşiye Ala Tehafüt Tahlili, 1987

-İbn Haldun, 2002

-Felsefeye Giriş, 2005

-İslam Felsefesi Üzerine, 1999

-İslam, Demokrasi ve Türkiye, 1999

-İlkçağ Felsefe Tarihi, 1995

-Metafizik (Aristoteles’den çev.), 1996

-Erken İslam’da Mizah (Rosenthal’den çev.), 1997

-F.A.Lange, Materyalizmin Tarihi ve Günümüzdeki Anlamının Eleştirisi, İstanbul 1998

-İdeal Devlet (Farabi’den çev.), 1997

-İlimlerin Sayımı, 1999

-Mutluluğun Kazanılması (Tahsilus-Seda), 1999

-Felsefe Ders Kitabı, 2004

-İslam Hümanizmi (Goodman’dan çev.), 2006.

-İlkçağ Felsefe Tarihi 2, 2006

-İlkçağ Felsefe Tarihi 3,Aristoteles, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2007

-İlkçağ Felsefe Tarihi 4, Hellenistik Dönem Felsefesi, Epikurosçular, Stoacılar, Septikler, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2008

-İlkçağ Felsefe Tarihi 5, Plotinos, Yeni Platoncular ve Erken Dönem Hristiyan Felsefesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul 2010

Ahmet Arslan Kitapları - Eserleri

  • Felsefeye Giriş
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 1
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 2
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 3
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 4
  • Bir Ömür Düşünmek
  • İlkçağ Felsefe Tarihi 5
  • İslam Felsefesi Üzerine
  • İbni Haldun
  • İslam, Demokrasi ve Türkiye
  • Ayakları Havada Yürümek
  • İslam Felsefesi Üzerine

Ahmet Arslan Alıntıları - Sözleri

  • Siyaset artık yalnızca siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. (Felsefeye Giriş)
  • Algı, algılayan kişinin zatının dışında bulunan şeylere dair kendi zatında mevcut olan bilinçtir. (İslam Felsefesi Üzerine)
  • Bir varlığın bir duvar üzerine dü­şen gölgesi bu varlığa ne kadar benzerse duyusal dünyadaki şeyler de İdealarına o kadar benzerdirler. (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
  • Beden ruh için bir zindandır. O kabuğuna yapışmış bir istiridye gibi ruhun içine hapsolduğu bir hapishanedir (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
  • KÖTÜLÜK YAPMAKTANSA KÖTÜLÜGE UĞRAMAYI TERCiH EDERiM." (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
  • İsa'yı 'Tanrı'nın ağzı' olarak tanımlayacaktır (İlkçağ Felsefe Tarihi 5)
  • Gerçekten İslam dünyası laik devleti kadın erkek eşitliğini insan haklarını demokrasiyi kabul edemez bir tarihsellik ve kültürel yerellik özelliğine mi sahiptir? (İslam, Demokrasi ve Türkiye)
  • Gazali ve İbn Rüşt bizce İslam'da felsefenin kötürümleşmesi olayının devamını önleyebilecek iki büyük düşünür idiler ; fakat onlar istisnadırlar ve verdikleri örnek anlaşılmamıştır. Belki onların kendileri de getirdikleri şeyin öneminin tam olarak farkında olmamışlardır (İslam Felsefesi Üzerine)
  • Tek bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir. (Felsefeye Giriş)
  • Zaman, dama oynayan bir çocuktur; hükümdarlık gücü, bir çocu­ğun gücüdür" (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)
  • Anlayabileceğine inan, anlamak için inan. İnan ve anlamayı ümit et. (İlkçağ Felsefe Tarihi 5)
  • Tanrı olmasaydı, onu yaratmak gerekirdi (İlkçağ Felsefe Tarihi 2)
  • İslam çağdaşlığa aykırıdır. (İslam, Demokrasi ve Türkiye)
  • Muhammed’in tarihin görmüş olduğu en büyük siyasi dehalardan biri olduğuna şüphe yoktur. (İslam, Demokrasi ve Türkiye)
  • şerh, çok canlı bir düşüncenin kaynağı olabilir (İslam Felsefesi Üzerine)
  • ⟨‹ Biz de çağımızdaki birçok felsefe tarihçisiyle birlikte ortada bir felsefe tarihi veya felsefenin tarihinden çok felsefeler tarihi, felsefi düşünceler tarihi, hatta filozoflar tarihi olduğuna inanıyoruz. ›⟩ (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)
  • "Benim bir okul arkadaşım, Ahmet Arslan var İzmir'de, onu tanır mısın?" Mehmet, "Ben Ahmet Bey'in asistanıyım," deyince adam seviniyor ama sonra içini çekiyor: "Yazık oldu ona; akıllı bir çocuktu," diyor. ...Mehmet'e bana niçin yazık olduğunu açıklamak ihtiyacını duyuyor ve şunları söylüyor: "Ünlü bir doktor veya avukat olabilecekken gidip bir felsefeci oldu." (Bir Ömür Düşünmek)
  • Zaman, dama oynayan bir cocuktur; hükümdarlık gücü, bir çocuğun gücüdür. (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)
  • "Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir. Kendinizi terbiye edin yeter." (İbni Haldun)
  • Dünya bir tepsi değil, genişliği yüksekliğinin üç katı olan bir silindir biçimindedir (DK. A 10; B 5) ve güneş batıda battıktan sonra bu silindirin altından dolaşarak ertesi günü tekrar doğudan doğar. Ancak bu, dünyanın bir altı veya dayandığı şey olmadığı, havada, boşlukta durduğu veya yüzdüğü görüşünü içermez mi? Anaksimandros’un hiç çekinmeden bu sonucu da kabul ettiğini görmekteyiz. Ona göre, başımızın üzerinde gördüğümüz gök kubbesinin bir benzeri dünyanın altında bulunmaktadır. Ama o zaman, dünyanın hiçbir yere dayanmaksızın, havada veya boşlukta durmasını nasıl açıklayabiliriz sorusu ortaya çıkmaktadır. (İlkçağ Felsefe Tarihi 1)