İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid - Muhammed Emin Yıldırım Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid kimin eseri? İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid kitabının yazarı kimdir? İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid konusu ve anafikri nedir? İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid kitabı ne anlatıyor? İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid kitabının yazarı Muhammed Emin Yıldırım kimdir? İşte İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Muhammed Emin Yıldırım
Yayın Evi: MGV Yayınları
İSBN: 9786052008331
Sayfa Sayısı: 65
İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hz. Ebû Zer bir gün Resûlullah’a, yeryüzünde kurulan ilk mescidin hangisi olduğunu sorar,
Efendimiz (sas): “Mescid-i Haram’dır” der,
Ebû Zer: “Sonra hangisidir?” diye sorar,
Efendimiz: “Mescid-i Aksa’dır” der. Bunun üzerine Hz. Ebû Zer: “İkisi arasında ne kadar zamanlık bir süre vardır?” diye sorar,
Efendimiz: “Kırk yıl!” der.
Görüldüğü gibi Mescid-i Haram, yeryüzünün ilk mescididir, nasıl ki Mekke kendinden sonra tüm şehirlere analık yapmışsa, Kâbe’de, kendinden sonraki tüm mabetlere analık yapmıştır.
İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid Alıntıları - Sözleri
- Nasıl ki Mekke kendinden sonra tüm şehirlere analık yapmışsa, Kâbe'de, kendinden sonraki tüm mabetlere analık yapmıştır.
- "Ben kızların babasıyım!" diyerek, kız babası olmanın utanılacak bir şey olmadığını hayatı ile de bizzat göstermiş, onlara iyi davranmanın cennet vesilesi olduğunu müjdelemiștir.
- Allah'ın yardımının, kulun çabasına bağlı olduğunun çok iyi bilincindeydi. O halde beşer olarak elinden ne geliyorsa onu yapmalıydı.
- Peygamber Efendimiz; sahabeye öyle bir bilinç aşılayacaktı ki; daha dün köle diye konuşmadığı, sokakta selam vermediği insanı, sofrasına oturtup öz kardeşi gibi davranmasını sağlayacak, yeri geldiğinde kumandan kabul edip ardından yürüyecektir.
- "Kul gayret etmeli ki, Allah (cc) rahmet etsin!"
- Nübüvvetin neşet ettiği o coğrafya, o günün dünyasının en iyi bölgesi idi. Karanlık bir zaman diliminin aydınlık yerlerinden biri Mekke'ydi. (SİYER COĞRAFYASI)
- Bazı kitaplarda, "Neden Son Peygamber Mekke'ye gönderildi?" sorusuna, "O bölgenin çok kötü bir halde olmasından dolayı" diye cevap verilir. Daha sonra da böyle kötü bir topluluktan, Peygamberimiz'in (sas) çok iyi bir nesil yetiştirildiği dile getirilir. Bu tespit bir yere kadar doğrudur, ancak burada gözden kaçırmamamız gereken önemli bir husus vardır. Şöyle ki: Nübüvvet öncesi ve Nübüvvetin o dönemde ortaya koyduğu büyük değişim üzerine araştırma yapan bir takım müsteşrikler, Cahiliye'nin birçok olumsuz yönünü ortaya koyarlar. Bu değerlendirmeleri okurken zannedersiniz ki, onlar da bizim gibi Nübüvvetin insanlığı nereden alıp, nereye ulaştırdığını söylemek için bu tespitleri yapmaktadırlar. Ama dikkatlice incelediğimiz zaman görürüz ki, bu müsteşrikler farklı bir niyet ile bunu dillendirmektedirler. Onlar adeta şöyle diyorlardı: "İslam Peygamberini bu düzeyde başarıya götüren o günkü çevrenin gayri insani hayatlarıydı. Ortaçağda insani birçok özelliğini kaybeden bedevi Araplara, bazı ahlaki ve insani değerleri hatırlatan Muhammed, çok geçmeden kendisine tabi bir taraftar kitlesi bulmuştur." (Watt, W. Montgomery, Hz. Muhammed'in Mekke'si, s. 28-86) Bu sözlerin ne anlama geldiği gayet manidardır. Onlar bu iddialarıyla şunu söylemektedirler: "Hz. Muhammed'in elde ettiği başarı, o günkü insanların gayri insani ve ahlaki hallerinin kötülüğünden kaynaklanıyordu. Eğer o zemin biraz daha insani vasıfları taşısaydı, böyle bir netice hâsıl olmayacaktı." Üzülerek söylemeliyiz ki, Batı'nın bu iddiasını biz de farkına varmadan alıp çokça kullanmışız. Peki, gerçekten böyle mi? Gerçekten başta Mekke olmak üzere, Efendimiz'in (sas) söz söylediği coğrafyanın sosyal hayatı bu müsteşriklerin iddia ettiği gibi miydi? O günün dünyasında en merkezi ve en önemli güçlerinden biri Roma'dır. Roma o günlerde hipodromlarda, amfitiyatrolarda ve arenalarda, soylularını eğlendirmek için kölelerini vahşi hayvanların önüne atıyor ve bunu büyük bir keyif ile izliyorlardı. Gladyatörlerin bugün bile satırlardan okuduğumuzda ya da kendi yaptıkları filmlerde izlediğimizde tiksineceğimiz ve insanlığımızdan utanacağımız binlerce tablolarına şahit olmaktayız. Babalar öz evlatlarını bazı kehanet ve totemlere kurban etmekten çekinmiyorlardı. Soylular, toplumun avam kesimi üzerinde her türlü hakkı kendi ellerinde görüyor ve buna göre davranıyorlardı. Sasani zulmü altında inleyen İran topraklarında, durum daha acı ve daha vahimdir. Ateşe atılan ve diri diri yakılan, güya tanrılara kurban veriyoruz diye, yapılan merasimlerdeki uygulamalar insanın tüylerini diken diken edecek cinstendir. Hindistan'da toplumun üst kesimi olan Brahmalar, toplumun alt tabakası olan Sudraları istedikleri gibi eziyor, üstlerine tahakküm kuruyor, alıyor, satıyor hatta sınırsız ve sorumsuz bir şekilde katlediyorlardı. Çin'de, Ortaasya'da ve dünyanın diğer bölgelerinde durum bundan farklı değildi. Halk, kralların elinde adeta bir kez değil, bin kez ölümü yaşıyordu. Bir avuç azınlık dışında kimsenin insanlığını yaşama imkânı yoktu ve çok ciddi sıkıntılar yaşanıyordu. Aynı zaman diliminin Mekke ve çevresine baktığımızda durumu biraz daha farklı görmekteyiz. Bu söylediklerimizin büyük bir kısmı o bölgede yoktur. Şairlerin meydanlarda söz ile birbirleriyle yarıştıkları bir alan vardır. Bölgede okuma-yazma oranının en fazla olduğu yer, yine Mekke'dir. (...) Anlıyoruz ki Mekke o günün dünyasının en azından sosyal ve kültürel açıdan en karanlık yeri değil, diğer yerlere göre daha aydınlık bir yerdir. Bu iddiamızın, ne kadar doğru olduğunu bölgenin idari yapısına baktığımız zamanda görmekteyiz. Gerçekten de Mekke'nin idari anlamda yapısı, bugün bile birçok yerin halen kavuşamadığı ileri düzeyde bir coğulculuğa dayanmaktaydı. Muhammed Hamidullah Hocanın tespitine göre, Mekke, bu özelliği ile demokratik bir yapıya sahiptir. O günün dünyasında parlamento niteliğinde olan Daru'n-Nedve, Mekke'nin tüm idari işlerini düzenleyen bir kurumdu. Ahaliyi herhangi bir aile ve soy idare etmez, Kureyş'in tüm kollarına ait temsilciler, idareyi beraberce yürütürlerdi. (...) Şu iddiayı rahatlıkla söyleyebiliriz ki: Nübüvvetin neşet ettiği o coğrafya, o günün dünyasının en iyi bölgesiydi. Karanlık bir zaman diliminin aydınlık yerlerinden biri Mekke'ydi.
- "Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak, insanlar için kurulan ilk ev (mâbed) Mekke'deki (Kâbe)dir. Âl-i İmran, 3/96
- Mekke'nin yeryüzünün ilk yerleşim yeri olması, insanlık için yapılan ilk mabedin orada inşa edilmesi, yerkürenin tam merkezinde bulunması, onlarca peygamberi sinesinde barındırması, dini merkez olmasının yanısıra ticari/ekonomik açıdan da bir merkez olması tarihsel sürecinin oldukça zengin bir içeriğe sahip olmasını sağlamıştır.
- Bugün İslam'ı ve onun asli kaynağı olan Kur'an'ı kadın haklarını ihlal ediyor diye mahkûm etmeye çalışan karanlık zihinler, İslam'ın söz söylemeye başladığı çağa bakmadan kasıtlı olarak konuşuyorlar. Efendimiz (sas) o gün en büyük devrimi yaparak kadın hakları konusunda yepyeni ve emsalsiz bir çığır açmıştır.
İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yeryüzünde insanlar için yapılan ilk mâbed, bütün insanlık için bir bereket kaynağı, bir hidâyet rehberi ve bir yönelme merkezi olan Mekke’deki Kâbe’dir. Kâbe- i Muâzzama ' nın hangi vesile ile ibda edildiğinden, Hz İbrahim ve oğlu Hz. İsmail ' in inşasından, Nebiler Serveri Âlemlere Rahmet Hz. Muhammed Mustafa ( sav) efendimizin eli ile nasıl ihya edildiğini çok güzel biçimde ele alan bir eser. Hz İbrahim (a.s) duasıyla Allah ( C.C ) ' nun Kâbe yi ve Mekke-i Mükerreme ' nin insanların gönüllerinin nasıl o yöne meylettirildiginin, Hz Hacer annemizin Safa ile Merve arasında yaptığı mücadelenin ve Allah 'ın ( C.C ) insanlara zemzem ' i nasıl bahşedildiğinin sonraki süreçte zemzem suyunun nasıl çekildiğinin ve devamında Abdülmuttalib ' in rüyasında görüp zemzem kuyusu ' nun tekrar nasıl mamur edildiğinin bir nevi gelecek olan son peygamber ' in nasıl müjdelendiğinin izlerine tanıklık edeceksiniz. Kesinlikle okunulmasi gereken bir çalışma. "Bir vakit İbrâhim’e Kâbe’nin yerini hazırlayıp göstermiş ve şöyle buyurmuştuk: “Bana hiçbir şeyi ortak koşma. Evimi, onu tavaf edecekler, huzurumda ibâdete duracaklar, rukûya varıp secde edecekler için her türlü kirden temiz tut!” (Eyüp Kahya)
Ve bu gece başlayıp an itibariyle bitirdim, bu kitapta ne mi vardı siyer coğrafyasının iklimi, siyer coğrafyasının en değerli yapısı Kâbe ve zemzem konularına değinmiş yazar, sizlerde bu konuları merak ediyorsanız mutlaka okuyun şiddetle tavsiye ederim her daim kitapla kalın. (Mecânîn-i Kütüp)
Kitabın Yazarı Muhammed Emin Yıldırım Kimdir?
Muhammed Emin Yıldırım, 8 Mart 1973 yılında Erzurum’un Horasan ilçesinde dünyaya gelmiştir. İlk, orta ve lise öğrenimini Erzurum'da tamamlayıp 1989 yılında İstanbul'a geldi.
Örgün eğitiminin yanında medreselerde Arapça ve Temel İslami İlimler alanlarında çeşitli dersler aldı.
M. Emin Yıldırım, 1999 yılından sonra 5 yıl Mısır’da İslami İlimler alanında çalışmalarda bulundu.
Muhammed Emin Yıldırım, Ekim 2010 yılında Siyer Vakfı’nı kurdu. Yıldırım, kuruluşunu 10 temel ilke üzerine oturttuğu Siyer Vakfı ile Hz. Muhammed’in (S.A.V) daha iyi bilinmesi, anlaşılması, tanınması, kavranması ve yaşanması için çalışmalarda bulunuyor.
Siyer alanında yapılan hizmetleri bir basamak daha yukarıya taşımak için Uluslararası Siyer Eğitim ve Araştırma Enstitüsünü kurdu.
Türkiye başta olmak üzere yurtiçi ve yurtdışında siyer ve sahabilere özel programlara konuşmacı olarak katıldı.
İhtisas alanı ile ilgili 200'ü aşkın TV ve Radyo programına katıldı ve sohbetleri yayınlandı.
Siyer Vakfı’nın, Siyer Dersleri, Siyer Mektebi, 82 İl 82 Sahabi, Samed Medresesi, Suffa Meclisleri, Âlemlere Rahmet Uluslararası Kısa Film Yarışması projelerine katkılarda bulundu.
Siyer Vakfı’nın 2020 yılını (Hicri 1441) “Aile Yılı” olarak ilan etmesiyle “En Büyük Nimet Aile” serlevhası altında halka açık konferanslarına devam etmektedir.
15 yıl olarak planlanan siyer derslerinin ikinci bölümü Sîret-i Enbiyâ dersleri başlığı altında 100 ders boyunca Hz. Âdem’den Hz. İsa’ya kadar gelen tüm peygamberlerin hayatlarını anlatmaktadır.
“Cennet Bizim Evimizde” programları ile aile kurumunu bilinçlendirici programlara konuşmacı olarak katıldı.
Muhammed Emin Yıldırım’ın bugüne kadar Siyer Yayınları’ndan çıkan 60’a yakın kitabı bulunmaktadır.
Siyer, Siyer Araştırmaları ve Siyer Çocuk dergilerinde yazıları yayımlandı.
Halen kurucusu olduğu Siyer Vakfı'nda ve çeşitli televizyon, radyo programlarında muhtelif başlıklarda sohbetleri devam etmektedir.
Muhammed Emin Yıldırım, Nezahat Hanım ile evli olup 3 çocuk babasıdır.
Muhammed Emin Yıldırım Kitapları - Eserleri
- Nebevi Eğitim Modeli Darü'l Erkam
- Efendimiz'i Sahabe Gibi Sevmek
- Sahabeyi Nasıl Anlamalıyız?
- Hz. Hatice (Radiyallahu Anha)
- Arslan Pençesi / Hamaset Kahramanı Sa'd b. Ebi Vakkas
- Talha b. Ubeydullah; Şehidü'l Hayy / Yaşayan Şehit
- Efendimiz'in Havarisi ve İhlas
- Asr-ı Saadet'te Ticaret ve Tüccar Sahabiler
- İnsani İlişkilerde İlahi Ölçü
- Eminü'l-Ümme/Ümmetin emini Ebu Ubeyde b. Cerrah (r.a.)
- İbadetin Beyni Dua
- Suffa Meclisleri - Kur'an Dersleri
- İnsanlığın Kurtuluşu Hac Ömrün Bereketi Umre
- Hazreti Peygamber'in Albümü
- En Güzel Örneğin En Güzel Örnekleri Sahabe İklimi 1
- En Güzel Örneğin En Güzel Örnekleri Sahabe İklimi 2
- Siyer Dersleri
- Neden ve Nasıl Siyer Öğrenmeliyiz?
- Tarihi ve Sosyal Yapısıyla Siyer Coğrafyası
- Görev ve Yetkileri Açısından Hz. Peygamber
- Peygamberimin Arkadaşları
- Sahâbe Dersleri
- 101 Cevapla Kur'an Nedir?
- İlk Ev İlk Mabed İlk Mescid
- Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed
- Evlilik Ahlakı
- En Güzel Örneğin En Güzel Örnekleri Sahabe İklimi 4
- En Güzel Örneğin En Güzel Örnekleri Sahabe İklimi 3
- Aile Ahlakı
- Abdullah Olmak
- Sa'd B. Ebi Vakkas
- O'nu Tanımak Hayatı Tanımaktır
- Çocuk Yetiştirme Ahlakı
- Herkes İçin Siyer
- Herkes İçin Siyer
- Resullulah’ın Hutbeleri
- Sahabe İklimi
Muhammed Emin Yıldırım Alıntıları - Sözleri
- 1. Öğren ki inanabilesin. 2. İnan ki inandırabilesin. 3. Yaşa ki yaşatabilesin. 4. Karşılık bekleme ki karşılık bulasın. 5. Neticeyi Allah'a bırak ki haddi aşmayasın. (Görev ve Yetkileri Açısından Hz. Peygamber)
- Müslüman bir tüccarın her daim aklında, zihnin de, kalbinde olması gereken ilkeler. 1- Sağlam bir akidenin inşası 2- Ticari hukukun derinlemesine öğrenilmesi 3- Sadık ve salih dostların edinilmesi 4- Allah'ın, yapılan ticarete ortak edilmesi 5- Bir hakikat olan ölümün sürekli hatırda tutulması. (Asr-ı Saadet'te Ticaret ve Tüccar Sahabiler)
- “Biz kendi Peygamberimizin karşısında bile eğilmeyiz... O bize Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmemeyi öğretti!” (Herkes İçin Siyer)
- "Hak geldi batıl zail oldu. Muhakkak ki batıl zail olmaya, yok olup kaybolmaya mahkumdur. " (Sa'd B. Ebi Vakkas)
- Allah'ın değişmez yasaları vardır. Sünnetullah'ı vardır. Allah ancak o yasalara göre yardım ederdi. O yasaların başında gelen ilke şu idi: Önce siz bir beşer olarak, bir kul olarak elinizdeki tüm imkanları kullanarak Allah yolunda bir şeyler yapın. Siz size düşeni yapın ki, Allah’ın rahmet ve yardımı üzerinize yağsın. Siz bir Musa olun, Firavun'un saraylarını zorlayın, göreceksiniz ki Allah Kızıldeniz'i size yol yapacaktır. (Talha b. Ubeydullah; Şehidü'l Hayy / Yaşayan Şehit)
- Bilen sadece haberdar olur, tanıyan ise tanıdığını sevmeye başlar. Bilen sadece malumat sahibi olur, tanıyan ise o malumatları marifete, dolayısı ile bir sevdaya taşımış olur. Bilen sadece bilgisi ile yetinir, tanıyan o bildiği değerler yolunda elimden gelen her türlü gayreti ortaya koyar. (Görev ve Yetkileri Açısından Hz. Peygamber)
- Zihin dünyasındaki ölçü birimi yanlış olan, elbetteki önüne gelen her şeyi yanlış ölçüp,biçecektir. (Tarihi ve Sosyal Yapısıyla Siyer Coğrafyası)
- O; ilklerden, öncülerdendir. O, islam uğruna attığı ilk ok ile ilk kan akıtan ve kendisine atılan ok ile ilk kanı akıtılandır. O, cennetle müjdelenmiş aşere-i mübaşeredendir. O, uhud günü Efendimizin: " at sa'd! Anam babam sana feda olsun." Dediği aslan parçasıdır. O , dört ayrı ayetin sebebi nüzuluna vesile olandır. Hepsinden öte o, medine sokaklarında efendimizin kendisine hayranlıkla bakarak: "kimin böyle dayısı var , gösterin bakalım!" Diye gururlandığı hamiyet kahramanıdır. Allah ebeden razı olsun (aminnn) (Sa'd B. Ebi Vakkas)
- "Vallahi! Muhammed ancak sizi hayra ve iyiliğe götürür." (Hz. Hatice (Radiyallahu Anha))
- Allah (cc) eş-Şehid' tir. Görünen ve görülmeyen, aleni olan veya sırlarla perdelenmiş olan, açık ya da gizli olan;her ne var ise hepsini bilendir. Şehid; şahit kelimesinin mübalağa ile ifade edilen bir ismidir. (Alemlere Rahmet Hazreti Muhammed)
- "Ey İman edenler! Kendinizi ve Ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında acımasız, güçlü, ALLAH'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve kendilerine emredileni yerine getiren Melekleri vardır." (Tahrîm, 66/6) (Çocuk Yetiştirme Ahlakı)
- "Allah'ım! Biraz sonra harp başlayacak, ben de Sad'ın istediği gibi güçlü bir düşman askeri karşıma istiyorum. Onunla savaşayım, o da benimle savaşsın ama en sonunda o beni öldürsün ve yıllardır hasretini çektiğim şehadete beni kavuştursun. Sonra gelip bedenime müsle yapsın; kulağımı, burnumu, gözlerimi kessin, oysun. Sonra sen bana: "Ey Abdullah! Ne yaptın benim sana verdiğim azaları?" diye sorduğunda, ben sana diyeyim ki: "Ya Rabbi! Sen verdin ama ben kullanamadım. Ben onları kirlettim, günahlarla kararttım. O halde senin huzuruna gelmeye hayâ ettim. Ve günahlarımın bir kefareti olarak Uhud'da senin Peygamberinin sancağının selameti uğruna feda ettim." Sen de bana: "Doğru söyledin" diyerek beni affedip, katına alasın." (Arslan Pençesi / Hamaset Kahramanı Sa'd b. Ebi Vakkas)
- Allah'ım! Huşu duymayan kalpten, kabul edilmeyen duadan, doymak bilmeyen nefisten,fayda vermeyen ilimden sana sığınırım. (İbadetin Beyni Dua)
- İmanın değer ve kıymetini bilmeyenler, iman davası uğrunda harcanan emek ve ömürleri de anlamazlardı. (Hz. Hatice (Radiyallahu Anha))
- Çünkü bir eylemin sonucunun yanlış olduğu ne kadar bilinirse onun yapıp yapmama konusundaki hassasiyet de o kadar gelişmiş olacaktır. (Sahabeyi Nasıl Anlamalıyız?)
- Abdullah b. Amr ilmi sadece insanlara aktarmak için ögrenmedi,Onu yaşamak için öğrendi.Bugünun dünyasında ki insanlar olarak en ciddi sıkıntılarımızdan biri de bu. Çok biliyor, az yaşıyoruz. (Abdullah Olmak)
- "Siz Rahiplerinizin helal kıldığını helal, haram kıldığını ise haram kabul etmiyor musunuz? İşte Allah'tan başka kime bu yetkiyi verirseniz o sizin rabbinizdir." (Taberi, Câmiu'l-Beyan an Tevili'l Kur'ân, VI, 146-149) (Tarihi ve Sosyal Yapısıyla Siyer Coğrafyası)
- İstikamet,Allah'ın (cc) bir emridir. Hz.Peygamber'in (sas) saçlarını ağırtan,belini büken bir emirdir. "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" [Hud 11/112] yani istikamet üzere ol!Savrulma,nokta kadar menfaatin için virgül kadar eğilme!İşte Muaz b.Cebel (ra) tam da böyle biriydi.Hiç kimseye eyvallah etmedi.Yeri geldi, Hz.Ömer gibi birisiyle tartıştı,hak bildiği şeyi savundu.Onun tek derdi: "Hakkın hatrı alîdir,hiçbir hatıra feda edilmez" ilkesini korumaktı. (En Güzel Örneğin En Güzel Örnekleri Sahabe İklimi 4)
- "Doğrusu insan hem çok zalim hem de çok cahildir." (Ahzab 33/72) (İnsani İlişkilerde İlahi Ölçü)
- Allah bizi kul olarak yarattı. Bundan daha büyük bir şeref de vazife de yok. (Abdullah Olmak)