İmparatorluktan Tanrı Devletine - Mehmet Ali Ağaoğulları Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İmparatorluktan Tanrı Devletine kimin eseri? İmparatorluktan Tanrı Devletine kitabının yazarı kimdir? İmparatorluktan Tanrı Devletine konusu ve anafikri nedir? İmparatorluktan Tanrı Devletine kitabı ne anlatıyor? İmparatorluktan Tanrı Devletine PDF indirme linki var mı? İmparatorluktan Tanrı Devletine kitabının yazarı Mehmet Ali Ağaoğulları kimdir? İşte İmparatorluktan Tanrı Devletine kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Mehmet Ali Ağaoğulları
Yazar: Levent Köker
Yayın Evi: İmge Kitabevi
İSBN: 9789755330181
Sayfa Sayısı: 271
İmparatorluktan Tanrı Devletine Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Devlet iktidarı, meşruluğu Tanrı’dan mı, yoksa toplumdan mı alır?
Siyaset, insanların iyiliğini amaçlayan katılıma açık bir faaliyet midir, yoksa sadece iktidarı ele geçirmeyi mi hedefler?
Cumhuriyet-demokrasi ilişkisini anlamak bakımından Eski Roma’nın önemi nedir?
Ortaçağ dünyasında Kilise ile devlet ilişkileri nasıldır?
Laikliğin kökleri hangi toplumsal ve düşünsel süreçlerde yatmaktadır?
Altı ciltten oluşan dizinin ikinci kitabı
İmparatorluktan Tanrı Devletine, bu ve benzeri soruların yanıtlarını tarihsel boyutlarıyla ele almaktadır.
(Tanıtım Bülteninden)
İmparatorluktan Tanrı Devletine Alıntıları - Sözleri
- '' Kitleleri denetim altında tutabilmenin tek yolu, onların kafalarında böylesine saklı ( dinsel) korkular ve karanlık görüntüler yaratmaktır.'' Böylece Polybios, tıpkı Nomoi'daki Platon gibi, aklı dinlemeye yetenekli olmayan (kendi deyişiyle, filozof olmayan) insanların en ilkel duygularına seslenerek kolayca yöneltilebileceklerini belirtmekte ve Roma hakim ideolojisindeki dinsel yönün önemini vurgulamaktadır.
- Roma artık bir "siyasal toplum" olmaktan çıkmıştır. Çünkü tek bir siyasal özne vardır, o da imparatordur; geri kalan insanların hepsi birer uyruktan başka bir şey değildir. Bundan sonra hukukçu Ulpianus'un getirdiği anlayış bütün imparatorluğa hakim olur: "Prenceps'in iradesi yasadır; çünkü halk bütün imperium ve bütün kıtasını ona devretmiştir." Her şeyin imparatorun iki dudağı arasından çıkan söze bağlı olduğu, kamusal hak ve özgürlüklerin yok edildiği ve insanların her bakımdan yaşam derdinde düştüğü bir ortamda Birgül artık kimsenin olmayan siyaset hakkında düşünmediği açıktır
- "Bir yandan yasaların horlanması öte yandan başvurulan şiddet hareketleri" demokratik niteliklerin yok olmasına neden olur ve böylece demokrasi oklokrasiye (Plato'nun aşırı yasası demokrasi olarak adlandırdığı ayak takımının yönetimine) dönüşür.
- Stoacılık, Romalıların elinde siyasal düzen ile özgürlük arasındaki ilişkiyi çeşitli biçimlerde düzenleyebilen esnek bir öğreti durumuna gelir.
- "Barışta ve durgun bir ortamda, Korkulacak bir şey olmadığından, insan kendini bırakır, tıpkı bir gemide ya da hafif bir hastalıkla olduğu gibi. Fakat birden fırtına kopunca ya da hastalık ağırlaşınca, yolcular ve hastalar tek bir kişinin yardımını istemeye başlarlar. Aynı şekilde bizde de halk, barış zamanı yöneticilere hükmeder, tehditler savurur, meclislere toplar; ama Savaş çıkınca bir krala itaat edercesine itaat eder."
- Romalılar inançlarını yitiriyorlardı; daha doğrusu geleneksel değerlerin yerini paranın, lüks yaşamın ön plana yerleştirildiği yeni değerler alıyordu.
- Romalılar, gözlerini dışa çevirdikleri zaman bunu diğerlerinin toplumsal ve siyasal düzenlemelerini anlamak için yapmıyorlardı. Komşularıyla ilgilenmeye yönelmelerinin tek bir nedeni vardı: Onları yenmek ve egemenlikleri altına almak.
- Sürekli olarak Roma'nın sonsuzluğu (Aeterna Roma) vurgulanmakta ve tanrılarca (tanrısallaştırılmış imparatorlarca) yönetilen bir ülkenin ölmeyeceği düşüncesi aşılanmaktadir.
- Perry Anderson, feodaliteyi, "ne emeğin ne de emek ürünlerinin meta olmadığı, toprağın ve doğal ekonominin egemenliğinde bir üretim tarzıdır" diye tanımlamaktadır.
İmparatorluktan Tanrı Devletine İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Orta Çağ’ın siyasal düşünce yapısının nasıl oluştuğu, neleri kapsadığı ve öncelediğini açıklama çabasıyla yazılmış olan siyasi içerikli kuram kitabıdır. Öncelikle Orta Çağ zemininin Roma’nın yıkılışı ve döneminin toplumsal özellikleriyle ele alınarak açıklanır. Sonrasında Orta Çağ’ın temel nitelikleri baz alınarak olabildiğince çok yönlü açıklamalarla dönemin düşünce yapısı açıklanmaya çalışılır. Kuram kitaplarının kimilerinin dili oldukça zor anlaşılır bir üsluba sahiptir. Bunun sebebi terimsel ifadelerin kitabın içerisinde fazla bulunmasından kaynaklıdır. Ancak bu kitap hiçbir şekilde bu zorluğu kapsamamaktadır. Elbette kitabı anlamak için belli bir eforu sarf etmelisiniz ama bazı felsefi içerikli kitaplar ya da o sıkıcı bulunan kuram içerikli kitaplar gibi ekstra efor sarf etmenizi gerektirmeyen, biraz da konuya ilgili ve meraklıysanız hızlı bir şekilde okuyup bitirebileceğiniz bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Kitaba açıkça bayıldığımı söylemeliyim. Çünkü genel olarak yüzeysel bir şekilde Orta Çağ’a dair kilise hakimiyetinden oluşan skolastik düşüncenin var olduğu, feodalizmin ekonomik düzeyde nitelediği toplumsal alanı da bu ekonomik düzeyden etkilenilerek oluşturulduğu vs. durumlarını bilsem de içeriğini ve bunların nerelerden geldikleri konusunda düşünsel anlamda yeterli bilgiye sahip değildim. Öncelikle bu anlamdaki bilgilerimi arttırmak bakımından oldukça yararı olduğunu söyleyebilirim. Sonrasında kitabın üslubu ve olağan açıklığı içerisinde anlatmasının yanı sıra beni başka yazarlara yöneltme işlevini üstelenmesi durumuyla da alana ilişkin merakımı hem canlı tuttu hem de arttırdı. Zaten İmge yayınlarını çok başarılı bulduğumu söylemeliyim, okumuş olduğum İmparatorluktan Tanrı Devletine’de somut bir örnek oluşturmaktadır. (Ebru)
Siyasi Düşünceler Tarihi serisinde, Kent Devletinden İmparatorluğa adlı ilk kitapta Antik Yunan düşüncesi incelendikten sonra yazarlar Ağaoğulları ve Köker, bu kitapta özellikle Roma siyasal düşüncesi, Orta çağda Hıristiyanlık ve kilise ile feodal toplum düzeni üzerinde duruyor. İlk bölümde Roma Siyasal Düşüncesi başlığı altında Roma'nın kuruluşu, cumhuriyet dönemi, imparatorluğa geçiş ve imparatorluk dönemleri anlatılıyor. Roma'nın cumhuriyet döneminde görülecek önemli flozof Polybios karşımıza çıkıyor. Geçiş döneminde ise Cicero ve onun doğal hukuk kuramı, Roma'nın evrenselliği, devlet anlayışı ve karma anayasa kuramı inceleniyor. İmparatorluk döneminde de Stoacı felsefenin ve Seneca'nın etkileri üzerinde duruluyor. Bu önemli kişilikler yanında dönemin başka hukukçularının da görüşleri aktarılmış. Roma siyasal düşüncesinde ideolojinin etkileri Roma tarihi ile bütünlük oluşturacak şekilde aktarılmış. Roma'nın bu iki yönetim tipine (cumhuriyet ve imparatorluk) nasıl geçtiği, o sıralarda devlet kurumlarının neler olduğu ve bunların işlevlerinin neler olduğunun yanı sıra devletin başında olanların da yaptıklarından bahsediliyor. İkinci bölümde Roma'nın çöküşünün yaşandığı sıralar yükselen Hıristiyanlık dini ve onun getirdiği kurumların gelişimi anlatılıyor. Hıristiyanlığın doğuşu ve Paulus ile başlayan yayılmanın Roma içinde kurumlaşmasına dek olan süreci anlatılıyor. Ayrıca Hrıstiyanlığın, ilk başta yasaklanıp zulmetmeye varan uygulamalardan sonra Constantinus'un 313 yılında Hıristiyan olması ve I. Theodosius'un 392'de Hıristiyanlığı devlet dini haline getirmesinden sonraki gelişme ile kilisenin bir devlet kurumu olması anlatılıyor. Ve yine bu bölümde kilisenin kurum olarak özerklik kazanmasından sonra devlet işleriyle ve dünyevi işlerle olan tutumu için temel hazırlanması anlatılıyor. Bu temel arayışı Patristik Düşünce olarak inceleniyor ve Patristik Düşünce'nin en önemli ismi olan Augustinus'un yaşamı, yapıtları ile din ve ahlak sorunlarıyla toplum ve siyaset felsefesi anlatılmış. Üçüncü bölümde ise Roma'nın yıkılmasının ardından doğan boşluğun yerine Batı Avrupa'daki yeni düzen olan feodal sistemden bahsediliyor. Fakat burada bahsedildiği şekliyle feodal sistem benim için pek yeterli değildi. Eğer ayrıca feodal düzeni incelemek isterseniz öneri olarak Leo Huberman'ın Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla isimli kitabını öneriyorum. Hem dili oldukça anlaşılır hem de sadece feodalite değil feodaliteden geçişi de anlatıyor. Feodal ilişkinin öğeleri, Kral - Papa ilişkisi, siyasal düşünce gibi başlıklara ek olarak Avrupa Birliği dersinde de adını duyduğum Charlemagne ve onun imparatorluğu canlandırma çabası da anlatılıyor (Pax Romana - Roma Barışı). Üçüncü bölümde son olarak İki Kılıç Kuramı'ndan sonra Salisburyli John ve Aquinumlu Thomas anlatılıyor. Salisburyli John için önemli olan kavramlar organizma olarak toplum ve tiranlık sorunu. Tabii ki onun için daha fazla şeyler de var fakat bu ikisi ana unsur. Aquinumlu Thomas ise Aristotelesçi Devrim üst başlığında geniş bir yer buluyor. Aquinumlu Thomas için akıl ve vahiy, inanç ve bilgi sorunları önemli. Kendi dönemine dek olan Platoncu öğretiye karşı Aristoteles'i öne çıkarmış ve kendi döneminin şartlarında yorumlayarak geçiş sürecinde bir köprü niteliği görmüştür. Ayrıca Thomas öldükten sonra kilisenin en önemli kişisi sayılmış olduğunu da ekleyelim. Aslında incelememde başlıkları yazmaktan çok içeriklerini tartışarak yazmayı düşünmüştüm ama sadece bir bölüm için buraya dek yazdıklarım kadar bir yazı olacağını görünce bundan vazgeçtim. Okurlar bölümlerde geçen düşünceleri zamanın şartları altında değerlendirerek yargılama yapabilirler. Fakat Roma dönemi için benim burada vurgulamak istediğim bir nokta meşruluk sorunu olacak. Okuyanlar görecektir ki çeşitli zamanlarda çeşitli anlayışlar bazı kişilerin akıl yürütmesi ve iktidarın bunları uygulaması onları meşru kılmış gibi görünmektedir. Özellikle çok farklı anlayışların meşru kılınma çabası bunu gösteren bir özellik oluyor. Bu noktayı da ayrıca belirrtikten sonra iyi okumalar diliyorum. (Batuhan)
İmparatorluktan Tanrı Devletine: Kent Devletinden İmparatorluğa (#37262354) kitabı ile başlayan bu seri, devlet teorisinin ilerlemesini ele alıyor, Ağaoğulları serinin ilk kitabında Yunan kent örgütlenmelerinden başlangıç alıp, kent devleti yapılanmasının çözülmesine kadar olan kısmı, dönem düşünürlerinin genel felsefeleriyle birlikte açıklamıştı. Bu kitapta ise Yunan kentlerinin Roma İmparatorluğu egemenliğine alınmasından başlayarak, Roma devletinin ayrılması, daha ilerisi de olmak üzere, 1200'lü yıllara kadar Batı uygarlıklarının genel siyasal örgütlenmelerini etkileyen düşünürleri, olayları inceliyor. Bu dönemde Ağaoğulları zorunlu olarak Hrıstiyanlığı ve öğretisini de incelemeye almış, Avrupa'daki düşünürlerin din ekseninde şekillenen düşüncelerini işlemiş. Hrıstiyanlığın Avrupa'da yayılmasını iki siyasal düzlemde incelemiş yazar, Hrıstiyanlığın içinde doğduğu, Roma İmparatorluğu dönemi ve Roma İmparatorluğunun yıkılmasıyla oluşan Krallıklar ve feodaller dönemi. Tabi bu yayılmada en etkin yapı Kilise ve Kilisenin iktidar kavgaları, dolayısıyla Kilisenin oluşturduğu düşün akımlarını da bize sunuyor yazar. Sonlarda ise artık modern dönemi müjdeleyen düşünürlerden, Kilisenin şu an resmi öğretisini oluşturan, Aquinum'lu Thomas'tan bahsetmiş Ağaoğulları. Bu kitapla ilgili son olarak söylemek istediğim şey, siyasal gelişimi Batı uygarlıkları açısından inceliyor olsa da Müslümanlığı ve Doğu Uygarlığını kitapta fazla geri planda tutuyor olması. Sonuçta kitabın incelediği Ortaçağ dönemini derinden etkileyen Antik Yunan (Platon ve Aristo'nun eserleri özellikle) eserleri, Batıya (Latinceye) Arapça metin ve şerhler üzerinden aktarılmış, bundan bir etki olarak bahsedilse bile bence daha çok anlatılmalı çünkü uygarlıklar arası etkileşim de Ortaçağı sonlandıran ana nedenlerden birisi. (Batuhan)
İmparatorluktan Tanrı Devletine PDF indirme linki var mı?
Mehmet Ali Ağaoğulları - İmparatorluktan Tanrı Devletine kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İmparatorluktan Tanrı Devletine PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Mehmet Ali Ağaoğulları Kimdir?
Mehmet Ali Ağaoğulları 1950 yılında Edirne'de doğdu. Saint-Joseph Erkek Lisesi'nden sonra Strazburg Institut de l'Etude Politique'i bitirdi (1973). Aynı yıl Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nde yüksek lisans çalışmalarına başladı. 1979'da aynı yerde Doctorat d'Etat (devlet doktorası) derecesini alan Ağaoğulları, siyasal teoriler bilim dalında 1987'de doçent, 1993'te de profesör oldu. 1980 yılından beri Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde "Siyasal Düşünceler Tarihi" dersleri vermektedir.
Mehmet Ali Ağaoğulları Kitapları - Eserleri
- Sokrates'ten Jakobenlere Batı'da Siyasal Düşünceler
- İmparatorluktan Tanrı Devletine
- Kent Devletinden İmparatorluğa
- Tanrı Devletinden Kral Devlete
- Kral - Devlet ya da Ölümlü Tanrı
- Kral-Devletten Ulus-Devlete
- Ulus - Devlet ya da Halkın Egemenliği
- Fransız Devrimi'nde Siyasal Düşünceler ve Mücadeleler 1789 - 1794
- Fransız Devrimi’nde Siyasal Düşünceler ve Mücadeleler - Cilt 3
- Fransız Devrimi’nde Siyasal Düşünceler ve Mücadeleler - Cilt 2
Mehmet Ali Ağaoğulları Alıntıları - Sözleri
- "Eğer prens kurnaz ve kötüyse, bir tiranlık oluşturur; gaddarsa, devleti bir mezbahaya dönüştürür; cimriyse, uyruklarının derilerini soyar; savurgansa, çevresindeki bir düzine sülüğü doyurmak için uyruklarının kanını emer. Ve eğer aptal ve cahilse, daha da kötüsünü yapar." (Kral - Devlet ya da Ölümlü Tanrı)
- gelecek kaygısıyla önündeki uzaklara bakan insan,her gün ölümün,yoksulluğun ya da bir başka kötülüğün korkusuyla içini kemirip durur;bu yürek sıkıntısı,belki uyku dışında ne son bulur ne de yatışır. (Kral - Devlet ya da Ölümlü Tanrı)
- Prensin kendisine egemenliğin kötü etkilerinden korumasının tek yolu, tanrısal yasalara uygun davranmasıdır. Bir bakıma, din, iyi siyasetin tek güvencesidir. (Kral - Devlet ya da Ölümlü Tanrı)
- Ona göre gönüllü kulluğun yerleştirilip sürdürülmesinde asıl önemli rol, hükmetme gücünden buyurma gücüne dönüşen siyasal iktidar tarafından oynanır. Bu gerçek kavranıldığı zaman, gönüllü kulluğun biri "ideolojik koşullanma", diğeri "güçsüzleşme" diyebileceğimiz iki nedeni belirgin bir biçimde ortaya çıkar. (Tanrı Devletinden Kral Devlete)
- "Devletlerdeki iç savaşların temelinde genellikle eşitsizlik vardır; çünkü insanlar haklı ve eşit olana erişme uğrundaki mücadelelerinde bölünürler. (Sokrates'ten Jakobenlere Batı'da Siyasal Düşünceler)
- Jean-Jacques Rousseau 28 Haziran 1712’de Cenevre’de doğdu. XVI. yüzyılda Fransa’dan kaçıp İsviçre’ye sığman bir Fransız Protestan ailesinden gelen babası, Rousseau’nun doğumundan önce altı yıl boyunca İstanbul’da saray saat çiliği yapmış olan bir Cenevre yurttaşıydı. Annesini sekiz günlükken kaybeden Rousseau ciddi bir eğitim görmedi; ama babası sayesinde Fransız ve Yunan edebiyatının baş yapıtlarını tanıdı ve daha sonraları bir Protestan papazdan Latince ile Klasikler’i öğrendi. On yaşından sonra babası ile dayısının evi arasında gidip gelen ve on iki yaşındayken çırak olarak çalışmaya başlayan Rousseau, 1728 yılında Cenevre’den kaçıp ömrünün sonuna kadar sürdüreceği “gezginci” yaşamına başladı. (Ulus - Devlet ya da Halkın Egemenliği)
- Daha açıkçası siyasal iktidarın, bir başka deyişle prensin , kralın ya da imparatorun özerk olduğu alan olan iktidarın kullanımına (potestas‘a) ilişkindir. Oysa iktidarın ilkesi (auctoritas) Kilise’nin başı olan papanın elindedir. (Tanrı Devletinden Kral Devlete)
- Fiziksel olarak güçlü olan bir insan bir başkasını öldürebilir, ama onu sürekli bir şekilde kendisine tabi kılamaz. Oysa birilerinin zenginliğe ya da üretim araçlarına sahip olmaları, bundan yoksun olan diğerlerinin yaşamlarını sürdürebilmek için eknomik gücü elinde bulunduran kişilere itaat etmelerine, La Boétie'nin deyişiyle "gönüllü kulluk" içine girmelerine neden olur. Daha açıkçası, "kölelik bağları insanların karşılıklı gereksinimler sonucunda oluştuğu için, bir insanı, daha önce başka bir insandan vazgeçemeyecek bir duruma getirmedikçe kul edip köleleştirmek olanaksızdır." (Rousseau) (Ulus - Devlet ya da Halkın Egemenliği)
- Roma artık bir "siyasal toplum" olmaktan çıkmıştır. Çünkü tek bir siyasal özne vardır, o da imparatordur; geri kalan insanların hepsi birer uyruktan başka bir şey değildir. Bundan sonra hukukçu Ulpianus'un getirdiği anlayış bütün imparatorluğa hakim olur: "Prenceps'in iradesi yasadır; çünkü halk bütün imperium ve bütün kıtasını ona devretmiştir." Her şeyin imparatorun iki dudağı arasından çıkan söze bağlı olduğu, kamusal hak ve özgürlüklerin yok edildiği ve insanların her bakımdan yaşam derdinde düştüğü bir ortamda Birgül artık kimsenin olmayan siyaset hakkında düşünmediği açıktır (İmparatorluktan Tanrı Devletine)
- "Bir yandan yasaların horlanması öte yandan başvurulan şiddet hareketleri" demokratik niteliklerin yok olmasına neden olur ve böylece demokrasi oklokrasiye (Plato'nun aşırı yasası demokrasi olarak adlandırdığı ayak takımının yönetimine) dönüşür. (İmparatorluktan Tanrı Devletine)
- Demokrasi, yurttaşların suskunluğu üzerine değil, " çok sesliliği" üzerine kuruludur; siyasal kararlar, farklı görüşlerin ortaya atılıp tartışılmasıyla alınmaktadır (Kent Devletinden İmparatorluğa)
- "Bugün, ne denirse densin, Fransızlar, Almanlar, İspanyollar, İngilizler yoktur artık; yalnızca Avrupalılar vardır. Hepsi aynı zevklere, aynı tutkulara, aynı göreneklere sahiptirler... Hepsi aynı koşullarda aynı şekilde davranırlar; çıkarcı olmadıklarını söylerler, ama düzenbazdırlar; kamusal iyilikten söz ederler, ama yalnızca kendilerini düşünürler; ... sadece lüks hırsına ve altın tutkusuna sahiptirler; parayı veren ilk kişiye kendilerini satmaya hazırdırlar" (Considerarions sur legouvernemenrde Pologne. ll. s. 347). (Ulus - Devlet ya da Halkın Egemenliği)
- Erdem, aslında acıdan kaçmamayı göze alabilmektir. Sadece hazza yönelen ve belki de onu iyiye götürecek acılardan kendini uzak kılan insanın erdemli olması zordur. (Sokrates'ten Jakobenlere Batı'da Siyasal Düşünceler)
- "Benlik sevgisinin [amour-propre] kölesi ve kurbanı olan herkes yaşamak için değil, fakat başkalarını yaşadığına inandırmak için yaşar." (Ulus - Devlet ya da Halkın Egemenliği)
- Romalılar inançlarını yitiriyorlardı; daha doğrusu geleneksel değerlerin yerini paranın, lüks yaşamın ön plana yerleştirildiği yeni değerler alıyordu. (İmparatorluktan Tanrı Devletine)
- Bilgelik bir şey bilmediğinin bilincinde olmaktır der Sokrates.. (Kent Devletinden İmparatorluğa)
- Bodin, çeşitli toplumsal faktörlerin, örneğin dinsel, düşünsel, sanatsal ya da ekonomik alanlardaki değişikliklerin de ulusal karakterin değişmesine yol açacağını ve böylece devletin bir başka egemenlik biçimine doğru verileceğini kabul eder. (Kral - Devlet ya da Ölümlü Tanrı)
- Aristokratların gözünde halkın yönetimi , çoğunluğun zorbalığından başka bir şey değildi; halk ise, aristokralara kin beslemeyi sürdürüyodu. ......... Artık demokrasi , toplumun çeşitli sınıflarının birlikte yönetime katıldığı bir rejim değil, fakat "demos sınıfı" nın kendi dışındaki soylular sınıfı üzerinde kurduğu egemenlik olarak görülüyordu. Bu anlamda demokrasi, yalnızca belli sosyal kesimlerin çıkarını gözeten bir sınıf iktidarıydı. (Kent Devletinden İmparatorluğa)
- "toplumsal değerlerin yıkılıp yerine yenilerinin konamadığı bir toplum, aşırı bireyci öğretilere yeşerebilecekleri uygun bir ortam sağlıyordu." (Kent Devletinden İmparatorluğa)
- "Doğal olarak bütün insanlar bilmek isterler" Aristoteles (Kent Devletinden İmparatorluğa)