İnsanı Tanıma Sanatı - Alfred Adler Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İnsanı Tanıma Sanatı kimin eseri? İnsanı Tanıma Sanatı kitabının yazarı kimdir? İnsanı Tanıma Sanatı konusu ve anafikri nedir? İnsanı Tanıma Sanatı kitabı ne anlatıyor? İnsanı Tanıma Sanatı PDF indirme linki var mı? İnsanı Tanıma Sanatı kitabının yazarı Alfred Adler kimdir? İşte İnsanı Tanıma Sanatı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Alfred Adler
Çevirmen: Kamuran Şipal
Orijinal Adı: Menschenkenntnis
Yayın Evi: Say Yayınları
İSBN: 9789754680171
Sayfa Sayısı: 328
İnsanı Tanıma Sanatı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Çağdaş psikolojinin üç büyük devinden biri ve bireysel psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturyalı psikiyatr Alfred Adler, "İnsanı Tanıma Sanatı"yla, geniş bir okur kitlesine yöneliyor. Adler'in, bu yüzyılın başında, insanın ruhsal-fiziksel varlığına ve yaşamdaki sorunlarına ilişkin yaptığı saptamalar, aradan geçen bunca yıla karşın değerinden hiçbir şey yitirmeden anlalılığını ve yol göstericilik işlevini koruyor. Adler'in bir dizi konferansından doğan bu yapıtın başlıca ödevi, toplum içerisindeki etkinliğimizin içerdiği kusurları, bireylerin hatalı davranışlarından yola koyularak anlamak, sözkonusu hataları göz önüne sermek ve bireylerin toplum yaşamına daha iyi uyumlarını sağlamak şeklinde karşımıza çıkıyor. Yapıt öte yandan, bireysel psikolojinin en temel ilkelerini ve insanı tanımada bunların taşıdığı değeri, ortak yaşamda ve kişinin kendi yaşamını kurmadaki önemini açıklamak amacı taşıyor. Adler, yaşamın, çağımızda pek de göremediğimiz anlamını, gerçekten de bir sanatçı gibi ince ince işleyerek ortaya koyuyor.
(Arka Kapak)
Adler'in bir dizi konferansından doğan bu yapıtın başlıca ödevi, toplum içersindeki etkinliğimizin içerdiği kusurları, bireylerin hatalı davranışlarından yola koyularak anlamak, sözkonusu hataları göz önüne sermek ve bireylerin toplum yaşamına daha iyi uyumlarını sağlamak şeklinde karşımıza çıkıyor. Yapıt öte yandan, bireysel psikolojinin en temel ilkelerini ve insanı tanımada bunların taşıdığı değeri, ortak yaşamda ve kişinin kendi yaşamını kurmadaki önemini açıklamak amacı taşıyor.
(Tanıtım Yazısı'ndan)
İnsanı Tanıma Sanatı Alıntıları - Sözleri
- Kadınla erkek arasındaki uzlaşma ve dengenin karakteristik özelliği arkadaşlıktır.
- Kibirli kişi genelde birtakım başarısızlıkların suçunu kendi üstünden atmaya çalışacaktır. Daima kendisi haklı başkaları haksızdır; oysa yaşamda önemli olan haklı olmak değil, kendi işinde ilerleme kaydetmek ve başkalarının teşvik edilmesine katkıda bulunmaktır.
- Görünüşe göre insanlar için en zor şey, kendini tanımak ve değiştirmektir.
- Karakter özellikleri doğuştan varolan, değişmeyen güçler değildirler. Bu özellikler sonradan kazanılır.
- İyi bir ruh bilimcisi olan Dostoyevski şöyle der: "Bir insanın karakterini uzun süren psikolojik araştırmalardan çok, gülüşünden anlamak mümkündür."
- Kendilerine güvenemeyenlerin başkalarına da güvenmemek gibi bir eğilimi içlerinde barınmaları, genellikle karşılaşılan bir durumdur. Ne var ki, böyle bir tutumu sergileyen kimselerde kıskançlık ve cimrilik gibi karakter özelliklerinin gelişmesi kaçınılmazdır.
- İnsanın yazgısını ruhu belirler.
- İki insan aynı şeyi yapıyor gibi göründüğünde bile ikisi de aslında belli ve farklı şey yapıyor olabilirler, iki kişi farklı şeyler yapıyor gibi görüldüğünde ise aslında aynı şeyi yapıyor olabilirler.
- Mutlak gerçeğe götüren yol, çok sayıda yanılgıdan geçmektedir.
- Genellikle hiçbir çocuk yoktur ki, gerek gözleri ve kulakları, gerek devinim organlarıyla yaşam karşısına çıkarak, edineceği izlenim ve ele geçireceği olanaklardan kendi dünya görüşünü kurmaya çalışmasın. Dolayısıyla, bir insanı anlamak istiyorsak, onun yaşamla ilişkisini en çok hangi organa dayanarak kurduğunu bilmemiz gerekir. Çünkü ilişkilerin tümü önem taşır bu konuda ve dünya görüşünün oluşumunda, dolayısıyla çocuğun ilerideki gelişiminde rol oynar.
- hayat kötü bir öğretmendir insan için, çünkü hoşgörü nedir bilmez, bizi önceden uyarmaz, bize doğru yolu göstermez, elinin tersiyle geriye iter bizi ve sınıfta bırakır
- Halüsinasyonlar ruhsal gerginliğin zirveye ulaştığı, insanın amacına ulaşmasının imkansız olduğunu düşündüğü anlarda gerçekleşir.
- Rüya, bir yerlerde ateş yandığını gösteren duman gibidir. Deneyimli bir ormancı dumana bakarak hangi çeşit odunun yandığını söyleyebilir, tıpkı psikiyatristin rüyalardan bireyin doğası hakkında sonuçlar çıkabilmesi gibi.
- Egemenlik ve üstünlük hırsıyla dolu tipler, sevdikleri kişiyi güçsüz olmayan, ele geçirilmesi kendilerine zafer gibi görünecek kimseler arasından seçerler. Böylelikle aynı mizaçta iki kişi bir araya gelir; bunların bir arada yaşaması, alabildiğine şiddetli kavga ve didişmelerden oluşan sonu gelmez bir zincir gibidir.
- Açgözlülük sınır diye bir şey tanımaz, büyür, gelişir sürekli.
İnsanı Tanıma Sanatı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Satırların altını çok kere çizip de, paylaşmadığım başka bir kitap daha olmamıştı sanırım. Kitabın baştan sona her cümlesinin altını çizmek, not etmek, tekrar tekrar okumak gerek. Zira bu eser bir hikaye, kurgu, roman değil; gerçekler, tespitler ve en önemlisi farkındalık yaratan bir terapi. Kitabı okumaya acele etmemiştim, okuduktan sonra da, dudak ısırmasıyla acı bir tebessüm eşliğinde bir pişmanlık hasıl olmadı diyemem. Zamanında bu kitabı okumamı öğütleyen ,bugüne kadar kitap özelindeki önerileriyle hedefi on ikiden vuran ve bu kitabı bana hediye eden sevgili dostum tamerika’e huzurunuzda saygımı ve şükranlarımı sunuyorum. Ne kadar teşekkür etsem az. İnsan üzerine, davranış üzerine, duygular üzerine, iletişim üzerine, psikoloji üzerine… insanı anlama noktasında merak ettiğiniz ne varsa çok iyi bir başlangıç ve referans olacaktır. Peki ne anlatıyor Adler ? Mesela değer verdiğiniz birinin işler yolunda giderken size anlamsız şekilde ters davranışının altında, gününde olmamasının değil, çocukluktan gelen bir travmanın yatıyor olabileceğini anlatıyor. Bir konuşmada atasözlerinden ya da alıntılardan sık sık bahsediyorsanız yargılarınızın veya eleştirilerinizin ne kadar az umursandığını gösterdiğini anlatıyor. Yeni tanıştığınız birinin davranışlarının ne anlama geldiğini merak ettiniz mi hiç ? Evet beden dili çoğumuzun ilgisini çekmiştir zaman zaman. Bu kitap psikolojinin bedene yansımasını da anlatıyor dersem inanın abartmış olmam. Ailenizi, eşinizi, sevgilinizi, yakınınızı hatta kendinizi tanıdığınızı düşünüyorsanız, bu eseri okuduktan sonra bir kere daha gözden geçirin. Bazı insanlar neşeliyken bazıları neden sert ve hoyrattır; bazıları çekingen, korkak davranırken bazıları nasıl girişken ve samimi davranır; bazı insanlar ufak bir tökezlemede hayattan soğurken bazıları defalarca düşmesine rağmen tekrar tekrar kalkıp koşmaya nasıl devam eder… bütün bu soruların ve daha fazlasının karşılığı mantıklı gerekçelerle önümüzde duruyor. Elimizde bir kitap değil bir ayna var adeta. Mesela,” bizi doğru yoldan saptıran, nesnel deneyimlerimiz değil, nesneler konusundaki kişisel görüşümüz, olayları teraziye vuruş ve değerlendiriş tarzımızdır.” şeklinde bir çok çarpıcı cümleyle karşılaşırsınız. Çok sade ve akıcı bir dille yazılmış eser. Asla yormuyor ve sıkmıyor. Yalnızca dikkatinizi canlı tutarak okumanızı tavsiye edebilirim. Çevirisi tek kelime; Kâmuran Şipal. Tüketmek kelimesinin yakıştığı ender karşılıklardan biridir aslında kitaplar. Çünkü tükendikçe çoğalan başka bir nesne daha yok. Maalesef bu tarz kitapları yeterince tüketmiyoruz. Oysa okumak, tüketmek gerek. İsminin hakkını veren bir eser. İnsanı tanıma ve kendini keşfetme yolunda eğitici, muazzam bir okuma yolculuğu. Keyifli okumalar. (Mihman)
kendinizi tanımaya hazır mısınız?: Kitap edebi bir kurgu değil bilimsel bir psikoji kitabı. Kişisel gelişim kitaplarıyla karıştırılıyor ama bu bir kişisel gelişim motivasyon kitabı değil yine de okurken kişisel geliştirme etkisi de var. Bilmeyenler için belirteyim Adler bireysel psikoji ekolünün kurucusudur. Bu kitap Alfred Adler in 1920 yılında Viyana halk enstitüsünde verdiği bir yıl süren konferansların tasnifinden oluşuyor. Bu tasnifi ise Dr Gus Broser gerçekleştiriyor. Kitap kurgu değil bilimsel demiştim bu yüzden sindire sindire okumalısınız. Çünkü çok fazla bilgi barındırıyor. Bilimsel olmasına rağmen dili herkese hitap eden bir sadelik ve akıcılıkta. Bunda çevirmeni Kamuran Şipal in de etkisi büyüktür. Kitapta Jung ,Adler, Freud dan da bahsediyor. Hepsi farklı ekollerle Keskin bir şekilde birbirinden ayrılsa da hepsi birbirinin tamamlayıcısı niteliğinde. Alfred Adler için özellikle; orta ve küçük kentlerde daha çok gençlere hitap ettiğine dair bir kanidan bahsediliyor ama okuduğumda içinde bulunduğumuz çağda bu kanının pek doğru olduğunu söyleyemeyiz. Kitap başlarken aynı zamanda size, bu kitaptan ogrendiklerinizle insanları yargılamanız konusunda uyarıyor ki kitabı okuyan bir kaç yakınım da bana aynı uyarıları yapmıştı. Maalesef ki bu zihnen engel olabileceğim bir durum değildi. Yine de ben en çok kendime döndüğümü, yargıladığımı, sorguladığımı, keşfettiğimi, fark ettiğimi söylemeliyim. Kitaptan öğrendiğiklerim -bir insanı tam anlamıyla tanımak imkansızdır -ancak anlamaya çalışabilirsiniz -bunu da sadece davranışlarına bakarak değil çocukluğu ve çevresiyle birlikte ele alarak yapılabilir. - Adler e göre insan toplumsal bir varlık ve toplumla birlikte, toplumsal görevleriyle yaşamalıdır. Elbette toplumda görevlerini yerine getirmeyenler olacaktır ve bunların orani ne kadar fazla olursa toplumda o kadar büyük oranda bozulma olur. -cocukluk çağının bütün hayatı etkilediğini belirtiyor ve özellikle çocuk yetiştirilmesi noktasına çok önem veriyor. Çünkü hayatımızın devinim noktalarını çocukluğumuzun belirlediği anlatılıyor kitapta. Bu konuda ve diğer bir çok konuda vakalardan örneklerle anlatımları var. -Adler in kadınlara bakış açısını dönemi içinde de düşünürsek (1920) çok etkileyici ve kadın erkek eşitliğine değer veriyor. Kitaptan pasaj paylaşmak istiyorum bu konuda : " Kadınla erkek arasındaki uzlaşma ve dengenin karakteristik özelliği arkadaşlıktır. Kadın ve erkek arasındaki ilişkide karşı tarafı boyunduruk altına almak, tıpkı ulusların yaşamındaki gibi katlanılmaz bir nitelik taşır" Bir diğer pasaj, "kadınların erkeklerden daha az yetenekli olduğu savı bir masaldan, gerçekmiş izlenimini veren bir uydurmacadan başka nitelik taşımaz" - toplumunda ki geniş bir kitlenin bir şeye inanması yanlış olsa da buna gerçek izlenimi veriyor maalesef. Bu her konuda olduğu gibi kadın erkek konusunda da böyle. - bir de organların yetersizliği incelemesi var. Adler in bu incelemesi Darwin'in sadece güçlü ve yeteneklilerin hayatta kalacağı diğerlerinin yok olacağına dayanan o doğal seleksiyon dediği öğretisi ve lombroso'nun soysuslasma öğretisine karşı tam bir devrim niteliği taşıyor. Organların yetersizliği kavramı Alfred Adler in dünyaya eksik, zayıf, güçsüz organlarla gelenler için kullandığı bir tabir. Bu incelenin bize anlattığı şeyse; yetersiz organların zamanla güçsüzlüklerini dengelemekle kalmayıp hatta ileri seviyede fonksiyonel bir işlev saglayabildigi görüşü yer alıyor. Bu kısım çok anlamlı gelmemiş olabilir ama Adler in verdiği örnekleri paylaştığım zaman daha anlaşılır olacaktır. Kekeme olan demosthenes in usta bir hitabetci olması, miyop menzel in iyi bir ressam olması, yine miyop gustav freytag in titiz betimlemeler yapan bir yazar olması, ünlü ressam Dürer in şasi olması hatta işitme duyularindaki yetersizliği rağmen Beethoven. Bunlar organ yetersizliği incelemesini hem anlamamızı sağlayacak hem de Adler in incelemesine kanıt olan örneklerden bazıları. Belki de deha salt bir çabanın ürünüydü. Kitap çok fazla bilgi barındırıyor o yüzden genel hatlarıyla bahsedip konuyu bağlayacağım. Adler le ilgili her anlatının temeline insanın toplumsal bir varlık olduğu gerçeğini koyarak ilerleyin. Yine buna dayanarak Adler insanların karakter özelliklerini, duygularını , davranışlarını altındaki derin anlamlarıyla bize gösteriyor. Onların 4 tıp karakter özelliğine sahip olduğunu ; sanguinik, kolerik, melankolik, flekmatik şeklinde ve bunları detaylıca anlatıyor. Kitaptaki tüm bilgilerin geçerliliğini koruduğunu söylemeliyim. - aşağılık, üstünlük, kibir, öfke,nefret, bilinçaltı, rüya, tiksinti, korku, kötüye kullanma, neşe, boyun eğme, ilke adamları, kılı kırk yaranlar, şanssızlar,dinciler, cimriler, kıskançlık, hasretlik, saldırgan tipler, uysallar, cekingenler, utangaclar, acıma, utanma, unutkanlık....... Gibi daha bir çok Duygu düşünce ve davranış biçiminin derinlerde ki anlamını öğreniyorsunuz. "Bu kitabı en iyi anlayanlar ruhlarinda bu aksaklıkları barındıranlardır." Yani kaynağa ulaşmak sizi pek mutlu etmeyebilir. Yine de kendinizin en iyi versiyonuna ulaşmak için de kullanabilirsiniz bulduklarınızı. Toparlayıcı bir cümle kurmam gerekirse ; karakter özellikleri, duygu ve düşünceler davranışlara yani ruhsal dışavurumlara dönüşür, bunlar da toplumsal yasalara bağlı olarak gözlerdeki güçlülük ve üstünlük eğilimleriyle kendine özgü bir yola kanalize olur. İşte size insanların içindeki o yolu yürütüyor. Bunun nasıl gerçekleştiğini öğreniyorsunuz. Okumak için içsel olgunluk gerektiren kitaplardan. İki bölümden oluşuyor ve her bölümün altında fazlaca altın başlıklara ayrılıyor. Bu okunmasını kolaylaştırıyor. Okunmasını kolaylaştıran diğer unsur vakalar üzerinden anlatımların yapılması. Çünkü bu durum hem bizim odaklanmamızı hem de anlatılanların bizde karşılık bulmasını sağlıyor. Kitaptan son bir alıntı yaparak bitireyim " Öyle görünüyor ki kendini tanımak ve değiştirmek insan için yapılması hepsinden zor bir iştir." Umarım toplumun çoğunluğu olarak bu işin gönüllüsü oluruz ve başkalarını eleştirip yargılamayı bırakıp kendimize döneriz . Herkese keyifli okumalar YouTube inceleme videosu https://youtu.be/sHJ0x2xvZfM (Nur Alptekin)
Hayatımda ilk defa bir kitabı ikinci defa okumak istiyorum. Hangi durumlarda nasıl tepki verdiğimizi ,o tepkinin altında yatan sebepleri, duygu değişimlerini neden-sonuç ilişkisiyle anlatan harika bir kitap. (Aysel Yuksel)
İnsanı Tanıma Sanatı PDF indirme linki var mı?
Alfred Adler - İnsanı Tanıma Sanatı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İnsanı Tanıma Sanatı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Alfred Adler Kimdir?
Alfred Adler (d. 7 Şubat 1870 - ö. 28 Mayıs 1937) Bireysel Psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturyalı psikiyatrist. Derinlik psikolojisinin üç büyük kurucusundan biridir. (diğerleri: Freud, Jung)
Avusturya Penzing'de doğdu ve Viyana'da büyüdü. Viyana Üniversitesi Tıp Okulunda doktorluk eğitimi aldı ve 1895'te mezun oldu. Pratisyen hekim olarak çalıştığı ilk doktorluk yıllarından başlayarak hastayı çevresiyle ilişkileri içerisinde ele almak gerektiğini vurguladı ve bireyle ilgili sorunlara yönelik insancıl, bütünselci ve organik bir yaklaşım geliştirdi. Bedensel düzensizliklerle ilişkili olarak psikoloji ile ilgilenmeye başladı. 1902'de Sigmund Freud ile tanıştı, öğrencisi oldu ve birlikte Adler'in başkanlığında Viyana Psikanaliz Topluluğu'nu kurdular. Bir süre sonra Freud ile fikir ayrılıkları ortaya çıktı. Adler'in Organların Yetersizliği kitabından sonra tamamen uzlaşılmaz bir hale geldi ve 1911'de, Adler, izleyicileriyle beraber Freud'u açıkca eleştirerek bireysel psikolojiyi geliştirmeye başladı.
Hans Vaihinger'in ruhsal inşa fikirlerinden etkilendi ve erkek egemen toplumda doğal bir sonuç olarak "Erkeksi Başkaldırı" ile organik aşağılık ve telafiteorisini geliştirdi (bkz. Aşağılık kompleksi). Adler, Freud'un teorileri ile karşı görüşe geldi, fikir ayrılığı 1911'deki Weimar Psikanaliz Kongresi'nde aleni oldu. Adler, Freud'un inandığı seks içgüdüsünün baskınlığı ve ego dürtüsünün libidinal(?) olup olmadığı ile çekişiyordu, Freud'un bilinç altına atma üzerine fikirlerini de eleştirmişti. Adler bilinç altına atma teorisinin, erkeksi başkaldırının aşırı telafisi ve aşağılık hislerinden türetilmiş sinirsel bir durum olan ego -savunma eğilimleri- konsepti ile değiştirilmesi gerektiğine inanıyordu, Oedipal Kompleksleri önemsizdi. Adler Viyana Topluluğundan ayrıldı ve1912'de Bireysel Psikoloji Topluluğu adını alan, Özgür Analitik Araştırmalar Topluluğu'nu kurdu.
1912'de ana fikirlerini tanımladığı Über den Nervösen Charakter kitabını yazdı. Kişinin bilinçsiz öz ereğinin temel amaçlarının baskıladığı ayrı aşamaların aşağılık hislerini üstünlüğe (veya bilakis yeterliliğe) dönüştürdüğü ifade ederek insan kişiliğinin erek bilimsel açıklanabileceğini iddia etti. Adler'e göre öz erek arzularına, toplumsal ve etnik gereksinimler karşı koyar, düzeltici etkenler umursanmaz ve kişi aşırı telafi ederse aşağılık kompleksi oluşabilir, kişi benmerkezci, güç düşkünü ve saldırgan veya daha kötüsü olabilirdi. Üstünlük çabası ve anne baba baskısı önemli.
I. Dünya Savaşı ile çalışmaları durdu, bu sırada Avusturya Ordusunda doktorluk görevi yaptı. Savaş sonrası 1930'lara olan etkisi adamakıllı arttı, 1921'den itibaren bir takım çocuk rehberliği kliniklerikurdu ve Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde sık sık okutman, 1927'de Kolombiya Üniversitesi'nde misafir profesör oldu. Tedavi edici yöntemlerinde sosyal ilgiyi cesaretlendirip ve ödüllendirip fakat şımartma ve ihmalden kaçınarak sorunları çocukta önceden tutup, yetişkin ruha yoğunlaşmaktan kaçındı. Yetişkinlerde tedavi, suçlama veya üstünlük taslama tutumlarının tedavi edilen kimse tarafından dışarıda bırakılmasına dayanmaktaydı, kişisel davranışın farkına varılmasının artışı ile karşı koymanın azaldığını ve reddetmenin terse döndüğünü ifade etti. Yaygın tedavi araçları mizah kullanımı, tarihi anları ve mantığa aykırı emirleri içermekteydi. Adler'in popüleritesi görece optivizmi ve fikirlerinin Freud ve Jung'unkilerle karşılaştırıldığında anlaşılabilir olması ile ilişkiliydi. Adler sıklıkla, Kişinin davranış şablonu analizi, toplumla ilişkili, işi ilişkili ve cinsiyeti ile ilişkilidir, savını vurgulamıştı.
1934'te Avusturya Hükümeti, Yahudi olduğu için Adler'in kliniklerinin çoğunu kapattı. Adler 1935'te Long Island Tıp Kolej'ine Profesör olarak Avusturya'dan ayrıldı. 28 Mayıs 1937'de, İskoçya'nın üniversite kenti Aberdeen'de, yolda giderken ansızın yere yığılıp kalmış, hemen sonrasında da kalp sektesine uğrayarak yaşama gözlerini yummuştur.
Kişilik Gelişiminde Anne ve Baba Etkisi
Adler, çocuğun ileriki yıllarında kişilik sorunu yaşamasına neden olacak iki tür anne baba davranışı belirlemiştir. Bunlardan birincisi çocuklarına özen gösteren ve aşırı koruma sağlayan, sonuç olarak çocukta şımarma tehlikesi yaratan anne baba davranışıdır. Adler'e göre böyle bir anne baba tutumu yanlıştır. Bunun yerine çocuklar hata yapsalar bile kendi sorunlarını çözmelerine ve bazı kararları kendilerinin almalarına izin vermek uzun vadede onların iyiliğine olacaktır.
Alfred Adler Kitapları - Eserleri
- İnsanı Tanıma Sanatı
- Yaşama Sanatı
- Yaşamın Anlam ve Amacı
- İnsan Doğasını Anlamak
- İnsan Tabiatını Tanıma
- Yaşam Bilgisi
- Ne İçin Yaşıyoruz
- Bireysel Psikoloji
- Yaşamla İlgili Sorunlar
- İnsan Psikolojisi
- Güç Eğitilebilir Çocuklar
- Çocukta Yaşamsal Sorunlar
- Nevroz Sorunları
- Sorunlu Okul Çocuğu
- Modern Psikoloji
- Çocuk Eğitimi
- İnsan Doğası
- Psikolojik Aktivite
- Eşcinsellik Üzerine
- Çocuk Eğitimi
- Genç Kız Psikolojisi ve Cinselliği
- Yaşama Sanatı
- Bir Yaşamöyküsünü Okuma Sanatı
- Cinsiyetler Arasında İşbirliği
- Eğitimi Zor Çocukların Psikolojisi
- Kişilik Bozuklukları ve Toplumsal Bütünleşme
- Sosyal İlgi
- İnsan Cinsiyeti
- İnsan Çaresizliği
- Agresif Karakterler
- İnsan Hafızası
Alfred Adler Alıntıları - Sözleri
- Sevmek bizi yumuşatır çaresiz, bir başkasına duyacağımız sevgi dolu yakınlık bizi acı dolu ruhsal karmaşalara sürüklenmeye yatkın duruma sokar. (Yaşamın Anlam ve Amacı)
- Çocuğun yaşamında amaç yönünde seyretmeyen hiçbir devinim yoktur. (Çocuk Eğitimi)
- İnsanın kaderi ruhunda saklıdır. (İnsan Tabiatını Tanıma)
- Eğitimde ana amaç, çocukta da toplum idealine varma eğilimini uyandırmaktır. (Güç Eğitilebilir Çocuklar)
- hayat kötü bir öğretmendir insan için, çünkü hoşgörü nedir bilmez, bizi önceden uyarmaz, bize doğru yolu göstermez, elinin tersiyle geriye iter bizi ve sınıfta bırakır (İnsanı Tanıma Sanatı)
- İnsan ruhunu anlamanın en iyi yolu insanın onun tutkularını kendi başına yaşamasıdır. (İnsan Doğası)
- Sert annelerce baskı altında tutulan oğlanlar, ilerde kadınlara yer vermeyen yaşam idealleri kurarlar. (Yaşama Sanatı)
- "Aşağılık kompleksinin nedenlerini araştırdık mı bunun doğumsal nitelik taşıdığı görüşüyle sık sık karşılaşırız. Ne denli cesur sayılırsa sayılsın her çocuğun bazen korkuya kapılması , böyle bir görüşün yanlışlığını ortaya koyar. Anne ve babası korkak çocuğun kendisi de belki korkak olacaktır ; ancak bunun nedeni , korkaklığı çocuğun kalıtım yoluyla anne ve babasından devralması değil , korkunun kol gezdiği bir çevrede büyümüş olmasıdır. Evdeki atmosferle anne ve babanın karakter özelikleri , çocuğun gelişimi için son derece önemlidir." (Çocuk Eğitimi)
- Kendi hırslarını, gururlarını tatmin etmek imkanını bulamayan insanlar genellikle başkalarının hayatlarını engellemeye çalışırlar. (Modern Psikoloji)
- Kızların birbirleriyle konuşma ihtiyacı fazladır. Bunun nedeni, kızların yaşamları boyunca, gerek evde gerekse okulda istedikleri zaman rahat bir şekilde konuşamamaları, daima susma zorunluluğu duymuş olmalarıdır. (Genç Kız Psikolojisi ve Cinselliği)
- Gerçekler değil, bizim onları nasıl algıladığımız önemlidir. (Güç Eğitilebilir Çocuklar)
- Çocuk, toplumun ilk üyesi olarak annesini görür karşısında, ancak annesinin aracılığıyla toplumun öbür üyelerine ilgi duymaya başlar. Bu ilk yaşantı, çocuk için hayli önemlidir; dolayısıyla çocukla anne arasındaki ilişkinin niteliği çok büyük önem taşır. (Sorunlu Okul Çocuğu)
- Bunu, zihnimizde bazı resimler oluşturarak elde ederiz. O resimlere bağlı bazı duygular bizi kuvvetle etkiler ve belirli bir yöne doğru iter. (Psikolojik Aktivite)
- Sağır ve dilsiz bir karı kocanın bir oğlu vardı, iyi konuşur ve kulakları iyi işitirdi. Bir yeri incindi mi ağlar ama bunu ses çıkarmadan yapardı. Yaşlar yüzünden aşağı yuvarlanır ama gık demezdi. Bize göre anlaşılmayacak bir yanı yoktu bunun, çünkü çıkaracağı sesin anne ve babasının üzerinde herhangi bir etki yapmayacağını bilmekteydi. Her şeyde çevrenin damgasıyla karşılaştığımızı görüyorsunuz. (Sorunlu Okul Çocuğu)
- “Ergenliği gerektiği gibi yaşayamayan, başka bir deyişle, ergenlikle ilgili problemleri gerektiği gibi çözemeyen genç kız yetişkinlikte çocukluğunu devam ettirir.” (Genç Kız Psikolojisi ve Cinselliği)
- Buluğ döneminde kendini açığa vuran belirtiler, çocukta daha önceden varolan şeylerdir yalnız. (Sorunlu Okul Çocuğu)
- Belirtiler bir yığın çöptür . Sinirce hastası bunları, arkasına saklamak için yığar. Hayali üstünlük, şımartıldığı günlerden kaynaklanmaktadır. Kendini bundan kurtaramaz. Başkalarına karşı kullandığı güç, onların kendisine bakmasını, kendisiyle ilgilenmesini sağlamak içindir. Bunun da kökü, hayali üstünlüğün bir kavram olarak oluşmadığı zamanlara dayanmaktadır. Bu nedenle bu konuda bol bol konuşmalıyız ki, durum mantık yoluyla anlaşılabilsin. Hastayı günahlarının arasına sokabilirsiniz. Ona, «Dünya paylaşılırken sen neredeydin? diye sorduğunuz zaman, size o önündeki çöp yığınını gösterecek, başarı kazanmasına onların engel olduğunu söyleyecektir . Biz onun ne yapmakta olduğunu açıkça görebilmekteyiz ama, o yine bilmeyerek büyük bir çalışkanlıkla engelleri üstüste yığmaktadır. Pişkin bir suçlu gibi kendini temize çıkaracak tanıklar aramaktadır. Ama sinirceli hastayla kriminal tipi bir birine karıştırmak benden uzak olsun. Sinircelinin bulduğu tanıklar aşağıdaki gibi olacaktır: «Uyuyamıyorum - bir uyuyabilsem, en büyük ben olurdum.» «Bütün gün durmadan ellerimi yıkamak zorundayım. «Bu yüzden büyük bir amaca ulaşamıyorum.» O bir noktaya bakarken, biz başka bir noktaya bakmalıyız. O engellere bakıyordur. Biz ise, onun hayali üstünlüğünü nasıl korumaya çalıştığına, ihti r ası n ı nasıl kurtarmaya çalıştığına bakmalıyız. Dipnot: Adler'in pek sık kullandığı bu söz, Schlller'ln «Die Tel l unı r der Erde» adlı şiirinden alınmadır. Tanrı dünyayı insan oğluna sunar ve herkes payını alır _ köylü de, soylu da, din adamı da, tüccar da, kral da. Paylaşma bittikten sonra şair çıkagelir ve geriye hiçbirr şey kalmadığını görür. Tanrı ona, Dünya paylaşılırken sen neredeydin?> diye sorar, şair de, Senin yanındaydım,> der. Gözüm sende, kulağım senin cennetinln ahenglndeydl. Senln ışığınla gözü kamaştığı için dünyayı göremeyen kulunu affet.> O zaman Tanrı ona şöyle der, Ne yapalım? Dünyayı verdim gittl. Ama sen de istediğin zaman benimle cennette kalabilirsin.> (Kişilik Bozuklukları ve Toplumsal Bütünleşme)
- Acısını kişisel gururunun incinmesine tercih eder. (İnsan Psikolojisi)
- Genellikle hiçbir çocuk yoktur ki, gerek gözleri ve kulakları, gerek devinim organlarıyla yaşam karşısına çıkarak, edineceği izlenim ve ele geçireceği olanaklardan kendi dünya görüşünü kurmaya çalışmasın. Dolayısıyla, bir insanı anlamak istiyorsak, onun yaşamla ilişkisini en çok hangi organa dayanarak kurduğunu bilmemiz gerekir. Çünkü ilişkilerin tümü önem taşır bu konuda ve dünya görüşünün oluşumunda, dolayısıyla çocuğun ilerideki gelişiminde rol oynar. (İnsanı Tanıma Sanatı)
- Transandantalizm, türkçede “deneyüstücülük” anlamına gelen, 19 yüzyılın başlarında Ralph Waldo Emerson öncülüğünde başlayan Amerikan edebi, politik ve felsefe akımıdır. Transandantalizme göre kadın ve erkek eşittir. Dünyada en önemli şey bireyin kendisidir. Transandantal akım, o dönemin düşünce akımına ve insanlarının Tanrı’ya olan körü körüne bağlılığına tepki sonucu ortaya çıkmış ve insanın doğaya yönelmesini anlatan bir düşünce akımıdır. Transandantalistler’e göre “doğa” her şeyden üstündür. İnsan eğer tam anlamıyla doğa ile birlikte hareket ederse inancın, tanrının ya da gerçek kabul ettiği ne var ise onun üstüne çıkabilceğini savunmaktadırlar. Transandantalizm der ki; Şu ana kadar kabul ettiğimiz hiç bir gerçek, gerçek değildir. William Blake bu durumu bir şiirinde şöyle açıklamaktadır; Şöyle demektedir; Dünya’yı bir kum tanesinde, Ve bir cennet yaban çiçeğinde görmek, tutmak sonsuzluğu avucunun içinde, Ve bir saat içindeki sonsuzluğu.. Transandantalizm’in Doğuş Süreci Akımın kurucusu olan Emerson, 1834 yılında Boston’a yakın olan Concord körfez bölgesinde arkadaşına ait bir kulübede doğa ile baş başa kalması ile başlamıştır. Concord, tamamen orman ile çevrili huzur dolu bir kasabaydı. Concord bölgesinin bazı özel durumları vardır. Concord körfez sömürgesindeki denizden uzak bir yerleşkeydi. Concord, Amerikan Devrimi’nin ilk muharebesinin olduğu yerdir. Burası Amerikan materyalizmine hem kültürel hem de manevi bir seçenek öneren ilk yerdir. Transandantal Kulübü 1836’da ciddiyetsiz bir şekilde kuruldu ve değişik zamanlarda Emerson, Thoreau, Fuller, Channing, Bronson Alcott, bir papaz olan Orestes Browson, Theodore Parker (kölelik karşıtı ve papaz) ve diğer bazı üyeleri vardı. Sonrasında yayın hayatı 40 yıl süren The Dial dergisini yayımladır. Edebiyat ile ilgili çalışmalarının yanı sıra Reform ile ilgili de çalışma yapmaktaydılar. Transandantalislerin belli bir kısmı kölelik karşıtıydı ve Brook Çiftliği ya da Fruitlands gibi deneysel ütüpyacı topluluklarını da katıldılar. Transandantalislerin en önemli yanlarından bir tanesi de diğer grupların aksine manifesto çıkarmadılar. Bireyin özgün bakış açısı ve bireysel farklıların üstüne düştüler. Kendilerini çoğu zaman toplumun ve alışılmış kalıpların dışında yalnız kaşifler olarak gördüler. Transandantalizm sayesinde Amerikan edebiyatı günümüzde çok özel eserlere sahiptir. Amerikan kahramanı – Herman Melville’in Kaptan Ahab’ı, ya da Mark Twain’in Huck Finn’i, ya da Edgar Allen Poe’nun Arthur Gordon Pym’i gibi. Ralph Waldo Emerson (1803-1882) Transandantalism akımının kurucu babası olarak da nitelendirilen Emerson, dini duygulara fazlası ile sahip bir papazdı. Döneminde Hristiyanlığı çarpıtmak gibi bazı şeyler ile suçlansada kendini şu cümle ile savunmuştur” İyi bir papaz olmak için kliseyi bırakmak gerekir”. Mezun olduğu Harvard İlahiyat Okulun’da 1838 yılında yaptığı bir konuşmada Emerson şöyle bir cümle kurmuştur “ Klise adeta Tanrı ölmüş gibi davranmaktadır”. Emerson “Romantik” akımının sağlam bir üyesiydi ve bu yüzden entellektüel bir sistem kurmaktan bilinçli olarak kaçınmıştır. (Psikolojik Aktivite)