İnsanın Dört Zindanı - Ali Şeriati Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

İnsanın Dört Zindanı kimin eseri? İnsanın Dört Zindanı kitabının yazarı kimdir? İnsanın Dört Zindanı konusu ve anafikri nedir? İnsanın Dört Zindanı kitabı ne anlatıyor? İnsanın Dört Zindanı kitabının yazarı Ali Şeriati kimdir? İşte İnsanın Dört Zindanı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Ali Şeriati

Çevirmen: Ejder Okumuş

Orijinal Adı: Çehar Zindan-ı İnsan: Die Vier Gefanengnisse

Yayın Evi: Fecr Yayınları

İSBN: 9786055482596

Sayfa Sayısı: 93

İnsanın Dört Zindanı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu dört zindan hangisidir? Belirleyicilik/zorlayıcılık ne demektir? Bende var olan, ama benim tarafımdan seçilmiş olmayan her durum, her irade, her istek ve her eğilim, bir belirleyiciliğin/cebrin ürünüdür. Belirlenmişlikle yapılan özgürlük savaşı, insanın tabiatta kendisi olmak için, maddi bir olgudan Tanrı'ya doğru gitmek için verdiği savaştır. Benim seçici özgür irademi kendi içinde baskı altında tutan, sınırlayan ve kayıt altına alan ve benim yerime seçim yapan bu dört illet zindan, şunlardan oluşmaktadır:

1. Tabiatın belirleyiciliği, 

2. Tarihin belirleyiciliği, 

3. Toplumun belirleyiciliği, 

4. Kendi belirleyiciliği.

(Tanıtım Bülteninden)

İnsanın Dört Zindanı Alıntıları - Sözleri

  • Kölelerin başları kölelik bağından kurtulmuştur; fakat “başların içi” köleleşmiş ve köleleşmektedir.
  • Başkalarına nasihat etmek yerine onları bilgilendirin, bilgiyle donatın, onlar kendi yollarını bulacaklardır.
  • İnsan beşerden başka bir şeydir ve insan için, özgür seçici irade olmadıkça özgürlük, bilgi, bilinç, yapıcılık, yaratacılık, bilgi imkanı ve yaşama imkanı yoktur.
  • İnsan, kendi türünün maddi tabiat türünden olmadığını hissettiği, buralı olmadığını anladığı; onun fıtri yapısının türünün diğer hayvanlardan farklı olduğunu fark ettiği; tabiatta bulunmayan ideallerin onu kendi tarafına çektiğini gördüğü zaman yalnızlığa erer.
  • Dördüncü zindan, en kötü zindandır ve insan bu zindan karşısında en aciz tutsaktır. Bu zindan , “kendimdir”.
  • İnsan bugün, her günkünden daha meçhuldür.
  • İnsan, bilim ile tarih zindanından çıkabilir, tabiat zindanından kurtulabilir; yine bilim aracılığıyla toplumsal esaslara egemen düzenin zindanından çıkabilir. Fakat ne yazık ki kendi zindanından bilim ile kurtulamaz.
  • “İnsan, bu varoluş sahrasında yalnız bir varlıktır.”
  • “Ezeli bölüşümü, bizim yokluğumuzda yaptılar diye Birazcık rızaya uygun değilse kendini paralama”
  • Günümüz insanı “ne yapacağı”na dair her zamankinden çok güce sahiptir. Ancak “ne yapması gerektiği”ni her zamankinden daha az bilmektedir.
  • "Dün komşumuz açlıktan öldü, bugün cenazesinde kurban kestiler."
  • " O halde iki insan vardır. Biri biyolojinin bahsettiği insan, diğeri ise hakkında şairin konuştuğu, filozofun söz söylediği, dinin ilgilendiği insandır. "
  • Gerçi kölelerin başları kölelik bağından kurtulmuştur; fakat “başlarının içi” köleleşmiş ve köleleşmektedir.

İnsanın Dört Zindanı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“Sen de İbrahim gibi kendi İsmail'ini getirmelisin Mina'ya. Senin İsmail'in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. Ne olduğunu bilmiyorum, ama İbrahim'in İsmail'i sevdiği kadar sevdiğin bir şey olmalı.” (Ali Şeriati) Yukarıdaki satırların yazarı Ali Şeriati ile üniversite yıllarında tanışmıştım. Bir arkadaşım, aslında şimdi düşününce pek de sevememiş olduğum bir arkadaşım, bana İnsanın Dört Zindanı kitabını önermişti ve hatta okumam için ödünç vermişti. İnsanın dört zindanı neydi sizce? Bir insanı sınırlayan, insanlığından, yeteneğinden, gelişiminden, yaratıcılığından alıkoyan neydi, ne olabilirdi? Ali Şeriati bu dört zindanı şöyle açıklıyor: 1- doğa/tabiat zindanı 2- tarih zindanı 3- toplum zindanı 4- benlik/kendim zindanı İnsan bu dört zindanda aynı Platon’nun mağarasındaki gibi elleri ayakları zincirli beklemektedir. Ne zaman ki bu zindanlardan sırasıyla mücadele ede ede kurtulur, o zaman hidayete erer. Tabiat zindanından insan alet yaparak, bilimsel buluşlar yaparak kurtulur. Tarih zindanından hakiki tarihi bularak ve tarihin yükünü bir yana bırakarak kurtulur. Toplum zindanından “aman el ne der” putunu yenerek kurtulur. En son put, en zorlu zindan ise beklenildiği gibi benlik/kendim zindanı olur. Beni en çok düşündüren zindan ise bu benlik/kendim zindanı oldu. Bir insan benliğinin yükünden, kendinden kurtulmak için ne yapmalıdır ki? Bunu hiç bilemedim. Belki kendimden kaçmayı tercih ettiğim için belki de gücüm elvermediği için. Oysa çok da okudum konu hakkında. Schopenhauer insanın bir iradesi olduğunu, bu yaşam iradesini ezmeden insanın mutlu olamayacağını söylüyor. Ona göre insan hayvani özelliklerini bırakıp felsefi konulara ilgi duyduğunda kendini yenebilir, kendi dışına çıkıp kendine kuşbakışı açıdan baktığında yeniden özgür bir insan olabilir. Krishnamurti, hakeza Schopenhauer’in görüşlerine paralel bir fikir öne sürüp, kendimizi gözlemleyen bir gözlemci olduğumuzu, kendimizi başkalarıyla kıyaslayan bu gözlemci yok olduğunda benliğimizi yenebileceğimizi söylüyor. Bugün okuduğum bir hikayede ise bir şeyh, kendine çare aramaya gelen bir kişiye, kitapların varmış, diyor, en çok onlara değer verirmişsin, onları suya at, geri gel… Bugün bu hikayeyle biraz daha kendimi/benliğimi yenmeye yaklaştım sanırım. Kendini yenmek için neyin varsa bir akarsuya atacaksın, kendini yenmek için neye değer veriyorsan kucaklayıp bir yangına savuracaksın. Bir filmde demiyor muydu? “Ancak her şeyini kaybetmişsen özgür olabilirsin.” diye. Ben bugün itibariyle nelerin bana ayak bağı olduğunu, nelerin beni zorlu zindanıma bağladığını biraz daha buldum. Bunların ne olduğu biraz da bana kalsın. Herkesin kendi İsmail’ini bulması ve yenmesi dileğiyle… (Barbaros)

Şeriati'nin Zindanları (Eleştirel Tahlil): Üzerinde en çok tartışma yapılan yazarlardan Şeriati'yi gelin akîdevi değil, Sahabeye tutumu bazından değil, yalnız tefekkürü üzerinden irdeleyelim. İrdeleyelim ve bakalım ki Şeriati bazı arkadaşların ısrarla belirttiği gibi bizi zindandan kurtaracak bir isim olmaya müstehak mı, yoksa o da yanlış yolları retorikle doğru göstermekten başka hüneri olmayan bir yazar mı? Başlamadan önce şunu belirtmek de fayda var: Şeriati'nin düşüncesinde merkezde olan şey "başkaldırı". Tüm düşüncesini bunun üzerine inşa ediyor. Bu bize heyecan verici gelebilir ama, bu başkaldırıcı ruhla Şeriati'nin vardığı yer pek de doğru bir mevzii gibi gözükmüyor. Şeriati İnsanın dört adet zindanı olduğunu iddia ediyor. Ve bu dört zindanı aşan insanın özgür olacağı dolayısıyla kendine varacağını. Önce bu dört zindana göz atalım: 1) Doğanın Baskısı (Natüralizm) 2) Tarihin Baskısı (Historizm) 3) Toplum Baskısı (Sosyolojizm) 4) İnsanın Kendisi Şimdi, bu dört baskıdan ilkinin, doğa baskısının neden kurtulunması gereken bir şey olduğu benim için şaşırtıcı bir soru. Bu zannediyorum Batılı bir filozofun "Tabiatın hakimi ve efendileri olacağız" diye ifade ettiği batılı hümanist anlayışın Şeriati'deki yansıması olsa gerek. Kendini böyle şartlamış Şeriati. Halbuki Doğaya tahakkümün bugün bizi ne kadar da deheşetengiz bir yere getirdiğini görüyoruz değil mi? Şeriati doğayı aşmak için bakın bize neyi salık veriyor: " Bugün sanayi ve çağdaş uygarlık, insanı her gün doğa güçlerinin ve görüngülerinin (fenomen) zorlayıcı baskısından ve kendilerini zorla kabul ettirme etkilerinden giderek daha çok kurtarmaktadir." (sy 46) "Doğa'yı tanıma veya bilim, insana, bilimin önderliği ve yaratıcı gücü sayesinde teknoloji meydana getirme imkanını sağlamıştır. Teknolojinin (uygulayımbilim) yalnızca bir ödevi vardır: İnsan'ı doğa'nın baskısından kurtarmak!" (47) Sanayi? Çağdaş uygarlık? Bu düşünce orjinal ve bizim değerlerimize yaslanan, Müslümanca bir tefekkürün mü ürünüdür yoksa hakim küresel anlayışın teknikle insanı kuşatmasının meşruiyetini sağlamak için yapılan felsefi bir çıkarım mıdır varın siz düşünün! Doğanın, tarihin ve toplumun baskısından kurtulmak için Şeriati'nin bize sunduğu reçete ise teknoloji! Teknik (bilim) bizim yaralarımıza merhem olacak ve bizi kendimize getirecek yegâne şey bu üç zindandan kurtulma hususunda. Üstelik Tarihin baskısı dediğimiz şey bir kültürün, toplumun asırlarca ilmek ilmek işlemiş olduğu değerler doğrultusunda kendine biçtiği paydır. Bundan neden kurtulayım ki! Kurtulup çağdaş küresel hegemonyanın, tektipleştirilmiş insanların yelpazesi altına girmek beni zindandan âri mi kılacaktır acaba? Toplumsal düzen zindanından bizi kurtaran bilim bizi hümanizm dininin bir müntesibi kılacak, kendi toplumumuz, muhitimiz bize eğreti gelecek artık. Onlara fildişi kulemizden acıyarak bakacağız çünkü onlar kendi zindanlarını aşamamış zavallılar olarak yaşayacaklar gözümüzde. Şeriati Beşer- İnsan ayrımı yapıyor. Anladığım kadarıyla evrim teorisini de kabullenmiş. Beşer evveli maymun olan, insan sürekli olan (kendini ileriye taşıyan) Şeriati'ye göre. Bir de yazar bu ayrımı Kurana göre yaptığını iddia ediyor ancak sıkıntı şurda ki Hz. Peygamber Kehf süresi 110.ayette insanlara "Ben de ancak sizin gibi beşerim" diyerek sesleniyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyoruz Şeriati'ye! Şeriati doğrusal tarih anlayışı çevresinde bir düşünce inşa etmiş belli ki. Halbuki bizim tarih anlayışımız doğrusal değil dairesel! Hegel'le başlayan anlayışı kabul etmek vahiyle başlayan dünya hayatını yoksaymaya varır. Ama Şeriati okurlarımız bunun farkında mıdır? Kabul edelim, Şeriati Batılı düşünce adamlarının tefekkürlerini toplayıp, birkaç da dini motifi içine katarak, ama usûlen Batıdan kılpayı dahî ayrılmayarak Müslümanca tefekkürden fersah fersah uzaklara düşüyor. Aslında Şeriati de bilimin insanı bu üç zindandan kurtarınca insanın boşluğa düşeceğini itiraf ediyor. (sy 53) Ne var ki son tahlilde bunu da insanın dördüncü zindanını yani kendisini aşamayışına bağlıyor. Kendini aşmasının ise ancak aşk ile mümkün olduğunu söylüyor. Şeriati'ye göre Tasavvuf gibi cereyanlar da insanı tutsak ediyor -muş-! Evet, çünkü temele isyanı merkezleyen düşünüre göre birilerine tâbi olmak büyük bir hata! Bunun bir ucunun deizme vardığını idrak etmeliyiz, ki kitapta son zindandan kurtuluşun dinle olduğunun vurgulanması ama hangi din olduğunun müphem bırakılması ve(mesele çağdaş krallarımızı rahatsız etmeyecek budanmış bir din mi, Şii yorumuna dayanan bir din mi, asıl yol olan Ehli Sünnet anlayışı mı? ) Hz. Peygambere kitapta ittibadan bahis edilmemesi de ısmarlama bir çıkış yolunun gösterildiğinin işareti. Bu kadar ısrarla okunan, okumasak sanki eksik kalacağımız zannına kapılmamızın istendiği, sanki tefekkürü âli diye Sahabeye edeben yanlışlarını, akidevi problemlerini görmezden gelebileceğimiz Şeriati'nin düşünce dünyası beni hiç de cezbetmediği gibi bu hengameden çıkışta zindandan kurtuluşu reçete olarak vermesi şöyle dursun isyan temelli bir zindan da kendisi örüyor. Ben Şeriati okudum biryerim artmadı, siz de okumayınca eksilmeyecek, bu tahlilde ise yalnız fikri planda değerlendirdiğim Şeriati'nin tefekkürünün kuvvetini ölçmek artık size kalmış. Sâbitesi olmayanın muhkem duramayacağı bu dünyada ısrarla Müslümanca düşünce diyor ve ötelerin ötesini haber veren bir mütefekkir arıyorum diyorsanız bunun adresi (bence) Şeriati değil. Sizi başka tarafa alalım. Selâmetle kalın. (Fâtih)

Ali Şeriati'nin bir konferansından oluşturulmuş kitap. Kitabin yorumunu yapabilmek için önce fikri oluşturan arka plana dikkat etmek lazım. Şeriati Avrupa'da eğitim almış, batıda fundamentalist, doğuda oryantalist, İran'da Sünni diğerlerinde ise Şii olarak anılıyor. Hayatına yüklenilen bu paradoksal bakış aslında şeriati'yi o yapan durum. Şeriati'ye göre insan zindanlarıyla doğar. Bunlar tarih, sosyoloji, tabiat ve en onemliside ben zindanı. Kitapta bu zindandan çıkış yollarınıda söylüyor ancak daha çok bu olguların insan üstündeki etkisinden bahsediyor. Bunca benlik arayışlarımiz hakkında kitaptan edindiğim izlenim şu insanın benlik zindanından kurtulabilmesi için önce diğer zindanlardan kurtulması lazım. İnsan ilk 3 zindandan kurtulsa beşer olmaya devam eder ancak benlik zindanindan kurtulan insandır. (İlknur Bora)

Kitabın Yazarı Ali Şeriati Kimdir?

Ali Şeriati (Farsça: علی شريعتی‎) (d. 1933, Sabzevar - ö. 1977), İranlı Müslüman sosyolog, aktivist, düşünür ve yazar; özellikle din sosyolojisi ve çağdaş İslam düşüncesi üzerine eserler vermiştir. Marksist düşünceden yaptığı alıntılar ve türetmeler ve bunların kendi zamanındaki İran'a ve çevresine adapte edilmesi ve Marksizm kritiği ile birlikte çağdaş İslam düşüncesi ve devrimcilik açısından ortaya koyduğu çeşitli sonuçlar ve yarattığı ilgi sebebiyle, gerek önemli çağdaş İslam düşünürleri arasında gerekse İran'daki devrimci İslam'ın babası ve İran İslam Devrimi'nin baş düşünürü olarak anıldığı olmuştur. Düşünceleri genel olarak "İslam'a dönüş" -"öz"e dönüş- başlığı altında toplanabilir ve bilimsel kaynaklara dayanması, sosyoloji vurgusu yapması ve Batı metodolojisini, çeşitli açılardan eleştirmekle birlikte çeşitli açılardan yapıcı bir şekilde kullanması (ki sosyoloji gibi çeşitli bilimler ve Batı düşüncesinde ortaya çıkan çeşitli fikirlerin, örneğin bazı Marksist fikirlerin, İslam'ın özünde de daha farklı bir şekilde ortaya konduğunu da savunur) sebebiyle moderndir ve gelenekçilikten uzak olduğu gibi gelenekçi görüş ve kesimlere eleştirel yaklaşır nitekim bu sebeple eleştirildiği veya çelişki ile suçlandığı olmuştur. Bu tarzından yola çıkarak kendisi hakkında "sosyolojiyi İslamlaştırmaktan" ziyade "İslam'ın sosyolojik" bir okumasını yaptığı da söylenmiştir.

Hayatı

Çocukluğu

Şeriati 1933 yılında Mazinan, Sabzevar, İran'da doğdu. Babası ilerici milliyetçi bir öğretmen olan Muhammed Taki'dir. Eğitim yıllarında ilk kez İran'ın daha aşağı sınıflarından insanlarla tanıştı, var olan fakat bilmediği yoksulluk ve zorluklarla tanışması bu dönemde oldu. Ayrıca aynı dönemde Batı felsefi ve siyasi düşüncesiyle de tanışmıştır. Modern sosyoloji ve felsefenin bakış açısı ve bunun geleneksel İslami prensipler ile harmanlanması aracılığıyla Müslüman toplum ve toplulukların karşılaştığı sorunları açıklamaya ve çözümler bulmaya çalışmıştır. Şeriati Mevlana ve Muhammed İkbal'den büyük ölçüde etkilenmiştir.

Eğitimi

Lisansını İran'da bitirdikten sonra, Paris Üniversitesi'nde doktorasına başladı. Burada, 1964 yılında Sayfuddin'den "Belh'in Faziletleri Tarihi" isimli bir el yazmasının notlandırılmış bir Farsça çevirisini yaparak Edebiyat dalında doktor olmuştur. Daha sonra İran'a dönmüş, fakat hemen şah yönetimi tarafından tutuklanıp hapsedilmiştir. Yönetim onuFransa'dayken devleti yıkıcı siyasi aktivitelerde bulunmakla suçlamıştır. Daha sonra 1965'te serbest bırakılmış ve Meşhed Üniversitesi'nde eğitim vermeye başlamıştır.

Ölümü ve etkileri

Dersleri kısa sürede farklı toplumun farklı kesimlerinden öğrenciler tarafından beğenilmiş ve popülerleşmiştir. Bunun sonucu yönetim Üniversite'yi zorlayarak onun eğitim vermesini engellemiştir. Bunun üzerine Şeriati Tahran'a giderek Hüseyniye-i İrşad Enstitüsü'nde ders vermeye başlamıştır. Yine büyük bir popüleriteye ulaşan dersleri, yine toplumun her kesiminden öğrencileri etkilemiştir. Şeriati'nin görüşlerine ilginin arttığı orta ve yüksek sınıflardan öğrencilerin olması dikkat çekiciydi. Bu ilgi de şah yönetiminin Şeriati ile bazı öğrencilerinin tutkulanması emrini vermesine neden oldu. Gerek yurt içinden gerekse yurt dışından gelen tepkiler üzerine yönetim onu serbest bıraksa da çeşitli şartlarla tahliye edilmişti: kesinlikle herhangi bir eğitim aktivitesinde yer almayacak, hiçbir şey yayımlamayacak ve özel veya genel hiçbir toplantı yapmayacaktı. Ayrıca devletin güvenlik örgütlerinden SAVAK onun yakın çevresini yakın gözetim ve denetim altında tutacaktı. Şeriati bu şartlara karşı çıkarak ülkesini İngiltere'ye gitmek üzere terk etmeye karar verdi. Üç hafta sonra, 19 Haziran 1977'de SAVAK tarafından öldürüldü.

Tahran'ın büyük hastanelerinden birine Şeriati'nin ismi verilmiştir.

Devrim öncesi İran'ın en önemli ve etkili felsefi liderlerinden sayılan Şeriati'nin görüşleri bugün hâlâ İran toplumunda popüler ve etkindir. Özellikle bugünki İslami Cumhuriyet rejiminin biçimi, ruhban sınıfının konumu ve eşitlik anlayışına karşı çıkan kesimler tarafından beğenilmektedir.

Şeriati'nin düşünsel çalışmaları sadece devrim öncesi ve sonrası İran'ı değil, dünya çapında İslamcı topluluk ve düşünceler başta olmak üzere birçok kişi ve grubu etkilemiştir. Çeşitli dini kavramlara yaklaşımı, ruhban sınıfının eleştirisi ve İslamcılık hareketinin içinde kabul edilen çeşitli çıkarımlarıyla ilgi çekmiştir.

Şeriati, ayrıca Martinikli Marksist düşünür ve şair Frantz Fanon'un "Yeryüzünün Lanetlileri" isimli eserini, Jacques Derrida'dan "Şiir Nedir" ve Fransız oryantalist ve aynı zamanda katolik papaz olan Louis Massignon'dan "Selman-ı Pak" adlı eserleri Farsçaya çevirmiştir.

Birçok eseri bulunan Ali Şeriati'nin eserlerinin neredeyse tümü Türkçeye çevrilmiştir.

wikipedia

Ali Şeriati Kitapları - Eserleri

  • Hac
  • İnsanın Dört Zindanı
  • Ali
  • Dine Karşı Din
  • Kendini Devrimci Yetiştirmek
  • Ebuzer

  • Anne Baba Biz Suçluyuz
  • Kadın (Fatıma Fatımadır)
  • Her Hicret Bir İnkılaptır
  • Muhammed Kimdir
  • Kendisi Olmayan İnsan
  • İnsan
  • Bilinç ve Eşekleştirme

  • Dua
  • Çocuklar ve Gençler
  • Dinler Tarihi 1
  • Dinler Tarihi 2
  • Şehadet
  • Aydın
  • İslam ve Sınıfsal Yapı

  • Marksizm
  • Kur'an'a Bakış
  • Hangi Şia?
  • Kapitalizm
  • İran ve İslam
  • İslam Bilimi (Ciltli) I-II
  • İbrahim'le Buluşma

  • İslam'ı Tanıma Metodu
  • Dünya Görüşü ve İdeoloji
  • Yeni Çağ'ın Özellikleri
  • Ne Yapmalı
  • Yalnızlık Sözleri 1
  • İslambilim 1
  • İslambilim 2

  • Biz ve İkbal
  • Aydınlara Umut Çağrısı
  • Ali Şiası Safevi Şiası
  • Hür Düşünce Mektebi
  • İslam Nedir Muhammed Kimdir
  • Mektuplar
  • Çöle İniş

  • İslam'ı Anlamak
  • İnsan Olmak
  • Kevir/ Bir Tarih Olarak Beliren Coğrafya
  • Muhammed'i Tanıyalım
  • Kültür ve İdeoloji
  • Kendini Bilmek
  • Yalnızlık Sözleri 2

  • Medeniyet ve Modernizm
  • Medeniyet Tarihi 1
  • Medeniyet Tarihi 2
  • İdeallerin Yenilgisi
  • Kapitalizm Uyanıyor mu?
  • Şia
  • Mükemmel Bir Cemaat Ali Şiası

  • Sanat
  • Dine Karşı Din / Anne Baba Biz Suçluyuz
  • Ümmet ve İmamet
  • Adem'in Varisi Hüseyin
  • Aşina Yüzlerle Ailesine ve Dostlarına Mektuplar
  • Kavramlar Sözlüğü
  • Muhtelif Eserler- I

  • Muhtelif Eserler- II
  • İslambilim 3
  • Bir Önünde Sonsuz Sayıda Sıfırlar
  • Tevhidi Altyapı
  • Bekleyiş - Karşı Tepki Dini
  • İslam Ekonomisi
  • İslam'ın Tarih Felsefesi

  • İslam Sosyolojisi Üzerine
  • Sizi Rahatsız Etmeye Geldim
  • Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri
  • Yarının Tarihine Bakış
  • Sevmek Aşktan Üstündür
  • Terimler Sözlüğü
  • Gençler İçin İnanç ve Ahlak Prensipleri

  • Dine Dayanmak
  • Siret
  • Ali Şeriati'den Aforizmalar
  • Dinleri Tanımak
  • İki Sûre İki Yorum
  • Çağımızın Müslüman Kadından Beklentisi - Emperyalizme Karşı Müslüman Kadın
  • Toplumbilim Üzerine

  • Çar Zindanen İnsan-Eli Şerieti
  • Aşk ve Devrim
  • Ve Cevap Veriyorum
  • Öze Dönüş
  • Ayet Yorumları

Ali Şeriati Alıntıları - Sözleri

  • Diğer canlılar niçin yaşadıklarını anlamaları gerekmeksizin yaşarlar. Ama insana: "Yaşa!" dedikleri zaman "Nasıl?" diye sormadan önce "Niçin?" diye soruyor. Bundan dolayı insana,sadece nasıl yaşayacağını öğretmek yetmiyor. İnsan, aç olduğu sürece alışılmış hayat nimetlerinin peşinden gider ve gündelik dertlerini gidermek için çabalar; bu durumda bu sorulardan az ya da çok uzaklaşır. Fakat bu ihtiyaçlar giderildiğinde onun için insan olmanın temel ihtiyaçları ve nerede olması gerektiği gündeme gelir.Gercekten de gerçek din ve mutlak din duygusu bugün daha çok, daha ciddi ve daha hayatı bir ihtiyaç konusudur. (Dinler Tarihi 1)
  • Bu dünyada şu üç şeyi şunlarla ara: Gerçekliği, düşünce ve ilimle; iyiliği, ahlak ve dinle; güzelliği, sanatla. Ve aşk sana bu üç dünyanın da kapılarını açabilir. (Aşina Yüzlerle Ailesine ve Dostlarına Mektuplar)
  • Başkalarıyla oldukça kendimi yalnız görüyordum. Yalnız kendimle, yalnız değildim. (Çöle İniş)
  • Diyorlar ki kafir, ölümden sonraki dünyaya inancı olmayan kimse demektir. Mümin ise bunlara inancı olan kimsedir. (Dine Dayanmak)
  • Peygamber, ağır düşüncelerin baskısı altında bunaldığında ve ruhunun çetin dalgaları ve düşüncelerinin yüksek miraçları karşısında takatsiz kaldığında, Ayşe' yi çağırıp " Benimle konuş ey Hümeyra( pembelim) ! diyordu. (İslam Nedir Muhammed Kimdir)
  • “Sezgisel ve tahmini değil, aksine gözle görme şeklinde olan kesim bilimsel ölçülere dayanarak ikinci neslimiz bizimle yabancılaştığını biliniz.” (İbrahim'le Buluşma)

  • Dua; öğreten, bilinçlendiren, iyilik ve güzelliği telkin eden bir metin, ruhu ruhani miraca götüren, ölüm gününden kurtaran, Allaha yaklaştıran, eğitip öğreten bir ilimdir. (Kavramlar Sözlüğü)
  • Kıyamette görmeye başlayıp başkalarını görme azabına uğrayacağımdan korkuyorum. [Ebulala Maarri] (İslambilim 2)
  • İbrahim'e bak! Sevgili evladını aşka kurban ediyor. (Ali Şeriati'den Aforizmalar)
  • "O sıfır aleminin içinde bir gibiydi." (Çocuklar ve Gençler)
  • Netice, yine umutsuzluk, nefret, sorumlu­luktan kaçma, kendi köşesine çekilme, mistik hayat, varoluşçu oyunlar vb .. (Medeniyet ve Modernizm)
  • Dua, yüzüne açılmayan hiçbir kapıyı çalmaz.. Dua, en yüksek ifade zirvesini, aklın karanlık gecesinde, Akıl bineğinin ayağı topalladığında, Aşk uçuşu sırasında bulur.. (Dua)
  • lnsan ne kadar daha fazla anlar ve ne kadar daha derin hissederse daha çok acı çeker ve sorumluluğu ağırlaşır. (Yalnızlık Sözleri 2)

  • Yarının tarihini yazarsak ancak, tarih değer kazanacaktır. Tarih, eğer yarını bilmemize, bugünün insanını ya da ortaya çıkacak insanı bilmemize yardımcı olmuyorsa, faydasız olacaktır. Çünkü tüm bilimler; insanları, geleceğin insanının hayatını ve bugün ile yarının insanının idealini anlamada, en azından yararlı olmak zorundadır. Geçmişteki insanı anlamak, kendimizi ve geleceğimizi anlamada bir başlangıç olmalıdır... (Yarının Tarihine Bakış)
  • Şüphe yok ki, bu memlekette aç olanlar en çok çalışanlardır. Bununla şerefiyle çalışan, hırsızlık, yan kesicilik, aldatma, dalkavukluk, rüşvet, nüfuz sömürücülüğü, kadın ticareti, insanı kısa yoldan seçkin kılacak herhangi ber şeyi yapmayan namusluları kastediyorum. (Kapitalizm Uyanıyor mu?)
  • Komünizm ve kapitalizmin her ikisi de şekil farklılıklarına rağmen insana "ekonomik bir hayvan" olarak bakmaktadırlar. Aralarındaki bu şekil farkı bu hayvanın ihtiyaçlarını karşılamada hangisinin daha başarılı olabileceği meselesi üzerinedir. (İnsan)
  • Aydın ; son peygamberden sonra, peygambere benzeme eylemidir. Ümmi olmak ; halkın adamı olmaktır. Ümmetin hem içinde hem de dışında ayaklanmaktır. (Ne Yapmalı)
  • "Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez." (Bilinç ve Eşekleştirme)
  • Halkın eleştirilerini özgürce yapamadığı bir toplumda eleştiriler, mizahla yapılır ve bu mizahlar bir araçtır. (Medeniyet Tarihi 1)
  • Kuran'ın Allah'ı insana yakındır, herkesle birliktedir. (İslam Nedir Muhammed Kimdir)