İsimle Ateş Arasında - Nazan Bekiroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

İsimle Ateş Arasında kimin eseri? İsimle Ateş Arasında kitabının yazarı kimdir? İsimle Ateş Arasında konusu ve anafikri nedir? İsimle Ateş Arasında kitabı ne anlatıyor? İsimle Ateş Arasında kitabının yazarı Nazan Bekiroğlu kimdir? İşte İsimle Ateş Arasında kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Nazan Bekiroğlu

Editör: Seval Akbıyık

Yayın Evi: Timaş Yayınları

İSBN: 9789753627184

Sayfa Sayısı: 336

İsimle Ateş Arasında Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Padişah, askerleri ve hüzünlü bir aşk hikâyesi...

Bir yanda, başlarken muhteşem biterken tükenmiş yeniçeriler... Bir yanda, satın aldığı esame ile bütün hayatı değişen ve kendisini aşkın tükenişe varan yolculuğunda bulan Numan... Bir yanda, kokuların ruhunu bilen, Numan'ın baştan ayağa aşk eden Nihâde... Diğer yanda, Yeniçeri Ocağı, Numan ve Nihâde üçgenine bağlanan küçük hikâyeler...

Her şey Numan'ın kalbinden ve Yeniçeri Ocağı'ndan kıvılcım almışa benzeyen muazzam bir yangında yok olurken; Nazan Bekiroğlu resmi tarihin hükümleriyle bireysel tarihçelerin ne kadar uyuşmaz olduğunu anlatıyor. Yerli bir bakışla...

(Tanıtım Yazısından)

İsimle Ateş Arasında Alıntıları - Sözleri

  • “ Kelâm akla bakar, aşk hisse. “
  • Sevda siyah demekti bir anlamıyla, sevdayı taşıyan kalpler bozuldu.
  • Her şey gibi bu dünyadaki kelimeler de yetersizdi, biliyordum.
  • "Güzel, bilinmek ister..."
  • Aklımla kalbimin, halimle sözümün, teslimiyetimle vehmimin arasında kaldım ben. Aklımı gösteren isimle aşkımı gösteren ateş arasına düştüm, o uçurumda yittim ben. Aynı anda iki şey olunamadığı için aşkın saltanatında, o uçurumda yitirdim ben.
  • "İçindeki aşka rağmen, aklımla aşkın iflasına tanık olmamla yittim ben. Bir yanımla yitik bir aşk, bir yanımla hala tüten bir tütsüydü kalbim. Biri aşkta biri şüphede direnen iki kişiydim ben."
  • “Bedeli bir cennet sürgünüyle ödenmiş ve çok pahalıya mal olmuş bir aşkın Peygamberinin soyundan gelen insandım ben.”
  • Tarih ileriye doğru gitse de gördüğü sadece geçmiştir.
  • "Ah üzerimden bulutlar geçiren sevda! Depremden kuş, tufandan balık olanlar kurtuluyor. Ama ağır kış, kuşların kanadını, balıkların da denizini donduruyor. Böyle boğuluyorum."

İsimle Ateş Arasında İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Padişah, askerleri ve hüzünlü bir aşk hikayesi... Daha ilk sayfalarından zorlu bir yolculuk yapacağımı farkettim. Buram buram edebiyat kokan, seçilmiş kelimelerle oluşturulan derin cümleler üzerinde düşünmek çok yorucuydu. Kitapta tarihle edebiyat iç içe. Yeri geliyor padişahlarla beraber yeniçerilerin oluşmasını, büyümesini, sarsılıp, yıkılmasını okuyoruz. Yeri geliyor tamamen kendimizi bir aşk hikayesinin içerisinde buluyoruz. Aşkı okurken padişahları, padişahı okurken  aşk hikayesini merak ediyorsunuz. Bunları iki olay örgüsü üzerinden okuyoruz. Beni en çok etkileyen aşkın bu kadar güzel bir biçimde anlatılmasıydı bu kitapta. Anlam açısından derin olan bu kitabı sakin kafa ile üzerinde düşüne düşüne okumanızı tavsiye ediyorum. Tarih ve edebiyatı sevenler için keyifle okunacak bir eser. Son olarak.. Yazarımız sevmeyi nasıl güzel anlatmış; Onu severken anladım güzelliğin ne olduğunu. Akşamın kısacık vaktinde, şahitlik eden parmağıma batıp da, zor şartlarda aldığım abdestimi bozan gülün dikenini sever gibi sevdim onu. Sonra, vaktin çıkmasına çok az kala yeniden bulduğum bir suyu sever gibi. (Ebru)

"...yalan değildi aşkın birbirine uymayan iki tanımı olduğu. Bu tanımlardan biri sorgusuz sulasiz teslimiyet anlamına gelirken, diğerinin, sorgusuz sualsiz teslimiyetin kurulumu demek olduğu. Böylece aşkın mutlak tanımının mümkünler aleminde na-mümkün olduğu..." " günahı ve ihaneti bu dünyada su öbür dünyada ateş arıtacakken, suyla arınmayan âşık kalbinin ancak ateşle durulduğu. Belki de bu yüzden bir büyük yangının koptuğu. Bir ocağın; kelâma  mecbur çileden yenik elemden ibaret bir kalpten kopa gelen yangınla tutuşup kül olduğu. " "ben. anlattıklarımın hayat tarafıyım. Kalplerin tarihçesi yazılmadıkça ne tarihe ne romana inanacağım." Tarih ile edebiyatın  iç içe oldugu bir eser " İsimle Ateş Arasında ". Aşkı anlatırken insanı aşık eden bir üslubu var romanın . Çokça, Yeniçeri ocağının ve de Osmanlı Devleti'nin güçlenip, gelişmesi ve sonrasında  zayıflaması bir aşk romanının içinde bundan daha guzel yer alamazdı. (İlkay Yurttaş Koşar)

İsimler, yangınlar, aşklar, yeniçeriler, şehzadeler, padişahlar, katipler… baş döndürücü bir hikayenin içinde kaybettim kendimi. Sonra bulmaya çalıştıkça daha derinlerde kaybolduğumu fark ettim. “Değil mi ki “ yazarın istediği de okuyucuyu hikayenin içinde kaybettirmek. Bir aşk hikayesi okuyacağım sandım ama kendimi sonra tarihçilerin kaydıyla Vakayı Hayriyenin başlangıç ve sonunda buldum. Bir roman okuyor sandım kendimi ama sonra isimle başlayıp ateşle devam eden şiirin içinde buldum kendimi… Nazan Bekiroğlunun usta kaleminden usta işi bir roman . Üslubu, yapısı , tarzı, bakış açısı her şeyiyle kendine has. (Nazim yaşar)

Kitabın Yazarı Nazan Bekiroğlu Kimdir?

3 Mayıs 1957 tarihinde Trabzon'da doğdu. İlk ve orta tahsilini aynı kentte yaptıktan sonra Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1979). Dört yıl lise öğretmenliği yaptı. KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak girdi. (1985). Orhan Okay yönetiminde sürdürdüğü Halide Edib Adıvar'ın Romanlarının Teknik Açıdan Tahlili konulu doktorasını tamamladı (1987). Aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Şair Nigar Hanım konulu çalışmasıyla doçent oldu (1995). 1998'den itibaren aynı fakültede açılan Türkçe eğitimi bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Nazan BEKİROĞLU 4 Mayıs 2001'de profesör olmuştur

Şehirli bir ailenin üç çocuğundan en küçüğü olan Nazan Bekiroğlu; kendi ifadesiyle 'ehl-i kalem ve kelam' bir baba ile titiz ve oldukça eğitimli bir annenin, iki de ağabeyin ikliminde epey nazlanarak, korunarak, esirgenerek büyümüştür. Çocukluğunda Türkçesi bozulur diye sokak yasaklanmış ve arkadaşları seçilmiştir, bunun için konuşurken Karadenizliliği hiç hissedilmez. Bekiroğlu, Türk Edebiyatı dergisi röportaj yazarı Belkıs İbrahimhakkıoğlu'na verdiği bilgilerle, kendini ve (birbirini andıran) hikayeleriyle şiirlerini şöyle anlatmıştır.

Doğduğu ay (3 Mayıs), ruh dünyası ve ardından şiir ve hikayelerinde hep yer almıştır. Altı yaşına kadar oturdukları, konak yavrusu denilebilecek büyük evde yaşadıkları, hikayelerinin şuur altı malzemesini hazırlamıştır; 'Çini dolap tutamakları, billur kapı kolları, vitraylardan süzülen efsunlu hava, kapı yanında açan filbahri çiçekleri, taş duvarlardan fışkıran yabani incir dalı, kocaman halının göbeğine düşen sarı ikindi güneşi, geceleri yatağa uzanan dalga sesleri ve bu seslerle karışan martı çığlıkları.' Bütün bunların izdüşümleri daha çocukluk yıllarında sanatkar ruhunu yoğuran dünyanın temelini teşkil etmişlerdir.

On dört yaşında babasının vefatıyla beraber ailenin ekonomik ve sosyal rengi değişir. Konaktan apartman dairesine geçiş yazarın içe dönük ruh yapısının teşekkülünde ve duyarlılığının şekillenmesinde etkili olmuştur. Daha sonra yüksek tahsil için aileden uzaklaşması bakışlarını dış dünyaya çevirmesini Anadolu'yu ve insanını tanıtmasını sağladı. Öğrencilik yıllarında halk edebiyatı ve Orta Asya estetiğinin peşinde idi. Bunu bir ölçüde ilk hikayelerine de yansıttı. (Hava Hanım Öldü) . Gerek sanatkar, gerekse akademik kişiliğinin gelişmesinde hocası Orhan Okay'dan teşvik ve destek gördü.

Kendi ifadesiyle, kendini asıl buluşu mezuniyet sonrası yıllara rastlar. 1979 yılında apartmandan tekrar eski, müstakil ve bahçeli bir eve taşınırlar. Böylece sanatkarımız, ruhunu harekete geçiren atmosfere yeniden kavuşur. Daha sonra bir İstanbul seyahatinde hayatına Osmanlı ve Topkapı girer ve bu saray giderek, adeta bir tutkuya dönüşür. Ama onu çeken Osmanlı'nın zaferleri ya da yenilikleri değildir. 'Saray'ı özellikle insani yanı ile yakalamaya çalışır.

Bekiroğlu, edebiyata ve özellikle şiire meraklı bir aileden geliyor. Baba ve anne şiiri duyan ve duyuran insanlar. Babası 'Hedef' adlı bir mahalli bir gazetenin sahibiydi. Basılmamış roman denemeleri ve pek çok şiirleri bulunan, tarihe ve bilhassa Osmanlı tarihine meraklı bir zattı. Bekiroğlu 'güzele ilgi duymayı' babasından öğrenmiştir. Okumayı, kendisine sevdiren babasıdır. 'İçinde Bir Sızı Var' hikayesinde kahraman da babasıdır.

Bir zamanlar Tanpınar'ın etkisinde kaldığını şu anda bu etki üzerinden attığını söyler. Hayran olduğu Dostoyevski'den insan ruhunun labirentlerini vermesi bakımından etkilenir. Oscar Wilde'ın insan ruhunun evrensel prensipler doğrultusunda ve çok sade çizgilerle hikayeler yazmasından etkilenir. Nun Masalları döneminde Oscar Wilde gibi hikayeler yazmak ister. Nun Masalları'nın sade görünümünde onun etkisinin olduğunu söyler. Mustafa Kutlu'dan teknik anlamda geleneğe yaslanması yönünden etkilenir. Sezai Karakoç'tan geleneğin dönüştürülerek bugün nasıl kullanılabileceğini öğrendiğini söyler.

Nazan Bekiroğlu Kitapları - Eserleri

  • Yusuf ile Züleyha
  • Lâ: Sonsuzluk Hecesi
  • Nar Ağacı
  • Cam Irmağı Taş Gemi
  • Cümle Kapısı
  • Mavi Lale

  • Mor Mürekkep
  • İsimle Ateş Arasında
  • Nun Masalları
  • Şair Nigâr Hanım
  • Yol Hali
  • Mimoza Sürgünü
  • Kelime Defteri

  • Karınca İzleri - Hikmet Aksoy Kitabı
  • Mücellâ
  • Halide Edib Adıvar
  • Yerli Yersiz Cümleler
  • Kehribar Geçidi (Ciltli)

Nazan Bekiroğlu Alıntıları - Sözleri

  • hayatı seyretmeye alışkındı Mücellâ (Mücellâ)
  • Ufukta bir gövdenin göründüğünü, ışığın tan üzerinde belirdiğini ümit ederek ama bir türlü görmeyerek. (Kelime Defteri)
  • Belki bir gün gelirsin. (Kehribar Geçidi (Ciltli))
  • Ne yani kıymet bilmeyenlerin elinde heba olup gitse miydi canım kitaplar ? (Kehribar Geçidi (Ciltli))
  • Eğer aşk bir kere gerçekleşmişse yapılacak en uygun şey kaderi onun ellerine teslim etmektir... (Kelime Defteri)
  • " Sarsılıyor kalbim yedi yerinden, bunca sarsıntıyı ben kâzasız belâsız nasıl geçeyim? " (Yusuf ile Züleyha)

  • "Akıl ve Kalp: Aklıma yaslansam kalbim, kalbime yaslansam aklım yarı yolda bırakıyor." (Kelime Defteri)
  • "İnşirah süresine ve seccademe kapanmış ağlıyorum." Secde yerini görecek kadar aydınlık. Necip Fazıl'ın sırrı (Cümle Kapısı)
  • "Ateşe düşmeyen yanmayı nereden bilsin? Elini bıçak çizmeyen kanın rengini nasıl öğrensin?" (Yusuf ile Züleyha)
  • "Kahraman sen olsan da, hikâye benim..." (Nar Ağacı)
  • İnsanlık arenalarda olmasa da gladyatör dövüştüren zihniyeti bugün hâlâ taşıyor. (Yerli Yersiz Cümleler)
  • Ya bu kadar sabırlı olmasaydım ya da bu kadar derinden kırılmasaydım. (Yerli Yersiz Cümleler)
  • Beşiği sallayan el dünyaya hükmeder. (Halide Edib Adıvar)

  • Fakat ömrünün çiçeğinden söz etmemiz gerekirse, bu mutlaka hanımelidir. En sevdiği çiçektir hanımeli, bunun birinci nedeni de kokusudur. Bu koku Nigâr Hanım'ın ruhunda yeni açılımlar yaratmaktadır. (Şair Nigâr Hanım)
  • İçine bak, imkansız bir şey olmadığını göreceksin. Kapat gözlerini gitsin. (Mor Mürekkep)
  • Şimdiye kadar bütün öğrendiklerim ... Hayata dair, hiçbir şeyi anlamama yetmediler. Öyleyse onları unutmalıyım. Unutmalı ve yeniden başlamalıyım. (Mor Mürekkep)
  • Bahar, bir yığın hatıranın ayrıntısında ruha dair bir hikâyedir... (Mavi Lale)
  • “Ateşe düşmeyen yanmayı nereden bilsin? Elini bıçak çizmeyen kanın rengini nasıl öğrensin?” (Yusuf ile Züleyha)
  • " Allah'ım " dedi, " Hiçbir şeyim olmasa bile sana şu nefes için hamdolsun." (Nar Ağacı)
  • Fakat bütün istediği yorgun başını dinlendirebileceği müşfik bir dost omzudur. (Şair Nigâr Hanım)