İslam'ın Krizi - Bernard Lewis Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap

İslam'ın Krizi kimin eseri? İslam'ın Krizi kitabının yazarı kimdir? İslam'ın Krizi konusu ve anafikri nedir? İslam'ın Krizi kitabı ne anlatıyor? İslam'ın Krizi PDF indirme linki var mı? İslam'ın Krizi kitabının yazarı Bernard Lewis kimdir? İşte İslam'ın Krizi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi

Yazar: Bernard Lewis

Çevirmen: Abdullah Yılmaz

Orijinal Adı: The Crisis Of Islam

Yayın Evi: Literatür Yayıncılık

İSBN: 9799750401823

Sayfa Sayısı: 148

İslam'ın Krizi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Müslümanlar kadar Müslüman olmayan okurlar için de takdire şayan bir eser."

-The New York Times Book Review-

"Dünyanın önde gelen İslam tarihçisinden beklenebilecek olağanüstü bir tarihsel derinlik."

-The Wall Street Journal-

"Batı ve İslam dünyası arasındaki gerilimler üzerine yürütülmekte olan tartışmalara tam zamanında ve kışkırtıcı bir katkı."

-Business Week-

"Batı dünyasında hiçbir İslam tarihçisi Bernard Lewis kadar genel okurun ve akademik çevrelerin saygısını kazanamamıştır."

-Baltimore Sun-

(Arka Kapak)

İslam'ın Krizi Alıntıları - Sözleri

  • İslamcı hareketler ayrıca, bütün diğer rakipleriyle karşılaştırıldığında, bir başka kullanılmaktadır. Aslında, acımasız diktatörlükler rakiplerini ortadan kaldırarak, ister istemez, İslamcılara yardımcı olur.Alışıldığı üzere İslamcı fundamentalizm adı verilen Radikal İslamcılık tek bir homojen hareket değildir. Bazıları devlet desteklidir; kendi çıkarı için şu ya da bu Müslüman hükümet tarafından kurulur, kullanılır ve desteklenir. Bazıları ise tabandan gelen sahici halk hareketleridir. Devlet destekli İslamcı hareketler içinde, yine çeşitli türden, hem radikal hem muhafazakâr, hem bozguncu hem önleyici eylem yanlısı hareketler vardır. Muhafazakâr ve önleyici eylem yanlısı hareketler, kendilerini devrimci dalgaya karşı korumak isteyen, iktidardaki hükümetler tarafından başlatılır. Çeşitli dönemlerde Mısırlılar, PakistanlIlar ve özellikle Suudiler tarafından cesaretlendirilen hareketler buna örnek oluşturur. Çok daha önemli olan bir diğer tür, gerçek bir halk desteğiyle, tabandan gelir. Bunlar içinde iktidarı ilk ele geçiren ve onu kullanmada en başarılı olan İran İslam Devrimi olarak bilinen harekettir. Radikal İslamcı rejimler bugün Sudan'da hüküm sürüyor ve bir süre Afganistan'da da hüküm sürmüştü. İslamcı hareketler, Cezayir ve Mısır başta olmak üzere, halihazırda tehlike içinde olan diğer ülkelerdeki düzen için büyük tehdit oluşturmaktadır.
  • İslam bir din olarak Musevi-Hristiyan geleneğe Hinduizm Budizm ve Konfiçyus çuluk gibi Asya'nın bütünbüyük dinlerinden her bakımdan çok daha yakındır.Musevilik ve İslam, yeme ve içme de dahil, insan faaliyetinin her yönünü düzenleyen ilahi bir yasa inancını paylaşır.Hıristiyanlar ve Müslümanlar bir ortak zafer inancını paylaşır.Musevilik dahil, insanlığın öteki dinlerinin aksine, onlar Tanrı'nm insanlığa gönderdiği son mesajın talihli alıcıları ve emanetçileri olduklarına ve görevlerinin bu mesajı bütün dünyaya taşımak olduğuna inanır. Doğunun uzak dinleriyle kıyaslandığında, bütün bu üç Ortadoğu dini -Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam- birbiriyle yakından ilişkilidir ve aslında aynı dinsel geleneğin değişik biçimleri olarak görünürler.
  • Hristiyanlık ve İslam dinsel olarak belirlenmiş iki medeniyettir ve bu medeniyetler farkları yüzünden değil, benzerlikleri yüzünden çatışmaya girmiştir.
  • Çoğu Müslüman fundamentalist değildir ve çoğu fundamentalist de terörist değildir ama günümüz teröristlerinin çoğu Müslüman'dır ve Müslüman olmaktan gurur duyar.
  • Yabancı müdahale ekonomik olarak kaldığı ve ödüller her türlü sıkıntıyı dağıtmaya fazlasıyla yettiği sürece, yabancı mevcudi yetine katlanılabilirdi. Ama yakın tarihte işin rengi değişti.Petrol fiyatlarının düşmesi ve nüfusun ve giderlerin artışıyla, ödül artık yetmiyor; sıkıntılar giderek fazlalaşıyor ve yüksek sesle dile getiriliyor. Müdahale de ekonomik faaliyetlerle sınırlı olmaktan çıktı. İran Devrimi, Saddam Hüseyin'in hırsı ve sonucunda bölgenin tüm sorunlarının, özellikle İsrail-Filistin sorununun büyümesi, yabancı müdahaleye askeri ve politik boyutların da eklenmesine neden oldu ve giderek daha fazla işitilen "emperyalizm" naralarına belli ölçüde haklılık kazandırdı. Kutsal toprakları söz konusu olduğunda, birçok Müslüman mücadeleyi ve bazen düşmanı da dinsel terimlerle tanımlamaya ve Saddam Hüseyin 'in elinden Kuveyt'i kurtarmak ve Suudi Arabistan'ı korumak için gönderilen Amerikan askerlerini kafir istilacı veişgalciler olarak görmeye yatkın olacaktır. Bu algılama biçimini, kafir dünya güçleri arasında Amerika'nın sorgusuz sualsiz en büyük oluşu da pekiştiriyor
  • "...çoğu Müslüman ülkede din büyük bir politik faktördür; ve iç politikada bölgesel ve uluslararası meselelerde olduğundan daha önemlidir."
  • Gerçekten de, Hz. Ömer'in Araplara "soyunuzu bilin ve kendilerine kim oldukları sorulduğunda, 'ben şu yerdenim' diye yanıt veren köylüler gibi olmayın" dediği söylenir.
  • "İslam uygarlığı hem bakış olarak hem de özlemleri bakımından kesinlikle evrenseldi."

İslam'ın Krizi İncelemesi - Şahsi Yorumlar

9/11 saldırıları sonrası Amerika’da ve dünyada İslam ve terör baya gündem oldu. Konuyla alakalı bati dünyası birçok yorum ve düşünce ortaya attı. Bilhassa Amerikan siyaseti ciddiyetle bu saldırıların sorumlularına karşı mücadelede bulundu. Böyle bir zamanda ünlü İslam tarihçi ve Ortadoğu araştırmacısı Bernard Lewis İslam dünyasının radikal grupların batıya yönelik bakış acılarını bu çalışmasında ele almış. İslamin doğusundan başlayan süreçte, Müslümanların ve “Kafirlerin” gerilimlerini masaya yatırmakta. Dinsel bir savaşın var olduğunu savunan grupların çıkması ve oluşmasını yorumluyor. Terör ve İslam konusuyla ilgileneler okumalı. Not: Görüşleri objektiftir. (Ahmet Humanist)

İslam'ın Krizi - Bernard Lewis: Her Müslüman ferdin okumasını isterim, zira popüler Müslüman kültüründe doğru bilinen bazı yanlışlara işaret ediyor yazar. Şu tespitlerini yaklaşık yirmi yıl önce yapmış, güncelleğini de koruyor, ayrıca bazılarımızın hiç de hoşlanmayacağı şeyler söylüyor: "..Aslında İsrail, çoğu Müslüman halkın içinde yaşadığı ekonomik yoksulluk ve politik baskı konusundaki şikayetleri ve sonuçta ortaya çıkan öfkenin başka yere boşaltılması için, faydalı bir supap vazifesi görmektedir (..devamında...)Birçok Ortadoğulunun gördüğü gibi, Avrupa ve Amerikan yönetimlerinin temel tutumu şudur: "İhtiyaçlarımızı karşılamak ve çıkarlarımızı korumakta işbirliği yaptığınız sürece, içeride kendi halkınıza ne yaptığınız bizim umurumuzda değil (...devamında...) İslamcılar için, halkın iradesini temsil eden demokrasi iktidara giden bir yoldur ama bu dönüşü olmayan tek yönlü bir yoldur; O'nun seçilmiş temsilcileri tarafından uygulanan Allah'ın hâkimiyetine kimse karşı çıkamaz..." Aklınıza ilk hangi ülke geldi? Evet, bildiniz. Lewis, İslam alanında uzman bir tarihçi olarak Ortadoğu ülkelerini, o ülkelerin  yaşayan halklarından daha iyi biliyor. Lewis'in yorumları radikal İslamcı kesimlerin işine gelmez, bunu belirtelim. Kitaba gelmeden önce yazar hakkında bazı eleştiriler yapılmış araştırdığım kadarıyla: "Amerikan merkezli olduğu ve Batı'yı akladığı yönündedir bu eleştiriler". Zaten bu eleştirilerin etkisinde kaldıkları için, kitabın puanı kırılmış. Öncelikle şunu diyeyim; Batılı bir İslam tarihi uzmanının düşüncelerini çürütemeyince, yapılan ilk hata yazarın içinde olduğu medeniyetin (yani Batı'nın) aşağılanması yönünde oluyor. Bu tepki zaten oryantalistlere verilen klasik bir tepki. O yüzden yukarıda yöneltilen olumsuz eleştirileri ciddiye alamıyorum. Aşağılamaya çalışacağınıza fikir üretin kıymetli Lewis okurları. Paylaştığım alıntılarda bir tane yanlışı yok bu adamın. Kitabın içeriğine gelelim: Dört halife devrinden bu yana İslam'ın tarihi ve diğer dinlerle olan ilişkisini ve İslam'da 'savaş' kavramı ele alınarak 20. yüzyıl Ortadoğu coğrafyasının sosyo-ekonomik analizini yapıyor yazar. Bu kitabı okuyun ve okutun, ayrıca eleştirin çünkü yazarın bazı hatalı yönlerini fark edeceksiniz. Düşük puan verenlere bakmayın, nihayetinde dehşet bir kitaptır; 9/10 veriyorum, kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. (Cemil Meriç)

“İsrail demokratik bir ülkedir” diyecek kadar akıl dışı... Müslüman toplumlardaki İsrail karşıtlığını, demokratik olmayan İktidarlara karşı dışa vurulamayan hıncın, İsrail sayesinde dışa burulması şeklinde saçma bir iddiada bulunacak kadar İsrail taraftarı... Ortadoğu’yu sağan Batı emperyalizminin faydalarını sayacak kadar pişkin... Müslüman ülkelerin ancak Batı emperyalizmi sayesinde medeniyet seviyesine ulaştığını söyleyecek kadar istendi ve kibirli... (Mehtap Yılmaz)

İslam'ın Krizi PDF indirme linki var mı?

Bernard Lewis - İslam'ın Krizi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de İslam'ın Krizi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Bernard Lewis Kimdir?

Bernard Lewis (d. 31 Mayıs 1916, Londra, İngiltere), İngiliz asıllı ABD'li tarihçidir. Princeton Üniversitesi'nde profesördür. İslam tarihi ve İslam-Batı ilişkisi hakkında uzmanlaşmıştır. Ortadoğu hakkında uzmanlaşmış batılı uzmanlar arasında en çok okunan yazarlardandır. Yahudi kökenlidir ve George W. Bush'un danışmanlığını yapmıştır.

Lewis, 1993 yılında Le Monde gazetesine verdiği bir demeçte 1915 yılında Ermenilerin Osmanlılar tarafından öldürülmesinin bir "soykırım" olmadığını, "savaşın bir yan ürünü" olduğunu söylemişti.Paris’te bir mahkeme bunu Ermeni soykırımının inkarı olarak kabul etmiş ve tarihçiyi sembolik olarak 1 Frank para cezasına çarptırmıştı.

Londra Üniversitesi'nde eğitim gördü; yüksek lisansını Ortadoğu Tarihi yoğunluklu olmak üzere Tarih konusunda, doktorasınıysa İslam Tarihi konusunda yaptı. Paris Üniversitesi'ndeki araştırmaları sırasında Türkçe öğrendi. 1938 yılında ders vermeye başladı. 1974'e kadar Londra Üniversitesi'nde, 1974-1986 arasındaysa Princeton Üniversitesi'nde hocalık yaptı. 1998 yılında Atatürk Barış Ödülü'nü aldı. Araştırma alanları Ortaçağ İslam Dünyası, günümüz Ortadoğusu ve Osmanlı Devleti'dir.

Başlıca Yapıtları: The Arabs in History (1950); The Emergence of Modern Turkey (1961); The Assassins (1967); The Muslim Discovery of Europe (1982); The Political Language of Islam (1988); Race and Slavery in the Middle East: an Historical Enquiry (1990); Islam and the West (1993); Islam in History (1993); The Shaping of the Modern Middle East (1994); Cultures in Conflict (1994); The Middle East: A Brief History of the Last 2,000 Years (1995); The Future of the Middle East (1997); The Multiple Identities of the Middle East (1998); A Middle East Mosaic: Fragments of life, letters and history (2000).

Türkçede yayımlanmış yapıtları: Modern Türkiye'nin Doğuşu (1988), İslam'ın Siyasal Söylemi (1993), Ortadoğu: Hıristiyanlığın Doğuşundan Günümüze 2000 Yıllık Tarihi (1996), İslam Dünyasında Yahudiler (1996), Müslümanların Avrupa'yı Keşfi (1997), Çatışan Kültürler - Keşifler Çağında Hıristiyanlar, Müslümanlar, Yahudiler (1999), Ortadoğu'nun Çoklu Kimliği (2000), Tarihte Araplar (2000), Alamut Kalesi ve Hasan El Sabbah(2012).

1998 yılında Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'ne layık görüldü.

1915 Ermeni tehciri hakkında sonuçları

Lewis, Ermenilerin bağımsızlık hareketlerinin diğer azınlıkların bağımsızlık hareketleriyle karşılaştırıldığında Osmanli devleti için en ciddi tehdit olduğunu bildiriyor. Lewis'e göre, Türkler, fethettikleri Sırp, Bulgar, Arnavut ve Rum ülkelerinden isteksiz de olsa vazgeçebiliyorlardı çünkü sonuçta uzak olan illerden vazgeçiyorlardı ve devletin sınırlarını "kendi evlerine" yaklaştırıyorlardı. Ermeniler ise, Türklerin anavatanlarının üzerinde yaşıyorlardı. Bu topraklardan vazgeçmek, devleti küçültmek ile değil, devletin parçalanması ile eşanlamlıydı.

Lewis, bu satırları 1966 tarihli The Emergence of Modern Turkey (Modern Türkiye'nin doğuşu) adlı kitabının eski basımında yazıyordu.

Lewis, daha sonra fikir değiştirdi. Aynı kitabın 2002 seneli basımında son cümleyi değiştirdi: kitapta "holokost" yerine "slaughter" (kırım, katliam) ve "1,5 milyon ermeni ölümü" yerine "1 milyondan fazla Ermeni ve bilinmeyen sayıda Türk öldü" yazıyor.

1993 senesinde fransız Le Monde gazetesine verdiği röportajda, aynı vatan için iki halk arasında süren kavganın soykırım ile bittiğinin kuşkulu olduğunu söylemişti. Lewis, Ermenileri yok etmek için bir plan olmadığını, Osmanlı belgelerinin ermenileri kovmak / zorunlu yer değiştirmek (expulsion) niyetini ispatladığını ancak kökten yok etmek (extermination) niyetini ispatlamadığını söyledi. 1 Ocak 1994'te, Osmanlı hükümetinin Ermenileri yok etme niyeti olduğuna dair güvenilir kaynaktan hiç bir delil yok, dedi. Daha sonra, 2002 senesinde The Emergence of Modern Turkey kitabının, yukarıda sözü edilen cümle değişimini gerçekleştirdi.

19 Mayıs 2018 tarihinde Voorhees, N.J. yaşadığı huzurevinde 101 yaşında öldü.

Bernard Lewis Kitapları - Eserleri

  • Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah
  • Hata Neredeydi?
  • Ortadoğu
  • Modern Türkiye'nin Doğuşu
  • Tarih Notları
  • Haşhaşiler
  • Demokrasinin Türkiye Serüveni
  • Çatışan Kültürler
  • İnanç ve İktidar - Ortadoğu'da Din ve Siyaset
  • İslam'ın Krizi
  • İslam ve Batı
  • Semitizm ve Anti-semitizm
  • Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik
  • İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu Medeniyeti
  • Tarihte Araplar
  • İslam'ın Siyasal Söylemi
  • Müslümanların Avrupa’ yı Keşfi
  • Babil'den Dragomanlara
  • İslam'ın Siyasal Söylemi
  • İslam Dünyasında Yahudiler
  • Haşişiler
  • Ortadoğu'nun Çoklu Kimliği
  • Uygarlık Tarihinde Araplar
  • İslam
  • Ortadoğu'da Irk ve Kölelik
  • What Went Wrong?
  • Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik
  • From Babel to Dragomans

Bernard Lewis Alıntıları - Sözleri

  • Ve Rab dedi: işte bir kavimdirler ve onların hepsinin bir dili var... ve şimdi yapmaya niyet ettiklerinden hiçbir şey onlara men edilmeyecektir. Gelin inelim ve birbirinin dilini anlamasınlar diye onların dilini orada karıştıralım. Tekvin 11: 6-7 (Babil'den Dragomanlara)
  • Orta Çağ tarih ve siyaseti üzerine yazılmış Katolik aleminin kitapları ile İslam aleminde yazılanlar arasında önemli bir fark vardır. Batı Hıristiyan uygarlığı barbar istilalarının yarattığı karışıklıklar yaşanırken doğmuştur. Bu süreç boyunca siyasal hayatta baskın olan iki olay her şeye biçim vermiştir –Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı ve Hıristiyan Kilisesi’nin yüklelişi. İlk Hıristiyan siyaset kuramcısı olan Aziz Augustine’e göre, siyasal gövde insan zihninin bir ürünü olup kötü bir şeydi. Devlet ise, insanoğlunun cezalandırılması için; en azından, ilk günahın ödenmesi gereken bir karşılığı olarak ortaya çıkmıştır. (İslam'ın Siyasal Söylemi)
  • Zatıalilerinizin karnını göğsünüzden göbeğinize dek yarmak istiyorum, çünkü kürsünüzden bizlere ķüfür ediyorsunuz. (Haşhaşiler)
  • Genç Türkiye'nin ilk önderleri siyasetçiler değil,şairler ve yazarlar oldu.. (Modern Türkiye'nin Doğuşu)
  • "Yahudiler ve Siyonizm bir kötülük ağacı gibidir. Bu ağacın kökü New York'tadır, dalları tüm dünyayı sarmıştır ve yaprakları da Yahudilerdir- yaşlı ya da genç, kadın ya da erkek, istisnasız tüm Yahudiler ağacın dikenli yaprakları, zehirli dikenleridir. Bu zehir hızla yayılan ve çok ölümcül bir zehirdir." (Semitizm ve Anti-semitizm)
  • Eğer şikayet ve mağduriyetten vazgeçebilir, farklılıklarını çözebilir ve ortak bir yaratıcı çaba içinde yeteneklerini, enerjilerini ve kaynaklarını biraraya getirebilirlerse, o zaman bir kez daha Ortadoğu'yu, Antikçağ ve Ortaçağ'da olduğu gibi büyük bir uygarlık merkezi haline getirebilirler. Şimdilik seçim, kendi ellerinde. (Hata Neredeydi?)
  • Ömer Selman'a sordu: " Ben hükümdar mıyım yoksa halife mi?" Selman şöyle cevap verdi : Eğer Müslüman ülkesinde bir dirhem, yahut az veya çok vergi alırsan ve bunu kanunsuz bir şekilde kullanırsan sen halife değil hükümdarsın, demiştir. Ve Hz. Ömer bunun üzerine ağlamıştır. (Tarihte Araplar)
  • Sadece üç şeyin duayı bozacağını söylerlerdi -bir eşek, bir köpek ve bir mawla. Mawlā kunya [Arapça isimlerin bir kısmı, Abu--oğlu- kelimesini takip eden bir diğer kişisel isimden oluşurdu, ama her zaman oğlu olması gerekmezdi] kullanmazdı, ancak kendisine kişisel adı ve ikinci ismiyle hitap edilirdi. İnsanlar onlarla yan yana yürümezdi, ya da kafilelerde öne geçmelerine izin verilmezdi. Bir yemekte diğerleri otururken onlar ayakta duruyordu ve bir mawla' ya yaşından, faziletinden ya da eğitiminden dolayı yemek verilirse, hiç kimsenin Arap olmadığını fark etmemesi için masanın sonunda otururdu. Cenazelerde, bir Arap'ın olduğu yerde, şayet söz konusu Arap tecrübesiz bir genç değilse, bir mawlänın namaz kılmasına izin verilmezdi. Mawla bir kadına talip olan bir kişi kendisini kadının babası ya da erkek kardeşine değil, efendisine tanıtırdı, bu kiși istediği takdirde evliliğe izin verebilir, istemediği takdirde vermezdi. Eğer babası ya da erkek kardeşi efendinin onayı olmadan evliliğe onay verirse, evlilik geçersiz sayılır ve eğer evlilik yerine getirilmişse bu izdivaç değil, zina olarak görülürdü. (Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik)
  • Halifeye aynı zamanda imam denildiği için İmamet terimi de halifelikle eş anlamlı olarak kullanılmıştır. İmamet konusunda, farklı görüşe sahip üç siyasi mezhep vardır. Şiilik, Haricilik ve Ehl-i sünnet. Ancak bu mezhepler, imametle birlikte itikadi ve fıkhi konularla da uğraşmışlar ve bu hususlarda zaman zaman söz konusu mezheplere benzerlik arzetmişlerdir. İslam'da siyasi mezheplerin ilki Şiiliktir. Şiiler Hz. Ali'nin, bizzat Hz Peygamber tarafından seçilmiş imam (İmam-ı muhtar) olduğu konusunda birleşirler. Yine onlara göre Hz. Ali sahabenin en faziletlisidir; imamet ancak Ali'nin çocuklarına intikal eder. Ne var ki bu meşru imamlar hep muhalefette kalmışlardır. Dolayısıyla diğer halifeler tarafından yönetilen her hükümet kusurludur. Emeviler zamanında Hz. Ali evladına uygulanan baskı ve zulüm, onlar hakkında beslenen sevgi ve muhabbetin alabildiğine genişlemesine vesile olmuştur. Halkın, onlardan birçok kimsenin şehit edildiğini görmesi ise Ehl-i beyt'in yegâne savunucusu gibi görünen Şiiliğin geniş bir alana yayılmasına ve taraftarlarının çoğalmasına yaramıştır. (Haşişiler)
  • İyiliğin zirvesi şudur ki, düşmanını ne ezeceksin, ne de ezilmeye terk edeceksin. (Babil'den Dragomanlara)
  • Tarihin çarpıtılmasına -dalkavukluk etmeye , göz boyamaya ya da başka bir kısmi amaca yönelik- büyük enerjilerin sarf edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Bencil olmayan saiklerden ilham aldıklarında bile bu tür çarpıtmalardan hiçbir yarar sağlanamaz. Tarih , kolektif hafızadır ve eğer toplumsal bedeni insan bedeni gibi düşünürsek tarihsizlik amnezi anlamına gelir , çarpıtılmış tarih ise nevroz. (Tarih Notları)
  • Aristo, bazı insanların doğuştan köle olduklarını ve yönetilmeleri gerektiğini söyler. (Ortadoğu'da Irk ve Kölelik)
  • “Daha ileri olanın daha geri olanı incelediği açıklaması gerçeklerle örtüşmez.Avrupalılar Ortaçağ’da İslam’ı incelemeye başladıklarında,Avrupa açık bir şekilde daha geri,İslam dünyası ise açık bir şekilde daha ileri bir seviyedeydi.Müslüman İspanya’nın,Kuzey Afrika’nın ve Orta Doğu’nun uygarlık düzeyi,insan uğraşının hemen her kayda değer alanında Avrupa’nın görece geri toplumlarınınkinden çok daha ilerideydi.Yine de,bu dönemde Batı İslam’ı inceledi,İslam Batı’yı değil.” (İslam ve Batı)
  • Hasan Sabbah'ın sofu, çilekeş ve kanaatkar bir hayat sürdüğü, Alamut'u zaptettikten sonra, ölümüne kadar kaleden aşağı hiç inmediği, içki içmediği, kimseye de içirmediği ve hatta iki oğlundan birini şarap içtiği için öldürttüğü rivayet edilmektedir. (Haşişiler)
  • Emperyalizmin mirasi, kotu oldugu kadar bazen iyi de olabilir. Orta Dogu'nun buyuk bir bolumunu aralarinda paylasan Ingiliz ve Fransizlar, kendi dusuncelerine uygun rejimler kurdular. Ingilizler parlementer monarsiler kurdu, Fransizlar istikrarsiz cumhuriyetler. (İnanç ve İktidar - Ortadoğu'da Din ve Siyaset)
  • In the West, one makes money in the market, and uses it to buy or influence power. In the East, one seizes power, and uses it to make money. (What Went Wrong?)
  • Otoritenin genel ve soyut anlamda karşılığı olarak kullanılan bir başka sözcük ise Sultandır. Bu sözcük de Kuran'da kimi yerde iktidar, kimi yerde koruyucu ve kimi yerde de özellikle etkin iktidar anlamlarında ve sık sık mubin-sultan mubin; bildirilmiş otorite sıfatlarıyla kullanılmış bulunmaktadır. Kuran'da, ayrıca, birinin diğeri üzerinde yetkisini kullanması anlamında da geçmektedir. Öyle anlaşılıyor ki, buradaki kullanımı, erken İslam dönemlerinden beri sürüp gelen bir anlam. Halife Muaviye tarafından Irak'ı yönetmesi için gönderilen Ziyad'a atfedilen ünlü bir söylevde, Ziyad'ın buradaki insanlara hitaben "Sizleri Allah'ın bize verdiği yetkiyle (Sultan) yöneteceğiz." deyişinden de bu anlaşılıyor. (İslam'ın Siyasal Söylemi)
  • "...çoğu Müslüman ülkede din büyük bir politik faktördür; ve iç politikada bölgesel ve uluslararası meselelerde olduğundan daha önemlidir." (İslam'ın Krizi)
  • O zamana değin, Müslüman kölelerin büyük çoğunluğu ya Türkler ya da siyahlardı ve Aristoteles'in güncelleştirilmiş doğal köle doktrini, bu insanların köleleştirilmesi için uygun bir mazeret sağlıyordu. (Orta Doğu’da Irk Kavramı ve Kölelik)
  • The perception of space was much affected by the introduction of two European devices for improving vision -reading glasses and telescopes. The first are attested as early as fifteenth century and as far east Iran, where the poet Jami, lamenting the infirmities of old age, remarks that his eyes were now useless 'unless, with aid of Frankish glasses, the two become four.' (What Went Wrong?)