İşte Senin Hayatın - Demir Özlü Kitap özeti, konusu ve incelemesi
İşte Senin Hayatın kimin eseri? İşte Senin Hayatın kitabının yazarı kimdir? İşte Senin Hayatın konusu ve anafikri nedir? İşte Senin Hayatın kitabı ne anlatıyor? İşte Senin Hayatın kitabının yazarı Demir Özlü kimdir? İşte İşte Senin Hayatın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Demir Özlü
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750830952
Sayfa Sayısı: 80
İşte Senin Hayatın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Demir Özlü'den yepyeni bir anlatı…
Devam eden sadece çürümeydi. Burada insan neye tutunabilirdi? Aşka mı? Gülünçtü. Tutunmak istediğin her şey acı bir kahkahaya dönüşüyordu. Uzunca bir süredir YKY'de peş peşe kitapları yayımlanmakta olan Demir Özlü'den yepyeni bir novella: İşte Senin Hayatın. Öykü ve romanları kadar anlatılarıyla da edebiyatımızın yaşayan ustalarından biri Demir Özlü. 50 Kuşağı öykücüleri arasında ilk akla gelenlerden. Öykülerinin yanı sıra romanları ve geniş bir edebiyat düşüncesi taşıyan denemeleriyle de günümüz edebiyatında söz sahibi bir kalem. Geçen yıl otobiyografik anlatılarına bir yenisini ekledi: İstanbul, İzmir, Paris ve Stockholm günlerinden silinmemiş imgeler, tanıklıklar, anı kesitlerinden oluşan İşte Senin Hayatın'ı yazdı. Bu kitapta, bir yanda şiddet ve baskı toplumundaki politik sorunların tortusu, öte yanda özünde "sadece bir nostalji" olan yalnız bir yaşamın hiçliğe giden izleri var. Hepsi de somut bir kent dokusu üstünde, duyumsamaların rengârenk ipliğiyle işleniyor.
Demir Özlü, zamanla içinde düğümlenenleri filozofça bir müsamahayla, engin bir duyarlıkla çözüyor ve yaşamın dolambaçlı yollarını usulca gösteriyor.
(Tanıtım Bülteninden)
İşte Senin Hayatın Alıntıları - Sözleri
- Devam eden sadece çürümeydi. Burada insan neye tutunabilirdi ? Aşka mı? Gülünçtü. Tutunmak istediğin herşey acı bir kahkahaya dönüşüyordu.
- Ruh kendi kendini nasıl oylayabilir ki?
- Kalabalıklar her zaman içinde çok sayıda budala barındırır.
- Önünde açılan sonsuz bir yalnızlık boşluğudur.
- Ölümcül bir yalnızlık değil mi bu? Ölümden de beter olan bir yalnızlık duygusu.
- Böyleydi işte. Günler sadece güzel şeyleri taşıyıp getirmiyordu.
- Bütün bütüne " yaralı bir toplumdu bu".
- ...nostalji. bu duygu sadece yaşanmış bitmiş şeylere, yerlere karşı duyulmuyor. Hiç yaşanmamış şeylere de... İşte yaşam bu kadarcık bir şey. Sadece bir nostalji.
- Böyleydi bu ülkede yaşam. Rastlantılara bağlıydı.
- Yaşlılık başlayınca kavranan korkunç bir şey vardı: Artık bir yol vardı önünde. Bu yol ölüme doğru giden yoldu. Sadece o vardı artık ulaşılacak olan.
- Bu ortamda yaşamak bile yaralı olmaya yeterdi.
- Yaşlılık başlamadan önceyse insan önünde gidilecek bir çok yol olduğunu sanıyordu.
- Her şeyi bırakıp gitmek! Sonsuz bir yolculuğa. Olabilir miydi bu ? Elbette olabilirdi. Ruh yatkındı bu çağrıya uymaya.
- ... on üç yaşındayken duyduğun o ilk aşk duygusunu yeniden duymaya çalış. Düşler içinde oraya döneceksin. O iyi niyetle dolu, dünyadan da gelecekten de habersiz, göl kıyısında ayakta duran çocuğa. Varlığının bütün serüveni buydu. Seni bu şiddet dünyasında düşünülmesi dahi mutluluk verebilecek bir HİÇBİR ŞEY-OLMAYANDAN almıştı; hiçliğe doğru, düşler içinde götürecekti. Daha ne bekleyebilirsin ki?
İşte Senin Hayatın İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir yanda şiddet ve baskı toplumundaki politik sorunların tortusu, öte yanda özünde"sadece bir nostalji" olan yalnız bir yaşamın hiçliğe giden izleri.Başta sıkılabilirsiniz üçüncü tekil kişi sıfatından ötürü ama sizmişsiniz gibi hayal edip okursanız mükemmel bir hâl alır.Filozofça bir müsamahayla,engin bir duyarlılıkla sorunları çözüyor ve yaşamın dolambaçlı yollarını usulca gösteriyor. "Daha ne bekleyebilirsin ki?.. " (CANAN)
demir özlü'nün 2014 yılında yazmayı bitirdiği anlatı. kitap aslında bir otobiyografi. kronolojik bir kaygı gütmeden yazar kafasına göre anlatmış hayatını. ikinci tekil şahıs anlatımı başlarda garip hissettirse de zamanla alışılacak cinsten. kitabın merkezinde eski anılara duyulan özlem duygusu ve güzel zamanlardaki hayaletlere kavuşma iç güdüsü ağır basıyor. yazar bu kitabı tamamladığında 79 yaşında olduğundan kitapta anlatılan zaman dilimi bir hayli uzun. ikinci dünya savaşından 2010'lu yıllara uzanabilen bir esneklik söz konusu. subjektif bir kitap olduğundan okuması çok kolay değil. zira bir olay örgüsü yok. lakin yazarın üslubu, tıpkı kız kardeşininki gibi, harika. anlam arayışı tatmin ediyor. öte yandan eski istanbul manzaraları da benim için ilgi çekiciydi. fakat stockholm ve paris gibi şehirlerdeki anlatıları o kadar özümseyemedim. lakin yıllardır istanbul'da yaşadığım ve bu şehre anlam yüklediğim için bilhassa istanbul'da geçen kısımlar beni derinden etkiledi. sözün özü, edebiyatın, sanatın içinden bir adamın sıra dışı yaşamına konuk olmak için okunmalı bu kitap. (gamby)
Yazarın okuduğum ilk kitabıydı. Bu anlatının adı İsveçli yönetmen Jan Troell’in 1966 yılında ülkesinde yaptığı bir filmden almış: İşte Senin Hayatın( Here’s Your Life) bu film yirminci yüzyılın başında oldukça fakir olan ülkede sosyal demokrat mücadele içindeki yaşamları anlatır. Kitapta yazarın gezdiği, yaşamını sürdürdüğü şehirlerle olan anılarını anlatır. İnsan gibi tıpkı hiçbir kent de aynı kalmıyor. Bir yandan aslında günümüzde de hala problem olan şiddet ve baskıyı anlatırken, diğer yandan nostaljinin izlerini anlatır. Devam eden sadece çürümeydi. Burada insan neye tutunabilirdi? Aşka mı? Gülünçtü. Tutunmak istediğin her şey acı bir kahkahaya dönüşüyordu. (Arda)
Kitabın Yazarı Demir Özlü Kimdir?
Demir Özlü (d. 9 Eylül 1935, Vefa, Fatih), öykü ve roman yazarı Tezer Özlü'nün ağabeyidir.
Ödemiş İstiklâl İlkokulu, Ödemiş Ortaokulu, İstanbul Kabataş Erkek Lisesi'nde (1953) okudu. İlk şiiri Kabataş Lisesi öğrencilerinin çıkardığı Dönüm Dergisi ve daha sonra Türk Dili dergisinde yayınlandı. 1959 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1961-1962 arası Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde Felsefe okuduktan sonra Türkiye'ye dönerek İstanbul Üniversitesi Hukuk Felsefesi ve Metodoloji Kürsüsü'nde 4 yıl asistanlık yaptı. Siyasal eylemleri nedeniyle işine son verilince avukatlık yapmaya başladı. 1969'da "Sakıncalı" olarak askere gitti ve yedeksubaylık hakkı elinden alınarak Muş'ta çavuş olarak askerlik görevini tamamladı.1971'deki askeri müdahaleden sonra bir süre tutuklu kaldı. 1979'da Stokholm'e yerleşti. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra vatandaşlıktan çıkarıldı. Türkiye'ye 1989'da dönebildi. Bu tarihten beri Stokholm ve İstanbul'da yaşıyor. İlk şiiri Kabataş Lisesi öğrencilerinin çıkardığı Dönüm, daha sonra Türk Dili dergisinde yayınlandı. Öykü, deneme, eleştiri ve çevirileri Mavi, A, Pazar Postası, Yeni Ufuklar, Soyut, Somut, Yeni Edebiyat, Gösteri ve Adam Öykü dergilerinde yayınlandı. 1980'den sonra roman, anlatı, anı ve gezi kitaplarına ağırlık verdi.
Demir Özlü Kitapları - Eserleri
- İşte Senin Hayatın
- Bir Beyoğlu Düşü
- Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları -
- Bir Beyoğlu Düşü - Berlin'de Sanrı - Kanallar
- Önünde Boş Bir Uzam
- Güvercinler ve Matmazeller-Düş Öykü
- Tatlı Bir Eylül
- İthaka'ya Yolculuk
- Bunaltı
- Bir Yaz Mevsimi Romansı
- Borges'in Kaplanları
- Paris Günleri
- Berlin'de Sanrı
- Bir Uzun Sonbahar
- Kendi Evine Varamamak
- Dalgalar
- Berlin Güncesi 1989 İlkbaharı
- Kanal Kentlerinde
- Geçen Yaz Kentte Kızlar
- Stockholm Öyküleri
- Kanallar
- İstanbul Büyüsü
- Aşk ve Poster
- Ne Mutlu, Ulysses Gibi...
- Balkur'da Akşam Yemeği
- Sürgün Küçük Bulutlar
- Amerika 1954
- Sürgünde On Yıl
- Soluma
- Öteki Günler Gibi Bir Gün
- Paris Güncesi
- Samuel Beckett'in Terzisi
- Şapka, Deniz Kıyısı ve Yüz
Demir Özlü Alıntıları - Sözleri
- Yaşadığımız dünyada aşka yer var mıydı ki? (Önünde Boş Bir Uzam)
- "Ne kadar derin olursa olsun, usul usul kazacaksın toprağı, açacaksın yürüyeceğin yolu. Çünkü tek bir kişi de olsan çoğunluksun sen." (Öteki Günler Gibi Bir Gün)
- İnsan yurdundan ayrı düştükten sonra, daha önce de birkaç kez söylediğim gibi, her şey bir yarı gerçektir artık onun için. (İthaka'ya Yolculuk)
- Kentini yitirmiş bir insan için, artık mutlu olabileceği bir yer yoktur yeryüzünde. Kim bilir, belki o, artık, bir daha ele geçirmemek üzere yitirmiştir kendisini de. (İthaka'ya Yolculuk)
- “insan eğreti dokunuşlarla yaşadığı, kendine büsbütün yabancı bir ülkede kendi varlığını nasıl bulabilir? o güne kadar görmediği bir sokağa rastlamaktan mutluluk duysa da. düşlerimde kendi evimi arıyorum. kendi evime varmak amacım. o ev artık yokluğa karışmış olsa da.” (Kendi Evine Varamamak)
- Beni içten içe çok sevdiğini sanıyorum. Onun için de -belki- çekici yanları olan bir ilişkiydi ilişkimiz. Ben de bütün bütüne aşığım ona. Onu bırakıyorum ama sonra yakın ya da uzak bir gün onsuz yapamayacağımı anlarsam nerede bulabileceğim onu? Acıyla kıvranacağım. Her şeyimi yitirmiş gibi olacağım. Aşkın içindeyim çünkü. Çıkılamaz aşkın içinde. Bilinçli yaşamı aşar o. Bilmiyor muyum bunu? (Güvercinler ve Matmazeller-Düş Öykü)
- ''Yalnızsınız bu kentte.Ne olursa olsun,karınız da olsa,çocuğunuz da olsa yalnızsınız.Geceler,kışın çok karanlık oluyor ve çok koyu bir karanlık bastırıyor.Güneş çok uzaklara çekilmiş çünkü.'' (Sürgün Küçük Bulutlar)
- Düşler dalga dalga geliyor şimdi, denizin dalgaları gibi, sakin bir denizin, unutuşun, yarı uykunun dalgaları bunlar. (Öteki Günler Gibi Bir Gün)
- Sabahleyin Ferid Edgü ve Ataman Dalaman telefon etti. (Berlin Güncesi 1989 İlkbaharı)
- Böyleydi bu ülkede yaşam. Rastlantılara bağlıydı. (İşte Senin Hayatın)
- "Oturduğumuz tahta ev yok anne" dedi. "Ama yandaki tahta evi kapısından tanıdım. O büyük ev aynen duruyor. Karşıdaki hamam da." Annesi dalgın bir gülümseme ile : "Burdur" dedi. "Demek Burdur' a gittin." (Dalgalar)
- Felsefesiziikten ötürü baş döndürücü bir kimlik bunalımı içerisindeyiz. Ne liberali gerçekten liberal olan, ne sosyal demokratı gerçekten sosyal demokrat olan bir maketler toplumunda yaşıyoruz sanki. (Borges'in Kaplanları)
- Yalnızlığım içinde, bütün kazandığımı sandığım bilgiye ve değere karşılık, bir hiç sayıyordum kendimi. İçimdeki o uzayıp duran boşluğu, sokaklarla, insanlarla, dışımda olan varlıklarla dolduracaktım. (Bunaltı)
- Zengin çocuklarında bulunan bir özellikle seni kiskirtiyordu (Bir Küçükburjuvanın Gençlik Yılları -)
- Güneş çıkma girişiminde bulunduysa da çıkamadı. (Berlin Güncesi 1989 İlkbaharı)
- "Sanki bir sanrı başlıyordu, içimden gelen gizli bir çağrı belirsiz, çalkantılı, kavranmaz bir istek yokluğa götürüyordu beni." (Kendi Evine Varamamak)
- Yaşamımın bütün dönemlerinde beni durduran bir yetkili karşıma çıkmadı dersem, yalan söylemiş olurum. (Kendi Evine Varamamak)
- "Napar bu kız?" diye sordum. "Hiçbir şey yapmaz. Sıkılır" dedi. (Bir Uzun Sonbahar)
- Bir an önce bu gemi kalksa da kurtulsam bu bataklıktan. (Paris Güncesi)
- Artık hiçbir şey avutamaz beni, kendimi kandırabileceğim bir şey yok. (Kanallar)