Kadın - İkinci Cins 2 - Simone de Beauvoir Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Kadın - İkinci Cins 2 kimin eseri? Kadın - İkinci Cins 2 kitabının yazarı kimdir? Kadın - İkinci Cins 2 konusu ve anafikri nedir? Kadın - İkinci Cins 2 kitabı ne anlatıyor? Kadın - İkinci Cins 2 PDF indirme linki var mı? Kadın - İkinci Cins 2 kitabının yazarı Simone de Beauvoir kimdir? İşte Kadın - İkinci Cins 2 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
Kitap Künyesi
Yazar: Simone de Beauvoir
Çevirmen: Bertan Onaran
Orijinal Adı: Le Deuxieme Sexe
Yayın Evi: Payel Yayınevi
İSBN: 9789753880398
Sayfa Sayısı: 247
Kadın - İkinci Cins 2 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Simone de Beauvoir`in "Kadın" (Le Deuxieme Sexe - İkinci Cins) adlı bu dev eseri Fransa`da ilk yayımlandığı zaman öylesine büyük bir ilgi gördü ki, iki yıl içinde 97 kez basılarak bir rekor kırdı. Kitap büyük yankılar yaptı. Bugüne kadar sürüp gelen "kadın anlayışı" bu eserle birlikte birden altüst oldu. Yazarlar, aydınlar, okurlar birbirlerine girdiler. Tartışmalar uzayıp gitti. Böylece yazarın ve kitabın ünü de dünyanın her tarafına yayıldı. Amerika`da aynı yıl içinde dört baskı birden yaparken, hızla çevrildiği dünyanın belli başlı bütün dillerinde de tekrar tekrar basılıyordu. Türkçede de yayımladığımız ciltlerin kısa sürede tükenip yeni baskılar yapması kitaba gösterilen bu ilginin dünya çapında olduğunu belirtmeye yeter.
Bütün yazarların "her kadın ve erkeğin muhakkak okuması gereken kitap" dediği bu büyük eseri tam metin halinde üç cilt olarak yayımlıyoruz:
1. Genç Kızlık Çağı,
2. Evlilik Çağı,
3. Bağımsızlığa Doğru adını alan bu kitaplar, hem bir bütün olarak, hem de her biri belli bir konuya ayrıldığı için, ayrı ayrı okunabilir.
Kadın - İkinci Cins 2 Alıntıları - Sözleri
- kadının her şeyden önce bir dişi olarak tanımlandigı dünyadaysa . kadının yine dişi olarak bütünüyle kendini doğrulaması gerekir.
- Erkeğin doğal eğilimi eylemdir; üretmesi, savaşması, yaratması, ilerlemesi, evrenin bütünüyle geleceğin sonsuzluğuna doğru kendini, aşması gerekir; geleneksel evlilikse, kadını, erkekle birlikte kendini aşmaya çağırmaz; içkinliğe gömer onu. Dolayısıyla kadın da ancak geleceğin tehlikelerinden kurtulmak üzere geçmişi şimdiki zamanda devam ettireceği dengeli bir yaşam, yani mutluluk kurmayı düşünebilir. Aşktan yoksun olduğu için, kocasına, aile sevgisi adı verilen sevecenlikle saygı karışımı bir duyguyla bakacaktır; dünyayı alıp yönetmesi gereken yuvanın dört duvarı arasına kapatacaktır, böylece insan türünü gelecekte de devam ettirecektir.
- Külkedisi her zaman Sevimli Prens’i düşlemez; erkeğin, kocası ya da sevgilisi olduğu zaman zorba haline gelmesinden korkar.
Kadın - İkinci Cins 2 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
kadın doğulmaz kadın olunur.: Kitap okuru seçmez okur kitabı seçer. Kadın hayatı seçmedi ona seçilmiş bir hayat sundu yüce yürekli tanrıları, evet Simon anlatması gereken ne varsa öyle güzel işleyip anlatmış ki! her sayfası hayatımdan alıntılar gibi, eminim bunu okuyan kadınların hepsinde aynı duyguyu yaratacaktır. Annelik, eş ve kadınlık onlara verilmiş ve hiç itiraz etmeden yücelterek kabul etmiş. Şimdi burda baskıcı kadar bu baskıyı kabul edende suçlu. İnsanlık ilk yerleşik hayata geçtiği günden beri erkekler kadınları baskılayıp egemenlikleri altına almış; sosyal, kültürel, politik anlamda hep eksik bırakmıştır. Bu yaptırımlar kadının hayatı boyunca bir miras gibi kadından kadına aktarılıp duruyor.. Kadınlığı bırakıp insan olmanın yolu öncelikle öznel olabilmek, hayatın her yerinde kendilerine yer edinmek, nesnel olmaktan vazgeçmek, hakkı olanı ona vermesini beklemek değil, gidip o hakkı almaktır… Bir gün ben artık doğurmuyorum dediğinde işte o gün insanlığın sonu da gelecektir :)) bu kitabı önerdiğim kadar başka bir kitap önermedim :)umarım ki okursunuz :) (Tamara)
"Sözün kısası, kadının ev için gördüğü işler ona bir özerklik kazan dırmaz; bu çalışma topluluğa doğrudan doğruya yararlı değildir. Geleceğe açılan kapısı yoktur, hiçbir şey üretmez. Ancak, üretim ve evler içinde kendilerini topluma doğru aşan varoluşlara kaldığı zaman bir anlam ve saygınlık kazanabilir: bir başka deyişle, bu çalışma kadın alıp bir üst aşamaya geçirecek yerde kocaya ve çocuklara bağlar; kadın, ancak onlarda doğrular kendini: onların yaşamındaki Özsel olmayan bir aracıdan başka bir şey değildir. Yasaların, görevleri ara sından "koşulsuz boyun eğmeyi" silmiş olması, durumunu değiştirmemiştir. Bu durumsa kocaların istencine değil, aile topluluğunun yapısına bağlıdır. Kadının herhangi bir şey yapması, dolayısıyla kendini yetkin bir kişi olarak kabul ettirmesine izin verilmez. Ne denli sayılırsa sayılsın, erkeğe bağlı, ikinci planda kalan, asalak bir varlıktır. En büyük talihsizliği, varoluşunun anlamının kendi elinde bulunmayışıdır. " Kitaptan bir pasaj ile yazıma başlamak istedim. Bu yazı, kitaba daha fazla devam etmek istemememi pekiştirdi. Evde kalan, çocuklarının gelişmesi için çok büyük fedakarlık veren annelerin, ev kadınlarının asalak kabul edilebileceğine kesinlikle katılmıyorum. Çocuklar; bir ülkenin, hadi daha geniş düşünelim, insanlığın gelişimi, ilerlemesinin çok değerli basamaklarıdır. Onların olabildiğince yetiştirilmesi, insanlık için büyük bir yatırımdır. Bu, asla hafife alınmaması gereken bir olgudur. Diğer taraftan, kitap içinde katıldığım çokça güzel ve önemli fikirler vardı; kadınların da erkekler kadar cinsel deneyimlerini başarılı geçirme haklarına sahip olmaları gerekliliği, cinsel yaşantının kişinin bireysel özgürlüğü içerisinde sayılarak sakız gibi ağızlarda dolandırılmaması, kadınların istedikleri gibi yaşama haklarının da olduğu ve kendilerini geliştirmelerinde en büyük destekçisinin yine en yakınındaki insan -yani eşi- olması gerektiği ve Devletin bu konuda pozitif yükümlülüğünü yerine getirmesinin ne kadar da önemli olduğu, aile kurmak kavramının salt kadın üzerine yıkılamayacak kadar ağır sorumluluklar ve fedakarlıklar isteyebileceği ve bu hususta diğer eşin mevcudiyetini hissettirmesinin önemi ... Vesaire vesaire. (Ulku)
Kafasına ve karakterine hayran olduğum fransızların yüz aklarından simone de beauvoir'ın herkese tavsiye ettiğin kitabıdır. Kadınların evlilik takıntısını bu kadar iyi anlayan bir yazar sanırım yoktur. Okuyan erkeklerinde hemfikir olduklarını görmüşlüğüm var. (Aurora)
Kadın - İkinci Cins 2 PDF indirme linki var mı?
Simone de Beauvoir - Kadın - İkinci Cins 2 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Kadın - İkinci Cins 2 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Simone de Beauvoir Kimdir?
Simone Lucie-Ernestine-Marie-Bertrand de Beauvoir (/simɔn də boˈvwaʀ/; 9 Ocak 1908 – 14 Nisan 1986) Fransız yazar ve filozof. Roman, felsefe politik ve sosyal deneme, biyografi ve otobiyografi yazarı, gazeteci.
En önemli eseri 1949’da yazdığı, kadınların gördüğü baskıların bilimsel incelenmesini yaptığı ve modern feminizmin temellerini kurduğu İkinci Cins (Le Deuxième Sexe) adlı eseri sayılabilir.
Yaşamı
Simone de Beauvoir 9 Ocak 1908’de Paris’te Georges Bertrand ve Françoise (Brasseur) de Beauvoir çiftinin kızı olarak dünyaya gelmiştir. Geleneksel bir ailenin büyük kızıdır. Otobiyografisinin ilk bölümünde (Bir Genç Kızın Anıları) dinine ve ülkesine bağlı ataerkil bir ailenin sorumluluklarla donatılmış kızı olarak yaşadığı dönemden bahseder. Kişiliğinin koyu katolik annesinin ve bilinemezci babasının karşıtı olarak şekillendiği söylenebilir.
Çocukluk ve ergenlik çağını etkileyen iki ilişkisinden biri kardeşi Helen diğeri arkadaşı Zaza ile olan ilişkisidir. Helen’in küçüklüğünden itibaren ona sürekli bir şeyler öğretmeye onu yetiştirmeye çalışmış ilişkisinde öğretici bir kaygı içinde olmuştur. Zaza ise trajik yaşamı ve ölümü ile Simone’nun karşılaştığı ilk sorunu oluşturuyordu.
Matematik ve felsefede Baccalauréat sınavını geçtikten sonra Katolik Enstitüsü’nde matematik öğrenimi ve Saınte Marie Enstitüsünde yabancı dillerde yazın eğitimi gördü. Daha sonra Sobone’da felsefe eğitimi aldı. 1929’da seçkin Ecole Normale Superieure’ye kayıt olan ve Sabone’da kurs almakta olan Jean-Paul Sartre ile tanışır. Beavuvoir’un Ecole Normele’de eğitim gördüğü yanlış ve yaygın olan bir bilgidir. Ancak bu okuldaki Sartre ve felsefe gurubundaki diğer insanlar tarafından iyi tanınmaktadır. 1929’da felsefede Agregation başaran en genç öğrenci olur. Sartre o yıl birinci olur, Simone ise ikinci. Ancak herkes bilir ki de Beauvoir felsefede en iyi idi. Sartre’a birincilik erkek olduğu için verilmişti. Sorbonne’da iken hayatı boyunca bilinecek lakabı Castor(Cesur) edinecektir.
1943 yılında Simone Konuk Kız (L'Invitée) adlı Rouen okulundaki öğrencilerinden Olga Kosakiewicz ile olan kronik lezbiyen ilişkisinin öyküsünü yayınladı. Bu öykü aynı zamanda de Beauvoir ile Sartre arasındaki karmaşık ilişkiyi ve ilişkinin bu üçlü ilişkiden nasıl zarar gördüğünü anlatır
Ve II. Dünya Savaşı'ndan sonra De Beauvoir Sartre’ın Maurice Merleau-Ponty ve diğer arkadaşları ile kurduğu Modern Zamanlar (Les Temps Modernes ) adlı politik gazetede çalışmaya başladı. De Beauvoir bu gazetede kendini geliştirdi ve ölümüne kadar editör olarak çalışmaya devam etti.
Belirsizlik Ahlakı Üzerine (Pour Une Morale de L'ambiguïté , 1947) kitabında Fransız varoluşçuluğu etkileri farkedilmektedir. Kitapta çok sade bir biçimde Sartre’ın olmak ve hiçlik felsefeleri arasındaki geniş açıyı göstermektedir. De Beauvoir bir biseksüeldir. Ancak bir seminerde Nelson Algren’le tanıştığı 1947 yılına kadar kadar orgazma ulaşamamıştır. Chicago’da Beauvoir Algren ile ilişkisinde ilk orgazmını yaşar. Bu Fransa’da iki ayrı kitap olarak basılan İkinci Cins kitabına da ilham olur. Bu çalışma Amerika’da da The Second Sex olarak yayıncı Alfred A. Knoph’ın karısı Blance Knopf ‘un tavsiyesi üzerine Howard Parshley tarafından çevirilerek yayınlanır.
Kadın: Efsane ve Gerçek
Simone de Beauvoir önce Kadın: Efsane ve Gerçek adlı denemesini yazar. Bu denemesinde erkeklerin kadınları, erkekleri yanlış havalara, izlenimlere sokan gizemli “diğer”ler olarak gördüğünü iddia eder. Ve erkeklerin, bu “diğer”olma durumunu, kadınları ve onların problemlerini anlamadıklarına, onlara yardım etmediklerine hatta onlara uyguladıkları baskılara bir neden olarak kullandıklarını iddia eder. Bu durumun tüm toplumlarda klişeleşmiş bir hal aldığını ve her zaman hiyerarşiyi elinde tutanların güçsüzleri “diğer” olarak tanımladığını ve onları etraflarında dolaşan karanlık gölgeler olarak nitelendirdiğini savunmuştur. Bu durumun sınıflar arasındaki ilişkilerde, dinsel, ırksal ayrımların mücadelesinde her türlü karşıtlıkta görüldüğünü ama hiç karşıtlıkta “diğer” nitelendirmesinin ve “diğer”e yaklaşımın kadın-erkek ayrımındaki kadar klişeleşmiş bir hal almadığını, hayatın mevcut düzenine gerekçe olarak gösterilmediğini söyler.
İkinci Cins
Yazarın bu eseri 1949’da Fransa’da yayınlanmıştır. Freudcu yönleri ağır basan feminist bir varoluşçuluk göze çarpar. Varoluşçulukta olduğu gibi de Beauvoir temel prensip olarak var oluşun özden önce geldiğini kabul eder ve “Kadın doğulmaz kadın olunur.” prensibine ulaşır.
Araştırmaları diğer kavramı üzerine yoğunlaşmıştır. Kadınların diğer olarak tanımlanmasını ve mevcut sosyal konumunu, gördüğü baskının temeli olarak olarak nitelendirir De Beauvoir tarihte her zaman kadının sapkın ve anormal canlılar olarak görüldüğünü iddia eder ve Mary Wollstonecraft’ın dahi erkekleri kadınlara ulaşmaları gereken ideal örnek olarak gösterdiğini ileri sürer.
De Beauvoir “Bu durum kadınların kendilerini normalden sapmış, dışta kalan ve normale ulaşmaya çalışan canlılar gibi algılamalarını sağlayarak onlarını başarılarını sınırlandırmışdır.” der. Feminizme göre bu düşünce artık bir kenara atılmalıdır. De Beauvoir iddia eder ki kadınlar erkekler kadar ayırım yapma, seçme yeteniğine sahiptir ve böylece kendilerini geliştirmeyi seçebilir, kadını mevcut durumundan ileri götürebilir, kendi hayatlarının ve dünyanın sorumluluğunu alabilir.
Ölümü ve sonrası
1981’de Sartre’ın acı dolu son yıllarını anlattığı Veda Töreni’ni (Cérémonie Des Adieux) yazar. Kendisi de Paris’de Cimetière du Montparnasse mezarlığına Sartre’ın yanına gömülür. Mezar taşında isimleri alt alta yazılır. Ölümüden sonra ünü yayılmaya devam eder. Sadece 1968’lerin post-feminizminin kurucusu olduğu için değil aynı zamanda akademisyen olarak ve varoluşcu Fransız düşün insanı olarak da ünü gelişerek yayılır. Sartre’ın üzerindeki etkisi her zaman görülür. Felsefe üzerine yazdığı birçok eserde de Satre’ın varoluşçu etkisi görülebilir. Paris'te Seine Nehri üzerine yapılan bir köprüye yazarın adı verilmiştir.
Eserleri
Konuk Kız, (1943)
Pyrrhus ve Cineas, (1944)
Başkalarının Kanı, (1945)
Kim Ölecek?, (1945)
Her Erkek Ölümlüdür, (1946)
Belirsizlik Ahlakı Üzerine, (1947)
İkinci Cins, (1949)
Gün gün Amerika, (1954)
Mandarinler, (1954)
Sade’ı Yakmalı mı?, (1955)
Uzun Yürüyüş, (1957)
Bir Genç Kızın Anıları, (1958)
Yaşlılık, (1960)
Sessiz Bir Ölüm, (1964)
Les Belles Images, (1966)
The Woman Destroyed, (1967)
Yaşlılık, (1970)
Hesap Tamam, (1972)
When Things of the Spirit Come First,(1979)
Veda Töreni, (1981)
Sartre’a Mektuplar, (1990)
Aşk Mektupları (Nelson Algren’e), (1998)
Ödülleri
1983 Sonning Ödülü
Simone de Beauvoir Kitapları - Eserleri
- Sessiz Bir Ölüm
- Sade'ı Yakmalı mı?
- Kadın - İkinci Cins 1
- Moskova'da Yanlış Anlama
- Yıkılmış Kadın
- Denemeler
- Tüm İnsanlar Ölümlüdür
- Kadın - İkinci Cins 2
- Mandarinler
- Bir Genç Kızın Anıları
- Kadın - İkinci Cins 3
- Kadınlığımın Hikayesi
- Konuk Kız
- Ben Bir Feministim
- Başkalarının Kanı
- İkinci Cinsiyet
- Olgunluk Çağı 1
- Veda Töreni
- Simone de Beauvoir'dan Sartre'a Mektuplar
- Nelson Algren'e Aşk Mektupları
- Olgunluk Çağı 2
- Koşulların Gücü - Birinci Kitap
- Güzel Görüntüler
- Koşulların Gücü - İkinci Kitap
- Yaşlılık-1 - İlk Çağı
- Yaşlılık-2 - Son Çağı
- Veda Töreni ve Jean Paul Sartre'la Söyleşiler
- Brigitte Bardot and The Lolita Syndrome
- Die Unzertrennlichen
- Extracts From: The Second Sex
- Konuk Kız
- Müphemlik Ahlakı Üzerine - Pirus ve Sineas
- The Ethics of Ambiguity
Simone de Beauvoir Alıntıları - Sözleri
- Ama neye yarardı ağlamak sızlanmak? Baş kaldırmak da çok yorucu ve boş bir güldürü. Hiçbir çıkış yoktu. Dünyanın hiçbir yerinde ya da kendi içinde, kendisine ayrılmış bir doğru yoktu. (Konuk Kız)
- uzun uykuları ve uykusuz geceleri seviyordum (Olgunluk Çağı 1)
- Insanlık dediğimiz şey erkeklerden oluşmuştur ve erkek kadını kendi varlığı içinde değil, kendisine göre tanımlamaktadır. (Kadın - İkinci Cins 1)
- En azından, ben öldüğümde yaşamış olacağım. (Tüm İnsanlar Ölümlüdür)
- Birisi bana "Seyahat etmek neye yarar, insan kendisini hiç terk etmiyor ki" demişti. (Konuk Kız)
- Bunun, bizim toplumlarımızdaki erkeklerin, benim büyüklük kompleksi diye adlandıracağım bir biçimde, üstün oldukları düşüncesini içselleştirmiş olmalarıyla da bağlantısı var. Bundan vazgeçmeye hazır değiller. Kendilerini yüceltmek için kadınları aşağı görmek ihtiyacınıu duyuyorlar. Kadınlar da kendilerini aşağı görmeye o kadar alışmışlar ki, nadir olarak eşitlik için mücadele ediyorlar. (Ben Bir Feministim)
- Her eylem bir seçimdir. (Olgunluk Çağı 2)
- “…insanlarla ilişkisi olmayan bir eşya olduğu izlenimine kapıldığını söyledi bana.” (Veda Töreni)
- Bugün kimse kırbaçlamanın, şehvetin aşırılıklarıyla sönmüş gücü tazelemek gibi büyük bir erdem taşıdığını yadsıyamaz. (Sade'ı Yakmalı mı?)
- Size yeniden kavuşma ihtiyacı hissetmiyorum çünkü sizden ayrı değilim, sizinle her zaman aynı evrendeyim. (Simone de Beauvoir'dan Sartre'a Mektuplar)
- “Can güvenliği yerine kasıtlı olarak verimi yeğliyorlar. Yani üretimi insanların canından üstün tutuyorlar.” (Veda Töreni)
- Ne acı, ne istek, ne umut, hiçbir şey duymuyorum. (Simone de Beauvoir'dan Sartre'a Mektuplar)
- . Kendini bilmek mutluluğun garantisi değildir, ancak mutluluktan yanadır ve onun için savaşma cesaretini sağlayabilir. ... (Koşulların Gücü - Birinci Kitap)
- insanlarla hiçbir zaman anlaşamayacağımın bilincine vardım (Olgunluk Çağı 1)
- "Şu hale göre insanın yaşı 70'tir.İlk 30 yılı kendine ait olandır.Ve bu da çabuk geçer...Sonra eşekten aldığı 18 yıl gelir, bu esna da omuzların da yük taşımaktadır, başkalarını besleyecek buğdayı değirmene o vermektedir...Daha sonra köpekten aldığı 12 yıl gelir, bu esnada da kendini bir köşeden ötekine sürükleyerek homurdanır durur, çünkü artık ısıracak dişleri yoktur...Bu devre de geçtiğinde artık ömrünü tamamlamak üzere maymundan aldığı 10 yıl kalmıştır kendisine .Artık kafasına sahip değildir.Biraz da tuhaf olur ve çocukları güldüren, kendisiyle alay ettiren acaip şeyler yapar". (Yaşlılık-1 - İlk Çağı)
- Fakirler çok defa diğerlerine oranla daha hastalıklı olurlar, çünkü konforsuz İzbelerde otururlar, gerektiği gibi beslenemezler, zor ısınırlar; üstelik hastalıklarını tedavi ettiremezler ve hastalıkları ciddileşir, çalışmalarını engeller, yoksuluklarını çekilmez hale getirir. Sefaletlerininin utancı içinde, evlerine kapanıp, her türlü toplumsal ilişkiler kaçarlar. Komşularının, yardımıyla geçirdiklerini bilmelerini istemezler; dostlar tarafından yapılacak ufak tefek hizmetlerden de askeri bakımdan kendileri yoksun bırakırlar ve en sonunda yatalak hale düşerler. (Yaşlılık-2 - Son Çağı)
- Ahlaki tutum, teknik ve toplumsal koşullar olumlu davranışları olanaksız kılınca ortaya çıkar. Ahlâk, olanakların kıtlığı ve tekniklerin yetersizliğinin sizi içinde bıraktığı durumu yaşamaya yardımcı olan idealist çarelerin tümüdür. (Koşulların Gücü - Birinci Kitap)
- Egemen sınıfın isteği gücü sürdürmektir ve bunun tek yolu kadınları evde tutmaktır. Kadın depolitize olursa erkeği de depolitize eder. Çünkü kadınların özgürleşmesi daima toplumsal özgürleşme ile ilişkilidir. (Kadın - İkinci Cins 1)
- İnsan, özgürlüğünden kaçmaya meylettiği halde, özgürlüğe mahkûm bir varlıktır. (İkinci Cinsiyet)
- - Ne kaybettin? - Gençliğimi. (Moskova'da Yanlış Anlama)